TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EMRAH KARADAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6043)
|
|
Karar Tarihi: 15/2/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Şermin BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Emrah KARADAŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Astsubay
Sözleşmesi'nin yenilenmemesi nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, 2003 yılında Hava Kuvvetleri Komutanlığında sözleşmeli
astsubay olarak göreve başlamış; dokuz yıllık sözleşme imzalamıştır. Evli ve
iki çocuk babasıdır.
9.Başvurucu, sözleşme süresinin bitmesine yakın sözleşme
yenileme talebinde bulunmuş; 29/8/2012 tarihli işlemle başvurucunun
sözleşmesinin yenilenmemesine karar verilmiştir.
10. Başvurucu, sözleşmenin yenilenmemesi işleminin iptali
istemiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmıştır.
11. Yargılama sırasında davalı idare tarafından sözleşme
yenilememe işlemine dayanak olduğu savunulan gizli ibareli belgeler
sunulmuştur. Söz konusu belgeler, Hava Kuvvetleri Komutanlığına ait, sadece
personelin kullandığı, hizmete özgü elektronik posta sistemi üzerinden
başvurucunun 2008 ile 2009 yılları arasında gönderdiği mesajlardan ve bir başka
personel hakkındaki tek sayfadan ibaret ve neredeyse tamamı karartılmış
istihbarat notundan oluşmaktadır. Elektronik posta iletileri incelendiğinde
başvurucunun diğer bazı personele müstehcenlik de içeren esprili resim ve
karikatürler ile dönemin Maliye Bakanı hakkında eleştirel nitelikte yazılar
gönderdiği görülmektedir. Söz konusu iletiler, başvurucunun kendisine ait
herhangi bir bilgi, resim, görüntü, kayıt vb. içermemektedir.İstihbarat
notunda ise başka bir personelin evine getirdiği iki bayanla başvurucunun ilişki
yaşadığı isnat olarak belirtilmiştir. Bu konuya dair başkaca bir bilgi, belge
sunulmamıştır.
12. AYİM Başsavcılığı, dava hakkındaki görüşlerini sunmuştur.
Başsavcılık, işlemin iptaline karar verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Başsavcılığa göre başka bir personele ait istihbarat notu ile davacının
sözleşmesinin yenilenmemesi işlemi arasında irtibat bulunmamaktadır. Ayrıca
Başsavcılık görüşünde, başvurucunun gönderdiği mesajların TSK ile ilgili veya
siyasi, dinî, ideolojik, yıkıcı, bölücü nitelikte olmadığı, idarenin sözleşme
yenilememe işlemi ile bu mesajlar arasındaki ilişkiyi de izah edemediği
belirtilmiştir. Buna göre sözleşme yenilememe işleminde idarenin takdir
yetkisinin objektif, adil ve hakkaniyete uygun biçimde kullanılmadığının
anlaşıldığı ifade edilmiştir.
13. AYİM oy çokluğuyla davayı reddetmiştir. AYİM kararında,
idarenin personel ihtiyacı doğrultusunda yaptığı hesaplamalar uyarınca
başvurucunun görev yaptığı maliye sınıfı bakımından iki sözleşmeli personel
istihdamına karar verdiği, daha önce bu sınıfta sözleşmeli olarak görev yapan
dört personel olduğu, başvurucunun sicil sıralamasında birinci sırada bulunduğu
ancak idarenin iki ve dördüncü sıradaki personelin sözleşmelerini yenilediği,
birinci sıradaki başvurucunun ve üçüncü sırada yer alan kişinin sözleşmelerinin
yenilenmediği tespiti yapılmıştır. AYİM kararında, idarenin sözleşme yenileme
konusunda takdir yetkisi bulunduğu, başvurucunun, hizmete özgü kurumsal e-posta
hesabından cinsel içerikli resim ve karikatürler ile dönemin Maliye Bakanı'yla
ilgili eleştirel nitelikte yazılar paylaşmış olması nedeniyle idarenin takdir
yetkisini hukuka uygun kullandığının anlaşıldığı belirtilmiştir.
14.Bir hâkim üye karara katılmamıştır. Muhalif üyeye göre
davacının sicil notları tam nota yakın çok iyi seviyededir, çok sayıda ödül ve
takdir belgesi bulunmaktadır, ayrıca hiçbir disiplin cezası yoktur. Sözleşmeli
dört personel arasında en yüksek nota sahip olan kişi başvurucudur ve sözleşme
yenileme işlemine esas alınan nitelik belgesi de sicil amirleri tarafından
olumlu tanzim edilmiştir. Başka bir personele ait istihbarat notunda
başvurucuya bir isnat yöneltilmiş olmasına karşın bu isnadın somut bilgi ve
kanıtlara dayalı olmadığı, kaldı ki belirtilen konuda herhangi bir ceza veya
uyarı belgesinin de bulunmadığı belirtilmiştir. Muhalif üye görüşünde, tüm bu
hususlar dikkate alındığında sözleşme yenilememe işleminde idarenin takdir
yetkisinin objektif ve ölçülü şekilde kullanılmadığının anlaşıldığı ifade
edilmiştir.
15.Başvurucunun söz konusu karara karşı karar düzeltme istemi de
reddedilmiştir. Nihai karar 8/4/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu tarafından 29/4/2014 tarihinde bireysel başvuru
yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 13/6/2001 tarihli ve 4678 sayılı Türk Silahlı Kuvvetlerinde
İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun'un 8. ve 12.
maddeleri, 27/4/2002 tarihli ve 24738 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Sözleşmeli Subay ve Astsubay Yönetmeliği’nin 14. maddesi.
B. Uluslararası Hukuk
18. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı"
kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
“(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve
yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu
makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir
toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin
korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının
hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz
konusu olabilir.”
19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında “özel
hayatın” eksiksiz bir tanımı bulunmayan geniş bir kavram olduğu
belirtilmektedir. Özel hayata saygı hakkı alt kategorisinde geçen "özel
hayat" kavramı AİHM tarafından oldukça geniş yorumlanmakta ve bu kavrama
ilişkin tüketici bir tanım yapılmaktan özellikle kaçınılmaktadır (Benzer
yöndeki AİHM kararı için bkz. Koch/Almanya,
B. No: 497/09, 19/7/2012, § 51). Bununla birlikte Sözleşme'nin denetim
organlarının içtihatlarında "bireyin kişiliğini serbestçe geliştirmesi ve
gerçekleştirmesi" ve "kişisel bağımsızlık" kavramlarının özel
hayata saygı hakkının kapsamının belirlenmesinde temel alındığı anlaşılmaktadır
(Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No:
55480/00 ve 59330/00, 27/7/2004, § 43; K.A.
ve A.D./Belçika, B. No: 42758/98, 45558/99, 17/2/2005, § 83; Pretty/Birleşik Krallık, B. No: 2346/02,
29/4/2002 § 61; Christine Goodwin/Birleşik Krallık
[BD], B. No: 28957/95, 11/7/2002, § 90).
20. AİHM'e göre mesleki hayat “özel hayat” kavramı dışında
tutulamaz. Özel hayat unsurları gerekçe gösterilerek mesleki hayata getirilen
sınırlamalar, bireyin sosyal kimliğini etkilediği ölçüde Sözleşme’nin 8.
maddesi kapsamına girebilmektedir. Bu noktada belirtmek gerekir ki insanların
büyük çoğunluğu, dış dünya ile olan ilişkilerini geliştirme olanaklarını en çok
mesleki hayatları çerçevesinde yürüttükleri faaliyet kapsamında elde etmektedir
(Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, §
45; Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, §
29).
21. Özel hayata saygı hakkına kamu makamlarının keyfî bir
şekilde müdahale etmelerinin önlenmesi, Sözleşme'nin 8. maddesi ile sağlanan güvenceler
kapsamında yer almaktadır. AİHM, devletin özel hayata saygı hakkı kapsamında
bulunan bir menfaate müdahale ettiğini tespit ettiğinde 8. maddenin ikinci
fıkrasında belirtilen koşulları incelemektedir. Buna göre kamu makamlarının
müdahalesinin yasal bir dayanağı olup olmadığı, anılan fıkrada yer alan meşru
amaçlara dayalı olup olmadığı, demokratik bir toplumda gerekli ve orantılı olup
olmadığı araştırılmaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Dudgeon/Birleşik Krallık, B. No: 7525/76,
22/10/1981, § 43; Olsson/İsveç No.1, B. No: 10465/83, 24/3/1988, §
59; De Souza Ribeiro/Fransa, B. No: 22689/07, 13/12/2012, §
77).
22. Ayrıca AİHM kararlarına göre Sözleşme’nin 8. maddesi açıkça
usul şartları içermemekle birlikte anılan maddeyle güvence altına alınan
haklardan etkili bir şekilde yararlanılabilmesi için müdahaleyi doğuran karar
alma sürecinin, bu maddeyle korunan hak ve özgürlüklere gerekli saygıyı
sağlayacak nitelikte ve adil olması gerekir. Bu şekildeki bir süreç
başvurucunun 8. maddedeki haklarını -deliller ve kanıtlama konuları dâhil- adil
şartlarda savunabileceği usule ilişkin etkili güvencelerden yararlandırılmasını
gerektirir. AİHM'e göre bu şekildeki güvencelerin amacı 8. maddede yer alan
haklara keyfî şekilde müdahalede bulunulmasını önlemek ve müdahalenin
gerekçelendirilmesini sağlamaktır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Ciubotaru/Moldova, B. No: 27138/04, 27/4/2010, §
51; T.P. ve K.M./Birleşik Krallık, B.
No: 28945/95, 10/5/2001, § 72).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 15/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Özel Hayatın Gizliliği
Hakkı ve Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu, hakkındaki isnatların doğru olmadığını, aleyhine
hiçbir somut delil olmadan sözleşmesinin yenilenmediğini, e-postalarının hukuka
aykırı şekilde elde edildiğini belirtmiş; birtakım asılsız ve soyut iddialarla
onurlu bir insan olarak yaşama ve özel hayatın gizliliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu; ayrıca TSK'da görev yaptığı sürede çok
sayıda takdirname ile ödüllendirildiğini, sicillerinin çok iyi derecede
olduğunu, idarenin takdir yetkisini açıkça ölçüsüz kullandığını belirtmiştir.
Bu nedenlerle Anayasa'nın 20. maddesinde yer alan özel hayatın gizliliği
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiş, yeniden yargılama yapılmasına karar
verilmesi ve sözleşmenin yenilenmemesi nedeniyle mahrum kaldığı tüm parasal
haklarının hesaplanarak ödenmesine hükmedilmesini talep etmiştir.
2. Değerlendirme
25. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın 20. maddesi şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak,
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve
bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört
saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan
itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde,
el koyma kendiliğinden kalkar.
...”
26. Anayasa’nın “Haberleşme
hürriyeti” kenar başlıklı 22. maddesi şöyledir:
“Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir.
Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.
Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli
hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz
saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir.”
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
28. Başvurucunun, göreve tahsisli e-posta sisteminden gönderdiği
iletiler sebep gösterilerek Astsubay Sözleşmesi'nin yenilenmemesine ilişkin söz
konusu şikâyetinin özel hayatın gizliliği hakkı ve haberleşme hürriyetini
ilgilendirdiği anlaşılmıştır. Bu nedenle başvuru, Anayasa'nın 20. maddesinde
güvenceye alınan özel hayatın gizliliği hakkı ve 22. maddesinde yer alan
haberleşme hürriyeti çerçevesinde ele alınmıştır (Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 40).
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
30. Özel hayat kavramı eksiksiz bir tanımı bulunmayan geniş bir
kavramdır. Bu kapsamda korunan hukuki değer esasen kişisel bağımsızlıktır. Özel
hayata saygı hakkının kapsamının belirlenmesinde “bireyin kişiliğini
geliştirmesi ve gerçekleştirmesi” kavramı
temel alınmaktadır. Anılan hak, herkesin istenmeyen bütün müdahalelerden uzak
kendine özel bir ortamda yaşama hakkına sahip olduğuna işaret etmekle birlikte
kişiliğin serbestçe geliştirilmesiyle uyumlu birçok hukuki menfaati de
içermektedir (Serap Tortuk,
B. No: 2013/9660, 21/1/2015, §§ 31-36; Bülent
Polat §§ 61-63; Tevfik Türkmen [GK],
B. No: 2013/9704, 3/3/2016, §§ 50-52; Ata
Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015,§§ 30-32).
31. Özel hayata saygı hakkı, ilişki kurmak ve geliştirmek üzere
çevresinde bulunanlarla temas kurma hakkını da içermektedir. Kişilerin mesleki
hayatı özel hayatlarıyla sıkı bir irtibat içindedir. Özel hayata dair hususlar
kişinin mesleği ile ilgili tasarruflara esas alınmışsa özel hayata saygı hakkı
gündeme gelecektir (Bülent Polat,
§ 62; Ata Türkeri, § 31).
32. Bu kapsamda mesleki hayat çerçevesinde kişilerin özel hayatı
hakkında sorgulanması ve bunun doğurduğu idari sonuçlar, buna ek olarak
kişilerin davranış ve tutumları gerekçe gösterilerek görevden alınmaları özel
hayatın gizliliğine yapılmış bir müdahale oluşturmaktadır (Serap Tortuk, §
37; Bülent Polat, § 63; Ata Türkeri, § 33).
33.Öte yandan Anayasa’nın 22. maddesinde, herkesin haberleşme
hürriyetine sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu hüküm altına
alınmıştır. Haberleşme bağlamında bireylerin karşılıklı ve/veya toplu olarak
sözlü, yazılı ve görsel iletişimlerine konu olan ifadelerinin gizliliğinin
sağlanması gerekir. Posta, e-posta, telefon, faks ve İnternet aracılığıyla
yapılan haberleşme faaliyetlerinin haberleşme özgürlüğü ve haberleşmenin
gizliliği kapsamında değerlendirilmesi gerekir (Mehmet Koray Eryaşa, B. No:
2013/6693, 16/4/2015, § 49).
34. Ayrıca haberleşme hürriyeti ve haberleşmenin gizliliği
ilkesi, kişilerin sadece özel meskenlerinde yaptıkları iletişimleri değil aynı
zamanda iş yerlerinde yaptıkları haberleşmeleri de güvence altına almaktadır (Bülent Polat, § 65; Tevfik Türkmen, § 54)
35. Buna göre başvurucunun göreve mahsus e-posta sisteminden
gönderdiği mesajların denetlenmesi ve bu mesajların içeriklerinin başvurucu
hakkında tesis edilen idari işleme (sözleşmesinin yenilenmemesi) dayanak
alınması suretiyle özel hayatın gizliliği hakkına ve haberleşme hürriyetine
müdahalede bulunulduğu sonucuna varılmıştır.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
36. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın
yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna,
demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz.”
37. Yukarıda anılan müdahalenin ihlal oluşturup
oluşturmadığının, Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun
düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen
nedenlere dayanma,demokratik toplum düzeninin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşulları yönünden incelenmesi
gerekir.
(1) Kanunilik
38. Başvuruya konu sözleşmenin yenilenmemesi işlemi ve yargısal
incelemenin, 4678 sayılı Kanun'un 8. ve 12. maddeleri ile Sözleşmeli Subay ve
Astsubay Yönetmeliği’nin 14. maddesi uyarınca yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Bu
kapsamda somut olayda başvurucunun özel hayatın gizliliği hakkı ve haberleşme
hürriyetine yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının mevcut olduğu
anlaşılmaktadır.
39. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında yapılan
değerlendirmeler neticesinde söz konusu mevzuat hükümlerinin “kanunilik”
ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır (Bülent
Polat, §§ 73-98). Somut olayda bu sonuçtan ayrılmayı gerektirecek
bir iddia ve tespit de bulunmamaktadır.
(2) Meşru Amaç
40.Haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahalenin meşru kabul
edilebilmesi için bu müdahalenin Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında
sayılmış olan millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel
sağlık ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması
sebeplerinden bir veya birkaçına dayanması gerekir.
41. Anayasa’nın 20. maddesinin ikinci fıkrasında, özel hayatın
gizliliği hakkı açısından bu hakkın tüm boyutlarına ilişkin olmadığı anlaşılan
birtakım sınırlama sebeplerine yer verilmiş olmakla beraber anılan maddenin
birinci fıkrası yönünden özel sınırlama nedeni belirtilmemiştir. Ancak özel
sınırlama nedeni öngörülmemiş olan hakların dahi hakkın doğasından kaynaklanan
bazı sınırları bulunmaktadır. Ayrıca Anayasa’nın diğer maddelerinde yer alan
kurallara dayanılarak da bu hakların sınırlanması mümkün olabilmektedir. (AYM,
E.2014/87, K.2015/112, 8/12/2015, § 7; E.2016/37, K.2016/135, 14/7/2016, § 9;Sevim Akat Eşki,
B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 33).
42. Somut olayda müdahale, hem Anayasa’nın 22. maddesinde
öngörülen haberleşme hürriyeti hem de 20. maddesinde düzenlenen özel hayatın
gizliliği hakkının kapsamında kalmaktadır. Bu yüzdensomut
olayın koşulları bakımından Anayasa'nın 22. maddesinde öngörülmüş olan
sınırlama sebeplerinin gerçekleşmiş olup olmadığı incelenmelidir.
43. TSK’nın personeline görev nedeniyle tahsis ettiği e-posta
sisteminden yapılan haberleşme üzerindeki denetimin, bilgi güvenliğini sağlama
ve istihbarata karşı koyma amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu denetim
sonucunda haberleşme sisteminin amaç dışında kişisel nedenlerle kullanıldığının
tespit edilmesi hâlinde bu kullanıma müdahalede bulunulmasının disiplini koruma
ve askerî hizmetin gereği gibi yürütülmesini sağlama amacını taşıdığı
görülmektedir. Dolayısıyla söz konusu müdahalenin bilgi güvenliğini sağlama,
istihbarata karşı koyma, askerî disiplini koruma kapsamında millî güvenliğin ve
kamu düzeninin korunması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın 20. ve 22.
maddeleri çerçevesinde meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır.
44.Açıklanan nedenlerle başvurucunun göreve mahsus e-posta
sisteminden gönderdiği iletilerin denetlenmesi ve idari işlem tesisinde dikkate
alınmasının istihbarata karşı koyma, askerî disiplini koruma kapsamında millî
güvenliğin ve kamu düzeninin korunması amaçlarını taşıdığı, dolayısıyla
müdahalenin meşru bir amaca dayalı olduğu sonucuna varılmıştır.
(3) Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(a) Genel İlkeler
45. “Demokratik toplum düzeninin gerekleri”nden
olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal
ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir. Buna göre
sınırlayıcı tedbir, bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da başvurulabilecek
son çare niteliğinde değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir
tedbir olarak değerlendirilemez (AYM, E.2015/96, K.2016/9, 10/2/2016, § 13;
ifade özgürlüğü bağlamında Bekir Coşkun
[GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; özel hayatın gizliliği hakkı
bağlamında Ata Türkeri, §§ 44,
45; İ.F.A., B. No: 2013/8564,
17/2/2016, § 62).
46. Personel rejimi gibi sıkı kural ve şartlara tabi bir alanda,
kamu görevini yürütmekle görevli kişilerin hak ve özgürlüklerine herhangi bir
vatandaşa uygulanamayacak sınırlamalar getirilmesi demokratik bir toplumda
gerekli olabilir. Bu kapsamda kamu makamlarının, faaliyetin niteliği ve
sınırlamanın amacına göre değişen geniş bir takdir yetkisinin bulunması
doğaldır. Ancak özel hayatın gizliliği hakkının mahremiyet hakkı gibi en gizli
yönleri söz konusu olduğunda kamu makamlarının takdir yetkisi daha dardır ve bu
alanlara yönelik müdahalelerin haklı olduğunun kabul edilebilmesi için kamu
makamlarınca özellikle ciddi gerekçeleringösterilmesi
gerekir (Ata Türkeri,§ 47).
47. Bunun yanı sıra Silahlı Kuvvetlerin faaliyetlerinin disiplin
içinde yürütülmesi ve etkinliğini gerçekten aksatan bir durum oluşturduğunun
ikna edici ve güçlü sebeplerle kanıtlanması hâlinde personelin özel hayatın
gizliliği hakkının sınırlandırılması demokratik bir toplumda gerekli kabul
edilebilir. Ancak bu hâlde de sınırlandırmanın ölçülülük ilkesine uygun olması
gereklidir.(G.G. [GK], B. No:
2014/16701, 13/10/2016, § 60).
48. Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca ölçülülük ilkesi,
sınırlayıcı önlemin öngörülen amaç için zorunlu ve amaca ulaşmaya elverişli
olmasını, ayrıca amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun bir dengenin bulunması
gereğini ifade eder. Ölçülülük ilkesinin amacı da temel hak ve özgürlüklerin
gereğinden fazla sınırlandırılmasının önlenmesidir (AYM, E.2015/102,
K.2016/151, 7/9/2016, § 22; E.2012/100, K.2013/84, 4/7/2013; Marcus Frank Cerny, B.
No: 2013/5126, 2/7/2015, § 72).
49. Tüm bu ilkeler dikkate alınarak başvuru konusu olay
bakımından müdahalenin "demokratik toplum düzeninin gerekleri"
ilkesine uygun olup olmadığı incelenirken kamu makamlarınca ortaya konulan
gerekçeler değerlendirilmeli ve müdahaleyi doğuran karar alma sürecinde
başvurucuya usule ilişkin güvencelerin sunulup sunulmadığı ortaya konmalıdır.
Bunun yanı sıra müdahalenin "ölçülülük" ilkesine uygun olup
olmadığına bakılmalıdır.
(b) İlkelerin Olaya
Uygulanması
50. Somut olayda başvurucunun Astsubay Sözleşmesi'nin
yenilenmemesi işleminin, başvurucunun göreve mahsus elektronik posta sistemi
üzerinden gönderdiği iletilerin içeriklerine dayalı olarak tesis edildiği
görülmektedir.
51. Anayasa Mahkemesi, askerî disiplinin gerekleri
gözetildiğinde göreve ilişkin amaçlar doğrultusunda kullanılması gereken bir
elektronik haberleşme sisteminin ve bu sistem içindeki yazışmaların denetlenmesinin
demokratik bir toplumda gerekli olduğuna karar vermiştir. Ayrıca bu şekildeki
denetim sonucunda haberleşme sisteminin amaç dışında kişisel nedenlerle
kullanıldığının tespit edilmesi hâlinde bu kullanıma müdahalede bulunulması da
demokratik bir toplumda gerekli olarak kabul edilebilir (Bülent Polat, § 113; Tevfik Türkmen, § 77).
52. Bununla birlikte başvurucunun özel hayatın gizliliği hakkına
ve haberleşme hürriyetine yönelik müdahalenin ölçülü olup olmadığının
belirlenmesinde söz konusu e-postaların içeriğinde yer alan bilgilerin niteliği
ile bu bilgilerin kullanılış şekline ve anılan bilgilerin dayanak alınması
sonucu uygulanan yaptırımın ağırlığına bakılarak bir değerlendirme yapılması
gerekmektedir.
53. Somut olayda başvurucu 2008 ile 2009 yılları arasında söz
konusu mesajları göndermiştir. Sözleşmenin yenilenmemesi işlemi ise 29/8/2012
tarihlidir. Dolayısıyla idare, resmî e-posta hesabının başvurucu tarafından
görev harici olarak kurallara aykırı şekilde kullanıldığını tespit ettikten sonra
da başvurucuyu sözleşme süresinin bitimine kadar (yaklaşık 3 yıl süreyle)
istihdam etmeye devam etmiş; bu süre içinde başvurucu hakkında disiplin
soruşturması yapılmadığı gibi sözleşmenin feshedilmesi de dâhil olmak üzere
herhangi bir yaptırım uygulanmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun anılan
eyleminin kamu hizmetini sürdürmesine engel olacak nitelikte bulunmadığı,
dolaylı olarak idare tarafından da kabul edilmiştir.
54. Öte yandan başvurucunun dava konusu ettiği işlemin, sözleşmesinin
feshi değil sözleşmenin yenilenmemesi işlemi olduğu, bu nedenle de idarenin
başvurucuyla yeni bir sözleşme imzalamak konusundaki takdir yetkisinin daha
geniş olduğu ileri sürülebilir. Ancak bu hâlde bile başvurucunun müstehcenlik
de içeren esprili resim ve karikatürler ile kamuya mal olmuş bir siyasetçi
hakkında eleştirel nitelikte yazılar göndermesi şeklindeki eyleminin
sözleşmesinin yenilenmemesine dayanak alınması, niteliği ve ağırlığı bakımından
güdülen meşru amaçla orantısızdır. Ayrıca söz konusu eylemin daha önce hiçbir
disiplin cezası bulunmayan, ödül ve takdirleri bulunan başvurucunun mesleki
hayatı üzerinde olduğu kadar temel geçim kaynağından yoksun kalması nedeniyle
ekonomik geleceği üzerinde de önemli bir etkisi bulunmaktadır. Tüm bu
nedenlerle sınırlandırma ile ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve
özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir dengenin
sağlanmadığı, başvurucunun özel hayatına ve haberleşme hürriyetine yapılan
müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.
55. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 20. ve 22.
maddelerinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkı ve haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B.Diğer İhlal İddiaları
56. Başvurucu; masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı ve
çalışma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ancak başvurucunun özel
hayatın gizliliği hakkı ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği sonucuna
varıldığından Anayasa’nın 36., 38. ve 49. maddelerinde tanımlanan hakların
ihlal edildiği yönündeki diğer iddiaların ayrıca değerlendirilmesine gerek
görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
57. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
58. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilmesini
talep etmiştir.
59. Başvuruda Anayasa’nın 20. ve 22. maddelerinde güvence altına
alınan özel hayatın gizliliği hakkı ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
60. Özel hayatın gizliliği hakkının ve haberleşme hürriyetinin
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak
üzere AYİM Birinci Dairesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
61. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayatın gizliliği hakkı ve haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. ve 22. maddelerinde güvence altına alınan
özel hayatın gizliliği hakkı ve haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının ve haberleşme
hürriyetinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesine (Anılan Dairenin
13/11/2013 tarihli ve E.2012/1192, K.2013/1089 sayılı kararına ait dava dosyası
ile ilgilidir.) GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
15/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.