TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SALAHATTİN ÖZEK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/6978)
Karar Tarihi: 26/2/2015
Başkan y.
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör
Akif YILDIRIM
Başvurucu
Salahattin ÖZEK
Vekili
Av. Fadi TEKİN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, yargılandığı ceza davasında, delillerin eksik toplandığını ve hatalı değerlendirildiğini, haksız yere mahkûm edildiğini ve Yargıtay ilgili dairesinin gerekçesiz şekilde hükmü onadığını belirterek, Anayasanın 19. ve 36. maddelerinde belirtilen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 16/5/2014 tarihinde İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 23/1/2015 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesi ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP sisteminden temin edilen ek bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucunun bulunduğu araçta 26/5/2011 tarihinde yapılan aramada 46 adet alüminyum folyo içerisinde sarılı vaziyette uyuşturucu maddesi ele geçirilmiştir. Adana Kriminal Polis Laboratuarı Müdürlüğünün 27/6/2011 tarihli raporu ile ele geçen maddenin ‘kokain’ olduğu tespit edilmiştir.
6. Başvurucu, müdafii huzurunda alınan ifadesinde kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurduğunu ve bunun ticaretini yapmadığını belirtmiştir.
7. Adli Tıp Kurumu Adana Grup Başkanlığı Kimya İhtisas Dairesinin 8/6/2011 tarih ve 2011/2770/1763/1670 sayılı kan ve idrar tahlili sonucunda, başvurucunun kanında ve idrarında uyarıcı veya uyuşturucu maddelerin bulunamadığı tespit edilmiştir.
8. İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığı, 9/7/2011 tarih ve E.2011/2712 sayılı iddianamesi ile başvurucunun uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan cezalandırılması istemiyle İskenderun 2. Ağır Ceza Mahkemesine (Mahkeme) kamu davası açmıştır.
9. Yargılamanın 7/9/2011 tarihli ilk celsesinde, başvurucunun saç ve tırnak örneklerinin usulüne uygun olarak alınması ve uyuşturucu madde (kokain) tahlili yaptırılmasına karar verilmiştir. Karar üzerine Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı Kimya İhtisas Dairesince 10/10/2011 tarihinde düzenlenen rapora göre, gönderilen saç örneği miktarının yetersiz olması nedeniyle analiz yapılamadığı ve tırnak örneğinde sistematik uyuşturucu uyarıcı madde analizi yapılamadığı belirtilmiştir.
10. Mahkeme, 26/4/2013 tarihli kararı ile başvurucunun uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan 6 yıl 3 ay hapis ve 5.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Başvurucuya verilen ceza miktarı, mevcut infaz rejimi ve atılı suçun niteliği dikkate alınarak, hüküm celsesinde başvurucu hakkında tutuklanmak üzere yakalama emri de çıkarılmış ve başvurucu 15/5/2013 tarihinde tutuklanmıştır. Mahkemenin gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“DELİLLER VE DEĞERLENDİRİLMESİ:
İlçe Emniyet Müdürlüğü'nün 07/05/2011 tarihli tutanağı (Ek 12),
06/05/2011 tarihli İhbar Tutanağı (Ek 13),
Ön inceleme raporu (Ek 36),
Tartı Tutanağı (Ek 37),
26/05/2011 Olay, araç arama, yakalama, muhafaza altına alma ve tespit tutanağı (Ek 52-53),
Emanetin 2011/579 sırasında kayıtlı kokain maddesi (Ek 92),
Adli Tıp Kurumu Adana Grup Başkanlığı Kimya İhtisas Dairesi'nin 08/06/2011 tarih ve 2011/2770/1763/1670 sayılı kan ve idrar tahlili sonucu (Ek 184),
Adana Polis Kriminal Laboratuarı Müdürlüğü'nün 27/06/2011 tarih ve KYM.2011/4013 sayılı ekspertiz raporu (Ek 219-218-217).
Sanığın nüfus ve adli sicil kaydı dosya içerisine celbedilmiş ve birlikte değerlendirilmiştir.
OLUŞ VE KABULE GÖRE GEREKÇE:
26/05/2011 tarihinde sanık Salahattin Özek'in bulunduğu [Başvurucu] ve sanık … yönetimindeki Salahatin Özek'e ait 06 KUK 06 plaka sayılı araçta yapılan aramada 46 adet alüminyum folyo içerisinde sarılı vaziyette kokain maddesi ele geçirilmiş ve tutanağa bağlanmış, Adana Kriminal Polis Laboratuarı Müdürlüğü'nün 27/06/201 tarihli raporu ile ele geçen maddenin TCK'nın 188/4. maddesi kapsamında kalan maddelerden olan kokain olduğu tespit edilmiştir.
Sanıklar alınan savunmalarında suçlamayı kabul etmemişler, sanık Selahattin Özek söz konusu maddeyi kullanmak maksadıyla satın aldığını, diğer sanık … ise araçta nakledilen uyuşturucu maddeden haberi olmadığını beyan etmiştir. Her ne kadar sanık Selahattin Özek uyuşturucu maddeyi ticaret amacıyla değil de, kişisel kullanımı için aldığını beyan etmişse de; sanıkların alınan kan örneklerinde uyuşturucu madde izine rastlanmaması, sanıkların buna benzer şekilde daha önce de uyuşturucu madde ile Ceyhan ve Şanlıurfa'da yakalanmaları, yakalandıktan sonra alınan savunmalarının mahkememizde yargılaması devam eden dosya kapsamında alınan savunmaları ile benzerlik arz etmesi, Şanlıurfa 3. Sulh Ceza Mahkemesi dava dosyası, sanıkların geçmişteki hali, doktor raporları, ele geçirilen uyuşturucu madde miktarı ve ele geçiriliş şekli birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların kendilerini suçtan kurtarmaya yönelik savunmalarına itibar edilmemi ve sanıkların uyuşturucu maddeyi ticaret kastıyla satın alıp naklettikleri ve uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu işledikleri maddi vakıa olarak kabul edilmiştir."
11. Mahkumiyet hükmünün temyiz incelemesini yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 4/3/2014 tarih ve E.2013/12623, K.2014/1457 sayılı ilamıyla hükmü onamıştır. İlamın gerekçesi şöyledir:
"…Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği..."
12. Başvurucu, 25/4/2014 tarihinde müddetnamenin tebliğ edilmesiyle nihai karardan haberdar olmuştur.
13. Bireysel başvuru, 16/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
14. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları şöyledir:
“(3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz.
(4) Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin eroin, kokain, morfin veya bazmorfin olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 26/2/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 16/5/2014 tarih ve 2014/6978 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, yargılandığı ceza davasında, lehe delillerin vaktinde toplanmaması nedeniyle doğru bilgilere ulaşılamadığını, Savcılığın lehe delil toplama isteklerini yerine getirmediğini, kan ve tırnak örneklerinin zamanında alınmaması nedeniyle bilirkişi raporunda uyuşturucu maddeye rastlanmadığının bildirildiğini, kokain kullanıcısı olduğu halde hukuka aykırı nedenlerle ve varsayıma dayanılarak uyuşturucu madde ticaretinden cezalandırıldığını, onama kararının gerekçesiz olduğunu belirterek Anayasa’nın 19. ve 36. maddelerinde belirlenen kişi özgürlüğü ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yeniden yargılanma ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
17. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, başvurunun, adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına yönelik olduğu görülmektedir. Başvurucu her ne kadar Anayasa’nın 19. maddesinin de ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucu, özgürlük ve güvenlik hakkına yönelik şikâyetlerini haksız yere mahkûmiyetine karar verilmesi bağlamında dile getirmiştir. Bu nedenle, başvurucunun iddialarının özü, söz konusu kararın adil olmadığına ve gerekçesiz olduğuna ilişkindir. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı değildir. Bu sebeple başvurucunun bütün iddiaları aşağıda adil yargılanma hakkı çerçevesinde ve iki başlık altında değerlendirilmiştir.
1. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığı İddiası
18. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
19. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
20. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
21. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
22. Başvurucu, delillerin eksik toplandığını, kan ve tırnak örneklerinin zamanında alınmaması nedeniyle bilirkişi raporunda uyuşturucu maddeye rastlanmadığının bildirildiğini, toplanan delillerin hatalı değerlendirildiğini, kokain kullanıcısı olduğu uyuşturucu madde ticaretinden cezalandırıldığını, denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesi gerekirken mahkûmiyetine karar verildiğini belirtmektedir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının özü, derece mahkemesinin delilleri değerlendirme ve yorumlamada isabet edemediğine ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkindir.
23. Anayasa Mahkemesinin görevi herhangi bir davada bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar vermek değildir. Bilirkişi raporu benzeri delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi hususları derece mahkemelerinin yetkisi dâhilindedir (bkz. S.N./İsveç, B. No: 34209/96, 2/7/2002, § 44). Mahkeme; ele geçirilen uyuşturucu madde miktarına, ihbar ve olay tutanaklarına, ekspertiz raporlarına ve diğer delillere dayanarak söz konusu kararı vermiştir. Anılan kararda tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya sundukları deliller değerlendirilerek, ilgili hukuk kuralları da yorumlanmak suretiyle bir sonuca ulaşılmıştır (§ 10; gerekçeli karar, s. 4-5).
24. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin ve Yargıtayın kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
25. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemelerinin kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiği İddiası
26. Başvurucu, Yargıtayın formül (kalıp) gerekçelerle hükmü onadığını iddia etmiştir.
27. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
28. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”
29. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
30. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak mahkeme kararlarının gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece mahkemeleri, dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu gerekçelerin oluşturulmasında açıkça bir keyfilik görüntüsünün olmaması ve makul bir biçimde gerekçe gösterilmesi hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 23)
31. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur (B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 24).
32. Bununla birlikte derece mahkemelerinin, taraflarca ileri sürülen tüm iddialara cevap verme zorunluluğu bulunmayıp, hükme esas teşkil eden gerekçelerin nelerden ibaret olduğunu ortaya koyması yeterlidir. Diğer taraftan kanun yolu mercilerince; onama, itiraz veya başvurunun reddi kararları verilmesi hâlinde alt derece mahkemelerinin kararlarında gösterdikleri gerekçeler kabul edilmiş olacağından, anılan kararlarda ayrıca gerekçe gösterilmesine gerek bulunmamaktadır (B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 25). Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları da bu yöndedir (Van de Hurk/Hollanda, B. No: 16034/90, 19/4/1994, § 61).
33. Başvuru konusu olayda, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi somut olayla bağlantı kurularak açıklanmış (bkz. § 10), temyiz mercii tarafından da İlk Derece Mahkemesinin kararı hukuka aykırı bulunmayarak, temyiz talepleri gerekçeleri ile reddedilmiştir (bkz. § 11). Dolayısıyla Yargıtay ilgili dairesinin onama kararının gerekçesiz olduğu söylenemez.
34. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu kısmının, açık ve görünür bir ihlalin olmaması nedeniyle “açıkça dayanaktan yoksun” olduğundan kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle, başvurunun “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 26/2/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.