logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Yakup Gündüz [1.B.], B. No: 2014/8469, 24/1/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

YAKUP GÜNDÜZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/8469)

 

Karar Tarihi: 24/1/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Gülbin AYNUR

Başvurucu

:

Yakup GÜNDÜZ

Vekili

:

Av. Birgül SÖNMEZ ŞİMŞEK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, idari eylemden doğan zararın tazmini istemiyle açılan tam yargı davasının süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 28/5/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık,görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, Siirt Pervari’de piyade er olarak zorunlu askerlik hizmetini yerine getirirken 2/8/2012 tarihinde terör örgütü mensupları ile girilen çatışma esnasında yaralanmıştır.

9. Başvurucu Gülhane Askerî Tıp Akademisi (GATA) ve Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezinde bir müddet tedavi gördükten sonra 16/8/2012 tarihli sağlık kurulu raporu ile kendisine yirmi bir gün hava değişimi izni verilerek taburcu edilmiştir.

10. Başvurucunun izinde bulunduğu süreçte kendi imkânları ile müracaat ettiği Gebze Fatih Devlet Hastanesi tarafından yapılan muayenesi neticesinde düzenlenen 9/10/2012 tarihli sağlık kurulu raporunda; travmatik stres bozukluğu, sağ kulakta ileri düzeyde olmak üzere her iki kulakta işitme kaybı, sağ dizde kısıtlılık bulgularına bağlı olarak % 67 vücut fonksiyon kaybı bulunduğu tespit edilmiştir.

11. Başvurucu zorunlu askerlik görevinin ifası sırasında yaralanması nedeniyle uğradığı manevi zararın tazmini istemiyle 8/2/2013 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) adli yardım talepli olarak dava açmıştır. Bu dava öncesinde başvurucu tarafından tazmin talebiyle idareye yapılmış herhangi bir başvuru bulunmamaktadır.

12. AYİM İkinci Dairesi (Mahkeme) 27/2/2013 tarihli kararıyla başvurucunun adli yardım talebini kabul etmiş ancak 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 36. maddesine uygun düzenlenmediği gerekçesiyle otuz gün içinde dava açılmak şartıyla dava dilekçesini reddetmiştir. Dilekçe ret kararında, manevi tazminat istemine ilişkin olarak idareye başvuruda bulunulup bulunulmadığının, başvurulmuş ise idarece cevap verilip verilmediğinin, cevap verilmiş ise yazılı bildirim tarihinin belirtilmediği, bu hususlara ilişkin bilgi ve belgelerin dilekçeye eklenmediği ifade edilmiştir. Kararda ayrıca, şayet idareye başvuruda bulunulmadıysa bu hususun dilekçede belirtilmesinin yeterli olduğu, idareye yeni bir başvuru yapılmasına gerek olmadığı belirtilmiştir.

13. Başvurucu 19/3/2013 tarihinde Millî Savunma Bakanlığına doğrudan başvuruda bulunmuş, başvurunun zımnen reddi üzerine 18/6/2013 tarihinde AYİM’de adli yardım talepli olarak yeni bir dava açmıştır. Bu dava da aynı Mahkeme esasına kaydedilmiştir.

14. Mahkeme 2/10/2013 tarihinde oybirliğiyle verdiği kararla davayı süre aşımı nedeniyle reddetmiştir. Kararda öncelikle bakılan davaya ait dilekçenin, 27/2/2013 tarihli dilekçe ret kararı üzerine verilen yenileme dilekçesi mahiyetinde bir dilekçe olduğu kabul edilmiştir. Dilekçe ret kararının 13/3/2013 tarihinde başvurucu vekilinin çalışanına usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde ve en geç 12/4/2013 tarihi mesai saati bitimine kadar yeniden dava açılması gerekirken bu süre geçirildikten sonra 18/6/2013 tarihinde kayda giren yenileme dilekçesiyle açılan davanın süresinde olmadığı belirtilmiştir. Kararda ayrıca, 27/2/2013 tarihli dilekçe ret kararında idareye başvuruda bulunulmadıysa bu hususun dava dilekçesinde belirtilmesinin yeterli olduğunun, idareye yeni bir başvuru yapılmasına gerek olmadığınınhatırlatıldığına da dikkat çekilmiş, bu sebeple dilekçenin reddinden sonra idareye yapılan başvurunun yenileme dilekçesinin gecikmesini haklı göstermeyeceği ve davanın süresine bir etkisinin olmadığı ifade edilmiştir. Öte yandan kararda, adli yardım talebinin kabul edilmiş olması nedeniyle daha önce alınmayan harç ve posta giderinin başvurucudan tahsili yönünde de hüküm kurulmuştur.

15. Başvurucunun karar düzeltme istemi aynı Mahkemenin 9/4/2014 tarihli kararıyla oyçokluğuyla reddedilmiştir.

16. Karşıoy gerekçesinde ilgililerin derdestlik, kesin hüküm gibi davanın görülmesini engelleyen durumlar olmadığı müddetçe dava açma süresi içinde diledikleri kadar dava açabilecekleri ifade edilmiştir. Şayet dilekçe ret kararında bahsedilen eksiklik başvurucu tarafından giderilmiş ve 18/6/2013 tarihinde verilen dilekçede idari başvuruda bulunulmamış olduğu belirtilmiş olsaydı Mahkeme tarafından dava dilekçesinin görevli mercie tevdiine karar verilmesinin icap edeceği, bu hâlde idarenin cevabına göre 18/6/2013 tarihinde açılan davanın süresinde kabul edileceği belirtilmiştir. İdari başvuru koşulunun Mahkeme aracılığıyla değil de bizzat başvurucu tarafından haricen yerine getirilmiş olmasının esasa ilişkin bir fark yaratmadığı, neticede idari başvuru şartının başvurucu tarafından ikmal edilerek dilekçenin usule uygunluğunun temin edildiği vurgulanmıştır. Bu sebeple dilekçe ret kararının tebliğinden itibaren otuz günlük zaman dilimi ve olay tarihi olan 2/8/2012 tarihinden itibaren bir yıllık idari başvuru süresi içinde 20/3/2013 tarihinde idareye yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine altmış günlük dava açma süresi içinde ancak otuz günlük yenileme dilekçesi verilmesi için gerekli olan süre geçtikten sonra 18/6/2013 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu görüşüne yer verilmiştir.

17. Nihai karar başvurucuya 2/5/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucu 28/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

19. 1602 sayılı mülga Kanun’un43. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmadan önce, bu eylemlerin yazılı bildirimi üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde yetkili makama başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri lazımdır. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde bu konudaki işlemin tebliği tarihinden ve altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açabilirler."

20. Anılan Kanun'un "Dilekçeler üzerine ilk inceleme" kenar başlıklı 44. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Kaydı yapılan dilekçeler, Genel Sekreterlikçe;

...

b) İdari veya yargı mercii tecavüzü,

...

e) 36 ve 38 inci maddelere uygun olup olmaması,

f) Süre aşımı,

Noktalarından sırası ile incelenir.

Bu noktalardan kanuna aykırı görülmeyenlerin tebligat işleri yapılır.

Kanuna aykırı görülen dilekçeler, karar verilmek üzere görevli Daire veya Daireler Kuruluna havale olunur..."

21. Anılan Kanun'un"İlk inceleme üzerine verilecek karar" kenar başlıklı 45. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Daireler veya Daireler Kuruluna gelen dilekçelerde 44 üncü maddede yazılı noktalardan kanunsuzluk görülürse:

A) ... (f) [bendinde yazılı hâlde], davanın reddine;

B) ... (e) bendinde yazılı hâlde bir defaya mahsus olmak üzere otuz gün içinde 36 ve 38 inci maddelere uygun şekilde yeniden düzenlemek veya noksanları tamamlamak... üzere dilekçelerin reddine;

C) ... (b) bendinde yazılı hâllerde dilekçenin görevli mercie tevdiine karar verilir.

Dilekçelerin görevli mercie tevdii halinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesine başvurma tarihi merciine başvurma tarihi olarak kabul edilir...."

B. Uluslararası Hukuk

1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,... bir mahkeme tarafından... görülmesini isteme hakkına sahiptir..."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

23. İlgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı için bkz. Ayşe Yıldırım, B. No: 2014/5, 25/10/2017, §§ 34-37).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 24/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

1. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu, tam yargı davası açılmadan önce idari başvuru yapılması için öngürülen bir yıllık süre içinde yaptığı başvurunun zımnen reddi üzerine 18/6/2013 tarihinde açtığı davanın süresinde olduğunu belirtmektedir. Dava dilekçesinde, daha önce reddedilen dilekçesi ile bağlantı kurulmasını sağlayacak ve yenileme dilekçesi olarak anlaşılmasına yol açacak herhangi bir ibare kullanmadığını belirten başvurucu; açtığı davanın ilk davadan bağımsız yeni bir dava olduğunu, dolayısıyla ilk açılan davaya ait dilekçenin süresinde yenilenmemesi gibi bir durumdan söz edilemeyeceğini ifade etmektedir. Başvurucu, Mahkemenin aksi yöndeki kabulden hareketle dava açma süresinin hesabına ilişkin olarak yaptığı yorumun dava açılmasını aşırı derecede zorlaştıracak niteliktekatı bir yorum olduğundan şikâyet etmektedir. Başvurucu; karar düzeltme talebinin aynı Mahkeme tarafından incelenmesi nedeniyle AYİM’de bu yolun etkili bir yol olmadığını, karar düzeltme talebinin reddine dair kararın hiçbir gerekçe içermediğini belirtmektedir. Usul kuralları gerekçe gösterilerek davasının incelenmemesi nedeniyle manevi zararının giderilmediğini ifade eden başvurucu, Anayasa Mahkemesince verilebilecek bir ihlal kararı sonrasında esas incelemesine geçilse dahi AYİM’inbenzer davalardaki kararlarında hükmedilen tazminat miktarları incelendiğinde mağduriyetinin giderilip giderilemeyeceği noktasında da endişe duyduğunu belirterek Anayasa’nın 17., 20. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

2. Değerlendirme

26. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasışöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü, zorunlu askerlik görevinin ifası sırasında yaralanması nedeniyle uğradığı zararın tazmini istemiyle açtığı davada mahkemenin dava açma süresini hesaplama usulünu belirleme ve sürenin başlangıcını tespit etme noktasında hukuk kurallarını hatalı değerlendirmesi ve uygulaması neticesinde uyuşmazlığın esasının incelenememesidir. Bu nedenle başvurucunun belirtilen şikâyetleri bağlamındaki ihlal iddialarının mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı

29. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'yi yorumlayan AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).

30. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden fayadalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

31. Somut olayda idari eyleme dayalı tam yargı davasının süre aşımından reddedilerek esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

32. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

33. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

34. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

(1) Kanunilik

35. Başvurucunun idari eylemden doğan zararının tazmini istemiyle açtığı davanın süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin Mahkeme kararının 1602 sayılı mülga Kanun'un 44. ve 45. maddelerine dayandığı görülmektedir. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

(2) Meşru Amaç

36. Anayasa'nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Maddede, hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan kurallara dayanılarak bu hakların sınırlandırılması mümkün olabilir. Dava açma hakkının kapsamına ve kullanım koşullarına ilişkin bir kısım düzenlemenin hak arama özgürlüğünün doğasından kaynaklanan sınırları ortaya koyan ve hakkın norm alanını belirleyen kurallar olduğu açıktır. Ancak bu sınırlamalar Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olamaz (AYM, E.2015/96, K.2016/9, 10/2/2016, § 10).

37. İdarenin sürekli bir biçimde dava açılma tehdidi altında kalmasını engellemek, kamu hizmetinin hızlı, düzenli ve etkin biçimde yürütülmesini sağlamak düşüncesi ile idariişlem ve eylemlere karşı yapılacak başvurular ve açılacak davalar kanunlarla belli sürelere bağlanmıştır (Aynı yöndeki bir karar için bkz. Mohammed Aynosah, § 39). Diğer yandan idari işlem ya da eylemlere karşı açılacak davalar için tanınan süreler; mahkemelerin zamanın geçmesi nedeniyle güvenilirliği kalmayan, eksik ya da ulaşılması zor kanıtlara dayanarak uzak geçmişte meydana gelmiş olaylar hakkında karar vermelerini istemekle oluşabilecek adaletsizliklerin önüne geçmek ve hukuk güvenliğini sağlamak gibi önemli ve meşru amaçlara hizmet eder (AYM, E.2014/92, K.2016/6, 28/1/2016, § 17). Dolayısıyla bu tür durumların önlenmesi bakımından idari işlem ya da eylemlere karşı açılacak davalarda süre koşulunun öngörülmesi meşru amaçlara sahiptir.

(3) Ölçülülük

38. Zorunlu askerlik hizmeti sırasında yaralanma nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davada Mahkemenin dava açma süresini dilekçe ret kararının tebliği tarihinden başlatarak davayı süre aşımı gerekçesiyle reddetmesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı hususunundeğerlendirilmesi gerekir.

39. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

40.Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsızlaştırmadıkça -hukuki belirlilik ilkesinin gereği olarak- mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ancak mevzuatta öngörülen süre kurallarının hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., § 38).

41. Dava açma süresinin işlemeye başladığı an da mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda dava açma süresinin hak sahibinin henüz dava hakkının doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işlemeye başlaması dava hakkının varlığını anlamsız kılabileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66).

42. Öte yandan mahkemeler, dava açma süresi öngören kanun hükümlerini yorumlarken sınırlamanın istisna olduğu ilkesini gözeterek aşırı şekilcilikten kaçınmalı ve yorum kurallarının imkân verdiği ölçüde davayı ayakta tutma yolunda bir yaklaşım benimsemelidir. Bununla birlikte mahkemelerin sürenin varlık sebebini anlamsız kılma pahasına yorum kurallarının sınırlarını zorlayarak kanunda öngörülen dava açma süresini bertaraf etmes, hukuki güvenlik ve istikrar ilkesinin zedelenmesine neden olabilir. Bu nedenle süreye ilişkin kanun hükümlerinin yorumunda hukuki güvenlik ve istikrar ilkesi ile mahkemeye erişim hakkı arasındaki hassas denge gözetilmelidir (Yaşar Çoban, § 67).

43. Somut olayda başvurucunun idari eyleme dayalı tam yargı davası açmadan önce tüketilmesi zorunlu idari başvuru yolunu tüketmeksizin 8/2/2013 tarihinde doğrudan dava açtığı, 27/2/2013 tarihli dilekçe ret kararında belirtilmesi üzerine bu durumu fark ettiği anlaşılmaktadır. Bu noktada başvurucunun, otuz günlük süre içinde düzenleyeceği yenileme dilekçesi ile belirtilen eksikliği Mahkemeye bildirerek 1602 sayılı mülga Kanun'un 45/C bendi uyarıncadava dilekçesinin görevli idari mercie tevdii yönünde alınacak yargısal bir karar aracılığıyla zorunlu idari başvuru koşulunu sağlamak yerine idareye doğrudan başvurduğu görülmektedir. Bir başka ifadeyle başvurucunun bu husustaki usul eksikliğini bizzat giderdikten sonra yeniden bir yargısal süreç başlattığı anlaşılmaktadır. Başvurucu bu hususa ilişkin olarak bireysel başvuru formunda, idareye başvuruda bulunulmadığı yönünde Mahkemeye verilecek cevap üzerine Mahkemenin dava dilekçesinin görevli mercie tevdiine karar vereceğini, bu sürecin ise belli bir zaman alabileceğini değerlendirdiğini,bunun yerine idareye başvuru yapıp yeniden dava açmanın usul ekonomisi ve zaman açısından daha uygun olacağına kanaat getirdiğini belirtmektedir.

44. Bireysel başvuruya konu kararda Mahkemenin; başvurucunun izlediği bu yöntemin kamu düzeninden olan dava açma süresi kurallarını etkisiz kılma, sona ermiş dava açma süresini canlandırma, kanuna karşı hile ya da hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bir gaye içerdiğine dair herhangi bir tespit ve değerlendirmede bulunmadığı görülmektedir. Öte yandan Mahkemenin şayet 27/2/2013 tarihli dilekçe ret kararı olmasaydı başvurucunun 15/3/2013 tarihinde idareye yaptığı başvuru üzerine 18/6/2013 tarihinde açtığı davanın idari eyleme dayalı tam yargı davası açma süresine ilişkin kurallar uyarınca süresinde olmadığına ilişkin herhangi bir değerlendirmesi de bulunmamaktadır. Mahkemenin başvurucunun idareye yaptığı başvurunun zımnen reddi üzerine açtığı davanın "reddedilen dilekçenin yenilenmesi" mahiyetinde olduğu varsayımından hareket ettiği görülmektedir. Oysa başvurucunun bu yönde bir iradesi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca ilgili Kanun'da, reddedilen dilekçelerin mutlaka yenilenmesi gerektiğine dair bir hüküm yer almadığı gibi başvurucunun idareye usulüne uygun olarak başvuru yaptıktan sonra yeni bir dava açmasını engelleyen yasal bir düzenleme de tespit edilememiştir. Bu olgular karşısında Mahkemenin, başvurucunun ikinci kez açtığı davanın ilk davaya ilişkin dilekçenin (reddedilen) yenilenmesi mahiyetinde olduğu kabulünden hareketle davanın süresinde olmadığı yolundaki yorumunun başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik katı bir yorum olduğu ve bu yorumun başvurucunun mahkemeye erişimini aşırı derecede zorlaştırdığı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.

45. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları Yönünden

46. Başvurucu, karar düzeltme talebinin reddedilmesi nedeniyle para cezasına hükmedilmesinin ve ayrıca adli yardım talebi kabul edilmiş olmasına rağmen yargılama giderlerini ödemek zorunda bırakılmasının kendisine ağır bir külfet yüklediğini; bu nedenlerle de mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ilerisürmüştür.

47. Somut başvuruya konu Mahkeme kararının Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği sonucuna varıldığından başvurucunun ileri sürdüğü diğer şikâyetler hakkında ayrıca değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

49. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilerek ihlalin giderilmesi ve uğradığı zararın tazminine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

50. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

51. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili yargı merciinegönderilmesine karar verilmesi gerekir.

52. Yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili yargı merciine gönderilmesinin ihlal iddiası açısından yeterli bir tazmin oluşturduğu anlaşıldığından başvurucununtazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

53. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle AYİM kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- yetkili idari yargı merciine GÖNDERİLMESİNE (Karar, AYİM İkinci Dairesinin 2/10/2013 tarihli ve E.2013/937, K.2013/1115 sayılı kararıyla ilgilidir.),

D. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Yakup Gündüz [1.B.], B. No: 2014/8469, 24/1/2018, § …)
   
Başvuru Adı YAKUP GÜNDÜZ
Başvuru No 2014/8469
Başvuru Tarihi 28/5/2014
Karar Tarihi 24/1/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, idari eylemden doğan zararın tazmini istemiyle açılan tam yargı davasının süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) İhlal Yeniden yargılama
İncelenmesine Yer Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 1602 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu 43
44
45
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi