|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
MEHMET BAYRAKTAR BAŞVURUSU (2)
|
|
(Başvuru Numarası: 2014/717)
|
Karar Tarihi: 18/4/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet
BAYRAKTAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Nezahat PAŞA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluğa itiraz
incelemesinin duruşmasız olarak yapılması ve tutukluluğa itiraz incelemesi
sırasında alınan savcılık görüşünün bildirilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının; yargılama yapan mahkemelerin tabii hâkim ilkesine
aykırılık oluşturması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden
sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Avukat olan başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca
yürütülen bir soruşturma kapsamında 22/11/2011 tarihinde İzmir'de gözaltına
alınmış; 26/11/2011 tarihindeİstanbul 11. Ağır Ceza
Mahkemesince silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır.
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianame ile
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
cezalandırılması istemiyle başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır.
10. İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin (TMK mülga 10. madde ile
görevli) E.2012/64 sayılı dosyası üzerinden yürütülen yargılama tutuklu olarak
sürdürülmüştür.
11. 19/12/2013 tarihli duruşmada başvurucunun tutukluluk hâlinin
devamına karar verilmiştir.
12. Başvurucunun 26/12/2013 tarihinde bu karara yaptığı itiraz
İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesinin (TMK mülga 10. madde ile görevli) 6/1/2014
tarihli kararıyla dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda reddedilmiştir.
İtirazın reddi kararında Savcılıktan mütalaa alındığına ilişkin bir bilgiye yer
verilmemiştir.
13. Ret kararı 14/1/2014 tarihinde başvurucu tarafından
öğrenilmiştir.
14. Başvurucu 16/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
15. 12/4/1991 tarihli ve Terörle Mücadele Kanunu'nun 10.
maddesiyle görevli ve yetkili mahkemelerin yapılan kanun değişikliğiyle
kaldırılması üzerine başvurucunun tahliye talebini inceleyen İstanbul 1. Ağır
Ceza Mahkemesi 18/3/2014 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
16. İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesininkapatılması
üzerine dosyanın yetkili ve görevli İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesine
gönderilmesine karar verilmiştir.
17. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesinde (E.2014/235) derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
19. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir."
20. 5271 sayılı Kanun’un "İtirazın
Cumhuriyet savcısına ve karşı tarafa tebliği ile inceleme ve araştırma
yapılması" kenar başlıklı270. maddesi şöyledir:
"İtirazı
inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı
ve karşı tarafa bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi
gerekli gördüğünde bunların yapılmasını da emredebilir."
21. 5271 sayılı Kanun’un "İtirazın
Cumhuriyet savcısına ve karşı tarafa tebliği ile inceleme ve araştırma
yapılması" kenar başlıklı 271. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Kanunda
yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın
karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi
veya vekil dinlenir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 18/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin
İddia
a. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu; tutukluluğun devamına ilişkin ve bu kararlara
yaptığı itirazlar sonucunda verilen kararların matbu ve soyut gerekçelerden
ibaret olduğunu, kaçma şüphesi bulunmadığı hâlde tutukluluğun devamına karar
verildiğini ve yaklaşık 2 yıl 2 aydır tutuklu kaldığını, bu şekilde
tutukluluğun makul süreyi aştığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
24. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
26. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 17).
27. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının
tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
28. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 18/3/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucunun durumuna
uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun
"ikincillik niteliği" ile bağdaşmamaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutukluluğa İtiraz
İncelemesinin Duruşmasız Olarak Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu; tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız
olarak dosya üzerinden gerçekleştirildiğini, böylelikle çelişmeli yargılama ve
silahların eşitliği ilkelerine riayet edilmediğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
31. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının
Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
33. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen
temel güvencelerden biri de tutukluluğa karşı itirazın hâkim önünde yapılan
duruşmalarda etkin olarak incelenmesi hakkıdır. Zira hürriyetinden yoksun
bırakılan kimsenin bu duruma ilişkin şikâyetlerini, tutuklanmasına dayanak olan
delillerin içeriğine veya nitelendirilmesine yönelik iddialarını, lehine ve
aleyhine olan görüş ve değerlendirmelere karşı beyanlarını hâkim/mahkeme önünde
sözlü olarak dile getirebilme imkânına sahip olması tutukluluğa itirazını çok
daha etkili bir şekilde yapmasını sağlayacaktır. Bu nedenle kişi, bu haktan
düzenli bir şekilde yararlanarak makul aralıklarla dinlenilmeyi talep
edebilmelidir (Firas Aslan ve Hebat Aslan,
B. No: 2012/1158, 21/11/2013, §
66; Devran Duran [GK], B. No:
2014/10405, 25/5/2017, § 88).
34. Öte yandan 5271 sayılı Kanun'un 101. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile 267. maddesine göre resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında
verilmiş tüm kararlar, mahkeme önünde itiraza konu olabilmektedir (Süleyman Bağrıyanık ve
diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 269). Tutukluluğa ilişkin
kararların itiraz incelemesi bakımından aynı Kanun'un 271. maddesinde itirazın
kural olarak duruşma yapılmaksızın karara bağlanacağı, ancak gerekli
görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekilin dinlenebileceği
düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre tutukluluk incelemelerinin ya da
tutukluluğa ilişkin itiraz incelemelerinin duruşma açılarak yapılması hâlinde
şüpheli, sanık veya müdafiinin dinlenmesi
gerekmektedir (Devran Duran, §
89).
35. Bununla birlikte tutukluluğa ilişkin her kararın itirazının
incelenmesinde veya her tahliye talebinin değerlendirilmesinde duruşma
yapılması ceza yargılaması sistemini işlemez hâle getirebilecektir. Bu nedenle
Anayasa'da öngörülen inceleme usulüne ilişkin güvenceler, duruşma yapmayı
gerektirecek özel bir durum olmadığı sürece tutukluluğa karşı yapılacak
itirazlar için her durumda duruşma yapılmasını gerektirmez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 73; Devran Duran, § 90 ).
36. Somut olayda başvurucu, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinde
görülen davada 19/12/2013 tarihinde yapılan duruşmaya müdafii
ile birlikte bizzat katılmış; başvurucu müdafii,
tutukluluğa ilişkin itirazlarını ve tahliye talebini sözlü olarak Mahkemeye
bildirmiştir. Duruşma sonunda tahliye talebi kabul edilmeyerek başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiş; 26/12/2013 tarihinde anılan karara
yönelik yapılan itiraz, İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesince dosya üzerinden
yapılan inceleme sonunda 6/1/2014 tarihinde verilen kararla reddedilmiştir.
37. Dolayısıyla İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından
başvurucunun ve müdafiinin katıldığı, tahliyeye
ilişkin beyan ve taleplerinin sözlü olarak alındığı, başvurucunun yüzüne karşı
tutukluluğun devamına karar verildiğinin açıklandığı tarih (19/12/2013) ile
İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun tutukluluğa yönelik itirazının
duruşmasız olarak incelendiği tarih (6/1/2014) arasında yalnızca on sekiz
günlük bir süre bulunmaktadır.
38. Anayasa Mahkemesi, daha önce verdiği kararlarda tutukluluğa
itiraz incelemesinin başvurucuların dinlenilmesinden 1 ay 2 gün sonra(Hikmet Yayğın, B.
No: 2013/1279, 30/12/2014, § 35); 1 ay 28 gün sonra (Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, § 128)
duruşmasız olarak yapılmasının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasını
ihlal etmediği sonucuna varmıştır.
39. Resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında verilmiş tüm
kararların bir başka mahkeme önünde itiraza konu edilebildiği ceza usul
sisteminde, başvuruya konu dava bakımından tüm itirazların duruşmalı
incelenmesi tutukluluk bakımından yargılamanın itiraz merciinde tekrar edilmesi
anlamına gelecektir. Bu durumda başvurucunun ve müdafiinin
sözlü olarak dinlenilmesinden ve tutukluluğun devamına ilişkin kararın tefhim
edilmesinden on sekiz gün sonra yapılan itiraz incelemesinin duruşmasız
yapılmasının silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal ettiği
söylenemez.
40. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Tutukluluğa İtiraz
İncelemesinde Alınan Savcılık Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
41.Başvurucu 19/12/2013 tarihli tutukluluğun devamı kararına
yönelik itirazının 22. Ağır Ceza Mahkemesince incelemesi sırasında alınan
Savcılık görüşünün kendisine veya avukatına bildirilmediğini, dolayısıyla bu
görüşleri değerlendirme imkânından yoksun bırakıldığını, böylelikle tutukluluğa
itiraz incelemeleri sırasında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerine riayet edilmediğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
42. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının
Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir
(bkz. § 31).
43. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca
hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir. Fıkrada
öngörülen bu usulde adil yargılanma hakkının bütün güvencelerini sağlamak
mümkün değil ise de iddia edilen tutmanın koşullarına uygun somut güvencelerin
yargısal nitelikli bir kararla sağlanması gerekir (Mehmet Haberal, §§ 122, 123).
44. Tutukluluk hâlinin devamının veya serbest bırakılma
taleplerinin incelenmesinde "silahların eşitliği" ve "çelişmeli
yargı" ilkelerine riayet edilmesi gerekir (Hikmet Yayğın, § 30).
45. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usulü
haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine
göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir
şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir.
Taraflardan birine tanınan, diğerine tanınmayan avantajın fiilen olumsuz bir
sonuç doğurduğuna dair delil bulunmasa da silahların eşitliği ilkesi ihlal
edilmiş sayılır (Bülent Karataş,
B. No: 2013/6428, 26/6/2014, § 70).
46. Tutukluluk hâline itiraz başvurusunda Cumhuriyet savcısı ve
tutuklu arasında silahların eşitliği ilkesinin gözetilmesi gerekir. Silahların
eşitliği, başvurucunun soruşturma dosyasına ulaşabilmesine imkân verilmesini
gerektiren bir ilkedir. Cumhuriyet savcısının görüşlerine etkili bir şekilde
cevap verebilme imkânı, kural olarak başvurucunun söz konusu belgelere ulaşması
hâlinde mümkün olabilir. Bu gerekliliğin hangi şekilde yerine getirileceğini
belirlemek kanun koyucuya ait olmakla beraber tarafların beyanlarının birbirlerine
bildirilmesi ve bu beyanlara cevap verebilme imkânına sahip olmaları gerekir (Firas Aslan ve Hebat Aslan,
§§ 76, 77).
47. Tutukluluğa ilişkin verilen kararların itirazının
incelenmesine yönelik usulün belirlendiği 5271 sayılı Kanun'un 270. maddesinin (2)
numaralı fıkrası uyarınca itirazın incelenmesi sırasında savcılık görüşünün
alınması durumunda bu görüşün şüpheli, sanık veya müdafiine
bildirilmesi zorunlu ise de anılan kuralda itirazı karara bağlamakla görevli mercinin savcılık görüşü almasının zorunlu kılınmadığı
görülmektedir.
48. Somut olayda başvurucu, 19/12/2013 tarihli celsede verilen
tutukluluğun devamı kararına karşı 26/12/2013 tarihinde itiraz etmiş; itiraza
ilişkin ilk incelemeyi yapan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi 27/12/2013
tarihinde verdiği karar ile kararında bir isabetsizlik görmeyerek itirazın
incelenmesi için dosyanın İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine
karar vermiştir.
49. İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi 6/1/2014 tarihli kararı ile
başvurucunun itirazını dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda reddetmiştir.
Anılan kararda, itiraz incelemesi sırasında Cumhuriyet savcısının görüşünün
yazılı ya da sözlü olarak istendiğine veya Cumhuriyet savcısının Mahkemeye
görüş bildirdiğine dair bir ibareye rastlanmamıştır. Bu itibarla Mahkemece
itirazın incelenmesi sırasında Savcılık görüşü alınmadığı anlaşıldığından
silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği söylenemez.
50.Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması sebebiyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
51. Başvurucu; 5271 sayılı Kanun'un 250. maddesi ile görevli
mahkemelerin 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanun'la kaldırıldığını, bu
mahkemelerin bakmakla görevli olduğu işler için 12/4/1991 tarihli ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanununun 10. maddesi ile görevli mahkemelerin
kurulduğunu, yargılandığı davaya bakan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK
mülga 250. madde ile görevli) olması yanında aynı zamanda 3713 sayılı Kanun'un
10. maddesi ile kurulan mahkeme görevini de yürüttüğünü, böylelikle aynı
suçlara bakmakla görevli, iki ayrı mahkeme kurulmasının Anayasa'nın 37.
maddesinde düzenlenen tabii hâkim ilkesine aykırılık oluşturduğunu ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
52. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut başvuruda başvurucu, yargılandığı davayabakan mahkemenin tabii hâkim ilkesine aykırılık
oluşturduğunu belirtmiştir. Bu nedenlebaşvurucunun
şikâyetinin Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenmiş olan adil yargılanma hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
53. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (bkz. §§ 24, 25).
54. Başvurucu hakkındaki dava, hem
bireysel başvurunun yapıldığı hem de Anayasa Mahkemesince bireysel başvurunun
karara bağlandığı tarihler itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.
Başvurucunun başvuru formunda dile getirdiği, hakkındaki yargılamayı yürüten
mahkemenin tabii hâkim ilkesine aykırıolarak faaliyet
yaptığına ilişkin şikâyetlerini derece mahkemelerinde devam eden yargılamada ve
sonrasında istinaf/temyiz aşamasında ileri sürebilme ve ileri sürmüş ise bu
şikâyetlerin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede derece
mahkemelerinin yargılama ve istinaf/temyiz süreçleri beklenmeden yargılama
sürecindeki adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerinin
başvurucu tarafından bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür. Kaldı ki
21/02/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'la, 3713 sayılı Kanun'un 10. maddesi
ile görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine başvurucunun
yargılandığı dava genel yetkili/görevli İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesine
devredilmiştir (bkz. § 16).
55. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız olarak yapılması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Tutukluluğa itiraz incelemesinde savcılık görüşünün
bildirilmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
18/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.