TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SERDAR EREN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6885)
|
|
Karar Tarihi: 24/1/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Serdar EREN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucuya haksız yere disiplin cezası verilmesi
nedeniyle adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğiiddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, olay tarihinde Tekirdağ 2 No.lu F Tipi Yüksek
Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan hükümlü olarak bulunmaktadır.
7. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulunun (Disiplin Kurulu) 22/2/2013
tarihli kararıyla, başvurucunun da aralarında bulunduğu mahkûmların/tutukluluların sohbet faaliyetini protesto ederek sohbete
çıkmadıkları ve bu suretle 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 40. maddesinde düzenlenen olumsuz
davranışa yönelik gruplaşmaya neden olmak veya bu amaca yönelik gruba katılmak
eylemini gerçekleştirdikleri gerekçesiyle iki ay bazı etkinliklere katılmaktan
alıkoyma cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir. Kararın ilgili
kısmı şöyledir:
"Hükümlü/tutuklu
olarak barındırılan M.A.Y., H.K., İ.Ç., E.Ö., Serdar Eren, C.B., T.U., Ö.G'nin 11/02/2013 tarihinde sohbet faaliyetini protesto
ederek sohbete çıkmayacaklannı beyan ettikleri ve bu
eylemi 11/02/2013 tarihinde de gerçekleştirerek sohbete çıkmadıklan
aynı gün tutulan tutanaktan tespit edilmiş olup; bunun üzerine, 12/02/2013
tarih ve 2013/26 sayılı yazımız ile 5275 sayılı yasa gereği adı geçenler hakkmda disiplin soruşturması baslatılarak,
aynı yasanın 47. maddesinin 4.fıkrasında belirtildiği üzere, 12-13/02/2013 tarininde de savunmaları istenilmiş olup, tutukluIara savunma isteme yazısı tebliğ edildikten sonra 3
gün içerisinde savunma vermeleri gerektiği, savunma vermedikleri takdirde
savunma haklarından vazgeçmiş sayılacaklarının tebliğ edildiği;
...
Tutuklu/hükümlü Serdar Eren'in, 3 günlük yasal
süresi içerisinde yazılı savunma vermediği, sözlü olarak vereceğine dair
müracaatının da bulunmadığı 16/02/2013 tarihli tutanakttan
anlaşılmıştır.
DELİLLER : 11/02/2013 tarihli tutanak, 14/02/2013 tarihli yazılı savunma Iilekçeleri, 14/02/2013 tarihinde vermis
oldukları sözlü savunma talep dilekçeleri, 16/02/2013 tarihli savunma
vermediğine dair tutanak, 14/02/2013 tarihli ifade tutanakları ve 19/02/2013
tarihli Muhakkik Raporu.
Muhakkik Raporunda;
Ceza infaz Kurumumuzda hükümlü/tutuklu olarak barındınlan M.A.Y., H.K., İ.Ç., E.Ö.,Serdar
Eren, C.B., T.U., Ö.G'nin 11/02/2013 tarihinde sohbet
faaliyetini protesto ederek sohbete çıkmayacaklannı
beyan ettikleri ve bu eylemi 11/02/2013 tarihinde de gerçekleştirerek sohbete
çıkmadıkları aynı gün tutulan tutanaktan tespit edilmiş olup, adı geçen
hükümlü/tutukluların yazılı ve sözlü ifadelerinin incelenmesi neticesinde 5275
sayılı yasanın 40/2-d maddesine göre 'olumsuz davranışa yönelik gruplaşmaya
neden olmak veya bu amaca yönelik gruba katılmak' eyleminin karşılığı olarak
disiplin cezası ile cezalandırılmaları gerektiği yönünde görüş bildirmiştir.
Soruşturma dosyasınınincelenmesi
neticesinde; tutuklu/hükümlü M.A.Y., H.K., İ.Ç.,E.Ö., Serdar Eren, C.B., T.U., Ö.G.nin 11/02/2013 tarihinde sohbet faaliyetini protesto
ederek sohbete çıkmayacaklannı beyan ettikleri ve bu
eylemi 11/02/2013 tarihinde de gerçekleştirerek sohbete çıkmadıklan
aynı gün tutulan tutanaktan tespit edilmiş olup, dolayısıyla bahse konu
hükümlü/tutukluların 'olumsuz davranışa yönelik gruptasmaya
neden olmak veya bu amaca yönelik gruba katılmak' disiplin suçunu işledikleri
kanaati hasıl olduğundan;
... işbu eylemleri nedeniyle, disiplin ve
infaz dosyalarının tetkikinden kesinleşmiş ya da caldırılmamıs
disiplin cezaları bulunmadığından 5275 SY'nın
Disiplin Cezaları ve Tedbirlerİ oaslıklı
bölümünün, eylemlerinin tanımlandığı 40/2-d maddesi gereğince '2 ay süre ile
bazı etkinliklerden sayılan kütüphane, spor, resim, çini-seramik, ağaç işleri
ve hobi faaliyetlerine katılmaktan alıkoyma' cezası ile cezalandırılmalarına [karar
verildi]."
8.Başvurucu, Disiplin Kurulu kararına karşı Tekirdağ 1. İnfaz
Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) nezdinde itirazda bulunmuştur.
9.Başvurucu; itiraz dilekçesinde İnfaz Kurumu idaresine herhangi
bir dilekçe vererek eyleme katılacağı yönünde beyanda bulunmadığını, ortak
alana çıkmama şeklindeki eyleme katılmadığını, hiçbir arkadaşı ortak alana
çıkmadığı için tek başına çıkmasının bir fayda sağlamayacağını düşünerek ortak
alana çıkmadığını belirtmiştir.
10. İnfaz Hâkimliği 26/3/2014 tarihli kararıyla evrak içeriğine
ve Disiplin Kurulu kararının gerekçesine atıf yapmış, kurul kararında usul ve
yasaya aykırılık bulunmadığını belirterek itirazın reddine karar vermiştir.
11. Başvurucu bu karara da itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde;
protesto eylemine katıldığının söylenebilmesi için bu yönde açık beyanının
bulunduğu bir dilekçenin olması gerektiğini ve böyle bir dilekçe yazmadığını,
bu hususun araştırılmadığını, katılmadığı bir eyleme katılmış gibi
gösterildiğini ileri sürmüştür.
12. Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi 25/4/2014 tarihli kararıyla
başvurucunun itirazını reddetmiştir. Bu karar 7/5/2014 tarihinde başvurucuya
tebliğ edilmiştir.
13.Başvurucu 13/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi 5/8/2014 tarihinde 7/8/2014
tarihinden itibaren geçerli olmak üzere başvurucunun şartla tahliyesine karar
vermiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 16/5/2011 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun "İnfaz hâkimliklerinin görevleri"
kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan
disiplin tedbirleri ve verilen disiplin cezalarının kanun, tüzük veya
yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu iddiasıyla yapılan
şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak."
16. 4675 sayılı Kanun'un
"İnfaz hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar" kenar
başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Şikayet başvurusu üzerine infaz
hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir;
ancak, gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet
hakkında resen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir;
ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı
görüşünü alır.Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet
üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep
edilen diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını verir. Hükümlü
veya tutuklu, savunmasını, hazır bulunmak ve vekaletnamesini ibraz etmek
koşuluyla avukatıyla birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabilir. İnfaz hâkimi
gerekli görmesi durumunda hükümlü veya tutuklunun savunmasını ceza infaz
kurumunda da alabilir.
İnfaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti
yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da
faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir.
İnfaz hâkimi, bu Kanunda hüküm bulunmayan
hallerde 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
hükümlerine göre inceleme ve işlemlerini yürütür ve kararını verir.
İnfaz hâkiminin kararlarına karşı şikayetçi
veya ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğden itibaren bir hafta içinde
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre acele itiraz yoluna
gidilebilir.
İtiraz, infaz hâkimliğinin kurulduğu yer ağır
ceza mahkemesine, ağır ceza mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması
halinde (2) numaralı daireye yapılır. İnfaz hâkimi aynı zamanda bu mahkemenin
üyesi olduğu takdirde itirazla ilgili karara katılamaz."
17. 5275 sayılı Kanun'un "Bazı
etkinliklere katılmaktan alıkoyma" kenar başlıklı 40.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Bazı etkinliklere katılmaktan
alıkoyma cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar süreyle kurumun kültürel ve
spor etkinliklerine katılmaktan yoksun bırakılmasıdır.
(2) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma
cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
...
d) Olumsuz davranışa yönelik gruplaşmaya neden
olmak veya bu amaca yönelik gruba katılmak.
..."
18.5275 sayılı Kanun'un "Disiplin
cezasını gerektiren eylemlerin tekrarı, disiplin cezalarının infazı ve
kaldırılması" kenar başlıklı 48. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
" (3) Disiplin cezalarının infazı;
b) Disiplin cezalarının tamamı infaz edilip
kaldırılmadıkça koşullu salıverilme işlemi yapılmaz, ancak bu süre hakederek salıverme tarihini geçemez.
(4) İnfaz edildiği tarihten itibaren disiplin
cezasının kaldırılmasında ve iyi hâlin kazanılmasında aşağıda belirtilen
süreler esas alınır;
...
b) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma
cezası bir ay,
...
sonunda disiplin cezası almamak ve iyi hâlli olmak koşuluyla (a) ve (b)
bentlerinde belirtilen cezalar kurum en üst amiri tarafından, diğer bentlerde
belirtilen cezalar, kurumun en üst amirinin önerisi ve disiplin kurulu
kararıyla kaldırılır. "
B. Uluslararası Hukuk
19. Hükümlü veya tutuklulara uygulanacak disiplin yaptırımlarına
ilişkin olarak infaz hâkimliğine yapılacak bir şikâyetle yargı yolu sağlandığı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından kabul edilmiştir (Gülmez/Türkiye, B. No: 16330/02,
20/5/2008, § 29). Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) adil
yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde, adil yargılanmaya ilişkin hak ve
ilkelerin "medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların" ve
bir "suç isnadı"nın esasının karara
bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla
sınırlandırılmıştır. Bu bağlamda AİHM, kural olarak disiplin soruşturmalarının
Sözleşme'nin 6. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceğini kabul etmektedir.
Ancak bu kuralın istisnası olarak "suç isnadı"nın
özerk yorumu bağlamında disiplin suçlamasının "suç" alanında kalması
da mümkündür.
20. Gülmez/Türkiye
kararında AİHM, disiplin soruşturması sonucunda verilen cezanınSözleşme'nin
6. maddesi kapsamında suç isnadı olarak değerlendirilmeyeceğini belirtmiştir.
Ancak disiplin soruşturması sonucunda başvuranın ziyaretçileriyle görüşme
hakkının kısıtlanmasının açık bir şekilde kişisel haklarının kapsamına
girdiğini ve bu nedenle de medeni hak niteliğinde olduğunu kaydetmiştir.
21. AİHM, Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a)
bendinin bir mahkûmun af yasasından ya da erkenden şartlı tahliye veya kesin
tahliye durumlarından yararlanmasını güvence altına almadığını belirtmektedir (Alican Demir/Türkiye, B. No: 41444/09,
25/2/2014, § 89). Ancak yetkili makamların bu tür bir tedbirden faydalanmak
için kanunda belirtilen koşulları yerine getiren herkese herhangi bir takdir
yetkileri bulunmadan bu tedbiri uygulamakla yükümlü olmaları hâlinde durum
farklı olacaktır (Del Rio Prada/İspanya [BD], B. No: 42750/09, 21/10/2013,
§ 126).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 24/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23.Başvurucu; kendisinin sohbete çıkmaması durumunun bir protesto
olmadığını, söz konusu durumun protesto olduğuna dair bir beyanı bulunmamasına
rağmen ilgili idare tarafından bu yönde bir beyanı olduğu kabul edilerek
hakkında anılan disiplin cezasına hükmedildiğini, sohbete çıkmamasının bir
protesto olarak kabul edilebilmesi için bulunduğu koşullarda bu duruma yönelik
yazılı bir beyanının olması gerektiğini, bu yönde yazılı bir beyanı olmamasına
rağmen ilgili idare tarafından sohbete çıkmaması durumu protesto kabul edilerek
hakkında cezaya hükmedilmesi ve bu cezaya karşı yaptığı itirazlarının da
mahkemeler tarafından savunması dikkate alınmaksızın gerekçesiz biçimde
reddedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
24.Somut olayda başvurucunun İnfaz Kurumunda gerçekleştirdiği
eylemlere ilişkin olarak 5275 sayılı Kanun’un disiplin hükümleri çerçevesinde
Disiplin Kurulu tarafından başvurucuya ceza verilmiş, başvurucunun eylemleri
disiplin hukuku çerçevesinde değerlendirilmiştir.
25. Başvurucunun özgürlüğünden yoksun kalması, daha önce
hakkında verilen mahkûmiyet kararının sonucu olup disiplin cezasının
başvurucunun kişi özgürlüğünü kısıtlaması söz konusu değildir. Dolayısıyla
başvurucunun aldığı cezanın niteliğinin disiplin cezasının niteliğini aştığı
söylenemez. Başvurucunun “iki ay süre ile bazı etkinliklere katılmaktan
alıkoyma” disiplin cezası ile cezalandırıldığı gözetildiğinde “suç” alanı
kapsamında kalacak ağırlıkta bir cezaya maruz bırakıldığı da söylenemez. Sonuç
olarak başvurucunun iddialarının Sözleşme’nin 6. maddesinde belirtilen “suç
isnadı” bağlamında değerlendirilmesi mümkün değildir (Giyasettin Aydın, B. No: 2013/1852, 25/3/2015, § 31).
26. Başvurucunun iki ay süreyle bazı etkinliklerden sayılan
kütüphane, spor, resim, çini, seramik, ağaç işleri ve hobi faaliyetlerine
katılmaktan alıkonulmasının kişisel haklarını etkilediği ve dolayısıyla İnfaz
Hâkimliğince yapılan incelemenin "medeni" haklara ilişkin olduğu
kabul edilmelidir. Bu nedenle başvurucunun disiplin cezasına çarptırılmasından
dolayı yaptığı şikâyetin İnfaz Hâkimliği tarafından incelenmesinin "medeni
hak" kapsamında kaldığının ve dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinin
uygulanmasının mümkün olduğunun da kabul edilmesi gerekir (Giyasettin Aydın, § 37).
27. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği; yine 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 49. maddesinin (6) numaralı
fıkrasında, Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme
yapılamayacağı; aynı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise
Anayasa Mahkemesinin açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine
karar verebileceği belirtilmiştir.
28. Anayasa Mahkemesi bu konudaki temel yaklaşımını; derece
mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması,
delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması
ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden
adil olup olmamasının bireysel başvuru incelemesine konu olamayacağı, bunun tek
istisnasının derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu
hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içermesi ve bu
durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal
etmiş olması, bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvuruların açık
bir keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince
incelenemeyeceği şeklinde belirlemiştir (Ahmet
Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
29. Yine Anayasa Mahkemesi; yargılama makamlarının taraflarca
ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek
zorunda olduğunu, bununla birlikte belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri
değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına
karar verme yetkisinin esasen derece mahkemelerine ait olduğunu, mevcut
yargılamada geçerli olan delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma
hakkına uygun olup olmadığını denetlemenin Anayasa Mahkemesinin görevi
kapsamında olmayıp Anayasa Mahkemesinin görevinin başvuru konusu yargılamanın
bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirilmesi olduğunu, genel
anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği
ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda
uygun olanakların sağlanmasının şart olduğunu, taraflara tanık delili de dâhil
olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların
tanınması gerektiğini, bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya
hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi
gerektiğini belirtmiştir (Muhittin Kaya ve
Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret
Ltd. Şti, B. No: 2013/1213, 4/12/2013,§ 27).
30. Somut olayda başvurucu; esas itibarıyla protesto eylemine
katılmadığını, sohbete çıkmamasınınn protesto olarak
kabul edilmesi için bu konuda yazılı beyanının olması gerektiğini ifade
etmiştir. Ancak hem Disiplin Kurulu hem mahkemeler"sohbet
faaliyetlerini protesto ederek sohbete çıkmayacağını beyan ettiği"ni
tespit eden tutanağa istinaden başvurucunun protesto eylemine katıldığını kabul
etmiş, başvurucunun aksi yöndeki savunmalarına itibar etmemişlerdir. Disiplin
cezası gerektiren eylemin sübuta erip ermediğini tespit etmek Anayasa
Mahkemesinin görevi değildir. Bu açıdan başvurucunun iddialarının özünün
Mahkeme tarafından delillerin değerlendirilmesinde isabet olmadığına ve esas
itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğuanlaşılmıştır.
31. Açıklanan nedenlerle başvurucunun belirtilen iddiasının
kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, derece mahkemesi
kararlarının açık bir keyfîlik veya bariz takdir
hatası da içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu, disiplin cezasının kesinleşmesi nedeniyle koşullu
salıverilme tarihinin söz konusu cezanın bitimine kadar ertelenmesi sebebiyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
33. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1) ve
(2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda kamu gücünün neden olduğu
iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı,
bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna
ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
34. Somut olayda başvurucu, anılan disiplin cezasının koşullu
salıverme tarihini etkilediğini (geciktirdiğini) ortaya koyamamıştır. Bu
bağlamda başvurucu, disiplin cezası verildikten sonra koşullu salıverme
süresini yeniden hesaplayan bir müddetname
düzenlendiğine ve bu müddetnameye itiraz ettiğine
ilişkin bir bilgi ve belge de sunmamıştır. Sonuç olarak başvurucunun iddiasını
destekleyen somut bilgi, belge ve delilleri ortaya koymadığı ve ihlal iddiasını
temellendirmediği sonucuna varılmıştır.
35. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
24/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.