logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Çelebi Çalan (2) [2.B.], B. No: 2014/5674, 8/6/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ÇELEBİ ÇALAN BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2014/5674)

 

Karar Tarihi: 8/6/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

Raportör Yrd.

:

Fatih ALKAN

Başvurucu

:

Mehmet Çelebi ÇALAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, hükümlü olan başvurucuya gönderilen ajandaların ceza infaz kurumunca alıkonulması nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 11/4/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 30/5/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 7/6/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 10/6/2016 tarihinde ibraz etmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Ankara 2 Numaralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunan başvurucuya posta yoluyla koli içinde dört adet ajanda gönderilmiştir. 4/2/2014 tarihli tutanağa göre söz konusu eşyalar emanet eşya memuruna teslim edilmiştir.

9. Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulunun 5/2/2014 tarihli ve 2014/449 sayılı kararıyla ajandaların başvurucuya verilmesinin uygun olmadığına karar verilmiştir. Söz konusu kararın ilgili kısımları şöyledir:

".. Söz konusu ajandaların incelenmesinde kalın kaplıklı oldukları, içerilerine yasak malzeme saklanabilecegi, kontrollerinin ve aramalarının olanaksız olduğu, aramaları durumunda söküleceğinden özelliğini yitireceği, hükümlü/tutuklulara verilmeleri durumunda kurum güvenliğini ciddi ölçüde tehlikeye düşürebileceği anlaşıldığından söz konusu ajandalann hükümlüye verilmesinin uygun olmadığına, .. oybirliği ile karar verildi."

10. Başvurucu, bu karara karşı (Kapatılan) Sincan İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyet başvurusunda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği 26/2/2014 tarihli ve E.2014/867, K.2014/1173 sayılı kararla başvurucunun şikâyetini reddetmiştir. Ret gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:

".. Ankara 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı'nın 5/2/2014 tarih ve 2014/449 sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğu, mevzuata aykırı bir uygulamanın veya hukuka aykırılığın söz konusu olmadığı anlaşılmakla yerinde olmayan şikâyetin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıda yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir. Hükümlü .. şikâyetinin reddine .. karar verildi."

11. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen (Kapatılan) Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 20/3/2014 tarihli ve 2014/811 Değişik İş sayılı kararıyla İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.

12. Nihai karar 1/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiş ve 11/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

13. Anayasa Mahkemesince ilgili Ceza İnfaz Kurumuna 17/3/2017 tarihinde müzekkere yazılarak başvuruya konu edilen ajandaların işlem tarihinden önceki bir dönemde başvurucuda bulunup bulunmadığı, ajandaların koli ile Ceza İnfaz Kurumuna gönderilip gönderilmediği, ajandaların içeriğinde herhangi bir notun veya yazının olup olmadığı ve herhangi bir not veya yazı varsa bunların ajandalara el konulma nedeni olarak değerlendirilip değerlendirilmediği hususlarında bilgi ve belge talep edilmiştir.

14. Ceza İnfaz Kurumundan gelen 21/3/2017 tarihli cevap yazısında, başvurucunun Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumundan 25/9/2007 tarihinde nakil edildiği, Ceza İnfaz Kurumuna kabulü esnasında başvurucunun yanında getirdiği eşyalar tespit edilerek bunların tutanak altına alındığı, tespit edilen eşyalar arasında başvuruya konu edilen ajandaların olmadığı ifade edilmiş ve ilgili üst arama tutanağının bir sureti Anayasa Mahkemesine gönderilmiştir. Ayrıca söz konusu dört adet ajandanın koli ile başvurucuya gönderildiği ve bu ajandaların içeriğinin boş olduğu belirtilerek buna ilişkin olarak 4/2/2014 tarihli tutanağın bir sureti cevap yazısına eklenmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

15. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 35. maddesi şöyledir:

"(1) Kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri veya bulunduramayacakları kişisel eşya, gıda, tıbbî malzeme ve diğer ihtiyaç maddeleri yönetmelikle düzenlenir."

 16. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (Tüzük) 92. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:

 ".. a) Hükümlü hediye olarak ancak kitap veya giyim eşyası kabul edebilir,

 b) Hediye, ziyaretçi tarafından verilebileceği gibi posta veya kargo yolu ile de gönderilebilir,

 c) Gönderilen eşya, güvenlik kontrolünden geçirilir, .."

 17. Tüzük'ün 125. maddesi şöyledir:

 "(1) Hükümlülerin adlarına posta veya kargo ile gönderilen havale ve eşya, kurum mutemedi tarafından en geç 7 gün içinde postadan alınır. Gönderi, içeriği itibariyle kuruma sokulması ve bulundurulması mevzuat hükümlerince sakıncalı olmaması hâlinde hükümlüye teslim edilir.

 (2) Sakıncalı olduğu belirlenen gönderiler hakkında, posta veya kargodan alındığı tarihten itibaren onbeş gün içerisinde hükümlüye yazılı bilgi verilir. Hükümlü, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren onbeş gün içerisinde infaz hâkimliğine itiraz hakkını kullanmadığı takdirde, gönderi, göndericiye veya hükümlünün göstereceği kişiye iade edilir. Hükümlünün isteği halinde ilk ziyaret günü yakınlarına verilmek üzere kurum emanet deposunda saklanabilir. Ancak eşyanın bozulabilir olması veya maddi değerinde azalma olasılığının bulunması halinde, gönderi gönderene iade edilir."

 18. 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik'in (Yönetmelik) 15. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

 "Hükümlüler, oda sistemine geçmiş ceza infaz kurumlarının koğuş, oda ve eklentilerinde, bir adet kafes ile bir çift kanarya, bülbül veya muhabbet kuşu gibi küçük kafes kuşu bulundurabilir. Henüz oda sistemine geçmemiş diğer ceza infaz kurumlarında, kafes ve kuş sayısı idare tarafından belirlenir.

 ..

 Hükümlülerin kendilerini geliştirmeleri için gerekli görülen eğitim ve kültürel çalışmalarında kullanabilecekleri malzemeleri, koğuş, oda ve eklentiler dışında, idare tarafından uygun görülecek yerlerde ve denetim altında bulundurmasına ve kullanmasına kurum olanakları çerçevesinde izin verilebilir.

 ...

 Ceza infaz kurumu işyurdu yönetim kurulunca kantinde satışına karar verilen, bu Yönetmelikte sayılmayan ve kurum güvenliğini tehlikeye düşürmeyen eşyaların stok oluşturmayacak şekilde koğuş, oda ve eklentilerde bulundurulmasına izin verilebilir."

B. Uluslararası Hukuk

19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 35. maddesine 14. Protokol'le eklenerek 1/6/2010 tarihinde yürürlüğe giren önemsiz zarar kriterine ilişkin içtihadında bu yeni kriterin, Sözleşme ve protokolleri ile güvence altına alınan hakların Avrupa düzeyinde hukuksal açıdan korunmasını sağlama yönündeki temel görevine yoğunlaşması için önemsiz başvuruları ivedilikle inceleme olanağı vermesi amacıyla oluşturulduğunu belirtmektedir (Stefanescu/Romanya [k.k.], B. No: 11774/04, 12/4/2011, § 35). "De minimis non curat praetor" (Hâkim önemsiz ve küçük işlerlerle uğraşmaz.) prensibine göre yeni kabul edilebilirlik şartı -bir hak ihlali ne denli gerçek olursa olsun- uluslararası bir mahkeme tarafından incelenmeyi gerektirecek asgari bir ağırlık düzeyine ulaşması gerektiği görüşüne dayanır (Korolev/Rusya (k.k.), B. No: 25551/05, 1/7/2010). Bu kriterin incelenmesinde ihlal edildiği iddia edilen hakkın mahiyetini, ihlal iddiasının ciddiyeti ve/veya ihlalin başvuranın kişisel durumu üzerinde oluşturacağı olası sonuçlarını da gözönünde bulundurmak gerekir (Giusti/İtalya, B. No: 13175/03, 18/10/2011, § 34).

20. AİHM, söz konusu kriteri uygularken Sözleşme ve protokollerinin güvence altına aldığı insan haklarına saygının başvurunun esastan incelenmesini gerektirip gerektirmediği hususunu da incelemektedir. Bu kapsamda AİHM, önem kriteri getirilmeden önce de önüne gelmiş olan Sözleşme ile ilgili hususta açık ve çokça uygulanmış olan bir içtihadın bulunması durumunda bu incelemenin yapılmasının gerekli olmadığına hükmettiğini (Van Houten/Hollanda (kayıttan düşürme), B. No: 25149/03, 29/9/2005, §§ 33-38; Kavak/Türkiye (k.k.), B. No: 34719/04 ve 37472/05, 19/5/2009) hatırlatarak Mahkeme içtihatlarını genişletebilecek veya bunlara katkı sağlayabilecek nitelikte olmayan başvuruları incelememektedir (Tayfun Görgün/Türkiye (k.k.), B. No: 42978/06, 16/9/2014).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 8/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

22. Başvurucu, okuduğu kitaplardan aldığı birtakım notları içeren ajandalara uzun süredir sahip olduğunu, Derece Mahkemesi kararlarında iddia edildiği gibi ajandaların posta yoluyla gönderilmediğini, söz konusu ajandaları 2007 yılında nakil olarak geldiği ve hâlen kaldığı Ceza İnfaz Kurumuna getirdiğini, daha önce kaldığı ceza infaz kurumlarında ajandaları kullanabildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, eğitim materyali olarak gördüğü ajandaların kendisine haksız ve keyfî şekilde verilmemesi nedeniyle psikolojisinin olumsuz şekilde etkilendiğini belirterek düşünce ve kanaat hürriyetinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

23. Bakanlık görüşünde, koli içerisinde gönderilen ajandaların başvurucuya verilmemesi işleminin demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olduğu belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru dilekçesindeki iddialarını ve taleplerini tekrar etmiştir.

B. Değerlendirme

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Dosya kapsamından ve somut olayla ilgili olarak tutulan tutanaklardan, ajandaların içeriğinde düşünce ve kanaat hürriyeti ya da ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilebilecek herhangi bir yazı ya da notun bulunmadığı anlaşılmaktadır. İçeriği boş olan ajandaların başvurucunun dış dünya ile iletişim kurmasını sağlayan bir materyal özelliği taşımadığı da dikkate alındığında, başvurunun kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."

1. Anayasal ve Kişisel Önemden Yoksun Olma Kriterine İlişkin Genel İlkeler

26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasında herkesin bireysel başvuru hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Buna karşın yukarıda yer verilen Kanun maddesinde anayasal ve kişisel önemi düşük olan veya bulunmayan başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebileceği hüküm altına alınmıştır. Anılan düzenlemenin kaynağı, hâkimin önemsiz ve küçük işlerle uğraşmaması gerektiğini ifade eden kadim "De minimis non curat praetor" ilkesidir. Bu ilkenin temelinde yatan düşüncelerden biri mahkemelerin asıl işlevlerine odaklanmalarını sağlamak ve buna engel teşkil edecek olan önem derecesi düşük davaların ve başvuruların iş yükü oluşturmasını önlemektir (K.V. [GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016, § 47; Seyfeddin Bahar, B. No: 2014/10204, 5/4/2017, § 25).

27. Anılan hükümle anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların esastan incelenmemesine imkân tanıyan ek bir kabul edilebilirlik kriteri getirilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm kabul edilebilirlik kriterlerini taşısa hatta esas hakkında incelemeye geçildiğinde ihlal kararı verilebilecek nitelikte olsa bile Kanun’da belirtilen nitelikteki bir başvuru kabul edilemez bulunabilecektir. Kanun’da anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların kabul edilemez bulunabilmesi için iki koşul öngörülmüştür: “Anayasal önem” olarak adlandırılabilecek olan birinci koşul "başvurunun Anayasa’nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımaması”, “kişisel önem” olarak adlandırılabilecek olan ikinci koşul ise “başvurucunun önemli bir zarara uğramaması”dır (K.V., §§ 55-57; Seyfeddin Bahar, § 26).

28. Anayasal önem koşulunun uygulanmasıyla ilgili olarak kanun koyucu “Anayasa’nın uygulanması açısından önem taşıma”, “Anayasa’nın yorumlanması açısından önem taşıma” ve “temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşıma” şeklinde üç unsur belirlemiş olmakla birlikte temel hak ve özgürlüklerle ilgili Anayasa hükümlerinin yorumlanması işin doğası gereği temel hak ve özgürlüklerin kapsamının ve sınırlarının belirlenmesini de içermektedir. Bu nedenle anayasal önemin, temel hak ve özgürlüklere ilişkin Anayasa hükümlerinin “yorumlanması” ve “uygulanması” açısından önem taşıma şeklinde ifade edilebilecek iki unsurunun bulunduğunu kabul etmek gerekir (K.V., § 61); Seyfeddin Bahar, § 27).

29. İşin doğası ve kanun metni dikkate alındığında bir başvurunun anayasal öneminin bulunduğu sonucuna varılabilmesi için onun bu iki unsurdan biri açısından önem taşımasının yeterli olduğu anlaşılmaktadır (K.V., § 62). Anayasa hükümlerinin yorumlanması açısından önem taşıma unsurunun başta Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluyla daha önce yorumlamadığı meseleleri kapsadığında kuşku bulunmamaktadır. Bununla birlikte Mahkeme, bir meseleyle ilgili olarak daha önce Anayasa’nın ilgili hükümlerini yorumlamış olsa bile değişen durumları dikkate alarak yeniden yorumlama ihtiyacı duyabilir. Bu durumda da o meseleye ilişkin başvurunun anayasal öneminin bulunduğunu kabul etmek gerekir(K.V., § 63; Seyfeddin Bahar, § 28).

30. Anayasa’nın uygulanması açısından önem taşıma unsuru ise özellikle Mahkemenin Anayasa hükümleriyle ilgili yorumu ile kamu makamları ve derece mahkemelerinin uygulamaları arasındaki farklılıkta kendisini gösterir. Ancak her uygulama farklılığı, başvurunun Anayasa’nın uygulanması açısından “önemli” olduğu anlamına gelmez. Anayasa hükümlerinin uygulanması açısından başvurunun önem taşıdığının söylenebilmesi için kamu makamları ve derece mahkemelerinin belli bir meseleye ilişkin uygulamalarının Anayasa Mahkemesi yorumlarından farklı olması ve bu farklılığın da önemli olması gerekir (K.V., § 64; Seyfeddin Bahar, § 29).

31. Kişisel önemin bulunmaması koşulu, başvurucunun önemli bir zarara uğramamış olmasını ifade eder. Bu koşul, somut olayın başvurucunun kişisel durumu üzerindeki olumsuz etkisinin derecesiyle ilgilidir. Somut olayda ortaya çıkan kişisel zararın önemli olup olmadığını başvurucunun subjektif algısı belirlemez. Bu husus başvurucunun içinde bulunduğu koşullar da dâhil olmak üzere her olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak ve objektif verilerden hareket edilerek Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilir (K.V., §§ 66, 67; Seyfeddin Bahar, § 30).

2. İlkelerin Olaya Uygulanması

32. Somut olayda başvurucu, kişisel notlarını içeren söz konusu ajandaların haksız ve keyfî şekilde tarafına verilmemesi nedeniyle Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

33. Anayasa Mahkemesi daha önce önüne gelen birçok başvuruda, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiş; bu konuda uygulamaya yön verebilecek zenginlikte içtihat oluşturmuştur (Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013; İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014; Ahmet Acartürk, B. No: 2013/2084, 15/10/2015; Halime Sare Aysal [GK], B. No: 2013/1789, 11/11/2015; Mehmet Kurt [GK], B. No: 2013/2552, 25/2/2016; Aynur Özdemir ve Diğerleri, B. No: 2013/2453, 24/3/2016; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk, B. No: 2013/6587, 24/3/2016; D.Ö. [GK], B. No: 2014/1291, 13/10/2016). Somut başvuruda dile getirilen benzer şikâyetlerin Anayasa Mahkemesince daha önce incelendiği ve ilgili Anayasa kurallarının yorumlandığı anlaşılmaktadır. Buna göre Mahkemenin sıklıkla uygulanmış açık bir içtihadının bulunduğu kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun genel bir soruna işaret etmediği gibi Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından da önem taşıdığının ortaya konulamadığı sonucuna varılmaktadır.

34. Öte yandan 4/2/2014 tarihli tutanak incelendiğinde başvurucuya dört adet ajandanın ve iki adet ajanda kabının koli ile ve posta yoluyla gönderildiği anlaşılmaktadır. Yine 26/9/2007 tarihli üst arama tutanağına göre başvurucunun eşyaları arasında ajandanın bulunmadığı görülmektedir. Ceza İnfaz Kurumunun 21/3/2017 tarihli yazısında da başvuruya konu edilen ajandaların içeriğinin boş olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda, içeriği boş olan ajandaların birer kırtasiye malzemesi olduğu, kırtasiye malzemelerinin Ceza İnfaz Kurumu kantininden temin edilebileceği ve söz konusu eşyanın yaşamsal nitelikte bir öneminin de bulunmadığı açıktır. Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde, boş ajandaların kurum güvenliğinin tehlikeye düşebileceği gerekçesiyle başvurucuya verilmemesinin kendisi açısından önemli bir zarar doğurmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

35. Bu açıklamalar çerçevesinde Mahkemenin sıklıkla uygulanmış açık bir içtihadının bulunduğu -kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine ilişkin- somut başvurunun Anayasa'nın yorumlanması ve uygulanması açısından önem taşımadığı gibi başvurucunun da önemli bir zarara uğramadığı sonucuna varılmaktadır.

36. Açıklanan gerekçelerle anayasal ve kişisel önemden yoksun olduğu anlaşılan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Başvurunun kabul edilemez bulunması nedeniyle adli yardım talebinin kabulü ile muaf tutulan yargılama giderlerinin tahsilinin, başvurucunun mağduriyetine neden olmayacağı anlaşılmakla birlikte 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesi uyarınca tamamen muafiyetin koşulları oluşmadığından 206,10 TL harçtan ibaret yargılama giderinin başvurucudan TAHSİLİNE 8/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mehmet Çelebi Çalan (2) [2.B.], B. No: 2014/5674, 8/6/2017, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET ÇELEBİ ÇALAN (2)
Başvuru No 2014/5674
Başvuru Tarihi 11/4/2014
Karar Tarihi 8/6/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, hükümlü olan başvurucuya gönderilen ajandaların ceza infaz kurumunca alıkonulması nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Ceza infaz kurumu uygulamaları Anayasal ve Kişisel Önemin Olmaması

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 35
6216 Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun 48
Tüzük 6/4/2006 Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük 92
125
Yönetmelik 17/6/2005 Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik 15
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi