TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MURAT DEMİRKIRAN VE SERPİL BAYRAM BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/6646)
Karar Tarihi: 8/6/2017
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör
Yakup MACİT
Başvurucular
1. Murat DEMİRKIRAN
2. Serpil BAYRAM
Vekili
Av. Yusuf ÇAKMAK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, haksız fiilden kaynaklanan tazminat davasında, ıslah talebinin zamanaşımından dolayı reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının; usul ve kanuna aykırı karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III.OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Bireysel Başvurudan Önceki Süreç
8.Başvurucular, 30/8/1999 tarihinde Adana-Tarsus otobanında geçirdikleri trafik kazasında yaralanmışlar, kazaya neden olduğunu iddia ettikleri F.K.ye ve aynı zamanda sigorta şirketine karşı 12/4/2000 tarihinde Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davası açmışlardır.
9. Yine başvurucular 14/6/2007 tarihinde Adana 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde araç sürücüsü F.K.ya karşı maddi tazminat davası açmış, bu dosya Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasıyla birleştirilmiştir.
10. Yargılamada 30/3/2009 tarihinde kesin sağlık raporları alınmış, hesapbilirkişisinin 22/2/2011 tarihli raporunda maddi zarar miktarları tespit edilmiştir.
11. Başvurucular 28/3/2011 tarihli dilekçelerinde, bilirkişi raporunda tespit edilen zarar miktarlarına göre davayı ıslah etmişlerdir.
12. Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 7/4/2011 tarihli kararında, başvurucuların davalı F.K.ya karşı açtıkları manevi tazminat talebini kısmen kabul etmiş, sigorta şirketinin poliçe kapsamına göre manevi tazminat yönünden sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle davalı açısından manevi tazminat talebini reddetmiştir. Başvurucu MuratDemirkıran açısından 1.527,56 TL tedavi bedeli, 2.000 TL iş gücü kaybı, 440,64 TL iki aylık gelir kaybı olmak üzere toplam 3.968,20 TL; başvurucuSerpil Bayram açısından 1.500 TL iş gücü kaybı, 500 TL tedavi bedeli olmak üzere 2.000 TL ve her iki başvurucu için toplam 5.968,20 TL tazminattan davalı sigorta şirketinin poliçe limitinden kalan sorumluluğu dikkate alınarak 3.440 TL'sinin davalı sigorta şirketinden ve davalı F.K.den tahsiline, kalan 2.528,20 TL maddi tazminatın davalı F.K.den tahsiline karar vermiş; başvurucuların fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin ıslah ile arttırılan miktarını isezamanaşımı nedeniyle reddetmiştir.
13. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 9/10/2012 tarihli ilamında belirtilen "1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı Fehmivekilinin tüm, davacılar vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sairtemyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davalı sigorta şirketinin29/12/2005tarihinde davacılara ödediği 11.560 TL (3.000 + 8.560 TL)'nin ödeme kalemi tespit edilmeden mahkemece bu ödemenin iş göremezlik/tedavi gideri kaleminden olduğunun kabulü ile bu zararlara ait 15.000 TL olan poliçe limitinden mahsubuna ve davalı sigorta şirketinin bakiye limit 3.440 TL den sorumlu olduğuna karar verilmesi isabetli değildir. Mahkemece yapılacak iş davalı sigorta tarafından yapılan 11.560 TL'lik ödemenin hangi kalemden yapıldığının tespiti ile hasıl olacak sonuca göre karar vermekten ibarettir." gerekçe ile kısmen bozulmuştur.
14. Başvurucuların karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 6/2/2014 tarihli kararında belirtilen "Yargıtay ilamı, davacı vekiline 11/1/2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup, davacı vekili karar düzeltme dilekçesini 15 günlük yasal karar düzeltme süresi geçtikten sonra 15/3/2013 günü vermiştir. Bu nedenle davacının karar düzeltme isteminin... süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir." gerekçe ile reddedilmiştir.
15. Ret kararı 21/4/2014 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiş, 14/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
B.Bireysel Başvurudan Sonraki Süreç
16. Mahkeme kararının kısmen bozulması üzerine 12/5/2016 tarihinde yeniden yapılan yargılama sonucunda verilen kararda, Mahkemenin 7/4/2011 tarihli ilamının E.2000/334 sayılı asıl davadaki manevi tazminat ve Adana 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2007/241 sayılı davasında başvurucuların maddi tazminat talepleri yönünden kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, E.2000/334 sayılı dosyası açısından başvurucuların maddi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
17. Karar 29/6/2016 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiş ve 16/7/2016 tarihinde temyiz edilmeksizinkesinleşmiştir.
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 8/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucular, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
22. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
23. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde 12/4/2000 tarihinde Adana 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde 14/6/2007 tarihinde açılan ve Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde birleşterilen tazminat davalarında Mahkemenin 7/4/2011 tarihinde asıl davayı başvurucular açısından kısmen kabul ettiği, temyiz üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 9/10/2012 tarihli kararı ile hükmün kısmen bozulduğu ve karar düzeltme talebinin 6/2/2014 tarihinde reddedildiği, bozma kararının ardından yapılan yargılamada Mahkemenin 12/5/2016 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verdiği, kararın temyiz edilmeksizin 16/7/2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu nedenle yargılamanın bu kadar süre uzamasını gerektirecek nitelikte karmaşık özelliği bulunmayan ve başvurucuların yargılamanın uzamasında önemli bir etkisinin de tespit edilmediği başvuru konusu davada yaklaşık 16 yıl 3 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
25. Başvurucular, başvuruya konu tazminat davasının, ceza davasının geç açılması nedeniyle sürüncemede bırakıldığını ve yargılamanın uzun sürdüğünü, yargılamanın gereksiz yere uzatılmasından dolayı zarar miktarını tespit eden bilirkişi raporunun geç alındığını, bedensel zararlarının ve buna bağlı iş gücü kaybının on bir yıl süren yargılama sonucunda alınan bilirkişi raporu ile belirlenebildiğini, tespit edilen zarar miktarına göre ıslah talebinde bulunduklarını ancak taleplerinin zamanaşımı nedeniyle reddedildiğini, kaza sonucumeydana gelen yaralanmanın süreklilik arzettiğini, bu durumun raporlarla da sabit olduğunu, bu açıdan zamanaşımının kesilerek sürecin kesin raporla birlikte yeniden başlaması gerektiğini, bu yönüyle kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek Anayasa’nın 10. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan eşitlik ilkesi ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
26.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası gereği başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuru yapılması gerekir.
27. Somut olayda başvuru konusu davada Mahkemenin 7/4/2011 tarihli kararında, asıl dava açısından başvurucuların maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabul edildiği yine ıslah talebinin zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle reddedildiği, birleşen dosyada ise başvurucuların maddi tazminat taleplerinin kabul edildiği anlaşılmıştır. Temyiz üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 9/10/2012 tarihli kararında, başvurucuların maddi tazminat talebinde, davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğu miktarla ilgiliolarak hüküm bozulmuş, bozma kapsamı dışında kalan diğer hususlara ilişkin başvurucular ve davalı tarafın temyiz itirazları reddedilmiştir. Başvurucuların karar düzeltme talebi ise aynı Dairenin 6/2/2014 tarihli kararıyla süre aşımı nedeniyle reddedilmiştir. Dolayısıyla başvurucular açısından nihai nitelikte olan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 9/10/2012 tarihli kararının başvurucular tarafından öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içerisinde bireysel başvuruda bulunulması gerektiği anlaşılmaktadır. Dairenin 9/10/2012 tarihli kararının 11/1/2013 tarihinde başvuruculara tebliğ edildiği, başvurucuların bu tarihten itibaren en geç 11/2/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunması gerektiği halde 14/5/2014 tarihindebaşvuruda bulundukları anlaşılmıştır. Bu açıdan başvurucuların makul sürede yargılanma hakkı dışında ileri sürdükleri diğer ihlal iddialarını süresi içerisinde Anayasa Mahkemesinin önüne getirmediği sonucuna varılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
29.6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonund a, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
30. Başvurucular, ihlalin tespiti ile bedensel olarak uğranılan iş gücü kaybından doğan tazminat haklarının verilmesini talep etmişlerdir.
31. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
32. Başvurucuların iş gücü kaybından doğan tazminat haklarının verilmesitalebinin maddi tazminata yönelik olduğu, makul sürede yargılanma hakkının ihlalinin tespit edildiği durumlarda buna ilişkin giderimin manevi tazminat ile sağlanabileceği, başvurucuların manevi tazminat talebinde bulunmadıkları anlaşıldığından başvurucular lehine tazminata karar verilmesi mümkün değildir.
33. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç, 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Talep olmadığından başvurucular lehine manevi tazminata KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
D. 206,10 TL harç, 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2014/108, K.2016/248) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.