TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BAHRİ KARAKOÇ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6952)
|
|
Karar Tarihi: 19/9/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
TURAN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Bahri
KARAKOÇ
|
|
:
|
2.
Hüsamettin KARAKOÇ
|
|
:
|
3. Sanayi
KARAKOÇ
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Keziban YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının, tutukluluk nedeniyle de siyasi faaliyette
bulunma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8.Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma
kapsamında başvuruculardan Hüsamettin Karakoç Diyarbakır 6. Ağır Ceza
Mahkemesince 23/9/2011 tarihinde ve Bahri Karakoç Diyarbakır 5. Ağır Ceza
Mahkemesince 3/5/2011 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından
tutuklanmış, Sanayi Karakoç ise 30/4/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince 3/5/2011 tarihinde silahlı terör örgütüne
üye olma suçundan tutuklanmıştır.
9. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca 16/6/2011 tarihinde
hazırlanan iddianameyle başvurucuların terör örgütüne üye olma ve örgüte yardım
etme suçlarından
cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmıştır.
10. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde
ile görevli) E.2011/559 sayılı dosyası üzerinden yürütülen yargılama tutuklu
olarak sürdürülmüştür.
11. Başvurucular 17/1/2014 tarihinde tahliye talebi için
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesine başvuruda bulunmuş ancak Mahkemece
başvurucuların tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
12.Başvurucuların bu karara yaptığı itiraz, Diyarbakır 3. Ağır
Ceza Mahkemesinin 5/5/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
13. Ret kararı 15/5/2014 tarihinde başvuruculara tebliğ
edilmiştir.
14. Başvurucular 20/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
15. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin kanun değişikliği
sonucunda kapatılması üzerine 7/3/2014 tarihinde dosyanın yetkili ve görevli Diyarbakır
2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Mahkemenin
E.2014/292 sırasına dava dosyasının kaydı yapılmıştır.
16. Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesince 23/5/2014 tarihinde tensiben yapılan inceleme sonucunda başvurucuların tahliyesine
karar verilmiştir.
17. Yapılan yargılama sonunda Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi
28/5/2014 tarihli kararıyla başvuruculardan Sanayi Karakoç'un silahlı terör
örgütü üyesi olmak suçundan 7 yıl 6 ay hapis, Bahri Karakoç ve Hüsamettin
Karakoç'un ise silahlı terör örgütüne yardım etme suçlarından 4 yıl 8 ay 7 gün
ayrı ayrı hapis cezası ile mahkûmiyetlerine hükmetmiştir.
18. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
temyiz incelemesi amacıyla Yargıtayda derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
20. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir."
B. Uluslararası Hukuk
1. Sözleşme Hükümleri
21. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu
Protokol'ün 3. maddesi şöyledir:
"Yüksek Sözleşmeci Taraflar, yasama
organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak
şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt
ederler."
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı
22. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'ye
ek 1 No.lu Protokol'ün 3. maddesindeki serbest seçim hakkını yasama organının seçimi ya da bu organın
iki meclisi varsa en azından bir meclisin seçimi ile sınırlı olarak
değerlendirmektedir (Gorizdra/Moldova (k.k.),
B. No: 53180/99, 2/7/2002, hukuk kısmı, § 2; Cherepkov/Rusya (k.k.), B. No: 51501/99,
25/1/2000, hukuk kısmı, § 1).
23. AİHM, serbest seçim hakkının kapsamını yasama yetkisine
sahip olmayan yerel yönetimlerin seçimlerini içerecek kadar genişletmemiş ve
yerel seçimlerin ulusal yasaları yerel düzeyde uygulayarak parlamentonun
desteklenmesi işlevine sahip olduğunu belirtmiştir. AİHM ayrıca belediye
seçimlerinin (Cherepkov/Rusya), yerel/bölgesel konsey
seçimlerinin (Malarde/France (k.k.),
B. No: 46813/99, 5/9/2000), il genel meclisi seçimlerinin (Vito Sante Santoro/Italy (k.k.), B. No:
36681/97, 16/1/2003), belediye, ilçe ve bölge meclisi seçimlerinin (Mółka/Poland (k.k.),
B. No: 56550/00, 11/4/2006) Sözleşme'ye ek 1 No.lu
Protokol'ün 3. maddesinde belirlenen serbest seçim hakkının kapsamında
olmadığına karar vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 19/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
25.Başvurucula, tutuklanmalarını haklı gösterecek somut olgu ve
bilgi olmaksızın tutuklandıklarını, tahliye taleplerinin sürekli formül
gerekçelerle reddedildiğini, kanunda mevcut olan adli kontrol tedbirlerinin
yeterince dikkate alınmadığını ve üç yılı aşkın bir süredir tutuklu
olduklarını, bu şekilde tutukluluğun makul süreyi aştığını belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
26. Başvurucular ayrıca iki yılın üzerinde olan bazı tutukluluk
sürelerinin makul olmadığı yönünde Anayasa Mahkemesinin kararlar verdiğini, bu
durumun kendilerine uygulanmamasının eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri
sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
2012/969, 18/09/2013, § 16). Başvurucuların şikâyetlerinin özü, tutukluluğun
makul süreyi aştığına ilişkindir. Dolayısıyla tutukluluk süresinin uzunluğuna
yönelen bu bölümdeki iddianın Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
28. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
30. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 17).
31. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
32. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 23/5/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucuların tutukluluğunun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiaları 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında
açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucuların tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece
başvurucular lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucuların durumuna uygun,
telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu
tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle yargısal başvuru yolları tüketilmeden
bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Seçme, Seçilme ve
Siyasi Faaliyette Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
34. Başvurucular tutuklanmaları nedeniyle seçilme ve belediye meclis
üyesi olarak siyasi faaliyete bulunma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
35. Anayasa'nın 67. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara
uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasî parti içinde
siyasî faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir."
36. Başvurucuların bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 67. maddesinin
birinci fıkrası çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
37. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci
cümlesi şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir."
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek
Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
39. Belirtilen hükümler uyarınca bir anayasal hak ihlali
iddiasının Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi dâhilinde olabilmesi
için başvurucu tarafından dayanılan hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerden olması, Sözleşme ve buna ek Türkiye'nin taraf
olduğu protokoller kapsamında yer alması gerekir. Anayasa ve Sözleşme'nin ortak
koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun esasının
incelenmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B.
No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18; Mehmet
Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, § 106).
40. Anayasa'nın 67. maddesinde; seçme, seçilme ve bağımsız
olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma hakkı güvence
altına alınmıştır. Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı,
demokrasinin en önemli ilkelerinden biri olarak kabul edilmelidir. Şüphesiz
anılan haklar, hukukun üstünlüğüne dayanan etkili ve anlamlı bir demokrasinin
temellerinin kurulması ve sürdürülmesi için hayati öneme sahiptir (Nejdet Atalay, B. No: 2014/184, 16/7/2014, §
59).
41. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel
başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından müdahale edildiği
iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra
Sözleşme ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerin kapsamına da girmesi
gerekir.
42. AİHM, Sözleşme'ye ek 1 No.lu
Protokol'ün 3. maddesinde düzenlenen serbest seçim hakkını yasama organının seçimi ya da bu organın
iki meclisi varsa en azından bir meclisin seçimi ile sınırlı olarak
değerlendirmekte; bu hakkın kapsamını yasama yetkisine sahip olmayan yerel
yönetimlerin seçimlerini içerecek kadar genişletmemektedir (bkz. §§ 23, 24).
43. Somut olayda belediye meclis üyesi olarak seçilen
başvurucuların tutuklanmaları nedeniyle siyasi faaliyette bulunma haklarının
ihlal edildiği iddiası Sözleşme'nin uygulanmasına ilişkin AİHM içtihatları
karşısında, Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalmaktadır.
Zira anılan iddianın temeli, yasama organına değil yerel yönetimlere ilişkindir
(Nejdet Atalay, § 62; Nevzat Azak, B. No: 2014/973, 5/4/2017, § 35).
44. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların tutukluluğu nedeniyle
siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının
Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında tutukluluğun
makul süreyi aştığına ilişkin iddiaların başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddiaların konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
19/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.