TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Y.A. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6454)
|
|
Karar Tarihi: 18/7/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
|
|
GİZLİLİK
TALEBİ KABUL
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Y.A.
|
Vekili
|
:
|
Av. Levent
ÖZÇELİK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; görevlendirme işlemine ilişkin olarak açılan davada
suç isnadı niteliğinde ifadeler kullanılması nedeniyle masumiyet karinesinin,
gizli belgelerin incelettirilmemesi nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin,
temyiz imkânı bulunmaması nedeniyle iki dereceli yargılanma hakkının ve keyfî
karar verilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) astsubay olarak
görev yapmaktadır.
7. Genelkurmay Başkanlığı tarafından sürekli yurt dışı görev
kadrolarının ilan edilmesi üzerine başvurucu, görevlendirme için talepte bulunmuştur.
8. Başvurucunun talepte bulunduğu kadro için bir başka personel
seçilmiştir. Başvurucu, kadroya atanan kişinin gerekli şartları taşımadığını,
kendisinin uyuşmazlık konusu kadro için daha uygun olduğunu belirterek yurt
dışı görevlendirme talebinin kabul edilmemesine ilişkin işleme karşı Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) nezdinde iptal davası açmıştır.
9. AYİM Üçüncü Dairesi (Mahkeme) 20/2/2014 tarihli kararıyla
davayı reddetmiştir. Ret gerekçesinde öncelikle, atanan kişinin radar sınıfında
olmasına karşın astsubay üst karargâh hizmetleri eğitimi almış olması nedeniyle
atama için gereken şartları taşıdığı ifade edilmiştir. Kararda kamu hizmetinin
kamu yararına uygun olacak şekilde yürütülmesinin esas olduğu vurgulandıktan
sonra yurt dışı görev için aday olanların temsil yeteneğine esas olmak üzere
kişisel, ailevi ve mesleki özelliklerinin mevzuattaki kriterlere göre
değerlendirilmesi bakımından idarenin takdir hakkı bulunduğunun altı
çizilmiştir. Bununla birlikte takdir yetkisinin sınırsız olmadığı ve bu
yetkinin objektif esaslar dâhilinde kullanılması gerektiği hatırlatılarak, yurt
dışı sürekli göreve seçilecek personelin TSK'yı temsil yeteneğine sahip olması
ve kendisi ile eşi hakkında menfi hüküm, ceza ve mahkûmiyet kararı gibi herhangi
bir kötü hâlin bulunmaması gerektiğine işaret edilmiştir. Kararın gerekçesinde,
başvurucunun eşinin bölücü terör örgütü mensupları ile ilişkide olduğuna dair istihbari kayıtların bulunduğu yönünde idare tarafından
bildirimde bulunulduğu da belirtilerek bu kapsamda başvurucunun yurt dışı kadro
görevinin gerektirdiği temsil yeteneğine sahip olmadığının değerlendirildiği
ifade edilmiş; sonuç itibarıyla başvurucunun yurt dışı sürekli göreve
atanmamasında takdir yetkisinin kişi ve kamu yararı dengesi gözetilerek
objektif kıstaslara uygun kullanıldığı kanaatine ulaşılması nedeniyle dava
konusu işlemin hukuka uygun olduğu yönünde ret kararı verilmiştir.
10. Başvurucu ret hükmünü 17/4/2014 tarihinde tebellüğ etmesinin
ardından 12/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
11. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Kanunu’nun 52. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
''Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler taraf ve
vekillerine açıktır. Şu kadar ki; mahkeme tarafından getirtilen veya idarece
gönderilen bilgi, belge ve dosyalardan, başka şahıs ve makamların özel
bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğinin korunması veya idarenin
soruşturma metotlarının gizli tutulması maksatlarıyla taraf ve vekillerine
incelettirilmemesi kaydı konulanlar ile personelin özlük dosyasındaki dava
konusu haricindekiler taraf ve vekillerine incelettirilemez.
Taraf ve vekillerine incelettirilemeyecek
nitelikteki bilgi ve belgeler; bulundukları yer itibarıyla taraf ve vekillerine
açık olan diğer evraktan ayrılamaz nitelikte iseler, taraf ve vekillerine
incelettirilecek suretleri, ilgili bölümleri idare tarafından karartılarak
ayrıca gönderilir.
Davacı taraf veya vekili, karartılan veya
verilmeyen bilgi ve belgelerin savunmaya esas teşkil edecek unsurlar olduğu
iddiası ile mahkemeye itiraz edebilir. Yapılan bu itiraz, mahkeme tarafından
incelenerek haklı görülen hususlarda, mahkemenin belirleyeceği çerçevede daha
önce karartılan veya verilmeyen bilgi ve belgeler karşı tarafa
incelettirilebilir.
Bu hükümlere göre elde edilen ve gizlilik
derecesine sahip bilgi ve belgeler, taraf ve vekillerince mahkeme haricinde,
diğer bir maksatla kullanılamaz. Aksine davranışta bulunanlar hakkında ilgili
kanun hükümleri saklıdır.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 18/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
13. Başvurucu; eşinin bölücü terör örgütü mensupları ile ilişki
içinde olduğu yönündeki gerekçenin temelsiz olduğunu, bu ifadelerle kendisi
aleyhine terör örgütü sempatizanı olduğu ve eşiyle örgüt bağlantısı sonucu
evlendiği yönünde ithamda bulunulduğunu belirterek masumiyet karinesinin ihlal
edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
14. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşruluğunun açık olduğu başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
15. Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş
bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır.
Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti asıl olduğundan
suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat
mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya
kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak
nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B.
No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).
16. Masumiyet karinesinin ihlal edilip edilmediği
değerlendirilirken özellikle hukuk ve idari yargılama bakımından üzerinde
durulması gereken önemli hususlardan biri, yargılamayı yapan makamın ilgili
kişiye suç isnat edip etmediğidir.
17. Bireysel başvuruya konu olan süreçte mahkeme tarafından
başvurucuya yönelik bir suç ya da fiil isnadında bulunulmadığı açıktır.
Mahkeme, başvurucunun eşinin terör örgütü mensupları ile ilişkisi olduğuna dair
istihbari kayıtların bulunduğu yönünde idare
tarafından bildirim yapıldığını belirtmiştir. İstihbari
bilginin varlığına yönelik bildirim yapılmış olmasına kararda yer verilmesi
herhangi bir suçun varlığına yönelik kabule vücut vermemektedir. Mahkeme
kararında suça konu bir eylemin gerçekleşip gerçekleşmediği yönünde bir
değerlendirme yapılmamış, suçun varlığına yönelik bir kabul ile hareket
edilmemiştir. Mahkeme tarafından, uyuşmazlık konusu görevin gerektirdiği
nitelikler ve başvurucunun durumu değerlendirilmek suretiyle işlemin hukuka
uygun olduğunun tespit edildiği görüldüğünden masumiyet karinesinin ihlal
edilmediğinin açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
18. Açıklanan gerekçelerle masumiyet karinesinin ihlal
edilmediğinin açık olduğu anlaşılan başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
B. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama
İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; idare tarafından Mahkemeye sunulan belgelerden
örnek almasına izin verilmediğini ve tüm belgeleri inceleyemediğini belirterek
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğini ileri
sürmektedir.
2. Değerlendirme
20. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma
ve adil yargılanma hakkına
sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma
hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde
dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Gökay Dayan, B. No: 2014/12206, 21/9/2017,
§ 21).
21. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine
ilişkin gerekçede, Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerce de
güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği
vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadıyla
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin adil yargılanma hakkının
kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkeye uygun
yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması mümkün değildir (Gökay Dayan, § 22).
22. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usul
hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir
(Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134,
16/5/2013, § 32).
23.Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli
yargılanma hakkı, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara,
gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla
ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir. Bu çerçevede başvuranların
bilirkişi raporunun sonucuna itiraz edememesi ya da delillerle ilgili görüş
bildirmelerine fırsat verilmemesi çelişmeli yargılanma hakkının ihlali olarak değerlendirilebilmektedir
(Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793,
18/9/2014, § 38).
24. Yargılama makamları, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen
iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Bununla
birlikte belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve
gösterilmek istenilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme
yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada geçerli olan
delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup
olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Anayasa
Mahkemesinin görevi başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup
olmadığını değerlendirmektir. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri
ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması
şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve
inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda
delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da
yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi zorunludur (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116,
23/1/2014, § 19).
25. 1602 sayılı mülga Kanun’un 52. maddesinin dördüncü ve devamı
fıkralarında, dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin Mahkemenin belirleyeceği
çerçevede davacı tarafa incelettirilebileceği kural altına alınmıştır.
26. Başvuruya konu olayda dava dosyasında bulunan bilgi ve
belgeler esas alınarak uyuşmazlık hakkında karar verilmiş olup başvurucunun
başvuru formunda da belirttiği gibi talebi üzerine dava dosyasına sunulan bilgi
ve belgeler kendisine incelettirilmiş ve başvurucu, bu belgelere karşı görüş ve
beyanlarını sunma imkânına sahip olmuştur. Ayrıca Mahkeme kararında da
başvurucuya ilişkin olgu ve kanaat belirten idarenin savunmasına esas
belgelerin idareden ara kararı ile istenildiği ve başvuruya incelettirildiği
belirtilmiştir. Diğer yandan davanın hiçbir aşamasında dava dosyasına sunulan
belgelerin değerlendirilmediğine yönelik bir bilgi bulunmamaktadır. Buna göre
AYİM tarafından başvurucuya dosyada mevcut bilgi ve belgelere ilişkin olarak tetkik
ve beyanda bulunma olanağının tanındığı, bu çerçevede başvurucunun yargılamanın
sonucunu etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakılmadığı
anlaşılmıştır. Ayrıca yargılamanın bütünü dikkate alındığında Mahkemece yapılan
uygulamanın tüm süreci adaletten yoksun kılacak şekilde etkilemediği sonucuna
ulaşılmıştır. Sonuç olarak somut olayda silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu
anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
C. İki Dereceli
Yargılanma Hakkına İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu; hükmün yine aynı Mahkeme tarafından denetlendiği
bir karar düzeltme aşaması bulunduğunu, farklı bir yargı merciinin kararı
denetleme imkânı bulunmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin
kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak
koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
30. Sözleşme’ye ek 7 No.lu Protokol’ün
2. maddesinde cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı tanınmış olup
başvuru konusu edilen sürecin ceza yargılamasına ilişkin olmadığı açıktır.
31. Başvurucunun başvuru dilekçesinde ifade ettiği AYİM nezdinde
iki dereceli yargılanma hakkı, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerden olmadığı gibi Sözleşme’nin ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu
protokollerden herhangi birinin kapsamına da girmemektedir (Mahir Akarsu, B. No: 2012/1096, 20/2/2014,
§§ 42-45).
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Diğer İhlal İddiaları
1. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu; Mahkemenin keyfî karar verdiğini, hakkında yapılan
tespitlerin asılsız olduğunu, yerine atanan kişinin gereken şartları
taşımadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmektedir.
2. Değerlendirme
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları dikkate alındığında
şikâyetin karar sonucuna yönelik olduğu anlaşıldığından incelemenin bu kapsamda
yapılması uygun görülmüştür.
35. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki
hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013,
§ 42).
36. Somut olayda iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı incelenerek
ilgili kısımları yukarıda belirtilen (bkz. § 9) gerekçe ile hüküm kurulmuştur.
37. Mevzuatın, somut olayın ve delillerin yorumlanması, yukarıda
anılan ilkeler (bkz. § 35) uyarınca uyuşmazlığı çözmekle görevli Mahkemenin
takdirinde olup bireysel başvuruda değerlendirmeye konu edilemez.
38. Bu hâle göre başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar,
delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup
kararda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının
kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir..
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun gizlilik talebinin kabulüne ve kimlik
bilgilerinin kamuya açık belgelerde GİZLİ TUTULMASINA,
B. 1. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. İki dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Diğer ihlal iddialarının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
18/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.