TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İBRAHİM DURAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6564)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
İbrahim DURAK
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Esin AYDIN – Av. Yılmaz FİDAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 15/10/2008
tarihinde Mardin 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (İş Mahkemesi sıfatıyla) açtığı
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) nezdindeki işçi kaydının iptali davasının makul
sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş, tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 13/5/2014 tarihinde
Mardin 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan
ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca 30/6/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına ve dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
15/9/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının 19/9/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu 15/10/2008
tarihinde Mardin 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (İş Mahkemesi sıfatıyla) açtığı
menfi tespit davasında, SGK nezdinde işçi sıfatı ile kaydının bulunduğunu oysa
1/5/1995 tarihinde Tarım BAĞ-KUR’a kayıt ve tescilinin yapıldığını, bu nedenle
SGK nezdinde işçi sıfatı ile kayıtlı olmasının doğru olmadığını ileri sürerek
var olan kaydın iptalini talep etmiştir.
8. Mardin 1. Asliye Hukuk
Mahkemesi (İş Mahkemesi sıfatıyla) 29/11/2012 tarihli ve E.2008/514, K.2012/622
sayılı kararı ile davanın kabulüne karar vermiş, başvurucunun SGK nezdinde işçi
niteliğinde kaydının olmadığının tespitine ve mevcut kayıtların iptaline
hükmetmiştir.
9. Temyiz incelemesi sonucu
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 27/3/2014 tarihli ve E.2013/4414, K.2014/6071 sayılı
ilâmı ile onama kararı vermiştir.
10. Bu ilam başvurucuya 6/5/2014
tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu, 13/5/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
12. 12/1/2011 tarihli ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 30. maddesi ve 447. maddesinin (1)
numaralı fıkrası, 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.
maddesinin birinci fıkrası, 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi (bkz. Mehmet
Erbek, B. No: 2013/6792, 18/6/2014, §§
16–20).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 13/5/2014 tarih ve 2014/6564 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
14. Başvurucu, 15/10/2008
tarihinde Mardin 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (İş Mahkemesi sıfatıyla) açtığı
SGK nezdindeki işçi kaydının iptali davasının makul sürede sonuçlanmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
15. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi
sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
16. Başvurucu, 15/10/2008
tarihinde Mardin 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (İş Mahkemesi sıfatıyla) açtığı
davanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 38–39).
18. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 41–45).
19. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi
uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede
karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, iş hukukuna dayalı olarak
açılan, SGK nezdindeki işçi kaydının iptali davasının söz konusu olduğu
görülmekle, 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine
göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu
alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (Güher
Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
20. Medeni hak ve yükümlülüklerle
ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı
kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye
başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru
açısından bu tarih, 15/10/2008
tarihidir.
21. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir (Güher Ergun ve Diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Bu kapsamda, somut yargılama faaliyeti açısından
sürenin bitiş tarihinin, İlk Derece Mahkemesi kararının Yargıtay 21. Hukuk
Dairesince onanarak kesinleştiği 27/3/2014 tarihi olduğu anlaşılmaktadır.
22. Makul sürede yargılanma
hakkına ilişkin olarak yapılan değerlendirmede önemli bir ölçüt olan başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği kriteri çerçevesinde, gerek bireylerin ekonomik geleceği gerek
çalışma barışı açısından arz ettiği önem nazara alındığında, iş
uyuşmazlıklarının ivedilikle çözülmesi hususunda yargı organlarının özel bir
itina göstermesi gerekmektedir. Bu nedenle kanun koyucu iş hukukunun çalışanı
koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel
mahkemelerin dışında sözlü yargılama usulüne tabi özel bir iş yargılaması
sistemi ihdas ederek iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün
olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013,
§ 59).
23. 6100 sayılı Kanun’un 447.
maddesiyle daha önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri
yargılama usulleri kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına da
uygulanmak üzere basit yargılama usulü getirilmiştir. Basit yargılama usulü
yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir
incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek
dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013,
§§ 64-65).
24. Başvuruya konu yargılama
süreci incelendiğinde, yargılamanın konusunun, başvurucunun SGK nezdinde işçi
olarak var olan kaydının, daha önce Tarım BAĞ-KUR’lu
olarak kaydının yapıldığı gerekçesiyle, iptali istemi olduğu, yargılamanın, iş
ilişkisinden doğan uyuşmazlıkların niteliği, başvurucu açısından taşıdığı değer
ve başvurucunun davadaki menfaati dikkate alındığında makul görülemeyecek
derecede uzun bir süre olan beş yıl beş ayı aşkın bir sürede sonuçlandığı
anlaşılmaktadır.
25. İlgili yargılama evrakının
incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin İş Mahkemesi önünde
görüldüğü anlaşılmakla, 5521 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile
medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama
faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren
6100 sayılı Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 5521
sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30.
maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya
koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 12).
26. 5521 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede sonuçlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (Hayrettin Ekim, B.
No: 2013/3442, 20/3/2014, §§ 33-55).
27. Başvuruya konu davada yer alan kişi sayısı ve davanın
mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği çerçevesinde
davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar
verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve beş yıl beş ayı aşkın bir
sürede sonuçlanan söz konusu yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin
olduğu sonucuna varılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi
Yönünden
29. Başvurucu, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespiti ile 70.000,00 TL manevi
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
30. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü
mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını
ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
31. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin beş yıl beş ayı aşkın bir sürede sonuçlanan yargılama
süreci nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya
net 4.400,00 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
32. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca
tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
1.706,10 TL
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 4.400,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.