TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET TEMİZ BAŞVURUSU (7)
|
(Başvuru Numarası: 2014/804)
|
|
Karar Tarihi: 8/6/2017
|
R.G. Tarih ve Sayı: 23/6/2017 - 30105
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet TEMİZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucuya korse ve masa temin edilmemesi nedeniyle kişinin maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Kişi ve konu yönünden hukuki irtibatları bulunması
nedeniyle 2014/1124 ve 2015/6580 numaralı bireysel başvuru dosyalarının
2014/804 numaralı başvuruyla birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya
üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 24/6/2015 tarihinde
Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
3/7/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 13/7/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nden (UYAP) erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Bel Korsesi Talebi Hakkında Yargısal Süreç
9. Hâlihazırda Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunan
başvurucu; bel ve boyun fıtığı hastası olduğunu, bu hususta sağlık raporlarının
bulunduğunu, buna rağmen kendisine bel korsesi temin edilmesi yönündeki
talebinin Ceza İnfaz Kurumu tarafından karşılanmadığını belirterek şikâyet
yoluyla (kapatılan) Sincan İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) başvurmuştur.
10. 14/11/2013 tarihli şikâyet dilekçesinde başvurucu;
Ceza İnfaz Kurumu idaresinin sağlık raporu bulunması koşulunu aradığını, rapor
almak için başvurduğu uzman hekimin ise "Korse kullanmak benim
ilkelerime aykırı." diyerek kendisi hakkında "Korse kullanması
gerekir." şeklinde rapor tanzim etmediğini ileri sürmüştür.
11. İnfaz Hâkimliğinin 21/11/2013 tarihli ve E.2013/5755,
K.2013/5785 sayılı kararıyla başvurucunun şikâyetinin reddine hükmedilmiştir.
Kararın ilgili kısımları şöyledir.
"..
Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksel Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu'nun 20/11/2013
tarihli ve 2013/14381 sayılı yazısı ile "hükümlünün hastaneye sevk
işlemleri yaptırılmış olup, 11/7/2013 tarih ve 2013/2504 sayılı Ankara Ceza
İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesi FTR polikliniğinin ''Bel Ağrısına
istinaden korse talebinde bulunan hastaya korsenin zararları anlatıldı''
ibareli raporu ve 05/11/2013 tarihli Ankara 2 No.lu F tipi Yüksek Güvenlikli
kapalı Ceza İnfaz Kurumu Tabipliğinin görüşünün yazı ekinde sunulduğu" bildirilmiştir.
Hükümlü
dilekçesi, idarenin cevabı ve ekleri birlikte değerlendirildiğinde; hükümlünün
talebinin yaşadığı sağlık sorununun ne şekilde giderileceğine dair olduğu,
sağlık sorunlarının çözümünde teşhis ve tedavi usulünün belirlenmesi görev ve
yetkisinin hekimlere ait olduğu, tıbbi ve teknik bir bilgiyi gerektiren konuda
Hakimliğimizin hekimin takdir hakkına müdahale edemeyeceği, tıbbi kararların
sağlık yönünden denetleme imkan, görev ve yetkisinin Hakimliğimizde olmadığı,
sorunun tıp ilminin verileri ile çözülebileceği anlaşılmakla aşağıda yazılı
şekilde karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda
açıklandığı üzere;.. şikayetinin reddine .. karar verildi."
12. Söz konusu karara karşı yapılan itiraz (kapatılan)
Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/12/2013 tarihli ve 2013/3812 Değişik İş
sayılı kararıyla reddedilmiştir. Ret kararının ilgili kısımları şöyledir:
"..
İncelenen dosya kapsamına göre Sincan İnfaz Hakimliğinin 21/11/2013 tarih ve
2013/5755 Esas, 2013/5785 Karar sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğu
anlaşılmakla hükümlü .. itirazının reddine yönelik aşağıdaki şekilde karar
verilmiştir. .. Sincan İnfaz Hakimliği'nin .. kararı usul ve yasaya uygun
olduğundan hükümlü .. itirazının reddine .. kesin olarak karar verildi."
13. Nihai karar 3/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
B. Masa Talebi Hakkında Yargısal Süreç
14. Öte yandan başvurucu 14/11/2013 tarihli başka bir
şikâyet dilekçesi ile İnfaz Hâkimliğine yeniden başvurmuştur. Başvurucu,
hükümlü olarak bulunduğu üç kişilik koğuşta bir tane masa olduğunu, bel ve
boyun rahatsızlığı nedeniyle okuma ve yazma faaliyetlerini uzanarak yapmasının
sağlığını olumsuz etkilediğini, bu nedenle tek kişilik kullanıma uygun ikinci
bir masaya ihtiyacı olmasına rağmen masa talebinin karşılanmadığını
belirtmiştir. Ayrıca başvurucu, bel korsesi talebini de yinelemiştir.
15. İnfaz Hâkimliğinin 2/12/2013 tarihli ve E.2013/5747,
K.2013/5885 sayılı kararıyla başvurucunun şikâyet başvurusu reddedilmiştir.
Kararın ilgili kısımları şöyledir.
"Hükümlü
dilekçesi ile "odalarında bulunan masanın bir tane olması ve kendisinin
sağlık problemleri olduğu için ayrı bir masa talebinde bulunduğunu, ayrıca bel
ve boyun fıtığı rahatsızlığı olduğu için korse talep ettiğini fakat idare
tarafından verilmediğini" belirterek İdare uygulamasına karşı şikayet
yoluna başvurmuştur.
Ankara
2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunun 20/11/2013 tarihli ve
2013/14383 sayılı yazısı ile "Hükümlünün rahatsızlığı ile ilgili olarak
hastaneye sevk işlemleri yaptırılmış olup, 11/07/2013 tarih ve 2013/2504 sayılı
Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesi FTR polikliniğinin ''Bel
Ağrısına istinaden korse talebinde bulunan hastaya korsenin zararları
anlatıldı'' ibareli raporuna istinaden hükümlünün herhangi bir talebi olmadığı
anlaşılmış; ayrıca, hükümlünün odasına ikinci bir masa verilmesine ilişkin
herhangi bir dilekçe ile müracaatının bulunmadığı anlaşılmış olup, Kurumumuz
uygulaması ise Kurum idaresince her odada bir adet plastik masa verilmektedir.
Sadece hükümlü/tutuklulardan üniversite öğrencisi olanlara ders çalışabilmeleri
amacıyla ikinci bir masa verilmektedir." şeklinde bildirilmiştir.
Hükümlünün
korse talebi hakkında Hakimliğimizin 21/11/2013 tarihli ve 2013/5755 Esas,
2013/5785 Karar sayılı kararı ile inceleme ve değerlendirme yapıldığı için
tekrar aynı konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek
gerekmiştir.
Ayrıca
hükümlü dilekçesi ve ceza infaz kurumundan gelen belgeler birlikte
değerlendirildiğinde, hükümlü hakkında bir adet masa verilmesine yönelik olarak
yapılan uygulamanın ceza infaz kurumu kurallarına uygun olduğu, mevzuata aykırı
bir uygulamanın veya hukuka aykırılığın söz konusu olmadığı anlaşılmakla
yerinde olmayan şikayetinreddine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda
açıklandığı üzere; 1- Hükümlünün korse talebi ile ilgili olarak yeniden karar
verilmesine yer olmadığına, 2- Hükümlünün masa talebi ile ilgili şikayetinin
reddine karar verildi."
16. Söz konusu karara karşı yapılan itiraz (kapatılan)
Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/12/2013 tarihli ve 2013/3788 Değişik İş
sayılı kararıyla reddedilmiştir. Ret kararının ilgili kısımları şöyledir:
"..
İncelenen dosya kapsamına göre Sincan İnfaz Hakimliğinin 2/12/2013 tarih ve
2013/5747 Esas, 2013/5885 karar sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğu
anlaşılmakla hükümlü .. itirazının reddine yönelik aşağıdaki şekilde karar
verilmiştir. .. Sincan İnfaz Hakimliğinin .. kararı usul ve yasaya uygun
olduğundan hükümlü .. itirazının reddine .. kesin olarak karar verildi."
17. Nihai karar 9/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
18. Başvurucu 13/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
19. Başvurucu, Ankara Batı İnfaz Hâkimliğine 16/3/2015
tarihinde sunduğu dilekçe ile kendisine masa verilmesi yönündeki talebini
yinelemiştir. İnfaz Hâkimliği 17/3/2015 tarihli kararıyla ikinci masanın stok
oluşturacağı, üst üste konulması durumunda çatıya çıkılabileceği ve bu nedenle
Kurum güvenliğinin tehlikeye düşebileceği gerekçeleriyle talebi reddetmiştir.
Karara karşı yapılan itiraz, Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/3/2015
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
20. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun, 35. maddesi şöyledir:
"(1) Kapalı ceza infaz kurumlarında
bulunan hükümlülerin oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri veya
bulunduramayacakları kişisel eşya, gıda, tıbbî malzeme ve diğer ihtiyaç
maddeleri yönetmelikle düzenlenir."
21. 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve
Maddeler Hakkında Yönetmelik'in (Yönetmelik) 12. maddesi şöyledir:
"Hükümlüler,
koğuş, oda ve eklentilerinde hekim raporuyla belgelendirilmek koşuluyla,
sağlıkları için gerekli protez ve benzeri tıbbı araçları ve eşyaları bulundurabilir."
22. Yönetmelik'in 15. maddesi şöyledir:
"Hükümlüler,
oda sistemine geçmiş ceza infaz kurumlarının koğuş, oda ve eklentilerinde, bir
adet kafes ile bir çift kanarya, bülbül veya muhabbet kuşu gibi küçük kafes
kuşu bulundurabilir. Henüz oda sistemine geçmemiş diğer ceza infaz
kurumlarında, kafes ve kuş sayısı idare tarafından belirlenir.
Koğuş
veya odada kuş bulundurulabilmesi için, birlikte kalan hükümlülerin rızalarının
alınması zorunludur.
Hükümlülerin
kendilerini geliştirmeleri için gerekli görülen eğitim ve kültürel
çalışmalarında kullanabilecekleri malzemeleri, koğuş, oda ve eklentiler
dışında, idare tarafından uygun görülecek yerlerde ve denetim altında
bulundurmasına ve kullanmasına kurum olanakları çerçevesinde izin verilebilir.
Hükümlüler, kendilerine idare
tarafından verilen nevresim takımı ve battaniye dışında, kantinden temin
edilmek şartıyla bir adet nevresim takımı ve iklim koşulları değerlendirilerek
idarenin uygun göreceği sayıda battaniye bulundurabilir.
Kantinden
temin edilmek koşuluyla, her odada bir adet, on kişiden fazla mevcudu olan
koğuşlarda ise iki adet, kumar niteliğinde olmayan ve idarece belirlenen,
satranç takımı gibi oyunlara ait malzemeler bulundurulabilir.
Her
oda veya koğuşta, idare tarafından yaptırılan panolara asılmak ve kurum
kantininden temin edilmek koşuluyla birer adet Türk bayrağı, Atatürk resmî,
gazete kupürü, haber, yazı fotoğraf ve takvim bulundurulabilir.
Her hükümlünün kendisine ayrılan
yattığı yer veya dolabında, aile fertlerinin fotoğraflarına ait albüm
bulundurmasına izin verilir.
Hükümlüler
nişan ve evlilik yüzüğü, küpe, kolye, toka, tespih ve kol saati ile kantinden
temin edilmek koşuluyla bir adet masa saati ve bir adet top bulundurabilir.
Bayan hükümlüler, kantin aracılığı ile
satın aldıkları makyaj malzemelerini koğuş veya odalarında bulundurabilir.
Ceza
infaz kurumu işyurdu yönetim kurulunca kantinde satışına karar verilen, bu
Yönetmelikte sayılmayan ve kurum güvenliğini tehlikeye düşürmeyen eşyaların
stok oluşturmayacak şekilde koğuş, oda ve eklentilerde bulundurulmasına izin
verilebilir."
B. Uluslararası Hukuk
23. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "İşkence
yasağı" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:
"Hiç
kimseye işkence veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya ceza
uygulanamaz."
24. Sözleşme'nin "Özel ve aile hayatına saygı
hakkı" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"(1)
Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi
hakkına sahiptir.
(2)
Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin
yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği,
ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi,
sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için
gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."
25. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre hükümlü
ve tutuklular, Sözleşme'nin ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin
tamamına kural olarak sahiptirler (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B.
No. 74025/01, 6/10/2005, § 69).
26. AİHM, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz
sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve
düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda
mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebileceğine hükmetmiştir.
Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir
sınırlama makul ve ölçülü olmalıdır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık,
B. No: 5947/72 ..., 3/3/1983, §§ 99-105).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 8/6/2017 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu; belinde ve boynunda bulunan rahatsızlığın
sağlık raporuyla tespit edilmesine rağmen Ceza İnfaz Kurumu tarafından
kendisine bel korsesi temin edilmediğini, okuma ve yazma faaliyetlerini
uzanarak yapması durumunda sağlığının daha fazla bozulması nedeniyle masa
talebinde bulunduğunu ancak bu talebinin de haksız şekilde karşılanmadığını
ileri sürmüştür. Başvurucu, haklı taleplerinin keyfî şekilde yerine
getirilmemesi nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkı ile sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş;
maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
29. Bakanlık görüşünde, başvurucunun 11/7/2013 tarihinde
bel ağrısı şikâyetiyle Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesi
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Polikliniğine sevk edildiği, ilgili uzman hekim
tarafından korsenin zararları hakkında bilgi verilerek başvurucunun korse
kullanmasının gerekmediğine karar verildiği belirtilmiştir. Görüşte,
başvurucunun barındırıldığı üç kişilik odada üç kişilik bir masanın bulunduğu
ifade edilmiştir. Başvurunun kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirildiği
Bakanlık görüşünde, başvurucunun yoğun ve uzun süreli acı çekmesine neden olan
ve korse kullanmasını gerektiren bir rahatsızlığının olduğu yönünde yeterli
deliller sunulmadığı ve iddia edilenin aksine başvurucunun faydalanabileceği
fiziki imkânların bulunduğu belirtilmiştir.
30. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, sağlık
raporu olmadan korse verilmemesinin başlı başına hak ihlali niteliğinde olduğunu,
odada bulunan ve ortak kullanılan masada yemek yenmesi ve çay içilmesi
nedeniyle bu masada tek başına okuma ve yazma faaliyetinde bulunmasının mümkün
olmadığını ifade etmiştir. Ayrıca başvurucu, başvuru dilekçesindeki iddialarını
ve taleplerini tekrar etmiştir.
B. Değerlendirme
31. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak
Anayasa'nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Herkes,
yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye
işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya
veya muameleye tabi tutulamaz."
32. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında
herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu
belirtilmekte olup bu düzenlemede yer verilen maddi ve manevi varlığı koruma ve
geliştirme hakkı, Sözleşme'nin 8. maddesi çerçevesinde özel hayata saygı hakkı
kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve ruhsal bütünlük hakkı ile bireyin
kendini gerçekleştirme ve kendine ilişkin kararlar alabilme hakkına karşılık
gelmektedir (Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 30).
33. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında ise
kimseye "işkence", "eziyet" yapılamayacağı ve kimsenin
"insan haysiyetiyle bağdaşmayan" muamele ve cezaya tabi
tutulamayacağı düzenlenmiş olup bu hüküm, Sözleşme'nin 3. maddesi kapsamında
güvence altına alınmış olan hukuksal çıkarları kapsamaktadır. Belirtilen
düzenlemede yer alan ifadeler arasında bir yoğunluk farkı bulunmakta olup
kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne en ağır şekilde zarar veren
muamelelerin "işkence", bu seviyeye varmayan fakat yine de vücutta
zarar ya da yoğun fiziksel veya ruhsal ızdırap veren insanlık dışı muamelelerin
"eziyet", küçük düşürücü ve alçaltıcı nitelikteki daha hafif muamelelerin
ise "insan haysiyetiyle bağdaşmayan" muamele veya ceza olarak
belirlenmesi mümkündür (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 22).
34. Devletin, hükümlü ve tutuklu kişilerin insan onuru
ile bağdaşır koşullarda tutulmalarını sağlama ve bu kişilerin ceza infaz
kurumunda kalmaları nedeniyle zorunlu olarak ortaya çıkan sıkıntı ve üzüntü
seviyesinden daha fazla ıstıraba maruz bırakmama yönünde pozitif yükümlülüğü
bulunmaktadır. Fiziksel ya da ruhsal anlamda oluşan bir hastalığa bağlı acı
-şayet devletin sorumlu tutulabileceği tutulma koşulları ile daha da
katlanıyorsa veya katlanma riski varsa- kötü muamele yasağının uygulama alanına
girebilir. Bir hükümlü ya da tutuklunun sağlığı, infazın gereklerigöz ardı
edilmeden gerekli tedavilerin uygulanması yoluyla uygun tedbirler alınarak
sağlanmalıdır. Hasta bir hükümlü ya da tutuklunun uygun olmayan fiziki ve tıbbi
koşullarda tutulması Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlaline
neden olabilir.
35. Ancak bir eylemin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık düzeyine ulaşmış
olması gerekir. Bu asgari eşiğin aşılıp aşılmadığının belirlenmesinde her somut
olayın özellikleri dikkate alınarak bir değerlendirme yapılması esastır. Bu
bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve manevi etkileri ile mağdurun cinsiyeti,
yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, §
23). Somut olaydaki veriler ışığında belirtilen ağırlık eşiğinin altında kalan
muamele ve eylemlerin ise diğer haklar kapsamında değerlendirilmesi mümkündür.
36. Somut olayda başvurucu, sağlık sorunları olmasına
rağmen bel korsesi ve masa talebinin karşılanmaması nedeniyle Anayasa'nın 17.
maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Başvurucunun taleplerinin
karşılanmamasının beden sağlığına olan etkisi ve yoğunluk derecesi birlikte
değerlendirildiğinde başvuru konusu eylem ve tutumların Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmesi için gerekli olan asgari
eşiği aştığı söylenemez. Bu nedenle başvurucunun şikâyetinin kişinin maddi ve
manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın
17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuruların
kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar başlıklı 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme,
Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve
sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir
zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir."
38. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre Mahkemece açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez
olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı,
iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu,
temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu
açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular
açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir.
39. Ceza infaz kurumlarında bulunan tüm hükümlü ve
tutuklular, Anayasa'da düzenlenen temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural
olarak sahiptir. Ancak tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve
disiplinin temini gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul
edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip
oldukları haklar ölçülülük ilkesi göz ardı edilmeden sınırlandırılabilir (Turan
Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).
40. 5275 sayılı Kanun'un 35. maddesinde ceza infaz
kurumlarında tutulan hükümlülerin oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri
veya bulunduramayacakları kişisel eşya, gıda, tıbbi malzeme ve diğer ihtiyaç
maddelerinin yönetmelikle düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Bu kapsamda
Kanun, yürütme organına hükümlü ya da tutukluların hangi eşyaları
bulundurabileceğine ilişkin düzenleme yetkisi vermektedir. Anayasal sınırlar
içinde kalmak koşuluyla ceza infaz kurumunun güvenliği ve düzeni için öngörülen
bir takım kurallar konulması doğaldır. Somut olayda, ceza infaz kurumunda
bulunan bir hükümlü olan başvurucuya anılan yasal düzenlemenin uygulanacağı
açıktır.
41. Yönetmelik'in 12. maddesine göre hükümlülerin koğuş,
oda ve eklentilerinde sağlıkları için gerekli protez ve benzeri tıbbi araçları
ve eşyaları bulundurabilmeleri için hekim raporuyla bu durumlarını
belgelendirme koşulu aranmaktadır. Yine Yönetmelik'in 15. maddesinde,
Yönetmelikte, sayılmayan eşyaların koğuş, oda ve eklentilerinde
bulundurulmasına izin verilmesinin bu eşyaların stok oluşturmaması ve kurum
güvenliğini tehlikeye düşürmemesi koşullarına bağlı olduğu belirtilmektedir.
42. Başvurucu, bel korsesi talebinin gerekçesi olarak
yaşadığı bel fıtığı rahatsızlığını göstermiştir. Dosya kapsamında yapılan
incelemede, rahatsızlığı ile ilgili olarak başvurucunun değişik tarihlerde
Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesi ile Sincan Devlet Hastanesi
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Polikliniğine sevk edildiği ve uzman hekim
tarafından muayene edilen başvurucu hakkında raporlar düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Başvurucunun taleplerinin haksız yere karşılanmadığı iddiasıyla ilgili olarak
İnfaz Hâkimliği tarafından yapılan değerlendirmelerde, sağlık sorunlarının
teşhis edilmesinde ve tedavi usulünün belirlenmesinde görev ve yetkinin
hekimlere ait olduğu, tıbbi ve teknik bilgi gerektiren bir konuda hekimin
takdir hakkına müdahale edilemeyeceği vurgulanmıştır.
43. Başvuruya konu süreç korse talebi yönünden
değerlendirildiğinde bel ve boyun fıtığı rahatsızlığı bulunan başvurucunun
yeterli tıbbi donanımı ve personeli bulunan sağlık kuruluşlarına düzenli olarak
sevkinin yapıldığı, bu kapsamda fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı hekimler
tarafından sağlık sorununun takip edildiği anlaşılmaktadır. Sincan Devlet
Hastanesinde görevli uzman hekim tarafından 23/3/2012 tarihinde yapılan muayene
neticesinde hazırlanan raporda başvurucuya ortopedik yastık ve yatağın
önerildiği görülmektedir. Bu doğrultuda Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından
başvurucuya ortopedik yastık ve yatak verildiği başvurucu tarafından dile getirilmiştir.
Öte yandan 11/7/2013 tarihli muayenede başvurucunun korse talebinin uzman hekim
tarafından uygun görülmediği ve sağlık raporunda "Korse talebinde
bulunan hastaya korsenin zararları anlatıldı." şeklinde bir
değerlendirmede bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun sağlık
sorununun giderilmesi yönünde elverişli vasıtalara ulaşabilir olduğu, korse
talebinin karşılanmasını gerektiren tıbbi bir gerekliliğin bulunmadığının ve
korsenin zararları konusunda aydınlatıldığının sağlık raporlarıyla sabit olduğu
açıktır.
44. Başvurucunun masa talebi de Yönetmelik'in 15.
maddesinin son fıkrası kapsamında gerekli koşulların oluşmadığı
değerlendirildiğinden Ceza İnfaz Kurumu tarafından karşılanmamıştır.
Başvurucunun masa talebi hakkında İnfaz Hâkimliği tarafından farklı tarihlerde
iki ayrı değerlendirme yapıldığı görülmektedir. İnfaz Hâkimliği, her koğuşta
bir adet masa bulunabileceğini, ikinci masanın stok oluşturacağını, masaların
üst üste konulması durumunda çatıya çıkılabileceğini ve bu nedenle kurum
güvenliğinin tehlikeye düşebileceğini gerekçe göstererek masa talebini
reddetmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi de İnfaz Hâkimliğinin kararlarında yer alan
gerekçelerin yeterli olduğunu ve yapılan işlemin kanuna uygun olduğunu
belirtmiştir. Kurum güvenliğinin tehlikeye düşebileceği gerekçesiyle
oluşturulan idari ve yargısal kararların, düzenin ve güvenliğin bozulmasını
engellemeyi hedeflediği açıktır. Öte yandan masa ihtiyacını asgari düzeyde
karşılayacak şekilde bir adet masanın koğuşta bulunduğu ve başvurucunun yüksek
güvenlikli kapalı ceza infaz kurumunda tutulmasından dolayı bir takım
sınırlamalara maruz kalmasının doğal olduğu, bu yöndeki sınırlamanın
ölçülülükten uzak olmadığı, talebe konu eşyanın yaşamsal nitelikte bir öneminin
bulunmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun her iki talebi hakkında da, İnfaz
Hâkimliği ile Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararların ilgili ve
yeterli gerekçeler içerdiği kanaatine ulaşılmıştır.
45. Sonuç olarak somut olayda Anayasa'nın 17. maddesinin
birinci fıkrasının devlete yüklediği pozitif yükümlülüğün gerektirdiği şartlar
yönünden gerisinde kalınmadığı ve bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu
sonucuna varılmıştır.
46. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Engin YILDIRIM ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe
katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun, açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Engin YILDIRIM ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Başvurunun kabul edilemez bulunması nedeniyle adli
yardım talebinin kabulü ile muaf tutulan yargılama giderlerinin tahsilinin,
başvurucunun mağduriyetine neden olmayacağı anlaşılmakla birlikte 12/1/2011
tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesi uyarınca
tamamen muafiyetin koşulları oluşmadığından 206,10 TL harçtan ibaret yargılama
giderinin başvurucudan TAHSİLİNE 8/6/2017 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvurucu, bel ve boyun fıtığı hastası olduğunu,
hükümlü olarak bulunduğu ceza infaz kurumunda kendisine bel korsesi temin
edilmesi yolundaki talebinin Ceza İnfaz Kurumu tarafından karşılanmadığını
belirterek İnfaz Hakimliğine başvurmuş; İnfaz Hakimliği ise Ankara Ceza İnfaz
Kurumları Kampus Devlet Hastanesi FTR polikliniğinin “…korse talebinde
bulunan hastaya korsenin zararları anlatıldı” ibareli raporuna dayanarak,
“…sağlık sorunlarının çözümünde teşhis ve tedavi usulünün belirlenmesi görev ve
yetkisinin hekimlere ait olduğu, … Hakimliğimizin hekimin takdir hakkına
müdahale edemeyeceği, tıbbi kararların sağlık yönünden denetleme imkan, görev
ve yetkisinin Hakimliğimizde olmadığı…” gerekçesiyle başvurucunun talebini
reddetmiştir.
Başvurucunun itirazı üzerine dosyayı inceleyen Ağır Ceza
Mahkemesi de “…İnfaz Hakimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğundan…”
gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.
2. Başvurucu daha sonra hükümlü bulunduğu üç kişilik
koğuşta tek bir masa bulunduğunu, bel ve boyun rahatsızlığı nedeniyle okuma ve
yazma faaliyetlerini uzanarak yapmasının sağlığını olumsuz etkilediğini öne
sürerek kendisine ayrı bir masa verilmesi talebiyle tekrar İnfaz Hakimliğine
şikayette bulunmuş ve korse konusundaki talebini de yinelemiş ise de bu
başvuruları da hem İnfaz Hakimliği hem de itirazı inceleyen Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından, daha öncekine benzer gerekçelerle reddedilmiştir.
3. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapan başvurucu,
haklı taleplerinin keyfi bir şekilde reddedildiğini, bu nedenle kişinin maddi
ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile sağlıklı bir çevrede yaşama
hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.
4. Başvurucunun masa talebinin yerine getirilmemesinin
sağlığını ne şekilde olumsuz etkilediği hakkında yeterli bir açıklama ortaya
koyamaması, ayrıca ret kararlarında her ne kadar ayrı bir gerekçe belirtilmese
de hükümlülerin bu tür ilave eşya taleplerinin infaz kurumunun düzen ve
güvenliğini olumsuz etkileyebileceğinin açık olması nedeniyle, masa talebi
yönünden başvurunun KABUL EDİLEMEZLİĞİNE karar verilmesi gerekir. Bu yönden
çoğunluk görüşüne katılmaktayız.
5. Ancak boyun ve bel sorunları bulunan ve bu hususta bir
takım açıklamalar yapmış olan başvurucunun korse talebinin yerine getirilmemesi
nedeniyle ihlal iddiasının KABUL EDİLEBİLİRLİĞİNE karar verilmesi gerekir.
6. Bu bağlamda, hastaya “korsenin zararlarının
anlatılması” yeterli olmayıp, korse kullanımının kendi sağlığı açısından
uygun olup olmadığı hakkındaki kararın hastaya bırakılması gerekir. Somut
olayda başvurucunun korse kullanmasının zararlı olacağı yolundaki hekim görüşü
mutlak bir tıbbi görüş olmadığı gibi, korse talebi reddedilirken, korsenin
koğuşta bulundurulmasının infaz kurumu yönünden her hangi bir olumsuzluğa yol
açıp açmayacağı şeklinde bir değerlendirme de yapılmamıştır. Ayrıca korse infaz
kurumunca temin edilemiyorsa, başvurucunun bunu ücreti karşılığında dışarıdan
temin etmesine de fırsat vermeyecek şekilde, korse kullanmasının uygun olmadığı
şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
7. Başvurucunun korse talebinin reddine ilişkin
gerekçeler haklı bir nedene dayanmadığı ve korse kullanmasına izin verilmemesi
başvurucunun temel haklarına ölçüsüz bir müdahale olduğundan, başvurucunun
Anayasanın 17. maddesinde yer alan temel hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE karar
verilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Başkan
Engin YILDIRIM
|
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|