TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUSTAFA ÇELİK VE SİYAHMET ŞERAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/7227)
|
|
Karar Tarihi: 12/1/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Nahit GEZGİN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Mustafa
ÇELİK
|
|
|
2. Siyahmet ŞERAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Müjde
TOZBEY ERDEN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; başvurucuların kolluk görevlileri tarafından silahlı
güç kullanılması sonucu yaralanmaları, bu olaya ilişkin etkili bir ceza
soruşturması yürütülmemesi ve başvurucuya ait araca hukuka aykırı şekilde el
konulması nedenleriyle yaşam ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğine
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 26/5/2014 tarihinde Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 24/12/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvurunun bir örneği görüş için 25/3/2016 tarihinde Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuru hakkında görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Çiftçi olan başvurucu Mustafa Çelik 1984 doğumlu, şoför olan
başvurucu Siyahmet Şeran ise 1979 doğumludur.
Başvurucular, olay tarihinde Başkale ilçesinde ikamet etmektedirler ve
19/10/2013 tarihinde kolluk görevlileri ile aralarında yaşanan olaylar
sırasında yaralanmışlardır.
8. Olayın sebebi ve gerçekleşme şekline ilişkin olarak
başvurucuların anlatımlarıyla kamu görevlileri tarafından düzenlenen belgelerde
yer verilen bilgi ve ifadeler arasında farklılıklar bulunmaktadır.
1. Kamu Görevlilerince
Düzenlenen Belgelere Göre Gelişen Olaylar
9.Başkale İlçe Jandarma Komutanlığına bağlı kolluk görevlileri
19/10/2013 tarihinde gece saatlerinde Çamlık Jandarma Karakolu (Karakol)
bölgesine gelmişler, Karakolun yol kontrol noktasında sabah saat 7.30
sıralarına kadar görev yapmışlardır. Belirtilen saatte ise görevlerini
tamamlamışlar ve ardından söz konusu Karakoldan ayrılmak için farklı araçlarla
hareket etmeye başlamışlardır.
10. İçinde İlçe Jandarma Komutan Vekili de dâhil bazı rütbeli
askerin bulunduğu araç, Karakolun önünden çıkış yapmış; arkasından da sivil
görünümlü ve plakalı, içinde diğer kolluk görevlilerinin bulunduğu minibüs tipi
araç Karakolun nizamiyesinden çıkış yapmaya başlamıştır.
11. Bu sırada sayıları tam olarak belirlenemeyen ancak beş altı
adet olduğu tahmin edilen kamyonet tipi aracın, Karakolun nizamiye kapısı
önünden süratle geçtiği ve arkalarından da plakalığı olmayan başka bir minibüs
tipi aracın geldiği görülmüştür.
12. Karakol nizamiyesinden araçlarıyla çıkmakta olan kolluk
görevlileri bu durumdan şüphelenerek kendi araçlarıyla yolu kısmen
kapatmışlardır. İçlerinden biri, aracından inerek -üzerinde kolluk görevlisi
olduğunun fark edilmesini sağlayacak yeleği de olduğu hâlde- gelmekte olan
minibüs tipi araca dur ihtarı yapmıştır. Ancak araçtakiler bu ihtara rağmen süratlerini
artırarak ihtarı yapan kolluk görevlisine doğru araçlarını sürüp yolun
açılmasını sağlamış ve olay yerinden kaçmaya başlamışlardır.
13. Bunun üzerine kolluk görevlileri, önlerinden giden
komutanlarına mobil telefonla bilgi vermiş ve kaçmakta olan sivil aracı takip
etmeye başlamışlardır.
14.Durumdan haberdar edilen komutanın içinde bulunduğu öndeki
araçla kaçmakta olan aracın yolu kesilerek araç durdurulmaya çalışılmış ise de
araçtakiler, yolu kısmen kesebilen kolluk aracının üzerine araçlarınıyine
süratle sürerek yolu açabilmiş ve kaçmaya devam edebilmişlerdir.
15.Söz konusu araçtakilerin bu şekilde süratle kaçması kolluk
görevlilerinde, aracın yurda kaçak şekilde sokulmuş sigarayla yüklü olduğu
düşüncesi yaratmıştır. Kolluk görevlileri, bu düşünceyle ve bir an evvel aracı
yakalamak amacıyla süratle takibe devam ederken Karakolun önünden geçtiğini
gördükleri beş altı adet kamyonet tipi aracın yolun her iki şeridini de
kapatacak ve böylece ilerlemelerine engel olacak şekilde kaçan araçla aralarında
ilerlediğini görmüşlerdir.
16. Bir süre sonra bu araçlar, kolluk görevlilerinin araçlarını
yoldan çıkaracak vegüvenliği tehlikeye sokacak tarzda
kullanılmaya başlanmıştır. Bu araçlar sayesinde kolluk görevlileriyle
arasındaki mesafeyi daha da açabilen kaçan araç, bir köye giden tali yola
girerek kamyonet tipi araçlardan biriyle birlikte olay yerinden süratle
uzaklaşabilmiştir.
17. Geriye kalan ve birinin içinde başvurucuların da bulunduğu
kamyonet tipi araçlar ise kaçan araçların girdiği tali yola girişi tamamen
kapatacak şekilde aniden durmuştur.
18. Kolluk görevlilerinin araçlarından sivil olanı, tali yolu
kapatan araçlara çarpmamak için ana yolun sağ kısmına doğru manevra yaptığı
sırada başvurucu Siyahmet Şeran'ın
geçişi engellemeye çalışması nedeniyle, kolluk aracının sağ ön tarafı ile
başvurucu Siyahmet Şeran'ın
kamyonetinin sağ yan tarafı hasar alacak şekilde çarpışma meydana gelmiştir.
19. Bu çarpışmada kolluğun minibüs tipi aracının kızaklı arka
yan kapısı açılmış, kapının yanındaki koltukta oturan Uzman Çavuş M.K.
dengesini kaybederek düşerken piyade tüfeği elinden fırlamış ve başvurucu Siyahmet Şeran'ın kamyonetinin ön
cam sağ direk bitişiğine uç kısmından çarparak tüfek ateş almıştır.
20. Ateş alan silahtan çıkan mermi, başvurucu Siyahmet Şeran'ın kamyonetinin
sağ ön tarafında oturan başvurucu Mustafa Çelik'in sağ kol bileğine ve göğsünün
sağ bölümüne isabet etmiştir.
21. Başvurucu Mustafa Çelik, isabet eden mermi nedeniyle hayati
tehlike geçirecek şekilde yaralanmıştır. Başvurucu Siyahmet
Şeran ise merminin kırdığı cam parçalarının sağ kulak altı ve boyun bölgesine
isabet etmesi sonucu basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde
yaralanmıştır.
22. Siyahmet Şeran, kamyonetinden
inerek kaçmaya çalışmış ancak fazla uzaklaşamadan yakalanmıştır.
23. Bu sırada kaçan araca yardım eden ve sayılarının bu kez on
kadar olduğu belirlenen kamyonet tipi araç, bu iki aracı çevrelemiştir.
24. Kolluk görevlileri, yaralanan başvurucuları en yakın
hastaneye götürmek istemiş, başvurucular bunu kabul etmemiş ve kendi
araçlarıyla gitmek istediklerini söylemişlerdir. Kolluk görevlileri, kamyonet
tipi araçlarda bulunan kalabalığın kendilerine mukavemet göstereceği endişesiyle
başvurucuların kendi araçlarıyla olay yerinden ayrılmalarına izin vermiş;
ancak, Başkale Devlet Hastanesine kadar aracı takip ettikten sonra Hastanenin
karşısında bulunan askerî tabura girmişlerdir.
25. Başvurucu Mustafa Çelik, Başkale Devlet Hastanesinde yapılan
ilk tıbbi müdahaleden sonra durumunun ciddi olması nedeniyle önce Van Bölge
Eğitim ve Araştırma Hastanesine, buradan da Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma
Hastanesine sevk edilmiş ve tedavisi burada tamamlanmıştır. Kolluk görevlileri,
Başkale Devlet Hastanesine giderek başvuruculara tıbbi yardımda bulunulduğunu
ve başvurucu Mustafa Çelik'in bölge hastanesine sevk edildiğini tespit
etmiştir.
2. Başvurucuların
Anlatımlarına GöreGelişen Olaylar
26. Başvurucular, olayları farklı anlatmaktadırlar.
Başvurucular, olay günü sabah saat 6.30-7.00 sıralarında başvurucu Siyahmet Şeran'ın yakın
akrabasının düğün merasimine bir arkadaşlarını davet etmek için ikamet ettiği
köye gitmeleri nedeniyle olay yerinde bulunduklarını söylemişlerdir.
Başvurucular, düğün davetiyesini bıraktıktan sonra dönüş yolunda minibüs tipi
sivil bir aracın kendilerini sıkıştırmaya başladığını, içinde tanımadıkları
kişilerin bulunduğunu gördüklerini, bu kişilerin kendilerine bir zarar
vereceğinden korkarak yola devam etmeye çalıştıklarını ancak bir süre sonra bu
araçla bir çarpışma yaşadıklarını, ardından araçtakilerden birinin uzun namlulu
bir silahla kendilerine ateş ettiğini, her ikisinin de bu ateş sebebiyle
yaralandığını, karşı taraftakilerin olay yerinden kaçtığını ve hastaneye kendiaraçlarıyla gittiklerini ileri sürmüşlerdir.
3. Kolluk Görevlisi M.K. Hakkında Yürütülen
Ceza Soruşturması Süreci
27.Olay, Başkale İlçe Merkez Karakol Komutanı tarafından
Cumhuriyet Savcısı'na aynı gün saat 8.30 sıralarında bildirilmiştir. Başkale
Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) tarafından aynı gün olay
hakkında soruşturma açılmıştır. Cumhuriyet Savcısı; bu soruşturma kapsamında
Karakol Komutanı'na, olaya karışan kolluk görevlilerinin ifadelerinin
"mağdur", başvurucuların ifadelerinin ise "mağdur-şüpheli"
sıfatıyla alınması, olay yeri incelemesi ve delillerin toplanması işlemlerinin
Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Ekibi (Olay Yeri İnceleme Ekibi)
tarafından yapılması ve olaya karışan araçların muhafaza altına alınması talimatını
vermiştir.
28. İçlerinde olaya karışan kolluk görevlilerinin de bulunduğu
İlçe Jandarma Komutanlığına bağlı kolluk görevlileri tarafından olay günü saat
9.00'da "Olay Yeri Tespit ve Görgü Tutanağı" düzenlenmiştir. Söz
konusu tutanakta olayın gelişiminin ve gerçekleşme koşullarının yukarıda (bkz.
§§ 8-25) ifade edildiği şekilde açıklandığı görülmüştür.
29. Olay Yeri İnceleme Ekibi, Cumhuriyet Savcısı'nın talimatı
doğrultusunda aynı gün saat 9.40 sıralarında Başkale İlçe Jandarma
Komutanlığında, başvurucu Siyahmet Şeran ve kolluğa
ait muhafaza altına alınan araçlar üzerinde inceleme yapmıştır. Bu inceleme
sonucunda hazırladığı raporda, başvurucu Siyahmet Şeran'a ait aracın ön camının sağ direkle birleştiği
kısmında bir adet mermi giriş deliğinin bulunduğunu, yakın mesafeden atış
(namlu ağız alevinin yakması) nedeniyle camda islenme olduğunu ve kolluğa ait
aracın çarpışma nedeniyle ön tarafının hasar gördüğünü bildirmiştir. Ekip
ayrıca araçların fotoğraflarını çekmiş ve diyagramlarını düzenlemiştir.
30. Söz konusu inceleme raporunun Cumhuriyet Savcısı'nın olayla
ilgili talimatı bölümünde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
"Olay yerinde gerekli incelemeler
yapılarak fotoğraf çekimleri yapılsın, tespit edilen bulgu ve deliller muhafaza
altına alınsın, gerekirse tekrar talimat alınsın. Yaralama olayına karışan
şahsın el svaplarının alınmasına gerek olmadığı,
sadece olaya karışan iki otonun fotoğraflanması talimatını vermiştir."
31. Olay Yeri İnceleme Ekibi, bu incelemesini tamamladıktan
sonra olayın gerçekleştiği yere giderek maddi delil incelemesi yapmış ve burada
bir adet mermi kovanı bulmuştur. Ayrıca yoldaki araç fren izleri ve
mesafelerini tespit ederek olay yerini fotoğraflamış, krokilendirmiştir.
32. Soruşturmada Erzurum Kriminal
Polis Laboratuvarından (Kriminal Laboratuvar) alınan
05/11/2013 tarihli raporda başvurucu Mustafa Çelik'in olay sırasında giydiği
kazak ve yelekte mermi giriş-çıkış deliklerinin bulunduğu, 11/11/2013 tarihli
raporda olay yerinden elde edilen bir adet kovanın kolluk görevlisi M.K.nın uzun namlulu görev silahından atılmış olduğu,
12/11/2013 tarihli raporda ise başvurucu Siyahmet Şeran'a ait aracın ön camından alınan svaplarda
atış artığının tespit edildiği bildirilmiştir.
33. Başvurucu Mustafa Çelik'in tedavi gördüğü Erzurum Bölge
Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Hastane) polisi ve Hastanenin kalp ve damar
cerrahisi uzmanı ve operatördoktoru tarafından
21/10/2013 tarihinde düzenlenen tutanakta, başvurucunun aynı gün ameliyata
alındığı ve birisi kalbini saran zara, diğeri ise sol göğüs duvarına nafiz
(delip geçen, içe işleyen) iki adet ateşli silah mermi çekirdeğinin vücudundan
çıkarıldığı belirtilmiştir. Hastane tarafından yazılan yazıya göre çıkartılan
iki adet mermi çekirdeği ve başvurucu hakkında düzenlenen adli raporlaraynı gün Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
34. Cumhuriyet Başsavcısı tarafından 31/10/2013 tarihinde
düzenlenen tutanakta ise söz konusu yazının ekindeki kapalı zarftan iki adet
gri renkli metal parçasının çıktığı belirtilmiştir.
35. Soruşturma belgelerinde yer alan adli raporlara göre
başvurucu Mustafa Çelik göğüs ve sağ el bölgelerine ateşli silah mermisi isabet
etmesi sonucu yaralanmıştır. Sağ el bileğinde bir adet mermi giriş ve çıkış
deliği, göğüs bölgesinde ise bir adet mermi giriş deliği bulunmaktadır.
Raporlara göre bu bölgeden giren mermiye ilişkin çıkış deliği bulunmamaktadır.
Başvurucu, sözü edilen ciddi yaralanmalar nedeniyle hayati tehlike geçirmiştir.
Başvurucu Siyahmet Şeran ise cam parçalarının isabet
etmesi sonucu sağ kulağından ve boyun bölgesinden basit bir tıbbi müdahale ile
giderilebilir şekilde yaralanmıştır.
36. Başvurucu Siyahmet Şeran'ın ifadesi Cumhuriyet Savcısı tarafından bizzat
alınmıştır. Bu ifadesinde özetle olay günü sabah saat 6.30-7.00 sıralarında
diğer başvurucu ile birlikte arkadaşı F.A.nın evine
bir akrabasının düğün davetiyesini vermek için uğradıklarını, dönüş yolunda
tanımadıkları sivil giyimli kişilerin kullandıkları araçla kendi araçlarına
çarptığını, akabinde bu araçtaki kişilerden birisinin kendilerine uzun namlulu bir
silahla ateş ettiğini, sadece bir el silah sesi duyduğunu, ateş edilmesinden
sonra araçtan inen diğer kişilerin kendisini darbetmeye
kalkıştığını, sinkaflı sözlerle hakaret ettiklerini,
ateş etme olayından önce bu kişilerle arasında bir diyalog ve tartışma
yaşanmadığını söylemiştir.
37. Başvurucu Mustafa Çelik'in müşteki sıfatıyla ifadesi, tedavi
gördüğü Hastanede olay günü polis tarafından alınmıştır. Bu ifadesinde özetle
saat 6.30 sıralarında diğer başvurucu ile birlikte K. isimli bir kişinin
düğününe gitmek için yola çıktıklarını, yolda ilerledikleri sırada beyaz bir
minibüsün kendilerine selektör yaparak durdurmaya çalıştığını ancak korktukları
için durmadıklarını, yolun devamında bu aracın önlerini keserek kendilerini
durdurduğunu, araçtan iki kişinin inerek yanlarına geldiğini, Siyahmet Şeran ile konuşmaya, akabinde onu araçtan
indirerek darbetmeye başladıklarını, kendisinin bu
sırada aracın içinde olduğunu, karşı taraftaki bir kişinin niye durmadıklarını
sorup sinkaflı sözlerle hakaret ettikten sonra "Seni öldüreceğim." diyerek
uzun namlulu bir silahla kendisine ateş ettiğini, akabinde bu kişilerin hep
birlikte olay yerinden kaçtığını, kendilerinin ise bu kişileri araçlarıyla
Başkale ilçesindeki Jandarma taburuna girmelerine kadar takip ettiklerini,
kolluk görevlileri olduklarını olaydan sonra öğrendiğini ve kendisini yaralayan
kişiden şikâyetçi olduğunu söylemiştir.
38. Soruşturmada, olaya karışan kolluk görevlilerinin müşteki
sıfatıyla ifadeleri İlçe Jandarma Komutanlığı görevlileri tarafından alınmıştır.
Kolluk görevlileri, olayın gerçekleşme şeklini yukarıda ifade edilen şekliyle
anlatmışlardır (bkz. §§ 9-25).
39. Başvurucular müdafileri aracılığıyla Cumhuriyet
Başsavcılığına başvurmuşlar,olay
günü köye düğün davetiyesi bırakmak için uğradıklarını doğrulayacak
tanıklarının bulunduğunu ve kolluk görevlilerinin kendilerini öldürme kastıyla
hareket ettiklerini ileri sürmüşlerdir. Başvurucu Mustafa Çelik, aldığı yaralar
yüzünden olay günü ifade veremeyecek durumda olması nedeniyle istememesine
rağmen kolluk görevlilerinin zorlamasıyla bazı anlatımlarda bulunduğunu ileri
sürmüştür. Başvurucu, bu sırada bilincinin tam olarak açık olmadığı için ifade
tutanağında olayın gerçekleşme koşulları bakımından söylemediği hususlara yer
verildiğini iddia etmiştir. Başvurucular, kolluk görevlileri hakkında kasten
insan öldürmeye teşebbüs suçundan soruşturma yapılmasını ve başvurucu Mustafa
Çelik'in ifadesinin yeniden alınmasını talep etmişlerdir.
40. Cumhuriyet Başsavcılığı 16/1/2014 tarihinde yürüttüğü
soruşturma sonucunda şüpheli M.K. hakkında taksirle birden fazla kişinin
yaralanmasına neden olma suçundankovuşturmaya yer
olmadığına karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
"Yukarıda
açık kimlik bilgileri yazılı şüpheli M... K...'nın, Başkale İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde, uzman çavuş
olarak görev yaptığı, olay gününden önceki gece, ilçemiz B... Köyüne, ilçe
jandarma komutan vekilinin emir ve komutasında, aralarında şüphelinin de
bulunduğu, kolluk görevlileri, uyuşturucu kaçakçılarını yakalama faaliyeti için
gittikleri, köyde gece saat 03:30 a kadar yakalama faaliyeti
gerçekleştirdikleri, her hangi bir suç unsuruna rastlanmaması nedeniyle, ilçe
merkezi dönüş yolu üzerinde bulunan Çamlık Jandarma Karakoluna geldikleri,
karakol yol kontrol noktasında sabah saat 07:30 sıralarına kadar yine faaliyete
devam ettikleri, suç unsuru tespit edilememesi nedeniyle faaliyete son
verildiği ve görevli araçlardan 7... resmi plakalı 6... sivil plakalı ve sivil
görünümlü, içinde İlçe Jandarma Komutan vekili, tanıklar Bçvş
C... U... K..., Uzm Çvş S... S...'ın
içinde bulunduğu aracın önden çıkış yaptığı, arkasından ikinci araç olan 7...
resmi plakalı sivil görünümlü, içinde Jandarma görevlileri Uzm
Çvş A... K..., Üstçvş M.... T..., Uzm Çvş Ü... S... Y... ve şüpheli Uzm Çvş M... K...'nın bulunduğu, minibüs aracın çıkmaya başladığı, bu sırada
ikinci aracın nizamiye kapısına çıkmasına engel olacak şekilde 5-6 adet
plakaları tespit edilemeyen pikap türü araçların hızla geçtiği ve bu araçların
arkasından gelen gri renkli ford transit marka
plakası olmayan bir aracın daha geldiği, kolluk görevlilerinin durumdan
şüphelendikleri ve bu nedenle yolun kapatıldığı, tanık M... T...
tarafından Jandarma yeleği ile plakasız araca dur ihtarı yapıldığı, ancak
plakasız aracın dur ihtarına rağmen daha da hızlanarak arabayı devriyenin
üzerine sürerek kaçtığı, bunun üzerine tanık M... T... tarafından cep telefonu
ile önde giden ilk araçta bulunan Jandarma Komutanına bilgi verilerek plakasız
aracın takibine başlandığı, önde bulunan kolluk aracı ile plakasız aracın
yolunun kesilmeye çalışıldığı ancak plakasız araç hızını kesmeyerek arabayı
yolun kesen aracın üzerine sürdüğü ve kaçmaya devam ettiği, Jandarma
görevlilerinin araçları ile plakasız aracı takibe devam ettikleri, takip
sırasında kaçak sigara yüklü olduğu düşünülen aracın yakalanmaması için,
bölgede sürekli olarak kaçakçılar tarafından uygulana gelen gözcü araçlarının
takip yolunu, çift şeridi işgal edecek şekilde seyir halinde yolun tamamını
kapattıkları, gözcü araçlarının bir tanesinin, içinde müştekilerin bulunduğu,
sürücülüğünü müşteki Siyahmet ŞERAN'ın
yaptığı 80 ... plaka sayılı araç olduğu, gözcü araçlarının Jandarma araçlarını
yoldan çıkaracak şekilde tehlikeli araç kullandıkları, sigara yüklü olduğu
değerlendirilen plakasız aracın gözcü araçlarının engellemesi sayesinde yol
üzerinde bulunan E...- A... köyü yol ayrımından girerek yanında bulunan 1 adet
gözcü aracı ile birlikte uzaklaştığı, geriye kalan, içerisinde müştekilerin de
bulunduğu 4-5 adet gözcü aracının E... - A... köyleri
yol ayrımını kapatacak şekilde aniden durdukları, içinde şüphelinin de
bulunduğu, askeri aracın sürücüsü olan Uzm Çvş Ü... S... Y...'ın yolu
kapatan gözcü araçlara çarpmamak amacıyla ana yolun sağ kısmına manevra
yaptığı, bu esnada müşteki Siyahmet'in sevk ve idaresindeki aracı Jandarma aracının
manevra yaptığı istikamete doğru hareket ettirerek Jandarma aracının önüne
gelecek şekilde direksiyon kırdığı ve geçişini engellemeye çalıştığı, hareket
halindeki Jandarma aracının sağ ön tarafı ile müştekinin aracının sağ yan
tarafı olacak şekilde her iki aracın çarpıştığı, çarpışma sırasında Jandarma
aracının kızaklı olan arka yan kapısının açıldığı, hemen kapının içindeki
koltukta oturan şüpheli M... K...'nın çarpışmanın
etkisi ile dengesini kaybederek açılan kapıdan düştüğü, düşme esnasında elinde
bulunan Türk Silahlı Kuvvetlerine ait 1... seri numaralı G3 piyade tüfeğinin
elinden fırlayarak müştekinin aracının ön cam sağ direk bitişiğine uç kısmından
çarptığı ve bu şekilde silahın ateş aldığı, tüfekten çıkan merminin gözcü
arabasının sağ ön tarafında oturan müşteki Mustafa ÇELİK'in
sağ kol bileğine ve göğüs kısmına isabet ettiği, müşteki Mustafa ÇELİK'in dosyada mübrez adli
muayene raporlarında belirtildiği üzere hayati tehlike geçirecek şekilde
yaralandığı, patlamanın etkisi ile kırılan cam parçalarının da müşteki Siyahmet'in sağ kulak altı ve boyun bölgesine isabet etmesi
nedeniyle müşteki Siyahmet ŞERAN'ın
da dosyada mübrez muayene raporlarında belirtildiği
üzere yaralandığı, müşteki Siyahmet'in
araçtan inerek yaya olarak kaçmaya çalıştığı ancak kolluk güçleri tarafından
yakalandığı, müştekilere ilk müdahalenin Başkale Devlet Hastanesinde yapıldığı,
müşteki Mustafa'nın Van Bölge Eğitim Araştırma Hastanesine, oradan da Erzurum
Devlet Hastanesine sevki yapılarak bu hastanelerce tedavisinin yapıldığı,
...
olay günü, kaçak sigara yüklü
olduğu değerlendirilen plakasız minibüsün gözcülüğünü yapan araçlardan biri
olan, müşteki Siyahmet ŞERAN'ın
sevk ve idaresindeki 80 ... plaka sayılı aracı ile yanında müşteki Mustafa
ÇELİK olduğu halde şüphelinin de içinde bulunduğu Jandarma aracının sigara
aracına ulaşmasını engellemek amacıyla, aracını hareket halindeki Jandarma
aracının önünü kesecek şekilde direksiyon kırdığı, ani bu hareketi nedeniyle
hareket halindeki Jandarma aracının duramayarak müştekilerin aracına çarptığı,
çarpmanın etkisi ile hemen kapının yanında oturan şüphelinin dengesini
kaybederek açık olan orta kızaklı kapıdan dışarı fırladığı, elindeki, görev
gereği kendisine verilmiş olan G3 piyade tüfeğinin de şüphelinin elinden
çıkarak müştekilerin aracının ön camına dik bir şekilde çarparak patladığı,
patlama neticesinde müştekilerin dosyada mübrez adli
muayene raporlarına göre yaralandıkları, fakat yaralanmalarına sebep olan
silahın patlama eyleminde şüpheli M... K...'nın
kusurlu bir hareketinin bulunmadığı, zira silahın şüphelinin elinden fırlayarak
patlamasına neden olan hareketin müşteki Siyahmet'in
Jandarma aracının yolunu kesmek için aracın önünde aniden kendi aracı ile
durması hareketinin olduğu, bir başka deyiş ile müştekilerin yaralanmasına
neden olan hareketin yine müştekiler tarafından gerçekleştirilmiş olduğu,
şüphelinin araçtan düşme ve elinden silahın fırlaması hareketini bilerek ve
isteyerek yapmadığı, taksirli suçun oluşabilmesi içinde sonucu istemeyen
failin eylemi meydana getiren hareketi bilerek ve isteyerek yapmış olması
gerektiği, buna mukabil açıklandığı üzere, şüphelinin bilinçli bir hareketinin
bulunmadığı, her ne kadar müştekiler, tüfekle kasıtlı olarak ateş edildiği
yönünde beyanda bulunmuşlar ise de, müştekilerin beyanlarının, gittikleri yer,
olayın gelişimi, öncesi ve sonrası bakımından birbirleriyle çeliştiği, buna
mukabil, şüpheli beyanları ve olayın görgü tanıklarının beyanlarının
birbirleriyle benzer olduğu, göz önüne alındığında, müştekilerin beyanlarına
itibar edilemeyeceği, tüm soruşturma evrakı kapsamından anlaşılmakla;
Kovuşturmaya yer olmadığına
(karar verilmiştir)."
41. Başvurucuların bu karara itirazları, Erciş Ağır Ceza
Mahkemesinin 24/3/2014 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir. Karar
gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
"...
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Müşteki vekilinin itiraz dilekçesi ile Başkale Cumhuriyet Başsavcılığı'nın
2013/980 soruşturma numaralı dosyasında şüpheli M... K... hakkında taksirle
birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan verilen ek kovuşturmaya
yer olmadığına dair kararına itiraz ettiği ancak ancak
itiraz dilekçesinde kamu davasının açılmasını gerektirecek olayları ve
delilleri belirtmediği, itiraza konu kararda yer alan gerekçenin ayrıntılı ve
yeterli olduğu, kabulün evrak içeriğine uygun düştüğü, soruşturmanın
genişletilmesine gerek görülmediği ve kamu davasının açılması için yeterli
nedenler bulunmadığı, bu haliyle Başkale Cumhuriyet Başsavcılığının
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu
anlaşılmakla itirazın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde (karar
verilmiştir)."
42. Bu karar, başvuruculara 29/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiş
olup başvurucular yasal otuz günlük süresi içinde 26/5/2014 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
4. Başvurucular Hakkında Yürütülen Ceza
Soruşturması Süreci
43. Cumhuriyet Başsavcılığı, aynı soruşturma dosyasında
başvurucular hakkında görevi yaptırmamak için direnme, taksirle yaralama ve
trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçlarından soruşturma yürütmüştür.
44. Bu soruşturmada başvurucu Siyahmet
Şeran'ın olaya karışan aracının, Cumhuriyet
Başsavcılığının talebi ve Başkale Sulh Ceza Mahkemesinin 21/10/2013 tarihli
kararıyla kayıtlı bulunduğu sicile "Satılamaz ve devredilemez." şerhi
işlenmek suretiyle el konmasına itirazı kabil olmak üzere karar verilmiştir.
45. Başvuru formu ve ekleri ile UYAP üzerinden incelenen
belgelerden, bu el koyma kararına başvurucu tarafından itiraz edilip edilmediği
anlaşılamamıştır.
46. Başvurucunun talebi üzerine 24/10/2013 tarihinde aracı,
kendisine yediemin sıfatıyla teslim edilmiştir.
47. Cumhuriyet Başsavcılığının 16/1/2014 tarihli iddianamesiyle
trafik güvenliğini tehlikeye sokma ve görevi yaptırmamak için direnme
suçlarından başvurucular hakkında kamu davası açılmıştır.
48. Dava, Başkale 1. Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme)
görülmüş, yargılama sırasında başvurucuların savunmaları alınmıştır.
49. Başvurucular söz konusu savunmalarında üzerilerine
atılı suçlamayı kabul etmemiş ve olay günü başvurucu Siyahmet
Şeran'ın yakın akrabasının düğün davetiyesini F.A.
isimli kişiye vermek için Başkale'den saat 6.30 sıralarında yola çıktıklarını,
olayın gerçekleştiği yere geldiklerinde sivil görünümlü bir aracın önce
durmaları için kendilerine selektör yaptığını akabinde de araçlarına
çarptığını, karşı taraftaki araçta bulunan tanımadıkları bir kişinin uzun
namlulu bir silahla kendilerine bir el ateş ettiğini söylemişlerdir.
50. Mahkemece başvurucu Mustafa Çelik'e bu savunmasıyla
soruşturma aşamasında verdiği ifadesi arasındaki çelişkiler sorulmuş, başvurucu
soruşturma aşamasında alınan ifadesini kabul etmemiş ve ifade tutanağı
altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, imza atmak için kullandığı elinden
ciddi şekilde yaralandığını, göğsünden de ağır yaralı olması nedeniyle o
tarihte ifade verecek durumda olmadığını ileri sürmüştür.
51. Başvurucuların müdafii de
başvurucu Mustafa Çelik'in soruşturma aşamasında ifadesinin ne şekilde tespit
edildiğine ilişkin görgüsü olan tanıklarının duruşma salonu dışında hazır
olduğunu söylemiş ve bu tanığın duruşmada dinlenmesini talep etmiştir.
52. Bu talep, yetkili hâkimin izinli olması ve duruşma hâkimi
tarafından duruşmaya geçici olarak çıkılması gerekçeleriyle bir sonraki
duruşmada değerlendirilmek üzere Mahkemece reddedilmiştir.
53. Yargılamanın sonraki aşamalarında başvurucuların müdafiinin bu talebi hakkında Mahkemece olumlu ya da
olumsuz herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
54.Bu yargılamada, hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar
verilen (bkz. § 40) M.K. da dâhil olmak üzere olaya karışan bazı kolluk
görevlileri müşteki sıfatıyla dinlenmiştir. Kolluk görevlileri, bu ifadelerinde
de soruşturma aşamasında verdikleri ifadelerini tekrar etmişlerdir.
55. Mahkemenin 21/4/2015 tarihli kararıyla başvurucuların
üzerlerine atılısuçlardan neticeten 1 yıl 9 ay 20 gün
hapis cezası ilemahkûmiyetlerine karar verilmiştir.
Kararda ayrıca başvurucu Siyahmet Şeran'a
ait aracın başvurucuya iadesi ve araç üzerindeki "Satılamaz ve
devredilemez." şerhinin kaldırılması hüküm altına alınmıştır.
56. Söz konusu karar gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
"Olay tarihinde: Başkale İlçe Jandarma Komutanlığı
ekiplerinden görevli müştekiler M... T..., A... K..., Ü... S... Y..., M... K....'nın uyuşturucu kaçakçılarını yakalama faaliyet çalışmaları
sırasında ilçemiz Belliyurt köyüne gittikleri, köyde
gece 03:30 sularına kadar faaliyet gerçekleştirdikleri, İlçe merkezine dönüş
yolunda Çamlık karakoluna geldiklerinde, karakol yol kontrol noktasında
faaliyetlerine devam ettikleri, faaliyete son verildiği esnada görevli
araçlardan 7.... resmi plakalı 65 ... sivil plakalı
araç içerisinde İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri tanıklar Başçavuş C... U... K..., Uzman Çavuş S... S...'ın içinde bulunduğu aracın önden çıkış yaptığı, arkasından
2. araç olan 7.... resmi plakalı sivil görünümlü araç
içerisinde müştekiler M... T..., A... K..., Ü... S... Y... ve M... K...'nın bulunduğu, araçların
çıkmaya başladığı esnada nizamiye kapısının çıkmalarına engel olacak şekilde
5-6 adet plakaları tespit edilemeyen araçların hızlıca geçtikleri, arkasındaki
F... T... marka plakası olmayan bir aracın daha geldiği, bunun üzerine
görevlilerin durumdan şüphelenerek araca dur ihtarında bulunulduğu, aracın dur
ihtarına uymarak hızlanarak devriyenin üzerine
sürerek kaçtığı ve aracın takip altına alındığı, takip sırasında yolu kesmeye çalışılan
plakasız aracın, görevli ekiplerin aracının üzerine sürdüğü ve kaçmaya devam
ettiği, plakasız gözcü aracının takip yolu çift şerit işgal edecek halde yolun
tamamını kapattığı, gözcü araçlarından bir tanesinin içinde Siyahmet
Şeran ve Mustafa Çelik'in bulunduğu, şüpheli Siyahmet
Şeran'ın kullandığı 80 ... plakalı aracı Jandarma
ekiplerinin araçlarını yoldan çıkaracak şekilde tehlikeli kullandığı, sigara
yüklü olduğu değerlendirilen araçların gözcü araçların engellemesi sayesinde
Erekli Azıklı köyü yol ayırımından girerek
uzaklaştıkları, geride kalan şüphelilerin bulunduğu gözcü aracının ise Erekli -
Azıklı köy yolunu kapatacak şekilde aniden
durdukları, askeri aracın sürücüsü olan Ü... S... Y...'ın gözcü aracına çarpmaması için manevra yaptığı, bu arada
diğer gözcü araçta bulunan şüpheli Siyahmet Şeran'ın aracını jandarmanın aracına doğru sürerek geçişini
engellemek için önüne kırarak her iki aracın çarpıştığı, çarpışma neticesinde
Jandarma aracının yan kapısının açıldığı, araçta oturan müşteki M... K...'nın dengesini kaybederek BTM
ile giderilebilecek şekilde düşüp yaralandığı, şüphelilerin savunmalarında
gözcü olmadıklarını, jandarma ekiplerini engelleyecek şekilde araç
kullanmadıklarını beyan ederek üzerine atılı suçlamaları kabul etmedikleri
anlaşılmakla maddi olay bu şekilde kabul edilmiştir.
Maddi olayının kabulü ile sanıkların
savunmaları, müştekilerin beyanları, 12/11/2013 tarihli Erzurum Kriminal Polis Laboratuvar Müdürülüğü
raporu, 21/10/2013 tarihli Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi raporu,
19/10/2013 olay yeri tespit tutanağı, 19/01/2013 tarihli olay yeri inceleme
fotoğrafları, dikkate alındığında; olay
tarihinde Başkale İlçe Jandarma ekiplerinin uyuşturucu kaçakçılarını yakalama
faaliyetleri çevresinde Belliyurt Köyü ve Çamlık
karakolunda 7... resmi plakalı 65 ... sivil plakalı araç ile faaliyetleri
yürüttükleri esnada 5-6 adet pikap aracın hızlıca geçtiği, arkasında F... marka
aracın gözcü olarak geçtiği ve takip altına alındığı sırada, sanıklar Siyahmet Şeran'ın ve Mustafa
Çelik'in bulunduğu 80 ... plakalı aracın gözcü olarak takip altında iken
jandarma ekiplerinin aracını sürekli engellediği, sigara yüklü araçların Erekli
Azıklı köyü yolu ayırımına geldiğinde gözcü olan 80
... plakalı aracın yolu kapattığı, askeri aracın da manevra yapmak isterken
sanık Siyahmet'in sevk ve idaresindeki aracın önüne
gelecek şekilde direksiyonu kırarak geçişini engellemeye çalışırken her iki
aracın çarpıştığı bu suretle de kolluk görevlilerin görevlilerini yapmalarını,
önlerine araç sürerek müştekilere cebir kullanarak engellemeye çalıştıkları, bu
eylemler sırasında sevk ve idaresindeki 80 ... plakalı araç ile hayat ve sağlığını
tehlikeye düşürecek şekilde araç sevk ettikleri, müştekiler Ü... S... Y..., M... T..., A... K... ve M... K...'nın sanıklardan şikayetçi oldukları, sanıkların üzerine
atılı suçlamaları kabul etmeseler de, savunmalarının suçtan ve cezadan
kurtulmaya yönelik olduğu, bölge şartları ve kaçakçılık faaliyetlerinin
yoğunluğu da dikkate alındığında sanıklar Mustafa Çelik ve Siyahmet
Şeran üzerine atılı suçlamalar sabit görüldüğünden;
... aşağıdaki şekilde (hüküm
kurulmuştur)."
57. Bu karar, başvurucular tarafından temyiz edilmiş olup UYAP
üzerinden yapılan incelemede kararın henüz temyiz incelemesinden dönmediği
anlaşılmıştır.
B. İlgili Hukuk
58. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
"Eşya ve kazancın muhafaza altına
alınması ve bunlara el konulması" kenar başlıklı 123.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) İspat aracı olarak yararlı görülen ya da
eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri,
muhafaza altına alınır.”
59. 5271 sayılı Kanun’un "Elkoyma kararını verme yetkisi" kenar başlıklı 127. maddesinin
(1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde
sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına
ulaşılamadığı hâllerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri,
el koyma işlemini gerçekleştirebilir”
60. 5271 sayılı Kanun'un "Elkonulan eşyanın iadesi" kenar başlıklı 131. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
" (1) Şüpheliye, sanığa veya üçüncü
kişilere ait elkonulmuş eşyanın, soruşturma ve
kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya müsadereye tabi
tutulmayacağının anlaşılması hâlinde, re'sen veya
istem üzerine geri verilmesine Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme
tarafından karar verilir. İstemin reddi kararlarına itiraz edilebilir."
61. 5271 sayılı Kanun’un “Tazminat
istemi” kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümüşöyledir:
"(j) Eşyasına veya diğer
malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan
veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer
malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,
...
Kişiler, maddi ve ve
manevi her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."
62. 5271 sayılı Kanun’un “Tazminat
isteminin koşulları” kenar başlıklı 142. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
" (1) Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her
hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde
tazminat istemin isteminde bulunulabilir."
63. 5271 sayılı Kanun’un “Cumhuriyet
savcısının görev ve yetkileri” kenar başlıklı 161. maddesi şöyledir:
“(1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya
emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir;
yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her
türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde
görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya
çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını
ister.
(2) Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan
tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu
Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine
getirmekle yükümlüdür.
(3) Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk
görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir. (Ek cümle:
25/5/2005 - 5353/24 md.)
Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir.
…”
64. 5271 sayılı Kanun’un
“Adlî kolluk ve görevi” kenar
başlıklı 164. maddesi şöyledir:
“(1) Adlî kolluk; 4.6.1937 tarihli ve 3201
sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 8, 9 ve 12 nci maddeleri, 10.3.1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat,
Görev ve Yetkileri Kanununun 7 nci maddesi, 2.7.1993
tarihli ve 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesi ve 9.7.1982 tarihli ve 2692 sayılı
Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununun 4 üncü maddesinde belirtilen soruşturma
işlemlerini yapan güvenlik görevlilerini ifade eder.
(2) Soruşturma işlemleri, Cumhuriyet
savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılır.
Adlî kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısının adlî görevlere ilişkin
emirlerini yerine getirir.
(3) Adlî kolluk, adlî görevlerin haricindeki
hizmetlerde, üstlerinin emrindedir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
65. Mahkemenin 12/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
66. Başvurucular;
i. Kolluk görevlilerinin silahlı güç kullanması sonucunda
yaralandıklarını, kolluğun gerçekleştirdiği operasyonun planlama, kontrol ve
gerçekleştirilmesi aşamaları dâhil tüm aşamalarının yaşamlarını tehlikeye atacak
nitelikte olduğunu, olayı çevreleyen tüm koşullarda kolluğun silah
kullanmasının mutlak zorunlu ve ölçülü olduğunun ispat edilmesi gerektiğini;
oysa olayda, silahsız olduklarını, kolluk görevlilerine yönelik bir eylem
gerçekleştirmediklerini, ayrıca olay yerinde yaralı bir şekilde bırakılarak
ölüme terk edildiklerini,
ii. Olaya ilişkin soruşturmanın etkili, bağımsız ve tarafsız bir
şekilde yürütülmediğini,
iii. Başvurucu Siyahmet Şeran'a ait araca hukuka aykırı şekilde el konulduğunu
belirterek Anayasa'nın 17., 35. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan
yaşam, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş;
ihlallerin tespiti ile maddi ve manevi tazminata karar verilmesi talebinde
bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
67. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu Siyahmet
Şeran'ın hakkında yürütülen soruşturma sırasında
aracına haksız biçimde el konulduğu iddiasının Anayasa'nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiğinde bir
tereddüt bulunmamakla birlikte başvuru konusu olayda, başvurucular hayatta
olduğundan yaşam hakkını güvence altına alan Anayasa’nın 17. maddesinin birinci
fıkrasının uygulanabirliği hususunda ayrıca bir
değerlendirme yapmak gerekir.
68. Bir olayda yaşama hakkına ilişkin ilkelerin uygulanabilmesi
için gerekli şartlardan biri, doğal olmayan bir ölümün gerçekleşmesi olmakla
birlikte bazı durumlarda ölüm gerçekleşmese dahi olayın yaşam hakkı
çerçevesinde incelenebilmesi mümkündür (Mehmet
Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20).
69. Ölümle sonuçlanmayan bir olayda diğer faktörlerle birlikte
kişiye karşı kullanılan gücün derecesi, türü, kullanımının ardında yatan niyet
ve amaç birlikte değerlendirilerek yaşam hakkı kapsamında incelenebilir.
70. Bu değerlendirme yapılırken başvurucuya karşı kullanılan
gücün potansiyel olarak öldürücü bir niteliğe sahip olup olmadığı ile maruz
kaldığı eylemin başvurucunun fiziki bütünlüğü üzerinde hangi etkiyi yaratmış
olduğunun belirlenmesi gerekmektedir.
71. Somut olay bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucuların
maruz kaldıklarını ileri sürdükleri silahlı gücün öldürücü bir niteliğe sahip
olduğu ile özellikle bu gücün başvurucu Mustafa Çelik'in fiziksel bütünlüğü
üzerindeki yarattığı etki gözönünde bulundurulduğunda
başvurunun yaşam hakkı çerçevesinde incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
72. Diğer taraftan başvurucular, yaralanmalarıyla sonuçlanan
olaya ilişkin etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının usul
boyutunun ihlal edilmesiyanında kolluk görevlilerinin
silahlı güç kullanmaları sonucunda yaralandıklarını, kolluk görevlilerinin
gerçekleştirdiği operasyonun planlama, kontrol ve gerçekleştirilmesi aşamaları
dâhil tüm aşamalarının yaşamlarını tehlikeye atacak nitelikte olduğunu, olayı
çevreleyen tüm koşullarda kolluğun silah kullanmasının mutlak zorunlu ve ölçülü
olduğunun ispat edilmesi gerektiğini ve olay yerinde yaralı şekilde bırakılıp
ölüme terk edildiklerini belirterek yaşam haklarının maddi boyutunun da ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
73. Kamu görevlilerinin güç kullanması sonucu gerçekleştiği
iddia edilen ölüm olaylarının da şüphesiz devletin sahip olduğu “hiçbir bireyin
yaşamına son vermeme” negatif yükümlülüğü kapsamında incelenmesi gerekmektedir.
Bu yükümlülük hem kasıtlı bir biçimde öldürmeyi hem de kasıt olmaksızın ölümle
sonuçlanan güç kullanımını içermektedir (Cemil
Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 44).
74. Anayasa Mahkemesinin bu konuda daha önce vermiş olduğu
kararları birlikte değerlendirildiğinde kolluk görevlilerinin ancak Anayasa’da
belirtilen amaçlara ulaşmak adına başka bir çarenin kalmadığı “zorunlu
durumlarda” silah kullanabilmelerine izin verdiği söylenebilecektir (Cemil Danışman, §§ 45-49). Ayrıca silah
kullanarak ulaşılmak istenen amaç ile karşı karşıya kalınan güçte nispeten
“ölçülü” olma şartı bulunmaktadır (Cemil
Danışman, § 50).
75. Kamu görevlilerinin güç kullanımına ilişkin eylemlerinin bu
konuda değerlendirmesi yapılırken sadece fiilen gücü kullanan görevlilerin
eylemlerinin değil söz konusu eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın
bütün aşamalarının dikkate alınması gerekmektedir (Cemil Danışman, § 57).
76.Kolluk görevlilerinin doğrudan silah kullanımı sonucu meydana
gelen olaylarda güç kullanımının, Anayasa’nın 17. maddesine göre başka bir
çarenin kalmadığı “zorunlu bir durumda” ve “ölçülü” bir şekilde
gerçekleştiğinin soruşturma makamlarınca resen ortaya konması gerekmektedir (Turan Uytun ve Kevzer Uytun, B. No:
2013/9461, 15/12/2015, § 73). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de ölümün
güvenlik güçlerinin silah kullanımı sonucu gerçekleştiğinin tartışmasız olduğu
olaylarda, bu konudaki ispat yükünün taraf devlete (Hükûmete) ait olduğunu
kabul etmekte ve “mutlak zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı”
gerçekleştiğinin kanıtlanamaması hâlinde yaşam hakkının usul ve esas yönünün
ihlal edildiğine karar vermektedir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Bektaş ve Özalp/Türkiye, B. No: 10036/03,
20/4/2010, § 57, Ataykaya/Türkiye, B. No: 50275/08, 22/7/2014, §§
45-59). Bu çerçevede güvenlik güçlerinin eylemlerinin yanında kendilerine uygun
talimatın verilip verilmediğinin, kullanılan silahlar konusunda bu kişilerin
yeterli eğitim alıp almadıklarının ve olası riskleri önlemek adına tedbir
almakta ihmalleri bulunup bulunmadığının da incelenmesi gerekmektedir (Benzer
yöndeki AİHM kararları için bkz. Ataykaya/Türkiye,
§ 46; Nachova ve diğerleri/Bulgaristan [BD], B. No:
43577/98 ve 43579/98, § 97).
77. Başvuru konusu olayda, etkili soruşturma açısından inceleme
yapılan bölümde ayrıntılı bir şekilde ortaya konduğu üzere başvurucuların yaralanmalarının
ne şekilde meydana geldiği açık değildir. Başvurucuların anlatımı, olay
hakkında düzenlenen tutanaklar, raporlar ve kovuşturmaya yer olmadığına
kararına bakıldığında kolluk görevlilerinin olay sırasında kasten ya da
taksirle silah kullanıp kullanmadıkları ve tıbbi yardım sağlanmaksızın
başvurucuları olay yerinde bırakıp bırakmadıklarına ilişkin bir belirsizliğin
bulunduğu görülmektedir.
78. Somut olayda bir başvurucunun kolluk görevlisinin silahından
çıkan merminin veya mermilerin vücuduna isabet etmesi, diğer başvurucunun ise
bu merminin içinde bulunduğu aracın camını kırıp bu camdan çevreye saçılan
kırıkların vücudunda kesikler meydana getirmesi sonucu yaralandığı sabittir.
Bununla birlikte bu yaralanmaların kolluk görevlisinin kasıtlı ya da taksirli
bir eylemi sonucunda mı gerçekleştiği yoksa Cumhuriyet Başsavcılığının
kovuşturmaya yer olmadığına kararında kabul edildiği gibi silahın
başvurucuların aracına çarpmasının etkisiyle kendiliğinden ateş alması sonucu
mu meydana geldiği ve ardından başvurucuların kolluk görevlilerinin kontrolü
altında mı yoksa kendi imkânlarıyla mı hastaneye ulaştıkları tartışmasız bir
şekilde ortaya konup belirlenemediği için Anayasa Mahkemesi tarafından
öldürmeme yükümlülüğünün ihlal edildiği iddiasının incelenebilmesi bu aşamada
mümkün değildir.
79. Bu nedenle öldürmeme yükümlülüğünün ihlal edildiği iddiası
bakımından yapılacak incelemelerde değerlendirme unsuru olarak kullanılması
gerektiği ortaya konulan hususlardan silahı kullanan kolluk görevlisinin bu
konuda bir eğitim almış olup olmadığı, kolluğun müdahalesinin planlaması ve
kontrolü kapsamında yürütülen işlemlerin ve alınan tedbirlerin ne olduğu ve
daha da önemlisi silahın kullanıldığı koşullara ve benzeri konulara ilişkin
bilgi eksiklikleri Anayasa Mahkemesinin, silah kullanımının başka bir çarenin
kalmadığı “zorunlu bir durumda” ve “ölçülü” bir biçimde gerçekleşip
gerçekleşmediğini bu aşamada değerlendirmesini imkânsız kılmaktadır.
80.Bu nedenle yaşam hakkı kapsamında somut olay açısından
inceleme, sadece olay hakkında yürütülen soruşturmanın etkili olup olmadığı
hususunda yapılmıştır.
81. Ayrıca Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı bağlantı kurularak başvurucular tarafından ileri sürülen
iddiaların yaşam hakkının usul boyutu kapsamında olduğu değerlendirilmiş olup
söz konusu iddialara ilişkin inceleme de bu çerçevede yapılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
82. Başvurucu Siyahmet Şeran, olaya
ilişkin yürütülen soruşturma sırasında aracına haksız biçimde el konduğunu
ileri sürerek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
83. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"... Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
84. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
85. Anılan Anayasa ve Kanun maddelerinde yer verilen kanun
yollarının tüketilmesi koşulu, bireysel başvurunun temel hak ihlallerini
önlemek için son ve olağanüstü bir çare olmasının doğal sonucudur. Diğer bir
ifadeyle temel hak ihlallerini öncelikle idari makamların ve derece
mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu
zorunlu kılmaktadır (Necati Gündüz ve Recep
Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 20).
86. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının
öncelikle genel yargı mercilerinde olağan yasa yolları ile çözüme
kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin
bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir.
Bireysel başvurunun ikincillik niteliği gereği başvurucunun ihlal iddialarını
öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu
konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında sunması, dava ve başvurusunu
takip etmek için gerekli özeni göstermesi gerekmektedir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177,
26/3/2013, § 17; Rıfat Bakır ve diğerleri, B. No: 2013/2782, 11/3/2015, § 45; Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013,
§§ 18, 19).
87. Ayrıca Anayasa Mahkemesine göre bireysel başvuru yapılmadan
önce tüketilmesi gereken etkili bir başvurudan söz edebilmek için başvuru
yolunun sadece hukuken mevcut bulunması yeterli olmayıp bu yolun fiilen de
etkili olması ve başvurulan makamın ihlal iddiasının özünü ele alma yetkisine
sahip bulunması gerekir. Başvuru yolunun ancak bir hak ihlali iddiasını
önleyebilme, devam etmekteyse sonlandırabilme veya sona ermiş bir hak ihlalini
karara bağlayabilme ve bunun için uygun bir giderim (tazminat) sunabilmesi
hâlinde etkililiğinden söz etmek mümkün olabilir. Yine vuku bulmuş bir hak
ihlali iddiası söz konusu olduğunda tazminat ödenmesinin yanı sıra sorumluların
ortaya çıkarılması bakımından da yeterli usule ilişkin güvencelerin sağlanması
gerekir (Sedat Selim Ay, B. No:
2013/2355, 7/11/2013, § 28).
88. Bireysel başvuru formu ve ekleri ile incelenen soruşturma
belgelerinde, başvurucunun ilgili mevzuat gereğince (bkz. §§ 58-62) aracına
haksız biçimde el konulduğuna ilişkin olarak yetkili yargısal mercilere
başvuruda bulunduğuna dair bir bilgi veya belge bulunmamaktadır. Ayrıca
başvurucu hakkında verilen nihai kararın henüz kesinleşmediği de anlaşılmıştır.
89. Dolayısıyla somut olayda başvurucunun, hakkında yürütülen
soruşturma sırasında aracına el konulmasına ilişkin olarak yargısal yolları
tüketmeksizin mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla doğrudan bireysel
başvuruda bulunduğu sonucuna varılmıştır.
90. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yaşam Hakkının Usule
İlişkin Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia
91. Başvurucuların olay hakkında etkili bir soruşturma
yürütülmemesi nedeniyle yaşam haklarının ihlal edildiğine dair iddialarının
açıkça dayanaktan yoksun olmadığı tespit edilmiş olup başka bir kabul
edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun bu kısmının kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
92. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına
sahiptir."
93.Anayasanın “Devletin temel
amaç ve görevleri” başlıklı 5. maddesi şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, …
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
94. Anayasa Mahkemesince belirtildiği üzere yaşam ve vücut
bütünlüğü üzerindeki temel hak, devletlere pozitif ve negatif yükümlülük
yükleyen haklardandır (AYM, E.2007/78, K.2010/120, 30/12/2010).
95. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı,
Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve
negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50).
96. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı kapsamında
devletin yerine getirmek zorunda olduğu pozitif yükümlülüklerin usule ilişkin
boyutu, yaşanan ölüm olayının tüm yönlerinin ortaya konmasına ve sorumlu
kişilerin belirlenmesine imkân tanıyan etkili bir soruşturma yürütülmesini
gerektirmektedir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 54). Zira bu tür olaylarda etkili bir soruşturma
yürütülmesi, yaşam hakkını korumak için ihdas edilen yasal ve idari çerçevenin
etkili bir şekilde uygulanmasının güvencesini oluşturmaktadır (Filiz Aka, B. No: 2013/8365, 10/6/2015, §§
25, 26).
97. Bu çerçevede kamu otoritelerinin silah kullanımı sonucu
ortaya çıkan ölüm olaylarına ilişkin soruşturmaların yasa dışı silah
kullanımının önlenmesini güvence altına alacak nitelikte kapsamlı, dikkatli ve
tarafsız şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu tür olaylara ilişkin
soruşturmalarda aranan bağımsızlık, sadece hiyerarşik ve kurumsal bağımsızlığı
ifade etmemekte olup soruşturmanın fiilen de bağımsız olarak yürütülmesini
gerektirmektedir (Cemil Danışman,
§ 96).
98. Yaşama hakkı kapsamındaki bu yükümlülük olayın niteliğine
bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikte soruşturmalarla yerine
getirilebilir. Ancak kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm ya da
ölümcül yaralanma olaylarında Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin,
sorumluların tespitini ve cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir
cezai soruşturma yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda idari
soruşturmalar ve tazminat davaları sonucunda idari bir yaptırım veya tazminata
hükmedilmesi, ihlali gidermek ve dolayısıyla mağdur sıfatını ortadan kaldırmak
için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 55).
99. Diğer taraftan ceza soruşturmasının amacı, yaşama hakkını
koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap
vermesini sağlamak olmakla birlikte bu yükümlülük kesin olarak bir sonuç elde
etmeyi değil uygun araçların kullanılmasını gerektirir. Anayasa'nın 17. maddesi
başvuruculara, üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma
hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi
de yüklemez (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§ 56).
100. Yaşama hakkına ilişkin ceza soruşturmasının etkili
olabilmesi için öncelikle soruşturma makamlarının resen harekete geçerek ölüm
olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün
delilleri tespit etmesi gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedeni veya sorumlu
kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma
yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 57). Bu kapsamda yetkililerce tanıkların
ifadelerinin alınması, bilirkişi incelemeleri ve gerektiğinde eksiksiz ve
detaylı bir rapor hazırlanmasına imkân verecek otopsinin yapılması gibi söz
konusu olaylarla ilgili kanıtların elde edilmesi için soruşturma konusu olayın
gerektirdiği mümkün olan tüm tedbirlerin alınması, olayın gerçekleşme sebebinin
objektif analizinin yapılması, soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada
elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı
olması ve soruşturma sonucunda verilen kararın -yaşam hakkına yönelik bir
müdahale varsa bu müdahalenin- Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan
kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme
içermesi de gerekmektedir (Cemil Danışman,
§ 99; Turan Uytun
ve Kevzer Uytun,
§ 73).
101. Bununla birlikte soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt
seviyedeki inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre
değişir. Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın
pratik gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın
etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma
işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No:
2013/4668, 16/9/2015, § 68).
102. Ceza soruşturmasının etkililiğini sağlayacak hususlardan
biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu
denetimine açık olmasıdır. Ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru
menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları
sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§ 58).
103. Son olarak yürütülecek soruşturmalarda makul bir süratte
gerçekleştirilme ve özen gösterilme zorunluluğu da zımnen mevcuttur. Bazı özel
durumlarda soruşturmanın veya kovuşturmanın ilerlemesine engel olan unsurlar ya
da güçlükler bulunabilir. Ancak bir soruşturmada yetkililerin hızlı hareket
etmeleri; yaşanan olayların daha sağlıklı bir şekilde aydınlatılabilmesi,
kişilerin hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını sürdürmesi ve hukuka aykırı
eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görünümü verilmesinin
engellenmesi açısından kritik bir öneme sahiptir (Deniz Yazıcı, B. No: 2013/6359, 10/12/2014, § 96).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
104. Başvuruda,
başvurucuların soruşturmaya gerektiği ölçüde katılımlarının sağlandığı ve
soruşturmanın makul süratle yürütüldüğü görülebildiği gibi aksi yönde bir iddia
da bulunmamaktadır. Başvurucular, etkili soruşturma yürütülmediğine ilişkin
iddialarında, olayın sebebi ve sorumlulukları bulunan kişilerin tespitinde,
kritik önem arz eden işlemlerin olaya karışan kolluk görevlileri ve bu
görevlilerin bağlı olduğu birimce yürütüldüğünü, maddi gerçeğin ortaya
çıkarılmasına yönelik olarak delil toplanması yerine bu görevlilerin
düzenlediği belgelere göre bir sonuca varıldığını, bu durumun da soruşturmanın
bağımsızlığı ve tarafsızlığına gölge düşürüp olayın aydınlatılmasını
engellediğini ileri sürmüşlerdir.
105. Esasen olayların oluşumuna ilişkin delillerin
değerlendirilmesi idari ve yargısal makamların ödevidir (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015,
§ 44). Görülmekte olan bir davada ya da yürütülmekte olan bir soruşturmada,
delilleri değerlendirmek kural olarak soruşturma makamlarının ya da derece
mahkemelerinin işi olduğundan, Anayasa Mahkemesinin görevi bu makamların maddi
olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini
koymak değildir.
106. Ancak Anayasa Mahkemesinin başvuru konusu olayın gelişim
şeklini anlayabilmek ve olayın tüm yönlerinin aydınlatılması noktasında
soruşturma makamları ve derece mahkemeleri tarafından atılması gereken adımları
nesnel bir şekilde değerlendirmek için olayın oluşum şeklini incelemesi
gerekebilmektedir (Rıfat Bakır ve diğerleri, B. No:
2013/2782, 11/3/2015, § 68).
107. Bu bağlamda olaya bakıldığında, olaydan haberdar edilen
yetkili Cumhuriyet savcısı tarafından başvurucuların şikâyeti beklenmeksizin
resen harekete geçilerek olaya ilişkin bir soruşturma açılmıştır. Cumhuriyet
Başsavcılığının resen ve derhâl harekete geçmesi soruşturmanın etkililiği adına
önemli olmakla birlikte tek başına yeterli değildir. Yukarıda genel ilkeler
bölümünde ifade edildiği üzere kamu görevlilerinin silahlı güç kullandığı
olaylarda bir soruşturmanın etkililiğinden söz edebilmek için bu soruşturmanın
yasa dışı silah kullanılması sonucunda ölümlerin gerçekleşmesinin önlenmesini
güvence altına alacak nitelikte kapsamlı, dikkatli ve tarafsız şekilde yürütülmesi
ayrıca olayın sebebinin aydınlatılması ve sorumluların tespiti bakımından
gerekli işlemlerde bir eksiklik barındırmaması zorunludur.
108. Soruşturma kapsamında yürütülen işlemlere bu yönüyle
bakıldığında ise öncelikle olay yerindeki maddi deliller ve olaya karışan
araçlar üzerindeki araştırmalar ile kriminal
laboratuvar incelemelerinin olaya karışmayan polis tarafından yapıldığı
görülebilmekle birlikte, olaya karışan kolluk görevlilerinin ifadelerinin
sadece aynı yerde görev yapan kişiler tarafından alındığı, bunun da ötesinde
olay yerine ilişkin ilk inceleme ve görgü tespit tutanaklarının içlerinde olaya
karışanların da bulunduğu görevliler tarafından düzenlendiği görülmektedir.
109. Yukarıda olaylar ve olgular bölümünde ayrıntılı olarak yer
verildiği üzere olayın gelişimi ve gerçekleşme koşulları bakımından kolluk
görevlileri tarafından düzenlenen belgelerle başvurucuların anlatımları
arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. Bu her zaman mümkün olabilen bir
durum gibi görünse de somut olayda bu görevlilerin bir kısmı, başvurucular
tarafından olayın faili olmakla suçlanmaktadır.
110. Oysa soruşturma makamlarının bağımsızlığından bahsedebilmek
için kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleştiği iddia olunan
ölümlere ya da ölümcül yaralanmalara ilişkin soruşturmaların olaya karışmış
kişilerden bağımsız bir şekilde yürütülmesi gerekir. Soruşturma; olay yerine ve
olayda kullanılan araçlar ile benzeri eşyaya ilişkin birtakım incelemelerin
polis tarafından yapılmış olması, olaya karışan kişilerin ifadelerinin sadece
birlikte görev yaptıkları görevlilerce üstelik bir suç isnadına bağlı olarak
değil suçun mağduru olarak alınması, olaya ilişkin ilk tespit ve görgü
tutanaklarının olaya karışan görevlilerin de katılımıyla düzenlenip yetkili
Cumhuriyet savcısının ya da polisin derhâl harekete geçmesi sağlanarak bu
tutanaklar düzenlenmeden olaya hemen müdahil olmalarının sağlanmaması
nedenleriyle yeterli olamamıştır.
111. Bu durum; soruşturmada kesin olarak bazı delillerin kasıtlı
olarak toplanmadığı veya gizlendiği ile olayın üstünün örtülmeye çalışıldığı
anlamına gelmemekle birlikte, kolluk görevlilerince ölümcül güç kullanıldığının
iddia edildiği ve başvurucuların da bir kamu görevlisinin silahından çıkan
mermi ya da mermilerin isabetiyle yaralandığının tartışma konusu olmadığı
olayda, soruşturma makamlarının bağımsızlığı konusunda ciddi tereddütler
oluşmasına yol açmaktadır. Bu duruma, aşağıda ayrıntılarıyla ortaya konacağı
üzere soruşturmada olaya karışan görevlilerin katılımıyla hazırlanan belgelere
göre bir sonuca varılmasının da eklenmesi bu tereddütleri iyice artırmaktadır.
112. Bu nedenlerle kolluk görevlilerinin güç kullanmaları sonucu
meydana geldiği iddia edilen olayda ilk tespit ve görgü tutanaklarının olaya
karışan görevlilerin de katılımıyla yapılması, bu kişilerin ifadelerinin sadece
birlikte görev yaptıkları görevliler marifetiyle alınıp herhangi bir suçlamayla
karşı karşıya bırakılmaksızın ve belirsiz kalan hususlara ilişkin sorgulamaları
da yapılmaksızın gerçekleştirilmesi, soruşturmada bu ifadelere ve belgelere
göre olayın gelişimine ilişkin tespitte bulunulup buna göre bir sonuca
ulaşılması, etkili soruşturma yürütülmesi bağlamında soruşturma makamlarının
bağımsız olması ilkesinin ihlaline sebebiyet vermiştir.
113. İkinci olarak soruşturmada olayın aydınlatılması ve
sorumluların belirlenmesi bakımından delillerin toplanması adına gerekli tüm
makul tedbirlerin alınıp alınmadığı ve bu bakımdan gerçekleştirilen işlemlerde
soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde etki gösteren bir eksikliğin
bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir.
114. Soruşturmaya bu yönüyle bakıldığında ise öncelikle olay
yerindeki delillerin kaybolması ve değiştirilmesinin önüne geçebilmek için bu
delillerin muhafazasının sağlanmadığı ve kolluk görevlileri tarafından olay
yerinin terk edildiği anlaşılmaktadır. Olaya karışan kolluk görevlileri, bu
duruma gerekçe olarak, olaydan sonra kimliklerinin tespitine yönelik hiçbir
girişimde bulunulmayan ve sayılarının on kadar olduğunu ifade ettikleri araç
içindeki kişilerin kendilerine mukavemet göstereceğinden endişe duymalarını
gerekçe göstermişlerdir. Fakat başvurucuların hastaneye ulaşmalarından ve bu
kişilerin olay yerinden ayrılmalarından hemen sonra olay yerinde delillerin
kaybolmaması için ne gibi tedbirler aldıklarını ise açıklamamışlardır.
115. Öncelikle soruşturmanın hiçbir aşamasında söz konusu
araçların belirlenebilmesi için herhangi bir soruşturma işleminin yürütüldüğü
görülmemiştir. Kolluk görevlilerinin ifadelerinde bu araçların diğer araçlardan
ayırt edici özellikleri olan renkleri, modelleri, markaları ve plaka sayıları
hakkında bir açıklama bulunmamaktadır. Dahası olaydan hemen sonra ilgili
birimler haberdar edilerek olayın gerçekleştiği güzergâhta gerekirse kontrol
yapılması veya benzeri bir işlemle bu araçların tespit edilebilmesine ve
yakalanabilmesine yönelik bir çabanın gösterilmediği anlaşılmıştır.
Başvurucularla birlikte hareket ettikleri belirtilen ve olayın gerçekleşme
koşullarının açığa çıkarılması bakımından da tespit edilmeleri kritik önem arz
eden bu kişilerin belirlenebilmesine yönelik olarak olayın hemen sonrasında ya
da hiç değilse soruşturmanın ileriki aşamasında hiçbir somut adım atılmaması
dikkat çekici bulunmuştur.
116. Olay, saat 7.30-8.00 sıralarında gerçekleşmiştir. Nöbetçi
Cumhuriyet Savcısı, durumdan saat 8.30 sıralarında haberdar edilmiştir. Polis,
Cumhuriyet Savcısı'nın talimatıyla Başkale'de bulunan araçlar üzerinde saat
9.40 sıralarında yaptığı incelemelerden sonra olay yerine belli bir mesafe katederek ve dolayısıyla zaman tüketerek ulaşmış;
sonrasında incelemelerini gerçekleştirmiştir. Bu aradaki zamanda delillerin
kaybolmaması için ne gibi tedbirlerin alındığı belli değildir. Olaya karışan
kolluk görevlilerinin de katılımıyla saat 9.00 sıralarında olay tespit ve görgü
tutanağının düzenlenmesi, yukarıda belirtildiği gibi soruşturmanın bağımsızlığı
bakımından tereddüt yarattığından bu belirsizliğe yeterli bir açıklama
getirilememiştir.
117. Bu şekilde delillerin olaya karışan görevlilerin katılımı
olmaksızın derhâl toplanması yönünde bir tedbir alınmaması, ilgili doktor ve
polis tarafından hazırlanıp Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen tutanakta
başvurucu Mustafa Çelik'in vücudundan iki adet mermi çekirdeğinin çıkarıldığı
belirtilmesine rağmen olay yerinde sadece bir adet mermi kovanının tespit
edilmesi nedeniyle kolluk görevlisinin silahının kaç el ateş aldığı ya da bu
silahtan kaç el ateş edildiği konusunda çok açık bir belirsizlik yaratmaktadır.
Cumhuriyet Başsavcılığının kendisine gönderilen ve mermi çekirdekleri olduğu
belirtilen -kendi tespitine göre metal parçaları- üzerinde bir kriminal ve balistik inceleme yaptırmayıp bu metal
parçalarının mermi çekirdeği olup olmadığı, öyleyse bir merminin ayrı iki
parçası mı yoksa iki ayrı mermi çekirdeği mi olduğunu tereddütsüz olarak ortaya
koymaya çalışmaması da olayın aydınlatılabilmesi bakımından çok ciddi bir
eksiklik meydana getirmiştir.
118. Öte yandan soruşturma sonucunda, olay sırasında çarpışmanın
etkisiyle kolluk aracının raylı arka kapısının açılması, açılmanın etkisiyle
kolluk görevlisinin oturduğu koltuktan düşmesi, bu sırada görev silahının
elinden fırlayıp başvurucuların aracına çarpması ve bu çarpmanın etkisiyle
silahın kendiliğinden ateş alıp başvurucuları yaralaması gibi gerçekleşmesi
için ancak birçok faktörün bir arada etkili hâle gelmesinin gerektiği bir
kabule ulaşılmasına rağmen bu kabule götürecek herhangi bir delil incelemesinin
gerçekleştirilmediği de anlaşılmaktadır.
119. İlk olarak olayda bir kolluk görevlisinin silahından çıkan
mermi ya da mermilerin başvurucuları yaraladığında bir ihtilaf bulunmadığına
göre Cumhuriyet Başsavcılığının, hangi gerekçeyle Olay Yeri İnceleme Ekibine bu
kolluk görevlisinin söz konusu silahla atış yapıp yapmadığını belirlemekte en
önemli delil olabilecek elinde atış artığı bulunup bulunmadığı yönünde bir
inceleme yapılmasına gerek olmadığı talimatını verdiği anlaşılamamıştır. Şayet
böyle bir talimat verilmeyip kolluk görevlisinin elinde atış artığı tespit
edilebilseydi bu durum, başkaca hiçbir hususu araştırmaya gerek olmaksızın
silahın kolluk görevlisinin elindeyken ateşlendiğini veya ateş aldığını açığa
çıkarabilecek; böylece olayın gerçekleşme şekline ilişkin olarak hangi tarafın
anlatımlarının doğru olduğunu büyük ölçüde ortaya koyabilecekti.
120. İkinci olarak böyle bir araştırmaya gidilmemesinin yanında
olayda başvurucuların aracına çarpmanın etkisiyle kendiliğinden ateş aldığı
ileri sürülen silahın -bu tür silahların herhangi bir mekanik arızaları
bulunmadığı takdirde tetiklerine belirli bir kuvvet uygulanmaksızın
kendiliğinden ateş almayacakları hususu gözetilerek- bilirkişi incelemesinden
geçirilerek çarpma sonucu patlamasına neden olabilecek mekanik bir arızasının
bulunup bulunmadığı belirlenmemiştir.
121. Ayrıca Olay Yeri İnceleme Ekibi tarafından yapılan
incelemede kolluk aracının çarpışma sırasında ön tarafından hasar gördüğünün
belirtildiği dikkate alınarak arka kapısının nasıl olup da açıldığı
sorgulanmamış ve söz konusu araçta gerekirse bir inceleme yapılarak bu durumun
belirlenmesine çalışılmamıştır.
122. Diğer taraftan olay yerinde uygulamalı keşif yapılmamış,
araçların olay sırasındaki konumları ve kolluk görevlisinin düştüğü ileri
sürülen yer dikkate alınarak silahın elden fırlaması sonucu başvurucuların
aracına belirtildiği şekilde düşüp düşemeyeceği, bu mümkün görüldüğü ve bu
şekilde ateş aldığı kabul edildiği takdirde silahtan çıkan merminin muhtemel
seyri ve bu seyre göre başvurucu Mustafa Çelik'in doktor raporlarında
belirtilen vücut nahiyelerinden yaralanıp yaralanmayacağı da araştırılmamıştır.
123. Keza başvurucu Siyahmet Şeran'ın yakın bir akrabasının düğünü olduğu, bu düğüne bir
arkadaşlarını davet etmek için ikamet ettiği köye uğradıkları, ardından dönüş
yolunda saldırıya uğradıkları iddiaları üzerinde de durulmamış; bu iddiaların
ve dolayısıyla kamu görevlilerinin olayın başlangıç aşamasına ilişkin
açıklamalarının doğruluğu, basit bir düğün davetiyesi araştırmasıyla ya da bu
konuda bilgisi olabilecek kişilerin tanık olarak dinlenmesiyle belirlenmeye
çalışılmamıştır.
124. Tüm bu değerlendirmeler somut olayda bir gerçeği
kendiliğinden ortaya çıkarmaktadır. Bu da yetkili makamlar tarafından
soruşturmada, olayın sebebini aydınlatmak için herhangi bir somut adım
atılmadığı, sadece olaya karışan ve bu nedenle tarafsız olmayan kolluk
görevlilerinin de katılımıyla hazırlanan belgeler ve bu görevliler ile birlikte
çalışan diğer kişilerce alınan ifadelerde yer verilen bilgilere göre olayın
gerçekleşme koşullarının kabul edilip bu kabule göre bir sonuca varıldığıdır.
125. Dolayısıyla soruşturma sonucunda alınan kararın etkililik
adına dosya kapsamında yer alan tüm bulguları kapsaması, nesnel ve tarafsız
analizlere dayalı olması gerekirken delillerin toplanması için gereken
adımların zamanında ve doğru bir şekilde atılmaması nedeniyle yaşam hakkının
ihlaline neden olduğu sonucuna varılmıştır.
126. Öte yandan başvuruda, usul yükümlülüğünün ihlal edildiğine
karar verilip kararın, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
soruşturma yapılmak üzere ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar
verildiğinden başvurucuların olay yerinde tıbbi yardım almaksızın yaralı bir
şekilde bırakıldıkları iddiaları hakkında da soruşturma makamları tarafından
ayrıca bir değerlendirme yapılabileceği değerlendirilmiş; bu nedenle söz konusu
iddiaya ilişkin soruşturma işlemleri bakımından bu aşamada bir tespitte
bulunulmamıştır.
127. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence
altına alınan yaşam hakkının usule ilişkin boyutunun ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
128. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya
ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
129. Başvurucu Mustafa Çelik 150.000 TL manevi ve 150.000 TL
maddi olmak üzere toplam 300.000 TL tazminata, başvurucu Siyahmet
Şeran ise 150.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
130. Başvuruda, Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında
güvence altına alınan yaşam hakkının usule ilişkin boyutunun ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır. Yaşam hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir
örneğinin Başkale Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerekir.
131. Yaşam hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespiti ve
kararın ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesiyle giderilemeyecek manevi
zararları nedeniylebaşvurucu Mustafa Çelik'e net
15.000 TL, başvurucu Siyahmet Şeran'a
ise net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
132. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucu Mustafa Çelik'in bu konuda herhangi
bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar
verilmesi gerekir.
133. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin
başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yaşam hakkı kapsamında
etkili bir soruşturma yürütülmediğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkının usule ilişkin boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin yaşam hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama (soruşturma) yapılmak üzere Başkale
Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
D. 15.000 TL manevi tazminatın başvurucu Mustafa Çelik'e, 10.000
TL manevi tazminatın başvurucu Siyahmet Şeran'a ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin
REDDİNE,
E.206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
12/1/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.