TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYDIN OĞUZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/8872)
|
|
Karar Tarihi: 7/3/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucu
|
:
|
Aydın OĞUZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Filiz
SOYLU BOZAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, beyanları mahkûmiyete esas alınan gizli tanığın görüntü
veya sesi değiştirilmek suretiyle de olsa sorgulanmasına fırsat verilmemesi ve
delillerin takdirinin hatalı şekilde yapılması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. 11/5/2011 tarihinde Mersin ili Toroslar ilçesi Demirtaş
Mahallesinde bulunan PTT şubesine saat 23.50 sularında bir grup eylemci
tarafından taşlı ve molotof kokteylli saldırı
gerçekleştirilmiş, çıkan yangında işyeri içinde bulunan bir kısım eşya zarar
görmüştür.
10. Olay üzerine kolluk güçleri tarafından yapılan araştırma
sonucunda F.A., F.E., A.A. ve A.A. isimli kişiler 12/5/2011 tarihinde
yakalanarak gözaltına alınmış ancak haklarında delil yetersizliğinden
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
11. 9/10/2011 tarihinde saat 7.00 sularında Mersin ili Toroslar
ilçesi Demirtaş Mahallesi 205. Cadde üzerinde bulunan iki ayrı işyeri ve MOBESE
kamerasına yönelik taşlı, molotof kokteylli saldırı
gerçekleşmiştir. Olaya güvenlik güçleri müdahale etmiştir. Eylemcilerin
dağılmasından sonra güvenlik güçleri eylemi gerçekleştirenler arasında olduğu
iddiasıyla başvurucuyu gözaltına almışlardır.
12. Başvurucu 10/10/2011 tarihinde Mersin Emniyet Müdürlüğünde
vermiş olduğu ifadesinde olay tarihinde işe gitmek üzere GMK Bulvarı üzerinde
amcasının oğlu ile birlikte yürümekte iken güvenlik güçleri tarafından
gözaltına alındığını belirterek gerçekleşen eylemlere katılmadığını
savunmuştur.
13. Kolluktaki ifadesinin ardından savcılığa sevkedilen
başvurucu benzer beyanda bulunmuş ve ifadesinin ardından delil yetersizliği
nedeniyle 11/10/2011 tarihinde serbest bırakılmıştır.
14. Kolluğun yürütmüş olduğu soruşturma kapsamında gözaltına
alınan suça sürüklenen çocuk M.T., Demirtaş Mahallesinde gerçekleştirilen
eylemlere ilişkin olarak 19/10/2011 tarihinde Cumhuriyet savcısı huzurunda
fotoğraf üzerinden teşhiste bulunarak 9/10/2011 tarihli MOBESE kamera
kayıtlarından elde edilen (2) numaralı fotoğrafta görülen ve tanınmamak için
yüzünü kar maskesi ile kapatan ve her iki elinde molotof
kokteyli bulunan şahsı mahalleden ve eylemlerden tanıdığını, ismini Aydın Oğuz
olarak kollukta öğrendiğini bildirmiştir. Suça sürüklenen çocuk, Aydın Oğuz'un
9/10/2011 tarihinde gerçekleşen MOBESE kamerası direğinin yakılması ve iki
işyerine molotof atılması eylemlerini bizzat
gerçekleştiren şahıs olduğunu ifade etmiştir. Suça sürüklenen çocuk M.T. Mersin
2. Çocuk Mahkemesinin E.2011/787 sayısıyla yapılan yargılamada kendisine
yönelik isnatlar ve yapmış olduğu teşhise ilişkin olarak kolluk beyanı
sırasında kendisine psikiyatrik sorunları nedeniyle kullanmakta olduğu ilaç
verildiğinden bilincinin yerinde olmadığını iddia etmiştir. Mahkeme bu iddialar
üzerine ilgiliyi Adana Dr. Ekrem Tok Ruh ve Sinir HastalıklarıHastanesine
sevk etmiştir. Hastanede düzenlenen 5/1/2012 tarihli raporda gerek suç tarihi
gerekse de yargılama sırasında davranışlarını yönlendirme yeteneğini kısmen
veya ileri derecede etkileyecek akıl hastalığının bulunmadığı belirtilmiştir.
15. Yine Demirtaş Mahallesinde gerçekleşen olaylara ilişkin
soruşturma kapsamında olaylara iştirak ettiği saptanan şahıslardan "Yeter
Artık'' müstear ismiyle dinlenen gizli tanık başvurucunun ''Demirtaş Apocu
Gençlik'' olarak tanımlanan yasadışı oluşumun çatışma birimi olarak faaliyet
gösteren biriminde yer aldığını ve 9/10/2011 tarihli MOBESE kamerası direğinin
yakılması ve iki ayrı işyerine molotof atılması
eylemlerinin faili olduğunu bildirmiştir. Gizli tanık ayrıca başvurucunun
11/5/2011 tarihli PTT şubesinin yakılması eylemini gerçekleştirenler arasında
olduğunu da bildirmiştir.
16. Başvurucu, aleyhine yönelik beyanlar nedeniyle 24/10/2011
tarihinde yakalanarak gözaltına alınmıştır. Nöbetçi mahkeme kararıyla evinde
yapılan aramada Cumhuriyet Savcılığına göre terör örgütü iledüşünsel
bağını gösteren ''şehit namırın, Zana Hüseyin Mustafa
(11)'' ibareli yazı ve resimler ele geçirilmiştir.
17. Yakılan işyerlerinden alınan bez parçaları, svaplar ile olay mahallinden elde edilen bez parçaları ve
sıvı maddeler ile başvurucunun svapları
karşılaştırılmış ancak herhangi bir bulgu elde edilememiştir.
18. Olaylara ilişkin 9/10/2011 tarihli MOBESE kamera kayıtları
üzerinde yapılan incelemede gizli tanık ''Yeter
Artık'' ile suça sürüklenen çocuk M.T.nin
görüntülerde başvurucu olduğunu ileri sürdükleri şahsın giydiği ayakkabı ile
başvurucunun yakalandığı anda giymekte olduğu ayakkabının aynı olduğu tespit
edilmiştir.
19. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı yapmış olduğu soruşturma
sonucunda; ''Demirtaş Apocu Gençlik'' adlı
yasadışı oluşumun çatışma biriminde yer aldığı iddia olunanbaşvurucunun
9/10/2011 tarihinde meydana gelen iki ayrı işyerine molotof
atılması, MOBESE kamerasının yakılması ve olaya müdahale eden güvenlik
güçlerine ait araca içinde kamu görevlileri varken molotof
atılması olayına iştirak ettiğinden devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü
bozma, terör örgütü üyesi olma, yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle olası
kastla birden fazla kişiyi öldürmeye kalkışma, mala zarar verme, tehlikeli
maddeleri izinsiz bulundurma ve kullanma ile terör örgütünün propagandasını
yapma suçlarından cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır. Aynı
iddianamede ayrıca 11/5/2010 tarihinde gerçekleşen PTT şubesinin camlarının
kırılıp molotof atılması nedeniyle mala zarar verme,
tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma ve terör örgütünün propangadasını
yapma suçlarından da cezalandırılması talep edilmiştir.
20. Başvurucu hakkındaki iddianameyi kabul eden ve E.2012/42
sayılı dosya kapsamında yargılamayı yürüten Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK
250. madde ile görevli) 27/2/2012 tarihinde aldığı tensip ara kararında, gizli
tanığın kapalı olarak yapılacak oturumda dinlenilmesine karar vermiştir. Bu doğrultuda
gizli tanık 16/5/2012 tarihli kapalı oturumda dinlenilmiş ve başvurucu
hakkındaki beyanları duruşma tutanağına geçirilmiştir.
21. 29/11/2012 tarihli duruşmada başvurucu, gizli tanığın sanık
ya da müdafiinin yokluğundaki bir oturumda
dinlenilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek gizli tanığın sanık veya müdafiinin de hazır bulunacağı mahkeme huzurunda tekrar
dinlenilmesini talep etmiştir. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi, gizli tanığın daha
önce dinlenmiş olduğu gerekçesiyle aynı tarihli duruşmada başvurucunun bu
talebini reddetmiştir.
22. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi yapmış olduğu yargılama
sonucunda 7/5/2013 tarihli kararla başvurucunun devletin birliğini ve ülke
bütünlüğünü bozma, olası kastla adam öldürmeye teşebbüs, polis aracına molotof atarak zarar verme ve terör örgütünün
propagandasını yapma suçlarından beraatine karar
vermiştir.
23. Mahkeme aynı kararla terör örgütü üyesi olma, 9/10/2011
tarihinde iki ayrı işyerine yönelik mala zarar verme, MOBESE kamerasına zarar
verme, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma ve kullanma ile 10/5/2011 tarihli
PTT şubesine zarar verme ve tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma ve kullanma
suçlarından sırasıylabaşvurucunun 10 yıl hapis, 5 yıl
hapis, 7 yıl hapis, 5 yıl 6 ay hapis, 5 yıl hapis, 10 yıl 5 ay hapis ve 20.800
TL adli para cezası ile 4 yıl 2 ay hapis ve 1.380 TL adli para cezasıyla
cezalandırılmasına karar vermiştir.
24. Mahkeme kararının ilgili kısımları aşağıdaki gibidir:
"Suça sürüklenen çocuk [M.T.] Cumhuriyet Savcısı huzurunda yaptırılan 19/10/2011
tarihli teşhis işlemlerine ilişkin teşhis tutanağının 3. sayfasında:
'09.10.2011 günü MOBESE Kamera direğinin yakılması ile [A.] ve [B.]
isimli iş yerlerine Molotof kokteyli atılmasına ilişkin görüntülerde Molotof
atan şahıs olarak 2 nolu fotoğrafta Aydın Oğuz
olduğunu belirterek şüphelinin eylemlerini anlatıp fotoğrafındanteşhis
ettiği anlaşılmıştır.
Suça sürüklenen çocuk [M.T.] 19/11/2011 tarihli Cumhuriyet savcısı huzurunda
yaptığı teşhis sırasında; Demirtaş Apocu Gençlik
isimli eylem grubunun sorumluluğunu [M.] isimli şahsın yaptığını, Demirtaş Mahallesinde bir çok defa yol
kapama, lastik yakma, molotoflu havai fişekli
saldırı, son olarak 09/10/2011 tarihinde Demirtaş Mahallesinde bulunan mobese direğinin alt kısmında bulunan demir kapağının
çekiçle kırılarak benzin dökülmek sureti ile yakılması, yolun trafiğe
kapatılması, Demirtaş mahallesinde bulunan [A.] ile [B.]
isimli marketlere molotof atmak sureti ile yakılması
eylemlerini gerçekleştirdiklerini, Aydın Oğuz'un fotoğrafından yaptığı teşhise
göre mobese direğinin yakılması, [A.] ile [B.]
isimli marketlere molotof atılması sırasında eylemde
yer aldığını belirtmiştir.
'Yeter Artık' müstear isimli gizli tanığın
5271 Sayılı CMK'nın 58/2. maddesi ve 5726 Sayılı
Tanık Koruma Kanunu hükümleri gereğince olaylar içerisinde yer alan şahıslar
hakkındaki 19/10/2011 tarihli fotoğraf teşhisi ve beyanlarında: 'Demirtaş Apocu Gençlik’in Vurucu Birim, Asayiş Birimi ve Çatışma
Birimi'nden oluştuğunu, Çatışma Biriminde [B.], [M. S.],
[Ç.], [A.], [B.] isimli
şahısların faaliyet gösterdiğini;
Demirtaş Mahallesi'nde PTT ve [B.] markete Molotoflu saldırı
eylemleri ile 09.10.2011 tarihinde [A.], [B.] ve Mobese Kamerasına yönelik saldırı eylemlerinin Çatışma
Birimi içerisinde faaliyet gösteren sanıklar tarafından gerçekleştirildiğini,
Demirtaş Mahallesi'ndeki PTTşubesini yakan eylemciler
içerisinden sanık Aydın Oğuz’u teşhis ettiğini' belirttiği anlaşılmıştır.
GİZLİ TANIK YETER ARTIK MAHKEMEDE
BEYANINDA:'...Sanık Aydın Oğuz çatışma birimi içerisindedir. İddianamede
birinci olay olarak belirtilen [B.],
[A.] iş yerine ve Mobese kamerasına yönelik yapılan saldırıda Aydın Oğuz da
vardı. Hatırladığım kadarıyla Aydın Oğuz [B.] isimli markete Molotof attı. Bu oluşumun içindekiler
genelde siyah renkte kıyafetler giyerler. Başlarına da kapüşon giyerler.
Yakalanmadan önce kapüşonlarını çıkartırlar. iddianamede
ikinci olay olarak belirtilen Alsancak PTT şubesine yönelik saldırı
gerçekleştiren kişiler arasında Aydın Oğuz da vardı. PTT şubesi yakıldı, camları kırıldı. Bu eylemi yapanlar
arasında Aydın Oğuz da vardı. Ancak PTT şubesine ne attığını kesin olarak
hatırlamıyorum. Demirtaş Apocu gençlik içerisinde
bulunan şahıslar eylemde giydikleri kıyafetleri sadece bir sefer giyerek
atarlar...
Gizli tanık Yeter Artık ve suça sürüklenen
çocuk [M.T.]nin beyanları, teşhisleri, 8/10/2011 tarihinde emniyet
görevlilerince bulunan Demirtaş Apocu Gençlik İnsiyatifine ait bildiri, kamera kaydı görüntüleri, müşteki
beyanları ve yukarıda bahsedilen tüm deliller mahkememizce birlikte değerlendirildiğinde;
Mersin İli Demirtaş mahallesinde Demirtaş Apocu
gençlik insiyatifi isimli bir eylem grubunun
oluşturulduğu, bu eylem grubunda vurucu birimi, asayiş birimi ve çatışma birimi
bulunduğu, her grubun farklı görevlerinin olduğu, insiyatifin
amacının Abdullah Öcalan'ı savunmak olduğu, vurucu birimin eylem sırasında
taşlı, havai fişekli, molotoflu, ses bombalı
saldırılarda bulunduğu, asayiş biriminin çevreyi gözetleyerek eylem yapan
birimin güvenlik tedbirini aldığı, yoldan geçen araçları durdurarak KCK asayiş
diyerek kimlik kontrolü yaptığı, çatışma biriminin ise vurucu birimin kaçmasını
sağlamak için polisi başka bir noktaya saldırı düzenleyerek oyaladığı, sanık
Aydın Oğuz'un bu insiyatif içerisinde vurucu birim
içerisinde yer aldığı, bu eylemci grup tarafından 09/10/2011 günü 07.00
sıralarında Mersin Toroslar ilçesi Demirtaş Mahallesi 205. Cadde üzerinde
bulunan [B.] ve [A.] isimli işyerlerine ve yine aynı mahallede bulunan 38
Nolu MOBESE kamerasına yönelik taşlı, molotof kokteylli saldırı ile zarar verme eylemlerinin
gerçekleştirildiği; failleri yakalamak üzeremüdahale
eden güvenlik güçlerine eylemci grup tarafından direniş gösterildiği,
saldırılarda emniyet görevlilerine ve kullandıkları araçlara molotof kokteylleri atıldığı;araca
molotoflu saldırı sırasında 33 A 0328 plakalı resmi
aracın ön sol camından içeriyefırlatılan molotof kokteyli ile araç içinde yangın çıktığı, bazı araç
aksamının yandığı görevli polis memurları [C.D.] ve [A.K.]'nin yanarak çeşitli yerlerinden yaralandıkları; müşteki
polislerin ve diğer polislerin silahla havaya ateş ederek saldırgan grubu ancak
dağıtabildikleri; sanığın kendisinde bıçak, amcasının oğlu [M.E.O.]da sustalı bıçak ele geçirilerek [Ş.Ş.] isimli kişiyle beraber kaçarken yakalandığı,
10/05/2011 günü Mersin ili Demirtaş Mahallesi Alsancak PTT Şubesine yönelik 7-8
kişilik eylemci grup tarafından 23.50 sıralarında taşlı sopalı ve Molotof
kokteylli saldırı eylemi gerçekleştirilmesi neticesi PTT Şubesinde çıkan
yangında asma tavanda, elektrik tesisatında, 3 adet döner koltukta, bilgisayar
ve elektronik eşyalarda yanmadan mütevellitmaddi
hasar meydana geldiği; bütün bu saldırıları gerçekleştirenlerin yüzleri kapalı
olduğundan tespitlerinin mümkün olmadığı ancak gizli tanık beyanı ve suça
sürüklenen çocuk [M.T.]'ın beyanları, ele geçen Demirtaş Apocu
Gençlik isimli insiyatife ait bildiri ile beraber
değerlendirildiğinde, sanık Aydın Oğuz'un [B.], [A.],
Alsancak PTT şubesi ve mobese kamerasına yönelik
saldırıya bizzat aktif olarak Apocu Gençlik İnsiyatifi içerisinde vurucu grupta yer alarak katıldığı
dolayısı ile 4 defa molotof kokteyli ile yakarak mala
zarar verme suçunu işlediği, işlediği suçların niteliği, içerisinde yer aldığı
Demirtaş Apocu Gençlik İnsiyatifinin
oluşumu, gerçekleştirdiği eylemler ve yapısı dikkate alındığında, PKK terör
örgütü ile sanık arasında gizlilik, süreklilik, devamlılık çizgisinde
hiyerarşik ilişkinin gerçekleşmiş olduğu dolayısı ile sanığın organik olarak
PKK terör örgütü ile arasındaki bağlantının sağlandığı anlaşılmakla terör
örgütü üyeliği suçundan cezalandırılması gerektiği yönünde mahkememizde vicdani
kanaat oluşmuştur."
25. Hüküm temyiz edilmiştir. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 6/3/2014
tarihli karar ile hükmün onanmasına karar vermiştir.
26. Nihai kararın ceza infaz kurumunda bulunan başvurucuya
tebliğ edildiğine ilişkin dosya içinde mevcut bir bilgi bulunmamaktadır.
Başvurucu 10/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun Hükümleri
27. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun ''Silahlı örgüt'' kenar başlıklı 314.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(2)
Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis
cezası verilir. ''
28. 5237 sayılı Kanun'un
''Mala zarar verme'' kenar başlıklı 151. maddesinin (1) numaralı fıkrasışöyledir:
“(1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını
kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hale
getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikayeti üzerine,
dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”
29. 5237 sayılı Kanun'un
''Mala zarar vermenin nitelikli halleri'' kenar başlıklı 152.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(2) Mala zarar verme
suçunun;
a) Yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde
kullanarak
...
İşlenmesi halinde, verilecek ceza iki katına
kadar artırılır.''
30. 5237 sayılı Kanun'un ''Tehlikeli
maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi ''kenar
başlıklı 174. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
''(1)Yetkili
makamlardan gerekli izni almaksızın, patlayıcı, yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı,
boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal,
biyolojik maddeyi imal, ithal veya ihraç eden, ülke içinde bir yerden diğer bir
yere nakleden, muhafaza eden, satan, satın alan veya işleyen kişi, üç yıldan
sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para
cezası ile cezalandırılır. Yetkili makamların izni olmaksızın, bu fıkra
kapsamına giren maddelerin imalinde, işlenmesinde veya kullanılmasında gerekli
olan malzeme ve teçhizatı ihraç eden kişi de aynı ceza ile cezalandırılır.
(2) Bu fiillerin suç işlemek için teşkil
edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza
yarı oranında artırılır.''
31. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun
"Cezaların artırılması'' kenar
başlıklı 5. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Suçun, örgütün
faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması dolayısıyla ilgili maddesinde cezasının
artırılması öngörülmüşse; sadece bu madde hükmüne göre cezada artırım yapılır.
Ancak, yapılacak artırım, cezanın üçte ikisinden az olamaz.''
32. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun58. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:
"(2) Tanık olarak dinlenecek kişilerin
kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir
tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler
alınır. Kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve
vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması
için, tanığa ait kişisel bilgiler, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme
tarafından muhafaza edilir.
(3) Hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi,
tanık için ağır bir tehlike teşkil edecek ve bu tehlike başka türlü
önlenemeyecekse ya da maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike
oluşturacaksa; hâkim, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı
dinleyebilir. Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntülü aktarma yapılır.
Soru sorma hakkı saklıdır."
33. 5271 sayılı Kanun'un210. maddesi şöyledir:
"Olayın delili, bir
tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha
önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir
açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez.
(2) Tanıklıktan çekinebilecek olan kişi,
duruşmada tanıklıktan çekindiğinde, önceki ifadesine ilişkin tutanak
okunamaz.''
34. 5271 sayılı Kanun'un211. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) a) Tanık veya sanığın suç ortağı ölmüş veya akıl
hastalığına tutulmuş olur veya bulunduğu yer öğrenilemezse,
b) Tanık veya sanığın suç ortağının duruşmada
hazır bulunması, hastalık, malûllük veya giderilmesi
olanağı bulunmayan başka bir nedenle belli olmayan bir süre için olanaklı
değilse,
c) İfadesinin önem derecesi itibarıyla tanığın
duruşmada hazır bulunması gerekli sayılmıyorsa,
Bu kişilerin dinlenmesi yerine, daha önce
yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanaklar ile kendilerinin yazmış olduğu
belgeler okunabilir."
35. 27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun “Haklarında koruma tedbiri kararı alınan tanıkların
dinlenmelerinde uygulanacak usuller” kenar başlıklı 9. maddesinin
ilgili kısımları şöyledir:
“(1) Bu Kanun hükümlerine göre, haklarında
tedbir kararı alınan tanıkların duruşmada dinlenmesi sırasında Ceza Muhakemesi
Kanununun 58 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları uygulanır.
(2) Ceza Muhakemesi Kanununun 58 inci
maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanmasına mahkemece karar verilmesi hâlinde,
dinleme sırasında tanığın görüntü veya sesi değiştirilerek tanınması
engellenebilir.
(3) Tanığın, duruşma salonunda fiziksel
görünümünü engelleyecek tarzda mahkemece tayin ve tespit edilecek bir usule
göre, dinlenmesine de karar verilebilir.
(4) Birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre,
duruşmada hazır bulunma hakkına sahip olanlar bulunmadan tanığın dinlenmesi
hâlinde, tanık tarafından verilen beyanlar, hâkim tarafından Ceza Muhakemesi
Kanununun 58 inci maddesinde belirtilen sınırlamalara uymak koşuluyla,
duruşmada hazır bulunma hakkına sahip olanlara açıklanır.
(5) Tanığın üçüncü fıkra hükmüne göre
dinlenmesi hâlinde, Ceza Muhakemesi Kanununun 201 inci maddesinin
uygulanmasında, tanığa sorulacak soruların bu Kanun kapsamında tanık hakkında
uygulanan tedbirlerle orantılı ve amaca uygun olması gerekir. Bu amaçla, hâkim,
sorulan soruların tanığa sorulmamasına karar verebilir veya tanığı dinlerken
dolaylı dahi olsa tanığın kimliğini ortaya çıkaracak soruların sorulmasına izin
vermez.
(6) Bu madde hükümlerinin naip olunan hâkim
veya istinabe suretiyle uygulanmasına görevli ve yetkili mahkemece karar
verilebilir.
(7) Bu madde hükmüne göre alınan tanık
ifadeleri, Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre duruşma sırasında hazır
bulunanlar huzurunda verilmiş ifade hükmündedir.
(8) Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentlerine göre, hakkında tedbir uygulanan tanığın beyanı
tek başına hükme esas teşkil etmez.
(9) Haklarında tedbir kararı alınan
tanıkların, keşifte dinlenmeleri sırasında da bu madde hükümleri uygulanır.
(10) Bu madde hükümleri, savunma hakkını
kısıtlayacak şekilde uygulanamaz.”
36. 5726 sayılı Kanun'un 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bu Kanun hükümlerine göre haklarında tanık koruma tedbiri
uygulanabilecek kişiler şunlardır:
a) Ceza muhakemesinde tanık olarak dinlenenler
ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesine göretanık olarak dinlenen suç mağdurları...
...
(2) Tanık koruma tedbirleri, birinci fıkrada
sayılanların kendilerinin veya bu Kanunda belirtilen yakınlarının hayatı, beden
bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddi bir tehlike içinde bulunması ve
korunmalarının zorunlu olması halinde uygulanabilir."
2. Yargıtay Kararları
37. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 26/4/2017 tarihli ve
E.2016/3450 K.2017/3853 sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir:
"3- 5726 sayılı Tanık
Koruma Kanununun 9/8. maddesi uyarınca başkaca delillerle desteklenmeyen gizli
tanık beyanının hükme esas alınamayacağı cihetle, gizli tanık N.Ç.nin beyanı dışında atılı suçları işlediğine dair
mahkumiyetine yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanık A.D.nin atılı suçtan beraati
yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, [nedeniyle hükmün
bozulmasına karar verilmiştir.]''
38. Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 2/5/2016 tarihli ve E.2016/1090
K.2016/1423 sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir:
"1- Sanığın, A.S.K.
isimli kişiye uyuşturucu madde vermediğine ilişkin savunması dikkate alınarak;
a) Sanığın suç konusu uyuşturucu maddeyi
sattığı ileri sürülen ve hakkındaki 'kullanmak için uyuşturucu madde
bulundurma' suçundan soruşturması ayrılan A.S.K. hakkında dava açılıp
açılmadığının araştırılması, açılmış ise aşamalardaki ifadelerinin onaylı birer
örneğinin getirtilerek duruşmada okunması,
b) Soruşturma aşamasındaki beyanı hükme esas
alınan adı geçen A.S.K.nınCMK'nın
210. maddesinin 1. fıkrası ile 217. maddesinin 1. fıkrası gereğince duruşmada
tanık olarak dinlenmesi; ifadeleri arasında çelişki oluştuğunda nedeni
sorularak çelişkinin giderilmesi, sonucuna göre tüm deliller birlikte
tartışılarak sanığın hukuki durumun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma
ile hüküm kurulması [nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.]''
B. Uluslararası Hukuk
39. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin
(3) numaralı fıkrasının (d) bendi şöyledir:
"(3) Bir suç ile itham
edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
.....
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya
çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında
davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;..."
40. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre gizli tanık
anlatımlarının hükme esas alınmış olması, her koşulda Sözleşme’yle
bağdaşmaz değildir. Sözleşme’nin 6. maddesi her ne kadar tanıkların ve özel
olarak tanıklık için çağrılan mağdurların menfaatlerinin dikkate alınmasını
açıkça gerektirmese de bu kişilerin yaşamları, özgürlük ve güvenlikleri gibi
genel olarak Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamına giren birçok menfaatleri de
tehlikeye girebilir. Tanıkların ve mağdurların bu tür menfaatleri, Sözleşme’nin
maddi hükümleri tarafından korunmaktadır. Bu durumlarda Sözleşme’nin 6.
maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi ile 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
birlikte ele alınması suretiyle sanık menfaatleri ile tanık menfaatlerinin,
yargı makamları tarafından uygulanan usullerle yeterince dengelenmesi gerekir (Doorson/Hollanda, B. No: 20524/92, 26/03/1996, §§
69-70, 72).
41. AİHM, duruşma salonunda bulunmayan tanıkların durumu ile
gizli tanıkların durumunun benzer olduğunu kabul etmektedir (Marcus Ellis, Rodrigo
Simms ve Nathan Antonio Martin/İngiltere,
B. No: 46099/06 ve 46699/06, 10/4/2012). Bu nedenle mahkeme önünde sözlü olarak
ifade vermesi için çağrılan gizli tanıkların bulunduğu bir yargılamanın
adilliğini değerlendirirken AİHM ilk olarak tanığın kimliğini gizlemek için
makul gerekçelerin olup olmadığını incelemektedir. İkinci olarak gizli tanık
ifadesinin, verilecek hükmün dayandığı tek veya belirleyici temel olup
olmadığını değerlendirmektedir. Üçüncü olarak hükmün büyük ölçüde veya yalnızca
gizli tanığın ifadesine dayanması durumunda, yargılamaları detaylı incelemelere
tabi tutmaktadır (Al-Khawaja
ve Tahery/Birleşik Krallık [BD], B. No:
26766/05, 22228/06, 15/12/201, §§ 119, 147; Pesukic/İsviçre, B. No: 25088/07, 6/12/2012, §
45).
42. AİHM, gizli tanıkların yer aldığı davalarda kimliklerinin
açıklanmasını istememelerinin nedeni olarak, sanıkların kendilerinden intikam
alacağı korkusunu Al-Khawaja
ve Tahery/İngiltere kararında geçerli bir
neden olarak kabul etmiştir. Ancak AİHM'e göre öznel
bir korku yeterli değildir ve yargılamayı yapan mahkeme tarafından söz konusu
korkunun nesnel dayanakları olup olmadığına dair gerekli araştırmanın
yürütülmesi gerekmektedir (Marcus Ellis, Rodrigo
Simms ve Nathan Antonio Martin/İngiltere,
§ 76).
43. AİHM'e göre “kanıtın tekliği”nden sanık aleyhine tek kanıtın olması,
"kanıtın belirleyiciliği"nden ise davanın
sonucunu ağırlıklı olarak etkileme eğilimi olan belirleyici kanıt olması
anlaşılmalıdır. Bu bağlamda diğer kanıtlar ne kadar güçlü olursa gizli tanığın
ifadesinin belirleyici olma ihtimali de o kadar azalır (Marcus Ellis, Rodrigo Simms ve Nathan Antonio Martin/İngiltere,
§ 77). Bu bakımdan gizli tanığın verdiği ifadenin mahkûmiyet kararının tek
nedeni veya belirleyici unsuru olduğu durumlarda, usul işlemleri en detaylı
incelemelere tabi tutulmalıdır. Verilen ifadenin güvenilirliğinin uygun bir
şekilde değerlendirilebilmesi için, usule ilişkin güçlü teminatlar da dâhil
olmak üzere taraflar arasında dengeleyici unsurların varlığından emin
olunmalıdır (Al-Khawaja
ve Tahery/İngiltere, § 147).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
44. Mahkemenin 7/3/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tanık Sorgulama
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
45. Başvurucu, mahkûmiyetin temel dayanaklarından birisinin ''Yeter Artık'' müstear ismine sahip gizli
tanığın beyanları olduğunu, tanığın beyanlarının tespit edildiği ara duruşmaya
kendisi ya da müdafisinin katılamadığını, tanığa soru sorma vetanığın
verdiği bilgilerin doğruluğunu sorgulama imkânı elde edemediğini, bu itibarla
-tanımadığı, anlamadığı- kimliği meçhul birinin beyanlarıyla mahkûm edildiğini
ve öte yandan gizli tanığın beyanlarını içerir tutanakta Cumhuriyet savcısının
imzasının bulunmadığını ileri sürmüştür.
46. Bakanlık görüşünde; AİHM içtihatlarında belirtildiği üzere
tanığın kimliğini gizlemek için makul gerekçeler olup olmadığı ve gizli tanık ifadesininverilecek hükmün tek dayanağı veya büyük ölçüde
belirleyicisi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğine işaret etmiştir.
Bakanlık, misilleme ve gelebilecek tehlikelere karşı ve özellikle çete
bağlantılı suçlarda tanığın güvenliğinin sağlanması amacıyla tedbirler
kapsamında gizli tanık kullanılabileceğini ancak bu hâlde gizli tanığın
beyanının tek başına hükme esas alınamayacağını bildirmiştir.Bakanlık,
somut olayda gizli tanığın ve M.T.nin beyanlarına
ayrı bir önem atfedilerek hüküm kurulup kurulmadığı ve AİHM içtihatlarında
belirtilen hususların gözetilip gözetilmediği hususunun Anayasa Mahkemesinin
takdirinde olduğunu bildirmiştir.
47. Başvurunun esası hakkındaki Bakanlık görüşüne karşı
başvurucu, başvuru dilekçesindeki beyanlarını tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
48. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma (Değişik ibare:
3.10.2001-4709/14 md.) ile adil yargılanma hakkına
sahiptir."
49. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun gizli tanık beyanına yönelik şikâyetlerinintanık sorgulama hakkı kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
50. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan tanık
sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
51. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı
organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak
da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. 3/10/2001
tarihli ve 4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasına
"adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin
gerekçesine göre "değişiklikle Türkiye
Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına
alınmış olan adil yargılama hakkı metne dahil" edilmiştir.
Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinde herkesin adil yargılanma hakkına sahip
olduğu ibaresinin eklenmesinin amacının Sözleşme'de
düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu
anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban, B.
No: 2014/6673, 25/7/2017,§ 53).
52. Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d)
bendinde güvence altına alınan haklardan biri, sanığın iddia tanıklarını
sorguya çekme veya çektirme hakkıdır. Kovuşturma sırasında bütün kanıtların
tartışılabilmesi için kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın
huzurunda ortaya konması gerekir. Bu kural istisnasız olmamakla birlikte eğer
bir mahkûmiyet sadece veya belirleyici ölçüde, sanığın soruşturma veya
yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse
tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Sözleşme'nin 6.
maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99,
20/3/2014, § 46).
53. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin olarak birçok kararında “tanık sorgulama hakkı”yla ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre bir ceza
yargılamasında sanığın, aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme
hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın
tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların
beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın
yapılabilmesi bakımından gereklidir. Ancak başvurucuların tanık sorgulama
hakları mutlak bir hak değildir. Makul gerekçelerle getirilen kısıtlamalar,
kimi zaman başvurucunun iddia tanıklarına soru sorabilme ve onlarla yüzleşme
imkânını da ortadan kaldırabilmektedir. Diğer yandan bir mahkûmiyet -sadece
veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama
veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere
dayandırılmış ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle
bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Atila
Oğuz Boyalı, §§ 34-56; Az. M.,
B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§ 46-67; Levent
Yanlık, B.No:
2013/1189, 18/11/2015, §§ 67-76; İsmet Özkorul, B. No: 2013/7582, 11/12/2014, §§44,
45).
54. Kural olarak tüm delillerin sanığın huzurunda ortaya konması
gerekmekle birlikte bu şart, uyuşmazlık konusu kovuşturmanın öncesinde ya da
haricinde alınan ifadelerin kesinlikle delil olarak kabul edilemeyeceği
şeklinde anlaşılamaz (Aligül Alkaya ve diğerleri [GK], B. No:
2013/1138, 27/10/2015, § 136).
55. Bazı olaylarda tanığın kim olduğunun sanıklar tarafından
bilinmesi, tanığın kendisi veya yakınları için tehlike doğurabilir. Tanıklık
yapacak olanların misillemeye uğramaktan korkmak için haklı sebepleri
bulunabilir. Ayrıca örgütlü suçla mücadelede tanığın kimliğinin gizli tutulması
hafife alınamaz. Örgütlü suçlardaki artış, bazı tedbirlerin alınmasını
gerektirebilir. Bu nedenle bir tanığın kimliği saklı tutulmuşsa, savunma
tarafının ceza yargılamalarında normal koşullarda bulunmayan zorluklarla karşı
karşıya kalabileceği de gözönünde bulundurulmalıdır (Baran Karadağ, B. No: 2014/12906,
7/5/2015, § 57).
56. Bu bağlamda, 5271 sayılı Kanun’un 58. maddesinde iki tür
tanık koruma tedbiri öngörülmüştür. Bunlardan ilki tanığın kimliğinin gizli
tutulması, diğeri ise tanığın hâkim tarafından hazır bulunma hakkına sahip
kişiler olmaksızın dinlenmesidir. 5726 sayılı Kanun’un 5. maddesinde ise
tanığın, kimlik ve adres bilgilerinin kayda alınarak gizli tutulması ve
kendisine yapılacak tebligata ilişkin ayrı bir adres tespit edilmesi, duruşmada
hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinlenmesi ya da ses veya
görüntüsünün değiştirilerek özel ortamda dinlenmesi vb. tedbirler de
düzenlenmiştir (Baran Karadağ, §
61).
57. Bu durumda ilk olarak tanığın kimliğini gizlemek için makul
gerekçelerin olup olmadığının ve ikinci olarak gizli tanık ifadesinin,
verilecek hükmün dayandığı tek veya belirleyici temel olup olmadığının
değerlendirilmesi gerekir. Üçüncü olarak hükmün büyük ölçüde veya yalnızca
gizli tanığın ifadesine dayanması durumunda yargılama detaylı incelemelere tabi
tutulmalıdır. Eğer sanık veya müdafii tarafından
güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla sorgulanmamış tanık
delili, mahkeme kararının dayandığı esas veya belirleyici delil ise ve dengeleyici
güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise adil yargılanma hakkının ihlali
söz konusu olabilecektir (Baran Karadağ,
§ 68).
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
58. Başvuru formu ve ekli belgelerden başvurucu ile aynı suç
isnadı altında bulunan "Yeter Artık'' müstear ismine sahip tanığın
kimliğinin güvenlik nedeniyle gizlendiği anlaşılmakla birlikte, aynı suç isnadı
ile hakkında soruşturma bulunan gizli tanığın kimliğinin açıklanması hâlinde ne
tür bir güvenlik sorunu oluşabileceği hakkında herhangi bir gerekçe
gösterilmemiştir. Öte yandan aynı suç isnadı altında bulunduğundan başka,
tanığın saygınlığı, sabıka kaydı ve güvenilirliği hususlarında dosyada mevcut
bir bilgi bulunmamaktadır.
59. Somut olayda gizli tanığın beyanları soruşturma aşamasında Cumhuriyet
savcısı tarafından kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından alınmıştır.
Gizli tanık, celse arasında ve başvurucuya haber verilmeksizin mahkemece
dinlenmiştir. Bununla birlikte başvurucuya gizli tanığın beyanlarına karşı söz
hakkı verilmiş ancak gizli tanığa soru sorma imkânı tanınmamıştır.
60. İlk derece mahkemesi mahkûmiyet hükmünü gizli tanık ve aynı
suç isnadı altında bulunan suça sürüklenen çocuk M.T.nin
beyanlarına dayandırmıştır. Bu hâlde suça sürüklenen çocuk M.T.nin
beyanlarının içeriği ve bu beyanların 5271 sayılı Kanun'da öngörülen usule
ilişkin güvencelere uygun olarak elde edilip edilmediği üzerinde durmak
gereklidir.
61. Başvurucu, gizli tanık gibi M.T.nin
de beyanının esas alınamayacağını ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi birçok
kararında "tanık" kavramını özerk olarak yorumlamış ve tanığın sanığa
isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi olabileceğini ifade
etmiştir. Bu bağlamda suçun iştirak edeni, olayın mağduru, şikâyetçi (müşteki),
devletin görevlendirdiği gizli/gizli olmayan soruşturmacının tanık
olabileceğini kabul etmiştir (Selçuk Demir,
B. No: 2014/9783, 22/1/2015, § 35). Bu kabul doğrultusunda suça sürüklenen
çocuk M.T.nin başvurucuya isnat edilen eylemler
yönünden tanık sıfatına sahip olmasına bir engel bulunmamaktadır. Suça
sürüklenen çocuk M.T. Mersin 2. Çocuk Mahkemesindeyapılan
yargılamanın 21/12/2011 tarihli duruşmasında kendisine yönelik isnatları
reddetmekle birlikte müdafii ve Cumhuriyet Savcısı
huzurunda yaptırılan 19/10/2011 tarihli teşhisten sonra düzenlenen tutanağın
içeriğini kabul ettiğini bildirmiştir. Anılan hususlar yargılama aşamasında
başvurucu ve müdafiinin bilgisine sunulmuş ve bunlara
karşı beyanda bulunma imkânı tanınmıştır. Öte yandan başvurucu, suça sürüklenen
M.T.nin soruşturma aşamasındaki psikolojik
rahatsızlığı nedeniyle ilaç kullandığını ve beyanlarının bu ilacın etkisi
altında alındığını ileri sürmüşse dealınan adli
raporda M.T.de bu yönde bir hastalığın bulunmadığı belirtilmiştir.
62. Ayrıca, başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararı gizli tanık
"Yeter Artık" ile M.T.nin beyanlarının yanı sıra MOBESE kayıtlarına ve
başvurucunun saldırganların yakalanması için yapılan çalışmalar kapsamında
olaydan hemen sonra kaçanlar arasında bulunduğu iddiasıyla gözaltına alınmış
olmasına da dayandırılmıştır. Gerekçeli karar incelendiğinde gizli tanık
"Yeter Artık"ın anlatımlarının mahkûmiyet
için yegâne veya belirleyici delil niteliğinde olmadığı, birçok delil yanında
anılan beyana dayanıldığı, gizli tanık beyanına dayanılmasının yargılamanın bir
bütün olarak adilliğine zarar vermediği ve bunun tanık sorgulama hakkına
aykırılık oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
63. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında tanık sorgulama hakkının ihlal
edilmediğine karar verilmesi gerekir.
B. Hakkaniyete Uygun
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
64. Başvurucu, beyanı hükme esas alınan diğer tanık M.T.nin aynı eylemler nedeniyle hakkında soruşturma olup
suça sürüklenen çocuk sıfatına sahip olduğunu, bu kişiye Cumhuriyet savcısı
huzurunda yaptırılan teşhis sırasında beyanı da alındığından bu işleminmüdafii huzurunda yapılması gerektiğini, Mersin 2.
Çocuk Mahkemesinde yapılan yargılamasında polis tarafından verilen ilacın
etkisi altında beyanda bulunduğunu bildirdiğinden beyanlarının delil
niteliğinde kabul edilemeyeceğini belirtmiş ve adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
65. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013,
§ 42).
66. Somut olayda başvurucu, kendisine isnat edilen eylemlere
iştirak ettiği iddia olunan suça sürüklenen çocuk M.T.nin
tanık olarak kabul edilmesi mümkün olmadığından aleyhine vermiş olduğu
beyanların hükme esas alınamayacağını ileri sürmüş ancak, tanığın yeniden
dinlenmesi hususunda herhangi bir talepte bulunmamıştır. Bu itibarla başvurucu
tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının yukarıda belirtilen içtihat
kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
67. Açıklanan gerekçelerle başvuruların bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamında tanık sorgulama hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Hakkaniyete uygun
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
7/3/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE verildi.