TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYLA AYDEMİR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5705)
|
|
Karar Tarihi: 13/9/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ayla
AYDEMİR
|
|
|
2. Gülçin
Zehra ELLİK
|
|
|
3. Gülşen
SAĞSÖZ
|
|
|
4. Hatice
YÖNET
|
|
|
5. Mehmet
Göksel AYDEMİR
|
|
|
6. Neslihan
ÇAKIR
|
|
|
7. Oğuz
AYDEMİR
|
|
|
8. Orkut AYDEMİR
|
|
|
9. Osman
AYDEMİR
|
|
|
10. Recep
ÇINAR
|
|
|
11. Rösan YAHŞILAR
|
|
|
12. Sezai
AYDEMİR
|
Vekili
|
:
|
Av. Hayati
YILMAZ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, iskân suretiyle tahsis ve tapuya tescil edilen
taşınmazın tapu kaydının iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvuruculardan Ayla Aydemir, Gülçin Zehra Ellik, Gülşen
Sağsöz, Hatice Yönet, Mehmet Göksel Aydemir, Neslihan
Çakır, Oğuz Aydemir, Orkut Aydemir, Osman Aydemir,
Recep Çınar ve Rösan Yahşılar
sırasıyla 1948, 1966, 1954, 1959, 1969, 1979, 1991, 1989, 1973, 1957 ve
1949doğumlu olup İstanbul'da; Sezai Aydemir ise 1941 doğumlu olup Antalya ili
Alanya ilçesindeikamet etmektedir.
10. Başvurucuların murisi Osman Aydemir ailesiyle birlikte Bulgaristan'dan
Türkiye'ye göç etmiştir. Tekirdağ ili Çorlu ilçesi Türkgücü
köyünde bulunan 107, 108, 109, 110 ve 111 parsel sayılı taşınmazlar, 14/6/1934
tarihli ve 2510 sayılı İskan Kanunu kapsamında
başvurucuların murisi adına 1939 yılında tahsis ve tescil edilmiştir.
11. Çorlu Toprak ve İskân Şefliği 28/12/1955 tarihinde,
başvurucuların murisine ve ailesine tahsis edilen yerlerin terk edildiğinin
Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâletinin 4/9/1944 tarihli yazısıyla tespit
edildiği gerekçesiyle anılan taşınmazların kayıtlarının terkin edilerek Maliye
Hazinesi adına tesciline karar vermiş; Çorlu Tapu Müdürlüğü de 20/1/1956
tarihinde terkin ve tescil işlemini gerçekleştirmiştir.
12.Başvurucuların murisi Osman Aydemir 24/10/1970 tarihinde
ölmüştür.
13. Başvuruculardan Hatice Yönet 10/3/2011 tarihinde işlemi
öğrendiğini öne sürerek anılan idari işleme karşı 9/5/2011 tarihinde Tekirdağ
İdare Mahkemesinde (Mahkeme) iptal davası açmıştır. Mahkeme 10/5/2012 tarihli
kararla davanın süre aşımı yönünden reddine karar vermiştir. Kararın
gerekçesinde, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun
7. maddesi uyarınca idari uyuşmazlıklardan dolayı Danıştay ve idare
mahkemelerinde dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen
hâllerde yazılı bildirimin yapıldığı tarihten itibaren altmış gün olduğu ifade
edilmiştir. Taşınmazların 20/1/1956 tarihinde Hazine adına tescil edildiğinin
belirtildiği kararda, başvurucuların murisinin bu tarihten yaklaşık 14 yıl 10
ay sonra öldüğü ve davanın murisin ölümünden yaklaşık 41 yıl sonra açıldığı
hatırlatılmıştır. Mahkeme, murisin hayatta olduğu 14 yıl boyunca beş adet
parselin sicil kaydının terkin edilerek Hazine adına tescil edildiğinden
haberdar olunmamasının hayatın olağan akışına uygun düşmediğini vurgulamıştır.
Murisin hayatta iken dava açmadığını anımsatan Mahkeme, muris tarafından
kullanılmayan bu hakkın mirasçı tarafından da bu aşamada kullanılamayacağı
sonucuna ulaşmıştır.
14. Mahkeme kararı, Danıştay Sekizinci Dairesinin (Daire)
23/5/2013 tarihli ilamı ile onanmıştır. Karar düzeltme istemi de Dairenin
19/12/2013 tarihli ilamı ile reddedilmiştir. Nihai karar 9/4/2014 tarihinde
başvurucu Hatice Yönet'e tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucular 21/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 2510 sayılı Kanun'un 17. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“iskân bir aileye,
nüfus ve ihtiyacına göre oturacak ev veya ev yeri, sanatkârlara ve tüccarlara
ayrıca geçim getirecek dükkân veya mağaza yahut bu gibi yapı veya yeri ve
mütedavil sermaye; çiftçilere de ayrıca kâfi toprakla çift hayvanı, alât ve edevatı, tohumluk, ahır ve samanlık veya yeri
vermekle yapılır."
17. 2510 sayılı Kanun'un 29. maddesinin (A) fıkrası şöyledir:
“A : Hükümetçe iskân
edilen muhacirler, mülteciler, göçebeler ve 1 numaralı mıntıkada Hükümetçe
yerleştirilen kimseler yerleştirildikleri yerde en az on yıl oturmağa
mecburdurlar. Bunlar Dahiliye vekilliğinin izni olmadıkça başka yerlerde yurt
tutamazlar. Başka yerlere izinsiz gidip yurt tutanlar ve tutmak isteyenler
yerleştirildikleri yere döndürülürler."
18. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 21/12/1938 tarihli ve 3546
sayılı mülga Devlet Şurası Kanunu'nun 32. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İdarî kaza yolu ile Devlet şûrasına dava
açmak müddeti her nevi muamele ve kararların alâkalılara usulü dairesinde
tefhim veya tebliğinden yahud idarî vazifelerin ifası
vesilesile vukubulan
fiiller hakkında icraya ıttıla tarihinden itibaren hususî kanunlarla müddet
tayin edilmeyen hallerde 90 gündür.”
19. 24/12/1964 tarihli ve 521 sayılı mülga Danıştay Kanunu'nun
67. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Danıştayda idari
dâva açma süresi her çeşit işlemlerde yazılı bildirim tarihinden itibaren,
kanunlarda ayrı süre göster ilmiyen hallerde, doksan gündür.”
20. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2577 sayılı Kanun'un 7.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı
süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare
mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.”
B. Uluslararası Hukuk
21. İlgili uluslararası hukuk içinbkz.
Varvara Arnavut, B. No: 2014/7538, 13/9/2017, §§
24-29.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 13/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucular, Bulgaristan'dan göç eden murisleri adına 2510
sayılı Kanun çerçevesinde tahsis ve tescil edilen taşınmazların, murisin bu
yeri terk edip etmediğine dair hiçbir araştırma yapılmadan tapuları iptal
edilerek Hazine adına tescil edildiğinden yakınmışlardır. Murislerinin ve
ailesinin hiçbir zaman iskân yerinin dışına çıkmadığını savunan başvurucular,
çocuğunun askerlik şubesinin Türkgücü köyü olmasının
bunun ispatı olduğunu öne sürmüşlerdir. Murislerinin on yıl oturma yasal zorunluluğunu
yerine getirdiğini belirten başvurucular, murislerinin yokluğunda alınan ve
murislerine tebliğ edilmeyen idari işlem ile mülkiyet hakkından yoksun
bırakıldıklarını ifade etmişlerdir.
24. Başvurucular, söz konusu idari işlemin iptali istemiyle
açılan davanın,murislerinin
idari işlemden haberdar olmamasının hayatın olağan akışına uygun düşmediği
gerekçesiyle süre aşımından reddedilmesinin bir hukuki dayanağının
bulunmadığını vurgulamışlardır. Başvurucular, murislerine de kendilerine de
tebliğ edilmeyen idari işleme karşı açılan davanın, murislerinin iskân yerini
terk edip etmediği araştırılmadan ve yoruma dayalı olarak reddedildiğinden
yakınmışlardır. Başvurucular, sonuç olarak tazminat ödenmeksizin mülklerinden
yoksun bırakılmış olmaları nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini öne
sürmüşlerdir.
25. Bakanlık görüşünde, 20/1/1956 tarihli kararın başvurucuların
murisine tebliğ edilip edilmediği ile ilgili Çorlu Tapu Müdürlüğünden görüş
sorulabileceği ve bilgi istenebileceği belirtilmiştir. Bakanlık ayrıca kanuna
dayanılarak ve kamu yararı amacıyla bireylerin mülklerinden yoksun
bırakılabileceğini belirtmiş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) bu
konuya ilişkin bazı kararlarını hatırlatmıştır.
B. Değerlendirme
26. Anayasa’nın 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
1. Genel İlkeler
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları
inceler."
28. Anayasa ve 6216 sayılı Kanun'un anılan hükmü uyarınca
Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi
olup Anayasa Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve
kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Bu açık
düzenleme karşısında anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları
da içerecek şekilde Mahkemenin yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir.
Mahkemenin zaman bakımından yetkisine ilişkin bu düzenlemenin kamu düzenine
ilişkin olması nedeniyle bireysel başvurunun tüm aşamalarında resen dikkate
alınması gerekir (Ahmet Melih Acar,
B. No: 2012/329, 12/2/2013, § 15; G.S.,
B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
29. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisini doğru olarak
belirleyebilmek için kesinleşen nihai işlem ve kararın tarihinin yanı sıra
gerçekleştiği iddia olunan müdahalenin zamanını da doğru tespit etmek gerekir.
Bu tespit yapılırken müdahaleyi oluşturan olaylar ve ihlal edildiği iddia
olunan hakkın kapsamı birlikte değerlendirilmelidir (Zeycan Yedigöl [GK], B. No:
2013/1566, 10/12/2015, § 31).
30. Anayasa Mahkemesi ayrıca, mülkiyetten yoksun bırakma
şeklindeki mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerin kural olarak anlık eylemler
olup sürekli bir müdahale oluşturmadığını belirtmiştir (Agavni Mari Hazaryan ve
diğerleri, B. No: 2014/4715, 15/6/2016, § 114).
2. İlkelerin Olaya
Uygulanması
31. Somut olayda Tekirdağ ili Çorlu ilçesi Türkgücü
köyünde bulunan 107, 108, 109, 110 ve 111 parsel sayılı taşınmazlar, ailesiyle
birlikte Bulgaristan'dan göç ederek Türkiye'ye yerleşen başvurucuların murisi
Osman Aydemir adına 2510 sayılı Kanun gereğince 1939 yılında tahsis ve tescil
edilmiştir. Ancak başvurucuların murisine ve ailesine tahsis edilen yerlerin
terk edildiğinin 4/9/1944 tarihinde tespiti üzerine 20/1/1956 tarihli işlemle
söz konusu taşınmazların muris adına olan tapu kaydı iptal edilerek taşınmazlar
Hazine adına tescil edilmiştir.
32. Başvurucuların temel şikâyeti ihtilaf konusu beş taşınmazın
Hazine adına tescil edilmiş olmasıdır. İhtilaf konusu taşınmazların 20/1/1956
tarihinde Hazine adına tescil edildiği ve dolayısıyla başvurucuların murisinin
bu tarih itibarıyla mülkiyet hakkını kaybettiği sabittir. Buna göre mülkiyet
hakkının kaybettirilmesi biçimindeki müdahalenin 20/1/1956 tarihinde
gerçekleşmiş olduğu anlaşılmaktadır.
33. Başvurucular, mülkiyet hakkını kaybettiren idari kararın
murislerine tebliğ edilmediğini ileri sürmektedirler. Başvuruculardan Hatice
Yönet bu iddiayı Mahkemede de dile getirmiş ancak Mahkemece bu iddiaya itibar
edilmemiştir. Mahkeme, murisin hayatta olduğu 14 yıl boyunca beş adet parselin
sicil kaydının terkin edilerek Hazine adına tescil edildiğinden haberdar
olunmamasının hayatın olağan akışına uygun düşmediği sonucuna ulaşmıştır.
34. Belirtilmelidir ki ihtilaf konusu taşınmazlar, başvurucular
adına değil 1939 yılında murisleri adına tescil edilmiştir. Dolayısıyla
taşınmazların Hazine adına tesciline ilişkin idari işlemin tesis edildiği
20/1/1956 tarihinde başvurucular murisi henüz hayatta olduğundan başvuru konusu
idari işlemin tebliğ edilmesi gereken kişi de muristir. Başvurucuların
murisinin işlemin kendisine tebliğ edilmediğine ilişkin herhangi bir iddiası
söz konusu olmamış, bu konuda işlemin tesis edildiği tarihten sonra hayatta olduğu
14 yıl boyunca herhangi bir dava açmamıştır. İdari işlemin tebliğ edilmediği
iddiası, işlemin asıl muhatabı olan muris tarafından değil murisin ölümünden
sonra mirasçılar tarafından öne sürülmüştür.
35. Murisin, Hazine adına tescil işleminden haberdar olmadığı
yolunda resmî makamlara yansımış bir beyanı bulunmadığına göre murisin
sessizliğinin zorunlu olarak işlemden haberdar olmadığı biçiminde yorumlanması
mümkün değildir. Aksine murisin Hazine adına tescil işlemini kabullenerek dava
açmamış olması da olasılık dâhilindedir. Bu durumda birinci ihtimalin
gerçekleştiği hususunda mahkemenin ikna edilmesi başvurucuların
yükümlülüğündedir. Ancak başvurucular, bu konuda ikna edici bilgi ve belge
sunmadıkları gibi murislerinin bu 14 yıl boyunca neden taşınmazların akıbetiyle
ilgilenmediği hususunda tatmin edici bir açıklamada da bulunmamışlardır. Öte
yandan başvurucuların kendilerinin de murislerinin öldüğü tarihten sonraki 41
yıl zarfında söz konusu taşınmazların akıbetiyle ilgili neden bir araştırmaya
girmedikleri hususunda hiçbir açıklamaları olmamıştır. Bütün bu hususlar
gözetildiğinde Mahkemece ulaşılan bu kanaatin temelsiz olmadığı ve keyfîlik içermediği değerlendirilmektedir.
36. Sonuç olarak başvurucular murisi adına kayıtlı bulunan
taşınmazların Hazine adına tescil edildiği 20/1/1956 tarihinde gerçekleşen
müdahalenin, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı
23/9/2012 tarihinden önce kesinleştiği anlaşılmıştır.
37. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin zaman
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun zaman
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
13/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.