TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
RECEP VAROL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/5985)
Karar Tarihi: 12/1/2017
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Raportör Yrd.
Gökçe GÜLTEKİN
Başvurucular
1. Recep VAROL
2. İrfan ŞAHİN
3. Hüsnü NESLİOĞLU
4. Hulusi ÖZUĞUR
5. Ali ÇAKAL
Vekili
Av. Necmiye ŞABBAZ
Başvurucu
6. İsmail SOYLU
Av. Filiz EROL
7. Şakir ÇELİK
Av. Fikret DURAK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; makul sürede yargılanma hakkının, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 29/5/2014, 2/5/2014, 2/6/2014, 10/5/2014, 16/5/2014 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca 2014/5985 numaralı başvurunun kabul edilebilir olduğuna, esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Komisyonca 2014/6843, 2014/6902, 2014/7865, 2014/7867, 2014/7869, 2014/8117 numaralı başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 2014/6843, 2014/6902, 2014/7865, 2014/7867, 2014/7869, 2014/8117numaralı başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Farklı tarihlerde yapılan 2014/6843, 2014/6902, 2014/7865, 2014/7867, 2014/7869, 2014/8117numaralı bireysel başvuru dosyalarının aralarındaki hukuki bağlantı nedeniyle 2014/5985 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2014/5985 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9.Başvurucu Hüsnü Neslioğlu 23/5/2002 tarihinde, diğer başvurucular ise 16/5/2002 tarihinde gözaltına alınmışlardır. Başvuruculardan İsmail Soylu 23/5/2002 tarihinde tutuklanmış, 2/7/2002 tarihinde salıverilmiştir.
10. Aydın Cumhuriyet Başsavcılığının 23/5/2002 tarihli iddianamesi ile mükerrer bilet kullanma sonucu zimmetine para geçirdiği iddiasıyla başvurucular hakkında kamu davası açılmıştır. Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/5/2007 tarihli kararı ile başvurucuların beraatine karar verilmiştir. Temyiz üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 2/3/2010 tarihli ilamı ile hüküm bozulmuştur.
11. Bozmaya uyularak yürütülen yargılama sonucunda Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/2/2013 tarihli kararı ile " Gişe memuru olan sanıklar hakkında mükerrer bilet kullanarak zimmetlerine para geçirdikleri iddia edilmektedir... uyulan bozma ilamı gereğince aldırılan bilirkişi raporunda da yapılan incelemeler sonucunda sanıkların zimmet yada ihtilasen zimmet fiilini işledikleri yolunda bir bulgu ve sonuca varılmadığının bildirildiği görülmüştür. Bu deliller karşısında, amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden birisi olan "şüpheden sanık yararlanır (in dubio pro reo)" ilkesi ve AİHS'nin 6/2 maddesinde garanti altına alınan masumiyet karinesi uyarınca sanıkların üzerlerine atılı suçu işlediklerini gösterir mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından CMK.nun 223/2-e maddesi gereğince yüklenen suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle sanıkların beraatine karar vermek gerekmiş" gerekçesiyle başvurucuların beraatine karar verilmiştir. Temyiz üzerine karar Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 13/2/2014 tarihli ilamı ile onanmıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 12/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucular, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvuruculardan İrfan Şahin, Hulusi Özuğur, Hüsnü Neslioğlu, Recep Varol, Ali Çakal, İsmail Soylu tarafından yapılan başvurularda yer alan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
15. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
16. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29).
17. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 11 yıl 9 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
19. Başvurucu İsmail Soylu haksız yere tutuklu kaldığını, hakkında haksız yere dava açılmasının masumiyet karinesini ve şüpheden sanık yararlanır ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
1. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiği İddiası
20. Başvurucu, gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanarak 16/5/2002 ile 2/7/2002 tarihleri arasında tutulu kaldığı yargılamadan beraat etmesi sonucu Anayasa'nın 19. maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).
22. Tutukluluk nedeniyle yapılan bireysel başvurunun temel amacı, özgürlükten yoksun bırakmanın hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebeplerin bulunmadığının tespitidir (Mehmet Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 24). Tutuklulukta sürenin başlangıcı, kişinin ilk kez yakalandığı tarih veya doğrudan tutuklandığı durumlarda tutuklama tarihidir. Tutukluluk süresinin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Mehmet Emin Kılıç, § 27).
23. Somut olayda başvurucu 16/5/2002 ile 23/5/2002 tarihleri arasında gözaltında kalmış, 23/5/2002 tarihinde tutuklanmış, 2/7/2002 tarihinde serbest bırakılmıştır. Başvurucunun tutukluluk hâlini sona erdiren serbest bırakılma kararı 23/9/2012 tarihinden önce verilmiştir.
24. Başvurucunun tutuklu kaldığı sürenin haksızlığına yönelik iddiaları, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlamasından önce gerçekleşmiş olaylara ilişkindir.
25. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Masumiyet Karinesininİhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti “asıl” olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).
27. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
28. Somut olayda başvurucu hakkında açılan ceza davasında Mahkemece yapılan değerlendirme sonucunda masumiyet karinesi uyarınca sanıkların üzerilerine atılı suçu işlediklerini gösterir yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle beraat kararı verilmiştir. Başvurucunun hakkında dava açılması nedeniyle masumiyet karinesinin ve şüpheden sanık yararlanır ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürdüğü dikkate alındığında masumiyet karinesinin ihlal edildiğine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
30. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
31. Başvurucular, manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
32. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
33. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında -yargılamadaki taraf sayısı da dikkate alınarak- başvuruculara ayrı ayrı net 12.600 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harcın başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine, 1.800 TL vekâlet ücretinin başvurucu İsmail Soylu ve başvurucu Şakir Çelik'e ayrı ayrı ödenmesine, başvuruculardan Recep Varol'a, Ali Çakal'a, Hulusi Özuğur'a, Hüsnü Neslioğlu'a ve İrfan Şahin'e müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
A. 1. Başvuruculardan İrfan Şahin, Hulusi Özuğur, Hüsnü Neslioğlu, Recep Varol, Ali Çakal, İsmail Soylu tarafından yapılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurularda yer alan iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Başvurucu İsmail Soylu tarafından yapılan başvuruda ileri sürülen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Başvurucu İsmail Soylu tarafından yapılan başvuruda ileri sürülen masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara ayrı ayrı net 12.600 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harcın başvuruculara AYRI AYRI ÖDENMESİNE ve 1.800 TL vekâlet ücretinin başvurucu İsmail Soylu ve başvurucu Şakir Çelik'e ayrı ayrı ÖDENMESİNE, başvurucu Recep Varol, Ali Çakal, Hulusi Özuğur, Hüsnü Neslioğlu ve İrfan Şahin'e MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2010/207, K.2013/144) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/1/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.