TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYTEN KARAKAVAS BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/8492)
Karar Tarihi: 20/9/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Yakup MACİT
Başvurucu
Ayten KARAKAVAS
Vekili
Av. Ender SARIOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ihalenin feshi davasında usul ve kanuna aykırı karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının; tanık dinlenmemesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu aleyhine İzmir 3. İcra Müdürlüğünde başlatılan icra takibinin kesinleşmesi üzerine başvurucuya ait taşınmaz haczedilmiş ve ihale yoluyla üçüncü kişiye satılmıştır.
9. Başvurucu 16/11/2009 tarihinde İzmir 4. İcra Hukuk Mahkemesine (Mahkeme) açtığı davada; taşınmazın gerçek değerinin çok altında bir bedelle satıldığını, satış ilanında taşınmazın niteliklerinin açıklıkla yazılmadığını, ilanın Türkiye genelinde yayın yapan gazetede yapılmadığını, takibi yürüten icra müdürlüğünün talimatı değil de esas dosya kapsamında satış yapılacakmış gibi işlem tesis edildiğini belirterek ihalenin feshini talep etmiştir.
10.Başvurucu 28/12/2009 tarihli celse ara kararı gereği dosyaya sunduğu dilekçede talimat dosyası, gazete ilanı, satış ilanı, tapu kayıtları ve tanık deliline dayandığını belirtmiştir.
11. Mahkeme 4/5/2010 tarihli kararında; ilanın Türkiye genelinde yayın yapan S... gazetesinde yapıldığını, taşınmazın niteliklerinin ilanda yeterli ölçüde gösterildiğini, bu açıdan fesih koşullarının oluşmadığını belirterek davayı reddetmiştir.
12. Temyiz üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 14/12/2010 tarihli kararında; ihalesi yapılan taşınmazın İzmir İcra Dairesinin yetki alanında kaldığını, satışın da adı geçen icra müdürlüğünce yapıldığını ancak satışa esas kıymet takdirinin Karşıyaka İcra Müdürlüğünce yapıldığının anlaşıldığını, İzmir İcra Dairesinin yetki alanında bulunan taşınmaz için yetkisi bulunmayan Karşıyaka İcra Müdürlüğüne talimat yazılarak kıymet takdiri yaptırılmasının doğru olmadığını, adı geçen icra müdürlüğünce yapılan kıymet takdiri işleminin yok hükmünde sayılacağından hukuki sonuç doğurmayacağını, Mahkemenin kıymet takdiri tarihi itibarıyla Karşıyaka İcra Müdürlüğünün yetkili olup olmadığı araştırarak sonucuna göre karar vermek gerektiğini belirterek hükmü bozmuştur.
13. Davalının karar düzeltme talebi aynı Dairenin 5/7/2011 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
14.Bozma ilamına uyan Mahkemece yapılan yargılamada verilen 22/12/2011 tarihli kararda, Bayraklı ilçesinin 6/3/2008 tarihli ve 5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile kurulduğu, bu tarihten önceİzmir ili Karşıyaka ilçesine bağlı olduğu, Kanun'un 22/3/2008 tarihinde Resmî Gazete'nin 26824 (Mükerrer) sayılı nüshasında yayımlandığı, kıymet takdirinin ise 21/1/2008 tarihinde Karşıyaka 4. İcra Müdürlüğünce yapıldığı, kıymet takdiri yapılma aşamasında hacizli malın Karşıyaka ilçesinin yetki alanında bulunması nedeniyle yapılan işlemdebir hata olmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
15. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 22/11/2012 tarihli kararı ile onanmıştır.
16.Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 22/4/2014 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
17.Ret kararı 8/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve 22/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 20/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü;
A.Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu, tanıkları dinlenmeden ve diğer delilleri toplanmadan yargılamanın sonuçlandırıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında adil yargılanma hakkının unsurlarından birisinin silahların eşitliği ilkesi olduğu, silahların eşitliği ilkesinin davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına geldiği (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32), yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
21. Bununla birlikte belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada sunulan delilin geçerli olup olmadığını ve delil sunma ve inceleme yöntemlerinin yasaya uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Anayasa Mahkemesinin görevi başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).
22. Somut olayda Mahkemenin 28/12/2009 tarihli celsede taraflara delillerini sunmaları için süre verdiği, başvurucunun dosyaya sunduğu dilekçede İzmir 3. İcra Müdürlüğünün E.2009/5255 sayılı talimat dosyası, gazete ilanı, satış ilanı, tapu kayıtları ve tanık deliline dayandığı, davalı Bankanın da 11/2/2010 tarihli celsede icra takip dosyalarının içeriğinin delilleri olduğunu belirttiği, Mahkemenin başvurucunun tanık delili ile ilgili herhangi bir işlem yapmadan icra dosyası, tapu kaydı ve başvurucunun delil listesinde belirttiği diğer yazılı belgelere göre değerlendirme yapmak suretiyle karar verdiği anlaşılmıştır.
23. Başvuruya konu somut yargılama süreci yukarıda belirtilen içtihatlar doğrultusunda incelendiğinde; başvurucuya delillerini sunma ve dosyadaki delillere itiraz edebilme noktasında gerekli imkânın verildiği, uyuşmazlığın çözümü için gerekli kayıt ve belgelerin ilgili yerlerden getirtildiği, başvurucunun dinlenmesini istediği tanıklarınbeyanlarının davanın çözümüne yarar nitelikte olup olmadığı hususu ile ilgili değerlendirme yetkisinin Mahkemeye ait olduğu, başvurucunun bu talebini dosyada toplanan diğer delilleri hüküm kurmaya yeterli görmek suretiyle Mahkemenin zımnen reddettiği anlaşılmıştır.
24. Bunun yanında başvurucunun, dinlenilmesini istediği tanıkların beyanlarında ne şekilde davanın esasını etkileyecek olguların bulunduğuna ilişkin somut bir açıklamada da bulunmadığı; bu açıdan tanık dinletme talebinin zımnen reddedilmesinin başvurucuyu yargılamada diğer tarafa göre dezavantajlı duruma düşürmediği ve yargılamanın bütününe göre tüm süreci adaletten yoksun kılacak şekilde etkilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
25. Açıklanan nedenlerle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına İlişkin İddia
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının ihalenin feshi davasında Mahkemece yapılan değerlendirmelere ilişkin olduğu anlaşılmış, bu nedenle iddiaların adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
27. Başvurucu; icra takibinde satış ilanının ihaleden bir gün önce kendisine tebliğ edildiğini, satışa hazırlık yapılması içinmakul bir süre tanınmadığını, ihalenin feshi davası sonuçlanmadan taşınmazın tescil işlemlerinin gerçekleştirildiğini, Mahkemenin bozma ilamına uymasına rağmen aynı kararı vererek bozma ilamına fiilen direndiğini,bu durumun hukuka aykırı olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
29. Başvurucunun ihlal iddialarının, yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğindedir. Somut olayda Mahkeme, başvurucunun iddialarını incelemiş, ilgili kanun hükümlerini somut olay çerçevesinde değerlendirmek suretiyle ihalenin feshi için gerekli şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddine karar vermiştir. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemeleri tarafından hukuk kurallarının ve delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.
30. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
31.Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
33. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri,§§ 50, 52).
34. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
35. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olaydaki yaklaşık 4 yıl 5 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
36. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
38.Başvurucu, yeniden yargılama talebinde bulunmuştur.
39. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
40.Başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla ilgili olarak herhangi bir tazminat talebinde bulunmadığı anlaşıldığından başvurucu lehine manevi tazminata karar verilmesi mümkün değildir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç, 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3.Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 206,10 TL harç, 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin İzmir 4. İcra Hukuk Mahkemesine (E.2011/890, K.2011/1134) GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.