TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYDIN BUDAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/780)
|
|
Karar Tarihi: 6/4/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Aydın ŞİMŞEK
|
Başvurucu
|
:
|
Aydın BUDAK
|
Vekili
|
:
|
Av. Metin TATAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının, tutukluluk dolayısıyla siyasi faaliyetlerin
yerine getirilememesi nedeniyle siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 29/3/2009 tarihinde yapılan yerel seçimlerde Cizre
Belediye Başkanı olarak seçilmiştir.
10. Başvurucu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK mülga
250. maddeyle görevli bölümü) yürütülen bir soruşturma kapsamında 24/12/2009
tarihinde gözaltına alınmış ve Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga
250. maddeyle görevli) 25/12/2009 tarihli kararı ile terör örgütüne üye olma
suçundan tutuklanmıştır.
11. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 9/6/2010 tarihli
iddianamesi ile başvurucunun "terör örgütüne üye olma ve 2911 sayılı
Kanun'a muhalefet" suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması
istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesine kamu davası açılmıştır.
12. Kamuoyunda "KCK Ana Davası" olarak bilinen dava,
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. maddeyle görevli)
E.2010/444 sayılı dosya üzerinden görülmüş olup başvurucu yönünden tutuklu
olarak sürdürülmüştür.
13. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi 3/1/2014 tarihinde
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
14. Başvurucu, karara itiraz etmiş; Diyarbakır 4. Ağır Ceza
Mahkemesinin 13/1/2014 tarihli kararı ile itirazın kesin olarak reddine karar
verilmiştir.
15. Başvurucu 20/1/2014 tarihinde süresinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
16. 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un
1. maddesi ile CMK mülga 250. maddeyle görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin
kaldırılması üzerine Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 7/3/2014 tarihli
kararı ile dosyanın Diyarbakır Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine devredilmesine
karar verilmiştir.
17. Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/235 sayılı
dosyası üzerinden devam olunan yargılamada 14/4/2014 tarihinde yapılan tensip
incelemesinde, başvurucunun tutukluluk süreci içinde 4/1/2012-6/8/2012
tarihleri arasında başka mahkemece verilen hapis cezasının infaz edildiğini
tespit etmiştir.
18. Mahkemece 6/6/2014 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar
verilmiş, başvurucu aynı gün serbest bırakılmıştır.
19. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
21. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her
hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde
tazminat isteminde bulunulabilir."
B. Uluslararası Hukuk
1. Sözleşme Hükümleri
22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu
Protokol'ün 3. maddesi şöyledir:
"Yüksek Sözleşmeci Taraflar, yasama
organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak
şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt
ederler."
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı
23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'ye
ek 1 No.lu Protokol'ün 3. maddesindeki serbest seçim hakkını, "yasama organı"nın seçimi ya da bu organın iki meclisi varsa
en azından bir meclisin seçimi ile sınırlı olarak değerlendirmektedir (Gorizdra/Moldova (kk.),
B. No: 53180/99, 2/7/2002, hukuk kısmı, § 2; Cherepkov/Rusya (kk.), B. No: 51501/99,
25/1/2000, hukuk kısmı, § 1).
24. AİHM, serbest seçim hakkının kapsamını, yasama yetkisine
sahip olmayan yerel yönetimlerin seçimlerini içerecek kadar genişletmemiş ve
yerel seçimlerin, ulusal yasaları yerel düzeyde uygulayarak parlamentonun
desteklenmesi işlevine sahip olduğunu belirtmiştir. AİHM ayrıca, belediye seçimlerinin
(Cherepkov/Rusya (kk.)),
bölgesel seçimlerin (Malarde/France (kk.),
B. No: 46813/99, 5/9/2000), il genel meclisi seçimlerinin (Santoro/Italy, B. No: 36681/97,
16/1/2003), belediye ve ilçe meclisi seçimlerinin (Mółka/Poland (kk.),
B. No: 56550/00, 11/4/2006) Sözleşme'ye ek 1 No.lu
Protokol'ün 3. maddesinde belirlenen serbest seçim hakkının kapsamında
olmadığına karar vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 6/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Seçme, Seçilme ve
Siyasi Faaliyette Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu, haksız olarak sürdürülen tutukluluk nedeniyle
siyasi faaliyette bulunamadığını belirterek Anayasa'nın 67. maddesinin ihlal
edildiğini ileri sürmüş; tedbiren tahliyesiyle
birlikte tazminat talebinde bulunmuştur.
27. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına
atfen, belediye başkanı olan başvurucunun siyasi faaliyette bulunma hakkının
ihlal edildiği iddiasının, Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında
kalması nedeniyle konu bakımından yetkisizlik dolayısıyla kabul edilemez olduğu
belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
28. Anayasa'nın 67. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara
uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasî parti içinde
siyasî faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir."
29. Başvurucunun bu bölümdeki iddiasının Anayasa'nın 67. maddesinin
birinci fıkrası çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
30. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci
cümlesi şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir."
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek
Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
32. Belirtilen hükümler uyarınca, bir anayasal hak ihlali
iddiasının Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi dâhilinde olabilmesi
için, başvurucu tarafından dayanılan hakkın Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerden olması ve Sözleşme ve buna ek Türkiye'nin taraf
olduğu protokoller kapsamında yer alması gerekir. Anayasa ve Sözleşme'nin ortak
koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun esasının
incelenmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B.
No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18; Mehmet
Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, § 106).
33. Anayasa'nın 67. maddesinde seçme, seçilme ve bağımsız olarak
veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma hakkı güvence altına
alınmıştır. Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı, demokrasinin en
önemli ilkelerinden biri olarak kabul edilmelidir. Şüphesiz anılan haklar,
hukukun üstünlüğüne dayanan etkili ve anlamlı bir demokrasinin temellerinin
kurulması ve sürdürülmesi için hayati öneme sahiptir (Nejdet Atalay, B. No: 2014/184, 16/7/2014, § 59).
34. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel
başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale
edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı
sıra Sözleşme ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da
girmesi gerekir. Somut olayda, belediye başkanı olarak seçilen başvurucunun
tutuklanması nedeniyle siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiği
iddiası, Sözleşme'nin uygulanmasına ilişkin AİHM içtihatları (bkz. §§ 23, 24)
karşısında, Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalmaktadır (Nejdet Atalay, § 62). Zira anılan iddianın
temeli, yasama organına değil yerel yönetimlere ilişkindir.
35. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun tutukluluğu nedeniyle
siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının, Anayasa
ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından başvurunun
bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
36. Başvurucu; tutukluluğun devamına ilişkin mahkeme
kararlarında hangi somut eylemi nedeniyle terör örgütü üyesi olduğuna dair
kuvvetli şüphesinin bulunduğu, tutuklama nedenlerinin ne şekilde mevcut olduğu
ve tutukluluğun neden ölçülü olduğu hususlarının belirtilmediğini; matbu
gerekçeler tekrarlanarak dört yılı aşkın bir süredir tutukluluğun devam
ettirildiğini, mahkemece tutukluğun devamı kararlarında ifade edilen delil
türlerinin kuvvetli suç şüphesinin bulunduğuna ilişkin bir olgu olarak kabul
edilemeyeceğini, olayda kaçma ya da delilleri etkileme ihtimalinin söz konusu
olmadığını belirterek Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal
edildiğini ileri sürmüş; tedbiren tahliyesiyle
birlikte tazminat talebinde bulunmuştur.
37. Bakanlık görüş yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvurunun bu kısmı
hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
2. Değerlendirme
38. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
39. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
40. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 17).
41. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa (ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak) 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
42. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 6/6/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun, tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun
"ikincil niteliği" ile bağdaşmamaktadır.
43. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel
başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZOLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
6/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.