TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MÜJDAT GÜRBÜZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/36529)
|
|
Karar Tarihi: 23/5/2018
|
R.G. Tarih ve Sayı: 20/6/2018-30454
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
Müjdat
GÜRBÜZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutuklu bulunulan ceza infaz kurumunda fotoğraf
çekiminin ve gönderiminin kısıtlanması, koğuş ve odalara ait havalandırma
bahçesinin üzerine fens teli çekilmesi nedenleriyle
kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının, ziyaretçi
sayısı ile ziyaret gün ve saatlerinin sınırlandırılması ve öğrenim gören
çocuklara hafta sonu ziyaret yasağı konulması nedenleriyle aile hayatına saygı
hakkının; radyo kullanımının kısıtlanması nedeniyle ifade hürriyetinin ve
sınavlara girişin yasaklanması nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/10/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde 21/7/2016
tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmesine
karar verilmiştir. Üç aylık sürelerle uzatılan OHAL süreci devam etmektedir.
Darbe teşebbüsüne ilişkin süreç, OHAL ilanı, OHAL döneminin gerektirdiği
tedbirlere ilişkin detaylı açıklamalar Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri (B. No:
2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-20, 47-66) kararında yer almaktadır.
10. Başvurucu, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsü sonrasında
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması
(FETÖ/PDY) üyesi olduğu gerekçesiyle(kapatılan) İzmir 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin
27/12/2016 tarihli kararıyla tutuklanarak Menemen T Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) konulmuştur. Hâlen tutuklu olan başvurucu evli ve
çocuksuzdur.
A. Fotoğraf Çekiminin ve
Gönderiminin Kısıtlanmasına İlişkin Süreç
11. Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu (İdare ve Gözlem
Kurulu)Başkanlığının 20/1/2017 tarihli ve "Terör Örgütü Şüphelisi
Tutuklular ile Terör Örgütü Mensubu Hükümlülerin Fotoğraf Çekimi ve
Gönderiminin Kısıtlanması" başlıklı kararıyla terör örgütü üyesi olma ya
da benzer suçlamalarla tutuklu ve hükümlü olan kişilerin fotoğraf çekimlerinin
kısıtlanmasına ve yanlarında bulunan mevcut fotoğrafların dışarıya
gönderilmemesine karar verilmiştir.
12. İnfaz Hâkimliğine itiraz yolu açık olmak üzere verilen
kararda, Bakanlık Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğünün 22/1/2007 tarihli ve Ceza İnfaz Kurumlarının Tahsisi, Nakil İşlemleri
ve Diğer Hükümler Hakkında Genelge (Genelge) kapsamında İdare ve Gözlem
Kurulunun bu yönde bir yetkisinin bulunduğu ifade edilmiştir. Anılan Genelge'de ceza infaz kurumu düzeni, kişi ve kurum
güvenliği, örgütsel amaçlara, iletişim ve propagandaya imkân verilmemesi, devam
eden soruşturmaların aksamaması ve toplumsal hassasiyet ile beklentiler dikkate
alınarak bazı kişiler yönünden fotoğraf çekiminin kısıtlanabileceği
belirtilmiştir. Kararda; hükümlü ve tutukluların koğuş ve odalarda, ziyaret
alanlarında çektirdikleri fotoğrafları Ceza İnfaz Kurumu dışına gönderdikleri,
söz konusu fotoğraflar vasıtasıyla Ceza İnfaz Kurumunun fiziki yapısı, genel ve
özel hâlleri hakkında diğer örgüt mensuplarına bilgi ve fikir aktarıldığı, bu
durumun da Ceza İnfaz Kurumunun güvenliğini tehdit ettiği ifade edilmiştir.
Ayrıca bu suretle dışarıda bulunan terör örgütü mensuplarına moral ve örgütü
ayakta tutma çabasına yönelik bir izlenim verilebileceği, fotoğrafların örgüt
sempatizanlarınca propaganda aracı olarak kullanılabileceği vurgulanmıştır.
13. Başvurucunun söz konusu karara karşı yaptığı itiraz
Karşıyaka İnfaz Hâkimliğinin (İnfaz Hâkimliği) 17/7/2017 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının anılan
kararının gerekçesi tekrarlanarak kararda herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı
ve kararın mevzuata uygun şekilde verildiği belirtilmiştir. İnfaz Hâkimliği
kararına karşı yapılan itiraz, kararın usule ve mevzuata uygun olduğu
gerekçesiyle Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Ağır Ceza Mahkemesi)
15/8/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
14. Nihai karar 8/9/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
B. Koğuş ve Odalara Ait
Havalandırma Bahçelerinin Üzerine Fens Teli
Çekilmesine İlişkin Süreç
15. İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının 30/5/2017 tarihli ve
"FETÖ/PDY Terör Örgütü Mensubu Hükümlü ve Tutukluların Barındırıldıkları
Koğuş ve Odaların Bahçeleri Üzerine Fens Teli
Çekilmesi" başlıklı kararıyla terör örgütü üyesi olma ya da benzer
suçlamalarla tutuklu ve hükümlü olan kişilerin barındırıldıkları koğuş ve
odalara ait havalandırma bahçelerinin üzerine fens
teli çekilmesine karar verilmiştir.
16. Söz konusu kararda 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 6. maddesinde hükümlülerin
kaçmalarını önleyecek tedbirler alınarak düzen, güvenlik ve disiplin
çerçevesinde ceza infaz kurumlarında güvenli bir biçimde tutulacağının ifade
edildiği vurgulanmıştır. Ayrıca anılan Kanun hükmü gereğince bu kişilerin
Anayasa'da yer alan haklarının infazın temel amaçları saklı kalmak üzere
kanunda öngörülen kurallar uyarınca kısıtlanabileceği belirtilmiştir. Kararda,
çatı aramalarında ele geçen notlardan anlaşıldığı üzere Ceza İnfaz Kurumunda
barındırılan bu kapsamdaki kişilerin koğuşlara ait havalandırma bahçelerinden
diğer koğuşlarda kalan tutuklu ve hükümlülere pusula olarak tabir edilen
haberleşme notları attıklarının ve bu şekilde yasal olmayan yollardan
haberleşmeye çalıştıklarının anlaşıldığı ifade edilmiştir. Ele geçirilen
notlarda, terör örgütünü ayakta tutmaya ve örgüt mensuplarının çözülmelerini
engellemeye dönük ifadelerin yer aldığı belirtilmiştir. Kararın örgütsel amaçlı
olarak haberleşmenin önüne geçilmesi, diğer tutuklu ve hükümlülere talimat ve
mesaj verilmesinin engellenmesi, firar, isyan, dışarıdan sızma, silahlı,
silahsız veya drone vasıtası ile saldırı gibi
muhtemel olayların engellenmesi ve Ceza İnfaz Kurumunun asayiş ve güvenliğinin
tehlikeye düşmemesi amacıyla verildiği ifade edilmiştir. Ayrıca kararda,
havalandırma bahçelerinin üzerine fens teli ya da
file çekilmesi konusunda gerek ülkemiz gerekse yabancı ülkeler aleyhine Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesince (AİHM) verilen herhangi bir olumlu ya da olumsuz
kararın bulunmadığı vurgulanmıştır.
17. Başvurucunun söz konusu karara karşı yaptığı itiraz İnfaz
Hâkimliğinin 18/7/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde,
İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının anılan kararının gerekçesi tekrarlanmış ve
kararın mevzuata uygun şekilde verildiği belirtilmiştir. İnfaz Hâkimliği kararına
karşı yapılan itiraz, kararın usule ve mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle Ağır
Ceza Mahkemesinin 24/8/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
18. Nihai karar 7/9/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
C. Hükümlü ve
Tutukluların Öğrenim Gören Çocuklarının Hafta Sonu Ziyaretlerinin OHAL
Süresince Yasaklanmasına İlişkin Süreç
19. İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının 24/11/2016 tarihli ve
"Hükümlü ve Tutukluların Öğrenim Gören Çocuklarının Hafta Sonu
Ziyareti" başlıklı kararıyla tutuklu ve hükümlülerin öğrenim gören
çocuklarının hafta sonu ziyaretlerinin OHAL süresince yasaklanmasına karar
verilmiştir.
20. Söz konusu kararda 5275 sayılı Kanun ile bu Kanun dayanak
alınarak çıkarılan 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri
Hakkında Yönetmelik (Ziyaret Yönetmeliği) kapsamında hükümlü ve tutukluların
ziyaretçileri ile görüştürüldüğü, ziyaret günleri ve saatleri ile ziyaretçi
sayısının fiziki yapı ve kapasite dikkate alınarak ceza infaz kurumu tarafından
belirleneceği vurgulanmıştır. 24/11/2016 tarihi itibarıyla Ceza İnfaz Kurumunda
toplam tutuklu ve hükümlü sayısının 1.158'e ulaştığı, yaklaşık 800 kişinin
FETÖ/PDY'ye ve PKK terör örgütüne yardım, üye olma
veya anayasal düzene karşı işlenen suçlardan tutuklu olduğu, öğrenim gören
çocukların hafta sonu gerçekleştirdiği ziyaretlerde artış gözlenmesine rağmen
Ceza İnfaz Kurumunda görevli personel sayısının ciddi oranda azaldığı ifade
edilmiştir. Kararda; meydana gelebilecek müessif bir olayı bastırmada zorluklar
yaşanabileceği ve yeterli zaman aralığının olmadığı belirtilerek Ceza İnfaz
Kurumunun mevcudu, düzeni, görüş sıklığı, ziyaretçi sayısı, güvenlik ve asayiş
durumu dikkate alınarak bu yöndeki kararın tüm tutuklu ve hükümlüler yönünden
ve OHAL süresince kısıtlı olmak üzere verildiği belirtilmiştir.
21. Başvurucunun söz konusu karara karşı yaptığı itiraz İnfaz
Hâkimliğinin 18/7/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde,
İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının anılan kararının gerekçesi tekrarlanmış ve
kararın mevzuata uygun şekilde verildiği belirtilmiştir. İnfaz Hâkimliği
kararına karşı yapılan itiraz, kararın usule ve mevzuata uygun olduğu
gerekçesiyle Ağır Ceza Mahkemesinin 21/8/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
22. Nihai karar 7/9/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
D. Hükümlü ve
Tutukluların Görüşebileceği Ziyaretçi Sayısının Düşürülmesine İlişkin Süreç
23. İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının 8/11/2016 tarihli ve
"Hükümlü ve Tutukluların Görüşebileceği Ziyaretçi Sayısının Belirlenmesi''
başlıklı kararıyla tutuklu ve hükümlülerin görüşebileceği ziyaretçi sayısı yedi
olarak belirlenmiştir.
24. Söz konusu kararda, 5275 sayılı Kanun ile Ziyaret
Yönetmeliği kapsamında ziyaret günleri ve saatleri ile ziyaretçi sayısının
fiziki yapı ve kapasite dikkate alınarak düzen, güvenlik ve disiplin
çerçevesinde Ceza İnfaz Kurumu tarafından belirleneceği vurgulanmıştır.
20/8/2015 tarihinde verilen karar doğrultusunda hükümlü ve tutuklularının görüşebileceği
ziyaretçi sayısının on olarak belirlendiği ancak görüş yerlerinde yaşanan
yoğunluk nedeniyle Kurumda çıkabilecek isyan, rehin alma ve firar gibi
durumların engellenmesi hususunda oluşan ihtiyaç kapsamında bu sayının
düşürüldüğü ifade edilmiştir. Kararda; Ceza İnfaz Kurumunda dört açık görüş ve
dört kapalı görüş yeri bulunduğu, barındırılan hükümlü ve tutuklu sayısının ise
mevcut kapasitenin üzerine çıktığı belirtilerek Ceza İnfaz Kurumu düzeninin ve
güvenliğinin tehlikeye düşmemesi için önlem alındığı belirtilmiştir.
25. Başvurucunun söz konusu karara karşı yaptığı itiraz, İnfaz
Hâkimliğinin 17/7/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde,
İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının anılan kararının gerekçesi tekrarlanmış ve
kararın mevzuata uygun şekilde verildiği belirtilmiştir. İnfaz Hâkimliği
kararına karşı yapılan itiraz, kararın usule ve mevzuata uygun olduğu
gerekçesiyle Ağır Ceza Mahkemesinin 15/8/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
26. Nihai karar 8/9/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
E. Hükümlü ve
Tutukluların Ziyaret Günü ve Saatlerinin Sınırlandırılmasına İlişkin Süreç
27. İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının 15/11/2016 tarihli ve
"Ziyaret Gün ve Saatlerinin Düzenlenmesine İlişkin Karar'' başlıklı
kararıyla tutuklu ve hükümlü ziyaretlerinin 09.00 ile 17.30 saatleri arasında,
kırk dakika süreyle ve belirlenen ziyaret programı esas alınarak yaptırılmasına
karar verilmiştir.
28. Söz konusu kararda, 5275 sayılı Kanun uyarınca yaptırılacak
ziyaretlerin yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere çalışma
saatleri içinde gerçekleştirilebileceği ifade edilmiştir. Ayrıca Ziyaret
Yönetmeliği kapsamında ziyaret günleri ve saatleri ile ziyaretçi sayısının
fiziki yapı ve kapasite dikkate alınarak düzen, güvenlik ve disiplin
çerçevesinde ceza infaz kurumu tarafından belirleneceği vurgulanmıştır.
Kararda, 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra tutuklu ve hükümlü sayısında
kapasitenin üzerinde artış meydana geldiği ve bu durumun iş yoğunluğunun
artmasına neden olduğu belirtilerek ceza infaz kurumu düzeni ve güvenlik durumu
gözönüne alınarak haftalık ziyaret düzeninin yeniden
belirlenmesi yönünde ihtiyacın ortaya çıktığı belirtilmiştir.
29. Başvurucunun söz konusu karara karşı yaptığı itiraz, İnfaz
Hâkimliğinin 18/7/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde,
İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının anılan kararının gerekçesi tekrarlanmış ve
kararın mevzuata uygun şekilde verildiği belirtilmiştir. İnfaz Hâkimliği
kararına karşı yapılan itiraz, kararın usule ve mevzuata uygun olduğu
gerekçesiyle Ağır Ceza Mahkemesinin 15/8/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
30. Nihai karar 7/9/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
F. Hükümlü ve
Tutukluların Radyo Kullanımının Kısıtlanmasına İlişkin Süreç
31. İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının 19/4/2017 tarihli ve
"FETÖ/PDY Terör Örgütü Mensubu Hükümlü ve Tutukluların Radyo Dinlemesine
İlişkin Kısıtlama Kararı" başlıklı kararıyla bu kapsamda olan tutuklu ve
hükümlülerin koğuşlarında kullandıkları radyolarına güvenlik nedeniyle ileri
bir tarihte yeniden değerlendirilmek üzere el konulmasına ve geçici olarak Ceza
İnfaz Kurumu Emanet Eşya Biriminde muhafaza altına alınmasına karar
verilmiştir.
32. Söz konusu kararda, 5275 sayılı Kanun uyarınca tehlikeli
hâlde bulunan veya örgüt mensubu hükümlüler ve tutuklular bakımından radyo
kullanımının kısıtlanabileceği belirtilmiştir. Kararda, FETÖ/PDY'ye mensup hükümlüler ile FETÖ/PDY soruşturmaları
kapsamında tutuklu olanların kullandıkları radyolara beş-altı metre uzunluğunda
anten görevi gören telleri bağladıkları, bu suretle farklı frekans aralığını
dinledikleri ve Ceza İnfaz Kurumu dışında bulunan örgüt mensupları ile şifreli
olarak haberleştikleri vurgulanmıştır. Anılan yöntem kullanılarak örgüt lehine
propaganda yapıldığı, Ceza İnfaz Kurumunda bulunan örgüt üyelerinin ruh hâlinin
diri tutulmaya çalışıldığı ve hatta bazı eylemlere teşvik edildiği ifade
edilmiştir. Kararda, örgütsel amaçlı haberleşmenin engellenmesi amacıyla koğuş
ve odalarda yapılan aramalar sonucunda bulunan radyolara geçici olarak el
konulduğu belirtilmiştir.
33. Başvurucunun söz konusu karara karşı yaptığı itiraz İnfaz
Hâkimliğinin 18/7/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde,
İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının anılan kararının gerekçesi tekrarlanmış ve
kararın mevzuata uygun şekilde verildiği belirtilmiştir. İnfaz Hâkimliği
kararına karşı yapılan itiraz, kararın usule ve mevzuata uygun olduğu
gerekçesiyle Ağır Ceza Mahkemesinin 24/8/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
34. Nihai karar 7/9/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
G. Sınavlara Girişin
Yasaklanmasına İlişkin Süreç
35. 22/11/2016 tarihli ve 29896 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan
Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (OHAL KHK'sı) uyarınca terör örgütü
üyeliği veya bu örgütlerin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar nedeniyle
tutuklu veya hükümlü olanların ülke genelinde uygulanan merkezî sınavlar ile
eğitim ve öğretim kurumları ile kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan ya
da yaptırılan sınavlara girişleri OHAL süresince yasaklanmıştır.
36. Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu (Eğitim Kurulu)
Başkanlığının 24/11/2017 tarihli ve "Kurumda Uygulanacak Eğitim ve
İyileştirme Kararı" başlıklı kararıyla belirtilen OHAL KHK'sı kapsamında
olan tutuklu ve hükümlülerin söz konusu sınavlara katılmamalarına karar
verilmiştir.
37. Başvurucunun söz konusu karara karşı yaptığı itiraz, İnfaz
Hâkimliğinin 18/7/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararda; eğitim hakkına
OHAL KHK'sı kapsamında kısıtlama getirildiği, Anayasa'da düzenlenen eğitim ve öğrenim
hakkının sadece kanunla ve zorunlu hâllerde kısıtlanabileceği, devletin
güvenliği için gerekli tedbirlerin yine devlet tarafından alınmasının zorunlu
olduğu, bu kapsamda Eğitim Kurulu Başkanlığınca verilen kararda herhangi bir
isabetsizliğin bulunmadığı şeklinde değerlendirmelere yer verilmiştir.
38. İnfaz Hâkimliği kararına karşı yapılan itiraz, kararın usule
ve mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle Ağır Ceza Mahkemesinin 21/8/2017 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
39. Nihai karar 7/9/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
40. 6/2/2018 tarihli ve 7083 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine
Dair Kanun'un 4. maddesiyle 677 sayılı OHAL KHK'sında yer alan söz konusu
düzenleme kanunlaşmıştır.
41. Başvurucu 6/10/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
42. Anayasa Mahkemesinin 22/2/2018 tarihli müzekkeresiyle,
ilgili İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının söz konusu kararlarının hâlen
yürürlükte olup olmadığı, yürürlükte değilse hangi tarih aralığında uygulandığı
ve istisna niteliğinde uygulamalar yapılıp yapılmadığı hususlarına ilişkin
olarak bilgi ve belgeler talep edilmiştir. 26/2/2018 tarihli cevap yazısında,
gerekçesi hatırlatılan söz konusu kararların hâlen yürürlükte olduğu ve istisna
niteliğinde uygulamalar yapılmadığı belirtilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kişinin Maddi ve
Manevi Varlığını Koruma ve Geliştirme Hakkı Yönünden
43. 5275 sayılı Kanun’un
''Hapis cezalarının infazında gözetilecek ilkeler" kenar
başlıklı 6. maddesi şöyledir:
"(1) Hapis cezalarının infaz rejimi,
aşağıda gösterilen temel ilkelere dayalı olarak düzenlenir:
a) Hükümlüler ceza infaz kurumlarında güvenli
bir biçimde ve kaçmalarını önleyecek tedbirler alınarak düzen, güvenlik ve
disiplin çerçevesinde tutulurlar.
b) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin
düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu
kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan
maddî ve manevî koşullar altında çektirilir. Hükümlülerin, Anayasada yer alan
diğer hakları, infazın temel amaçları saklı kalmak üzere, bu Kanunda öngörülen
kurallar uyarınca kısıtlanabilir.
c) Cezanın infazında hükümlünün
iyileştirilmesi hususunda mümkün olan araç ve olanaklar kullanılır. Hükümlünün
kanun, tüzük ve yönetmeliklerle tanınmış haklarının dokunulmazlığını sağlamak
üzere cezanın infazında ve iyileştirme çabalarında kanunîlik
ve hukuka uygunluk ilkeleri esas alınır.
d) İyileştirmeye gereksinimleri olmadığı
saptanan hükümlülere ilişkin infaz rejiminde, bu hükümlülerin kişilikleriyle
orantılı bireyselleştirilmiş programlara yer verilmesine özen gösterilir ve bu
hususlar yönetmeliklerde düzenlenir.
e) Cezanın infazında adalet esaslarına uygun
hareket edilir. Bu maksatla ceza infaz kurumları kanun, tüzük ve
yönetmeliklerin verdiği yetkilere dayanarak nitelikli elemanlarca denetlenir.
f) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam
hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu
tedbirin alınması zorunludur.
g) Hükümlünün infazın amacına uygun olarak
kanun, tüzük ve yönetmeliklerin belirttiği hükümlere uyması zorunludur.
h) Kanunlarda gösterilen tutum, davranış ve
eylemler ile kurum düzenini ihlâl edenler hakkında Kanunda belirtilen disiplin
cezaları uygulanır. Cezalara, Kanunda belirtilen merciler, sürelerine uygun
olarak hükmederler. Cezalara karşı savunma ve itirazlar da Kanunun gösterdiği
mercilere yapılır."
44. 5275 sayılı Kanun gereğince Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan
22/1/2007 tarihli ve 45/1 No.lu Ceza İnfaz Kurumlarının Tahsisi, Nakil İşlemleri
ve Diğer Hükümler konulu Genelge'nin "Diğer
işlemler" başlıklı Beşinci Bölümü'nün -20/12/2016 tarihinde
yapılan değişiklikleri de içeren- ilgili kısmı şöyledir:
"(8) Hükümlü ve tutuklular; kendi oda veya koğuşunda beraber
kaldıkları arkadaşlarıyla veya açık görüş günlerinde ziyarete gelen
yakınlarıyla, idarece belirlenen yerlerde ve bedelleri kendileri tarafından
karşılanmak koşuluyla fotoğraf çektirebilecektir. Fotoğraf çekimi, müdürü ve
fotoğrafçılık işkolu bulunan ceza infaz kurumlarında sadece fotoğrafçılık
işkolunca yerine getirilecek, dışarıdan fotoğrafçı temini yoluna
gidilmeyecektir. Müdürü bulunmayan kurumlardaki fotoğraf çekimleri dışarıdan
temin edilen fotoğrafçı tarafından gerçekleştirilecektir.
Ancak, kurum düzeni, kişi ve kurum güvenliği, örgütsel amaç, iletişim
ve propagandaya imkân verilmemesi, devam eden soruşturmaların aksamaması (Bu
çerçevede adli soruşturmaları yürüten savcılardan görüş alınabileceği) ve
toplumsal hassasiyet ve beklentiler dikkate alınarak, bu olgulardan bir veya
birkaçının olduğuna dair İdare ve Gözlem Kurulu üyelerinde bir kanaat oluşması
durumunda, tüm kurumda veya bazı örgütler ve kişiler yönünden fotoğraf çekimi
kısıtlanabilir."
2. Aile Hayatına Saygı
Hakkı Yönünden
45. 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlüyü
ziyaret" kenar başlıklı 83. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"(1) Hükümlü, belgelendirilmesi koşuluyla
eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı
tarafından haftada bir kez ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu hâller
dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla
üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere çalışma
saatleri içinde ziyaret edilebilir. ...
(3) Görüşler, koşul ve süreleri Adalet
Bakanlığınca hazırlanan yönetmelikle kapalı ve açık olmak üzere iki biçimde
yaptırılır."
46. 5275 sayılı Kanun'un "Tutukluların hakları" kenar
başlıklı 114. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(2) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde
tutuklular, kurumun bu husustaki genel düzenine uymak suretiyle ziyaretçi kabul
edebilirler. Ancak soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma
evresinde hâkim veya mahkeme, soruşturmanın veya davanın selameti bakımından
tutuklunun ziyaretçi kabulünü yasaklayabilir veya bu hususta kısıtlamalar
koyabilir."
47. 5275 sayılı Kanun’un "Tutukluların
yükümlülükleri" kenar başlıklı 116. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Bu Kanunun; yüksek güvenlikli kapalı
ceza infaz kurumları, ... kuruma alınma ve kayıt işlemleri, hükümlüler ile
yakınları ve ilgililerin bilgilendirilmesi, cezayı çekme, güvenlik ve
iyileştirme programına ve sağlığın korunması kurallarına uyma, bina ve
eşyaların korunması, kapıların açılmaması ve temasın önlenmesi, oda ve
eklentilerinde bulundurulabilecek kişisel eşyalar, arama, disiplin cezalarının
niteliği ve uygulanma koşulları, ... haberleşme veya iletişim araçlarından
yoksun bırakma veya kısıtlama, ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma, ... yönetim
tarafından alınabilecek tedbirler, zorlayıcı araçların kullanılması, ...
şikâyet ve itiraz, ... kültür ve sanat etkinliklerine katılma, ifade özgürlüğü,
kütüphaneden yararlanma, süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı,
telefonla haberleşme hakkı, radyo, televizyon yayınları ile internet
olanaklarından yararlanma hakkı, mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme
hakkı, bu Kanunda sayılan günlerde dışarıdan gönderilen hediyeyi kabul etme
hakkı, ... hükümlülerin sayısı ve uygulanacak güvenlik tedbirleri, eğitim
programları, öğretimden yararlanma, ... ziyaret, yabancı hükümlüleri ziyaret,
ziyaret ve görüşlerde uygulanacak esaslar, ... kütüphane ve kurslardan
yararlanma konularında ... düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır
nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir."
48. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Ziyaret
gün ve saatleri" kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Ziyaret günleri ve saatleri ile bir
hükümlü ve tutuklunun görüşebileceği ziyaretçi sayısı, kurumun fiziki yapısı ve
kapasitesi dikkate alınarak, kurumca belirlenir..."
49. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Açık
görüş" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Açık görüş, hükümlü ve tutuklular ile
ziyaretçilerinin maddi temasına imkan verecek şekilde, konuşulanların hazır
bulunan görevli tarafından işitilebildiği ve izlenebildiği, ceza infaz
kurumunun bu iş için tahsis edilmiş özel bölümünde yapılan ziyaret ve
görüşmelerdir."
50. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Açık
görüş yapılacak yer" kenar başlıklı 16. maddesi şöyledir:
"Açık görüşler, ceza infaz kurumunun oda
ve eklentileri dışında, bu iş için ayrılmış özel bölümünde, bulunmadığı
takdirde, ceza infaz kurumu müdürünün uygun göreceği yerde yaptırılır."
51. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Görüş
süresi ve saatleri" kenar başlıklı 17. maddesi şöyledir:
"Açık ziyaretler, bir saatten fazla
olmamak kaydıyla 09.00 - 17.00 saatleri arasında yaptırılır. Ziyaret süresi,
görüşmenin fiilen başladığı andan itibaren işler."
52. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Açık
görüşe ilişkin diğer konular" kenar başlıklı 18. maddesinin
ilgili kısımları şöyledir:
"Hükümlü ve tutuklu sayısının, verilen
açık görüş günü sayısına bölünmesi suretiyle, görüş gününe kadar gruplar
oluşturulur, her grubun görüş günü ve saatleri, ailelerine bildirilmek üzere,
hükümlü ve tutuklulara tebliğ edilir ve hazırlanan program ayrıca koğuşlara ve
ziyaretçilerin görebileceği uygun yerlere asılır.
Belirtilen gün ve saatler dışında görüş
yaptırılmaz, ...
Her grubun açık görüşü bittikten sonra, görüş
yerinde bulunan hükümlü ve tutuklular, görevliler nezaretinde dikkatli bir
şekilde arandıktan sonra koğuş veya odalarına götürülerek burada sayılır.
Kimlikleri, fotoğraflı belgelerle kontrol edilir, grup mevcudunun tam olduğunun
anlaşılması üzerine, ziyaretçilerin kurum dışına çıkmasına izin verilir.
Açık görüşlerde, görüş mahallinde yeteri kadar
dış güvenlik görevlisi gözlemci olarak bulundurulur..."
3. İfade Hürriyeti
Yönünden
53. 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlünün
radyo, televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma hakkı"
kenar başlıklı 67. maddesi
şöyledir:
"(1) Hükümlü, ceza infaz kurumlarında
merkezî yayın sistemi bulunduğu takdirde bu sisteme bağlı olarak radyo ve
televizyon yayınlarını izleme hakkına sahiptir.
(2) Merkezî yayın sistemi bulunmayan
kurumlarda, yararlı olmayan yayınların izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek
önlemler alınmak suretiyle bağımsız anten kullanılarak televizyon ve radyo
izlenmesine ve dinlenmesine izin verilir. Bu cihazlar, bedeli kendisi
tarafından ödenmek koşuluyla hükümlü adına kurumca satın alınır. Her ne biçimde
olursa olsun dışardan gelenler tarafından getirilen radyo, televizyon ve
bilgisayarlar kuruma alınmaz.
(3) Kapalı ve açık ceza infaz kurumları ile
çocuk eğitim evlerinde ancak, eğitim ve iyileştirme programları çerçevesinde
kurum yönetimince belirlenen yerlerde görsel ve işitsel eğitim araç ve
gereçlerinin kullanımına izin verilebilir. Eğitim ve iyileştirme programları
gerekli kıldığı takdirde denetim altında internetten yararlanılabilir. Hükümlü,
odasında bilgisayar bulunduramaz. Ancak, Adalet Bakanlığının uygun görmesi
hâlinde eğitim ve kültürel amaçlı olarak bilgisayarın ceza infaz kurumuna
alınmasına izin verilebilir.
(4) Bu haklar, tehlikeli hâlde bulunan veya
örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir."
54. 20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (İnfaz Tüzüğü)
"Hükümlünün radyo, televizyon yayınları
ile internet olanaklarından yararlanma hakkı" kenar başlıklı
90. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlü, kurumlarda merkezî yayın
sistemi bulunduğu takdirde bu sisteme bağlı olarak radyo ve televizyon
yayınlarını izleme hakkına sahiptir.
(2)
Merkezî yayın sistemi bulunmayan kurumlarda, yararlı olmayan yayınların
izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek önlemler alınmak suretiyle bağımsız
anten kullanılarak televizyon ve radyo izlenmesine ve dinlenmesine izin
verilir. Bu cihazlar, bedeli kendisi tarafından ödenmek koşuluyla hükümlü adına
kurumca satın alınır. Her ne biçimde olursa olsun dışardan gelenler tarafından
getirilen radyo, televizyon ve bilgisayarlar kuruma alınmaz.
(3) Kapalı ve açık kurumlar ile çocuk eğitim
evlerinde ancak, eğitim ve iyileştirme programları çerçevesinde kurum
yönetimince belirlenen yerlerde görsel ve işitsel eğitim araç ve gereçlerinin
kullanımına izin verilebilir. Eğitim ve iyileştirme programları gerekli kıldığı
takdirde denetim altında internetten yararlanılabilir. Hükümlü, odasında
bilgisayar bulunduramaz. Ancak, Bakanlığın uygun görmesi hâlinde eğitim ve kültürel
amaçlı olarak bilgisayarın kuruma alınmasına izin verilebilir.
(4) Bu haklar, idare ve gözlem kurulu kararı
ile tehlikeli hükümlü oldukları saptananlar veya örgüt mensubu hükümlüler
bakımından kısıtlanabilir.
(5) İşlediği suçun nitelik ve işleniş biçimi
göz önüne alındığında, toplum için ciddi bir tehlike oluşturan, kurumdaki tutum
ve davranışlarıyla, suç işlemek amacıyla kurulan silâhlı
örgütün yöneticiliğini yapmaya devam eden, bu konuda herhangi bir yöntemle,
kurum içi veya dışındaki kişilere talimat veya mesaj veren hükümlülerin, idare
ve gözlem kurulu kararıyla televizyon yayınlarını izlemesine ve bilgisayar ile
internetten yararlanmasına izin verilmez."
55. 17/6/2005 tarihli ve 2005/25848 sayılı Ceza İnfaz
Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik'in (Eşya
Yönetmeliği) 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Koğuş, oda ve eklentilerinde, kantinden
temin edilmek koşuluyla, bir adet otuzyedi ekran
televizyon ile elektrikli su ısıtıcısı, saç kurutma makinesi ve büro tipi
buzdolabı ile kurumun bulunduğu coğrafi bölgenin iklim koşulları dikkate
alınarak, her koğuş veya odada bir adet vantilatör bulundurulmasına izin
verilebilir. Ayrıca her hükümlü, kurum kantininden satın almak kaydıyla bir
adet kulaklıklı küçük el radyosu bulundurabilir."
4. Eğitim Hakkı Yönünden
56. 5275 sayılı Kanun'un "Öğretimden
yararlanma" kenar başlıklı 76. maddesi şöyledir:
"(1) Açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin örgün ve yaygın,
kapalı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin yaygın öğretimden
yararlanmaları sağlanır."
57. Adalet Bakanlığının 27/7/2007 tarihli ve 46/1 sayılı Genç ve
Yetişkin Hükümlü ve Tutukluların Eğitim ve İyileştirilme İşlemleri ve Diğer
Hükümlere ilişkin Genelgesi’nin ilgili kısımları şöyledir:
"E- Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi
ve Millî Eğitim Bakanlığı Tarafından Yapılan Sınavlar
(1) Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)
ve Millî Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen ÖSS, YDS, KPSS ve benzerî sınavlar, sınav merkezi olan ceza infaz
kurumlarında yapılacaktır.
(2) Hükümlü ve tutukluların sınav başvuruları
yakınları tarafından yapılabilir, yapılamaması hâlinde, başvuru ceza infaz
kurumlarının bulunduğu mahalde yapılabiliyorsa kurum tarafından görevlendirilen
bir personel tarafından gerçekleştirilir. Sadece il merkezlerinde başvuru
yapılıyorsa, öğrencinin bulunduğu kurum tarafından sınav merkezi olan kuruma
bilgi verilerek, gerekli belgeleri gönderecek ve başvuru
işlemi il merkezlerindeki sınav merkezi olan ceza infaz kurumlarından yapılacak
müracaatlarla birlikte, sınav merkezi olan kurum idaresince görevlendirilecek
bir personel tarafından gerçekleştirilecektir.
(3) Sınavların başvuru
tarihi kurum öğretmeni, yokluğunda ise eğitimden sorumlu personel tarafından
takip edilecektir.
(4) Sınavlar, belirlenen sınav merkezlerindeki
ceza infaz kurumlarına gelen sınav komisyonları tarafından yapılmaktadır. Bu
nedenle, sınavlara katılacaklara ilişkin T.C. kimlik numarası, adı soyadı, baba
adı, doğum yeri ve tarihine ilişkin bilgileri içeren liste sınavdan en az 20
gün önce Genel Müdürlükte olacak şekilde gönderilecektir. Kuruma yeni gelen
hükümlü ve tutuklu olduğu takdirde sınavdan önceki son iş gününe kadar bildirim
yapılabilecektir.
..."
58. 677 sayılı OHAL
KHK'sının 4. maddesi şöyledir:
"(1) Terör örgütü üyeliği veya bu örgütlerin faaliyeti
çerçevesinde işlenen suçlar sebebiyle tutuklu veya hükümlü olarak ceza infaz
kurumunda bulunanlar, olağanüstü halin devamı ve kurumda barındırıldıkları süre
zarfında, ülke genelinde uygulanan merkezî sınavlar ile örgün veya yaygın her
türlü eğitim ve öğretim kurumları ile kamu kurum ve kuruluşları tarafından ceza
infaz kurumu içinde veya dışında yapılan ya da yaptırılan sınavlara
giremezler."
59. 7083 sayılı Kanun'un "Sınavlara
ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
"(1) Terör örgütü üyeliği veya bu örgütlerin faaliyeti
çerçevesinde işlenen suçlar sebebiyle tutuklu veya hükümlü olarak ceza infaz
kurumunda bulunanlar, olağanüstü halin devamı ve kurumda barındırıldıkları süre
zarfında, ülke genelinde uygulanan merkezî sınavlar ile örgün veya yaygın her
türlü eğitim ve öğretim kurumları ile kamu kurum ve kuruluşları tarafından ceza
infaz kurumu içinde veya dışında yapılan ya da yaptırılan sınavlara
giremezler."
B. Uluslararası Hukuk
60. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS, Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar
başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu
makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir
toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin
korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının
hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz
konusu olabilir."
61. Sözleşme’nin "İfade
özgürlüğü" kenar başlıklı 10. maddesi şöyledir:
"1.
Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi
olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve
görüş alma ve verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo,
televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel
değildir.
2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu
özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal
güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu
düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın,
başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının
önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması
için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara
tabi tutulabilir."
62. Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol’ün
"Eğitim hakkı" kenar
başlıklı 2. maddesinin (P1-2) birinci cümlesi şöyledir:
"Hiç kimse eğitim
hakkından yoksun bırakılamaz."
63. AİHM'e göre özel hayat, özel bir
sosyal hayat sürdürmeyi yani kişinin sosyal kimliğini geliştirme hakkı
anlamında bir “özel hayatı” güvence altına almaktadır. Bu yönü ile birlikte
değerlendirildiğinde bahsi geçen hak, ilişki kurmak ve geliştirmek üzere
çevresinde bulunanlarla temas kurma hakkını da içermektedir (Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, §
45; Oleksandr Volkov/Ukrayna,
B. No: 21722/11, 9/1/2013, §§ 165-167; Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, § 29).
64. AİHM'e göre hükümlü ve tutuklular
Sözleşme kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak
sahiptirler (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2) [BD], B. No:
74025/01, 6/10/2005, § 69).
65. AİHM'e göre, suçun mahiyeti haklı
gösteriyorsa bir tutuklunun özel bir hapishane rejimine veya sınırlayıcı
ziyaret düzenlemelerine tabi tutulması onun Sözleşme'nin 8. maddesi
kapsamındaki hakkına müdahale teşkil eder ancak kendiliğinden bu hakkın ihlali
anlamına gelmez (Vlasov/Rusya, B. No: 78146/01, 12/6/2008, §
123).
66. AİHM'e göre hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu
idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam
ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Messina/İtalya (No. 2),
B. No: 25498/94, 28/9/2000, § 61; Ouinas/Fransa (k.k.), B. No: 13756/88, 12/3/1990; Kučera/Slovakya, B. No: 48666/99, 17/7/2007, §
127). Bu hakka getirilen sınırlamalar, suç ve düzensizliğin önlenmesi için
güvenlik nedeniyle uygulamaya konulmuş olsa da haklı bir gerekçeye dayanmalıdır
(Gülmez/Türkiye, B. No: 16330/02,
20/5/2008, § 46). AİHM, hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğünü de Sözleşme
kapsamında koruma altında tutmaktadır (Yankov/Bulgaristan, B. No. 39084/97, 11/12/2003).
67. AİHM, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin
korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda
mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebileceğini kabul etmiştir.
Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir
sınırlama makul ve ölçülü olmalıdır (Silver
ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72 ..., 25/3/1983, §§
99-105).
68. AİHM, “hükümlüler”in bir mahkeme
tarafından verilen mahkûmiyetin infazı için tutuldukları süreye karşılık gelen
süre boyunca (Epistatu/Romanya, B. No: 29343/10, 24/9/2013, §
62), “tutuklular”ınise devam etmekte olan bir
yargılama esnasındaki yasal tutukluluk süresi zarfında (Boltan/Türkiye (k.k.), B. No: 32777/09,
27/3/2012) tam zamanlı eğitime erişimlerinin engellenmesinin ek 1 No.lu
Protokol’ün 2. maddesinin birinci cümlesi kapsamında eğitimden yoksun bırakma
olarak değerlendirilemeyeceği görüşündedir. Bu kapsamda AİHM, Sözleşme'ye hükümlü veya tutukluların ceza infaz kurumunda
bulundukları süre zarfında fiilen eğitimlerine devam edememelerinin eğitim
hakkını ihlal ettiğine ilişkin başvuruları açıkça dayanaktan yoksun bulmaktadır
(Durmaz, Işık, Unutmaz ve Sezal/Türkiye
(k.k.), B. No: 46506/99, 46569/99, 46570/99,
4/9/2001).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
69. Mahkemenin 23/5/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
70. Başvurucu, tutuklu olması nedeniyle başvuru harç ve
giderlerini ödeyecek gelirinin bulunmadığını belirterek adli yardımdan
faydalandırılması talebinde bulunmuştur.
71. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Kişinin Maddi ve
Manevi Varlığını Koruma ve Geliştirme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
72. Başvurucu;
i. Fotoğraf çekiminin kısıtlanmasına ve fotoğrafların dışarıya
gönderiminin yasaklanmasına ilişkin kararda yer alan gerekçelerin varsayımlara
dayandığını, personel gözetiminde gerçekleştirilen fotoğraf çekimi nedeniyle
Kurum güvenliğinin tehlikeye düşmeyeceğini, haberleşmeyi engelleyen bu
uygulamayla fotoğraflarını gönderemediği ailesinin de terör örgütü mensubu ilan
edildiğini, kendisinin ve ailesinin manevi bütünlüğüne zarar verildiğini iddia
etmiştir.
ii. Koğuş ve odalara ait havalandırma bahçelerinin yüksek
duvarları bulunmasına rağmen üzerine fens teli
çekilerek "Kuş olsan da buradan çıkamayacaksın." mesajı verildiğini,
keyfî ve gerçek dışı gerekçelerle hayata geçirilen uygulamanın amacının tutuklu
ve hükümlülere maddi ve manevi anlamda eziyet etmek olduğunu, bu nedenle
bahçede keyifli şekilde vakit geçiremediğini ve itirazlarının gerekçesiz
şekilde reddedildiğini ileri sürmüştür.
iii. Bu nedenlerle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkının, işkence ve kötü muamele yasağının, özel hayata saygı
hakkının, haberleşme hürriyetinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş; İhlalin tespiti ile lehine tazminata hükmedilmesi talebinde
bulunmuştur.
73. Bakanlık görüşünde, OHAL ilanı ve bu kapsamda alınan
tedbirlere ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. Görüşte, AİHS'in
15. maddesine istinaden hazırlanan derogasyonun 21/7/2016
tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine bildirildiği belirtilmiştir.
Görüş yazısında, bireysel başvuruya konu edilen şikâyetlerin başvurucu hakkında
uygulanmayan soyut ve doğrudan tedbirlere ilişkin olduğu vurgulanmıştır.
Görüşte, fotoğraf gönderiminin kısıtlanması konusunda somut bir açıklamada
bulunulmadığı ifade edilmiştir. Görüş yazısında; başvuruya konu tedbirlere
ilişkin verilen idari ve yargısal kararlarda, Ceza İnfaz Kurumunda kamu
düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi meşru amacı ile başvurucunun
özel hayatına saygı hakkı arasında adil bir denge kurulduğu belirtilmiştir.
74. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvurucu
dilekçesindeki iddialarını tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
75. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 1879/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetleri; fotoğraf çekiminin
kısıtlanmasına, dışarıya fotoğraf gönderiminin yasaklanmasına ve hava almak
için kullandıkları bahçenin üzerine fens teli
çekilmesine ilişkindir. Dolayısıyla anılan şikâyetler başvurucunun maddi ve
manevi varlığına müdahale edildiğine ilişkin iddialar içerdiğinden incelemenin
Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında yapılması gerektiği değerlendirilmiştir (Hüseyin Karakaş, B. No: 2014/10817,
22/6/2017, § 26).
76. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi
varlığı" kenar başlıklı Anayasa'nın 17. maddesinin birinci
fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkına sahiptir."
77. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmekte
olup söz konusu düzenleme, Sözleşme’nin 8. maddesinde düzenlenen özel hayata
saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel bütünlüğün
korunması hakkına karşılık gelmektedir (Sevim
Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, §
30).
78. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını
temellendiremediği, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden
ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
79. Ceza infaz kurumlarında bulunan tüm hükümlü ve tutuklular,
Anayasa'da düzenlenen temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak
sahiptir. Ancak tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve
disiplinin temini gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik
kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların
sahip oldukları haklar ölçülülük ilkesi göz ardı edilmeden sınırlandırılabilir
(Turan Günana,
B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu bağlamda gözetilen meşru amaç ile
başvurucunun temel hakkı arasında adil bir denge sağlanmalıdır. Öte yandan
idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel ve aile hayatına müdahale konusunda
takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir (Mehmet Koray Eryaşa, B. No:
2013/6693, 16/4/2015, § 89).
80. Başvuruya konu olayda İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının
ilgili kararlarıyla Kurum güvenliğinin korunması ve propaganda aracı olarak
kullanılmaması amaçlanarak terör örgütü üyeliği veya bu örgütlerin faaliyeti
çerçevesinde işlenen suçlar sebebiyle tutuklu veya hükümlü olanların fotoğraf
çekimleri kısıtlanmış ve fotoğraf gönderimi istisna kapsamında yasaklanmıştır.
Ayrıca yasa dışı haberleşmenin önüne geçilmesi ve Kurumun güvenliğinin
tehlikeye düşmemesi amaçlanarak koğuş ve odalara ait havalandırma bahçelerinin
üzerine fens teli çekilmiştir.
81. Somut başvuru açısından değerlendirilmesi gereken ilk husus,
başvuruya konu edilen Ceza İnfaz Kurumu uygulamalarının tutuklu ve hükümlüler
açısından Anayasa'nın 17. maddesi kapsamındaki güvenceleri harekete geçirecek
asgari ağırlıkta olup olmadığıdır. Söz konusu ağırlık olayın tüm koşulları
dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmede müdahalenin
yoğunluğu, süresi, fiziksel ve ruhsal etkisi dikkate alınmalı; hürriyeti
bağlayıcı tedbir ya da ceza gereğince mahpuslar tarafından katlanılması mümkün
ve muhtemel görülen etki ve rahatsızlıklara oranla başvurucu açısından nasıl
bir çekilmezliğin oluştuğu ya da oluşma ihtimalinin bulunduğu hususu gözönüne alınmalıdır. Bu bağlamda aranan asgari ağırlık
eşiği, söz konusu alana ilişkin incelenebilir bir sorunun bulunup
bulunmadığının belirlenebilmesi açısından önemli bir kriterdir.
82. 5275 sayılı Kanun'un 6. maddesinde, hükümlülerin ceza infaz
kurumlarında kaçmalarını önleyecek tedbirler alınarak düzen ve disiplin
çerçevesinde güvenli bir biçimde tutulacakları ve Anayasa'da yer alan
haklarının Kanun'da öngörülen kurallar uyarınca kısıtlanabileceği
düzenlenmiştir. Anılan Kanun'un 116. maddesinde de, hükümlülere uygulanacak
güvenlik tedbirlerine ilişkin düzenlemelerin -tutukluluk hâliyle uzlaşır
nitelikte olanlarının- tutuklular hakkında da uygulanabileceği hüküm altına
alınmıştır. Bu kapsamda 5275 sayılı Kanun, yürütme organına hükümlü ve
tutukluların düzen, güvenlik ve disiplin içinde tutulmalarının sağlanması
amacıyla alınacak tedbirlere ya da konulacak kurallara ilişkin düzenleme yapma
yetkisi vermiştir. Anayasal sınırlar içinde kalmak koşuluyla bu amaç
doğrultusunda ceza infaz kurumları tarafından birtakım işlemler tesis edilmesi
ya da yetkili kurullar tarafından kararlara alınması doğaldır.
83. Somut başvuruda idare tarafından açıklanan suç işlenmesinin
önlenmesi, Kurum güvenliğinin sağlanması, disiplinin ve kamu düzeninin
sürdürülmesi gibi gerekçelerle gerek fotoğraf çekiminin ve gönderiminin geçici
tedbir mahiyetinde kısıtlanması gerekse havalandırma bahçesinin üzerine fens teli çekilmesi, ceza infaz kurumunda bulunmanın bir
sonucu olarak hürriyeti bağlayıcı tedbir gereğince katlanılması mümkün ve
muhtemel tedbirler olarak değerlendirilmektedir.
84. Bu çerçevede kanuni dayanakları bulunan, makul gerekçelerle
açıklanan ve mahpuslar tarafından katlanılması mümkün ve muhtemel görülen etki
ve rahatsızlıkların başvurucu açısından çekilmez bir durum oluşturmaktan uzak
olduğu ve başvuruya konu uygulamalar nedeniyle meydana geldiği ileri sürülen
rahatsızlığın Anayasa 17. maddesi bağlamında aranan asgari ağırlık eşiğine ulaşmadığı
sonucuna ulaşılmıştır.
85. Açıklanan gerekçelerle kişinin maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkına yönelik ihlal iddialarının Anayasa'nın 17. maddesi
bağlamında inceleme yapılmasını gerektirecek ağırlıkta olmadığı anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
Hasan Tahsin GÖKCAN bu sonuca, Anayasa'nın 20/1. maddesinde
düzenlenen özel hayata saygı hakkı yönünden incelenerek ulaşılması gerektiği
düşüncesiyle katılmıştır.
C. Aile Hayatına Saygı
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
86. Başvurucu;
i. Öğrenim gören çocukların hafta içi mesai saatlerinde tutuklu
ve hükümlü olan babalarını ziyaret edemediğini, hafta sonu ziyaret hakkının
kaldırılması nedeniyle çocukların ebeveyniyle yapması gereken görüşmelerin
fiilen yasaklandığını, devletin bu konuda yükümlülüklerini yerine getirmediğini
ileri sürmüştür.
ii. Görüşebileceği ziyaretçi sayısı on iken bu sayının haksız
şekilde yediye düşürüldüğünü, bu durumda ailesinin de cezalandırıldığını, söz
konusu sınırlamanın ölçülü olmadığını ifade etmiştir.
iii. Ziyaret günü ve saatlerinin sınırlandırılmasının hukuka
aykırı olduğunu ileri sürerek tüm bu uygulamaların kaldırılması talebiyle İnfaz
Hâkimliğine yaptığı itirazlarının gerekçesiz şekilde reddedildiğini
belirtmiştir.
iv. Bu nedenlerle işkence ve kötü muamele yasağının, adil
yargılanma hakkının ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini iddia etmiş;
ihlalin tespiti ile lehine tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
87. Bakanlık görüşünde, öğrenim gören çocukların hafta sonu
ziyaretlerinin yasaklanmasına ilişkin şikâyet hakkında başvurucunun varsa kendi
çocuklarına ilişkin bir iddia ileri sürmediği ifade edilmiştir. Görüş
yazısında; başvuruya konu tedbirlere ilişkin verilen idari ve yargısal
kararlarda, Ceza İnfaz Kurumunda kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin
önlenmesi meşru amacı ile başvurucunun aile hayatına saygı hakkı arasında adil
bir denge kurulduğu belirtilmiştir.
88. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvurucu
dilekçesindeki iddialarını tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
89. Başvurucunun şikâyetlerinin özünün yakını olan
ziyaretçileriyle sağlıklı koşullarda görüşememesine ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır. Bu nedenle incelemenin aile hayatına saygı kapsamında
yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
90. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın
20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes ... aile hayatına saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. ... aile hayatının gizliliğine
dokunulamaz."
91. Anayasa’nın 41. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Aile,
Türk toplumunun temelidir ...
Devlet, ailenin huzur ve refahı ... için
gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.
Her çocuk, ... yüksek yararına açıkça aykırı
olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme
hakkına sahiptir..."
92. Aile hayatına saygı hakkı Anayasa’nın 20. maddesinin birinci
fıkrasında güvence altına alınmıştır. Madde gerekçesi de dikkate alındığında
kamusal makamların özel hayata ve aile hayatına müdahale edememesi ile kişinin
ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesi gereğine
işaret edildiği görülmekte olup söz konusu düzenleme, Sözleşme’nin 8. maddesi
çerçevesinde korunan aile hayatına saygı hakkının Anayasa’daki karşılığını
oluşturmaktadır. Ayrıca Anayasa’nın 41. maddesinin -Anayasa’nın bütünselliği
ilkesi gereği- özellikle aile hayatına saygı hakkına ilişkin pozitif
yükümlülüklerin değerlendirilmesi bağlamında dikkate alınması gerektiği açıktır
(Murat Atılgan, B. No: 2013/9047,
7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny
[GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36).
93. Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve tutukluların
özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda
tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu
idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam
ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 36).
Bununla beraber bu yükümlülük yerine getirilirken ceza infaz kurumunda
tutulmanın doğal sonuçlarının gözetilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda gözetilen
meşru amaç ile başvurucunun temel hakkı arasında adil bir denge sağlanmalıdır.
Ancak -belirtildiği üzere- idarenin tutuklu ve hükümlülerin aile hayatına
müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu dikkate alınmalıdır.
94. Başvurucunun şikâyetleri öğrenim gören çocukların hafta sonu
ziyaret hakkının kaldırılması görüşebileceği ziyaretçi sayısının azaltılması ve
ziyaret günü ile saatlerinin sınırlandırılmasına ilişkindir.
a. Hükümlü ve
Tutukluların Öğrenim Gören Çocuklarının Hafta Sonu Ziyaretlerinin OHAL
Süresince Yasaklanmasına İlişkin İddia Yönünden
95. Öğrenim gören çocukların hafta sonu ziyaretlerinin OHAL
süresince durdurulması yönündeki Ceza İnfaz Kurumu uygulaması yönünden yapılan
değerlendirmede, çocuksuz olan başvurucunun bu yönüyle aile hayatına saygı
hakkına herhangi bir müdahalede bulunulmadığı anlaşılmaktadır.
b. Hükümlü ve
Tutukluların Görüşebileceği Ziyaretçi Sayısının Düşürülmesine ve Ziyaret Günü
ile Saatlerinin Sınırlandırılmasına İlişkin İddialar Yönünden
96. Tutuklu ve hükümlülerin görüşebileceği ziyaretçi sayısının
düşürülmesine ve ziyaret günü ile saatlerinin sınırlandırılmasına ilişkin
uygulamaların ise başvurucunun aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturduğu
sonucuna ulaşılmıştır.
97. Söz konusu müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen
koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 20. maddesini ihlal
edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve
somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma,
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
98. Tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla görüş hakkı 5275 sayılı
Kanun'un83. ve 114. maddesi kapsamında düzenlenmiştir. Anılan Kanun dayanak
alınarak yayımlanan Ziyaret Yönetmeliği'nin 10. maddesinde ise ziyaret günleri
ve saatleri ile hükümlü ve tutuklunun görüşebileceği ziyaretçi sayısının
kurumun fiziki yapısı ve kapasitesi dikkate alınarak ilgili ceza infaz
kurumunca belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Bu durumda, tutuklu olan
başvurucuya anılan yasal düzenlemelerin uygulandığı ve bu düzenlemelerin “kanunla
sınırlama” koşulunu karşıladığı görülmektedir.
99. İsnat edilen suçların ağırlığına göre tutuklu ve hükümlülere
tanınan birtakım hak ve imkânların farklılaşması doğaldır. Başvurucuya isnat
edilen suçun ağırlığı, devam eden OHAL koşulları, ceza infaz kurumunun mevcudu
ile personel sayısı dikkate alındığında suçların önlenmesi, ceza infaz
kurumunun güvenliğinin sağlanması, disiplinin ve kamu düzeninin sürdürülmesi
amacıyla birtakım tedbirler alınmasının meşru amaç taşıma koşulunu karşıladığı
değerlendirilmiştir.
100. Hükümlü ve tutukluların temel haklarına yapılan
müdahalelere gerekçe olarak gösterilebilecek makul nedenlerin somut olayın tüm
koşulları çerçevesi dâhilinde olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi
gerekmektedir. Bunun yanı sıra yapılacak değerlendirmede kişinin itham edildiği
suçun ve tutuklama sebeplerinin de dikkate alınması gerekebilir (Mehmet Zahit Şahin, § 63). Bu bağlamda
başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni,
müdahaleye neden olan idari makamlar ve derece mahkemelerinin kararlarında
dayandıkları gerekçelerin aile hayatına saygı hakkının kısıtlaması bakımından
"demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk" ve
"ölçülülük" ilkesine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya
koyup koyamadığı olacaktır (Mehmet Zahit
Şahin, § 64; Ahmet Temiz,
B. No: 2013/1822, 20/5/2015, § 68).
101. Öncelikle belirtilmelidir ki somut olayda başvurucunun
yakınlarıyla görüşemediğine ya da görüş hakkının ortadan kaldırıldığına ilişkin
bir iddiası bulunmamaktadır. Başvurucu; mevzuatta öngörülen usullerde eşi, kan
ve kayın hısımlarıyla görüşebilmektedir.
102. Ziyaret günleri ve saatleri ile tutuklu olan başvurucunun
görüşebileceği ziyaretçi sayısı, ceza infaz kurumu düzeni korunarak belirli bir
program çerçevesinde ilgili ceza infaz kurumunca belirlenmektedir. Söz konusu
görüş programı Ziyaret Yönetmeliği'nin 10. maddesinde de öngörüldüğü üzere
kurumun fiziki yapısı ve kapasitesi dikkate alınarak oluşturulmaktadır. Somut
başvuruya konu kararlarda, Ceza İnfaz Kurumunda dört açık görüş ve dört kapalı
görüş yerinin bulunduğu, barındırılan mahpus sayısının ise mevcut kapasitenin
üzerinde olduğu belirtilerek Ceza İnfaz Kurumu düzeninin ve güvenliğinin
tehlikeye düşmemesi için alınan önlemler çerçevesinde ziyaretçi sayısının
yediye düşürüldüğü vurgulanmıştır. Yine aynı gerekçelerle ziyaretlerin 09.00
ile 17.30 saatleri arasında, kırk dakika süreyle ve belirlenen ziyaret programı
esas alınarak gerçekleştirileceğine dair karar alınmıştır.
103. 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsünden sonra ortaya
çıkan OHAL koşulları ile tutuklu sayısının hızla artış göstermesine rağmen
personel sayısının azalması nedeniyle ceza infaz kurumlarında güvenlik
önlemlerinin artırılması hususunda oluşan acil ihtiyaç dikkate alındığında
tutuklu ve hükümlüler hakkında getirilen işleyişe dönük düzenleyici nitelikteki
sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşuluna
aykırılık oluşturmamaktadır. Ayrıca başvurucunun görüşme hakkını ortadan
kaldırmayacak ve yakınlarıyla temasını sürdürecek şekilde bu tür bir
sınırlamaya muhatap kılınmasının makul olduğu değerlendirilmektedir.
104. Tüm bu hususlar gözönüne
alındığında OHAL koşullarının gerektirdiği kamu düzeninin korunması ihtiyacı ve
ceza infaz kurumu güvenliğini sağlama amacı doğrultusunda başvurucunun
yakınlarıyla olan ilişkisinin sürdürülmesini engellemeyen söz konusu müdahalede
kamu makamları tarafından güdülen meşru amaç ile başvurucunun bireysel yararı
arasında adil bir dengenin kurulduğu, demokratik toplumda gerekli olan
müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
105. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin bulunmadığı açık olan
başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. İfade Hürriyetinin
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
106. Başvurucu; suç işlenmesinin önlenmesi ve güvenlik
gerekçeleriyle radyosuna el konulduğunu, radyo satışının yasaklandığını ve bu
uygulamanın kaldırılması talebiyle yaptığı itirazlarının gerekçesiz şekilde
reddedildiğini belirterek haber alma hakkının, haberleşme hürriyetinin, basın
hürriyetinin ve yayın hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu,
ihlalin tespiti ile lehine tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
107. Bakanlık görüşünde, başvurucunun radyo kullanımının
kısıtlanması konusunda somut bir açıklamada bulunmadığı ifade edilmiştir. Görüş
yazısında; başvuruya konu tedbire ilişkin verilen idari ve yargısal kararlarda,
Ceza İnfaz Kurumunda kamu düzeninin korunması meşru amacı ile başvurucunun
temel hakları arasında adil bir denge kurulduğu belirtilmiştir.
108. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında dilekçesindeki
iddialarını tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
109. Başvurucunun şikâyetlerinin özünün radyodan mahrum
bırakılmak suretiyle haber almasının engellenmesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Bu nedenle incelemenin ifade hürriyeti kapsamında yapılması gerektiği
değerlendirilmiştir (Ahmet Temiz (5),
B. No: 2013/8696, 10/03/2016, § 21).
110. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın
26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz,
yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik,
kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi
ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların
cezalandırılması, ... amaçlarıyla sınırlanabilir."
111. Anılan düzenlemeler uyarınca ifade hürriyeti, sadece
"düşünce ve kanaate sahip olma" hürriyetini
değil aynı zamanda sahip olunan "düşünce ve kanaati (görüşü) açıklama ve
yayma," buna bağlı olarak "haber veya görüş alma ve verme"
hürriyetlerini de kapsamaktadır. Bu çerçevede ifade hürriyeti; bireylerin
serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği
düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya
başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi,
savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir (Emin Aydın, B. No: 2013/2602, 23/1/2014, §
40).
112. Bu bağlamda bilgi ve kanaatlere ulaşma hürriyetinin ifade
hürriyetinin norm alanı içinde olduğu konusunda hiçbir şüphe ya da anlaşmazlık
bulunmamaktadır (Kamuran Reşit Bekir
[GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 35). Hükümlü ve tutukluların süreli veya
süresiz yayınlara ulaşabilmesi hususu da bilgi ve kanaatlere ulaşma hürriyetinin
somut yansıması olarak ifade hürriyetinin norm alanı kapsamında kalmaktadır (Kamuran Reşit Bekir, § 43).
113. Öte yandan ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz
sonucu olarak güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin
olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara getirilecek sınırlamalar
makul ve ölçülü olmalıdır. Bu bağlamda ifade hürriyetine yapılacak bir
sınırlamada ceza infaz kurumunda suçun önlenmesi, düzenin ve disiplinin
sağlanması açısından idarenin takdir aralığı daha geniştir (Kamuran Reşit Bekir, § 44).
114. Somut olayda, tutuklu ve hükümlülerin koğuşlarında
kullandıkları radyolarına güvenlik nedeniyle ileri bir tarihte yeniden
değerlendirilmek üzere el konulmasına ve radyoların geçici olarak Ceza İnfaz
Kurumu Emanet Eşya Biriminde muhafaza altına alınmasına karar verilmiştir.
Dolayısıyla başvurucunun kendini ifade etmek için dinlediği ve haber edindiği
bir araçtan geçici süreyle de olsa yoksun kılınmasının ifade hürriyetine
yönelik bir müdahale oluşturduğu değerlendirilmektedir.
115. Diğer temel hak ve hürriyetlerde olduğu gibi ifade
hürriyeti de sınırlanabilir bir haktır ve Anayasa'da yer alan temel hak ve
hürriyetlerin sınırlama rejimine tabidir. Bu kapsamda Anayasa'nın 26. maddenin
ikinci fıkrasında sınırlama sebeplerine yer verilmiştir. Ancak bu hürriyete
yönelik sınırlamaların da bir sınırının olması gerektiği açıktır. Temel hak ve
hürriyetlerin sınırlanmasında Anayasa'nın 13. maddesindeki ölçütler dikkate
alınmak zorundadır. Bu sebeple ifade hürriyetine getirilen sınırlamaların
denetiminin Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçütler çerçevesinde ve
Anayasa'nın 26. maddesi kapsamında yapılması gerekmektedir (Fikriye Aytin ve diğerleri,
B. No: 2013/6154, 11/12/2014, § 27).
116. Başvuruda, 5275 sayılı Kanun'un 67. maddesi ile anılan
Kanun dayanak alınarak çıkarılan Eşya Yönetmeliği hükümlerinin "kanunla
sınırlama" koşulunu karşıladığı görülmektedir.
117. İfade hürriyetine yapılan bir müdahalenin meşru olabilmesi
için bu müdahalenin Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen
millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, genel
sağlık, genel ahlak ile başkalarının haklarının korunması gibi amaçlarla
yapılmış olması gerekir (Ahmet Temiz (5),
§ 41). Başvuru konusu olayda, söz konusu meşru amaçların başvurucunun tutuklu
olarak bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunun koşulları dikkate alınarak
değerlendirilmesi gerekir. Bu çerçevede hükümlü ve tutukluların ifade
hürriyetinin kamu düzeni ve suçların önlenmesi genel amacı temelinde güvenliğin
ve disiplinin sağlanması amacıyla sınırlandırıldığı, bunun da Anayasa’nın 26.
maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru amaç taşıma koşulunu karşıladığı
değerlendirilmiştir.
118. Anayasa Mahkemesi; müdahalenin demokratik bir toplumda
gerekli olup olmadığını, müdahalede bulunulurken hakkın özüne dokunulup
dokunulmadığını, ölçülü davranılıp davranılmadığını davanın bütününe ve her
olayın kendine has özelliklerine göre takdir edecektir (Yaman Akdeniz ve diğerleri, B. No:
2014/3986, 2/4/2014, § 44). Bu bağlamda yapılacak değerlendirmede, ceza infaz
kurumunun koşulları ile suçun önlenmesi, kurum güvenliğinin ve disiplinin
sağlanması açısından devletin takdir marjının daha geniş yorumlanması gerektiği
gözönünde tutulmalıdır (Ahmet Temiz (5), § 49).
119. Ceza infaz kurumlarında barındırılan hükümlü ve
tutukluların oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri eşya ve maddeler Eşya
Yönetmeliği'nde belirlenmiştir. Bu çerçevede bulundurulacak eşyaların sayısı,
niteliği, hacmi ve bunların temin edilme şekilleri açıklığa kavuşturulmuştur.
Buna göre her bir mahpusun ceza infaz kurumu kantininden satın almak kaydıyla
bir adet kulaklıklı küçük el radyosu bulundurabilme ve kullanma hakkı vardır.
Bununla birlikte 5275 sayılı Kanun'un 67. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkralarında ise hükümlünün radyo dinleme ve televizyon yayınlarını izleme
hakkı bulunduğu belirtildikten sonra bunların nasıl kullanılacağı ve edinme
şekilleri de Kanun'da gösterilmiştir (Ahmet
Temiz (5), § 50).
120. Somut olayda İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının 19/4/2017
tarihli kararıyla, FETÖ/PDY'ye üyeliği veya bu
örgütlerin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar nedeniyle tutuklu veya hükümlü
olanların koğuşlarında kullandıkları radyolarına güvenlik nedeniyle geçici
olarak el konulmasına ve bu süre zarfında radyoların Ceza İnfaz Kurumu Emanet
Eşya Biriminde muhafaza altına alınmasına karar verilmiştir. Kararda, ileri bir
tarihte bu durumun yeniden değerlendirileceği belirtilmiştir. Bu karara gerekçe
olarak da tutuklu ve hükümlülerin kullandıkları radyolara anten görevi gören
telleri bağlayarak farklı frekans aralığını dinlemeleri ve bu yolla Kurum
dışında bulunan örgüt mensupları ile şifreli olarak haberleşmeleri
gösterilmiştir.
121. Ceza infaz kurumlarında düzenin ve güvenliğin sağlanması
için koğuş, oda ve eklentilerinde bulundurulacak eşyalara karşı daha hassas
olunması gerektiğinde herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. 5275 sayılı
Kanun'un 67. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer verilen radyo ve televizyon
yayınının kısıtlanmasına ilişkin takdir hakkı da bu kapsamda getirilen bir
istisna olarak anlaşılmaktadır. Frekans aralığı değiştirilerek haberleşme aracı
olarak kullanıldığı belirtilen radyoların geçici olarak kullanımının
kısıtlanması da Ceza İnfaz Kurumunun düzenin korunması, güvenliğinin sağlanması
ve suçların önlenmesi açısından alınması gereken makul bir tedbir olarak
değerlendirilmektedir. Olası tehditlere yönelik olarak Ceza İnfaz Kurumu, ağır
olduğu söylenemeyecek geçici nitelikteki bir işlem ile düzenin ve güvenliğin
bozulmasını engellemeyi hedeflemiştir.
122. Bu kapsamda başvurucunun ifade hürriyeti sınırlanırken Ceza
İnfaz Kurumu düzeninin korunması ve güvenliğinin sağlanması şeklindeki meşru
amaç ile başvurucunun ifade hürriyeti arasında makul dengenin kurulduğu,
demokratik toplumda gerekli olan müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü
olduğu sonucuna varılmıştır.
123. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin bulunmadığı açık olan
başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. Eğitim Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
124. Başvurucu; diğer suçlardan tutuklu ve hükümlü olanlara her
türlü sınava girme hakkının tanındığını ancak kendisi gibi terör örgütü üyesi
olma suçlamasıyla tutuklu olanların OHAL süresince sınavlara girmesinin
yasaklandığını belirtmiştir. Başvurucu, eğitim hayatını sürdüremediğini dile
getirerek kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının,
eğitim hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Başvurucu, ihlalin tespiti ile lehine tazminata hükmedilmesi talebinde
bulunmuştur.
125. Bakanlık görüşünde, başvurucunun sınavlara katılımının
engellendiği şikâyeti hakkında hangi sınavlara giremediğine ilişkin bilgi
sunmadığı ifade edilmiştir.
126. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında Anadolu
Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümünde öğrenci olduğunu, söz konusu sınırlama
nedeniyle final sınavlarına giremediğini ileri sürmüştür. Ayrıca başvurucu;
Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (KPSS), Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi
Giriş Sınavı'na (ALES), Yabancı Dil Sınavı'na (YDS) ve meslek sınavlarına
başvuruda bulunmasına rağmen giremediğini belirtmiştir.
2. Değerlendirme
127. Başvurucunun iddialarının özünün sınavlara girişin
engellenmesine ve bu suretle eğitim faaliyetlerine devam edememesine ilişkin
olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle incelemenin eğitim hakkı kapsamında
yapılması gerektiği değerlendirilmiştir (Seyran
Çakmakcı, B. No: 2014/16310, 19/4/2018, §
17).
128. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın
42. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından
yoksun bırakılamaz."
a. Yükseköğrenim
Sınavları Yönünden
129. Başvurucu, Anadolu Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü
öğrencisi olduğunu ve tutuklu olması nedeniyle final sınavlarına giremediğini
belirtmiştir.
130. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında eğitim hakkının
yükseköğrenim seviyesini de kapsadığına (Hikmet
Balabanoğlu, § 28; İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014,
§ 36), belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına etkili bir biçimde
erişimin sağlanmasını güvence altına aldığına (Mehmet
Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 68) ve
kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe şeklinde bir
negatif ödev yüklediğine (Adem Öğüt ve
diğerleri, B. No: 2014/20527, 22/11/2017,§ 44; Yüksel Baran, B. No: 2012/782, 26/6/2014,
§ 36) karar vermiştir.
131. Bununla birlikte Anayasa’nın 42. maddesi, devlete ceza
infaz kurumlarında bulunan tutuklu ve hükümlülere eğitim öğrenim imkânı
sağlanması yönünde pozitif bir yükümlülük yüklememiştir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 71).
132. Tutuklu ve hükümlülerin eğitim hakkına yönelik
değerlendirmelerde tutuklu ve hükümlüler açısından ceza infaz kurumunda
bulunmanın doğal ve kaçınılmaz sonuçları gözönünde
tutulmalıdır. Zira tutuklu ve hükümlülerin temel hak ve hürriyetlere genel
olarak sahip olmaları, bu hakların tutuklu ve hükümlüler için ceza infaz kurumu
dışındaki bireyler kadar güvence altına alındığı anlamında
değerlendirilmemelidir. Ceza infaz kurumlarının işlevi ve amacı kapsamında
tutuklu ve hükümlülerin hakları ceza infaz kurumuna girmekle zaten
sınırlanmıştır. Eğitim hakkı için de aynı değerlendirme mümkündür (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 73).
133. Başvuru konusu olayda tutuklu olan başvurucu, OHAL'in devamında ve Ceza İnfaz Kurumunda tutulduğu süre
boyunca yükseköğrenim faaliyetlerini sürdüremediğini ileri sürmüştür. Anayasa
Mahkemesinin önceki içtihadında da belirtildiği üzere kapalı ceza infaz
kurumlarında bulunan mahpusların tam zamanlı eğitime erişimlerinin
engellenmesi, başka bir ifadeyle kapalı ceza infaz kurumunda tutuldukları süre
zarfında tam zamanlı eğitim faaliyetlerine devam edememeleri Anayasa'nın 42.
maddesinin birinci fıkrası kapsamında eğitim hakkından yoksun bırakılma olarak
değerlendirilemez (Seyran Çakmakcı, § 23).
b. Merkezî Sınavlar
Yönünden
134. Başvurucu; ALES, YDS, KPSS gibi merkezî sınavlara başvuru
yapabilmesine rağmen tutuklu olması nedeniyle giremediğini ifade etmiştir.
135. Anayasa'da tutuklu ve hükümlülere eğitim öğrenim imkânı
sağlanması yönünde pozitif bir yükümlülük bulunmamasına karşın ilgili mevzuatta
yer verilen düzenlemeler çerçevesinde devlet, ceza infaz kurumlarındaki tutuklu
ve hükümlülerin birtakım eğitim faaliyetlerine devam edebilmelerine imkân
tanımıştır. Bu kapsamda 7083 sayılı Kanun öncesi dönemde tüm tutuklu ve
hükümlüler için geçerli olan yasal rejim çerçevesinde, ceza infaz kurumlarındaki
tutuklu ve hükümlülerin bazı merkezî sınavlara katılabilmelerine imkân verecek
düzenlemeler yapılmıştır.
136. Ancak kanun koyucu, 7083 sayılı Kanun ile yaptığı
düzenlemeyle terör suçları sebebiyle tutuklu veya hükümlü olarak ceza infaz
kurumunda bulunanların OHAL süresince ve ceza infaz kurumlarında
barındırıldıkları süre boyunca ülke genelinde uygulanan merkezî sınavlara
girişlerini yasaklamıştır. Başvurucu da bu yasaklayıcı hükme dayalı işlemler
nedeniyle merkezî sınavlara katılamamıştır.
137. Kanun koyucunun bu düzenlemeyi yaparken darbe teşebbüsü
sonrasında terör suçları kapsamında çok sayıda kişinin tutuklandığını ve mahkûm
olduğunu, ceza infaz kurumu görevlilerinin sayısının da önemli ölçüde azalmış
olduğunu ve ceza infaz kurumlarının disiplin ve güvenliği için terör
suçlularının bir araya getirilmemesinin önemini dikkate aldığı anlaşılmaktadır.
138. Anayasa’nın 42. maddesinin devlete ceza infaz kurumlarında
bulunan tutuklu ve hükümlülere eğitim öğrenim imkânı sağlanması yönünde pozitif
bir yükümlülük yüklemediği de gözönünde
bulundurulduğunda ceza infaz kurumlarında terör suçlarından tutuklu ve hükümlü
olarak bulunan kişilerin merkezî sınavlara katılmalarına imkân tanıyıp
tanımamak kanun koyucunun takdirinde olan bir husustur.
139. Bu nedenle mevcut başvurunun kendine has koşulları altında
terör suçlarından tutuklu olarak Ceza İnfaz kurumunda bulunan başvurucunun
merkezi sınavlara girmesine izin verilmemesinin başvurucunun eğitim hakkını
ihlal ettiğinden söz etme olanağı yoktur.
140. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin bulunmadığı açık olan
başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 23/5/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.