TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HADİCE DEMİR VE ABDULKERİM KAVAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/7675)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucular
|
:
|
Hadice DEMİR
|
|
|
Abdulkerim
KAVAK
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Ali AYDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, 10/10/1989 tarihinde Savur Kadastro
Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasındaki yargılamanın makul
sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma hakları ile mülkiyet
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler ve tazminat talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 29/5/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde Komisyona sunulmasına engel eksiklik bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 30/6/2014 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 15/9/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 13/10/2014
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama
dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Maliye Hazinesi tarafından 30/6/1988 tarihli dilekçeyle Kocahöyük köyü Segiran mezrasında
bulunan arazilerin içerisinde Hazine arazileri olduğu iddiasıyla başvurucular
ve müşterekleri aleyhine meni müdahale davası açılmıştır. Bu dava Savur Asliye
Hukuk Mahkemesinin E.1989/59 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
8. Mardin ili Savur ilçesi Kocahöyük
köyünde 1989 yılında kadastro çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda Kocahöyük köyünde bulunan 123 ada 1 parsel numaralı
taşınmaz başvurucular ve müşterekleri adına tespit edilmiştir.
9. Bu tespit üzerine Maliye Hazinesi tarafından 10/10/1989
tarihinde başvurucular ve müşterekleri aleyhine Savur Kadastro Mahkemesinde
kadastro tespitine itiraz davası açılmıştır. Bu dava Savur Kadastro
Mahkemesinin E.1989/10 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
10. Savur Asliye Hukuk Mahkemesi, E.1989/59 sayılı dosyaya
ilişkin olarak 19/10/1989 tarih ve E.1989/59, K.1989/122 sayılı kararıyla dava
konusu taşınmazlara ilişkin düzenlenen kadastro tespit tutanaklarının tutulduğu
gerekçesiyle dosyanın görevli mahkeme olan Savur Kadastro Mahkemesine
gönderilmesine karar vermiştir.
11. Bu dava, Savur Kadastro Mahkemesinin E.1990/28 sayılı
dosyasına kaydedilmiştir.
12. Savur Kadastro Mahkemesi 28/3/2001 tarih ve E.1990/28
K.2001/18 sayılı kararıyla, Mahkemenin E.1990/28 sayılı dosyasındaki 123 ada 1
parsel numaralı taşınmaz ile Mahkemenin E.1989/10 sayılı dava dosyasına konu
olan taşınmazların aynı olması, dosyalar arasında hukuki ve fiili irtibat
bulunması ve biri hakkında verilecek hükmün diğerini de etkilemesi gerekçesiyle
her iki dava dosyasının birleştirilmesine ve E.1990/28 sayılı dava dosyasının
kapatılıp davanın E.1989/10 sayılı dosya üzerinde yürütülmesine karar
vermiştir.
13. Yargılamaya Savur Kadastro Mahkemesinin E.1989/10 sayılı
dosyasında devam edilmektedir.
14. Başvurucular, 29/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
15. Bkz. B. No: 2012/12,
17/9/2013, §§ 16-22
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucuların 29/5/2014 tarih ve 2014/7675 numaralı bireysel başvuruları
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
17. Başvurucular, 10/10/1989 tarihinde Savur Kadastro
Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasındaki yargılamanın makul
sürede sonuçlandırılamadığını ve bu süre içinde taşınmazlarını gerektiği gibi
kullanamadıklarını belirterek, adil yargılanma hakları ile mülkiyet haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Başvurucular, 10/10/1989 tarihinde Savur Kadastro
Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasındaki yargılamanın makul
sürede sonuçlandırılamadığını ve bu süre içinde taşınmazlarını gerektiği gibi
kullanamadıklarını belirterek, adil yargılanma hakları ile mülkiyet haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
20. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak
suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil
yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36.
maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul
sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
21. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
22. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin
6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul
sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda taşınmaz
mülkiyeti hakkında Savur Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz
davasında, 3402 ve 6100 sayılı Kanun’larda yer alan
usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 49).
23. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 10/10/1989 tarihidir.
24. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden
yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını
içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi
olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı
başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
25. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, Savur
Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasında Savur Asliye
Hukuk Mahkemesinin E.1989/59 sayılı dosyasında görülen davanın Savur Kadastro
Mahkemesine devredildikten sonra Mahkemenin E.1990/28 sayılı dosyasına
kaydedildiği, Savur Kadastro Mahkemesinin 28/3/2001 tarihli kararıyla E.1990/28
sayılı dosya ile başvuruya konu olan E.1989/10 sayılı dosyanın birleştirildiği
ve yargılamaya E.1989/10 sayılı dosya üzerinden devam edildiği anlaşılmıştır.
Anılan dava dosyasında ilk olarak 26/6/2006 tarihinde keşif yapılarak bilirkişi
raporu tanzim ettirildiği, daha sonraki keşif ara kararlarının ise muhtelif
gerekçelerle yerine getirilemediği, en son yapılan duruşmada keşif yapılmasına
karar verildiği belirlenmiştir. Yargılamanın
halen Savur Kadastro Mahkemesinde devam ettiği anlaşılmaktadır.
26. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya
konu yargılamanın kadastro mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, 3402 sayılı
Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir
yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel
usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul
sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (§ 14).
27. Kadastro mahkemesi nezdindeki yargılamaların makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve
Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle 3402 sayılı Kanun’da yer alan ve
yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara
alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 54-64; B.
No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 53-62; B. No: 2013/1115, 5/12/2013, §§ 60-67;
2012/673, 19/12/2013, §§ 37-43).
28. Başvuruya konu davanın taraf sayısı ve mahiyeti nedeniyle
icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık
niteliğinin bulunduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak
bakıldığında, 3402 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama
sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini
gerektirecek bir yön bulunmadığı ve yirmi beş yılı aşkın bir süredir devam eden
yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
30. Başvurucular ayrıca, uzun süren yargılama nedeniyle
taşınmazlarını kullanamadıklarını belirterek, Anayasa’nın 35. maddesinde
tanımlanan mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerse de, başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitler ışığında, mülkiyet haklarının
ihlal edildiği yönündeki iddialarının ayrıca değerlendirilmesine gerek
görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
31. Başvurucular, maruz kaldıkları zarar karşılığı olarak
ayrı ayrı 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini
talep etmişlerdir.
32. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
33. Başvurucuların tarafı oldukları uyuşmazlığa ilişkin yirmi
beş yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında her bir başvurucuya net
21.200,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde
bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar
arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi
tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
35. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler
uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
36. Başvuruya konu yargılamanın yirmi beş yılı aşkın bir
süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği
gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama
dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam
etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede
sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin
ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucuların,
1.
Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuların
her birine net 21.200,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların
tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucular
tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın
tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren
dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona
erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Savur Kadastro Mahkemesine
gönderilmesine,
10/3/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.