TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYDIN OĞUZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/8872)
Karar Tarihi: 7/3/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Raportör
Heysem KOCAÇİNAR
Başvurucu
Aydın OĞUZ
Vekili
Av. Filiz SOYLU BOZAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, beyanları mahkûmiyete esas alınan gizli tanığın görüntü veya sesi değiştirilmek suretiyle de olsa sorgulanmasına fırsat verilmemesi ve delillerin takdirinin hatalı şekilde yapılması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. 11/5/2011 tarihinde Mersin ili Toroslar ilçesi Demirtaş Mahallesinde bulunan PTT şubesine saat 23.50 sularında bir grup eylemci tarafından taşlı ve molotof kokteylli saldırı gerçekleştirilmiş, çıkan yangında işyeri içinde bulunan bir kısım eşya zarar görmüştür.
10. Olay üzerine kolluk güçleri tarafından yapılan araştırma sonucunda F.A., F.E., A.A. ve A.A. isimli kişiler 12/5/2011 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmış ancak haklarında delil yetersizliğinden kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
11. 9/10/2011 tarihinde saat 7.00 sularında Mersin ili Toroslar ilçesi Demirtaş Mahallesi 205. Cadde üzerinde bulunan iki ayrı işyeri ve MOBESE kamerasına yönelik taşlı, molotof kokteylli saldırı gerçekleşmiştir. Olaya güvenlik güçleri müdahale etmiştir. Eylemcilerin dağılmasından sonra güvenlik güçleri eylemi gerçekleştirenler arasında olduğu iddiasıyla başvurucuyu gözaltına almışlardır.
12. Başvurucu 10/10/2011 tarihinde Mersin Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde olay tarihinde işe gitmek üzere GMK Bulvarı üzerinde amcasının oğlu ile birlikte yürümekte iken güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındığını belirterek gerçekleşen eylemlere katılmadığını savunmuştur.
13. Kolluktaki ifadesinin ardından savcılığa sevkedilen başvurucu benzer beyanda bulunmuş ve ifadesinin ardından delil yetersizliği nedeniyle 11/10/2011 tarihinde serbest bırakılmıştır.
14. Kolluğun yürütmüş olduğu soruşturma kapsamında gözaltına alınan suça sürüklenen çocuk M.T., Demirtaş Mahallesinde gerçekleştirilen eylemlere ilişkin olarak 19/10/2011 tarihinde Cumhuriyet savcısı huzurunda fotoğraf üzerinden teşhiste bulunarak 9/10/2011 tarihli MOBESE kamera kayıtlarından elde edilen (2) numaralı fotoğrafta görülen ve tanınmamak için yüzünü kar maskesi ile kapatan ve her iki elinde molotof kokteyli bulunan şahsı mahalleden ve eylemlerden tanıdığını, ismini Aydın Oğuz olarak kollukta öğrendiğini bildirmiştir. Suça sürüklenen çocuk, Aydın Oğuz'un 9/10/2011 tarihinde gerçekleşen MOBESE kamerası direğinin yakılması ve iki işyerine molotof atılması eylemlerini bizzat gerçekleştiren şahıs olduğunu ifade etmiştir. Suça sürüklenen çocuk M.T. Mersin 2. Çocuk Mahkemesinin E.2011/787 sayısıyla yapılan yargılamada kendisine yönelik isnatlar ve yapmış olduğu teşhise ilişkin olarak kolluk beyanı sırasında kendisine psikiyatrik sorunları nedeniyle kullanmakta olduğu ilaç verildiğinden bilincinin yerinde olmadığını iddia etmiştir. Mahkeme bu iddialar üzerine ilgiliyi Adana Dr. Ekrem Tok Ruh ve Sinir HastalıklarıHastanesine sevk etmiştir. Hastanede düzenlenen 5/1/2012 tarihli raporda gerek suç tarihi gerekse de yargılama sırasında davranışlarını yönlendirme yeteneğini kısmen veya ileri derecede etkileyecek akıl hastalığının bulunmadığı belirtilmiştir.
15. Yine Demirtaş Mahallesinde gerçekleşen olaylara ilişkin soruşturma kapsamında olaylara iştirak ettiği saptanan şahıslardan "Yeter Artık'' müstear ismiyle dinlenen gizli tanık başvurucunun ''Demirtaş Apocu Gençlik'' olarak tanımlanan yasadışı oluşumun çatışma birimi olarak faaliyet gösteren biriminde yer aldığını ve 9/10/2011 tarihli MOBESE kamerası direğinin yakılması ve iki ayrı işyerine molotof atılması eylemlerinin faili olduğunu bildirmiştir. Gizli tanık ayrıca başvurucunun 11/5/2011 tarihli PTT şubesinin yakılması eylemini gerçekleştirenler arasında olduğunu da bildirmiştir.
16. Başvurucu, aleyhine yönelik beyanlar nedeniyle 24/10/2011 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmıştır. Nöbetçi mahkeme kararıyla evinde yapılan aramada Cumhuriyet Savcılığına göre terör örgütü iledüşünsel bağını gösteren ''şehit namırın, Zana Hüseyin Mustafa (11)'' ibareli yazı ve resimler ele geçirilmiştir.
17. Yakılan işyerlerinden alınan bez parçaları, svaplar ile olay mahallinden elde edilen bez parçaları ve sıvı maddeler ile başvurucunun svapları karşılaştırılmış ancak herhangi bir bulgu elde edilememiştir.
18. Olaylara ilişkin 9/10/2011 tarihli MOBESE kamera kayıtları üzerinde yapılan incelemede gizli tanık ''Yeter Artık'' ile suça sürüklenen çocuk M.T.nin görüntülerde başvurucu olduğunu ileri sürdükleri şahsın giydiği ayakkabı ile başvurucunun yakalandığı anda giymekte olduğu ayakkabının aynı olduğu tespit edilmiştir.
19. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı yapmış olduğu soruşturma sonucunda; ''Demirtaş Apocu Gençlik'' adlı yasadışı oluşumun çatışma biriminde yer aldığı iddia olunanbaşvurucunun 9/10/2011 tarihinde meydana gelen iki ayrı işyerine molotof atılması, MOBESE kamerasının yakılması ve olaya müdahale eden güvenlik güçlerine ait araca içinde kamu görevlileri varken molotof atılması olayına iştirak ettiğinden devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, terör örgütü üyesi olma, yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle olası kastla birden fazla kişiyi öldürmeye kalkışma, mala zarar verme, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma ve kullanma ile terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır. Aynı iddianamede ayrıca 11/5/2010 tarihinde gerçekleşen PTT şubesinin camlarının kırılıp molotof atılması nedeniyle mala zarar verme, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma ve terör örgütünün propangadasını yapma suçlarından da cezalandırılması talep edilmiştir.
20. Başvurucu hakkındaki iddianameyi kabul eden ve E.2012/42 sayılı dosya kapsamında yargılamayı yürüten Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde ile görevli) 27/2/2012 tarihinde aldığı tensip ara kararında, gizli tanığın kapalı olarak yapılacak oturumda dinlenilmesine karar vermiştir. Bu doğrultuda gizli tanık 16/5/2012 tarihli kapalı oturumda dinlenilmiş ve başvurucu hakkındaki beyanları duruşma tutanağına geçirilmiştir.
21. 29/11/2012 tarihli duruşmada başvurucu, gizli tanığın sanık ya da müdafiinin yokluğundaki bir oturumda dinlenilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek gizli tanığın sanık veya müdafiinin de hazır bulunacağı mahkeme huzurunda tekrar dinlenilmesini talep etmiştir. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi, gizli tanığın daha önce dinlenmiş olduğu gerekçesiyle aynı tarihli duruşmada başvurucunun bu talebini reddetmiştir.
22. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi yapmış olduğu yargılama sonucunda 7/5/2013 tarihli kararla başvurucunun devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, olası kastla adam öldürmeye teşebbüs, polis aracına molotof atarak zarar verme ve terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından beraatine karar vermiştir.
23. Mahkeme aynı kararla terör örgütü üyesi olma, 9/10/2011 tarihinde iki ayrı işyerine yönelik mala zarar verme, MOBESE kamerasına zarar verme, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma ve kullanma ile 10/5/2011 tarihli PTT şubesine zarar verme ve tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma ve kullanma suçlarından sırasıylabaşvurucunun 10 yıl hapis, 5 yıl hapis, 7 yıl hapis, 5 yıl 6 ay hapis, 5 yıl hapis, 10 yıl 5 ay hapis ve 20.800 TL adli para cezası ile 4 yıl 2 ay hapis ve 1.380 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.
24. Mahkeme kararının ilgili kısımları aşağıdaki gibidir:
"Suça sürüklenen çocuk [M.T.] Cumhuriyet Savcısı huzurunda yaptırılan 19/10/2011 tarihli teşhis işlemlerine ilişkin teşhis tutanağının 3. sayfasında: '09.10.2011 günü MOBESE Kamera direğinin yakılması ile [A.] ve [B.] isimli iş yerlerine Molotof kokteyli atılmasına ilişkin görüntülerde Molotof atan şahıs olarak 2 nolu fotoğrafta Aydın Oğuz olduğunu belirterek şüphelinin eylemlerini anlatıp fotoğrafındanteşhis ettiği anlaşılmıştır.
Suça sürüklenen çocuk [M.T.] 19/11/2011 tarihli Cumhuriyet savcısı huzurunda yaptığı teşhis sırasında; Demirtaş Apocu Gençlik isimli eylem grubunun sorumluluğunu [M.] isimli şahsın yaptığını, Demirtaş Mahallesinde bir çok defa yol kapama, lastik yakma, molotoflu havai fişekli saldırı, son olarak 09/10/2011 tarihinde Demirtaş Mahallesinde bulunan mobese direğinin alt kısmında bulunan demir kapağının çekiçle kırılarak benzin dökülmek sureti ile yakılması, yolun trafiğe kapatılması, Demirtaş mahallesinde bulunan [A.] ile [B.] isimli marketlere molotof atmak sureti ile yakılması eylemlerini gerçekleştirdiklerini, Aydın Oğuz'un fotoğrafından yaptığı teşhise göre mobese direğinin yakılması, [A.] ile [B.] isimli marketlere molotof atılması sırasında eylemde yer aldığını belirtmiştir.
'Yeter Artık' müstear isimli gizli tanığın 5271 Sayılı CMK'nın 58/2. maddesi ve 5726 Sayılı Tanık Koruma Kanunu hükümleri gereğince olaylar içerisinde yer alan şahıslar hakkındaki 19/10/2011 tarihli fotoğraf teşhisi ve beyanlarında: 'Demirtaş Apocu Gençlik’in Vurucu Birim, Asayiş Birimi ve Çatışma Birimi'nden oluştuğunu, Çatışma Biriminde [B.], [M. S.], [Ç.], [A.], [B.] isimli şahısların faaliyet gösterdiğini;
Demirtaş Mahallesi'nde PTT ve [B.] markete Molotoflu saldırı eylemleri ile 09.10.2011 tarihinde [A.], [B.] ve Mobese Kamerasına yönelik saldırı eylemlerinin Çatışma Birimi içerisinde faaliyet gösteren sanıklar tarafından gerçekleştirildiğini, Demirtaş Mahallesi'ndeki PTTşubesini yakan eylemciler içerisinden sanık Aydın Oğuz’u teşhis ettiğini' belirttiği anlaşılmıştır.
GİZLİ TANIK YETER ARTIK MAHKEMEDE BEYANINDA:'...Sanık Aydın Oğuz çatışma birimi içerisindedir. İddianamede birinci olay olarak belirtilen [B.], [A.] iş yerine ve Mobese kamerasına yönelik yapılan saldırıda Aydın Oğuz da vardı. Hatırladığım kadarıyla Aydın Oğuz [B.] isimli markete Molotof attı. Bu oluşumun içindekiler genelde siyah renkte kıyafetler giyerler. Başlarına da kapüşon giyerler. Yakalanmadan önce kapüşonlarını çıkartırlar. iddianamede ikinci olay olarak belirtilen Alsancak PTT şubesine yönelik saldırı gerçekleştiren kişiler arasında Aydın Oğuz da vardı. PTT şubesi yakıldı, camları kırıldı. Bu eylemi yapanlar arasında Aydın Oğuz da vardı. Ancak PTT şubesine ne attığını kesin olarak hatırlamıyorum. Demirtaş Apocu gençlik içerisinde bulunan şahıslar eylemde giydikleri kıyafetleri sadece bir sefer giyerek atarlar...
Gizli tanık Yeter Artık ve suça sürüklenen çocuk [M.T.]nin beyanları, teşhisleri, 8/10/2011 tarihinde emniyet görevlilerince bulunan Demirtaş Apocu Gençlik İnsiyatifine ait bildiri, kamera kaydı görüntüleri, müşteki beyanları ve yukarıda bahsedilen tüm deliller mahkememizce birlikte değerlendirildiğinde; Mersin İli Demirtaş mahallesinde Demirtaş Apocu gençlik insiyatifi isimli bir eylem grubunun oluşturulduğu, bu eylem grubunda vurucu birimi, asayiş birimi ve çatışma birimi bulunduğu, her grubun farklı görevlerinin olduğu, insiyatifin amacının Abdullah Öcalan'ı savunmak olduğu, vurucu birimin eylem sırasında taşlı, havai fişekli, molotoflu, ses bombalı saldırılarda bulunduğu, asayiş biriminin çevreyi gözetleyerek eylem yapan birimin güvenlik tedbirini aldığı, yoldan geçen araçları durdurarak KCK asayiş diyerek kimlik kontrolü yaptığı, çatışma biriminin ise vurucu birimin kaçmasını sağlamak için polisi başka bir noktaya saldırı düzenleyerek oyaladığı, sanık Aydın Oğuz'un bu insiyatif içerisinde vurucu birim içerisinde yer aldığı, bu eylemci grup tarafından 09/10/2011 günü 07.00 sıralarında Mersin Toroslar ilçesi Demirtaş Mahallesi 205. Cadde üzerinde bulunan [B.] ve [A.] isimli işyerlerine ve yine aynı mahallede bulunan 38 Nolu MOBESE kamerasına yönelik taşlı, molotof kokteylli saldırı ile zarar verme eylemlerinin gerçekleştirildiği; failleri yakalamak üzeremüdahale eden güvenlik güçlerine eylemci grup tarafından direniş gösterildiği, saldırılarda emniyet görevlilerine ve kullandıkları araçlara molotof kokteylleri atıldığı;araca molotoflu saldırı sırasında 33 A 0328 plakalı resmi aracın ön sol camından içeriyefırlatılan molotof kokteyli ile araç içinde yangın çıktığı, bazı araç aksamının yandığı görevli polis memurları [C.D.] ve [A.K.]'nin yanarak çeşitli yerlerinden yaralandıkları; müşteki polislerin ve diğer polislerin silahla havaya ateş ederek saldırgan grubu ancak dağıtabildikleri; sanığın kendisinde bıçak, amcasının oğlu [M.E.O.]da sustalı bıçak ele geçirilerek [Ş.Ş.] isimli kişiyle beraber kaçarken yakalandığı, 10/05/2011 günü Mersin ili Demirtaş Mahallesi Alsancak PTT Şubesine yönelik 7-8 kişilik eylemci grup tarafından 23.50 sıralarında taşlı sopalı ve Molotof kokteylli saldırı eylemi gerçekleştirilmesi neticesi PTT Şubesinde çıkan yangında asma tavanda, elektrik tesisatında, 3 adet döner koltukta, bilgisayar ve elektronik eşyalarda yanmadan mütevellitmaddi hasar meydana geldiği; bütün bu saldırıları gerçekleştirenlerin yüzleri kapalı olduğundan tespitlerinin mümkün olmadığı ancak gizli tanık beyanı ve suça sürüklenen çocuk [M.T.]'ın beyanları, ele geçen Demirtaş Apocu Gençlik isimli insiyatife ait bildiri ile beraber değerlendirildiğinde, sanık Aydın Oğuz'un [B.], [A.], Alsancak PTT şubesi ve mobese kamerasına yönelik saldırıya bizzat aktif olarak Apocu Gençlik İnsiyatifi içerisinde vurucu grupta yer alarak katıldığı dolayısı ile 4 defa molotof kokteyli ile yakarak mala zarar verme suçunu işlediği, işlediği suçların niteliği, içerisinde yer aldığı Demirtaş Apocu Gençlik İnsiyatifinin oluşumu, gerçekleştirdiği eylemler ve yapısı dikkate alındığında, PKK terör örgütü ile sanık arasında gizlilik, süreklilik, devamlılık çizgisinde hiyerarşik ilişkinin gerçekleşmiş olduğu dolayısı ile sanığın organik olarak PKK terör örgütü ile arasındaki bağlantının sağlandığı anlaşılmakla terör örgütü üyeliği suçundan cezalandırılması gerektiği yönünde mahkememizde vicdani kanaat oluşmuştur."
25. Hüküm temyiz edilmiştir. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 6/3/2014 tarihli karar ile hükmün onanmasına karar vermiştir.
26. Nihai kararın ceza infaz kurumunda bulunan başvurucuya tebliğ edildiğine ilişkin dosya içinde mevcut bir bilgi bulunmamaktadır. Başvurucu 10/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun Hükümleri
27. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun ''Silahlı örgüt'' kenar başlıklı 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir. ''
28. 5237 sayılı Kanun'un ''Mala zarar verme'' kenar başlıklı 151. maddesinin (1) numaralı fıkrasışöyledir:
“(1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hale getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”
29. 5237 sayılı Kanun'un ''Mala zarar vermenin nitelikli halleri'' kenar başlıklı 152. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(2) Mala zarar verme suçunun;
a) Yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak
...
İşlenmesi halinde, verilecek ceza iki katına kadar artırılır.''
30. 5237 sayılı Kanun'un ''Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi ''kenar başlıklı 174. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
''(1)Yetkili makamlardan gerekli izni almaksızın, patlayıcı, yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeyi imal, ithal veya ihraç eden, ülke içinde bir yerden diğer bir yere nakleden, muhafaza eden, satan, satın alan veya işleyen kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Yetkili makamların izni olmaksızın, bu fıkra kapsamına giren maddelerin imalinde, işlenmesinde veya kullanılmasında gerekli olan malzeme ve teçhizatı ihraç eden kişi de aynı ceza ile cezalandırılır.
(2) Bu fiillerin suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.''
31. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun "Cezaların artırılması'' kenar başlıklı 5. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Suçun, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması dolayısıyla ilgili maddesinde cezasının artırılması öngörülmüşse; sadece bu madde hükmüne göre cezada artırım yapılır. Ancak, yapılacak artırım, cezanın üçte ikisinden az olamaz.''
32. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun58. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:
"(2) Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınır. Kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması için, tanığa ait kişisel bilgiler, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından muhafaza edilir.
(3) Hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi, tanık için ağır bir tehlike teşkil edecek ve bu tehlike başka türlü önlenemeyecekse ya da maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturacaksa; hâkim, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir. Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntülü aktarma yapılır. Soru sorma hakkı saklıdır."
33. 5271 sayılı Kanun'un210. maddesi şöyledir:
"Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez.
(2) Tanıklıktan çekinebilecek olan kişi, duruşmada tanıklıktan çekindiğinde, önceki ifadesine ilişkin tutanak okunamaz.''
34. 5271 sayılı Kanun'un211. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) a) Tanık veya sanığın suç ortağı ölmüş veya akıl hastalığına tutulmuş olur veya bulunduğu yer öğrenilemezse,
b) Tanık veya sanığın suç ortağının duruşmada hazır bulunması, hastalık, malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle belli olmayan bir süre için olanaklı değilse,
c) İfadesinin önem derecesi itibarıyla tanığın duruşmada hazır bulunması gerekli sayılmıyorsa,
Bu kişilerin dinlenmesi yerine, daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanaklar ile kendilerinin yazmış olduğu belgeler okunabilir."
35. 27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun “Haklarında koruma tedbiri kararı alınan tanıkların dinlenmelerinde uygulanacak usuller” kenar başlıklı 9. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“(1) Bu Kanun hükümlerine göre, haklarında tedbir kararı alınan tanıkların duruşmada dinlenmesi sırasında Ceza Muhakemesi Kanununun 58 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları uygulanır.
(2) Ceza Muhakemesi Kanununun 58 inci maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanmasına mahkemece karar verilmesi hâlinde, dinleme sırasında tanığın görüntü veya sesi değiştirilerek tanınması engellenebilir.
(3) Tanığın, duruşma salonunda fiziksel görünümünü engelleyecek tarzda mahkemece tayin ve tespit edilecek bir usule göre, dinlenmesine de karar verilebilir.
(4) Birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip olanlar bulunmadan tanığın dinlenmesi hâlinde, tanık tarafından verilen beyanlar, hâkim tarafından Ceza Muhakemesi Kanununun 58 inci maddesinde belirtilen sınırlamalara uymak koşuluyla, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip olanlara açıklanır.
(5) Tanığın üçüncü fıkra hükmüne göre dinlenmesi hâlinde, Ceza Muhakemesi Kanununun 201 inci maddesinin uygulanmasında, tanığa sorulacak soruların bu Kanun kapsamında tanık hakkında uygulanan tedbirlerle orantılı ve amaca uygun olması gerekir. Bu amaçla, hâkim, sorulan soruların tanığa sorulmamasına karar verebilir veya tanığı dinlerken dolaylı dahi olsa tanığın kimliğini ortaya çıkaracak soruların sorulmasına izin vermez.
(6) Bu madde hükümlerinin naip olunan hâkim veya istinabe suretiyle uygulanmasına görevli ve yetkili mahkemece karar verilebilir.
(7) Bu madde hükmüne göre alınan tanık ifadeleri, Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre duruşma sırasında hazır bulunanlar huzurunda verilmiş ifade hükmündedir.
(8) Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine göre, hakkında tedbir uygulanan tanığın beyanı tek başına hükme esas teşkil etmez.
(9) Haklarında tedbir kararı alınan tanıkların, keşifte dinlenmeleri sırasında da bu madde hükümleri uygulanır.
(10) Bu madde hükümleri, savunma hakkını kısıtlayacak şekilde uygulanamaz.”
36. 5726 sayılı Kanun'un 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bu Kanun hükümlerine göre haklarında tanık koruma tedbiri uygulanabilecek kişiler şunlardır:
a) Ceza muhakemesinde tanık olarak dinlenenler ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesine göretanık olarak dinlenen suç mağdurları...
(2) Tanık koruma tedbirleri, birinci fıkrada sayılanların kendilerinin veya bu Kanunda belirtilen yakınlarının hayatı, beden bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddi bir tehlike içinde bulunması ve korunmalarının zorunlu olması halinde uygulanabilir."
2. Yargıtay Kararları
37. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 26/4/2017 tarihli ve E.2016/3450 K.2017/3853 sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir:
"3- 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununun 9/8. maddesi uyarınca başkaca delillerle desteklenmeyen gizli tanık beyanının hükme esas alınamayacağı cihetle, gizli tanık N.Ç.nin beyanı dışında atılı suçları işlediğine dair mahkumiyetine yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanık A.D.nin atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, [nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.]''
38. Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 2/5/2016 tarihli ve E.2016/1090 K.2016/1423 sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir:
"1- Sanığın, A.S.K. isimli kişiye uyuşturucu madde vermediğine ilişkin savunması dikkate alınarak;
a) Sanığın suç konusu uyuşturucu maddeyi sattığı ileri sürülen ve hakkındaki 'kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma' suçundan soruşturması ayrılan A.S.K. hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılması, açılmış ise aşamalardaki ifadelerinin onaylı birer örneğinin getirtilerek duruşmada okunması,
b) Soruşturma aşamasındaki beyanı hükme esas alınan adı geçen A.S.K.nınCMK'nın 210. maddesinin 1. fıkrası ile 217. maddesinin 1. fıkrası gereğince duruşmada tanık olarak dinlenmesi; ifadeleri arasında çelişki oluştuğunda nedeni sorularak çelişkinin giderilmesi, sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanığın hukuki durumun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması [nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.]''
B. Uluslararası Hukuk
39. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi şöyledir:
"(3) Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
.....
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;..."
40. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre gizli tanık anlatımlarının hükme esas alınmış olması, her koşulda Sözleşme’yle bağdaşmaz değildir. Sözleşme’nin 6. maddesi her ne kadar tanıkların ve özel olarak tanıklık için çağrılan mağdurların menfaatlerinin dikkate alınmasını açıkça gerektirmese de bu kişilerin yaşamları, özgürlük ve güvenlikleri gibi genel olarak Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamına giren birçok menfaatleri de tehlikeye girebilir. Tanıkların ve mağdurların bu tür menfaatleri, Sözleşme’nin maddi hükümleri tarafından korunmaktadır. Bu durumlarda Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi ile 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birlikte ele alınması suretiyle sanık menfaatleri ile tanık menfaatlerinin, yargı makamları tarafından uygulanan usullerle yeterince dengelenmesi gerekir (Doorson/Hollanda, B. No: 20524/92, 26/03/1996, §§ 69-70, 72).
41. AİHM, duruşma salonunda bulunmayan tanıkların durumu ile gizli tanıkların durumunun benzer olduğunu kabul etmektedir (Marcus Ellis, Rodrigo Simms ve Nathan Antonio Martin/İngiltere, B. No: 46099/06 ve 46699/06, 10/4/2012). Bu nedenle mahkeme önünde sözlü olarak ifade vermesi için çağrılan gizli tanıkların bulunduğu bir yargılamanın adilliğini değerlendirirken AİHM ilk olarak tanığın kimliğini gizlemek için makul gerekçelerin olup olmadığını incelemektedir. İkinci olarak gizli tanık ifadesinin, verilecek hükmün dayandığı tek veya belirleyici temel olup olmadığını değerlendirmektedir. Üçüncü olarak hükmün büyük ölçüde veya yalnızca gizli tanığın ifadesine dayanması durumunda, yargılamaları detaylı incelemelere tabi tutmaktadır (Al-Khawaja ve Tahery/Birleşik Krallık [BD], B. No: 26766/05, 22228/06, 15/12/201, §§ 119, 147; Pesukic/İsviçre, B. No: 25088/07, 6/12/2012, § 45).
42. AİHM, gizli tanıkların yer aldığı davalarda kimliklerinin açıklanmasını istememelerinin nedeni olarak, sanıkların kendilerinden intikam alacağı korkusunu Al-Khawaja ve Tahery/İngiltere kararında geçerli bir neden olarak kabul etmiştir. Ancak AİHM'e göre öznel bir korku yeterli değildir ve yargılamayı yapan mahkeme tarafından söz konusu korkunun nesnel dayanakları olup olmadığına dair gerekli araştırmanın yürütülmesi gerekmektedir (Marcus Ellis, Rodrigo Simms ve Nathan Antonio Martin/İngiltere, § 76).
43. AİHM'e göre “kanıtın tekliği”nden sanık aleyhine tek kanıtın olması, "kanıtın belirleyiciliği"nden ise davanın sonucunu ağırlıklı olarak etkileme eğilimi olan belirleyici kanıt olması anlaşılmalıdır. Bu bağlamda diğer kanıtlar ne kadar güçlü olursa gizli tanığın ifadesinin belirleyici olma ihtimali de o kadar azalır (Marcus Ellis, Rodrigo Simms ve Nathan Antonio Martin/İngiltere, § 77). Bu bakımdan gizli tanığın verdiği ifadenin mahkûmiyet kararının tek nedeni veya belirleyici unsuru olduğu durumlarda, usul işlemleri en detaylı incelemelere tabi tutulmalıdır. Verilen ifadenin güvenilirliğinin uygun bir şekilde değerlendirilebilmesi için, usule ilişkin güçlü teminatlar da dâhil olmak üzere taraflar arasında dengeleyici unsurların varlığından emin olunmalıdır (Al-Khawaja ve Tahery/İngiltere, § 147).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
44. Mahkemenin 7/3/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
45. Başvurucu, mahkûmiyetin temel dayanaklarından birisinin ''Yeter Artık'' müstear ismine sahip gizli tanığın beyanları olduğunu, tanığın beyanlarının tespit edildiği ara duruşmaya kendisi ya da müdafisinin katılamadığını, tanığa soru sorma vetanığın verdiği bilgilerin doğruluğunu sorgulama imkânı elde edemediğini, bu itibarla -tanımadığı, anlamadığı- kimliği meçhul birinin beyanlarıyla mahkûm edildiğini ve öte yandan gizli tanığın beyanlarını içerir tutanakta Cumhuriyet savcısının imzasının bulunmadığını ileri sürmüştür.
46. Bakanlık görüşünde; AİHM içtihatlarında belirtildiği üzere tanığın kimliğini gizlemek için makul gerekçeler olup olmadığı ve gizli tanık ifadesininverilecek hükmün tek dayanağı veya büyük ölçüde belirleyicisi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğine işaret etmiştir. Bakanlık, misilleme ve gelebilecek tehlikelere karşı ve özellikle çete bağlantılı suçlarda tanığın güvenliğinin sağlanması amacıyla tedbirler kapsamında gizli tanık kullanılabileceğini ancak bu hâlde gizli tanığın beyanının tek başına hükme esas alınamayacağını bildirmiştir.Bakanlık, somut olayda gizli tanığın ve M.T.nin beyanlarına ayrı bir önem atfedilerek hüküm kurulup kurulmadığı ve AİHM içtihatlarında belirtilen hususların gözetilip gözetilmediği hususunun Anayasa Mahkemesinin takdirinde olduğunu bildirmiştir.
47. Başvurunun esası hakkındaki Bakanlık görüşüne karşı başvurucu, başvuru dilekçesindeki beyanlarını tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
48. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma (Değişik ibare: 3.10.2001-4709/14 md.) ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
49. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun gizli tanık beyanına yönelik şikâyetlerinintanık sorgulama hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
50. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
51. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasına "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin gerekçesine göre "değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil yargılama hakkı metne dahil" edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinde herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu ibaresinin eklenmesinin amacının Sözleşme'de düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban, B. No: 2014/6673, 25/7/2017,§ 53).
52. Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde güvence altına alınan haklardan biri, sanığın iddia tanıklarını sorguya çekme veya çektirme hakkıdır. Kovuşturma sırasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya konması gerekir. Bu kural istisnasız olmamakla birlikte eğer bir mahkûmiyet sadece veya belirleyici ölçüde, sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Sözleşme'nin 6. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, § 46).
53. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında “tanık sorgulama hakkı”yla ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın, aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Ancak başvurucuların tanık sorgulama hakları mutlak bir hak değildir. Makul gerekçelerle getirilen kısıtlamalar, kimi zaman başvurucunun iddia tanıklarına soru sorabilme ve onlarla yüzleşme imkânını da ortadan kaldırabilmektedir. Diğer yandan bir mahkûmiyet -sadece veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Atila Oğuz Boyalı, §§ 34-56; Az. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§ 46-67; Levent Yanlık, B.No: 2013/1189, 18/11/2015, §§ 67-76; İsmet Özkorul, B. No: 2013/7582, 11/12/2014, §§44, 45).
54. Kural olarak tüm delillerin sanığın huzurunda ortaya konması gerekmekle birlikte bu şart, uyuşmazlık konusu kovuşturmanın öncesinde ya da haricinde alınan ifadelerin kesinlikle delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde anlaşılamaz (Aligül Alkaya ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1138, 27/10/2015, § 136).
55. Bazı olaylarda tanığın kim olduğunun sanıklar tarafından bilinmesi, tanığın kendisi veya yakınları için tehlike doğurabilir. Tanıklık yapacak olanların misillemeye uğramaktan korkmak için haklı sebepleri bulunabilir. Ayrıca örgütlü suçla mücadelede tanığın kimliğinin gizli tutulması hafife alınamaz. Örgütlü suçlardaki artış, bazı tedbirlerin alınmasını gerektirebilir. Bu nedenle bir tanığın kimliği saklı tutulmuşsa, savunma tarafının ceza yargılamalarında normal koşullarda bulunmayan zorluklarla karşı karşıya kalabileceği de gözönünde bulundurulmalıdır (Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015, § 57).
56. Bu bağlamda, 5271 sayılı Kanun’un 58. maddesinde iki tür tanık koruma tedbiri öngörülmüştür. Bunlardan ilki tanığın kimliğinin gizli tutulması, diğeri ise tanığın hâkim tarafından hazır bulunma hakkına sahip kişiler olmaksızın dinlenmesidir. 5726 sayılı Kanun’un 5. maddesinde ise tanığın, kimlik ve adres bilgilerinin kayda alınarak gizli tutulması ve kendisine yapılacak tebligata ilişkin ayrı bir adres tespit edilmesi, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinlenmesi ya da ses veya görüntüsünün değiştirilerek özel ortamda dinlenmesi vb. tedbirler de düzenlenmiştir (Baran Karadağ, § 61).
57. Bu durumda ilk olarak tanığın kimliğini gizlemek için makul gerekçelerin olup olmadığının ve ikinci olarak gizli tanık ifadesinin, verilecek hükmün dayandığı tek veya belirleyici temel olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Üçüncü olarak hükmün büyük ölçüde veya yalnızca gizli tanığın ifadesine dayanması durumunda yargılama detaylı incelemelere tabi tutulmalıdır. Eğer sanık veya müdafii tarafından güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla sorgulanmamış tanık delili, mahkeme kararının dayandığı esas veya belirleyici delil ise ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise adil yargılanma hakkının ihlali söz konusu olabilecektir (Baran Karadağ, § 68).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
58. Başvuru formu ve ekli belgelerden başvurucu ile aynı suç isnadı altında bulunan "Yeter Artık'' müstear ismine sahip tanığın kimliğinin güvenlik nedeniyle gizlendiği anlaşılmakla birlikte, aynı suç isnadı ile hakkında soruşturma bulunan gizli tanığın kimliğinin açıklanması hâlinde ne tür bir güvenlik sorunu oluşabileceği hakkında herhangi bir gerekçe gösterilmemiştir. Öte yandan aynı suç isnadı altında bulunduğundan başka, tanığın saygınlığı, sabıka kaydı ve güvenilirliği hususlarında dosyada mevcut bir bilgi bulunmamaktadır.
59. Somut olayda gizli tanığın beyanları soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından alınmıştır. Gizli tanık, celse arasında ve başvurucuya haber verilmeksizin mahkemece dinlenmiştir. Bununla birlikte başvurucuya gizli tanığın beyanlarına karşı söz hakkı verilmiş ancak gizli tanığa soru sorma imkânı tanınmamıştır.
60. İlk derece mahkemesi mahkûmiyet hükmünü gizli tanık ve aynı suç isnadı altında bulunan suça sürüklenen çocuk M.T.nin beyanlarına dayandırmıştır. Bu hâlde suça sürüklenen çocuk M.T.nin beyanlarının içeriği ve bu beyanların 5271 sayılı Kanun'da öngörülen usule ilişkin güvencelere uygun olarak elde edilip edilmediği üzerinde durmak gereklidir.
61. Başvurucu, gizli tanık gibi M.T.nin de beyanının esas alınamayacağını ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi birçok kararında "tanık" kavramını özerk olarak yorumlamış ve tanığın sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi olabileceğini ifade etmiştir. Bu bağlamda suçun iştirak edeni, olayın mağduru, şikâyetçi (müşteki), devletin görevlendirdiği gizli/gizli olmayan soruşturmacının tanık olabileceğini kabul etmiştir (Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015, § 35). Bu kabul doğrultusunda suça sürüklenen çocuk M.T.nin başvurucuya isnat edilen eylemler yönünden tanık sıfatına sahip olmasına bir engel bulunmamaktadır. Suça sürüklenen çocuk M.T. Mersin 2. Çocuk Mahkemesindeyapılan yargılamanın 21/12/2011 tarihli duruşmasında kendisine yönelik isnatları reddetmekle birlikte müdafii ve Cumhuriyet Savcısı huzurunda yaptırılan 19/10/2011 tarihli teşhisten sonra düzenlenen tutanağın içeriğini kabul ettiğini bildirmiştir. Anılan hususlar yargılama aşamasında başvurucu ve müdafiinin bilgisine sunulmuş ve bunlara karşı beyanda bulunma imkânı tanınmıştır. Öte yandan başvurucu, suça sürüklenen M.T.nin soruşturma aşamasındaki psikolojik rahatsızlığı nedeniyle ilaç kullandığını ve beyanlarının bu ilacın etkisi altında alındığını ileri sürmüşse dealınan adli raporda M.T.de bu yönde bir hastalığın bulunmadığı belirtilmiştir.
62. Ayrıca, başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararı gizli tanık "Yeter Artık" ile M.T.nin beyanlarının yanı sıra MOBESE kayıtlarına ve başvurucunun saldırganların yakalanması için yapılan çalışmalar kapsamında olaydan hemen sonra kaçanlar arasında bulunduğu iddiasıyla gözaltına alınmış olmasına da dayandırılmıştır. Gerekçeli karar incelendiğinde gizli tanık "Yeter Artık"ın anlatımlarının mahkûmiyet için yegâne veya belirleyici delil niteliğinde olmadığı, birçok delil yanında anılan beyana dayanıldığı, gizli tanık beyanına dayanılmasının yargılamanın bir bütün olarak adilliğine zarar vermediği ve bunun tanık sorgulama hakkına aykırılık oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
63. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında tanık sorgulama hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
B. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
64. Başvurucu, beyanı hükme esas alınan diğer tanık M.T.nin aynı eylemler nedeniyle hakkında soruşturma olup suça sürüklenen çocuk sıfatına sahip olduğunu, bu kişiye Cumhuriyet savcısı huzurunda yaptırılan teşhis sırasında beyanı da alındığından bu işleminmüdafii huzurunda yapılması gerektiğini, Mersin 2. Çocuk Mahkemesinde yapılan yargılamasında polis tarafından verilen ilacın etkisi altında beyanda bulunduğunu bildirdiğinden beyanlarının delil niteliğinde kabul edilemeyeceğini belirtmiş ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
65. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
66. Somut olayda başvurucu, kendisine isnat edilen eylemlere iştirak ettiği iddia olunan suça sürüklenen çocuk M.T.nin tanık olarak kabul edilmesi mümkün olmadığından aleyhine vermiş olduğu beyanların hükme esas alınamayacağını ileri sürmüş ancak, tanığın yeniden dinlenmesi hususunda herhangi bir talepte bulunmamıştır. Bu itibarla başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
67. Açıklanan gerekçelerle başvuruların bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamında tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA, 7/3/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE verildi.