TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CENGİZ KURTULUŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6004)
|
|
Karar Tarihi: 14/9/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucu
|
:
|
Cengiz
KURTULUŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Raif
KANDEMİR
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, iş kazasından kaynaklanan tazminat davasında müddeabihin ıslahla artırılan kısmın zamanaşımından reddi
nedeniyle mahkemeye erişim hakkının; yargılamanın altı yılın sonunda
tamamlanması nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atıfta bulunarak başvuru hakkında görüş
sunulmayacağını bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, 11/4/1999 tarihinde gerçekleşen iş kazası
nedeniyle işveren aleyhine 28/1/2005 tarihinde fazlaya ilişkin hakları saklı
tutulmak kaydıyla 100 TL istekli tazminat davası açmıştır.
10. Başvurucu, yargılamanın devamı sırasında maluliyet oranının
tespiti için 26/7/2007 tarihinde dava açmış ve bu dava bekletici mesele
yapılmıştır.
11. Bekletici mesele yapılan Kocaeli 1. İş Mahkemesinin
E.2007/800, K.2012/593 sayılı dosyasında başvurucunun maluliyet oranı %3,1
olarak tespit edilmiş, İlk Derece Mahkemesinin 25/9/2012 tarihli kararı
Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 14/2/2013 tarihli onama kararı ile
kesinleşmiştir.
12. Bekletici mesele yapılan Kocaeli 1. İş Mahkemesinin
E.2007/800, K.2012/593 sayılı dosyasının kesinleşmesinden sonra dosya hesap
bilirkişisine tevdi edilerek başvurucunun uğramış olduğu maddi zararın
belirlenmesi istenmiştir.
13. Hesap bilirkişisinin maddi zarar toplamını 33.359,52 TL
olarak belirlemesi üzerine başvurucu, 30/7/2013 tarihli dilekçe ile talebini
33.359 TL olarak ıslah etmiştir.
14. Kocaeli 2. İş Mahkemesi 24/9/2013 tarihli ve E.2005/145,
K.2013/316 sayılı karar ile davanın kısmen kabulüyle 100 TL maddi tazminatın
kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar vermiştir.
Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
“...Davacı davalı şirkete ait işyerinde iş sözleşmesi ile çalışırken
11/04/1999 tarihinde iş kazası geçirmiş ve sol el parmağından yaralanmıştır. Bu
kaza nedeni ile davacı Kocaeli 1. Iş mahkemesinden
verilen karardan anlaşılacağı üzere %3.1 oranında
sürekli işgöremezlik oranına girmiştir. Kazanın
meydana gelmesinde davalı işveren %70 oranında kusurlu bulunmaktadır. Dolayısı
ile davacının maddi zararlarından bu kusur oranı ile sorumlu bulunmaktadır.
Hesap bilirkişisi davacının maddi zararının geçici işgöremezlik
oranı çıktıktan sonra toplam 33.359,52 TL olarak hesaplamıştır. Davacı
başlangıçta 100 TL lik kısmi dava açmış daha sonra
ıslah dilekçesi ile bu talebini artırmıştır.
İş kazası sonuçta bir haksız bir fiil olup
zaman aşımı süresi 10 yıl bulunmaktadır. Zaman aşımı failin ve zararın
öğrenildiği tarihten başlamaktadır. Yargıtay 21. HD si tarafından 25/12/2012
tarih 2012/2315 esas ve 2012/24421 karar sayılı kararında beden zararın gelişim
gösterdiği durumlarda zaman aşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani
gelişimin tamamlandığı tarih esas alınması gerektiğini, sigortalının değişen ve
gelişen bir durumunun söz konusu olmadığını, yapılan maluliyet tespitinin ilk
kaza gününe ilişkin olduğudur. Dolayısı ile zaman aşımınında
kaza tarihi olduğunu belirtmiştir. Davacı tarafından 100 TL lik
kısmi dava süresinde açılmış bulunmaktadır. Ancak ıslah dilekçesi kaza
tarihinden yaklaşık 14 yıl sonra verilmiştir. Dolayısı ile ıslah dilekçesi ile
artırılan miktar zaman aşımına uğramıştır.''
15. Söz konusu karar, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 10/3/2014
tarihli ve E.2013/20591, K.2014/4396 sayılı ilamı ile onanarak aynı tarihte
kesinleşmiştir.
16. Nihai karar başvurucu vekiline 3/4/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Kanun Hükümleri
17. 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun
dava tarihi itibarıyla yürürlükte olan '' On
senelikmüruru zaman'' kenar başlıklı 125.
maddesi şu şekildedir.
''Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut
olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir.''
18. Karar tarihinde yürürlükte bulunan 11/1/2011 tarihli ve 6098
sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun '' On yıllık
zamanaşımı '' kenar başlıklı 146. maddesi şu şekildedir.
''6- Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça,
her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.''
B. Yargıtay Kararları
19. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 4/5/2011 tarihli ve
E.2011/13-161, K.2011/276 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir.
''Borçlar Kanunu, haksız fiilde ve sebepsiz
zenginleşmede 10 yıllık ve 1 yıllık zamanaşımı süresini kabul etmiştir. Haksız
fiilde 10 yıllık süre haksız fiilin vuku bulmasıyla sebepsiz zenginleşmede
hakkın doğduğu tarihte başlar.''
20. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 25/12/2012 tarihli ve E.2012/2315,
K.2012/24421 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir.
''Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere,
zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar
görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları
hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal
ve şartları öğrenmiş olması demektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan
zarar, ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir
açıklığa kavuşur. Bedensel zararın gelişim, gösterdiği durumlarda zamanaşımına
başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas
alınması gerekir. Somut olayda değişen ve gelişen bir durumun söz konusu
olmadığı, yapılan tespitlerin 09.07.1997 tarihli kaza gününe ilişkin olduğu
ortadadır.''
21. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 10/4/2017 tarihli ve
E.2016/185, K.2017/2949 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir.
''Dosyakapsamındaki
kayıt ve belgelerden; davacı sigortalı Ç.T.’nin
29.07.2001 tarihinde gerçekleşen iş kazası nedeniyle % 100 oranında malul
olduğu, iş kazası nedeniyle sigortalının % 25 oranında müterafik
kusurunun bulunduğunun kabul edildiği, davacı vekilinin 04.10.2004 tarihli dava
dilekçesi ile, sigortalı için 1.000 TL maddi tazminat talep ettiği, hesap
raporu sonrası davacı vekilinin sigortalı için maddi tazminat istemini
30.04.2015 tarihli dilekçesiyle 510.000,00 TL’ye arttırdığı, talep artırım
dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren davalının 14.05.2015 tarihinde
süresinde zamanaşımı def'inde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık bu tür davalarda T.B.K' nın 146.maddesi (B.K.’nun 125.md) gereğince uygulanmakta olan 10 yıllık
zamanaşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında
toplanmaktadır.
Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere,
zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar
görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları
hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal
ve şartları öğrenmiş olması demektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan
zarar, ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir
açıklığa kavuşur. Bedensel zararın gelişim gösterdiği durumlarda zamanaşımına
başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas
alınması gerekir. Davaya konu olayda davacının iş kazası neticesinde
gerçekleşen maluliyetinde değişen durum olmadığı açıktır.
Somut olayda maddi tazminatın 04.10.2004
tarihli dava dilekçesinde fazlaya ilişkin talep hakları saklı tutularak kısmi
dava olarak talep edildiği ortadadır. Bu duruma göre zamanaşımı süresi dava
dilekçesi ile talep edilen maddi tazminat yönünden dava tarihi itibariyle
kesilerek, bakiye alacak miktarı yönünden işlemeye devam edecektir.
Hal böyle olunca, davacı vekilince sunulan
30.04.2015 tarihli ıslah dilekçesi niteliğindeki talep artırım dilekçesine
karşı davalı vekilince süresi içinde sunulan zamanaşımı def'inin
değerlendirilerek, maddi tazminat istemine ilişkin dava dilekçesinde talep
edilen miktarla sınırlı olarak bir karar verilmesi gerekirken; ıslah edilen
kısmı dakapsayacak şekilde maddi tazminat isteminin
kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 14/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23.Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan
mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir
(Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd.
Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 36).
24. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp
sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlamaların
hakkın özünü zedeleyecek şekilde hakkı kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi,
açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir
(Serkan Acar, B. No: 2013/1613,
2/10/2013, § 38).
25. Dava açmayı imkânsız kılacak ya da aşırı zorlaştıracak
ölçüde kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvurma için belli
sürelerin öngörülmesi, hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve tek başına
bu durum mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013,
§ 27). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın
hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği
gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde
aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
26. Somut olayda başvurucu, 11/4/1999 tarihinde gerçekleşen
haksız fiil niteliğindeki iş kazasından sonra 28/1/2005 tarihinde fazlaya
ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla 100 TL istekli tazminat davası açmış ve
maluliyet oranına ilişkin hükmün kesinleşmesinden sonra yapılan bilirkişi
incelemesi üzerine 30/7/2013 tarihli dilekçe ile talebini 33.259 TL ıslah
etmiştir. İlk Derece Mahkemesi bedensel zararın gelişim gösterdiği durumlarda
bu gelişimin tamamlandığı tarih esas alınarak kanunda öngörülen 10 yıllık azami
zamanaşımı süresinin belirlenmesi gerektiğini, ancak olayda zamanla gelişen
bedensel zarar bulunmadığından kaza tarihinden itibaren başlayan zamanaşımının
ıslah tarihinde dolmuş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir
(bkz.§ 14).
27. İş kazalarından kaynaklanan tazminat isteğine ilişkin
istikrar kazanmış yargısal içtihatlarda bu türdavaların
10 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılabileceğine işaret edilmiş olup gerek
dava tarihi gerekse de ıslah tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga
Kanunu'nun 125. ve 6098 sayılı Kanun'un 146. maddelerinde aksine bir hüküm
bulunmadığı takdirde her alacağın 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu kabul
edilmektedir. Yargımercilerinin Kanun'u yorumlayarak
uyguladığı vesomut başvuruya konu edilen bu süre
koşulunun, gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak açısından orantılı
olduğu görülmekle mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık
olduğu anlaşılmaktadır.
28. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
29. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
31. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemeleri
nezdinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç
tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin
sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 69); yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Mehmet Salih Ayyıldız, B.
No: 2012/397, 17/11/2014, § 25).
32. İş mahkemelerinde görülen davalarda yargılama süresinin
makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç
dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu
ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin
niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin
Kılıç, §§ 57, 58).
33. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda 9 yılı aşan yargılama
süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
34. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
36. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
37. Başvurucunun manevi tazminat talebi bulunmadığından uzun
yargılama nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlalinin tespiti sonucunda
tazminata hükmedilmesi mümkün değildir.
38. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Kocaeli 1. İş Mahkemesine (E.2005/145,
K.2013/316) GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
14/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.