|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
SEHER İNCETEN BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2014/6053)
|
Karar Tarihi: 1/12/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucu
|
:
|
Seher İNCETEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Feyzi YAVUZ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan taşınmaz
bedelinin ödenmesi davasında lehe hükmedilen nispi vekâlet ücretinin temyiz
aşamasında maktu olarak değiştirilmesi nedeniyle Anayasa’nın 2., 35., 36. ve
55. maddelerinde tanımlanan hakların ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 21/4/2014 tarihinde İstanbul Anadolu 30. Asliye
Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru dilekçesinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 14/11/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına, başvuru
belgelerinin bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık)
gönderilmesine karar verilmiştir
5. Bakanlığın 10/12/2014 tarihli görüş yazısı 22/12/2014
tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiş; başvurucu vekili, Bakanlık
cevabına karşı beyanlarını 23/12/2014 tarihinde yasal süresi içinde sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası
içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının yapmış
olduğu yol çalışmaları sırasında taşınmazına kamulaştırma yapılmaksızın el
atılmasından doğan zararlarının giderilmesi talebiyle 23/3/2012 tarihinde
Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmıştır.
8. Kartal Adliyesinin kapatılması üzerine İstanbul Anadolu
Adliyesine nakledilen davada İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi
19/2/2013 tarihli ve E.2013/312, K.2013/14 sayılı kararı ile davanın kabulüne,
toplam 21.186,59 TL kamulaştırmasız el atma bedelinin davalıdan tahsiline, "davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden
karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre
hesaplanıp takdir olunan 3.020,24 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak
davacıya verilmesine" karar vermiştir.
9. Davalının kararı temyiz etmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk
Dairesinin 10/10/2013 tarihli ve E.2013/10708, K.2013/17433 sayılı ilamı ile
davanın, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin
olduğu belirtilerek 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun
geçici 6. maddesinde değişiklik yapan 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesinin
11/6/2013 tarihinde yürürlüğe girdiği, buna göre kamulaştırmasız el atma
davalarında vekâlet ücretinin bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu
olarak belirleneceği ve bu hükmün kesinleşmeyen davalarda da uygulanacağı
gerekçesiyle gerekçeli kararın hüküm fıkrasının vekâlet ücretine ilişkin
3.020,24 TL olarak gösterilen kısmı çıkarılarak 1.320 TL maktu vekâlet ücretine
dönüştürülmek suretiyle düzeltilip onanmasına karar verilmiştir.
10. Başvurucunun karar düzeltme başvurusu, aynı Dairenin
17/3/2014 tarihli ve E.2014/664, K.2014/7116 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
11. Karar başvurucuya 18/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 21/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 2942 sayılı Kanun’a 18/6/2010 tarihli ve 5999 sayılı
Kanun’la ilave edilen geçici 6. maddenin, 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle
eklenen yedinci fıkrası ile onuncu fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
“Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme
ve icra harçları ile her türlü vekâlet ücretleri bedel tespiti davalarında
öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.
…
…Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı
kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır. Kararı kesinleşen davalara ise, bu
maddenin yalnızca sekizinci fıkra hükümleri uygulanır.”
14. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 448. maddesi şöyledir:
“Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri
etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 1/12/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 21/4/2014 tarihli ve 2014/6053 numaralı bireysel başvurusu
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, yerel Mahkemenin karar tarihinde kanuna uygun
biçimde hüküm altına aldığı nispi vekâlet ücretinin, temyiz incelemesi
aşamasında kanun değişikliği gerekçe gösterilerek maktu vekâlet ücretine
dönüştürüldüğünü ve kararın düzeltilerek onandığını, kanun koyucunun avukatlık
ücreti belirleme yetkisinin olmadığını, bu yetkinin kanunla Türkiye Barolar
Birliğine verilmiş bir yetki olduğunu, vekâlet ücretinin karar tarihindeki
tarifeye göre belirlenmesi gerektiğini, sonradan yapılan değişikliğin karara
bağlanmış davalara uygulanamayacağını, aksi hâlde kuvvetler ayrılığı prensibi
ve hukuki güvenlik ilkesinin ortadan kalkacağını, ücrete hak kazandığı hâlde
kanun değişikliği gerekçe gösterilerek ücrette değişiklik yapılmasının mülkiyet
hakkını ihlal ettiğini, geriye dönük düzeltme ile hukuki öngörülebilirliğin
ortadan kaldırıldığını belirterek Anayasa’nın 2., 35., 36. ve 55. maddelerinde
tanımlanan hukuki güvenlik ilkesi, mülkiyet, adil yargılanma ve ücret
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü, lehine
hükmedilen nispi vekâlet ücretinin kanun değişikliğiyle maktuya çevrilmesi
nedeniyle mağdur olduğuna ilişkin olup yargılama giderleri içinde yer alan
vekâlet ücretinin maktuya çevrilmesi ve devam eden davaya uygulanması konusu,
adil yargılanma hakkı kapsamında ve mahkemeye erişim hakkı çerçevesinde
değerlendirilecektir.
18. Başvurucu, kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmaz
bedelinin ödenmesi davasında lehine hükmedilen nispi vekâlet ücretinin
yargılama devam ederken yapılan kanun değişikliği ile maktu olarak
değiştirilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
19. Bakanlık görüş yazısında vekâlet ücretinin bir usul hukuku
kavramı olup yapılan yasal değişikliklerin derhâl uygulanma niteliğini haiz
olduğu; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), geçmişe etkili yasa
hükümlerinin -kamu yararı için zorunlu hâller dışında- adil yargılanma hakkına
bir müdahale olduğunu kabul ettiği ifade edilmiştir.
20. Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin 2492 sayılı Kanun’un geçici
6. maddesini iptal ettiğini ve bunun haklılığını teyit ettiğini, vekâlet
ücretinin maktuya çevrilmesinin hak ihlali olduğunu belirtmiştir.
21. Somut dava sonucunda başvurucunun davanın açılış tarihindeki
düzenlemelere göre davayı kazanması hâlinde lehine hükmedilecek vekâlet ücreti,
dava devam ederken yapılan değişiklik ile nispiden
maktuya çevrilerek düşürülmüştür. Başvurucunun davası, lehine sonuçlandığından
aleyhine bir yargılama giderine hükmedilmemiş ancak yargılama devam ederken
yapılan kanun değişikliğiyle lehine hükmedilen vekâlet ücreti maktuya
çevrilerek vekâletle temsil nedeniyle vekiline ödeyeceği ücretin karşı tarafa
yükletilen miktarı azaltılmış; dolayısıyla başvurucunun vekili ile dava öncesi
yaptığı sözleşmeye göre yapacağı ödemede kendisinin katlanacağı miktar artmış
ve dolaylı olarak yargılama giderine katlanmak durumunda bırakılmıştır.
22. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların
eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usul
hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelmektedir (Yaşasın Aslan, B.
No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Kural olarak başvurucular, davanın karşı
tarafına tanınan bir avantajın kendisine zarar vermiş olduğunu veya bu durumdan
olumsuz etkilendiğini ispat etmek zorunda değildir. Taraflardan birine tanınan,
diğerine tanınmayan avantajın, fiilen olumsuz bir sonuç doğurduğuna dair delil
bulunmasa da silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılabilir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793,
18/9/2014, § 37).
23. Devletin -kendisi taraf olsun ya da olmasın- davanın
taraflarından birini diğerine nazaran önemli ölçüde avantajlı hâle getiren
kanuni düzenlemeler yapması, silahların eşitliği ilkesi ve dolayısıyla
yargılamanın hakkaniyete uygun yürütülmesi kuralına aykırılık oluşturur. Bir
başka ifadeyle yasama organının, yargılamadaki taraflardan birinin lehine sonuç
doğuracak şekilde kanun çıkarttığı durumlarda davanın taraflarının eşit konumda
olduğu söylenemez. Hakkaniyete uygun yargılama hakkını ihlal ettiğinden
bahsedebilmek için yargısal süreci etkilediği iddia edilen düzenlemenin
taraflardan birinin davadaki başarı şansını önemli ölçüde azaltması, ortaya
çıkan bu sonuç ile kanuni düzenleme arasında bir illiyet bağı bulunması ve bu
illiyet bağını kesen veya zayıflatan başka etken ortaya çıkmamış olması gerekir
(Zekiye Şanlı, B. No: 2012/931,
26/6/2014, § 72).
24. Bununla birlikte başvuruya konu düzenleme ile yapılan
değişiklik, davanın esasını etkileyen veya bir tarafın başarı şansını
değiştiren nitelikte olmayıp bir yargılama gideri olan vekâlet ücretine
ilişkindir. Vekâlet ücreti ise bir usul hukuku kavramı olup yapılan yasal
değişiklikler derhâl uygulanma niteliğini haizdir. Ayrıca bahsedilen düzenleme,
davanın her iki tarafı için vekâlet ücretini maktu hâle getirdiğinden ve davayı
her iki tarafın da kazanma imkânı bulunduğu için silahların eşitliği ilkesine
aykırı bir düzenleme olduğundan bahsedilemez. Zira benzer davalarda davayı
kazanan davacıların kamu kurumlarından alacakları vekâlet ücreti düşerken
kaybeden davacıların ödemek zorunda kaldıkları vekâlet ücretleri de düşmekte ve
söz konusu düzenleme kamu kurumları için bazen lehe bazen aleyhe sonuç
doğurmaktadır (Mürsel Malkoç [GK],
B. No: 2013/9466, 27/10/2015, § 25).
25. Vekâlet ücreti davayı vekille takip eden ve davası kabul
edilen lehine hükmedilen bir ücrettir. Dava aşamasında kimin lehine ya da
aleyhine olacağı önceden belli olmayan bu ücret yükümlülüğü bir usul kuralı
olup mahkemeye erişim hakkı ile ilişkilidir. (Serkan
Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).
26. AİHM, başvurucuların aleyhine hükmedilen yargılama
giderlerinin yanında devletin taraf olduğu davalarda başvurucuların lehlerine
hükmedilmeyen yargılama giderlerini de mahkemeye erişim hakkı kapsamında
değerlendirebilmektedir (Stankiewicz/Polonya, B. No: 46917/99, 6/4/2006, §§
60, 61).
27. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek
ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını
anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde
etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §
52). Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp
sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek
sınırlandırmaların; hakkın özünü zedeleyecek şekilde kısıtlamaması, meşru bir
amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük
oluşturmaması gerekir (Serkan Acar,
§ 38). Ulaşılmak istenen kamu yararının gerekleri ile bireylerin temel hakları
arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi bozan ve başvuruculara çok yüksek bir
külfet yükleyen düzenlemeler mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Hüseyin Sezen, § 48).
28. Vekâlet ücreti bir yargılama gideri olup kural olarak bu tür
giderler mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil eder. Ancak gereksiz
başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin
gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkların makul sürede bitirilebilmesi
amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin
kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen
yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derecede
zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez (Serkan Acar, § 39).
29. Hukuk yargılamalarında uygulanan ve AİHM kararlarında da
geçen "Kaybeden öder"
ilkesi, tarafların yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen
değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarına hükmedilmesine ilişkin
düzenlemeleri ifade eder (Hüseyin Sezen,
50).
30. Başvuru konusu kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin
ödenmesi davasında 19/2/2013 tarihli kararla davanın kısmen kabulüne, 21.186,59
TL'nin davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından tahsiline, ayrıca
3.020,24 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar
verilmiştir. 6487 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesinde
yapılan değişiklik neticesinde kamulaştırmasız el atma davalarında vekâlet
ücretlerinin maktu olarak ödenmesi düzenleme altına alınmıştır. Başvuru konusu
davanın temyiz aşamasında yürürlüğe giren anılan düzenleme ve usul hükümlerinin
derhâl uygulanmasına yönelik ilke gereği başvurucu lehine hükmedilen 3.020,24
TL nispi vekâlet ücreti, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 10/10/2013 tarihli
kararıyla 1.320 TL olarak tespit edilmiş; İlk Derece Mahkemesi kararı
düzeltilerek onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi de 17/3/2014
tarihinde reddedilmiştir.
31. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 10/10/2013 tarihli kararıyla
vekâlet ücreti yönünden İlk Derece Mahkemesi kararını değiştiren hükmün
11/6/2013 tarihli ve 28674 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun’la 2942 sayılı Kanun’un geçici
6. maddesinde değişiklik yapan düzenlemeye dayandığı, bahsedilen düzenleme usule
ilişkin olduğundan derhâl uygulama niteliğini haiz olduğu belirtilmekte; ayrıca
bahsedilen geçici 6. maddenin onuncu fıkrasında, yapılan değişikliklerin henüz
kesinleşmeyen davalara da uygulanacağı hükmünün yer aldığı görülmektedir. Bu
nedenle bahsedilen Yargıtay kararının kanuni olduğu açıktır.
32. Başvurucunun şikâyet konusu yaptığı 6487 sayılı Kanun’un 21.
maddesi ile değişik 2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesinin iptali istemiyle
yapılan başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, 13/11/2014 tarihli ve E.2013/95,
K.2014/176 sayılı kararıyla başvuru konusu maddenin on ikinci ve on üçüncü
fıkralarını Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmiştir. Aynı kararda vekâlet
ücretiyle ilgili olan yedinci fıkranın iptali talebiyle yapılan başvuruyla
ilgili olarak kanun koyucunun, süregelen mülkiyet ihlallerini gidermek,
uyuşmazlıkların çözülmesini kolaylaştırmak ve hızlandırmak amacıyla geçici 6.
maddeyle çeşitli mekanizmalar öngördüğü, dava konusu kuralla geçici 6. madde
kapsamında açılacak davalarda idarelerin vekâlet ücreti yükünün
hafifletilmesinin amaçlandığı gözetildiğinde kanun koyucunun takdir yetkisini
bu yönde kullanmasında kamu yararı bulunduğu ve hukuk devleti ilkesine
aykırılık görülmediği gerekçesiyle iptal isteminin reddine karar verilmiştir.
33. Kanuni olduğu ve meşru amaç taşıdığı anlaşılan vekâlet
ücretine ilişkin uygulamanın orantılılık incelemesi yapılırken öngörülen
miktarın ülke şartlarında ifade ettiği değer, davaya konu uyuşmazlığın konusu
ve miktarı, başvurucunun ödeme gücü ve davanın özel şartları gibi hususlar
dikkate alınmalıdır (Mürsel Malkoç,
§ 36).
34. Somut olayda başvurucu, davası kabul edilen taraf olduğundan
19/2/2013 tarihli İlk Derece Mahkemesi kararıyla lehine 21.186,59 TL tazminata
ve 3.020,24 TL vekâlet ücretine hükmedilmiş ancak temyiz aşamasında yürürlüğe
giren düzenleme nedeniyle Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 10/10/2013 tarihli
kararıyla vekâlet ücreti 1.320 TL olarak düzeltilmiştir.
35. Kamulaştırmasız el atmaya dayalı taşınmaz bedelinin ödenmesi
davalarının konusu parayla ölçülebildiğinden uygulamada bu davalarda nispi
vekâlet ücretine hükmedilmektedir. Buna karşın kamulaştırma bedelinin tespiti
ve tescil davası, bir tespit davası niteliğinde görüldüğünden taraflar lehine
maktu vekâlet ücretine hükmedilmektedir. Yargıtayın
yerleşik içtihadı da vekil ile temsil edilmiş olmaları durumunda davacı idare
ve davalı taşınmaz maliki yararına maktu tarifeler üzerinden avukatlık ücretine
hükmedilmesi yönündedir. 2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesinin yedinci
fıkrasında yapılan değişiklikle vekâlet ücreti yönünden usulüne uygun
kamulaştırmalarda idareler tarafından açılan bedel tespiti davalarına atıf
yapılarak kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılacak bedel tespiti davalarında
da vekâlet ücretine maktu tutar üzerinden hükmedilmesi zorunluluğu
getirilmiştir (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
36. Vekâlet ücreti yargılama gideri olup bununla, davacı veya
davalının o dava nedeniyle aldıkları hukuki yardım karşılığında avukata
ödedikleri ücretin telafisi amaçlanmaktadır. Bu nedenle kendisini avukatla
temsil ettiren kişinin o davada haklı çıkması durumunda, bu kişi lehine vekâlet
ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. Haklı çıkan taraf lehine hükmedilecek
vekâlet ücretinin miktarı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne
(AAÜT) göre belirlenmektedir (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
37. AAÜT, 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun
168. maddesi uyarınca Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından hazırlanarak
Bakanlığa gönderilmekte ve Bakanlıkça onaylanarak yürürlüğe girmektedir. Hangi
davalarda nispi, hangilerinde maktu tarifenin uygulanacağına ilişkin olarak
bazı istisnalar dışında kanunlarda bir hüküm bulunmamakta ve bu husus TBB'nin
takdirine bırakılmaktadır. TBB bu konudaki takdirini kullanırken avukatın sunduğu
hukuki yardımın niteliğini dikkate almaktadır (AYM, E.2013/95, K.2014/176,
13/11/2014).
38. Dava konusu kuralla kamulaştırmasız el atmalardan
kaynaklanan bedel tespiti davalarında da maktu tarife uygulanması zorunluluğu
getirilmiştir. Bu suretle kanun koyucu bu davalar yönünden TBB'nin takdir
yetkisini sınırlamış ve uygulanacak ücret tarifesinin niteliğini de doğrudan
kendisi tayin etmiştir. Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılacak bedel
tespiti davalarında uygulanacak avukatlık ücretinin hangi tarife üzerinden
hesaplanacağını belirlemek, adalet ve hakkaniyet ilkelerini gözetmek kaydıyla
kanun koyucunun takdirindedir. Haksız yere dava açsa veya açılmasına sebebiyet
verse bile bir kimsenin, karşı tarafın o dava nedeniyle yaptığı masraflardan
daha fazla bir külfete katlanmak zorunda bırakılmasının hukuk devleti yönünden
bir zorunluluk olduğu savunulamaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
39. Nitelik itibarıyla kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil
davaları ile kamulaştırmasız el atmaya dayalı taşınmaz bedelinin ödenmesi
davaları farklı davalar olsa da her iki davanın konusu da kamulaştırılan veya
el atıldığı anlaşılan taşınmazın dava tarihine göre rayiç bedelinin
belirlenmesinden ve taşınmaz sahibi adına ödenmesine karar verilmesinden ibaret
olup mahkemelerce bu yönde araştırma yapılmaktadır. Her iki davada da
mahkemeler bilirkişi marifetiyle taşınmazın değerini tespit ettirmekte olup her
iki davada da vekilin müvekkiline hukuki yardımı benzer niteliktedir. Bu
nedenle bahsedilen davaların öngörülen vekâlet ücretleri ile karşılanamayacak
karmaşıklıkta olduğu söylenemez (Mürsel
Malkoç, § 42).
40. Nitekim kanun koyucu bu hususları göz önünde bulundurarak
2942 sayılı Kanun'un "Kamulaştırmasız
el koyma sebebiyle tazmin" başlıklı geçici 6. maddesinin madde
başlığını 6487 sayılı Kanun'un 21. maddesiyle "Kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti"
biçiminde değiştirmiştir. Bu değişimin, taşınmaz malikinin gerçek zararı
ödenmek koşuluyla anayasal bir sorun teşkil etmediği açıktır (Mürsel Malkoç, § 43).
41. Kamulaştırmasız el atma davalarında alınan hukuki yardım ile
kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davalarında alınan hukuki yardımın
niteliği itibarıyla ciddi anlamda farklılık taşıdığı ve bu nedenle 6487 sayılı
Kanun'un geçici 6. maddesiyle maktuya dönüştürülen vekâlet ücretlerinin
yetersiz olduğu söylenemez. Ayrıca anılan düzenleme ile davacılardan tahsil
edilen harçlar da bedel tespiti davalarında olduğu gibi nispiden
maktuya çevrilerek davacı üzerinde olan dava yükünü hafifletecek şekilde
düzenleme yapılmıştır (Mürsel Malkoç ,
§§ 45, 46).
42. Bununla birlikte alınacak hukuki yardımın niteliği ve
maliyetinin vekil ile müvekkil arasındaki vekâlet sözleşmesine bağlı bir ilişki
olduğu ve alınan hukuki yardımın maliyetinin buna göre ciddi miktarda
farklılıklar göstereceği açıktır. Kanun koyucunun vekâlet ücretini karşı tarafa
yüklemesindeki amaç, haksız yere dava açılmasına neden olanlara yargılama
giderlerinin yükletilmesi olup davanın niteliğine göre makul ve kabul
edilebilir bir ücretin belirlenmesi hakkaniyete uygun bir yargılama ve
mahkemeye erişim sağlamak için yeterli kabul edilmelidir. Mahkemelerce hüküm
verilenden daha yüksek ücret öngören vekâlet sözleşmeleri vekil ile müvekkili
bağlayacağından hükmedilen ücret bireylerin mahkemeye erişim haklarını
engellemedikçe Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz (Mürsel Malkoç, § 47).
43. Sonuç olarak başvurucunun lehine hükmedilen tazminat miktarı
ve lehine hükmedilen yargılama giderleri göz önünde bulundurulduğunda maktuya
çevrilen vekâlet ücretinin, başvurucunun vekille dava açmasını imkânsız hâle
getirmediği ya da aşırı derecede zorlaştırmadığı, başvurucu üzerinde ağır bir
yüke sebep olmadığı ve başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik orantısız
bir müdahale oluşturmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
44. Açıklanan nedenlerle başvurucunun adil yargılanma hakkı
kapsamında mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahale olmadığının açık
olduğu anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir. Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe katılmamıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Celal
Mümtaz AKINCI’nın karşıoyu
ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerine bırakılmasına
1/12/2015 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
1-
Başvurucu, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davasında lehine
hükmedilen 3.020,24 TL nispi vekalet ücretinin karar düzeltme aşamasında
yürürlüğe giren kanunla maktu 1.320.- TL olarak değiştirilmesi dolayısıyla
Anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
2-
Konunun ilgili olduğu, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin
ilgili 7. ve 13. fıkraları şöyledir: (7. fıkra) "Bu madde kapsamında
açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel
tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir."
(13. fıkra)"4/11/1983 tarihinden bu
fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış
veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine
ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis
yapılan taşınmazların idare tarafından kamulaştırılması hâlinde kamulaştırma
bedeli ve mahkemelerce malikleri lehine hükmedilen tazminat ile bu davalara
ilişkin mahkeme ve icra vekalet ücretleri de, idarelerce bu maddenin
sekizinci fıkrasına göre bütçelerden ayrılacak paydan ve aynı fıkrada
belirtilen usule göre ödenir ve işlem yapılır. Bu alacaklar için de bu maddenin
on birinci fıkrası, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan
her türlü davalarda ise yedinci fıkra hükümleri uygulanır. Bu fıkra hükmü, bu
fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan ve kesinleşmeyen davalarda
da uygulanır."
3-
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinde değişiklik yapan 6487
sayılı Kanun hakkında yapılan incelemede Anayasa Mahkemesi, geçici 6.
maddesinde taşınmazların hukuki durumunu iki kategoride ele almıştır.
İlki; "kamulaştırma işlemleri
tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956
tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu
yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan
taşınmazlar hakkındadır. Açılan davalarla ilgili harç ve vekalet ücretlerini
maktu olarak öngören 7. fıkra hükmü de bu tarihler kapsamındaki taşınmazlarla
ilgilidir.
İkinci tür taşınmazlar ise 13. fıkrada
düzenlenmiş ve kapsamı; "4/11/1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe
girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması
hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına
ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlar"
şeklinde belirlenmiştir. 4.11.1983 tarihi sonrasındaki taşınmazlarla ilgili
davalarda hükmedilecek vekalet ücretlerinin maktu olmalarını öngören hüküm 13.
fıkradır. Başka deyişle, 13. fıkradaki atıf olmasa, bu kapsamdaki taşınmazlarla
ilgili davalardaki vekalet ücretlerinin maktu olarak hesaplanması mümkün
olmayacaktır. Ancak Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 gün ve 176 sayılı kararı
ile 13. fıkra iptal edilmekle, bu uygulamanın hukuki ve yasal dayanağı
kalmamıştır. Anayasa Mahkemesi iptal gerekçesinde bu düzenlemenin; hukuk
güvenliğini zedelediğini ve Anayasa'nın 35. maddesinde güvenceye bağlanan
mülkiyet hakkının ihlali sonucunu doğurduğunu ifade etmiştir.
4-
Diğer taraftan, iptal kararının geriye yürümeyeceği ve Yargıtay karar düzeltme
tarihinde yürürlükte bulunan anılan fıkra hükümlerine göre uygulama
yapılmasının kanuna uygun bulunduğu ileri sürülebilir. Bir defa, açılan bir
dava sırasında geçerli kuralların, davanın sonucunu etkileyecek biçimde
değiştirilmesi hukuk güvenliğini ihlal eder niteliktedir. İkinci olarak,
vekalet ücretiyle ilgili olması dolayısıyla usul kuralı gibi algılanabilir ise de, söz konusu 7. ve 13. fıkra hükümleri davacı lehine
hükmedilecek vekalet ücretini önemli derecede değiştirmesi dolayısıyla bir
maddi hukuk kuralı niteliğindedir. Bu nedenle davanın açıldığı tarihteki
hesaplama yöntemine göre karar verilmesi gerekir. Bu konunun, hüküm verildiği
tarihte geçerli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin uygulanacağına ilişkin 1136
sayılı Kanun’un 168/son maddesiyle de ilgisi bulunmamaktadır. Burada tarife
değil, ücretin tayin yöntemi değiştirilmektedir.
5-
Görüldüğü üzere, başvuruya konu uyuşmazlıkta sözü edilen kanun değişikliğinin
uygulanması hukuken yerinde değildir. Davacının karşı taraftan alacağı
avukatlık ücretinin miktarını etkileyen kanun değişikliği ve buna ilişkin
uygulama adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkıyla ilgilidir.
Zira vekalet ücreti yargılama giderleri içerisinde olup, yargılama giderlerinin
miktarı da mahkemeye erişim hakkını etkilemektedir. İncelenen olayda nispi
hesaplanması gereken vekalet ücretinin maktu'ya
dönüştürülmesi nedeniyle davanın maliyeti değişmektedir. Bu anlamda derece
mahkemesince yapılan uygulamanın kanuni dayanağı bulunmadığından, başvurucunun
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği kabul edilmelidir. Kanuni dayanağın,
derece mahkemesinin kanunu yorumlamasıyla ortaya çıktığı düşünüldüğünde ise,
görülmekte olan davayı etkileyecek biçimde vekalet ücretinin değiştirilmiş
olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucu ortaya
çıkmaktadır.
6-
Yukarıda açıklanan gerekçelerle çoğunluğun hak ihlali bulunmadığı yönündeki
görüşüne katılmıyorum.