TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CELAL ÖZDEMİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/7037)
|
|
Karar Tarihi: 17/3/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Celal ÖZDEMİR
|
Vekili
|
:
|
Av. Seher Özmen ORMAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, kadastro tespitine itiraz davasının makul sürede
sonuçlandırılmaması nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 22/5/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 19/12/2014 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 7/5/2015
tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 28/5/2015 tarihli yazısında,
Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine
atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama
dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Mardin ili Kızıltepe ilçesi Sancarlı
köyünde 1964 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 9 parsel numaralı
taşınmaz, davalılar adına tespit edilmiştir.
8. Bu tespit üzerine Maliye Hazinesi, başvurucunun murisi
Tacettin Özdemir ve müşterekleri tarafından 29/6/1964 tarihinde Kızıltepe
Tapulama Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz davası açmıştır.
9. Kızıltepe Tapulama Mahkemesi, 18/3/1987 tarihli ve
E.1964/23 ve K.1987/9 sayılı kararı ile davanın reddine karar vermiştir.
10. Bu karar Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 20/2/1990 tarihli
ve E.1988/7738, K.1990/1881 sayılı ilamıyla bozulmuştur.
11. Bozma üzerine yapılan yargılamada Kızıltepe Kadastro
Mahkemesi 24/12/2008 tarihli ve E.1991/1, K.2008/21 sayılı kararıyla
başvurucunun murisi Tacettin Özdemir'in davasının kısmen kabulüne ve bir kısım
davalılara karşı olan talepleri kadastro tespitinden sonraki haklara yönelik
olduğundan Mahkemenin görevsizliğine karar vermiştir.
12. Bu karar temyiz edilmiş olup temyiz incelemesi Yargıtay
16. Hukuk Dairesinin E.2014/14038 sayılı dosyasında devam etmektedir.
13. Başvurucu 22/5/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
14. 12/1/2011 tarihli ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ile 21/6/1987 tarihli ve 3402
sayılı Kadastro Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrası, 28. maddesinin
birinci fıkrası, 29. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları, 30.
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 32. maddesinin birinci fıkrası ve 36.
maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi (Güher
Ergun ve Tosun Tayfun Ergun, B. No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 16-22).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 17/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 22/5/2014 tarihli ve 2014/7037 numaralı bireysel başvurusu
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, 29/6/1964 tarihinde Kızıltepe Tapulama
Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının makul sürede
sonuçlandırılmadığını, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle taşınmazı üzerinde
tasarrufta bulunamadığını, taşınmazının gelirlerinden yararlanamadığını
belirterek mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
17. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Başvurucu, 29/6/1964 tarihinde Kızıltepe Tapulama
Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının makul sürede
sonuçlandırılmadığını, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle taşınmazı üzerinde
dilediği gibi tasarrufta bulunamadığını, taşınmazının gelirlerinden
yararlanamadığını belirterek mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
19. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından
ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve
haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da
unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü -Sözleşme’nin 6. maddesi ve
AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle- Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer
alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke
ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de -Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 38, 39).
20. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (Güher
Ergun ve diğerleri, §§ 41–45).
21. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin
6. maddesi uyarınca medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul
sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda taşınmaz
mülkiyeti hakkında Kızıltepe Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine
itiraz davasında, 3402 ve 6100 sayılı Kanunlarda yer alan usul hükümlerine göre
yürütülen somut yargılamanın medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir
yargılama olduğuna kuşku yoktur (Güher Ergun
ve diğerleri, § 49).
22. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı, -kural olarak-
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup somut başvuru açısından bu tarih
29/6/1964’tür.
23. Başvuruya konu dava, başvurucunun miras bırakanından
intikalle takip etmekte olduğu bir uyuşmazlık olup bu yönüyle makul süre
değerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin başlangıcı, mirasçının
yargılamaya katıldığı an değil, somut olayda muris açısından değerlendirmeye
esas alınan sürenin başlangıcıdır (Gülseren
Gürdal ve diğerleri, B. No: 2013/1115, 5/12/2013, § 51).
24. Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden
yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını
içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi
olanağı bulunduğundan değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitişi başvurunun
karara bağlandığı tarihtir (Güher
Ergun ve diğerleri, § 52).
25. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde Mardin
ili Kızıltepe ilçesi Sancarlı köyü 9 parsel numaralı
taşınmazın davalılar adına tespit edilmesi üzerine başvurucunun murisi ve
arkadaşları tarafından Kızıltepe Kadastro Mahkemesinde dava açıldığı, yapılan
yargılamada davanın reddine karar verildiği, bu kararın temyiz incelemesi
neticesinde bozulduğu, bozma üzerine yapılan yargılamada Kızıltepe Kadastro
Mahkemesince başvurucunun murisi Tacettin Özdemir'in davasının kısmen kabulüne
ve bir kısım davalılara karşı olan taleplerinin kadastro tespitinden sonraki
haklara yönelik olduğundan Mahkemenin görevsizliğine karar verildiği, bu
kararın temyiz incelemesinin hâlen devam ettiği anlaşılmıştır.
26. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden başvuruya konu
yargılamanın Kadastro Mahkemesi önünde sürdüğü görüldüğünden 3402 sayılı
Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usule
ilişkin hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz
konusu olduğu ve 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100
sayılı Kanun’un 30. maddesinin uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi
gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 14).
27. Kadastro mahkemesi nezdindeki yargılamaların makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve
Anayasa Mahkemesi tarafından özellikle 3402 sayılı Kanun’da yer alan ve
yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin dikkate
alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde kararlar verilmiştir (Güher
Ergun ve diğerleri, §§ 54-64; Güher
Ergun ve Tosun Tayfun Ergun, §§ 53-62; Gülseren Gürdal ve diğerleri, §§ 60-67; Haydar İzgi, B. No: 2012/673, 19/12/2013,
§§ 37-43).
28. Başvuruya konu davanın taraf sayısı ve mahiyeti nedeniyle
icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık
niteliğinin bulunduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün olarak
bakıldığında 3402 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama
sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini
gerektirecek bir yön bulunmadığı ve yaklaşık elli iki yıldır devam eden
yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
30. Başvurucu ayrıca uzun süren
yargılama nedeniyle taşınmazını kullanamadığını, taşınmazının gelirlerinden
yararlanamadığını belirterek Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet
hakkının ihlal edildiğini iddia etmişse de başvurucunun makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği yönünde yukarıdaki tespitler ışığında mülkiyet hakkının
ihlal edildiği yönündeki iddiasının ayrıca değerlendirilmesine gerek
görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
31. Başvurucu, maruz kaldığı zarar karşılığı olarak 20.000 TL
maddi, 20.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
33. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık
elli iki yıldır devam eden yargılama süresi dikkate alındığında yargılama
faaliyetinin uzunluğu sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan
manevi zararları karşılığında başvurucuya net 1.900 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş
olmakla beraber tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında
illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından başvurucunun maddi tazminat talebinin
reddine karar verilmesi gerekir.
35. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
36. Başvuruya konu yargılamanın
yaklaşık elli iki yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun, makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Başvurucunun, Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 1.500 TL
manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın
tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren
dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona
erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
F. Kararın bir örneğinin
Yargıtay 16. Hukuk Dairesine gönderilmesine
17/3/2016
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.