logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Safkan Aydoğdu [2.B.], B. No: 2014/7498, 5/4/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SAFKAN AYDOĞDU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/7498)

 

Karar Tarihi: 5/4/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Aydın ŞİMŞEK

Başvurucu

:

Safkan AYDOĞDU

Vekili

:

Av. Behcet ORHAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, hukuka aykırı olarak hürriyetten yoksun bırakılmaya rağmen tazminat isteminin kabul edilmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, davanın reddedilmesi sonucunda yüksek miktarda vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 26/5/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu, 1998 doğumlu olup olay tarihi itibarıyla 14 yaşındadır.

10. Batman Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şube Müdürlüğüne bağlı polisler 10/5/2012 tarihinde saat 14.10’da (diğer bazı kişilerle birlikte) cadde üzerinde bulunduğu tespit edilen başvurucunun yanına gitmiş ve başvurucunun bulunduğu yerin yakınında, esrar olduğu değerlendirilen maddelerin bulunduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerine başvurucu, saat 14.30 itibarıyla yakalanmıştır.

11. Batman Cumhuriyet Başsavcılığının 10/5/2012 tarihli yazılı talimatıyla Batman (KOM) Şube Müdürlüğünden uyuşturucu madde kullanma suçundan hakkında yasal işlem yapılması için başvurucunun Çocuk Şube Müdürlüğüne teslim edilmesi istenmiştir.

12. Başvurucu, aynı gün saat 19.10’da Çocuk Şube Müdürlüğünce ailesine teslim edilmiştir.

13. Batman Cumhuriyet Başsavcılığının 13/12/2012 tarihli iddianamesiyle başvurucunun uyuşturucu madde ticareti yaptığından bahisle cezalandırılması istemiyle Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır. Mahkeme E.2012/223 sayılı dosya üzerine görülen davada 8/1/2014 tarihinde başvurucunun beraatına karar vermiş, hüküm 16/1/2014 tarihinde kesinleşmiştir.

14. Başvurucu 20/2/2014 tarihli dava dilekçesi ile uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan 10/5/2012 tarihinde yakalandığını, Savcılıkta ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldığını, isnat edilen suç ile ilgili olarak yapılan yargılama sonunda beraat ettiğini belirterek yaşadığı acı ve elem karşısında 1.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi talebiyle Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesinde Hazine aleyhine dava açmıştır. Başvurucu, tazminat talebini 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 141. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendine dayandırmıştır.

15. Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan tensip incelemesi neticesinde başvurucunun gözaltında ya da tutuklulukta geçirdiği sürenin olup olmadığının tespit edilmesine karar verilmiştir. Bu kapsamda Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesine yazı yazılmıştır. Anılan Mahkemece 4/3/2014 tarihli cevap yazısı ile başvurucunun E.2012/223 sayılı dosya nedeniyle gözaltında ve tutuklu hâlde kalmadığı bildirilmiştir.

16. Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/4/2014 tarihli kararı ile başvurucunun “Söz konusu dava nedeniyle haksız hürriyetinden kısıtlanmadığının anlaşıldığı, kişi hakkında dava açılması halinin CMK’nın 141. Maddesinde koruma tedbiri nedeniyle tazminat talebi için öngörülen şartlar arasında bulunmadığı ve bu nedenle davacının davası bakımından CMK’nın 141. Maddesinde aranan şartların oluşmadığı” gerekçesiyle başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Mahkeme başvurucunun, davada kendisini vekille temsil eden davalı Hazineye 3.000 TL avukatlık ücreti ödemesine de karar vermiştir.

17. Anılan karar, başvurucuya duruşmada tefhim edilmiş ve hükmün miktar bakımından kesin nitelikte olduğu kararda belirtilmiştir.

18. Başvurucu 26/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. Kanun Hükümleri

19. 5271 sayılı Kanun’un “Tazminat istemi” kenar başlıklı 141. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

“Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.”

20. 5271 sayılı Kanun’un “Yargılama giderleri” kenar başlıklı 324. Maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir.”

21. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlık ücreti” kenar başlıklı 164. Maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.”

22. 1136 sayılı Kanun’un “Avukatlık ücret tarifesinin hazırlanması” kenar başlıklı 168. Maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“Avukatlık ücretinin takdirinde, hukukî yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.”

23. 1136 sayılı Kanun’un “Yargı mercilerine karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin miktarı” kenar başlıklı 169. Maddesi şöyledir:

“Yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz.”

24. 26/9/2011 tarihli ve 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) “Davalardaki temsilin niteliği ve vekâlet ücretine hükmedilmesi ve dağıtımı” kenar başlıklı 14. Maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekâlet ücreti takdir edilir.”

2. Tarife Hükümleri

25. 28/12/2013 tarihli ve 28865 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren (karar tarihinde yürürlükte bulunan) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Ceza davalarında ücret” kenar başlıklı 13. Maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

“CMK 141 ve devamı maddelerine göre tazminat için Ağır Ceza Mahkemelerine yapılan başvurularda, Tarifenin üçüncü kısmı gereğince avukatlık ücretine hükmedilir. Şu kadar ki, hükmedilecek bu ücret ikinci kısmın ikinci bölümünün onuncu sıra numarasındaki ücretten az olamaz.”

26. Anılan tarifenin ikinci kısım ikinci bölüm onuncu sırası şöyledir:

“10. Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için 3.000,00 TL”

3. Yargıtay Kararları

27. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13/3/2007 tarihli ve E.2007/8-2, K.2007/63 sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir:

“…

Çözümü gereken uyuşmazlık, haksız tutuklamadan doğan tazminat istemlerinin kısmen kabul kısmen reddi halinde, kendisini vekille temsil ettiren davalı Hazine lehine, reddedilen kısım üzerinden dilekçe yazım ücretine hükmedilmesi gerekip gerekmediğine ilişkindir.

… açılan maddi tazminat davalarında tazminat miktarının hesaplanıp belirlenmesi, bunlardan yasal bir takım kesintilerin yapılması uzmanlığı gerektirdiğinden, maddi tazminat miktarlarının çoğu kere uzman bilirkişi incelemesiyle saptanması gerekmektedir. Öte yandan, tazmini gereken manevi zarar da, haksız yakalama veya tutuklamaya maruz kalan kişilerin salt bu yüzden duydukları üzüntü ve acıya karşılık olup, mahkemece bu zarar tayin ve takdir edilirken, hukukun genel prensiplerinden hareketle, davacının duyduğu acı ve üzüntünün derecesi, haksız olarak tutuklulukta ve gözaltında geçirdiği süre, günün ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü, davacının ekonomik ve sosyal durumu gözönünde bulundurulmaktadır. Bu durumda, gerek maddi gerekse manevi tazminat miktarlarının istem tarihinde davacı tarafından tam olarak bilinmesine olanak bulunmamaktadır. O nedenle, haksız tutuklamadan kaynaklanan tazminat davalarında, davalı lehine avukatlık ücreti ödenebilmesi ancak ve sadece davanın tamamen reddi halinde mümkündür.

…”

28. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 30/12/2011 tarihli ve E.2011/7516, K.2011/10596 sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir:

“Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.03.2007 gün ve 2-63 sayılı kararında açıklandığı üzere: haksız tutuklamadan kaynaklanan tazminat davalarında, ancak davanın tamamen reddi halinde davalı hazine lehine vekâlet ücretinehükmolunacağından, davanın tamamen reddedilmesi karşısında davalı hazine lehine vekâlet ücretine hükmolunması gerektiği halde hükmolunmaması

Kanuna aykırı[dır.]

B. Uluslararası Hukuk

1. Sözleşme Hükümleri

29. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Özgürlük ve güvenlik hakkı” kenar başlıklı 5. Maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

“1. Herkesözgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:

c) Kişinin bir suç işlediğinden şüphelenmek için inandırıcı sebeplerin bulunduğu veya suç işlemesine ya da suçu işledikten sonra kaçmasına engel olma zorunluluğu kanaatini doğuran makul gerekçelerin varlığı halinde, yetkili adli merci önüne çıkarılmak üzere yakalanması ve tutulması;

5. Bu madde hükümlerine aykırı bir yakalama veya tutma işleminin mağduru olan herkes tazminat hakkına sahiptir.”

30. Sözleşme’nin 6. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir…”

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin İçtihadı

31. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre Sözleşme’nin 5. Maddesinin (5) numaralı fıkrasında öngörülen tazminat hakkı, ulusal bir makam veya Sözleşme kurumları tarafından bu maddenin diğer fıkralarından birinin ihlal edildiğinin sabit bulunduğu varsayımına dayanır (N.C./İtalya [BD], B. No: 24952/94, 18/12/2002, § 49). Sözleşme’nin 5.maddesinin (1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkraları kapsamında bir özgürlükten yoksun bırakılma için tazminat almak üzere başvuru imkânının bulunması hâlinde anılan maddenin (5) numaralı fıkrasına uygunluk sağlanmış olacaktır (Wassink / Hollanda, B. No: 12535/86, 27/9/1990, § 38).

32. AİHM’e göre bir müdahalenin telafi edilmesine yönelik hukuk yollarının başarısızlığı Mahkemenin sonradan zaman bakımından yargı yetkisine dâhil edilmez (Blecic/ Hırvatistan, B. No: 59532/00, 8/3/2006, §§ 77-79). AİHM, Korizno/Litvanya (B. No: 68163/01, 28/9/2006) kararında zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten önce başvurucunun gözaltına alınmasının sona erdiğini belirterek Sözleşme’nin 5. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının ihlal edildiği şikâyetinin yanı sıra (5) numaralı fıkrasının ihlal edildiği iddiasını da incelememiştir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

33. Mahkemenin 5/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

34. Başvurucu, yakalandıktan sonra yaklaşık beş saat boyunca özgürlüğünden yoksun bırakıldığını, yargılandığı davada beraatına karar verildiğini, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı verilen kişinin hukuka uygun olarak yakalanmış da olsa 5271 sayılı Kanun’un 141. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendine göre tazminat hakkı olduğunu, bu durumda uygulanan koruma tedbirinin hukuka aykırı hâle gelmiş olacağının kabul edilmesi gerektiğini belirterek Anayasa’nın 19. Maddesinin; ayrıca yakalama nedeniyle açtığı tazminat davasının ilgili ceza dosyası getirtilip incelemeksizin gözaltına alma ve tutuklama tedbirlerinin uygulanmadığından bahisle hukuki dayanaktan yoksun bir şekilde reddedildiğini belirterek Anayasa’nın 19. Maddesinin son (dokuzuncu) fıkrasının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

35. Bakanlık görüşünde başvurucunun bir ihbar dolayısıyla kolluk kuvvetlerinin suç işlediğinden şüphelenmesi üzerine yakalandığı ve ilk belirlemelere göre suç işlediğinden şüphelenilmesi için inandırıcı nedenlerin bulunduğu, çocuk yaştaki başvurucunun kolluğun çocuk birimine getirilmesi, kimliğinin ve suçla ilgisinin bulunup bulunmadığının tespiti, ailesinin çağrılması ve bir yakınına teslim edilmesi gibi işlemlerin yürütüldüğü 4 saat 40 dakikalık zaman diliminin makul ve orantılı olduğu, bu itibarla tutulmaya ilişkin şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olduğu belirtilmiştir.

36. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında hakkında gözaltı kararı olmaksızın 4 saat 40 dakika boyunca özgürlüğünden mahrum bırakıldığını; tazminat isteminin gözaltına değil, haksız yakalamaya yönelik olduğunu iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

37. Anayasa’nın 19. Maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi ile dokuzuncu fıkrası şöyledir:

“… Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.

Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir.”

38. Başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin, Anayasa’nın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını düzenleyen 19. Maddesi kapsamında incelenmesi gerekir.

39. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. Maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”

40. Anılan hüküm gereğince Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).

41. Somut olayda başvurucu, polis görevlilerince 10/5/2012 günü saat 14.30’da yakalanmış ve aynı gün saat 19.10’da ailesine teslim edilmiştir. Bu itibarla başvurucunun yakalama suretiyle hürriyetinden yoksun bırakılmasının Anayasa’nın 19. Maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında hukuki olmadığına ilişkin iddiası, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi kapsamında değildir.

42. Başvurucu, ayrıca tazminat talebinin reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 19. Maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

43. Anayasa’nın 19. Maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunan kişilere tanınan güvencelere ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.

44. Anayasa’nın 19. Maddesinin dokuzuncu fıkrasında ise bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zararların tazminat hukukunun genel prensiplerine göre devlet tarafından ödeneceği ifade edilmiştir. Anılan fıkrada yer alan “bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişiler” tabiri ile maddenin diğer tüm fıkralarında belirtilen kurallara aykırı bir işleme tabi kılınmanın kişiye tazminat hakkı doğurduğu belirtilmiştir. Buna göre maddenin ikinci veya üçüncü fıkralarında belirtilen durumlara aykırı şekilde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulması ya da kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale edilen kimsenin maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarındaki güvencelerden yararlandırılmaması hâlinde uğranılan zararlar devlet tarafından ödenecektir.

45. Anayasa Mahkemesinin, Anayasa’nın 19. Maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlal edilip edilmediğini belirleyebilmesi için öncelikle başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığını incelemesi gerekmektedir. Yapılacak bu inceleme sonucunda başvurucunun Anayasa’nın 19. Maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu ve bu kapsamda uğradığı zararın devlet tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödenmediği tespit edilirse Anayasa’nın 19. Maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlali söz konusu olabilecektir (AİHM’in yaklaşımı için bkz. § 31).

46. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun hürriyetinden yoksun bırakılmasının Anayasa’nın 19. Maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında hukuka uygun olup olmadığını inceleyememektedir. Mahkemenin zaman bakımından yetkisinin dışında olması nedeniyle hukukiliğini inceleyemediği bir hürriyetten yoksun bırakılma hâlini, dolayısıyla başvurucunun Anayasa’nın 19. Maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlal edildiği iddiasını incelemesi de mümkün değildir. Anılan şikâyet bakımından da zaman bakımından yetkisizlik söz konusudur (Aziz Yıldırım (4), B. No: 2014/4476, 16/4/2015, § 34).

47. Zira bireysel başvuruya konu müdahaleyi telafi etmeyi amaçlayan hukuk yollarının Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten sonra olumsuz biçimde sonuçlanması, müdahaleyi her zaman Mahkemenin zaman bakımından yetkisi içine sokmaz. Bu bağlamda 5271 sayılı Kanun’un 141. Maddesinde öngörülen tazminat yolunun Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurularda zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten sonra tüketilmiş olmasının bir önemi bulunmamaktadır (AİHM’in yaklaşımı için bkz. § 32).

48. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

49. Başvurucu, açılan tazminat davasının reddedilmesi sonucu aleyhine 3.000 TL vekâlet ücretine hükmedildiğini belirterek bu durumun mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

50. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına ilişkin olarak bir açıklamaya yer verilmemiştir.

2. Değerlendirme

51. Anayasa’nın 36. Maddesinin birinci fıkrasışöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

52. Başvurucunun aleyhine hükmedilen yüksek vekâlet ücreti nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiası, Anayasa’nın 36. Maddesinin birinci fıkrası kapsamında incelenecektir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

53. Anayasa’nın 148. Maddesinin üçüncü fıkrası ve 6216 sayılı Kanun’un 45. Maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme’ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

54. Diğer taraftan Sözleşme’nin 6. Maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, §§ 23, 24). Bu bağlamda bir davada vekâlet ücretine hükmedilmesine ilişkin uyuşmazlıklar “medeni hak ve yükümlülükler” kapsamında Anayasa’nın 36. Ve Sözleşme’nin 6. Maddesinin koruma alanı içinde yer almaktadır.

55. Başvurucunun bu bölümdeki şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun değildir. Kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı

56. Anayasa’nın 36. Maddesinin birici fıkrasında, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.

57. Anayasa’nın 36. Maddesine 2001 yılı değişiklikleriyle (3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun’un 14. Maddesi ile) eklenen “adil yargılanma” ibaresine ilişkin gerekçede, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Bunlardan Sözleşme ile bunun uygulanmasına ilişkin AİHM içtihadında yer alan adil yargılanma hakkı güvencelerinden birini mahkemeye erişim hakkı oluşturmaktadır.

58. Anayasa’nın 36. Maddesinde güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması adil bir yargılamanın ön koşulunu oluşturur (AYM, E.2010/41,K.2012/19, 9/2/2012).

59. Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye erişim hakkıdır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en etkili yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir (AYM, E.2014/76,K.2014/142, 11/9/2014).

60. Kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

61. Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara vekâlet ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama oluşturur (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 53).

62. Somut olayda başvurucunun hukuka aykırı olarak hürriyetinden yoksun bırakıldığından bahisle açtığı tazminat davasının reddedilmesi sonucunda mahkeme, başvurucunun davalı Hazineye 3.000 TL vekâlet ücreti ödemesine karar vermiştir. Dolayısıyla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

63. Anayasa’nın 13. Maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

“Temel hak ve hürriyetler … yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar … ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

64. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. Maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. Maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

65. Bu sebeple sınırlamanın, Anayasa’nın 13. Maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanun tarafından öngörülme, meşru bir amaca dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

(1) Kanunilik

66. Başvurucu tarafından açılan davanın reddedilmesi sonucu başvurucunun vekille temsil olunan davalı Hazineye vekâlet ücreti ödemesine ilişkin mahkeme kararının, 5271 sayılı Kanun’un 324., 1136 sayılı Kanun’un 163., 168. Ve 169., 659 sayılı KHK’nın 14. Maddeleri ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne dayandığı görülmektedir. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

(2) Meşru Amaç

67. Anayasa’nın 36. Maddesinde, hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa’nın başka maddelerinde yer alan kurallara dayanarak bu hakların sınırlandırılması mümkün olabilir (AYM, E.2015/96, K.2016/9, 10/2/2016, § 10).

68. Anayasa’nın 141. Maddesinin son fıkrasında “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.” Denilmek suretiyle davaların makul bir süre içinde bitirilmesi gerekliliği açıkça ifade edilmiştir. Bu ilke gereğince devlet, yargılamaların gereksiz yere uzamasınıengelleyecek etkin tedbirler almak zorundadır. Bu bağlamda hukuk sisteminin, yargılamaların makul süre içinde bitirilmesini olanaklı kılacak şekilde düzenlenmesi gerekir. Haksız olarak hürriyetinden yoksun bırakıldığı iddiasıyla Hazine aleyhine tazminat davası açan kişilerin, davanın reddedilmesi hâlinde yargılama giderlerinden ve bu kapsamda Hazine aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinden sorumlu tutulmaları, gereksiz şekilde dava açılmasının, dolayısıyla mahkemelerin iş yükünün artırılarak genel olarak yargılamaların uzamasının önlenmesi bakımından meşru bir amaca sahiptir.

(3) Ölçülülük

69. Hak ve özgürlüklere yapılacak her türlü sınırlamada devreye girecek bir başka güvence de Anayasa’nın 13. Maddesinde ifade edilen “ölçülülük ilkesi”dir. Bu ilke, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin başvurularda öncelikli olarak dikkate alınması gereken bir güvencedir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007).

70. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre ölçülülük, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma amaçları ile araç arasındaki ilişkiyi yansıtır. Ölçülülük denetimi, ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir (Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, §§ 92- 93). Bu noktada mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahale teşkil eden eylemin meşru amacı ile bireye düşen fedakârlığın ağırlığının gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Müdahalenin nedenini oluşturan meşru amaç ile bireyin menfaati arasında adil bir denge bulunmalıdır.

71. Mahkemeye erişim hakkı bakımından gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkların makul sürede bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi hâlinde başvurucuya yüklenecek olan avukatlık ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 39).

72. Somut olayda başvurucu, uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan dolayı yakalandığını ve yargılama sonunda beraat ettiğini belirterek 1.000 TL manevi tazminat istemiyle 5271 sayılı Kanun’un 141. Maddesine dayanarak aynı Kanun’un 142. Maddesi uyarınca görevli kılınan ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır. Davaya bakan Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucunun haksız olarak hürriyetinin kısıtlanmadığını belirterek davayı reddetmiştir. Mahkeme davalı Hazinenin avukatla temsil edilmesi nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre hesapladığı 3.000 TL maktu vekâlet ücretinin başvurucudan alınarak Hazineye verilmesine karar vermiştir.

73. Başvurucunun haksız olarak hürriyetinden yoksun bırakıldığı iddiasıyla Hazine aleyhine açtığı davanın reddedilmesi üzerine yargılama giderlerinden sorumlu tutulması ve bu kapsamda vekille temsil edilen Hazineye vekâlet ücreti ödemekle yükümlü kılınması, yukarıda belirtildiği üzere gereksiz şekilde dava açmak suretiyle mahkemelerin iş yükünün artırılarak yargılamaların uzamasına sebebiyet verilmesinin önlenmesi meşru amacına dayanmaktadır.

74. Haksız olarak hürriyetinden yoksun bırakılmaya ilişkin tazminat davalarında yalnızca davanın tümüyle reddedilmesi hâlinde davacı aleyhine vekâlet ücretine hükmedileceği, davanın kısmen kabulü hâlinde ise davalı Hazine lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin mümkün olmadığı yerleşik Yargıtay içtihatlarında belirtilmiştir (bkz. §§ 27, 28). Buna göre davacının vekâlet ücretinden sorumlu olup olmaması bakımından talep edilen tazminat miktarının ya da tazminat talebinin mahkemece kabul edilen kısmının bir önemi bulunmamaktadır.

75. Somut olayın koşulları bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde başvurucu, davanın reddedilmesi durumunda maktu vekâlet ücreti olan 3.000 TL’yi ödemek durumunda kalacağını öngörebilecek durumdadır. Başvurucunun dava açtığı sırada hürriyetinden yoksun kaldığı sürenin kısa olması nedeniyle talep ettiği tazminat miktarını düşük tuttuğu görülmekle birlikte sorumlu tutulan vekâlet ücreti bakımından hürriyetinden yoksun kalınan sürenin kısa ya da uzun olması, tazminat olarak talep edilen miktarın fazla ya da az olması belirleyici değildir. Mahkemece davanın tümüyle reddedilmesi nedeniyle başvurucu aleyhine 3.000 TL maktu vekâlet ücretine hükmedildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla anılan vekâlet ücretinin başvurucunun dava açmasını imkânsız hale getirdiği ya da aşırı derece zorlaştırdığı söylenemez. Dolayısıyla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.

76. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. Maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

 2. Adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak Anayasa’nın 36. Maddesinin birinci fıkrasının İHLAL EDİLMEDİĞİNE Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. Maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA OYBİRLİĞİYLE,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE OYÇOKLUĞUYLA 5/4/2017 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucunun, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. maddesine dayanarak yetkili Ağır Ceza mahkemesinde açtığı davanın reddi dolayısıyla davalı Hazine’ye 3000 TL vekâlet ücreti ödemek zorunda kalmasının, mahkemeye erişim hakkının ihlalini oluşturmadığı yolundaki Bölüm çoğunluğu görüşüne katılmamaktayım.

2. Vekâlet ücreti, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesine göre “… avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder”.

3. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. maddesine göre yapılacak tazminat istemi,tabi olduğu yargı mercii ve yargılama usulü itibariyle Ceza Hukuku disiplini içerisinde yer almakta ise de, mahiyeti itibariyle bir ceza davası değildir.

4. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre iddia ve savunma ile bağlı olmaksızın, resen inceleme esasına göre yargılaması yapılıp hükme bağlanan tazminat istemlerinde, davalı taraf olan Hazine’nin avukatının rolü esasen kısıtlı olup, ağır ceza davalarında çoğu kez tutuklu işlerde gereken cezaevi ziyaretleri, kimi dosyalarda yüzlerce sayfa tanık beyanlarının, bilirkişi raporlarınındeğerlendirilmesi, dilekçeler hazırlanması, kanun yollarına başvurulması gibi mutad olan yoğun ve meşakkatli mesailere ihtiyaç bulunmamaktadır.

5. Nitekim başvurucunun talep ettiği 1000 TL dava konusu, sulh hukuk mahkemesinde görülecek bir davanın konusu olsa vekâlet ücreti aynı asgari ücret tarifesine göre 750 TL; asliye mahkemesinde 1500 TL olacaktır.

6. Başvuru konusu olayda başvurucu, uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan dolayı yakalanan ve yaklaşık 5 saat özgürlüğünden mahrum bırakıldıktan sonra ailesine geri verilen oğlunun Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda beraat ettiğini belirterek tazminat isteminde bulunmuş, tazminat davasına bakan Ağır Ceza Mahkemesi de bir müzekkere yazmak suretiyle olayı tahkik ettikten sonra CMK 141. maddesinde belirtilen şartların oluşmadığına karar vererek davayı reddetmiştir. Dava bir celsede sonuçlanmış ve karar, duruşmada taraflara tefhim edilmiştir.

7. Bu haliyle, basit yargılama usulüne tabi bir hukuk davasından farksız olan tazminat davasında Hazine avukatının üstlendiği vekâlet görevinin reel anlamda ağır ceza avukatlığı niteliğinde olduğundan söz edilemez. Bu durumda, diğer yargı mercilerinde uygulanan avukatlık ücretine oranla en yüksek derecede belirlenmiş olan ağır ceza mahkemelerindeki asgari avukatlık ücretinin bu olayda uygulanması, tarifenin amacına aykırıdır.

8. Kaldı ki, Hazine avukatının mesaisinden ve davanın karmaşıklığından bağımsız olarak, Hazine lehine hükmedilen vekâlet ücreti, Hazine avukatının kendisine de ödenmemekte; 26/9/2011 tarihli ve 659 sayılı Genel bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname esasları gereğince idare lehine hükmedilerek belli esaslara göre taksim olunmaktadır.

9. Bu niteliğiyle olayda hükmedilen 3000 TL vekâlet ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan vekâlet ücretinden ziyade, davacının HAZİNEYE ÖDEDİĞİ BİR PARA CEZASI şekline dönüştüğü açıktır.

10. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) içtihatlarında adil yargılanma hakkının, mahkemeye erişim hakkını da kapsadığında tereddüt bulunmamaktadır. AYM, dava sonucundaki başarıya göre taraflara vekâlet ücreti yüklenmesinin, mahkemeye erişim hakkı yönünden değerlendirmesini yaptığı Özkan Şen kararında (2012/791) şunları belirtmiştir:

“53. Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara vekâlet ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama oluşturur. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi için kamu yararı ile birey hakkı arasında makul bir dengenin gözetilmiş olması gerekir. Başvuru konusu olayda dava açıldıktan sonra 2/11/2011 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 659 sayılı KHK ile idarenin taraf olduğu davaların, idarenin bünyesinde görev yapan kadrolu hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından takibi öngörülmüş olup, davanın reddi halinde idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi düzenleme altına alınmıştır. Gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin fuzuli yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hale getirmedikçe ya da aşırı derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi halinde başvurucuya yüklenecek olan vekâlet ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir (B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38 - 39).

54. Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan başvurucuların, reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan vekâlet ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu çerçevede, davanın özel koşulları çerçevesinde masrafların makullüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim hakkının asgari sınırını teşkil etmektedir.”

11. Oğlu uyuşturucu madde ticareti suçundan şüphelenilerek yakalanan ve beş saat kadar tutulan başvurucunun, açılan davanın da beraatle sonuçlanması karşısında, makul düzeyde (1000 TL) tazminat talebiyle açtığı davanıngereksiz veya mahkemeleri fuzuli yere meşgul edecek” bir başvuru olarak adlandırılamayacağı açıktır. Ancak kanunla belirlenmiş olan vekâlet ücreti, bu konuda somut olaya ve hakkaniyete uygun bir başka miktarın uygulanmasına imkan vermemektedir.

12. Bu nedenle başvurucunun talebinin reddedilmesi sonucunda Hazine’ye 3000 TL vekâlet ücreti ödemek zorunda kalması, ağır ceza mahkemelerindeki vekâlet ücretinin avukatlık asgari ücret tarifesinde nispeten yüksek oranlarda tespitinin amaçlarına, somut olaya ve hakkaniyete aykırı bir durum yaratmıştır. Davalı tarafın kendini savunmasına yönelik herhangi bir hukuki yardımın karşılığı olarak nitelenemeyecek, adeta para cezası niteliğindeki 3000 TL vekâlet ücretinin, mahkemeye başvurarak hak aramayı aşırı biçimde zorlaştırıcı, ölçüsüz bir yaptırım olduğu görülmektedir.

13. Açıklanan nedenlerle başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermek gerektiği düşüncesiyle, Bölüm çoğunluğuna katılmıyorum.

 

Üye

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Safkan Aydoğdu [2.B.], B. No: 2014/7498, 5/4/2017, § …)
   
Başvuru Adı SAFKAN AYDOĞDU
Başvuru No 2014/7498
Başvuru Tarihi 26/5/2014
Karar Tarihi 5/4/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, hukuka aykırı olarak hürriyetten yoksun bırakılmaya rağmen tazminat isteminin kabul edilmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, davanın reddedilmesi sonucunda yüksek miktarda vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutma nedeniyle tazminat hakkı Zaman Bakımından Yetkisizlik
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Mahkemeye erişim hakkı İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 141
324
1136 Avukatlık Kanunu 164
168
169
KHK 659 Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 14
Tarife 29/12/2012 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13
2
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi