TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RAMAZAN UYSAL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/830)
|
|
Karar Tarihi: 11/5/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Ramazan
UYSAL
|
Vekili
|
:
|
Av. İdris
TANIŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının, tutukluluk dolayısıyla siyasi faaliyetlerin
yerine getirilememesi nedeniyle seçme ve seçilme hakkının, özel yetkili
mahkemelerin kaldırılmasına rağmen yargılamanın bu mahkemelerde devam etmesi
nedeniyle kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atıfta bulunarak başvuru hakkında görüş
sunulmayacağını bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 29/3/2009 tarihinde yapılan yerel seçimlerde Şırnak
ili belediye başkanı olarak seçilmiştir.
9. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma
kapsamında başvurucu, yasa dışı terör örgütüne üye olma suçundan 23/9/2011
tarihinde Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesince tutuklanmıştır.
10. 1/1/2012 tarihinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının
E.2012/1 sayılı iddianamesi ile terör örgütüne üye olma suçundan
cezalandırılması istemiyle başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır.
11. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi E.2012/24 sayılı dosya
kapsamında ilk duruşmasını 2/4/2012 tarihinde yaparak başvurucunun tutukluluk
hâlinin devamına karar vermiştir.
12. Başvurucu, son olarak 6/1/2014 tarihinde yargılandığı
Mahkemeden tahliye talebinde bulunmuş; Mahkeme tahliye talebinin reddine,
tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
13. Bu karara karşı yapılan itirazı değerlendiren Diyarbakır 4.
Ağır Ceza Mahkemesi 17/1/2014 tarihli kararı ile itirazın reddine karar
vermiştir.
14. Başvurucu 20/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
15. Başvurucu hakkındaki dava, kanun değişikliği nedeniyle
Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiştir.
16. Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/142 sayılı dosyası
üzerinden devam edilen yargılamada 10/4/2014 tarihli celsede başvurucunun
tahliyesine karar verilmiştir.
17. Dava daha sonra Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesine
nakledilmiştir. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla İlk
Derece Mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
18. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Şüpheli veya sanığın salıverilme
istemleri" kenar başlıklı 104. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin
her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin
devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına
itiraz edilebilir."
19. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
20. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her
hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde
tazminat isteminde bulunulabilir."
B. Uluslararası Hukuk
1. Sözleşme Hükümleri
21. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu
Protokol'ün 3. maddesi şöyledir:
"Yüksek Sözleşmeci Taraflar, yasama
organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak
şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt
ederler."
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı
22. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'ye
ek 1 No.lu Protokol'ün 3. maddesindeki serbest seçim hakkını, "yasama organı"nın seçimi ya da bu organın iki meclisi varsa
en azından bir meclisin seçimi ile sınırlı olarak değerlendirmektedir (Gorizdra/Moldova (k.k.),
B. No: 53180/99, 02/07/2002, hukuk kısmı, § 2; Cherepkov/Rusya (k.k.), B. No: 51501/99,
25/01/2000, hukuk kısmı, § 1).
23. AİHM, serbest seçim hakkının kapsamını yasama yetkisine
sahip olmayan yerel yönetimlerin seçimlerini içerecek kadar genişletmemiş ve
yerel seçimlerin, ulusal yasaları yerel düzeyde uygulayarak parlamentonun
desteklenmesi işlevine sahip olduğunu belirtmiştir. AİHM ayrıca belediye
seçimlerinin (Cherepkov/Rusya (k.k.)),
bölgesel seçimlerin (Malarde/France (k.k.),
B. No: 46813/99, 5/9/2000), il genel meclisi seçimlerinin (Santoro/Italy, B. No: 36681/97,
16/1/2003), belediye ve ilçe meclisi seçimlerinin (Mółka/Poland (k.k.),
B. No: 56550/00, 11/4/2006) Sözleşme'ye ek 1 No.lu
Protokol'ün 3. maddesinde belirlenen serbest seçim hakkının kapsamında
olmadığına karar vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 11/5/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Seçme, Seçilme ve
Siyasi Faaliyette Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu, tutukluluğu nedeniyle Barış ve Demokrasi
Partisinden seçildiği Şırnak Belediye başkanlığı görevini yerine getiremediğini
belirterek Anayasa'nın 67. maddesinde güvence altına alınan seçme ve seçilme
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; hak ihlali tespitiyle birlikte tazminat
talebinde bulunmuştur.
2. Değerlendirme
26. Anayasa'nın 67. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara
uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasî parti içinde
siyasî faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir."
27. Başvurucunun bu bölümdeki iddiasının Anayasa'nın 67.
maddesinin birinci fıkrası çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
28. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci
cümlesi şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir."
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek
Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
30. Belirtilen hükümler uyarınca bir anayasal hak ihlali
iddiasının Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi dâhilinde olabilmesi
için başvurucu tarafından dayanılan hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerden olması, Sözleşme'ye ve
buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamında yer alması gerekir.
Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını
içeren başvurunun esasının incelenmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849,
4/12/2013, § 106).
31. Anayasa'nın 67. maddesinde seçme, seçilme ve bağımsız olarak
veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma hakkı güvence altına
alınmıştır. Somut olayda belediye başkanı olarak seçilen başvurucu tutuklanması
nedeniyle seçme ve seçilme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Sözleşme
kapsamında korunan hak, yasama organının seçimi ile ilgili olup belediye
başkanlığı seçimiyle ilgili ihlal iddiaları, bağımsız bir hak olarak Sözleşme
kapsamında değerlendirilmediğinden bu hakka yönelik ihlal iddialarının bireysel
başvuru konusu yapılabilmesi mümkün değildir. Sonuç itibarıyla başvurucunun
ihlal iddiasının konusu, Anayasa'da güvence altına alınmış ve Sözleşme
kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kalmaktadır.
32. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tutukluluğu nedeniyle
seçme ve seçilme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Anayasa ve
Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu, matbu gerekçelerle devam ettirilen tutukluluğun
makul süreyi aştığını, tutukluluğun devamı gerekçelerinin ilgili ve yeterli
olmadığını belirterek Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının belediye başkanı olmasına rağmen tahliye
edilmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile bağlantılı olarak
eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş; hak ihlali tespitiyle birlikte
tazminat talebinde bulunmuştur.
2. Değerlendirme
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun Anayasa'nın 10. maddesinde
düzenlenen eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine yönelik iddiasının soyut olarak
değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer
alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması
gerekmektedir. Buna göre kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan
muamele ile kendisine yapılan muamele arasında bir farklılığın bulunduğunu ve
bu farklılığın meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb.
ayrımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyamayan başvurucunun
eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiası, esas olarak kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkı çerçevesinde ele alınmalıdır (Onurhan Solmaz, §§ 33-34).
35. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
36. 6216 sayılı Kanun’un "Bireysel
başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
37. Yukarıda belirilen Anayasa ve
kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen
hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
38. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa (ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak) 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
39. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 10/4/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun
"ikincil niteliği" ile bağdaşmamaktadır.
40. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel
başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Kanuni Hâkim İlkesinin İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
41. Başvurucu; özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına rağmen
davasının bu mahkemelerde devam ettiğini, terör suçları ile ilgili iki ayrı
mahkemenin görev yaptığını belirterek kanuni hâkim ilkesinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
42. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir (bkz. § 37).
43. Somut olayda başvuruya konu yargılamanın İlk Derece
Mahkemesinde devam ettiği tespit edilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun hukuk
sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda
bulunduğu anlaşılmaktadır.
44. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZOLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında tutukluluğun
makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Kanuni hâkim ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
11/5/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.