|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
NEVZAT TİMUR BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2014/7180)
|
Karar Tarihi: 22/11/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Nevzat TİMUR
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali
Şahin Vural ATAL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Staja Giriş
Sınavı'na katılma talebinin reddine dair işlemin mesleği icra etme imkânını
ortadan kaldırdığı savıyla çalışma hakkının; işlemin iptali istemiyle açılan
davada ileri sürülen hukuka aykırılık iddialarının dikkate alınmadığı savıyla
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/7/2004 tarihli
kararıyla, PKK/KADEK/KONGRA-GEL terör örgütüne yardım etmeksuçundan3 yıl 9 ay
ağır hapiscezası ile cezalandırılmış ve üç yıl
süreyle kamu hizmetlerinden yasaklanmıştır. Söz konusu hapis cezasının
infazının ardından Van 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/5/2009 tarihli kararıyla
başvurucunun memnu haklarının iadesine karar verilmiştir.
7. Başvurucu, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik Staja Giriş
Sınavı'na katılmak istemiyle Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve
Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği Temel Eğitim ve Staj Merkezine
başvurmuştur. Söz konusu talep 1/6/1989 tarihli ve3568 sayılı Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu'nun 4. maddesinin
(d) ve (f) bentleri uyarınca 9/10/2009 tarihli işlemle reddedilmiştir.
Başvurucu söz konusu işlemin iptali istemiyle 11/12/2009 tarihinde dava
açmıştır.
8. Ankara 3. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 25/3/2010 tarihli
kararıyla, ilk olarak memnu hakların iadesi sonucu başvurucunun 3568 sayılı
Kanun'un 4. maddesinin (d) bendinde yer alan şart yönünden bir engelinin
bulunmadığını tespit etmiştir. Bununla birlikte Mahkeme 3568 sayılı Kanun'un 4.
maddesinin (f) bendi uyarınca mesleğe girebilmek için "mesleğin haysiyetine uymayan durumları
bulunmamak" şartının sağlanması gerektiğine vurgu yapmıştır.
Terör örgütü üyeliğinden hüküm giyen başvurucunun ise 4. maddenin (f) bendi
yönünden mesleğe giriş için gereken şartı taşımadığını belirten Mahkeme, dava
konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
9. Ret kararı Danıştay Sekizinci Dairesinin 30/1/2014 tarihli
kararıyla onanmıştır.
10. Başvurucu 24/4/2014 tarihinde onama kararını tebellüğ
etmesinin ardından 23/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
11. 3568 sayılı Kanun'un meslek mensubu olabilmenin genel
şartlarını belirleyen 4. maddesinin (d) ve (f) bentleri şöyledir;
" d) Türk Ceza Kanununun
53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir
suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış
olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma,
edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini
aklama veya kaçakçılık suçlarındanmahkûm olmamak.
...
f) Meslek şeref ve haysiyetine uymayan durumları bulunmamak."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 22/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
13. Başvurucu her ne kadar çalışma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş ise de Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadı (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013)
uyarınca çalışma hakkı Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme)
ile Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin ortak koruma alanına
girmediğinden bu iddia yönünden ayrıca değerlendirme yapılmasına gerek
görülmemiştir.
14. Başvurucu, mesleğe kabul için gerekli şartları taşıyor
olmasına karşın talebinin reddedildiğini ve ileri sürdüğü hukuka aykırılık
iddialarının derece mahkemesi veDanıştay tarafından
yeterince değerlendirilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmektedir. Başvurucunun ihlal iddiaları, adil yargılanma
hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkına yönelik bulunduğundan değerlendirme bu
kapsamda yapılacaktır.
15.Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın
36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini
de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah
Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
16. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
17. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme
sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip
incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
18.Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan
anlaşılmalıdır.
19.Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 35).
20.Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu
kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt” vermemesi veya
yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız
bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
21. Öte yandan temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin
kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir
atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, temyiz
merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini,
derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu
göstermesidir (Yasemin Ekşi, §
57).
22. Somut olayda Mahkeme tarafından ilgili mevzuat hükümleri ve
somut olaya ilişkin durum birlikte değerlendirilmek suretiyle sonuca varıldığı
anlaşılmıştır. Mahkeme, işleme ilişkin hukuka uygunluk denetimini başvurucunun
terör örgütüne yardım suçu nedeniyle hüküm giymesinin mesleğe giriş şartlarını
belirleyen 3568 sayılı Kanun'un 4. maddesinin (f) bendinde yer alan şartı
taşımasını engellediği kanaati üzerinden gerçekleştirmiş ve gerekçesini bu
durum temelinde kurgulamıştır. Bu bağlamda Mahkeme, terör örgütüne yardım
suçundan hüküm giyme hâlinin mesleğin şeref ve haysiyetine uymayan bir durum
olduğu yönündeki tespitle idarenin tesis ettiği işlemi hukuka uygun bulmuştur.
23. Bu durumda yapılan yargılama sonunda hükme ulaşılması için
yeterli gerekçe (bkz. §10) bulunduğu ve temyiz aşamasında verilen kararda,
değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında
gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu
anlaşılmaktadır.
24. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
22/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.