logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Enver Ok [2.B.], B. No: 2014/8681, 26/10/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ENVER OK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/8681)

 

Karar Tarihi: 26/10/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Özgür DUMAN

Başvurucu

:

Enver OK

Vekili

:

Av. Mustafa Metin SEZGİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; tapu kaydına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasının reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/5/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. 129 Ada 41 Parsel Sayılı Taşınmazın Kadastrosu Süreci

8. Bursa ili Mudanya ilçesi Tirilye köyü Söğütlüpınar mevkiinde bulunan ve zabıt defterinin 4/6/1994 tarihli, cilt 216, sayfa 57 ve 10 numaralı sırasında kayıtlı olan 4.595 m2 yüzölçümlü taşınmaza ait tapu kaydının krokisi mevcut değildir. Bu kayıtta, taşınmazın sınırlarının doğusunda V.ye ait taşınmaz, batısında A.ya ait taşınmaz, kuzeyinde yol ve güneyinde ise H.K.ya ait taşınmaz ile çevrili olduğu belirtilmiştir. Tarla niteliğindeki bu taşınmaz, tapuda 4/9/1974 tarihinde satış edinimli olarak H.G. adına tescil edilmiştir.

9. Aynı köyde Kapanca mevkiinde bulunan ve zabıt defterinin cilt 218, sayfa 42 ve 4 numaralı sırasında kayıtlı olan taşınmazın da yüzölçümü 4.595 m2dir. Bu kayda göre de taşınmazın sınırları doğusunda V.U.ya ait taşınmaz, batısında 119, kuzeyinde A.U.ya ait taşınmaz ve güneyinde ise Ş.H.ye ait taşınmaz ile çevrilidir. Yine tarla niteliğindeki bu taşınmaz da 4/11/1975 tarihinde satış edinimli olarak H.G. adına tescil edilmiştir.

10. Zeytinbağı/Halilbey Mahallesi'nde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 129 ada 41 parsel numarası altında sınırlandırılan 10.397,22 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, bu tapu kayıtlarına dayalı olarak 16/8/2000 tarihinde H.G. adına tespit edilmiştir.

B. 129 Ada 48 Parsel Sayılı Taşınmazın Kadastrosu Süreci

11. Bursa ili Mudanya ilçesi Tirilye köyü Söğütlüpınar mevkiinde bulunan ve zabıt defterinin 15/4/1948 tarihli, cilt 134, sayfa 147 ve 32 numaralı sırasında kayıtlı olan taşınmazın yüzölçümü 4.595 m2dir. Bu kaydın krokisi bulunmayıp tarla niteliğindeki taşınmazın 280/288 payı tapuda 15/4/1948 tarihinde Ö.O. adına tescil edilmiştir. 16/3/1949 tarihinde bu taşınmazın 6 payı yine Ö.O. adına tescil edilmiş, kalan 2 payı da 1950 yılında haricen bu kişiye satılmıştır. Ö.O. sağlığında 6/3/1986 tarihinde noterde düzenlenen bir vasiyetname ile taşınmazı oğlu başvurucuya bırakmıştır.

12. Zeytinbağı/Halilbey Mahallesi'nde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 129 ada 48 parsel numarası altında sınırlandırılan 5.527,48 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, bu tapu kaydına ve verasetnameye dayalı olarak 6/9/2000 tarihinde başvurucu adına tespit edilmiştir.

C. Kadastro Tutanaklarının Kesinleşmesi ve Tapuya Tescil Edilmesi Süreci

13. Kadastro sınırlandırma ve tespitleri 2/2/2001 ile 12/3/2001 tarihleri arasında ilan edilmiş ve itiraz edilmediğinden 13/3/2001 tarihi itibarıyla kesinleştirilerek taşınmazlar, tespit gibi tapu siciline tescil edilmiştir.

14. 129 ada 41 parsel sayılı taşınmazın maliki H.G. bu taşınmazı 18/3/2005 tarihinde Ö.Ö.'ye satmış ve taşınmaz bu kişi adına tapuya tescil edilmiştir. Taşınmazı satan alan Ö.Ö. etrafına kazık dikmiş ve tel örgü çektirmiştir.

15. Başvurucu, Ö.Ö.nün kendisine ait yeri de taşınmazına kattığını iddia ederek4/12/1984 tarihli ve 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında 18/7/2006 tarihinde Mudanya Kaymakamlığına başvurmuştur.

16. Kaymakamlık 27/7/2006 tarihinde, tapu kayıtları ve aplikasyon krokilerine göre şikâyet dilekçesinde bahsedilen kazıkların başvurucunun taşınmazını kapsamadığı ve herhangi bir tecavüzün de söz konusu olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir.

D. Tapu İptali ve Tescil Davası Süreci

17. Başvurucu 16/7/2008 tarihinde Ö.Ö. aleyhine Mudanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) tapu iptali ve tescil davası açmıştır.

18. Mahkeme dava konusu taşınmazın başında 14/6/2011 tarihinde keşif yapmıştır. Keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişi, dava konusu taşınmazlar arasındaki sınırları bildiğini ve davalıya taşınmazın yedi sekiz yıl önce kadar satıldığını belirterek keşif heyetine bildiği sınırları gösterdiğini ifade etmiştir. Davacı tanığı olarak dinlenen H.G., 129 ada 41 parsel sayılı taşınmazı yedi sekiz yıl kadar önce davalıya sattığını ve miktarı 9 dönümden biraz fazla olan taşınmazın kadastro sırasında 10 dönüm olarak tespit edildiğini belirtmiştir. H.G. ayrıca davalının taşınmazı olan 129 ada 41 parsel sınırlarında görünen uyuşmazlık konusu yerin aslında aynı ada 48 parsel içinde olduğunu beyan etmiştir. Diğer davacı tanıkları ise davalı tarafından taşınmazlar arasına çekilen tel örgünün yanlış yerden geçirildiğini ifade etmişlerdir. Keşfe katılan kontrol mühendisi ve kadastro teknisyenince düzenlenen ortak imzalı 24/6/2011 tarihli raporda, kadastro sırasında uygulanan tapu kayıtlarının uyuşmazlık konusu taşınmazlara mevkii ve sınırları itibarıyla uyduğu belirtilmiştir. Raporda, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre ekli krokide (A) ve (B) harfleri ile gösterilen toplam 36,94 m2 yüzölçümlü kısmın kadastro sırasında hatalı sınır gösterilmesi nedeniyle 129 ada 41 parselde kaldığı, aslında bu kısmın 129 ada 48 parsele dâhil edilmesi gerektiği açıklanmıştır.

19. Yapılan keşif ve bilirkişi incelemesini yeterli bulmayan Mahkeme 11/10/2012 tarihinde yeniden keşif yapmıştır. Keşif sırasında dinlenen davacı tanıkları, tel örgüyü kendilerinin çektiğini, taşınmazı bizzat davalıya satan H.G.nin kullandığı yerlere göre bu tel örgüleri çektiklerini beyan etmişlerdir. Keşfe katılan kadastro üyesi unvanlı teknik bilirkişi 26/11/2012 tarihli raporunda, uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümünün 129 ada 41 parsel sayılı taşınmazda kaldığını ve kadastro tespitinde bir hata bulunmadığını bildirmiştir. Mahkemenin isteği üzerine düzenlenen 29/1/2013 tarihli ek raporda, dava konusu taşınmazlara uygulanan tapu kayıtlarının iskân sonucu oluşturulduğu ve bir harita veya plâna dayalı olmadığı belirtilmiştir. Bilirkişi, kadastro sırasında bir ölçüm hatası yapılmadığına ve uygulanan kayıt alanlarından daha fazla miktarı içerecek şekilde sınırlandırma yapıldığına dikkat çekmiştir. Bilirkişi ayrıca 36.94 m2 yüzölçümündeki uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümününtecviz sınırı içinde kaldığından söz etmiştir. Bilirkişiye göre belirtilen taşınmaz bölümü 129 ada 41 parsel sayılı taşınmaz içinde kalmaktadır.

20. Mahkeme 13/2/2013 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, ilk bilirkişi raporunun tapu kayıtlarının zemine uygulanması bakımından yetersiz olduğuna değinilmiştir. Mahkeme, yapılan ikinci keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ve ek rapora itibar etmiş ve bu raporları hükme esas almıştır.

21. Temyiz edilen hüküm, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 17/6/2013 tarihli ilamıyla onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 5/12/2013 tarihli ilamıyla reddedilmiştir.

22. Nihai karar, başvurucu vekiline 29/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

23. Başvurucu 29/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

24. 21/6/1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Tapuda kayıtlı taşınmaz mal:

A) Kayıt sahibi veya mirasçıları zilyet bulunuyorsa;

a) Kayıt sahibi adına,

b) Kayıt sahibi ölmüş ise mirasçıları adına,

c) Mirasçılar tayin olunamazsa, ölü olduğu yazılmak suretiyle kayıt sahibi adına,

..."

25. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesi şöyledir:

"Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.

Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır."

B. Uluslararası Hukuk

26. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek (1) No.lu Protokol'ün 1. maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının da bazı pozitif yükümlülükler içerdiğini kabul etmektedir. AİHM'e göre mülkiyet hakkının gerçekten etkili bir biçimde korunabilmesi, devletin müdahale etmeme görevi yanında ayrıca bazı pozitif tedbirler almasını da gerektirmektedir (Öneryıldız/Türkiye [BD], B. No: 48939/99, 30/11/2004, § 134; Broniowski/Polonya [BD], B. No: 31443/96, 22/6/2004, § 143).

27. AİHM, Sözleşme'ye ek (1) No.lu Protokol'ün 1. maddesinin devletin doğrudan müdahalesinin söz konusu olmadığı, özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar yönünden de -belirli durumlarda- mülkiyet hakkının korunması için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğünü içerdiğini kabul etmektedir. Devletin pozitif yükümlülükleri çerçevesinde -özel kişiler arası mülkiyet ilişkileri bakımından olsa bile- kişilerin mülkiyet haklarına yapılacak keyfî müdahalelere karşı hukuksal bir koruma sağlaması gerekmektedir. Bu bağlamda devlet özellikle, tarafların mülkiyet hakkına ilişkin uyuşmazlıklar yönünden gerekli usule ilişkin güvenceleri sunan etkin bir yargısal mekanizma oluşturma yükümlülüğü altındadır. Bu çerçevede oluşturulan yargı yollarında ulusal mahkemeler de iç hukukta yer alan ilgili kanunlar ışığında makul ve adil bir biçimde mülkiyet uyuşmazlıklarını çözmek durumundadır. Mahkeme, bu gerekliliğin sağlanıp sağlanmadığını değerlendirirken uygulanan usulün bütününü incelemektedir (Sovtransavto Holding/Ukrayna, B. No: 48553/99, 25/7/2002 § 96; Fuklev/Ukrayna, B. No: 71186/01, 7/6/2005, §§ 90, 91; Kotov/Rusya [BD], B. No: 54522/00, 3/4/2012, § 112; Anheuser-Busch Inc./Portekiz [BD], B. No: 73049/01, 11/1/2007, §§ 82-87; Capital Bank AD/Bulgaristan, B. No: 49429/99, 24/11/2005, § 134).

28. Bununla birlikte AİHM, iç hukukun yorumlanması ve uygulanması konusundaki görevinin sınırlı olduğunu, ulusal mahkemelerin hukuk kurallarının yorumlanması bakımından sahip oldukları takdir hakkına -açık bir keyfîlik veya bariz bir takdir hatası içermedikçe- karışamayacağını belirtmektedir (Anheuser‑Busch Inc./Portekiz, § 83; Kushoglu/Bulgaristan, B. No: 48191/99, 10/5/2007, § 47).

29. Öte yandan AİHM içtihatlarında, mülkiyet hakkının kapsamı konusunda, mevzuat hükümlerinden ve derece mahkemelerinin bunlara ilişkin yorumundan bağımsız olarak “özerk bir yorum” esas alınmaktadır (Depalle/Fransa [BD], B. No: 34044/02, 29/3/2010 § 62; Anheuser-Busch Inc./Portekiz, § 63; Öneryıldız/Türkiye, § 124; Broniowski/Polonya, § 129).

30. AİHM, Sözleşme'ye ek (1) No.lu Protokol'ün 1. maddesinin mülkiyeti elde etme hakkını koruma altına almadığını kabul etmektedir (Slivenko ve diğerleri/Letonya [BD] (kk), B. No: 48321/99, 23/1/2002, § 121; Fener Rum Erkek Lisesi Vakfı/Türkiye, B. No: 34478/97, 9/1/2007, § 52).

31. AİHM, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının ancak müdahalenin Sözleşme'ye ek (1) No.lu Protokol'ün 1. maddesinin anlamı kapsamında bir "mülk" ile ilişkili olması durumunda ileri sürülebileceğini belirtmektedir. Buna göre alacak haklarını da içeren mevcut mülk veya mal varlığı yanında mülkiyet hakkının elde edilebileceği yönündeki en azından bir "meşru beklenti" de mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilebilir (Kopecký/Slovakya [BD], B. No: 44912/98, 28/9/2004,§ 35; Lihtenştayn Prensi Hans-Adam II/Almanya [BD], B. No: 42527/98, 12/7/2001, § 83; meşru beklenti kavramının ilk defa geliştirildiği kararlar için bkz. Pine Valley Developments Ltd ve diğerleri/İrlanda, B. No: 12742/87, 29/11/1991, § 51; Stretch/Birleşik Krallık, B. No: 44277/98, 24/6/2003, § 35; Pressos Companía Naviera S.A. ve diğerleri/Belçika, B. No: 17849/91, 20/11/1995, § 31).

32. Bununla birlikte AİHM içtihatlarına göre temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece ulusal hukukta mülkiyet hakkı kapsamında savunulabilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kopecký/Slovakya, § 35; Gratzinger ve Gratzingerova/Çek Cumhuriyeti, (k.k.) [BD]B. No: 39794/98, 10/7/2002, § 69). İç hukukun ne şekilde yorumlanacağına ve uygulanacağına dair bir uyuşmazlık olduğunda ve bu bağlamda başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların ulusal mahkemelerce kesin olarak reddedildiği durumlarda “meşru bir beklenti”nin bulunduğu sonucuna varılamaz (Kopecký/Slovakya, §§ 50, 52; Jantner/Slovakya, B. No: 39050/97, 4/3/2003, §§ 29-33).

33. AİHM içtihatlarında sıklıkla -her ne kadar anlaşılabilir olsa da- basit beklenti ile daha somut nitelikte olması ve hukuki bir düzenlemeye ya da iç hukukta yerleşik ve istikrarlı bir yargı kararına dayanması gereken meşru beklenti arasındaki fark vurgulanmaktadır (Kopecký/Slovakya, § 52; Bozcaada Kimisis Teodoku Rum Ortodoks Kilisesi Vakfı/Türkiye (k.k.), B. No: 22522/03, 9/12/2008).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

34. Mahkemenin 26/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

35. Başvurucu, tapu kaydı ile malik olduğu taşınmaz bölümünün kadastro sırasında hatalı olarak komşu 129 ada 41 parsel sayılı taşınmaza dâhil edilip sınırlandırıldığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

36. Başvurucu ayrıca, açtığı tapu iptali ve tescil davasında Mahkemece tarafsız ve objektif olmayan bilirkişi raporuna itibar edilmekle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğini belirtmektedir. Yine başvurucuya göre derece mahkemelerinin kararlarında yeterli bir gerekçe de bulunmamaktadır. Başvurucu son olarak derece mahkemelerinin hakkaniyete uygun olmayan bir karar verdiklerinden yakınmaktadır.

2. Değerlendirme

37. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

39. Öncelikle başvurucu, tapu iptali ve tescil davasında Mahkemenin tarafsız ve objektif olmayan bir bilirkişinin raporunu hükme esas alarak silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğini belirtmektedir. Başvurucuya göre bilirkişi daha önce aynı taşınmaz hakkında rapor düzenlemiş olup bu sebeple tarafsızlığını yitirmiştir. Bununla birlikte başvurucunun, söz konusu yargılama sırasında kendisini avukatı aracılığıyla temsil ettirdiği ve bu vekilinin 11/10/2012 tarihli keşif sırasında bilirkişi beyanlarına bir diyeceğinin olmadığını beyan ettiği anlaşılmıştır. Ayrıca başvurucu tarafından duruşmalar sırasında veya bilirkişi raporuna itirazında ya da temyiz ve karar düzeltme dilekçelerinde bu bilirkişinin seçim yöntemine ve tarafsızlığına yönelik herhangi bir itirazda bulunulmadığı görülmüştür. İlk bilirkişi raporunun yeterli görülmeyerek yeni bir bilirkişi raporu alınmasının ise derece mahkemelerinin takdir yetkisinde olduğu kuşkusuzdur. Dolayısıyla başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama hakkının ihlali iddiasının ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir. Öte yandan başvurucu, derece mahkemelerinin kararlarında yeterli gerekçe bulunmadığı ve hakkaniyete uygun olmayan bir karar verildiği gerekçeleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden yakınmakta ise de başvurucunun bu şikâyetlerinin temel ihlal iddiası olan mülkiyet hakkının ihlali kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

40. Başvuru konusu olayda, başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik olarak kamu makamlarınca doğrudan yapılan bir müdahale mevcut olmayıp özel kişiler arası bir uyuşmazlık söz konusudur.

41. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir.Anayasa'nın 5. ve 35. maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bu pozitif yükümlülükler, kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (Eyyüp Boynukara, B. No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41).

42. Devletin pozitif yükümlülükleri, mülkiyet hakkına yapılan müdahalelere karşı usule ilişkin güvenceleri sunan yargısal yolları da içeren etkili hukuksal bir çerçeve oluşturma ve oluşturulan bu hukuksal çerçeve kapsamında yargısal ve idari makamların bireylerin özel kişilerle olan uyuşmazlıklarında etkili ve adil bir karar vermesini temin etme sorumluluklarını da içermektedir.

43. Ancak devletin pozitif veya negatif yükümlülüklerinden söz edebilmek için Anayasa'nın 35. maddesi kapsamındaki mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri süren başvurucu, öncelikle böyle bir hakkının mevcut olduğunu somut bir şekilde ortaya koymalıdır.Buna göre ilk olarak taşınmazların mülkiyet hakkının konusunu teşkil ettiği kuşkusuzdur. Bunun yanında başvurucu, uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümü yönünden mülkiyet hakkının varlığını kanıtlamak zorundadır.

44. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı -kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun- Anayasa'yla korunan mülkiyet kavramı içinde değildir. Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir "ekonomik değer" veya icrası mümkün bir "alacağı" elde etmeye yönelik "meşru bir beklenti" Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir. Meşru beklenti, makul bir şekilde ortaya konmuş icra edilebilir bir alacağın doğurduğu, ulusal mevzuatta belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına dayanan, yeterli somutluğa sahip nitelikteki bir beklentidir. Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece mülkiyet hakkı kapsamında ileri sürülebilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, §§ 36, 37).

45. Başvurucu 129 ada 48 parsel sayılı taşınmazın maliki olup bu taşınmazın bitişiğinde yer alan 129 ada 41 parsel sayılı taşınmazın toplam 36,94 m2 yüzölçümlü kısmının da kendisine ait olduğunu ileri sürmektedir. Başvurucu bu iddiasını ise 129 ada 48 parsel sayılı taşınmaza uygulanan kadastro öncesi tapu kaydına dayandırmaktadır.

46. Başvurucu, uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümünün tapu kaydına dayalı olarak kendisine ait olduğu iddiasıyla tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Mahkeme davacının dilekçesinde belirttiği delilleri toplamış, tapu kayıtlarını ve ilgili diğer belgeleri getirtmiş, dava konusu taşınmazda iki defa keşif yapmış, mahalli bilirkişi ve tarafların tanıklarını keşifler sırasında dinlemiştir. Tarafların iddia ve savunmalarını değerlendiren Mahkeme, ilgili hukuk kurallarını da yorumlayarak yapılan ikinci keşif ve bu keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunu hükme esas alarak davanın reddine karar vermiştir. Buna göre, yapılan yargılama neticesinde derece mahkemeleri başvurucunun dayandığı tapu kayıtlarının dava konusu taşınmaz bölümünü kapsadığının kanıtlanamadığı sonucuna ulaşmışlardır.

47. Delilleri değerlendirme bakımından bu delillere ilk elden erişme imkânı bulunan derece mahkemelerinin daha avantajlı bir konumda oldukları açıktır. Kaldı ki Anayasa Mahkemesinin delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına yönelik şikâyetler bakımından görevi bireysel başvurunun ikincil doğası gereği sınırlıdır. Başvuru konusu olayda da derece mahkemelerine göre başvurucu, dayandığı tapu kayıtlarının uyuşmazlık konusu taşınmaza uyduğunu kanıtlayamamıştır. Derece mahkemelerinin bu yorumunun yapılan keşif, uzman bilirkişi raporları ile mahalli bilirkişi ve tanık anlatımlarının birlikte değerlendirilmesi sonucuna dayandığı anlaşıldığından varılan bu sonucun açık bir keyfîlik veya bariz takdir hatası içerdiği de söylenemez. Öte yandan hangi bilirkişi raporuna neden üstünlük tanıdığını açıkça gösteren ilk derece mahkemesinin kararında ve değerlendirme konusu derece mahkemesinin hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu Yargıtayın onama ilamında, yeterli ve makul bir gerekçenin bulunduğu anlaşılmaktadır.

48. Bu aşamada belirtmek gerekir ki Anayasa'nın 35. maddesi soyut bir temele dayalı olarak mülkiyete erişmeyi ve mülkiyeti edinmeyi değil mülkiyet hakkını güvence altına almaktadır. Sonuç olarak somut başvuru yeterli bir hukuki temele dayalı olmadığından başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamında bir mülkü veya en azından mülkiyeti elde etme yönünde bir meşru beklentisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

49. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

50. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

51. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

52. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken, sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).

53. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

54. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 5 yıl 5 ay sürdüğü anlaşılan yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

55. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

56. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”

57. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat olarak toplam 500.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.

58. Somut olayda, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

59. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 4.800 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

60. Başvurunun mülkiyet hakkının ihlali iddiasına ilişkin kısmı yönünden konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir. Her ne kadar makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmiş ise de Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucu ise bu konuda herhangi bir belge sunmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

61. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 4.800 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Mudanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2008/291, K.2013/49) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Enver Ok [2.B.], B. No: 2014/8681, 26/10/2017, § …)
   
Başvuru Adı ENVER OK
Başvuru No 2014/8681
Başvuru Tarihi 29/5/2014
Karar Tarihi 26/10/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tapu kaydına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasının reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Kadastro, tapu, orman, kıyı, mera Konu Bakımından Yetkisizlik
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 3402 Kadastro Kanunu 13
4721 Türk Medeni Kanunu 705
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi