logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Emine Ergün [1.B.], B. No: 2014/6052, 14/9/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EMİNE ERGÜN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/6052)

 

Karar Tarihi: 14/9/2017

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucu

:

Emine ERGÜN

Vekili

:

Av. Makbule TANIŞ

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, boşanma davasının kesinleşmesi üzerine açılan katkı payı alacağı davasında evlilik birliği içinde edinilen taşınmazın değerinin dava tarihi itibarıyla belirlenmemesi, katkı oranının da %45 olarak kabul edilmek suretiyle paylaştırma yapılması ve ayrıca yargılamanın yedi yıl sürmüş olması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 28/4/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 1955 doğumlu olup Antalya'da ikamet etmektedir.

9. Başvurucu 1976 yılında Y.T.Ö. ile evlenmiştir. Her ikisi de devlet memuru olarak çalışmış ve gelir elde etmişlerdir.

10. Başvurucunun eşi Y.T.Ö. adına 4/8/1980 tarihinde bir kooperatif hissesi satın alınmıştır. Başvurucuya ait üç bilezik bu kooperatif üyeliği için harcanmıştır. Daha sonraki dönemlerde de üyelik aidatının ödenmesine devam edilmiştir. Kooperatif hissesi karşılığında Y.T.Ö.ye bir dubleks daire tahsis edilmiştir.

11. Y.T.Ö. 3/8/2001 tarihinde başvurucuya karşı boşanma davası açmıştır. Ancak dava reddedilmiş ve davanın reddine ilişkin hüküm 2/4/2004 tarihinde kesinleşmiştir.

12. Boşanma davası devam ederken Y.T.Ö. tarafından kooperatif hissesi 19/3/2002 tarihinde satış yoluyla üçüncü bir kişiye 20.000 TL bedel karşılığında devredilmiştir.

13. Y.T.Ö. tarafından 10/4/2007 tarihinde ikinci kez boşanma dava açılmıştır. 2/6/2008 tarihinde kesinleşen mahkeme kararıyla taraflar boşanmışlardır.

14. Bu arada başvurucu 6/7/2007 tarihinde Antalya 2. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) katkı payı alacağı davası açmıştır. Dava dilekçesinde, kooperatife girişte verilen üç bileziğin yanında sonraki taksitlerin de kendisi tarafından ödendiği belirtilmiş ve bu katkısı sebebiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000 TL maddi zararın faiziyle birlikte kendisine ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Başvurucu, ayrıca ilk boşanma davasının açıldığı tarihten (3/8/2001) sonra kooperatif ödemelerine katkı yapmaya son verdiğini dilekçede ifade etmiştir. Başvurucu, sonradan ıslah yoluyla tazminat talebini 65.000 TL'ye yükseltmiştir.

15. Mahkeme 16/4/2010 tarihli kararla davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun kooperatif ödemelerine katkı sağladığına ilişkin bilgi ve belge sunamadığı vurgulanmıştır. Başvurucunun üç adet bileziğini kooperatif için harcadığı iddiasının davalı tarafından ikrar edildiğinin ifade edildiği gerekçede, davalının sonradan bilezikler karşılığında bir adet kolyeyi başvurucuya verdiği yolundaki beyanına itibar edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Gerekçede son olarak, tanık beyanları da dikkate alındığında davalının 20.000 TL satış bedelini çocukları için harcadığı yolundaki savunmasının kabulünün hakkaniyet gereği olduğu açıklanmıştır.

16. Mahkeme kararı, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin (Daire) 25/1/2011 tarihli kararı ile bozulmuştur. Daire öncelikle taraflar arasında 1/1/2002 tarihine kadar mal ayrılığı rejiminin, bu tarihten sonra da -sözleşme ile mal rejimi seçilmemiş olması nedeniyle- edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğunu ve uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Daire ayrıca başvurucunun, ilk boşanma davasının açıldığı tarihten sonra katkı sunmayı kestiği vakıasının da 1/1/2002 tarihinden önceki dönem yönünden dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Başvurucunun evlilik birliği süresince ve taşınmazın edinildiği dönem boyunca çalıştığının sabit olduğunun altını çizen Daire, başvurucunun taşınmazın edinilmesinde somut bir katkısının bulunmadığının söylenemeyeceğini ifade etmiştir. Daire ayrıca, başvurucunun üç adet bileziğinin kooperatif için harcandığını kabul eden davalının bu üç bilezik karşılığında başvurucuya bir kolye verdiği biçimindeki iddiasını kanıtlamakla yükümlü olduğuna işaret etmiştir. Daire ayrıca, satış bedelini harcadığı yolundaki savunmanın davalıyı tazminat sorumluluğundan kurtarmayacağını açıklamıştır. Daire sonuç olarak ihtilaf konusu taşınmazın edinme tarihi, şekli ile ödemelerin miktarı ve dönemine ilişkin olarak değinilen ilkeler çerçevesinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle yeniden karar verilmek üzere Mahkeme kararının bozulması gerektiğini belirtmiştir.

17. Bozma kararına uyan Mahkemece yeniden yapılan yargılamada bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi raporunda başvurucunun en son katkısının 2001 Ağustos ayında gerçekleştiği dikkate alınarak 1/1/2002 tarihinden önceki yasal mal rejimi olan mal ayrılığı rejimi esas alınarak hesaplama yapılmıştır. Bilirkişi bu tarihte (Ağustos 2001) başvurucunun gelirinin 372.094.811 TL, davalının gelirinin ise 450.495.330 TL olduğunu dikkate alarak başvurucunun gelirinin aile geliri içindeki oranını %45 olarak tespit etmiştir. Raporda, kooperatife yapılan toplam 3.222.048.884 TL ödemenin %45'ine bilirkişi marifetiyle tespit edilen üç bileziğin toplam değeri (56.711 TL) de eklenmek suretiyle başvurucunun toplam katkısı 1.449.921.708 TL olarak saptanmıştır. Bu miktarın da kooperatife ödenen toplam tutara oranı %45 olarak belirlenmiştir.

18. Bilirkişi raporunda taşınmazın 2001 tarihi itibarıyla değeri 30.000 TL (yeni TL) olarak bulunmuş ve bu tutarın %45'i olan 13.250 TL'nin başvurucuya tazminat olarak ödenmesi gerektiği ifade edilmiştir.

19. Mahkemece 11/10/2002 tarihli kararla davanın kısmen kabulüyle bilirkişi raporunda belirlenen 13.250 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, taşınmaz 19/3/2002 tarihinde elden çıkarılmış ise de bu tarih ile bilirkişi raporunda esas alınan 2001 tarihinin birbirine çok yakın olması nedeniyle tazminat miktarının belirlenmesinde 30.000 TL taşınmaz bedelinin dikkate alınmasının hakkaniyete aykırı düşmediği açıklanmıştır.

20. Başvurucu tarafından bu karar temyiz edilmiştir. Temyiz dilekçesinde, taşınmazın değerinin dava tarihi itibarıyla belirlenmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Karar, Dairenin 21/5/2013 tarihli kararıyla onanmıştır.

21. Başvurucu, aynı iddiayı ileri sürerek karar düzeltme isteminde bulunmuştur.Karar düzeltme talebi, Dairenin 24/2/2014 tarihli ilamı ile reddedilmiştir. Nihai karar başvurucuya 28/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

22. Başvurucu 28/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. İlgili Mevzuat

23. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 17/2/1926 tarihli ve 743 sayılı mülga Türk Kanunu Medenisi'nin 146. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Karı koca, mallarının idaresi hakkında hangi usulü kabul etmiş olursa olsun boşanma vukuunda her biri kendi şahsi emvalini geri alır. Husule gelmiş olan ziyade, kabul ettikleri usulün hükümlerine tevfikan aralarında taksim olunur. Zuhur eden noksan, karısı tarafından sebebiyet verildiğini ispat etmedikçe kocaya aittir.”

24. 743 sayılı mülga Kanun'un170. maddesi şöyledir:

“Karı koca, evlenme mukavelenamesi ile kanunda muayyen diğer usullerden birini kabul etmedikleri takdirde veya kabul edipte kanunda gösterilen sebeplerden birinin hüdusu halinde, aralarında mal ayrılığı cereyan eder.”

25. 743 sayılı mülga Kanun'un189. maddesi şöyledir:

“Karı kocadan her birinin mallarının geliri ve kendi kazançları, kendisine aittir.”

B. Yargıtay İçtihadı

26. Dairenin 23/6/2009 tarihli ve E.2009/1403, K.2009/3323 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:

“Dava, 1.1.2002 tarihinden önce edinilen mal varlığına yönelik katkı payı alacağına ilişkindir.

Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir.

...Bunlardan ayrı, ... tarafların dava konusu taşınmazın ve otomobilin edinildiği tarihe kadar olan tüm gelirlerinin hesaplanması,TMK.nun 152. maddesine göre davacı kocanın evi geçindirme yükümlülüğü de gözönünde bulundurularak edinme tarihindeki katkı oranın belirlenmesi için yeniden uzman bilirkişiden rapor alınması, belirlenen katkı oranınıntaşınmaz ve otomobilin dava tarihi itibarıyla belirlenmiş değerleri ile çarpılarak katkı payı alacağının hesaplanması gerekirken belirtilen hususlar dikkate alınmadan karar verilmesi doğru olmamıştır. ”

27. Dairenin 9/2/2010 tarihli ve E.2009/6666, K.2010/612 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:

“Mahkemece yapılacak iş; önce öğretmen daha sonra öğretim görevlisi olarak çalıştıkları anlaşılan tarafların 26.9.1988 olan evlenme tarihinden taşınmazın edinildiği 16.8.1994 tarihine kadar geçen dönemde çalışmaları karşılığında elde ettikleri gelirlerini ayrıntılı olarak belirlemek, taşınmazın edinildiği tarihteki değerini tespit etmek vedavalı kocanın TKM’nin 152. maddesinden kaynaklananiaşe yükümlülüğü de gözetilerek davacının kazancından tasarruf edebileceği miktarı bilirkişinin de görüşünü alarak saptamak ve buna göre katkı oranını açıklığa kavuşturmak ve taşınmazın dava tarihinde belirlenmiş olan değeri ile bulunan oranın çarpımı sonucu davacının katkısını belirlemek olmalıdır.Tüm bunlar yapılmadan ve davacının katkısının ne olduğu tam olarak belirlenmeden ve bundan ayrı kabule göre de; dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle değerinin 75.000 YTL olduğu açık iken davalının mahsup isteğine konu ettiği taşınmaz için belirlenen 55.000 YTLdeğer üzerindenhüküm verilmesi de doğru olmamıştır. ”

28. Dairenin 18/1/2010 tarihli ve E.2009/3121, K.2010/114 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:

“Taraflar 19.10.1984 tarihinde evlenmişler, 3.7.2006 tarihinde açılan dava sonunda boşanmışlar ve boşanma kararı 24.4.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Dava konusu taşınmaz kooperatif hissesi durumundaolup, davalı kadın adına 5.4.1997 tarihinde üye olunmuş 25.7.2005 tarihinde ise dava dışı üçüncü kişiye devir yapılmıştır. Taraflar arasında 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM. md. 170) bu tarihten itibaren mal rejiminin sona erdiği 3.7.2006 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (4722 s. Yürürlük K. md. 10/1)

Toplanan deliller ve dosya kapsamına göre kooperatif ödemelerine davacının da kazancıyla katkıda bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak katkının oranı ve miktarının belirlenmesi bakımından 1.1.2002 tarihinden önce ve sonra yapılacak araştırmalar farklıdır.

...

Mahkemece, dava konusu 6 nolu dairenin üçüncü kişiye devredildiği 25.7.2005 tarihindeki sürüm değeri uzman bilirkişi yada bilirkişileretespit ettirilmeli, bu değerden 1.1.2002 tarihindeki bina değeri çıkarılarakdikkate alınacak değer bulunmalı, 1.1.2002 tarihinden önceki döneme ilişkin bulunacak katkı payı alacağı, eklenecek değerler ve borçlar yukarıdaki açıklama doğrultusunda dikkate alınarak artık değer belirlenmeli, artık değerin yarısının katılma alacağı olarak davacı eşe ait olduğu düşünülmelidir. Tüm bu hesaplamalardan sonra hüküm kurulurken tarafların kazanılmış hakları da göz önünde tutulmalıdır. Mahkemece, bu yönler gözönünde bulundurulmadan yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasıdoğru olmamıştır. ”

V. İNCELEME VE GEREKÇE

29. Mahkemenin 14/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Katkı Oranına İlişkin Şikâyet Yönünden

30. Başvurucu, taşınmazın edinmesindeki katkı oranının %45 olarak kabul edilmiş olmasından şikâyet etmektedir.

31. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir.

32. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların öncelikle genel yargı mercilerinde olağan yasa yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18). Başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Bayram Gök, § 19).

33. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kayıtlarında yer alan temyiz ve karar düzeltme dilekçeleri incelendiğinde taşınmazın satın alınmasındaki katkı oranının %45 olarak belirlenmesine yönelik temyiz ve karar düzeltme safhasında başvurucunun herhangi bir iddiada bulunmadığı anlaşılmaktadır. Temyiz ve karar düzeltme aşamalarında ileri sürülmeyen bu iddianın Anayasa Mahkemesince incelenmesi mümkün değildir.

34. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Tazminatın Hesaplanmasına İlişkin Şikâyet Yönünden

35. Başvurucu yerleşik Yargıtay içtihadına göre katkı payı alacağı davalarında katkı sağlanan taşınmazın değerinin belirlenmesinde davanın açıldığı tarihin esas alınması gerektiğini belirtmiştir. Başvurucu bu içtihat uyarınca taşınmazın 6/7/2007 tarihindeki değerinin esas alınması gerekirken Mahkemenin bu içtihada aykırı olarak ilk boşanma davasının açıldığı 2001 yılındaki değerini esas aldığını ifade etmiş ve bunun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

36. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları açık bir keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

37. Somut olayda taraflar 1976 yılında evlenmiş, 2/6/2008 tarihinde kesinleşen mahkeme kararıyla da boşanmışlardır. Başvurucu tarafından 4/8/1980 tarihinde evlilik birliği içinde diğer eş adına satın alınan ve Mahkemece başvurucunun %45 katkısının bulunduğu sonucuna ulaşılan kooperatif hissesine tahsisli daire nedeniyle 6/7/2007 tarihinde katkı payı alacağı davası açılmıştır. Mahkemece taşınmazın 2001 yılındaki değeri (30.000 TL) esas alınarak13.250 TL tazminata hükmedilmiştir.

38. Yukarıda atıfta bulunulan kararlardan da anlaşılacağı üzere Dairenin genel içtihadının katkı payı alacağı davalarındaki tazminat miktarının tespitinde taşınmazın dava tarihindeki değerinin esas alınması gerektiği yolunda olduğu söylenebilir (bkz. §§ 26-28). Bununla birlikte Dairenin bu içtihadının, taşınmazın (veya ihtilaf konusu eşyanın) dava tarihi itibarıyla davalı tarafın mülkiyetinde bulunduğu hâllere yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda ise ihtilaf konusu taşınmaz davalı tarafından19/3/2002 tarihinde satılmıştır. Dairenin dava tarihinden önce satılan taşınmaza ilişkin ihtilafı içeren ve yukarıda alıntılanan kararında, taşınmazın üçüncü kişiye devredildiği tarihteki değerinin esas alınması gerektiği ifade edilmiştir (bkz. § 28).

39. Bakılan olayda Mahkeme, Daire içtihadına uygun olarak taşınmazın elden çıkarıldığı 19/3/2002 tarihinin esas alınması gerektiğini vurgulamış ancak bilirkişi raporunda dikkate alınan 2001 tarihinin bu tarihe çok yakın olduğunu gözeterek tazminatın taşınmazın 2001 yıldaki değerine göre belirlenmesinin hakkaniyete aykırı olmayacağı kanaatine varmıştır. Mahkemece ulaşılan bu kanaat, Dairenin temyiz ve karar düzeltme denetimlerinden geçmiş ve Daire tarafından hukuka aykırı görülmemiştir.

40. Sonuç olarak Yargıtay içtihadına uygun olarak hesaplandığı anlaşılan tazminat miktarına hükmedilen Mahkeme kararında, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Bu durumda ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

41. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği Şikâyeti Yönünden

42.Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

43. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

44.Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).

45. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

46. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında başvuru konusu davadaki yaklaşık 6 yıl 7 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

47. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

49. Başvurucu, tazminatın hesaplanma yöntemine ilişkin şikâyetiyle ilgili olarak 58.500 TL maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Başvurucu ayrıca makul sürede yargılanmaması nedeniyle 100.000 TL maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.

50. Somut olayda, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

51. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 7.200 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

52. Tazminatın hesaplanma yöntemine ilişkin şikâyet, açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunduğundan buna yönelik tazminat isteminin reddi gerekir.

53. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A.  1. Katkı oranına ilişkin şikâyetin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 2. Tazminatın hesaplanmasına ilişkin şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 7.200 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Emine Ergün [1.B.], B. No: 2014/6052, 14/9/2017, § …)
   
Başvuru Adı EMİNE ERGÜN
Başvuru No 2014/6052
Başvuru Tarihi 28/4/2014
Karar Tarihi 14/9/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, boşanma davasının kesinleşmesi üzerine açılan katkı payı alacağı davasında evlilik birliği içinde edinilen taşınmazın değerinin dava tarihi itibarıyla belirlenmemesi, katkı oranının da %45 olarak kabul edilmek suretiyle paylaştırma yapılması ve ayrıca yargılamanın yedi yıl sürmüş olması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (bariz takdir hatası, içtihat farklılığı vs.-hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 743 Türk Medeni Kanunu 146
170
189
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi