TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TÜRKİYE İŞ ADAMLARI VE SANAYİCİLER KONFEDERASYONU
|
BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2014/8691)
|
Karar Tarihi: 6/10/2015
|
|
R.G. Tarih-Sayı: 24/11/2015-29542
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
KARAR
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Yunus HEPER
|
Başvurucu
|
:
|
Türkiye İş Adamları ve Sanayiciler Konfederasyonu
|
Temsilcisi
|
:
|
Rızanur
MERAL
|
Vekili
|
:
|
Av. Nagehan BARDAKÇI
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ulusal düzeyde
yayın yapan Sabah gazetesinde (Gazete) çıkan bir yazıya (basın açıklamalarına)
karşı cevap ve düzeltme (tekzip) talebinin reddedilmesi nedeniyle şeref ve
itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 29/5/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına
karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
belirtilen olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON); Türkiye’de
birçok iş adamı derneği, çok sayıda ülkede faaliyet gösteren federasyon ve
bunlara bağlı derneklerden oluşan 2005 yılında kurulmuş bir konfederasyondur.
6. 16/1/2014 tarihinde Sabah
gazetesinde “Gülen Örgütünün 8 Kollu
Ahtapotu” başlığıyla bir haber yayımlanmıştır. Haberin başvurucu ile
ilgili kısmı şöyledir:
“Emniyet ve yargının başlattığı ‘dostmodern
darbe’ Pensilvanya’nın kollarının nereye kadar
uzandığını ortaya çıkardı. Açığı bulunan işadamlarını
yargıyla tehdit eden, soruşturma dosyalarını kapatan, sponsorluğa zorlayan,
yakın şirketlere kolay finansman sağlayan organizasyon, kendini deşifre etmeye
de başladı…
Cemaate yakın işadamları 1993’te İş
Hayatı Dayanışma Derneği ile Hür Sanayici ve İşadamları Derneği şemsiyesi
altında örgütlendi. Bu dernekler daha sonra kısa adı TUSKON olan Türkiye
Sanayicileri Konfederasyonu kurdu. TUSKON şu anda yedi üye federasyon, 211 üye işadamı derneği ve Türkiye’nin her yerinden 55 bin
girişimciyi temsil ediyor. Bu isimler dışında Koç Grubu, Ali Sabancı, Turgay
Ciner, Mehmet Nazif Günal gibi isimlerin de Cemaat ile bağlantıları olduğu
dinlemeye takıldı.”
7. Başvurucu, yayımlanan
haberde TUSKON hakkında kullanılan ifadelerin, haysiyet ve şerefe saldırı
niteliğinde olduğu ve gerçeği yansıtmadığı gerekçesiyle 29/1/2014 tarihinde
noter vasıtasıyla anılan Gazeteye cevap ve düzeltme metni göndermiştir.
Başvurucu, anılan cevap ve düzeltme metninin süresi içerisinde yayımlanmaması
üzerine, 14/2/2014 tarihinde Sulh Ceza Mahkemesine başvurarak cevap ve düzeltme
metninin yayımlanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur. İstanbul 28.
Sulh Ceza Mahkemesince 17/2/2014 tarihinde cevap ve düzeltme metni yayımlanması
talebinin reddine karar verilmiştir. Mahkemenin kararı şöyledir:
“Fettullah GÜLEN cemaatine ilişkin
haber yorum yayınlandığı bu kapsamda da Fettullah
GÜLEN cemaatinin iş dünyasındaki temsilcisinin de kısa adı TUSKON olan Türkiye
İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu olduğunun belirtilerek bu konuda haber
yorum yapıldığı, doğrudan istekçi Konfederasyona yönelik suçlayıcı, küçük
düşürücü ve iftira içeren ifadelerin yer almadığı, bu haliyle verilen haberde
5187 sayılı Yasanın 3 ve 14. Maddelerine aykırılık olmadığı gibi Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 28. Maddesinde düzenlenen basın özgürlüğü sınırların(ın) da aşılmadığı…”
8. Başvurucunun anılan karara
itirazı üzerine İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 27/3/2014 tarihli kararı
ile itirazın reddine karar verilmiştir. Karar, başvurucu vekiline 29/4/2014
tarihinde tebliğ edilmiştir.
9. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru 29/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili
Hukuk
10. 9/6/2004 tarihli ve 5187
sayılı Basın Kanunu’nun “Düzeltme ve cevap”
kenar başlıklı 14. Maddesinin birinci, dördüncü ve beşinci fıkraları ile “Düzeltme ve cevabın yayımlanmaması” kenar
başlıklı 18. Maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
11. Mahkemenin 6/10/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 29/5/2014 tarihli ve 2014/8691
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiası
12. Başvurucu; gerçek dışı,
iftira, hakaret içeren köşe yazısından dolayı tekzip yayımlatma talebinin
reddedildiğini, itibarının sarsıldığını belirterek Anayasa’nın 36. Ve 38. Maddelerinde
tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
13. Başvurucunun ihlal
iddialarının özü, söz konusu gazete haberinin şeref ve itibarına müdahale
oluşturduğudur. Bu sebeple şikâyetlerin bir bütün olarak Anayasa’nın 17. Maddesinin
birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
14. Adalet Bakanlığı (Bakanlık)
görüşünde, başvurucunun itibarı ile gazetenin ifade özgürlüğü arasında adil bir
denge kurulması gerektiğini belirtmiştir. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu,
başvuru dilekçesindeki görüşlerini tekrar etmiştir.
15. Başvuru konusu olaya benzer
olaylarda uygulanacak ilkeler ilk olarak Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu
tarafından (Ahmet Çinko ve Erkan Çelik [GK],
B. No: 2013/6237, 3/7/2015, §§ 35-57) ortaya konulmuştur.
16. Cevap ve düzeltme hakkı, bir
kişinin saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına müdahale eden veya gerçeğe
aykırı olan bir yayının yapılması durumunda aleyhine yayın yapılan kimsenin bu
yayına cevap verme ve düzeltme isteme hakkıdır. Bu hak ile kişi, yayın
organlarının kendisinin saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına verdiği
zararlara karşı aynı yayın organını kullanarak kendini korumaktadır (Ahmet Çinko ve Erkan Çelik, §§ 43, 44).
17. Hukuk sistemimizde cevap ve
düzeltme hakkının, başvurudaki gibi 5187 sayılı Kanun’un 14. Maddesindeki usule
uyarak sulh ceza hâkimliklerine başvurmak suretiyle veya hukuk mahkemelerinde
açılacak nizalı dava yolu ile kullanılabilmesi
mümkündür.
18. 5187 sayılı Kanun’un 14. Maddesinde
düzenlenen cevap ve düzeltme yolu, ceza hukukuna özgü bir çekişmesiz yargılama
faaliyeti olup sulh ceza hâkimi, talep sahibinin sunduğu evrak üzerinden
inceleme yapmakta dolayısıyla ilgili yayın organı ve sorumlular yapılan
başvurudan haberdar olmamaktadırlar. Dahası aleyhlerine cevap ve düzeltme talep
eden ilgililer, duruşma açılmayacağı için çekişmeli davalarda olduğu gibi
duruşmada hazır bulunamamakta; kendilerini savunamamakta, hâkimin kararını
etkilemek amacıyla sunulan delil, mütalaa ve görüşler hakkında bilgi sahibi
olamamakta ve bunlar hakkında yorum yapamamaktadırlar (Ahmet Çinko ve Erkan Çelik, § 50).
19. Cevap ve düzeltme yolu
çekişmesiz bir yargı yolu olduğu, başka bir deyişle yargılamada karşı taraf
bulunmadığı için karardan etkilenecek basın organının temsilcileri ile sorumlu
kişiler silahların eşitliği ilkesinden faydalanamamakta, davacının iddiaları
karşısında deliller de dâhil olmak üzere savunmalarını ortaya koymak için makul
ve kabul edilebilir olanaklara sahip olamamaktadırlar. Cevap ve düzeltme yolu
çekişmesiz bir yargı yolu olduğu için bu konuda verilen kararlar, basın yolu
ile kişilik hakkının ihlali nedeniyle açılan diğer ceza veya hukuk davalarında
da bir kesin hüküm teşkil etmemektedir (Ahmet
Çinko ve Erkan Çelik, §§ 50, 51).
20. Cevap ve düzeltme hakkının
kullanılmasının yollarından biri olan ve somut başvuruda kullanılmış bulunan
5187 sayılı Kanun’un 14. Maddesinde düzenlenen sulh ceza hâkimliklerindeki
çekişmesiz yargı yolu, karardan etkilenecek olanların yargılanma hukukuna dair
usule ilişkin güvencelerinin kullandırılamadığı dolayısıyla çatışan haklar
arasında dengelemenin yapılmasının zorlaştığı bir yargı yoludur.
21. Tekzip kararı, bir basın
açıklamasının gerçek dışı olduğunu açıklama ve maddi gerçeği kamuya bildirme
işlevine sahiptir. Çekişmesiz bir dava sonucunda bu kararı verebilmek ancak
hukuka aykırılığın ve gerçek dışılığın çok belirgin olduğu ve zararın süratle
giderilmesinin zaruri olduğu hâllerde mümkündür. Bu sebeple bireyin şeref ve
itibarının korunması için hukuk düzenindeki diğer yollara göre (Ahmet Çinko ve Erkan Çelik, § 42) oldukça
dar bir alanda etkili bir yol olduğu kabul edilmelidir (Ahmet Çinko ve Erkan Çelik, § 61).
22. Başvurucu, itibarına gerçek
dışı basın açıklaması ile hukuka aykırı olarak yapılan müdahalenin 5187 sayılı
Kanun’un 14. Maddesi uyarınca çekişmeli bir yargılama yapılmadan, gecikmeksizin
ve süratle bertaraf edilmesi ihtiyacını ortaya koyabilmiş değildir. Somut
başvuruya konu olan ihlal iddiasında, diğer ceza veya hukuk yollarının daha
yüksek başarı şansı sunabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili başvuru
yolları olduğu anlaşılmaktadır.
23. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunabilmek için tüm başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun yerine
getirildiği söylenemez. Açıklanan nedenlerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. Serruh
KALELİ bu görüşe katılmamıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Serruh KALELİ’nin
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin
başvurucu üzerinde bırakılmasına OYBİRLİĞİYLE
6/10/2015
tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
Başvurucu
ulusal düzeyde yayın yapan bir gazetede çıkan habere karşı cevap ve düzeltme
(tekzip) talebinin reddedilmesi nedeniyle Anayasa'nın 36 ve 38. maddelerinde
tanınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkememiz,
başvurucu hakkında 15.09.2015 tarihli toplantıda verilen bir diğer 2013/5686
sayılı başvuru dosyasında olduğu gibi kısaca başvuruyu Anayasa'nın 17. maddesi
kapsamında değerlendirilmiş, cevap ve düzeltme hakkı kullanılması yollarından
biri olan Basın Kanunu'nun 14. maddesinde öngörülen yolun çekişmesiz bir yargı
yolu olduğu, çatışan haklar arasında bir dengelemenin zor olduğu, hukuka
aykırılık çok belirgin olmadıkça ve zararın telafisi zaruri olmadıkça daha
etkin başarı şansı sunan başvuru yolları var olup bunlar kullanılmadan gelinen
şikayeti, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulmuştur.
Anılan
dosyada başvurucunun şeref ve itibarına yapılan müdahale ve bunun önlenmesi,
korunması hakkı yönünden Anayasa'nın 17. maddesi esas alınabilecek ise de, bu korumanın Anayasa'nın 32. maddesinde yer alan
düzeltme ve cevap hakkı içinde var olan bir sonuç olduğu aslen Anayasa'nın 32.
maddesinde yer alan başvurucuya kullandırılmamış cevap ve düzeltme hakkı
bağlamında bir değerlendirme yapmanın daha doğru olacağı düşünülmüştür.
Nitekim
Mahkememiz Anayasa'nın 17. maddesi bağlamında bir değerlendirme yaptığını
söylemekle birlikte özel ve aile hayatına, konuta, haberleşmeye saygı ya da
bireyin kişisel şeref ve itibarının yer aldığı manevi varlığı koruyan
Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında tek bir açıklamaya kararında yer vermemiş,
kararın bütününde sadece cevap ve düzeltme hakkını nitelendirerek bu yönde
değerlendirmeler yapmıştır.
Ancak, bkn.Menyahuck/Ukrayna.B.N.28743/03,
Vıtrenko ve Diğerleri/Ukrayna. 23520/02, Koperzynsk/Polonya B.N. 43206/7 sayılı kararlarında, AİHM
başvurucunun fikirlerinin aynı şekilde yayınlanarak hakkındaki iddialara cevap
verme ve kamusal tartışmaya katılma bağlamında değerlendirmelerle ilgili konuyu
Sözleşmenin 10. maddesi kapsamında görmektedir. Cevap yayınlamak zorunda
kalınan yayın organlarının başvurularında ise, müdahalenin meşruiyeti
bağlamında sınırlama nedeninin başkalarının şeref ve itibarını koruma olduğu ve
bu kez 8. madde kapsamına girdiğini değerlendirmektedirler. Somut olayda da, hakaret içeren köşe yazılarını tekzip talebinin
reddedilmesi ve itibarının bu nedenle sarsılması ihlal konusu edilmiştir.
Anılan
nedenler ile başvurucunun ve şikayetinin konusu yönünden Anayasa'nın 32.
maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekirken, Anayasa'nın 17. maddesi
kapsamında değerlendirilmesine ilişkin Mahkememizin Anayasallık tavsifine katılınmamıştır.
Bu
açıklamanın dışında aynı konularda 2013/6237 ve 2013/5686 sayılı Bireysel
Başvuru dosyalarında Mahkememiz üyelerine ait bir çok
karşı oy değerlendirmelerinde yer alan ifadeler yeterli açıklıkta ve
düzeydedir.
Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi'nin benzer konularda incelemeleri kabul edilebilir
bulup esastan yaptığı ve gerekirse Açıkça Dayanaktan Yoksunluk kararları da
verdiği gözetildiğinde diğer karşı oy dosyalarında yer alan gerekçelerle
Anayasa'nın 32. maddesinde yer alan düzeltme ve cevap hakkının esasının
incelenmesine olanak tanımayan, amaçları yönünden tükettikleri etkili başvuru
yolu olmasına karşın, başvuru yolunun tüketilmediği savıyla verilen Kabul
Edilemezlik karar sonucuna katılınmamıştır.