logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Ali Öztürk ve diğerleri [2.B.], B. No: 2014/6837, 28/9/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ALİ ÖZTÜRK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/6837)

 

Karar Tarihi: 28/9/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör Yrd.

:

Tuğba YILDIZ

Başvurucular

:

1. Mehmet Ali ÖZTÜRK

 

 

2. Abiddin ÖZKUL

 

 

3. İsmail ÖZKUL

Vekili

:

Av. Celal TEMEL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurular, terör olayı nedeniyle köyün terk edilmeye mecbur kalınması sonucu 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvurular ile açılan davaların reddedilmesi ve makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 15/5/2014 tarihinde İzmir Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 18/7/2014 tarihinde, başvuruların kabul edilebilirlik incelemelerinin Bölümler tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 5/6/2015 tarihinde, başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 9/7/2015 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvurular hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

6. Komisyon tarafından 11/6/2014 tarihinde, ekli tablonun A satırında başvuru numaraları belirtilen dosyaların konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2014/6837 başvuru numaralı dosya ile birleştirilmesine, incelemenin 2014/6837 başvuru numaralı dosya üzerinden yürütülmesine ve diğer bireysel başvuru dosyalarının kapatılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucular, Mardin ili Kızıltepe ilçesi Ülker köyü Aysun mezraasında ikamet etmekte iken 1994 yılında meydana gelen terör olayları ile köy koruculuğunu da kabul etmemeleri neticesinde köyün boşaltılmasıyla yerleşim yerlerinden göç etmek zorunda kaldıklarını iddia etmişlerdir.

9. Başvurucular, ekli tablonun C satırında belirtilen tarihlerde 5233 sayılı Kanun kapsamına giren zararlarının karşılanması talebiyle Mardin Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuşlardır.

10. Ekli tablonun D satırında tarih ve sayıları belirtilen Komisyon kararlarında, bilirkişi tespitleri uyarınca ve Komisyon tarafından 5233 sayılı Kanun uyarınca yazılı olarak istenildiği hâlde başvurucuların iddiasını kanıtlayacak hiçbir gerçekçi, inandırıcı bilgi, belge ve kanıt ibraz edilmediği gerekçesiyle ve taleplerin Kanun kapsamına girmediğinden bahisle reddine karar verilmiştir.

11. Başvurucular tarafından Komisyon kararına karşı Mardin İdare Mahkemesinde iptal davası açılmıştır.

12. Belirtilen Komisyon kararları aleyhine başvurucular tarafından açılan iptal davalarında, ekli tablonun E satırında tarihleri gösterilen Mardin İdare Mahkemeleri kararları ile dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Kararların gerekçelerinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Uyuşmazlık konusu olayda, Kızıltepe ilçesi Ülker Köyü Aysun Mezrası'nda yapılan keşifve bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen 5/11/2009 tarihli İnşaat Bilirkişi Raporu'nda, (davacı Mehmet Ali Öztürk 'ün 30 m²'lik alana sahip bir katlı kerpiçten yapılmış evi ile 6 m²'likalana sahip bir adet ahırının, davacı İsmail Özkul'un 30 m²'lik alana sahip bir katlı kerpiçten yapılmış evi ile 12 m²'likalana sahip bir adet samanlığının, davacı Abiddin Özkul'un 30 m²'lik alana sahip bir katlı kerpiçten yapılmış evinin) bulunduğu hususu tespit altına alınmıştır.

Bu durumda, her ne kadar dava konusu işlemle davacının tazminat başvurusunda bulunduğu evin, hazine arazisi olan köy boşluğundaki harman yerinde bulunduğundan bahisle davacının tazminat istemi reddedilmiş ise de, 5/11/2009 tarihli İnşaat Bilirkişi Raporu ile davacının anılan mezrada (Mehmet Ali Öztürk 'ün 30 m²'lik alana sahip bir katlı kerpiçten yapılmış evi ile 6 m²'likalana sahip bir adet ahırının, İsmail Özkul'un 30 m²'lik alana sahip bir katlı kerpiçten yapılmış evi ile 12 m²'likalana sahip bir adet samanlığının, Abiddin Özkul'un 30 m²'lik alana sahip bir katlı kerpiçten yapılmış evinin) bulunduğu ve mezranın boş kaldığı yıllarda bahse konu taşınmazların zarar gördüğü hususunda kuşku bulunmadığı anlaşıldığından davacıya ait taşınmazların köy boşluğunda bulunmasının tazminat isteminin reddini gerektirmeyeceği,... eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olduğu anlaşılan dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamıştır."

13. İdare Mahkemelerinin iptal kararları üzerine Komisyon tarafından ekli tablonun F satırında tarih ve sayıları gösterilen kararlarla başvurucuların taşınır ve taşınmazlarına ilişkin Mehmet Ali Öztürk'e 1.251,60 TL, İsmail Özkul'a 985,50 TL, Abiddin Özkul'a 1.123,50 TL ödenmesine karar verilmiştir.

14. Belirtilen Komisyon kararlarındaki tazminat miktarları az bulunarak başvurucular tarafından tekrar açılan iptal davalarında, ekli tablonun G satırında tarihleri gösterilen Mardin İdare Mahkemeleri kararları ile davaların reddine hükmedilmiştir. Kararların gerekçelerinin ilgili kısmı şöyledir:

"...davacının 5233 sayılı Kanun kapsamında ki zararlarının tazmini istemiyle yapmış olduğu başvuru üzerine, mahallinde yapılan keşif sonucu davacının Aysun Mezrasında sadece (Mehmet Ali Öztürk 'ün 30 m²'lik alana sahip bir katlı kerpiçten yapılmış evi ile 6 m²'likalana sahip bir adet ahırının, İsmail Özkul'un 30 m²'lik alana sahip bir katlı kerpiçten yapılmış evi ile 12 m²'likalana sahip bir adet samanlığının, Abiddin Özkul'un 30 m²'lik alana sahip bir katlı kerpiçten yapılmış evinin) bulunduğunun, başkaca malvarlığının bulunmadığının tespit edilmiş olması, dava konusu işlemle de tespit doğrultusunda tazminat önerilmiş olması karşısında, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır."

15. Başvurucuların temyizi üzerine ekli tablonun H satırında gösterilen tarihlerde Danıştay Onbeşinci Dairesi ilamları ile kararların usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararların bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği belirtilerek hükümlerin onanmasına karar verilmiştir.

16. Başvurucular tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuş, ekli tablonun I satırında belirtilen tarihlerde karar düzeltme talepleri Danıştay Onbeşinci Dairesinin ilamları ile reddedilmiştir.

17. Karar düzeltme isteminin reddi kararları başvuruculara tebliğ edilmiş ve başvurucular muhtelif tarihlerde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

B. İlgili Hukuk

18. 5233 sayılı Kanun’un 2., 6., geçici 1., geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K. 2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-28).

19. 5233 sayılı Kanun'un 1. maddesi şöyledir:

"Bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir."

20. 5233 sayılı Kanun'un 4. maddesi şöyledir:

“Zarar tespit komisyonları illerde; bu Kanun kapsamında yapılacak başvurular üzerine on gün içinde kurulur. Komisyon, bir başkan ve altı üyeden oluşur. Valinin görevlendireceği vali yardımcısı komisyonun başkanı; maliye, bayındırlık ve iskân, tarım ve köyişleri, sağlık, sanayi ve ticaret konularında uzman ve o ilde görev yapan kamu görevlilerinden vali tarafından belirlenecek birer kişi ile baro yönetim kurulunca baroya kayıtlı olanlar arasından görevlendirilecek bir avukat komisyonun üyesidir. Komisyonun başkan ve üyeleri her yıl ocak ayının ilk haftasında yeniden belirlenir. Eski üyeler yeniden görevlendirilebilirler. İş yoğunluğuna göre aynı ilde birden fazla komisyon kurulabilir.”

21.5233 sayılı Kanun'un 7. maddesi şöyledir:

"Bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla karşılanabilecek zararlar şunlardır:

a) Hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar.

b) Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri.

c) Terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından

kaynaklanan maddî zararlar."

22. 5233 sayılı Kanun'un 8. maddesi şöyledir:

"7 nci maddede belirtilen zararlar, zarar görenin beyanı, adlî, idarî ve askerî mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde tutularak olayın oluş şekli ve zarar görenin aldığı tedbirlere göre, zarar görenin varsa kusur veya ihmalinin de göz önünde bulundurulması suretiyle,hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile belirlenir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 28/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

24. Başvurucular, ikamet ettikleri Mardin ili Kızıltepe ilçesi Ülker köyü Aysun mezraasında 1994 yılında terör olaylarının yoğunlaşması ve kendilerine köy korucusu olma ya da köyden ayrılma hususunda baskı yapılması nedenleriyle köyden ayrılmak zorunda kaldıklarını, 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptıkları talep neticesinde hükmedilen tazminat miktarlarının zararlarını karşılamadığını, mal varlıklarının zarara uğradığını, Komisyonların eksik ve hatalı inceleme yaptığını, zarar tespiti yapan Komisyonun bir yargı kurumu olmadığını, İdare Mahkemesinin duruşmasız yargılama yaptığını, tarafları dinlemediğini, keşif yapılmadığını, sadece Valiliğin gönderdiği belgelere göre karar verildiğini, yapılan yargılamaların çok uzun sürdüğünü, manevi zararların karşılanmadığını belirterek Anayasa’nın 10., 14., 35., 36. ve 40. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmişler; maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.

B. Değerlendirme

25. Başvuruformları ve ekleri incelendiğinde başvurucular, 5233 sayılı Kanun kapsamındaki zararlarının tazmini amacıyla açtıkları davaların reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 10., 14., 35., 36. ve 40. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların ihlal iddiaları aşağıdaki başlıklar altında incelenmiştir:

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Çelişmeli Yargılama ve Silahların Eşitliği İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

26. Başvurucular Mahkemenin duruşmasız yargılama yaptığını, tarafları dinlemediğini, keşif yapmadığını, sadece Valiliğin gönderdiği belgelere göre karar verdiğini belirtmiş; bu nedenle çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

27. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda, çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiği iddiası daha önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlarında, başvurulara konu tazminat taleplerinin 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanıp karşılanmayacağı noktasında Danıştay tarafından ihdas edilen içtihadi kriter olan “yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması” ölçütünden yararlanıldığı, bu hususun tespiti için de bir kısım idari birimden gelen tahkikat sonuçlarına dayanıldığı, bu belgelerin ve içeriklerinin Komisyon ya da İlk Derece Mahkemesi kararlarına aktarıldığı, bu suretle ilgili belgeler ve içeriklerine en geç İlk Derece Mahkemesi kararıyla başvurucuların vakıf olduğu tespit edilmiştir. Başvurucuların, temyiz ve karar düzeltme talep dilekçelerinde bu belgeler ışığında yapılan tespitlere karşı itiraz ve savunmalarını ileri sürme imkânlarının bulunduğu, başvurucular tarafından ibraz edilen delil ve beyan dilekçeleri kapsamında Mahkemelerce, idare ve başvurucular tarafından sunulan belgeler değerlendirilerek başvuruculara dava malzemesine ilişkin olarak tetkik ve beyanda bulunma olanağının tanındığı, bu çerçevede başvuru dosyaları kapsamından başvurucuların yargılamanın sonucunu etkileyecek usuli bir imkândan mahrum bırakılmadığı anlaşıldığından başvuruların bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir (Mesude Yaşar, B. No: 2013/2738, 16/7/2014, §§ 74-76; Cahit Tekin, B. No: 2013/2744, 16/7/2014, §§ 70-72).

28. Somut başvurularda yukarıda değinilen ilkeler ışığında yapılan incelemelerde, başvurucuların usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakılmadığı ve başvurucular açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön de bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

29. Açıklanan nedenlerle başvurucuların çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiği iddialarının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia

30. Başvurucular Komisyonlarca verilen kararın akabinde açtıkları davadan sonuç alamadıklarını, göç etmeye mecbur kalmaları nedeni ile mal varlıklarına ulaşamadıklarını, zararlarının yeterli oranda tazmin edilmediğini belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyetçi olmuş; yargılama sürecinde yapılan incelemeler ve lehine olmayan yargı kararı temeline dayandırıldığı tespit edilen bu iddiaların Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

31. Başvurucular yargılamanın adil olmadığı iddiası kapsamında ayrıca iddialarının esastan incelenmediğini, yeterli araştırmanın yapılmadığını, yaşanan olaylar neticesinde güvenlik nedeniyle göç etmeye mecbur kaldıklarını, oluşan zararları için yeterli bir giderim imkânının kendilerine sağlanmadığını iddia etmişlerdir.

32. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 24).

33. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, § 26).

34. Başvurucular, maddi vakıa ve delillerin hatalı takdiri neticesinde zararlarının yeterli oranda karşılanmadığını, bu kapsamda Derece Mahkemelerince delillerin takdirinin hatalı ve hükmün sonuç itibarıyla hukuka aykırı olduğunu belirtmekte olup başvurucuların iddialarının özünün Derece Mahkemelerince delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

35. Başvuru konusu İdare Mahkemesi kararlarında, başvurucuların 5233 sayılı Kanun kapsamındaki zararlarının tazmini istemiyle yapmış oldukları başvuru üzerine mahallinde yapılan keşif sonucu Aysun mezrasında başvuruculardan Mehmet Ali Öztürk 'ün 30 m²'lik alana sahip bir katlı kerpiçten yapılmış evi ile 6 m²'likalana sahip bir adet ahırının, İsmail Özkul'un 30 m²'lik alana sahip bir katlı kerpiçten yapılmış evi ile 12 m²'likalana sahip bir adet samanlığının, Abiddin Özkul'un 30 m²'lik alana sahip bir katlı kerpiçten yapılmış evinin bulunduğunun, başkaca mal varlığının bulunmadığının tespit edilmiş olması, dava konusu işlemle de tespit doğrultusunda tazminat önerilmiş olması karşısında dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı belirtilerek davaların reddine karar verilmiştir. Başvurucuların iddiaları, temyiz merciince de incelenip reddedilmek suretiyle İlk Derece Mahkeme kararları onanmış, karar düzeltme talepleri ise reddedilmiştir.

36. Açıklanan nedenlerle başvurucular tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşıldığından başvuruların bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

37. Başvurucular ayrıca idarenin can ve mal güvenliğini sağlama yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmektedirler.

38. Başvuru dilekçeleri incelendiğinde başvurucuların Anayasa’nın 35. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürdükleri bölümde, 5233 sayılı Kanun kapsamında tanzim edilen belgelerde maddi zararlarının mevcut olduğu iddia edilmiş fakat idari yargı makamlarının tazminat başvurularına ilişkin söz konusu düzenlemeleri dar ve aleyhe yorumlayarak Anayasa’nın 35. maddesinin ihlal edildiği ileri sürülmüştür.

39. Başvurucular tarafından mülkiyet haklarının ihlal edildiği hususundaki iddiaların yargılamanın sonucuna dayandırıldığı ve yargılama sürecine ilişkin olarak yukarıda yapılan değerlendirme neticesinde başvurucuların delillerini ve iddialarını sunma fırsatı bulamadığına, yargılamaya etkin olarak katılma imkânlarının ellerinden alındığına dair bir bulgu da saptanmadığı anlaşılan somut yargılama faaliyetlerinin Derece Mahkemelerince adil yargılanma hakkının gereklerine uygun şekilde yerine getirildiği tespit edilmiş olduğundan mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiaların ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

c. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

40. Başvurucular, 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptıkları başvuruda manevi tazminata hükmedilmediğini, manevi zararlarının karşılanmadığını belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

41. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 "... Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

42. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 "İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

43. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir.

44. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.

45. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde, olağan yasa yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).

46. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Bayram Gök, § 19).

47. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dayanılmayan iddialar Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (Bayram Gök, § 20).

48. Başvuru konusu olayda başvurucuların dava dilekçeleri, temyiz talepleri ve karar düzeltme talepleri incelendiğinde manevi tazminat taleplerine dair herhangi bir husustan bahsetmedikleri, tespit edilmiştir. Anılan iddia hakkında herhangi bir talepte bulunulmamış olması neticesinde, iddiaların Anayasa Mahkemesince incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği mümkün değildir.

49. Açıklanan nedenlerle anılan ihlal iddialarının başvuru yolları usulüne uygun şekilde tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

d. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

i. Başvurucular Abiddin Özkul ve İsmail Özkul Yönünden

50. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan müracaatlarda idari yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlarında, Komisyon ve yargılama aşamalarında geçen süreler ile davanın tüm koşulları, karara bağlanan başvuru sayısı ve yargılama sürecinde Komisyon ve yargılama makamlarınca yapılan işlemler dikkate alınarak uyuşmazlığın karara bağlanması konusunda kamu otoritelerine ve özellikle yargılama organlarına atfedilebilecek bir gecikmenin olmadığı ve toplamda sekiz yılın altında gerçekleşen başvuruların karara bağlanma süresinin makul sürede yargılanma hakkının ihlaline yol açmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014, §§ 61-69; Mahmut Can Arslan, B. No: 2013/3008, 6/2/2014, §§ 60-68; Mehmet Gürgen, B. No: 2013/3202, 6/2/2014, §§ 58-66; Celal Demir, §§ 58-66). Başvurunun kesin olarak karara bağlanmasının daha uzun bir sürede gerçekleştiği ve bu durumun başvuruculara atfedilebilecek bir kusurdan kaynaklanmadığı durumlarda ise makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır (İsmet Kaya, B. No: 2013/2294, 8/5/2014, §§ 46-70).

51. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

52. Somut davalara bir bütün olarak bakıldığında Komisyona başvuru tarihleri (bkz. ekli tablonun C satırı)ile nihai karar tarihleri (bkz. ekli tablonun I satırı) arasında geçen ve ekli tablonun İ satırında her bir başvuru için ayrı ayrı toplam süreleri belirtilen yargılama sürelerinde uyuşmazlığın karara bağlanması konusunda kamu otoritelerine ve özellikle yargılama organlarına atfedilebilecek bir gecikmenin olduğu tespit edilemediğinden ve başvurular açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön de bulunmadığından yargılama sürelerinin makul olduğu sonucuna varılmıştır.

53. Açıklanan nedenlerle başvuruculardan Abiddin Özkul ve İsmail Özkul'un makul sürede yargılanma haklarına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğu anlaşıldığından başvuruların bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

ii. Başvurucu Mehmet Ali Öztürk Yönünden

54. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvuruların bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

55. Başvurucu, 5233 sayılı Kanun kapsamında ileri sürülen giderim talebinin değerlendirilmesi hususundaki idari süreç ve yargılama prosedürünün makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

56. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan müracaatlarda idari yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlarında, komisyon ve yargılama aşamalarında geçen süreler ile davanın tüm koşulları, karara bağlanan başvuru sayısı ve yargılama sürecinde komisyon ve yargılama makamlarınca yapılan işlemler dikkate alınarak uyuşmazlığın karara bağlanması konusunda kamu otoritelerine ve özellikle yargılama organlarına atfedilebilecek bir gecikmenin olmadığı ve toplamda sekiz yılın altında gerçekleşen başvuruların karara bağlanma süresinin makul sürede yargılanma hakkının ihlaline yol açmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Sabri Çetin, §§ 61-69; Mahmut Can Arslan, §§ 60-68; Mehmet Gürgen, §§ 58-66; Celal Demir, §§ 58-66). Başvurunun kesin olarak karara bağlanmasının daha uzun bir sürede gerçekleştiği ve bu durumun başvuruculara atfedilebilecek bir kusurdan kaynaklanmadığı durumlarda ise makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır (İsmet Kaya, §§ 46-70).

57. Somut davaya bir bütün olarak bakıldığında Komisyona başvuru tarihi (bkz. ekli tablonun C satırı)ile nihai karar tarihi (bkz. ekli tablonun I satırı) arasında geçen ve ekli tablonun İ satırında toplam süresi belirtilen ve toplamda sekiz yılı geçen yargılama süresinde başvurucu açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığı ve söz konusu yargılama süresinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

58. Açıklanan nedenlerle başvurucu Mehmet Ali Öztürk'ün Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

59. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

60. Başvurucu Mehmet Ali Öztürk, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğinin tespitini ve bu nedenle tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

61. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

62. Başvurucu Mehmet Ali Öztürk tarafından yapılan ve dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 2. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 3. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Başvuruculardan Abiddin Özkul ve İsmail Özkul'un makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Başvurucu Mehmet Ali Öztürk'ün makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının başvurucu Mehmet Ali Öztürk açısından İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucu Mehmet Ali Öztürk'e net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. Başvuruculardan Abiddin Özkul ve İsmail Özkul tarafından yapılan yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,

E. Başvurucu Mehmet Ali Öztürk'e 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucu Mehmet Ali Öztürk'ün Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemelerde gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

 

 

Sıra

1

2

3

 

 

 

 

A

Başvuru

Numarası

2014/6837

2014/6828

2014/6839

B

Başvurucu

ve

T.C.

Kimlik No

Mehmet Ali Öztürk

 

Abiddin

Özkul

 

İsmail

Özkul

 

C

Komisyona Başvuru Tarihi ve Dosya Kayıt Numarası

26/7/2005

12.930

30/5/2008

21.582

30/5/2008

21.588

 

D

Komisyon Karar Tarihi ve Numarası (1)

19/8/2010

2010/1-18102

19/8/2010

2010/1-18114

19/8/2010

2010/1-18104

E

Yerel Mahkeme

Karar Tarihi (1)

29/7/2011

22/7/2011

22/7/2011

F

Komisyon Karar Tarihi ve Numarası (2)

27/9/2011

2011/5-18102-1

27/9/2011

2011/5-18114-1

27/9/2011

2011/5-18104-1

G

Yerel Mahkeme

Karar Tarihi (2)

18/5/2012

18/5/2012

18/5/2012

 

H

Temyiz Yolu Karar Tarihi

 

14/3/2013

14/3/2013

14/3/2013

 

 I

Karar Düzeltme Yolu Karar Tarihi

30/1/2014

30/1/2014

30/1/2014

İ

İdari ve YargısalSüreçteGeçen Toplam Süre

8 yıl

6 ay

5 yıl

8 ay

5 yıl

8 ay

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Mehmet Ali Öztürk ve diğerleri [2.B.], B. No: 2014/6837, 28/9/2016, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET ALİ ÖZTÜRK VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2014/6837
Başvuru Tarihi 15/5/2014
Karar Tarihi 28/9/2016
Birleşen Başvurular 2014/6828, 2014/6839

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurular, terör olayı nedeniyle köyün terk edilmeye mecbur kalınması sonucu 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvurular ile açılan davaların reddedilmesi ve makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (İdare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Aleni yargılanma hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (bariz takdir hatası, içtihat farklılığı vs.-idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (idare) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Makul sürede yargılanma hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5233 Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun 1
2
4
6
7
8
geçici 1
geçici 3
geçici 4
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi