TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYKUT SANCAKTAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/898)
|
|
Karar Tarihi: 17/5/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Aykut SANCAKTAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet Adnan TÜZÜN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluk süresinin kanuni ve makul süreyi aşması,
hükümle birlikte tutukluluğun devamına karar verildiği hâlde gerekçeli kararın
geç yazılması ve yargılamanın makul süreyi aşması nedenleriyle kişi özgürlüğü
ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/1/2014 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 14/10/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 30/10/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 17/11/2014 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6 Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 16/1/2003 tarihinde gözaltına alınmış 20/1/2003 tarihinde
tutuklanmıştır.
8. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 17/1/2003
tarihli ve E.2003/45 sayılı iddianame ile "10/7/1953 tarihli ve 6136
sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet
etmek, sahtecilik, görevi yaptırmamak için direnmek, tehdit, nitelikli yağma,
taammüden öldürmek, kasten öldürmek, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak, suç
işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından başvurucu ve diğer şüpheliler
hakkında kamu davası açılmıştır. Dava kapsamında 17 sanık, 6 maktul, 16 mağdur
ve müşteki bulunmaktadır.
9. Yargılamayı yürüten İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 5/4/2013
tarihli ve E.2003/30, K.2013/61 sayılı kararıyla başvurucunun 26/9/2014 tarihli
ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinin (1) numaralı fıkrası
gereğince örgüt kurma suçundan 4 yıl hapis, 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı
mülga Türk Ceza Kanunu'nun 450. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince
tasarlayarak adam öldürme suçundan müebbet hapis, 5237 sayılı Kanun'un 149.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a), (b) ve (g) bendleri
gereğince yağma suçundan6 kez 13 yıl hapis, 765 sayılı mülga Kanun'un 448.
maddesi gereğince adam öldürme suçunundan 24 yıl
hapis cezası ile cezalandırılmasına, ayrıca verilen cezaların 765 saylı mülga
Kanun'un 73.maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince toplanarak sanığa verilen
cezaların nevi ve miktarına göre takdiren bir yıl
süreyle geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasınave verilen
ceza miktarı, tutuklama nedenlerinin devam ediyor olması ve tutuklu kaldıkları
süre dikkate alınarak tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
10. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi
18/9/2014 tarihli kararıyla başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet hükümlerini
onamış ancak 765 sayılı mülga Kanun'un 77. maddesi uyarınca başvurucu hakkında
"verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezalarından biri esas alınarak her bir süreli hapis cezası için ayrı ayrı,
ancak toplamda 3 yılı geçmeyecek şekilde hücre süresi belirlenmesi yerine,1 yıl
ve tek hücre süresinin belirlenmesi" yönündenİlk
derece Mahkemesinin hükmünü bozmuştur.
11.Başvurucu 21/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
12.4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
102. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren
işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde,
gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.”
13.
5271 sayılı Kanun’un 104. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin
her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 17/5/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu; yargılama kapsamında mahkûmiyetine ve tutukluluk
hâlinin devamına karar verildiğini, on bir yıldan fazla süredir tutuklu
bulunduğunu, yargılamanın hâlen devam ettiğini,tutukluluk
ve yargılama sürecinin kanuni ve makul süreyi aştığını, ayrıca gerekçeli
kararın geç yazıldığını belirterek Anayasa'nın 19., 36. ve 38. maddelerinde
belirtilen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
16. Anayasa
Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile
bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvurucunun tutukluluk süresinin kanuni ve makul süreyi aştığı, hükümle
birlikte tutukluluğun devamına karar verildiği hâlde gerekçeli kararın geç
yazıldığı iddialarının kişi özgürlüğü ve güvenliği, yargılamanın makul sürede
bitirilmediği iddiasının da adil yargılanma hakkıkapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
17. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun,
başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. …”.
18. Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik koşullarından olan
başvuru süresine riayet edilmesi şartı, bireysel başvuru incelemesinin her
aşamasında resen dikkate alınması gereken bir başvuru koşuludur. Bireysel
başvurunun; başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013,
§§ 19, 20).
19. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla
yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka
aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin
bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak
ilgilinin tutukluluk hâlinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin
varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir.
Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir
karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların, olağan kanun yolları
tüketilmek şartıyla tutukluluk hâli devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür
(Korcan Pulatsü, B. No:
2012/726, 2/7/2013, § 30).
20. Ancak başvurucu hakkında ilk derece mahkemesinde mahkûmiyet
kararı verilmiş ise bireysel başvuru açısından talep, hukuka aykırılığın tespiti
ve tazminatla sınırlı kalacaktır. Dolayısıyla bu tür ihlal iddiaları bakımından
varsa başvuru yolları denendikten sonra bireysel başvuru yapılmalıdır (Korcan Pulatsü, § 31).
21. “Bir suç isnadına bağlı
olarak” tutuklulukta geçen sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez
yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı
durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin
serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013,
§ 66).
22. Bu kapsamda “bir suç
isnadına bağlı olarak tutuklu olma” durumunda, tutukluluk süresinin
kanuni süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun
ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her
aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra veya serbest bırakılmadan itibaren
başvuru süresi içinde yapılması gerekir (Mehmet
Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28).
23. Somut olayda başvurucu isnat edilen suçlar nedeniyle
20/1/2003 tarihinde tutuklanmıştır. Başvurucu hakkında yürütülen ilk derece
yargılaması, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince 5/4/2013 tarihinde verilen
mahkûmiyet kararıyla sonuçlanmıştır. Başvurucunun, hakkında verilen hükmen
tutukluluğun devamına ilişkin karara itiraz edip etmediği dosya kapsamından
anlaşılamamaktadır.
24. Başvurucunun; isnat edilen suçlarla ilgili yargılama
kapsamında mahkûmiyet kararının verildiği tarihe kadar geçen sürede “bir suç isnadına bağlı olarak”
özgürlüğünden yoksun bırakıldığı, mahkûmiyet kararından sonra geçen sürenin “mahkûmiyet sonrası tutma” kapsamında
olduğu anlaşılmaktadır.
25. Bu belirlemeler karşısında “bir
suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukla ilgili şikâyetleri içeren
bireysel başvurunun İlk Derece Mahkemesinin nihai kararına yönelik itiraz
başvurusunda bulunulup bulunulmadığına ilişkin bilgi başvurucudan istenmiş
ancak başvurucu tarafından böyle bir bilgi sunulmamıştır. Bu durumda kararın
tebliğ edildiği 5/4/2013 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken
21/1/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna
varılmıştır.
26. Açıklanan nedenlerle başvuru yollarının tüketildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
b. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
27. Başvurucu,
ayrıca yargılamanın on bir yıldan beri devam ettiğini ve yargılamanın makul
sürede bitirilmediğini iddia etmiştir.
28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
29. Başvurucu, on bir yılı aşkın bir süreden beri tutuklu olarak
yargılanmakta olduğunu, Mahkemenin 5/4/2013 tarihinde karar verdiğini ve bu
kararı temyiz ettiklerini, haklarındaki yargılamanın devam ettiğini ve bu
nedenle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
30. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18) Sözleşme metni
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen
Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da
unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkının da yukarıda belirtilen ilkeler
uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az
giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu
belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği,
makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulması gerektiği açıktır (Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).
31. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde
bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher
Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
32. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddeleri uyarınca
kişilere, medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların yanı sıra
cezai alanda yöneltilen suç isnatlarının makul sürede karara bağlanmasını talep
hakkı tanınmıştır. Suç isnadı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirilmesi olup kişiye cezai alanda yöneltilen iddianın suç isnadı
niteliğinde olup olmadığının tespitinde iddia olunan suçun; pozitif
düzenlemelerdeki tasnifinin, suçun gerçek niteliğinin, suç için öngörülen
cezanın niteliği ile ağırlığının değerlendirilmesi gerekir. Ancak isnat olunan
fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza
hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi
yapılmaksızın adil yargılanma hakkının kapsamına girdiği kabul edilecektir (B. E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 31).
33. Başvuru konusu olayda, başvurucu 16/1/2003 tarihinde
taammüden adam öldürme, adam öldürme, yağma ve örgüt kurma suçlarından
gözaltına alınmış ve 20/1/2003 tarihinde tutuklanmıştır. Hakkında 6136 sayılı
Kanun'a muhalefet etmek, sahtecilik, görevi yaptırmamak için direnmek, tehdit,
nitelikli yağma, taammüden öldürmek, kasten öldürmek, kişiyi hürriyetinden
yoksun bırakmak, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçlarını işlediği nedeniyle
adli soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan bu suçlar 5237
sayılı Kanun’da hapis cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede
başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36.
maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B.E.,§ 32).
34. Cezai alanda yöneltilen suç isnatları ile ilgili
uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı, kural
olarak kişiye bir suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği
veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama veya gözaltı gibi tedbirlerin
uygulandığı an olup somut başvuru açısından bu tarih, başvurucuların bahse konu
suçlar kapsamında gözaltına alındıkları ve böylece isnattan haberdar oldukları
anlaşılan 16/1/2003'tür. Sürenin bitiş tarihi ise suç isnadına ilişkin nihai
kararın verildiği tarihtir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama
faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan
değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara
bağlandığı tarihtir (Güher Ergun ve
diğerleri, § 52; B.E,
§ 34). Bu kapsamda somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihi,
başvurucu hakkında verilen hükümler yönünden onandığından 18/9/2014'tür.
35. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde
başvurucunun gözaltına alınmaya başladığı 16/1/2003 tarihinden İstanbul 13.
Ağır Ceza Mahkemesinin 5/4/2013 tarihli kararı arasında 10 yıl 2 ay 19 günlük
bir sürenin geçtiği görülmektedir. Davanın kanun yolu (temyiz) aşaması ise 1
yıl 5 ay 13 gün sürmüştür. Bu hâliyle yargılama yaklaşık 12yıl sürmüştür.
36. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemelerdeki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (B.E., §§ 23-44).
37. Başvuruya konu davada yer alan kişi sayısı, davanın örgütlü
suç olması, bu örgüt çerçevesinde adam öldürme ve yağma suçlarının da işlenmesi
nedeniyle icrası, gereken usul işlemlerinin niteliği, başvuruya konu
yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında
somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön
bulunmadığı, ayrıca başvurucunun tutuklu olarak yargılandığı ve söz konusu11
yıl 8 ay 2 gün devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin
olduğu sonucuna varılmıştır.
38. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
39. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
40. Başvurucu miktar belirtmeksizin maddi ve manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
41. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
42. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya
yargılama süresi ve davada yargılanan kişi sayısı dikkate alınarak net 3.000 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
43. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın süre aşımı
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı
kapsamında makul sürede yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında makul sürede yargılama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net3.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata
ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
17/5/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.