TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FEYZİ YAVUZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/667)
|
|
Karar Tarihi: 9/3/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Feyzi YAVUZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Taha
Necati YAVUZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, avukat olan başvurucu tarafından vekâleten
kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davasında lehe hükmedilen
nispi vekâlet ücretinin karar düzeltme aşamasında maktu olarak değiştirilmesi
nedeniyle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ve
55. maddesinde düzenlenen ücrette adalet sağlanması ilkesinin ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/1/2014 tarihinde İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/9/2014 tarihinde,
oybirliği sağlanamaması nedeniyle başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvurucu avukat olup E.B. ve arkadaşları adına vekâleten
İstanbul Büyükşehir Belediyesi aleyhine 30/11/2010 tarihinde Kadıköy 1. Asliye
Hukuk Mahkemesinin (sonrasında kapatılarak İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk
Mahkemesine devredilen) 2010/357 esas sayılı dava dosyasında kamulaştırmasız el
atma nedeniyle tazminat davası açmıştır.
5. Başvurucunun yine aynı kişiler adına vekâleten aynı Mahkemenin
2011/251 esas sayılı dava dosyasında 17/5/2011 tarihinde kamulaştırmasız el
atma nedeniyle açtığı tazminat davası da bu dava ile birleştirilerek yapılan
yargılama neticesinde İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesi, 18/9/2012
tarihli ve E.2010/537, K.2012/357 sayılı kararı ile asıl davanın kabulüne,
birleşen davanın ise kısmen kabulüne ve kısmen reddine, asıl dava yönünden
38.479,80 TL'nin, birleşen dava yönünden ise 7.764,16 TL'nin davalıdan
tahsiline, yine asıl dava yönünden 4.500 TL ve birleşen dava yönünden ise 950
TL tutarındaki nispi vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
karar verilmiştir.
6. Temyiz edilen karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 14/3/2013
tarihli ve E.2012/26532, K.2013/4437 sayılı ilamıyla onanmıştır.
7. Karar düzeltme talebi üzerine aynı Dairenin 18/11/2013
tarihli ve E.2013/15290, K.2013/19929 sayılı ilamıyla "4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun geçici 6. maddesinde değişiklik yapan
ve 11/06/2013 tarihinde yürürlüğe giren 24/5/2013 tarihli ve 6487 sayılı
Kanun'un 21. maddesi ile 'kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat
davalarında mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel
tespit davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir. ... açılan ve
kesinleşmeyen davalarda da uygulanır.' hükmünün getirilmiş olduğu
gözetildiğinde, harç ve vekalet ücretininmaktu olarak
hüküm altına alınması gerektiği" belirtilerek temyiz edilen
kararın hüküm fıkrasının vekâlet ücretine ilişkin (A) bendinin (3) numaralı
fıkrasındaki 4.500 rakamı çıkarılarak yerine 1.200 rakamı yazılmak suretiyle
hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
8. Karar, davacıların vekili sıfatı nedeniyle başvurucuya
15/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
9. Başvurucu 16/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
10. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun “Yargılama giderlerinin kapsamı”
kenar başlıklı 323. maddesi şöyledir:
“Yargılama giderleri şunlardır:
…
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak
vekâlet ücreti.
…”
11. 6100 sayılı Kanun’un “Yargılama
giderlerinden sorumluluk” kenar başlıklı 326. maddesi şöyledir:
"(1) Kanunda yazılı hâller dışında,
yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar
verilir.
(2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı
çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre
paylaştırır.
(3) Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise
mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar
verebilir."
12. 6100 sayılı Kanun’un “Vekâlet
ücretinin taraf lehine hükmedilmesi” kenar başlıklı 330. maddesi
şöyledir:
“Vekil ile takip edilen davalarda mahkemece,
kanuna göre takdir olunacak vekâlet ücreti, taraf lehine hükmedilir.”
13. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlık ücreti” kenar başlıklı 164.
maddesi şöyledir:
“Avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının
karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder.
…
Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak
karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin
borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.”
14. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na
18/6/2010 tarihli ve 5999 sayılı Kanun'la eklenen geçici 6. maddenin, 6487
sayılı Kanun'un 21. maddesiyle eklenen yedinci fıkrası ile 10. fıkrasının
ilgili kısımları şöyledir:
"Bu madde kapsamında açılan davalarda
mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekâlet ücretleri bedel tespiti
davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.
.
.Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm
davalara uygulanır. Kararı kesinleşen davalara ise, bu maddenin yalnızca
sekizinci fıkra hükümleri uygulanır."
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 9/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, İlk Derece Mahkemesi tarafından nispi olarak
belirlenerek vekil olarak temsil ettiği davacı lehine hükmedilen 4.500 TL
tutarındaki vekâlet ücretinin, 6487 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kanun'un
geçici 6. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle karar düzeltme aşamasında
1.200 TL olarak (maktu) belirlenmesi nedeniyle Anayasa'nın 35. ve 55.
maddelerinde tanımlanan haklarının ve ilkelerin ihlal edildiğini ileri sürmüş;
5.450 TL dava vekâlet ücreti ve 6.990 TL icra vekâlet ücreti olmak üzere
tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
17. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un, “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek
Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
18. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru hakkına sahip olanlar” kenar başlıklı 46. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı
doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir”
19. 6216 sayılı Kanun'un
"Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" başlıklı 46.
maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin
(1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön
koşullar, başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü
eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun "güncel bir hakkının ihlal edilmesi",
bu ihlalden dolayı kişinin "kişisel
olarak" ve
"doğrudan" etkilenmiş olması ve bunların sonucunda
başvurucunun kendisinin "mağdur"
olduğunu ileri sürmesidir (Onur Doğanay,
B. No: 2013/1977,9/1/2014, § 42).
20. Bu üç temel koşula ilave olarak 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı"
başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesine ancak
Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller
kapsamındaki herhangi birinin ihlal edildiği iddiasıyla başvurulabilir. Buradan
çıkan sonuca göre Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerden, Sözleşme ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller
kapsamında bir hakkı doğrudan etkilenmeyen kişi "mağdur" statüsü
kazanamaz (Onur Doğanay, § 43).
21. Başvuruya konu kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat
istemine ilişkin İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davanın
mahiyeti gereği, hukuk yargılamasına ilişkin usul kurallarının dolayısıyla 6100
sayılı Kanun’un hükümlerinin esas alınacağı kuşkusuzdur.
22. 6100 sayılı Kanun'un 326. maddesinde, kanunda yazılı hâller
dışında, yargılamagiderlerinin, aleyhine hüküm
verilen taraftan alınmasına karar verileceği kurala bağlanmıştır. Anılan hüküm
uyarınca yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilmesiyle
haksız ya da hukuka aykırı iş ya da işlemler nedeniyle maddi bir külfete
katlanan şahsın zararının giderilmesi amaçlanmaktadır. Diğer bir ifadeyle
yapılan yargılama giderleri, aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilmek
suretiyle bir davanın tarafı olan kişinin, yapılan yargılama sonunda haklı çıkması
hâlinde söz konusu yargılama nedeniyle yaptığı giderlerin kendisine iade
edilmesi ve böylece hakkına tamamen kavuşması amaçlanmaktadır. Vekâlet ücreti
de davada haksız çıkan tarafın, diğer tarafı vekil tutmak zorunda bırakmış
olması nedeniyle yargılama gideri olarak sayılmıştır.
23. 6100 sayılı Kanun’un 330. maddesinde de açıkça takdir
olunacak vekâlet ücretine taraf lehine karar verileceği ifade edilmiştir.
24. Öte yandan 1136 sayılı Kanun’un 164. maddesinin beşinci
fıkrasında yer alan “Avukatla iş sahibi
arasında aksine yazılı sözleşme bulunmadıkça tarifeye dayanarak karşı tarafa
yüklenecek avukatlık ücreti avukata aittir.” hükmü, 02/05/2001
tarihli ve 4667 sayılı Kanun’un 77. maddesiyle yapılan değişiklikle “dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı
tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir.” şeklinde
değiştirilmiştir.
25. Vekâlet ücreti, savunma hakkının en önemli parçası olan
hukuki danışmanlık görevinin, konunun uzmanı hukukçular tarafından yapılmasının
doğal bir sonucudur. Avukatların mesleklerini serbestçe ve herhangi bir kaygı
olmadan yapabilmeleri için yaptıkları hizmetin karşılığı olan makul bir ücret
almaları gerekir. Ancak vekâlet ücretinin davayı takip eden avukata ait olduğu
yasal güvence altına alınmış olsa da bu durum avukatlık ücretinin vekil ile
müvekkil arasındaki bir iç sorun olma niteliğini ve avukatlık ücretinin kişisel
hak olma özelliğini değiştirmemektedir (AYM, E.2004/8, K.2004/28, 3/3/2014).
26. 6100 sayılı Kanun'un 330. maddesinin gerekçesinde, genel
hükümlere göre avukat ile iş sahibi arasında düzenlenen vekâlet sözleşmesi
çerçevesinde avukatın aldığı ücretten farklı olarak vekâlet ücretinin, davada
haklı çıkan tarafın davasını vekille takip etmesi durumunda diğer yargılama
giderlerinin dışında lehine hükmedilen bir tutar olduğu, bu ücretin, Avukatlık
Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanacağı ve yargılama giderleri kapsamında
olduğu belirtilmiştir. Maddenin gerekçesinde ayrıca 1136 sayılı Kanun’un 164.
maddesinin beşinci fıkrasında geçen “Vekâlet
ücreti avukata aittir.” hükmünün kararın taraflar için oluşturulduğu
ve onların lehlerine ve aleyhlerine sonuç yaratacağı prensibinin uygulanmasına
engel olmadığı, 1136 sayılı Kanun’daki hükmün avukat ile müvekkil arasındaki
hukuki ilişkide geçerli olacağı, düzenlemede geçen vekâlet ücretinin avukatla
müvekkili arasında yapılan sözleşmede geçen ücret olmadığı, mahkemece taraf
lehine hükmedilen yargılama giderleri kapsamında bir ücret olduğu
belirtilmiştir (Atilla İnan, B.
No: 2012/615, 21/11/2013, § 26).
27. 6100 ve 1136 sayılı Kanun'ların
bahsedilen hükümleri önceki ve sonraki kanun ilişkisi çerçevesinde
incelendiğinde ise 6100 sayılı Kanun’un 1136 sayılı Kanun’dan daha yeni tarihli
olduğu ve üstelik 6100 sayılı Kanun’un 330. maddesinin gerekçesinde 1136 sayılı
Kanun’un 164. maddesinin nasıl anlaşılması gerektiği izah edilerek bir anlamda
164. maddenin beşinci fıkrası hükmünün anlamının değiştirildiği
anlaşılmaktadır. Konu özel ve genel kanun ilişkisi çerçevesinde incelendiğinde
ise 1136 sayılı Kanun’un adından da anlaşılacağı üzere avukatlık mesleği
konusunda özel kanun olduğu, bunun yanında 6100 sayılı Kanun’un “Yargılama Giderleri ve Adli Yardım” başlıklı
yedinci kısmında mahkemelerce hükmedilen vekâlet ücretiyle ilgili hükümlerin
yer aldığı dolayısıyla yargılama gideri olan ve mahkemelerce hükmedilen vekâlet
ücreti konusunda özel kanunun da 6100 sayılı Kanun olduğu görülmektedir (Atilla İnan, § 27).
28. Her ne kadar 1136 sayılı Kanun'un 164. maddesinin beşinci
fıkrasında dava sonunda karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin avukata ait
olacağı belirtilmiş ise de bu madde avukat ile iş sahibi arasındaki ilişki
açısından uygulama alanı bulur. Yargıtay da mahkemelerce hükmedilen vekâlet
ücretinin yargılama giderlerinden olup tarafların hak ve yükümlülükleri
kapsamında olduğunu ve 1136 sayılı Kanun’un 164. maddesinde yer alan söz konusu
hükmün ise vekille asil arasında çıkması muhtemel uyuşmazlıkları düzenlemek
amacıyla öngörüldüğünü belirtmiştir.
29. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 7/4/2004 tarihli ve
E.2004/12-213, K.2004/215 sayılı kararı şöyledir:
“HUMK'nın 423/6.
maddesinde avukatlık ücreti, yargılama giderleri arasında sayılmıştır. Aynı
Yasa'nın 424. maddesinde de yargılama gideri olarak hükmolunan avukatlık
ücretinin ancak (yargılamanın tarafları) arasında geçerli olacağı
belirtilmiştir. Ayrıca, 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 164/son maddesinde;
(dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet
ücreti avukata aittir.) hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm vekil ile müvekkil
arasında çıkacak ve iç ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlıkları düzenlemek amacıyla
öngörülmüştür. Somut olayda alacaklı, müvekkili lehine hükmedilen vekâlet
ücretini kendi adına, karşı taraf olan T. H... B...'ndan genel haciz yoluyla talep etmektedir. Yukarıda
açıklandığı üzere ilamdaki vekâlet ücreti vekille asil arasındaki iç ilişkiyi
ilgilendirdiğinden vekil ancak alacaklı asil adına vekâlet ücreti alacağını
borçludan isteyebilir.” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29/4/2015 tarihli ve
E.2013/12-2065, K.2015/1291 sayılı kararı da benzer yöndedir.
30. Bu durumda 6100 sayılı Kanun ve yerleşik yargısal
içtihatlara göre, mahkemelerin yargılama giderleri kapsamında hükmettikleri vekâlet
ücretinin, taraflar lehine bir hak ya da aleyhine bir yükümlülük doğurduğu
anlaşılmaktadır (Atilla İnan, §
29).
31. AİHM de bir başvurucunun, kendisinin taraf olmadığı
yargılamada gerçekleşen bir ihlale ilişkin olarak, o yargılamada taraflardan
birinin temsilcisi olarak hareket etmiş olsa bile şikâyette bulunamayacağını
vurgulamıştır (Nespala/Çek Cumhuriyeti (k.k.),
B. No: 68198/10, 24/10/2013).
32. Anayasa ve 6216 sayılı Kanun’un yukarıda bahsedilen
hükümleri gözönüne alındığında bireysel başvuruda
bulunacakların, başvuruya konu kamu gücü işlemi, eylemi ya da ihmalinden
kişisel olarak doğrudan etkilenmiş olmaları gerekir.
33. Hukuk yargılamasında avukatla temsil edilip de davası lehine
sonuçlananlar için hükmedilen vekâlet ücreti, 6100 sayılı Kanun ve yerleşik
yargısal içtihatlara göre davada tarafı temsil eden avukatın değil, davası
lehine sonuçlanan tarafın güncel ve kişisel bir hakkı olacaktır (Atilla İnan, § 33).
34. Başvuru konusu olayda başvurucu, ihlal iddiasına konu hukuk
yargılamasında davanın tarafı olmayıp davanın taraflarından davacı yanın
avukatı olduğundan ve davanın konusu vekâlet ücreti olmadığından vekâlet
ücretinin yargılama devam ederken yapılan yasal değişiklik nedeniyle nispi
yerine maktu vekâlet ücreti olarak belirlenmesi, başvurucunun güncel ve kişisel
bir hakkını doğrudan etkilememiştir. Bir başka ifadeyle başvurucu somut davada
nispi yerine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi işleminin mağduru değildir. Bu
işlemden dolaylı olarak etkilenmek başvurucuya mağdur statüsü kazandırmaz. Bu
durumda söz konusu işlemin başvurucunun haklarına bir müdahale oluşturduğu
söylenemez. İşlemin mağduru olmayan başvurucunun, bu işlem aleyhine bireysel
başvuru yapma hakkı bulunmamaktadır (Atilla
İnan, § 34; Tuğba Arslan [GK],
B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 30).
35. Açıklanan gerekçeyle başvurucunun mağdur sıfatı taşımadığı
anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun kişi bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
9/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.