logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Özyer [2.B.], B. No: 2014/8783, 5/4/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

 

 

ANAYASA MAHKEMESİ

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

MEHMET ÖZYER BAŞVURUSU

 

(Başvuru Numarası: 2014/8783)

Karar Tarihi: 5/4/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Akif YILDIRIM

Başvurucu

:

Mehmet ÖZYER

Vekili

:

Av. Müzmer YÜCE

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklamanın makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması, özel statülü mahkemede yargılama yapılması, delillerin hatalı değerlendirilmesi ve savunma hakkının kısıtlanması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 20/5/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca muhtelif suçlardan yürütülen soruşturma kapsamında İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2/11/2007 tarihli ve 2007/127 Sorgu sayılı kararıyla tutuklanmıştır.

9. Soruşturma dosyasına erişim, soruşturma evresinin bir kısmında mahkeme kararıyla kısıtlanmıştır.

10. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2/1/2008 tarihli ve E.2008/2 sayılı iddianamesiyle suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, izinsiz tehlikeli madde bulundurma, kasten yaralama, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, yağma, 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’a muhalefet suçlarından başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında kamu davası açılmıştır.

11. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK 250. Madde ile görevli) yürütülen yargılamada, aynı Mahkemenin dört dosyası daha başvurucunun da yargılandığı E.2008/4 sayılı dosya ile birleştirilmiştir. Birleştirmeler ile birlikte yargılanan sanık sayısı otuz olmuştur.

12.Başvurucu hakkındaki yargılama on celse sürmüştür. Esas hakkındaki mütalaa 17/12/2010 tarihli celsede sunulmuş, mahkûmiyet kararı ise 19/10/2011 tarihli oturumda verilmiştir. Başvurucu, yargılama boyunca müdafi yardımından yararlanmıştır.

13. Başvurucu müdafii, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmak için son celsede süre talep etmiştir.

14. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi 19/10/2011 tarihli kararıyla başvurucunun suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve yağma suçlarından mahkûmiyetine, tutukluluk hâlinin devamına hükmedilmiştir. Kasten yaralama suçundan hüküm kurulmasına yer olmadığına, diğer suçlardan ise başvurucunun beraatine karar verilmiştir.

15. Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 5/3/2014 tarihli kararıyla başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet hükümleri onanmıştır.

16. Anılan karar, başvurucu tarafından 28/4/2014 tarihinde öğrenilmiştir. Bireysel başvuru 20/5/2014 tarihinde yapılmıştır.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 5/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

18. Başvurucu, tutukluluğunun makul süreyi aştığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında “zaman bakımından yetkisi”yle ilgili ilkeleri belirlemiştir. İlk derece mahkemesince verilen mahkûmiyet kararının anılan yetkinin başladığı 23/9/2012 tarihinden sonra verilmiş olması gerektiği, bu tarihten önce verilen bir nihai kararla sona eren tutukluluk hâllerine ilişkin başvuruların zaman bakımından yetki dışında kaldığı kabul edilmiştir (Osman Büyüksu, B. No: 2013/5512, ¾/2014, §§ 20-24; Ali Öksüz, B. No: 2013/6065, ¾/2014, §§ 20-23; Cevdet Genç, B. No: 2012/142, 9/1/2014, §§ 24-29).

20. Somut olayda başvurucunun suç isnadına bağlı tutukluluk durumu başvurucunun mahkûm edildiği 19/10/2011’de, yani bireysel başvuruların incelenmeye başlandığı tarih olarak belirlenen 23/9/2012’den önce sona ermiştir.

21. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

22. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

24. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)

25. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29)

26. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında, somut olayda yaklaşık 6 yıl 4 ay 25 gün sürdüğü anlaşılan yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. Maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

M. Emin KUZ bu görüşe katılmamıştır.

C.İddia Makamının İşlemlerine, Mahkemenin Bağımsızlık ve Tarafsızlığına İlişkin İhlal İddiaları

28. Başvurucu; soruşturmanın bizzat Cumhuriyet savcısı yerine kollukça yapıldığını, iddianame tanzim edilirken lehe delillerin görmezden gelindiğini, Cumhuriyet Savcısı tarafından suça konu senedin aslının araştırılması gerekirken fotokopisi ile yetinildiğini, bu evrede lehe delil ileri sürülemediğini, müştekilerin sonradan vazgeçtikleri beyanlarına neden itibar edilmediğinin esas hakkındaki mütalaada açıklanmadığını, yargılandığı mahkemenin özel statülü olarak kurulduğunu, bu mahkemelerin yargılamalarının güven vermediğini, kanun koyucu tarafından sonradan bu sebeplerle kaldırıldığını belirterek Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. Maddesinin (3),48. Maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca başvurucunun başvuru konusu olaylara ilişkin iddialarını açıklama, dayanılan Anayasa hükmünün ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını kanıtlama, bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeleri ve delilleri sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 38; Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).

30. Somut olayda başvurucu, savcılık işlemlerine yönelik ihlal iddialarını soyut ve genel ifadelerle ileri sürmüş; soruşturma evresindeki işlemlerden ve esas hakkındaki mütalaadan dolayı haklarının ne şekilde ihlal edildiğine ilişkin gerekçeleri açıklama yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.

31.Başvurucu, mahkemenin bağımsızlığına ve tarafsızlığına ilişkin ihlal iddiasını da salt 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. Maddesi ile görevli mahkemenin özel statülü olarak kurulmasına ve kamuoyu nezdinde bu mahkemelerin güven vermedikleri iddiasına dayandırmış ve anılan mahkemenin neden adil yargılama yapmadığını temellendirmemiştir. Bir başka ifadeyle başvurucu, mahkemenin hangi somut özelliğinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği konusunda bir açıklamada bulunmamıştır. Bu nedenlerle ihlal iddiası ve bu iddianın temelindeki olguların ispatına ilişkin yeterli açıklamalarda bulunmayan başvurucunun iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna varılmıştır.

32. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddiaları kanıtlanamadığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

.

D. Savunma Hakkının Kısıtlandığına İlişkin İddia

33. Başvurucu, soruşturma evresinde dosyaya erişiminin engellenmesi nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

34. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü bir başvuruda bu konudaki ilkeleri belirlemiştir. Buna göre şüphelinin dava dosyasına erişimine getirilen kısıtlama, duruşma öncesi delillerin suç isnadı altındaki kişiye ulaştırılmasını ve sözlü yargılama aşamasında sanığın müdafii aracılığıyla deliller üzerine görüş sunmasını engellememelidir. Kısıtlamaya ilişkin kararın alınmasında çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine riayet edilmeli ve sanığın menfaatlerinin korunması için yeterli güvenceler sağlanmalıdır (Ersin Ekmekçi ve Sinan Ekmekçi, B. No: 2013/6068, 18/11/2015, §§ 54-68).

35. Başvurucu, duruşma öncesinde delillerin bir kısmından haberdar olmuş, sözlü yargılama aşamasında (duruşmada) müdafii aracılığıyla deliller üzerine görüş bildirmiş ve itirazlarını sunmuştur. Ayrıca başvuru dosyası incelendiğinde “silahların eşitliği” ve “çelişmeli yargılama” ilkelerine aykırı olarak başvurucuya delillerini sunma, inceletme ve itiraz etme hususlarında uygun olanakların sağlanmadığına ilişkin bir delil de bulunmamaktadır.

36. Başvurucu, ayrıca esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmak için süre verilmemesi nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

37. Anayasa Mahkemesi, savunma için gerekli zamanın tanınmaması nedeniyle savunma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak daha önce ilkeler belirlemiştir. Buna göre şüphelinin/sanığın savunma için gerek duyacağı süre diğerinden farklıdır. Savunma için gerekli süre somut olayın özelliklerine, davanın niteliğine, dava konusunun karmaşık olup olmadığına, sanığın içinde bulunduğu duruma ve yargılamanın aşamasına göre değişebilir. Sanığın, öncesinde müdafi yardımından faydalanması da sürenin yeterliliği hususunda gözetilebilir (Ufuk Rifat Çobanoğlu, B. No: 2014/6971, ½/2017, §§ 35-49).

38. Anayasa Mahkemesi bir kararında, on celse süren bir yargılamada esas hakkındaki mütalaaya karşı üç günlük süreyi yargılamanın bütünlüğünü gözeterek savunma için yeterli görmüştür (Gürol Doğan, B. No: 2013/2642, 17/9/2014). Başka bir kararında, başvurucuya iki aylık süre içinde iki kez savunma yapma imkânı tanındığı gerekçesiyle başvurucunun savunma hakkının kısıtlandığı iddiasını açıkça dayanaktan yoksun bulmuştur (Cihan Yeşil, B. No: 2013/8635, 6/5/2015).

39. Başvurucu hakkındaki yargılama on celse sürmüştür. Esas hakkındaki mütalaa 17/12/2010 tarihli celsede sunulmuş, mahkûmiyet kararı ise 19/10/2011 tarihli oturumda verilmiştir. Başvurucu, yargılama boyunca müdafi yardımından yararlanmıştır. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda, yargılamanın bütünlüğü gözetildiğinde başvurucunun savunma için gerekli zamandan yararlandığı anlaşılmıştır.

40. Açıklanan nedenlerle savunma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

E. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

41. Başvurucu, mahkeme kararlarının gerekçeli olmasına ilişkin kurallara uyulmadığını, gerekçe gösterilmeksizin teşdit uygulandığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

42. Anayasa’nın 36. Maddesi gereği mahkemelerin her türlü kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Ancak ileri sürülen iddialardan biri kabul edildiğinde davanın sonucuna etkili olması hâlinde mahkeme bu hususa belirli ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir(Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56).

43. Yargılama sonunda sanık savunmaları, müşteki beyanları, olay nedeniyle düzenlenen teşhis tutanakları, aramalar sonucu elde edilen deliller, doktor raporları, ekspertiz raporları, telefon görüşme içerikleri ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle karar verildiği anlaşılmıştır. Ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren, başvurucunun cezasının azalmasına veya kalkmasına neden olabilecek türde (uyuşmazlığın çözümü için esaslı) tüm iddia ve savunmaları ile dosya kapsamı dikkate alınarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görüldüğünden gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır. Diğer yandan başvurucu hakkındaki cezalar, suçun işleniş biçimi, yeri ve zamanı, müşteki üzerinde meydana getirdiği etki, suç konusunun önem ve değeri gibi hususlar dikkate alınarak alt sınırından uzaklaşılarak belirlenmiştir.

44. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

F.Diğer İhlal İddiaları

45. Başvurucu; hakkında yürütülen ceza yargılamasında cezaların şahsiliği ilkesine aykırı davranıldığını, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin gözardı edildiğini, delillerin takdirinde yanılgıya düşülmesi nedeniyle haksız olarak mahkûm edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

46. Anayasa’nın 148. Maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

47. Somut olayda İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada, sanık savunmaları, müşteki beyanları, olay nedeniyle düzenlenen teşhis tutanakları, aramalar sonucu elde edilen deliller, doktor raporları, ekspertiz raporları, telefon görüşme içerikleri ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle karar verildiği anlaşılmıştır. Başvurucunun anılan iddialarının esas itibarıyla derece mahkemelerince verilen kararlarda delillerin değerlendirilmesinde isabet bulunmadığına ve dolayısıyla kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir. Yapılan yargılamada, Mahkemenin ve Yargıtayın kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.

48. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

G. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

49. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. Maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

50. Başvurucu 50.000 TL manevi, 50.000 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.

51. Anayasa’nın 36. Maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

52. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

53. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

54. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

 2. İddia makamının işlemlerine, mahkemenin bağımsızlığına ve tarafsızlığına ilişkin ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

 3. Savunma hakkının kısıtlandığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

 4. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

 5. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

 6. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 36. Maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE M. Emin KUZ’un karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

D. Kararın bir örneğinin bilgi için (kapatılan) İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin (E.2008/4, K.2011/180) yerine bakan mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/4/2017 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

Başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiası kabul edilebilir bulunmakla birlikte, çoğunluğun ihlal yönündeki kararının yerinde olmadığı düşünülmektedir.

 Kararımızda da belirtildiği üzere, ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı yönündeki değerlendirmede yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, sanık sayısı, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu gibi hususlar da dikkate alınmaktadır.

 Somut olayda İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin dört dosyasının daha başvurucunun yargılandığı dosya ile birleştirildiği ve birleştirilenlerle birlikte dosyadaki sanık sayısının otuz olduğu dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesinin davanın karmaşıklığı ve sanık sayısı itibariyle benzer başvurularda verdiği kararlarda belirlenen ilkelere göre, somut olaydaki yargılama süresinin makul olduğu sonucuna varılması gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun ihlal yönündeki kararına katılmıyorum.

 

 

 

 

 

Üye

M. Emin KUZ

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Mehmet Özyer [2.B.], B. No: 2014/8783, 5/4/2017, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET ÖZYER
Başvuru No 2014/8783
Başvuru Tarihi 20/5/2014
Karar Tarihi 5/4/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklamanın makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması, özel statülü mahkemede yargılama yapılması, delillerin hatalı değerlendirilmesi ve savunma hakkının kısıtlanması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) Zaman Bakımından Yetkisizlik
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı (tebligat, mehil verme vs.) (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) İhlal Manevi tazminat
Kanun yolu şikâyeti Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 102
104
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi