TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YAKUP ÖZMEN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5770)
|
|
Karar Tarihi: 24/1/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Gülbin AYNUR
|
Başvurucu
|
:
|
Yakup ÖZMEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Aladdin İRAZ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, aleyhe nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle
mahkemeye erişim hakkının; dava dosyasına sunulan belgelere ulaşma imkânı
sağlanmadığından, delillerin ileri sürülmesi hususunda taraflar arasında
eşitlik gözetilmediğinden silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine
riayet edilmemesi ve yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmaması nedenleriyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyleolaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Erciş 108. Topçu Alayı Hava Savunma Tabur
Komutanlığı emrinde zorunlu askerlik görevini ifa ederken hastalandığını
belirtmesi üzerine muayene ve tedavisini yaptırması amacıyla bağlı olduğu
Birlik Komutanlığı tarafından Van merkezde bulunan hastaneye sevk edilmiştir.
9.Başvurucu, hastane işlemleri için Van’da bulunduğu süreçte
Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığına bağlı Asker Kabul ve Toplama Merkezinde
(KTM) kalmıştır.
10. Başvurucu 23/2/2012 tarihinde KTM’de
bulunan ve depremde hasar görmesi nedeniyle girilmesi yasak olan binanın zemin
kat penceresinden atlayarak ayağını kırdığı iddiasıyla Van 100. Yıl
Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine (Üniversite Hastanesi) kaldırılmış ve
burada ameliyat edilmiştir.
11. Üniversite Hastanesinden taburcu edildikten sonra Gülhane
Askerî Tıp Akademisi Hastanesi Ortopedi Servisine müracaat eden başvurucunun
burada yapılan muayenesi ve müteakiben uygulanan tedavisinin ardından 17/9/2012
tarihinde düzenlenen sağlık kurulu raporu ile askerliğe elverişli olmadığı tespit
edilmiştir. Söz konusu rapora istinaden başvurucu terhis edilmiştir.
12. Başvurucu 11/2/2012 tarihinde Millî Savunma Bakanlığına
(idare) başvurmuş ve olay nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararına karşılık
tazminat ödenmesini talep etmiştir. Başvurucunun bu talebi idarece cevap
verilmemek suretiyle reddedilmiştir.
13. Başvurucu, müracaatının zımnen reddedilmesi üzerine 150.000
TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle idareye karşı
26/12/2012 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM)tam yargı davası
açmıştır.
14. Başvurucu; AYİM’e sunduğu dava
dilekçesinde KTM’de hastaneye gitmek amacıyla
bulunduğu ve çok hasta olduğu hâlde diğer askerlerle birlikte kendisine kar
temizleme görevi verildiğini, bu sırada ayakları ıslandığı ve donma
tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı için ayaklarını ısıtmak amacıyla depremde
hasar gören binaya girmek zorunda kaldığını belirtmiştir. Başvurucu; görevli
astsubayın binaya geldiğini görmesi üzerine korkarak binanın zemin katındaki
pencereden atlamak zorunda kaldığını ancak ayağının bu sebeple kırılmadığını,
nitekim zeminin kar olup atladığı yüksekliğin de sadece 2 metre olması
karşısında böyle bir ihtimalin bulunmadığını, yere düştükten sonra ayağına
tekme atıldığını, dolayısıyla ayağının darp sebebiyle kırıldığını ifade
etmiştir. Hastanede yanına gelen bir uzman çavuşun askerliğini uzatmakla
kendisini tehdit etmesi nedeniyle olay sonrasında verdiği ilk ifadesinde
gerçeği söyleyemediğini belirten başvurucu, darp olayı sonucu sakat kalmasında
idarenin sorumluluğu bulunduğunu belirterek bu sebeple uğradığı zararının
idarece tazmin edilmesini talep etmiştir.
15. AYİM İkinci Dairesi (Mahkeme) 6/11/2013 tarihli kararıyla
davayı reddetmiş ve 2/11/2011 tarihli ve 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki
Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) 14. maddesi gereğince, reddedilen
maddi ve manevi tazminat miktarlarını dikkate alarak başvurucu aleyhine 12.530
TL vekâlet ücretine hükmetmiştir.
16. Kararın gerekçesinde; tıbbi kayıtlar, tanık ifade
tutanakları ve dava dosyasındaki diğer bilgi ve belgelerin incelenmesi
neticesinde başvurucunun girdiği binanın depremde hasar görmesi nedeniyle
girilmesi yasak bir bina olduğunun, binanın dört ana giriş kapısının da asma
kilitlerle kilitli olup her kapıda binaya girilmesinin yasak olduğu yönünde
levhalar asılmış olduğunun, ayrıca hasarlı binalara girilmemesi gerektiğinin
sabah içtiması sırasında tüm askerlere tebliğ
edildiğinin anlaşıldığı belirtilmiştir. Başvurucunun olay sonrasındaki
ifadesinde cep telefonunu şarj etmek için birkaç askerle birlikte binaya
girdiğini ve komutanın geldiğini görmesi üzerine korkarak pencereden atladığını
belirttiği, dolayısıyla olayın tamamen kendi kusuru ve emirler hilafına hareket
etmesinden kaynaklandığı, bu sebeple idarenin meydana gelen zararı tazminle
sorumlu tutulamayacağı ifade edilmiştir.
17. Başvurucunun karar düzeltme talebi de aynı Mahkemenin
12/3/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
18. Nihai karar 25/3/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
19. Başvurucu 24/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 24/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, tazminat istemine ilişkin olarak görülen dava
neticesinde aleyhine 12.530 TL vekâlet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyete
aykırı olduğunu ileri sürmüş ve vekâlet ücretinintarafına
iadesine karar verilmesini istemiştir.
2. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiasının adil yargılanma
hakkının güvenceleri arasında yer alan mahkemeye erişim hakkı kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
24. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan
mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız
hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren
sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §
52).
25. İdari ve askerî idari yargıda görülen davalarda talep edilen
tazminat miktarlarının reddedilen kısmı üzerinden nispi vekâlet ücretine hükmedilmesinin mahkemeye
erişim hakkını ihlal edebileceği Anayasa Mahkemesinin benzer olaylara ilişkin
birçok kararında ortaya konmuştur (İbrahim
Can Kişi, B. No: 2012/1052, 23/7/2014; Mehmet Tekin, B. No: 2013/7611, 20/5/2015; Nevriye Sağır ve Salim Sağır, B. No:
2014/6129, 20/5/2015).
26. Belirtilen kararlarda davanın açıldığı tarih itibarıyla
idari ve askerî idari yargıdaıslah imkânının
bulunmadığı gözetilerek tarafların ileride hak kaybına uğramamak için dava
talep miktarlarını yüksek tutmalarından kaynaklı olarak reddedilen kısım
üzerinden aleyhlerine yüksek tutarlarda vekâlet ücretine hükmedilmesinin ölçülü
olmadığı sonucuna varılmıştır (İbrahim Can
Kişi, § 44; Mehmet Tekin,
§ 62; Nevriye Sağır ve Salim Sağır,
§ 29).
27. Somut olayda başvurucunun dava açtığı sırada ıslah imkânının
olmaması nedeniyle hak kaybına uğramamak için talebini yüksek tuttuğu, talep
edilen ancak yargılama sonucunda reddedilen maddi ve manevi tazminat tutarı
üzerinden 12.530 TL avukatlık ücretini davalı idareye ödemek zorunda kaldığı
görülmektedir. Dolayısıyla somut olayda da Anayasa Mahkemesinin benzer
durumlarda verdiği yukarıda belirtilen (bkz. §§ 25, 26) kararlarda belirlediği
ilkelerden ayrılmayı gerektirecek bir durumun olmadığı anlaşılmaktadır. Bu
durumda başvurucu aleyhine hükmedilen avukatlık ücretinin ölçülü olmadığı ve
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
B. Silahların Eşitliği ve
Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Dava Dosyasına Sunulan
Belgelere Ulaşma İmkânı Sağlanmadığına İlişkin Şikâyet
29. Başvurucu; davalı idare tarafından savunma dilekçesi ekinde
sunulan ve hükme esas alınan tutanakların tarafına gönderilmediğini, bu sebeple
söz konusu belgelere karşı beyanlarını dile getiremediğini ilerisürmektedir.
30. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği başvurucunun
temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarını öncelikle yetkili idari
mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda
sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı zamanda bu
süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması
gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip
edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa
Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177,
26/3/2013, § 17).
31. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Kanunu'nun 52. maddesinin dördüncü ve devamı fıkralarında, dava
dosyasındaki bilgi ve belgelerin mahkemenin belirleyeceği çerçevede davacı
tarafa incelettirilebileceği kurala bağlanmıştır. Söz konusu düzenlemede, dava
dosyasındaki bilgi ve belgelerin taraf ve vekillerine açık olduğu ancak mahkeme
tarafından getirtilen veya idarece gönderilen bilgi, belge ve dosyalardan başka
şahıs ve makamların özel bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğinin
korunması veya idarenin soruşturma metotlarının gizli tutulması maksatlarıyla
taraf ve vekillerine incelettirilmemesi kaydı konulanlar ile personelin özlük
dosyasındaki dava konusu haricindekilerin taraf ve vekillerine
incelettirilemeyeceği, davacı taraf veya vekilinin karartılan veya verilmeyen
bilgi ve belgelerin savunmaya esas teşkil edecek unsurlar olduğu iddiası ile
mahkemeye itiraz edebileceği, bu itirazın mahkeme tarafından incelenerek haklı
görülen hususlarda mahkemenin belirleyeceği çerçevede daha önce karartılan veya
verilmeyen bilgi ve belgelerin karşı tarafa incelettirilebileceği
belirtilmiştir (Bülent Karataş,
B. No: 2013/6428, 26/6/2014, § 75).
32. Başvuru formu ile Anayasa Mahkemesine sunulan dava dosyası
ve eklerinin incelenmesi neticesinde davalı idare tarafından 27/3/2013
tarihinde AYİM'e savunma dilekçesinin sunulduğu,
dilekçenin ekinde savunmaya esas belgelerin gönderildiğinin belirtildiği
görülmektedir. Savunma dilekçesinde; ek olarak gönderilen söz konusu belgelerin
gizli olduğuna/ taraf ve vekillerine incelettirilmemesi kaydı bulunduğuna dair
herhangi bir bilgiye yer verilmediği, anılansavunma
dilekçesinin başvurucuya tebliğ edildiği, dolayısıyla başvurucunun dava dosyasına
idare tarafından bilgi ve belge sunulduğundan savunma dilekçesinin kendisine
tebliği ile haberdar olduğu anlaşılmaktadır. Başvurucunun savunmaya cevap
dilekçesinde davalı idarece gönderilen belgelerin bir örneğinin savunma
dilekçesi ekinde kendisine gönderilmiş olması gerektiğine değindiği ancak 1602
sayılı mülga Kanun'un 52. maddesi uyarınca yargılamayı yapan makamdan usulüne
uygun bir şekilde ilgili bilgi ve belgeleri inceleme talebinde bulunduğuna ve
bu talebinin reddedildiğine dair herhangi bir bilgi ve belgeyi Anayasa
Mahkemesine sunmadığı görülmektedir.
33. Bu durumda başvurucunun dava dosyasına sunulan bilgi ve
belgeler için 1602 sayılı mülga Kanun'un 52. maddesine göre talepte bulunması
ve maddede yer alan usulü izlemesi gerekirken anılan yargısal başvuru yollarını
usulüne uygun bir şekilde tüketmeden başvuruda bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Silahların Eşitliği ve
Çelişmeli Yargılama İlkeleri Kapsamındaki Diğer Şikâyetler
35. Başvurucu; darp iddiasının Mahkeme tarafından
değerlendirmeye alınmadığından, bu hususta adli tıp kurumundan rapor
aldırılarak iddiasının doğruluğu ortaya çıkarılabilecekken bu yola
gidilmediğinden, sadece davalı idarenin beyanlarına itibar edilerek karar
verildiğinden şikâyet etmektedir.
36. Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan çelişmeli
yargılama ilkesitaraflara dava malzemesi hakkında
bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını ve bu nedenle tarafların
yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir. Silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri kapsamında yapılacak inceleme, başvuru
konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirilmesidir
(Ahmet Türko,
B. No: 2013/5949, 12/3/2015, § 33).
37. Somut olayda, yargılama sürecinde sunulan bilgi ve belgelere
ulaşma ve ileri sürülen iddialara karşı beyanda bulunma imkânının başvurucuya
sağlanmadığı söylenemez.Başvurucu; ayağındaki
sakatlığın düşme sonucu değil darp sonucu meydana geldiği iddiasını ispata
yönelik olarak adli tıp kurumunda bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği
hâlde bu yola gidilmediğini, bu durumun savunma hakkını kısıtladığını ileri
sürmekte ise de maddi olay ve olguların kanıtlanması noktasında hangi delillere
ihtiyaç duyulduğu ve bu delillerin dosyaya ibrazının gerekip gerekmediği
hususunun takdiri derece mahkemelerine aittir. Kaldı ki başvurucunun belirtilen
iddiasının dinlenebilirliği ya da kabul
edilebilirliği hususunda Mahkemede bir kanaat oluşturmaya yönelik olarak
kendisinin de dosyaya herhangi bir sağlık raporu ibraz etme imkânı olduğu hâlde
bu yönde bir girişiminin bulunmadığı görülmektedir. Keza bireysel başvuru
formunda dile getirdiği "ayağındaki kırığın düşme sonucu meydana
gelemeyeceği, bu şekilde bir kırığın ancak darp sonucu oluşabileceği"
yönünde doktor beyanları bulunduğu iddiasının irdelenmesine yönelik olarak
2/11/2017 tarihli müzekkereyle bu yönde görüş içeren herhangi bir sağlık raporu
bulunup bulunmadığı başvurucudan sorulmuş, varsa ibraz etmesi istenmiştir.
Başvurucu tarafından müzekkereye cevaben sunulan sağlık raporlarının tamamında
ayak bileğindeki kırığın düşme sonucu meydana geldiği yönünde tespitlere yer
verildiği görülmüştür. Bu tespitler ışığında maddi olayın niteliğine,
yargılamanın bütününe ve gerekçeli karara bakıldığında başvurucunun şikâyet
ettiği hususa ilişkin olarak silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Yargılamanın Sonucu
İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
39. Başvurucu, askerlik hizmeti sırasında maruz kaldığı kötü
muamele nedeniyle ayağının sakat kaldığını, bu sebeple uğradığı zararın
tazminine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye
istinaden davasının reddedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek kötü
muamele yasağının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmektedir.
2. Değerlendirme
40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (bkz. § 22). Başvurucu her ne kadar adil yargılanma
hakkının yanı sıra kötü muamele yasağının ihlal edildiğini de ileri sürmekte
ise de işbu bireysel başvuruyu, kötü muamele iddialarının incelendiği bir ceza
soruşturması veya böyle bir suç isnadına dayalı ceza davası üzerine ve bu
yargılama süreçleri hakkındaki ihlal iddialarını dile getirmek suretiyle
yapmamıştır. Başvurucu, kötü muamele nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü maddi
ve manevi zararın idare hukuku ilkeleri uyarınca tazmini istemiyle açtığı idari
davanın reddi üzerine ve belirtilen davanın sonucunun adil olmadığı şikâyetiyle
bireysel başvuruda bulunmuştur. Bu sebeple başvurucunun belirtilen ihlal
iddiası da adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
41. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
42. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece
mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına
ilişkin olup Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate
alındığında, ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
45. Başvurucu, aleyhine hükmedilen 12.530 TL nispi vekâlet
ücretinin tarafına iadesine karar verilmesini istemiştir.
46. Mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
47. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlalin sonuçlarının
ortadan kaldırılması bakımından yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmadığından salt ihlalin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında takdiren başvurucuya 10.000 TL tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucunun fazlaya ilişkin talebinin
reddi gerekir.
48. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. a. Silahların eşitliği
ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın dava
dosyasına sunulan belgelere ulaşma imkânı sağlanmadığına dair şikâyetle ilgili
kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
b. Silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılamailkelerininihlal
edildiğine ilişkin iddianın diğer şikâyetlerle ilgili kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yargılamanın sonucu
itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Mahkemeye erişim hakkının ihlali nedeniyle başvurucuya 10.000
TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, fazlaya ilişkin
talebin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771
sayılı Kanun ile getirilen geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının (E)
bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b)
alt bendi gereğince- yetkili idari yargı merciine GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesinin 6/11/2013 tarihli ve E.2013/284,
K.2013/1275 sayılı kararı ile ilgilidir.),
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/1/2018
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.