logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Oğuzhan Mert Kaya [1.B.], B. No: 2014/6431, 14/11/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

 

 

ANAYASA MAHKEMESİ

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

OĞUZHAN MERT KAYA BAŞVURUSU

 

(Başvuru Numarası: 2014/6431)

Karar Tarihi: 14/11/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör Yrd.

:

Fatih ALKAN

Başvurucu

:

Oğuzhan Mert KAYA

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1.Başvuru; Kara Harp Okulu öğrenciliğinden çıkarılması işlemine karşı açılan davada kusuru bulunduğu ileri sürülen kuruma bilirkişi incelemesi yaptırılması nedeniyle adil yargılanma hakkının, sistematik şekilde onur kırıcı davranışlarda bulunulması nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağının ve oda hapsi cezaları verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/5/2014 tarihinde yapılmıştır.

3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. 1989 doğumlu olan başvurucu, Maltepe Askeri Lisesinden mezun olarak 2007-2008 eğitim ve öğretim yılından itibaren Kara Harp Okulunda öğrenim görmeye başlamıştır.

9. Başvurucu, 12/1/2009-24/1/2010 tarihleri arasında kırk altı kez disiplin cezasıyla cezalandırılmış ve bu dönemdeki disiplin puanı 120 tam puandan -34'e düşürülmüştür. Başvurucuya ödevi layıkıyla yapmamak veya eksik yapmak, bilgisayar laboratuvarını veya bilgisayarı müsaade edilmeyen zamanlarda kullanmak, dershaneler bölgesindeki sıra ve dolapları kirli, tozlu veya düzensiz bulundurmak, gömlek düğmeleri açık gezmek, yatakhaneyi kirletmek, tertip ve düzeni bozmak, gardırobunda plan harici eşya bulundurmak, etütte, derste ve teneffüste uyumak, hastane ve revir işlemlerini kasıtlı olarak uzatarak mesai çizelgesine uymamak, cep telefonunu ve özel aksesuarlarını emredilen yer ve zaman haricinde taşımak, yat saatinde yatmamak, kalk saatinde kalkmamak, silahına emredildiği şekilde bakım yapmamak, emre itaatsizlik, nöbet talimatına aykırı hareket etmek, vakitsiz ve müsaadesiz çıkmak ve uyumak, saç sakal tıraşı olmamak gibi disiplin suçları isnat edilmiştir. Bu kapsamda başvurucuya on sekiz kez hafta sonu izinsizlik, on dört kez oda hapsi ve on dört kez de ikaz cezası verilmiştir.

10. Başvurucu, psikolojik rahatsızlığı bulunduğu gerekçesiyle 14/10/2009 tarihinde ilgili komutanı tarafından Ankara Asker Hastanesine sevk edilmiş ve hakkında yedi günlük istirahat raporu düzenlenmiştir.

11. Başvurucu, sonraki süreçte Ankara Asker Hastanesinde 15/12/2009-21/12/2009 tarihleri arasında yatarak tedavi görmüş ve 22/2/2010 tarihinde Gülhane Askeri Tıp Akademisine (GATA) sevk edilmiştir. Başvurucu, GATA tarafından düzenlenen 22/2/2010, 26/3/2010, 22/4/2010 ve 22/6/2010 tarihli sağlık kurulu raporları doğrultusunda toplamda altı ay süreyle hava değişimine gönderilmiştir.

12. GATA Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen 23/8/2010 tarihli nihai raporda, başvurucu hakkında kronik nitelik kazanmış psikotik bozukluk teşhisi konularak "askeri öğrenciliğe devam edemez, askerliğe elverişli değildir." şeklinde değerlendirmeye yer verilmiştir. Anılan rapor doğrultusunda Eğitim ve Öğretim Yüksek Kuruluna (Kurul) sevk edilen başvurucunun 3/11/2010 tarihli kararla okuldan çıkarılmasına karar verilmiş ve söz konusu kararın 29/11/2010 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığınca onaylanması üzerine başvurucunun Kara Harp Okuluyla ilişiği kesilmiştir. Kurul kararının gerekçesinde, sağlık nedeniyle başvurucunun öğrenime devam etme olanağının kalmadığı belirtilmiştir.

13. Başvurucu, Kara Harp Okulunda yoğun şekilde psikolojik baskı altında tutulduğunu ve kasıtlı olarak gerçeğe aykırı şekilde düzenlenen sağlık kurulu raporlarına dayanılarak ilişiğinin kesildiğini belirterek çıkarılma işleminin iptali talebiyle Millî Savunma Bakanlığı aleyhine 27/1/2011 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu;

i. İkinci sınıfta öğrenim gördüğü sırada askerî tarih ve araştırma kolu kurulacağının ve bölük komutanının emri gereği kol faaliyetine iştirak etmesi gerektiğinin dördüncü sınıf öğrencisi bir harbiyeli tarafından kendisine söylendiğini, bu kapsamda söz konusu faaliyete katılan kişilerle iki kez bir araya geldiğini belirtmiştir.

ii. İkinci sınıfın ilk döneminin sonunda anılan kol faaliyetlerine katıldığı gerekçesiyle bölük komutanı, takım komutanı ile iki istihbarat subayı tarafından sorgulandığını, "yukarıdan gelen bir emir" olduğu söylenerek telefonuna ait sim kartına el konulduğu, kartın incelendiğini, mesaj kayıtlarının doküman hâle getirildiğini ve hukuka aykırı şekilde üçüncü kişilere verildiğini ifade etmiştir.

iii. Sorgulandıktan kısa süre sonra işlemediği hâlde kendisine birçok disiplin suçunun isnat edildiğini ve hakkında disiplin cezaları tesis edildiğini, dolabının ve masasının arandığını dile getirmiştir.

iv. Birçok kez bölük komutanının odasına çağrıldığını, okuldan ayrılmaya zorlandığını ve tehdit edildiğini, bir defasında bölük komutanının "kendi isteğinle ayrılacaksın, bizi uğraştırmayacaksın değil mi bak biz sana iyi niyetle yaklaşıyoruz. Uğraştırma bizi kendin ayrıl artık" şeklinde ifadeler kullandığını iddia etmiştir. Başka bir sefer de kendisine "Bak seni atılma durumuna getirdim. Sana iki saat müddet tanıyorum git iyice düşün ya kendi isteğinle ayrıl ya da ben senin ipini çekeyim." şeklinde sözler söylendiğini ve hakarete maruz kaldığını belirtmiştir.

v. Okuldan ayrılması yönünde yapılan baskıya ve tehditlere rağmen ayrılmaması üzerine hakkında yeniden haksız yere disiplin cezaları verilmeye başlandığını ve sık sık oda hapsi cezası çekmek zorunda bırakıldığını iddia etmiştir. Ayrıca takım komutanı ve bölük komutanı ile başka bir subay tarafından bir odaya çekildiğini ve burada kendisine fiziksel şiddette bulunulduğunu ileri sürmüştür.

vi. Bölük komutanı tarafından Rehberlik ve Danışma Merkezine, sonrasında Ankara Asker Hastanesine sevk edildiğini ve istirahat raporu bulunmasına rağmen eğitimlere katılmaya zorlandığını ifade etmiştir.

vi. Bölük komutanının kendisine "hastane işlerinin tehlikeli olduğunu, mevcut ahlaki yapısı ve ruh haliyle öğrenci olamaz yazısı ile bütün hayatını karartabileceğini" söylediğini ve bir süre sonra GATA'ya sevk edildiğini dile getirmiştir.

vii. Disiplinsizlik nedeniyle okuldan ilişiğini kesemeyenlerin sağlığıyla oynadıklarını, gerçeğe aykırı formlarla sağlık nedeniyle öğrencilikten çıkarıldığını, kendisine atfedilen hastalığın gerçek olmadığını, bir an için gerçek olsa bile altı aylık tedavi sonucunda iyileşebilecek bir hastalık olduğunu iddia etmiştir.

viii. Hakkındaki sağlık kurulu raporlarının okuldan atılmasına kılıf olarak düzenlendiğini ve bağımsız sağlık kuruluşundan alınacak sağlık kurulu raporu ile bu durumun ortaya çıkacağını ileri sürmüştür.

14. AYİM İkinci Dairesinin 22/2/2012 tarihli ara kararıyla başvurucunun rapor tarihinde ve hâlen askerî öğrenciliğe elverişli olup olmadığına ilişkin GATA Profesörler Sağlık Kurulundan rapor düzenlenmesine karar verilmiştir.

15. Başvurucu 5/9/2012 tarihinde AYİM'e sunduğu dilekçede, Kara Harp Okulundan ilişiğinin kesilmesi işlemine GATA tarafından düzenlenen sağlık kurulu raporunun dayanak gösterildiğini, bu durumda GATA haricinde yetkili ve güvenilir başka bir hastaneden rapor alınmasının hukuki bir gereklilik olduğunu belirtmiştir. Başvurucu, AYİM'in söz konusu ara kararından rücu ederek hükme esas teşkil edecek sağlık raporunun bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartışmasız olan herhangi bir hastaneden alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.

16. Anılan Dairenin 12/9/2012, 3/1/2013 ve 15/5/2013 tarihli ara kararlarıyla askerî öğrenciliğe elverişli olunup olunmadığının tespitinde tek yetkili makamın GATA olduğu belirtilerek başvurucu hakkında GATA Profesörler Sağlık Kurulundan sağlık raporu düzenlenmesine yeniden karar verilmiştir.

17. Bu doğrultuda GATA Profesörler Sağlık Kurulu tarafından başvurucu hakkında düzenlenen 8/7/2013 tarihli raporda "kronik nitelik kazanmış psikotik bozukluk teşhisi konmuş ve halen askerliğe elverişli değildir." şeklinde değerlendirmede bulunulmuştur.

18. AYİM İkinci Dairesinin 11/9/2013 tarihli kararıyla davanın reddine hükmedilmiştir. Karar gerekçesinde; başvurucuya verilen disiplin cezaları nedeniyle söz konusu psikiyatrik rahatsızlığın geçici biçimde oluşmasının mümkün olup olmadığının ve askerî öğrenciliğe devam edemeyecek derecede bir hastalığın bulunup bulunmadığının anlaşılabilmesi için tıbbi bir inceleme yapılması gerektiği belirtilerek başvurucunun GATA Profesörler Sağlık Kuruluna sevk edildiği ifade edilmiştir. Ayrıca, dava konusu ilişik kesme işlemine dayanak olan sağlık kurulu raporu ile bu raporda ulaşılan kararın doğruluğunun değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre başvurucunun askerî öğrenciliğe devam edip edemeyeceği konusunda karar verilmek üzere başvurucunun söz konusu Kuruma sevk edildiği vurgulanmıştır. Kararda, başvurucunun hâlen askerliğe elverişli olmadığı yönünde sağlık raporu düzenlendiği gerekçesiyle Kara Harp Okulu öğrenciliğinden çıkarma işleminde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

19. Başvurucu; ilişiğin kesilmesi işlemine karşı açtığı iptal davasında verilen hükme GATA tarafından düzenlenen sağlık raporunun esas alındığını, konusunda uzman ve donanımı tam olan bağımsız ve tarafsız başka bir hastaneye sevk edilmesi gerektiğini belirterek karar düzeltme talebinde bulunmuştur.

20.Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 19/3/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

21.Nihai karar 10/4/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

22.Başvurucu 12/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

23.27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun olay tarihinde yürürlükte olan "Kapsam" kenar başlıklı 1. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Bu kanun, Türk Silâhlı Kuvvetlerine mensup subaylar, astsubaylar ile harp okulları, fakülteler, yüksek okullar ve astsubay okullarında öğrenim yapan asker öğrencilere uygulanır."

24. 17/11/1983 tarihli ve 2955 sayılı mülga Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu’nun "Kuruluş" kenar başlıklı 6. maddesi şöyledir:

"Gülhane Askeri Tıp Akademisi; Sağlık Bilimleri Enstitüsü Askeri Tıp Fakültesi, eğitim hastaneleri ve gerektiğinde kurulacak olan sağlık bilimleri ile ilgili diğer eğitim ve öğretim kurumlarından oluşur. Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve bağlı birimlerinin teşkilatı, Türk Silahlı Kuvvetleri kuruluş ve kadrolarında gösterilir."

25. 2955 sayılı mülga Kanun’un "Akademi Kurulu" kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Akademi Kurulu; Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanının başkanlığında dekan, dekan yardımcıları, bölüm başkanları, ana bilim dalı başkanları, enstitü ve yüksek okul müdürleri ile Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanının yüksek bilim konseyi üyeleri arasından bir yıl süre ile görevlendireceği en fazla on öğretim üyesinden oluşur. Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanının bulunmadığı hallerde dekan, Kurula başkanlık eder.

Akademi Kurulu, her eğitim ve öğretim yılı başında ve sonunda olmak üzere yılda en az iki defa toplanır. Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanı gerekli gördüğü hallerde Akademi Kurulunu toplantıya çağırır.

Akademi Kurulunun görevleri şunlardır:

d) Kuruluş ve görevleri yönetmelikte belirtilen “Profesörler Sağlık Kurulu”nun üyelerini seçmek, ..."

26. 29/9/2011 tarihli ve 28069 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan mülga Gülhane Askeri Tıp Akademisi Yönetmeliği’nin "Tanımlar" kenar başlıklı 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ı) bendi şöyledir:

"Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA): Genelkurmay Başkanlığının kuruluşunda, Atatürk ilkelerine bağlı, milli şuuru ve disiplini görev bilen, bilimsel özerkliğe sahip, TSK’nın sağlık bilimleri alanında en yüksek danışma organı olan; ön lisans, lisans, lisansüstü düzeyde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma ve yayım yapan, TSK’ya muvazzaf askeri tabip ve gerektiğinde diğer sağlık bilimleri alanında da askeri personel yetiştiren; kendisine ve bünyesindeki GATF’ye, enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluşlar, eğitim hastaneleri ile diğer eğitim ve öğretim kurumları bağlanabilen ve Genelkurmay Başkanlığının gerek gördüğü sağlıkla ilgili eğitim ve öğretimi de yaptıran bir yükseköğretim kurumunu ... ifade eder."

27. Anılan mülga Yönetmelik'in "Profesörler Sağlık Kurulu" kenar başlıklı 15. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile (3) numaralı fıkrasının (a) bendinin ilgili kısımları şöyledir:

"(1) Profesörler Sağlık Kurulu, GATF ve Eğitim Hastanesindeki anabilim ve bilim dallarından, Akademi Kurulu tarafından iki yıl için seçilen birer asil ve birer yedek asker öğretim üyelerinden oluşur. Asil üyelerden herhangi birisinin yokluğu halinde, yedek üye toplantıya çağrılır. En kıdemli üye kurula başkanlık yapar. GATF Dekanı ve Eğitim Hastanesi Baştabibi gerekli gördüğü hallerde toplantıya başkanlık eder.

(2) Raporlar GATF Dekanı ve Eğitim Hastanesi Baştabipliğince onaylanır.

(3) Kurulun görevleri şunlardır:

a) 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu, 1111 sayılı Askerlik Kanunu ... hükümleri kapsamında, TSK personelinin sağlık sorunları ve raporlarıyla ilgili anlaşmazlıkları sağlık kurulu olarak ve hakem sıfatı ile kesin karara bağlamak, ...”

28. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun "Dosya dışında inceleme" kenar başlıklı 52. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Daireler veya Daireler Kurulu, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapabilecekleri gibi, tayin edecekleri süre içinde, lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.''

29. 1602 sayılı mülga Kanun'un "İdari Yargılama Usulü Kanunu ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun uygulanacağı haller" kenar başlıklı 56. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

''Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde; İdari Yargılama Usulü Kanunu ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ...bilirkişi, keşif, delillerin tespitine... ilişkin hükümleri uygulanır.''

30. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Dosyaların incelenmesi" kenar başlıklı 20. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Danıştay ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin varlığı halinde bu süre, bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.''

B. Uluslararası Hukuk

1. Adil Yargılanma Hakkı Yönünden

31. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının ... hakkaniyete uygun ... görülmesini isteme hakkına sahiptir. ..."

32. Sözleşme’deki hakların etkili bir biçimde korunması için davaya bakan mahkemelerin Sözleşme’nin 6. maddesine göre tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi vardır (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33).

33. Hakkaniyete uygun yargılanmanın temel unsurunun, yargılamanın çelişmeli olması ve taraflar arasında silahların eşitliğinin sağlanması olarak vurgulayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde hakkaniyete uygun yargılanma hakkını güvence altına aldığını ve mahkeme tarafından dinlenen bir bilirkişinin ise aynı gereksinimleri karşılamasının zorunlu olmadığını açıkça kaydetmektedir. AİHM; bununla birlikte dava ile gündeme getirilen soruları ele almak için yetkili mahkeme tarafından görevlendirilen bir bilirkişi görüşünün söz konusu mahkemenin davayı değerlendirme biçiminde belirgin bir rol oynayabileceğini, bazı koşullarda bir mahkeme tarafından görevlendirilen bilirkişinin tarafsız olmamasının adil yargılanma kavramının içindeki silahların eşitliği ilkesini ihlal edebileceğini, özellikle bilirkişinin yeri ve rolü gibi etkenlerin dikkate alınması gerektiğini ifade etmektedir. Ayrıca AİHM, uyuşmazlığın esası ile ilgili olarak görüşü istenen kurumun konumu ve oluşumu nedeniyle başvuranın kaygılanabileceğini ancak önemli olan noktanın bu kaygının objektif olarak kanıtlanabilmesi olduğunu belirtmiştir (Sarıdaş/Türkiye, B. No: 6341/10, 7/7/2015, §§ 35, 36).

2. İşkence ve Kötü Muamele Yasağı Yönünden

34.Sözleşme'nin “İşkence yasağı” kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:

"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."

35. AİHM, Sözleşme'nin 3. maddesinin tartışılabilir ve makul şüphe uyandıran kötü muamele iddialarının etkin biçimde soruşturma yükümlülüğü getirdiğine dikkat çekmektedir (Labita/İtalya [BD], B. No: 26772/95, 6/4/2000, §§ 121, 131). Öte yandan bir muamele veya cezanın kötü muamele olduğunu söyleyebilmek için eylemin minimum ağırlık eşiğini aşması beklenir (Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997, § 55; Erdoğan Yağız/Türkiye, B. No: 27473/02, 6/3/2007 §§ 35-37; Gäfgen/Almanya [BD], B. No: 22978/05, 1/6/2010, §§ 88-90; Costello-Roberts/Birleşik Krallık, B. No: 13134/87, 25/3/1993, § 30).

36. AİHM, bir bireyin, polis veya devletin benzer diğer görevlileri tarafından Sözleşme’nin 3. maddesine aykırı muamelelere maruz kaldığını savunulabilir bir şekilde ileri sürdüğü durumlarda söz konusu maddenin etkili ve resmî bir soruşturma yapılmasını gerektirdiğini hatırlatmaktadır (Assenov ve diğerleri/Bulgaristan, B. No: 24760/94, 28/10/2008, § 102).

37. Öte yandan AİHM, insan hakları ihlalleri ile ilgili iddialarda soruşturma yükümlülüğünün mutlaka iddiayı kabul etme anlamına gelmediğini ancak iddiaların ciddiye alınması ve adil bir sonucu garanti eden bir usulle soruşturulması gerektiğini birçok kararında dile getirmiştir (Saçılık ve diğerleri/Türkiye, B. No: 43044/05, 45001/05, 5/7/2011, §§ 90, 91).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

38. Mahkemenin 14/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1.Başvurucunun İddiaları

39. Başvurucu;

i. Disiplin cezalarıyla Kara Harp Okulundan ayrılmaya zorlanmasına rağmen bunda başarılı olunamaması üzerine sağlık durumuyla ilgili girişimlerde bulunulduğunu, bu kapsamda ilgili komutan tarafından "şimdi yapacaklarımı göreceksin" şeklinde tehdit edilerek psikiyatri servisine sevk edildiğini ifade etmiştir.

ii. Ankara Asker Hastanesindeki muayeneden sonra GATA'ya sevk edildiğini, hakkında GATA tarafından düzenlenen dört ayrı rapor doğrultusunda altı ay hava değişimine gönderildiğini ve yine GATA tarafından düzenlenen 23/8/2010 tarihli sağlık kurulu raporunda askerliğe elverişli olmadığı yönünde değerlendirmede bulunulduğunu belirtmiştir.

iii. Sağlığının askerî öğrenciliğin devamına ve askerliğe elverişli olduğunu, söz konusu sağlık raporlarının kasıtlı olarak gerçeğe aykırı şekilde düzenlendiğini iddia etmiştir.

iv. Söz konusu raporlara dayanılarak hakkında tesis edilen ayırma işleminin iptali talebiyle AYİM'de açtığı davada sağlık durumu hakkında yine GATA'dan rapor alındığını, tüm aşamalarda öne sürdüğü bağımsız ve tarafsız bir sağlık kuruluşundan rapor alınması yönündeki talep ve itirazlarının dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma hakkının, etkili başvuru hakkının ve eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

40. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

41. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun temel iddiası; tesis edilen ayırma işlemine dayanak gösterilen sağlık raporlarındaki değerlendirmelerin gerçek dışı olduğu iddiasıyla AYİM'de açılan iptal davasının aynı Kurum tarafından düzenlenen sağlık raporları esas alınarak reddedilmesine ilişkindir. Bu hâle göre başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ilkesi yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Mustafa Kupal, B. No: 2013/7727, 4/2/2016, §§ 45-50; Ahmet Korkmaz, B. No: 2014/16232, 25/1/2018, § 20; Selim Türk, B. No: 2014/9017, 5/4/2018, § 23).

a.Kabul Edilebilirlik Yönünden

42. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

43. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).

44. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkeye uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması olanaklı değildir (Mehmet Fidan, § 38).

45. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi gereğince uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18).

46. Silahların eşitliği ilkesi kapsamında yapılacak inceleme, başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Yüksel Hançer, § 19).

47. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ilkesi ışığında taraflara delillerini sunma, inceletme noktasında uygun imkânların tanınması ve yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsiz olma iddiaları yargılamanın bütünü kapsamında değerlendirilmelidir. Zira ceza davaları ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesinin güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir (Mustafa Kupal, §§ 50-52).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

48. Somut olayda Kara Harp Okulunda öğrenim gören başvurucu psikiyatrik rahatsızlıkları bulunduğu gerekçesiyle 14/10/2009 tarihinde Ankara Asker Hastanesine, 22/2/2010 tarihinde de GATA'ya sevk edilmiştir. Anılan sağlık kuruluşlarında teşhis ve tedaviye yönelik girişimlerde bulunulmuştur. Sonraki süreçte başvurucu hakkında GATA tarafından 22/2/2010, 26/3/2010, 22/4/2010 ve 22/6/2010 tarihli sağlık kurulu raporları düzenlenmiş ve başvurucunun altı ay süreyle hava değişimine gönderilmesi uygun görülmüştür.

49. GATA Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen 23/8/2010 tarihli nihai raporda ise başvurucuya kronik nitelik kazanmış psikotik bozukluk teşhisi konmuş ve hakkında askerî öğrenciliğe devam edemeyeceği yönünde değerlendirmeye yer verilmiştir. Başvurucu, söz konusu rapor dayanak alınarak 3/11/2010 tarihli Kurul kararıyla okuldan çıkarılmıştır. Kurul kararının gerekçesinde, sağlık nedeniyle başvurucunun öğrenime devam etme olanağının kalmadığı vurgulanmıştır.

50. Başvurucu; söz konusu işlemin iptali talebiyle AYİM'e sunduğu dava dilekçesinde ilgili komutanları tarafından baskıya, fiziksel ve psikolojik şiddete uğradığını, disiplinsizlik nedeniyle okulla ilişiğinin kesilmesi yönündeki çabaların sonuçsuz kalması üzerine sağlık durumunun olduğundan farklı gösterilmesi amacıyla işlemler tesis edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu; ilgili komutanlarının somut beyanlarına yer verdiği dava dilekçesinde kendisine atfedilen hastalığın gerçek olmadığını, gerçek olsa bile söz konusu hastalığın altı aylık tedavi sonucunda iyileşebilecek nitelikte olduğunu iddia etmiştir. Ayrıca başvurucu, GATA tarafından düzenlenen sağlık raporlarının değil herhangi bir bağımsız ve tarafsız sağlık kuruluşundan alınacak raporların dikkate alınmasını yargılamanın tüm aşamalarında açıkça talep etmiştir.

51. AYİM 22/2/2012 tarihli ara kararla, başvurucunun askerî öğrenciliğe elverişli olup olmadığına ilişkin GATA Profesörler Sağlık Kurulu tarafından rapor düzenlenmesine karar vermiştir. Söz konusu ara karardan rücu edilmesi talebiyle başvurucu tarafından verilen dilekçede, Kara Harp Okulundan ilişiğinin kesilmesi işlemine GATA tarafından düzenlenen sağlık kurulu raporunun dayanak gösterildiği, bu durumda GATA haricinde yetkili ve güvenilir başka bir hastaneden rapor alınmasının hukuki bir gereklilik olduğu vurgulanmıştır. AYİM; 12/9/2012, 3/1/2013 ve 15/5/2013 tarihli ara kararlarıyla GATA Profesörler Sağlık Kurulundan sağlık raporu düzenlenmesine ilişkin önceki kararını yinelemiştir.

52. Neticede, başvurucu hakkında GATA Profesörler Sağlık Kurulu tarafından 8/7/2013 tarihli rapor düzenlenerek önceki raporlar doğrultusunda değerlendirmelerde bulunulmuş ve hükme esas alınan söz konusu rapor doğrultusunda davanın reddine hükmedilmiştir.

53. Görüldüğü üzere başvurucunun ayırma işleminin iptali istemiyle açtığı davadaki ana iddia, hakkındaki sağlık raporlarının en başından itibaren sistemli ve kasıtlı olarak gerçeğe aykırı şekilde düzenlendiğine yöneliktir. Bu kapsamda başvurucu, teşhis edilen söz konusu hastalığın gerçek olmadığını ve gerçek olsa bile altı aylık tedavi sonucunda iyileşebilecek nitelikte olduğunu ileri sürmüştür. AYİM ise başvurucunun rahatsızlığının bulunup bulunmadığı, varsa buna disiplin cezalarının sebep olup olmadığı ve rahatsızlığın askerliğe elverişli olup olmadığı hususlarında daha önce bu konuda başvurucu hakkında sağlık raporları düzenleyen ve bu raporları ayırma işlemine dayanak olan GATA bünyesindeki Profesörler Sağlık Kurulundan görüş sormuş ve bu görüşü esas almak suretiyle davanın reddine karar vermiştir. AYİM, başvurucunun yargılamaların tüm aşamalarında ve en son karar düzeltme başvurusunda ısrarla dile getirdiği GATA tarafından hakkında gerçek dışı sağlık raporları düzenlediği iddiasına rağmen aynı konuda yine GATA tarafından bilirkişi raporu düzenlemesine karar vermiştir. Karara dayanak alınan söz konusu sağlık raporlarının hukuka aykırı olduğu iddiası hakkında ise AYİM tarafından bir değerlendirme yapılmamış ve takdir edilecek başka bir sağlık kuruluşundan bilirkişi raporu alınması yönündeki tüm talepler reddedilmiştir.

54. AYİM kararı ile GATA Profesörler Sağlık Kurulunun sunduğu rapor arasında sıkı bir bağlantı olduğu açıktır. Sürecin en başından itibaren gerçek dışı raporlar düzenlediği ileri sürülen GATA ile dava sürecindeki anılan raporu hazırlayan GATA Profesörler Sağlık Kurulunun aynı idari teşkilat içinde bulunduğu görülmektedir. Buna rağmen, bilirkişi raporunu hazırlayan Sağlık Kurulunun bağımsız ve tarafsız olamayacağına ilişkin başvurucu tarafından dile getirilen itirazların AYİM kararlarında dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; başvurucunun davalı İdareye göre zayıf bir duruma düşürüldüğü, davalı İdarenin ise önemli ölçüde avantajlı hâle getirildiği, katlanılması zor külfetler yüklenen başvurucu aleyhine çıkarlar dengesinin bozulduğu ve bu durumun silahların eşitliği ilkesine yönelik orantısız bir müdahale oluşturduğu sonucuna ulaşılmıştır.

55. Açıklanan gerekçelerle yargılamaya bir bütün olarak bakıldığında Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. İşkence ve Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

56. Başvurucu; Kara Harp Okulunda öğrenim gördüğü dönemde ilgili komutanları tarafından fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldığını, tehdit edildiğini, hakarete uğradığını, aşağılandığını ve görevlerini kötüye kullanan bu kişilerin keyfî uygulamaları sonucunda birçok kez disiplin cezalarıyla cezalandırıldığını ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

57. Başvurucunun anılan iddialarının Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında ele alınması gerektiği değerlendirilmiştir. Anılan maddede herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı güvence altına alınmıştır. Maddenin üçüncü fıkrasında kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı düzenlenmiştir. Anılan fıkrayla özel olarak insan onurunun korunması amaçlanmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).

58. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekir. Başvurucu tarafından iddia edilen eylemlerin fiziki ve manevi etkileri, süresi ve yoğunluk derecesi gibi unsurların değerlendirilmesi neticesinde başvurucuya yönelik olduğu iddia edilen eylemlerin sistematik bir muamele tarzına işaret ettiği, münferit hadiselerden ibaret olmadığı anlaşılmaktadır. İddia edilen eylemlerin uygulanış şekli ve yöntemi ile özellikle meydana getirdiği ileri sürülen fiziksel ve ruhsal etkiler açısından başvurucunun iddialarının, askerlik mesleğinin doğasından kaynaklanan zorluklardan ve başvurucuyu bu zorluklara alıştırmaktan öte olduğu dikkate alındığında Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır (Ümit Ömür Salar, B. No: 2014/187, 23/3/2017, § 50; Bayram Tuğrul Yıldırım ve Hasan Yıldırım; B. No: 2014/5280, 24/5/2018, § 77).

59. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

60. Bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa'nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa'nın 17. maddesi -"Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır (Tahir Canan, § 25).

61. Usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma türünün bireyin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının esasına ilişkin yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak tespiti gerekmektedir. Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana gelen ölüm ve yaralama olaylarına ilişkin davalarda Anayasa’nın 17. maddesi gereğince devletin, ölümcül ya da yaralamalı saldırı durumunda sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 55).

62. Başvurucuların şikâyetleri açısından maddi olayın ortaya çıkarılması, olayda sorumluluğu bulunanların tespiti ve cezalandırılması şeklinde makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte olan yolun etkili bir ceza soruşturması yürütülmesi yolu olduğu anlaşılmaktadır (Zeki Güngör, B. No: 2013/8491, 31/3/2016, § 40).

63. Devletin sahip olduğu etkili soruşturma yükümü kapsamında, işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli, kesin belirtiler mevcut olduğunda müdahale üçüncü kişilerden gelmiş olsa dahi şikâyet ya da ihbar yapılmadığında bile resen soruşturma açılmasının sağlanması gerektiği açıktır (Tahir Canan, § 25). Bununla birlikte devletin sahip olduğu resen soruşturma yükümünü yerine getirmemesi, bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği başvurucuların sahip olduğu iddialarını idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletme yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır (Zeki Güngör, § 42).

64. Başvurucunun sistematik şekilde fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldığı, tehdit edildiği, hakarete uğradığı ve keyfî disiplin cezalarıyla okuldan ayrılmaya zorlandığı iddiaları karşısında maddi olayın aydınlatılması ve olası cezai sorumluluğun belirlenmesi konusunda etkili yolun ceza soruşturması olduğu değerlendirilmektedir (Zeki Güngör, § 44; Ömer Aktaş, B. No: 2014/14915, 21/9/2016, § 39; N.T.U. ve N.T., B. No: 2014/4372, 19/12/2017, § 28). Mevcut başvuru formu ve ekleri incelendiğinde ise başvurucunun ceza soruşturması başlatılması amacıyla adli makamlara bir başvuruda bulunmadığı tespit edilmiştir. Başvurucu da anılan tespitin aksine bir iddia ve delil sunmamıştır. Buna göre Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına giren eylemlere maruz kaldığını ileri süren başvurucunun bu iddiası çerçevesinde adli soruşturma makamlarını hareket geçirmek için bir başvurusunun olmadığı dikkate alındığında başvuruya konu olayın -bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği- bu aşamada Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesinin mümkün olmadığı değerlendirilmiştir.

65. Neticede, başvurucunun hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.

66. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

67. Başvurucu, herhangi bir mahkeme kararı bulunmaksızın yalnızca yetkili amirin kararıyla hakkında keyfî şekilde oda hapsi cezaları verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

68. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Geçiş hükümleri” kenar başlıklı geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler."

69. Anılan hüküm uyarınca Anayasa Mahkemesinin yetkisinin zaman bakımından başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup Mahkeme ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Anayasa Mahkemesinin yetki kapsamının anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde genişletilmesi mümkün değildir (Hasan Taşlıyurt, B. No: 2012/947, 12/2/2013, § 16).

70. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 18).

71. Başvuruya konu edilen söz konusu oda hapsi cezalarının tümü, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurulara ilişkin zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten önce kesinleşmiştir (bkz. § 9).

72. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

73.6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

74. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.

75. Mehmet Doğan kararında özetle; uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57-58).

76. Mehmet Doğan kararında Anayasa Mahkemesi, yeniden yargılama yapmakla görevli derece mahkemelerinin yükümlülüklerine ve ihlalin sonuçlarını gidermek amacıyla derece mahkemelerince yapılması gerekenlere ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Buna göre; Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde, ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).

77. Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken şey, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği veya idari makamlar tarafından bir temel hak veya özgürlüğe yönelik olarak gerçekleştirilen ihlali gideremediği tespit edilen önceki kararını kaldırmaktır. Derece mahkemesi, kararın kaldırılmasından sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak durumundadır. Bu çerçevede ihlal, yargılama sırasında gerçekleştirilen usule ilişkin bir işlemden veya yerine getirilmeyen usuli bir eksiklikten kaynaklanıyorsa söz konusu usul işleminin, hak ihlalini giderecek şekilde yeniden (veya daha önce hiç yapılmamışsa ilk defa) yapılması icap etmektedir. Buna karşılık ihlalin, idari işlem veya eylemin kendisinden ya da (derece mahkemesince yapılan veya yapılmayan usul işlemlerinden değil de) derece mahkemesi kararının sonucundan kaynaklandığının Anayasa Mahkemesi tarafından tespit edildiği hâllerde derece mahkemesinin, usule dair herhangi bir işlem yapmadan doğrudan mümkün olduğunca dosya üzerinden önceki kararının aksi yönünde karar vererek ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırması gerekir (Mehmet Doğan, § 60).

78. Başvurucu, ihlalin tespitiyle birlikte yargılamanın yenilenmesine ve lehine 10.000 TL tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

79. Somut başvuruda ulaşılan ihlal sonucunun, silahların eşitliği ilkesine yönelik orantısız bir müdahale oluşturacak şekilde AYİM tarafından verilen karardan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

80. Bu durumda başvurucunun adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan silahların eşitliği ilkesine yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun şekilde yeniden yargılama yapılarak yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili yargı mercine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

81. Öte yandan başvurucu tarafından tazminat talebinde bulunulmuş olmakla birlikte, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili yargı mercine gönderilmesine karar verilmesinin ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

82. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. İşkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere -Anayasa'nın geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesinin E.2011/223, K.2013/977 sayılı dosyasıyla ilgilidir.),

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Oğuzhan Mert Kaya [1.B.], B. No: 2014/6431, 14/11/2018, § …)
   
Başvuru Adı OĞUZHAN MERT KAYA
Başvuru No 2014/6431
Başvuru Tarihi 12/5/2014
Karar Tarihi 14/11/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, Kara Harp Okulu öğrenciliğinden çıkarılması işlemine karşı açılan davada kusuru bulunduğu ileri sürülen kuruma bilirkişi incelemesi yaptırılması nedeniyle adil yargılanma hakkının, sistematik şekilde onur kırıcı davranışlarda bulunulması nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağının ve oda hapsi cezaları verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (İdare) İhlal Yeniden yargılama
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı İdari hapis (TSK) Zaman Bakımından Yetkisizlik

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 926 Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu 1
2955 Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu 6
10
1602 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu 52
56
2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 20
Yönetmelik 29/9/2011 Gülhane Askeri Tıp Akademisi Yönetmeliği 4
15
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi