TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SELİM TÜRK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/9017)
|
|
Karar Tarihi: 5/4/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
Selim TÜRK
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
YALÇIN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, vazife malullüğü aylığı bağlanması istemiyle yapılan
idari başvurunun reddi üzerine açılan davada bilirkişi incelemesi
yaptırılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. 1973 yılında doğan başvurucu, 1993-1 celp döneminde Siirt 4.
Jandarma Komando Tabur Komutanlığı emrinde zorunlu askerlik görevine
başlamıştır. Başvurucu, askerlik sürecinin on beşinci ayında rahatsızlanmış ve
kalp ameliyatı olmuştur.
8. Gülhane Askeri Tıp Akademisinin (GATA) 4/8/1994 tarihli
sağlık kurulu raporu ile başvurucu hakkında "Ventrikül
septal defekt
ameliyatlısı" tanısı konulmuş ve "Askerliğe
elverişi değildir." kararı verilerek terhis işlemi yapılmıştır.
9. Başvurucu, yaşadığı sağlık sorununun askerlik görevinin sebep
ve tesiriyle meydana geldiğini belirterek vazife malulü sayılması ve vazife
malullüğü aylığı bağlanması talebinde bulunmuştur. Sosyal Güvenlik Kurumu
Vazife Malullüğü Tespit Kurulunun 27/10/2011 tarihli kararıyla başvurucunun bu
yöndeki talebi koşulları taşımadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
10. Başvurucu, kendisine vazife malullüğü aylığı bağlanmaması
işleminin iptali talebiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) dava
açmıştır. Başvurucu dilekçesinde; askerliği boyunca soğuk hava koşullarında
dahi çadırda kaldığını, ağır bedensel hareketler yapmak durumunda
bırakıldığını, rahatsızlığının doğuştan olmadığını, askerlik görevinden
kaynaklanan nedenlerle açık kalp ameliyatı olduğunu ve iş göremez duruma
düştüğünü belirtmiştir.
11. AYİM Üçüncü Dairesinde devam eden yargılama sürecinde başvurucunun
sağlık sorunlarının askerlik görevinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunda
tıbbi bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır.
12. Anılan Dairenin 7/11/2013 tarihli kararıyla davanın reddine
hükmedilmiştir. Karar gerekçesinde, askerlik görevini yapmakta olan er ve
erbaşlara vazife malullüğü aylığı bağlanabilmesi için askerliğe elverişsiz hâle
geldiklerinin ve mevcut elverişsizliği doğuran rahatsızlığın askerlik hizmeti
esnasında ve askerlik hizmetinin neden ve etkisiyle meydana geldiğinin
kanıtlanmış olması gerektiği vurgulanmıştır. AYİM, yaptığı görev ve fiillerle
bağlı olmaksızın solunum rahatsızlığı yaşadığının başvurucu tarafından dile
getirildiğini, yapılan tetkikler neticesinde başvurucunun doğuştan kalp
rahatsızlığı bulunduğunun tespit edildiğini ve ameliyat edildikten sonra
askerliğe elverişsiz bulunan başvurucunun terhis edildiğini belirtmiştir. AYİM,
meydana gelen rahatsızlığın askerlik görevi nedeniyle oluştuğuna dair hiçbir
kanıtın ve kanaatin bulunmadığı gerekçesiyle vazife malullüğü hâlinin
oluşmadığına ve bu yönde tesis edilen aylık bağlanmaması işleminin hukuka uygun
olduğuna karar vermiştir.
13. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 17/4/2014 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
14. Nihai karar 7/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 5/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu'nun "Vazife Malullüğü
Aylığı" kenar başlıklı 56. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Muvazzaf, yedek ve gönüllü erlerin silah
altında bulundukları esnada veya celp ve terhislerinde (Serbest sevkler dahil)
sevkleri sırasında, Yedek Subay okulu öğrencilerinin gerek okulda, gerek
okuldan evvelki hazırlık kıtasında vazife malulü olmaları halinde, kendilerine,
öğrenim durumlarına göre, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesinde tespit edilen giriş derece ve kademe
tutarlarının, daha önce Devlet Memuriyetinde bulunmuş olanlardan kazanılmış hak
aylıkları veya emekli keseneğine esas aylıkları, sözü edilen giriş derece ve
kademe tutarının üzerinde olanlara bu aylıkları emeklilik gösterge tablosunda
karşılığı olan derece ve kademe tutarının,% 70'i üzerinden aylık
bağlanır."
17. 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu'nun "Vazife malûllüğü" kenar başlıklı 47. maddesi
şöyledir:
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
sonra ilk defa 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c)
bendi kapsamında sigortalı olanlar için aşağıdaki hallerde vazife malûllüğü hükümleri uygulanır. 25 inci maddede belirtilen malûllük; sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada
veya vazifeleri dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu
idaresine ait başka işleri yaparken bu işlerden veya kurumlarının menfaatini korumak
maksadıyla bir iş yaparken ya da idarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi
ve işten dönüşü sırasında veya işyerinde meydana gelen kazadan doğmuş olursa,
buna vazife malûllüğü ve bunlara uğrayanlara da
vazife malûlü denir."
18. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Kanunu'nun 52. maddesi şöyledir:
"Daireler veya Daireler Kurulu, bakmakta
oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapabilecekleri
gibi, tayin edecekleri süre içinde, lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve
her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden
isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine
getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya
mahsus olmak üzere uzatılabilir.''
19. 1602 sayılı mülga Kanun'un 56. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
''Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde;
İdari Yargılama Usulü Kanunu ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun
...bilirkişi, keşif, delillerin tespitine... ilişkin hükümleri uygulanır.''
20. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Danıştay
ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit
incelemeleri kendiliklerinden yaparlar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum
gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini
taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların,
ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 5/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu;
i. Zorunlu askerlik
hizmetinden önce herhangi bir sağlık sorununun bulunmadığını, sevk işlemleri
öncesinde yapılan sağlık muayenesinde askerliğe elverişli olmadığına dair
herhangi bir tanı konulmadığını, bilinmeyen bir rahatsızlığının olduğu varsayılsa
bile iş göremezlik derecesine ulaşmasına askerlikten kaynaklanan koşulların
neden olduğunu belirtmiştir.
ii. Söz konusu sağlık
sorununun iddia edildiği gibi doğuştan mı yoksa askerlik görevinin sebep ve
tesiriyle mi meydana geldiğine ilişkin AYİM tarafından bir araştırma
yapılmadığını, bu konuda tıbbi bilirkişi incelemesi yaptırılmadığını ve eksik
şekilde yapılan inceleme sonucunda karar verildiğini ileri sürmüştür.
iii. Vazife malullüğü
aylığı bağlanmaması nedeniyle devletin vatandaşlarının yaşam hakkını korumak
yönünde üstlenmesi gereken yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve aile
bireylerinin de mağdur edildiğini belirterek yaşam hakkının, işkence ve zorla
çalıştırma yasağının, adil yargılanma hakkının, etkili başvuru hakkının ve sağlıklı
bir çevrede yaşama hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. iv. İhlalin
tespitiyle birlikte yargılamanın yenilenmesine ve yasal faizi ile birlikte
lehine 300.000 TL tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun temel iddiası; AYİM'de açılan davanın esası hakkında tıbbi bilirkişi
incelemesi yaptırılmaması, davanın yeterli şekilde araştırılmadan reddedilmesi
ve idarenin kabulüne üstünlük tanınmasına ilişkindir. Bu hâle göre başvurucunun
iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ilkesi
yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Ahmet Korkmaz, B. No: 2014/16232, 25/1/2018, § 20).
24. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta
ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
26. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes "iddia",
"savunma" ve "adil yargılanma" hakkına sahiptir.
Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak
"iddia" ve "savunma" hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara
iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği
anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan,
B. No: 2014/14673, 20/9/2014, § 37).
27. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin tarafı
olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi
de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen "silahların eşitliği" ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin adil yargılanma hakkının
kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkeye uygun
yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması olanaklı değildir (Mehmet Fidan, § 38).
28. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule
ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelir (Yaşasın Aslan, B. No:
2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi gereğince uyuşmazlığın her iki
tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını
kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B.
No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18).
29. Silahların eşitliği ilkesi kapsamında yapılacak inceleme,
başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının
değerlendirilmesidir (Yüksel Hançer,
§ 19).
30. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ilkesi ışığında taraflara delillerini
sunma, inceletme noktasında uygun imkânların tanınması ve yargılamaya etkin
katılımlarının sağlanması gerekir. Silahların eşitliği ilkesi davanın
taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve
taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia
ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip
olması anlamına gelir.Bu
anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsiz olma iddiaları da
yargılamanın bütünü kapsamında değerlendirilecektir. Ceza davaları ile medeni
hak ve yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere
yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesinin güvence altına
alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir
(Mustafa Kupal, B.
No: 2013/7727, 04/2/2016, §§
50-52).
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
31. Somut olayda görülen davanın tarafları arasındaki ihtilaf,
başvurucunun yaşadığı sağlık sorunlarının askerlik görevinin koşullarının bir
sonucu olarak ortaya çıkıp çıkmadığı noktasındadır. Başvurucu, terhis
edilmesine neden olan kalp rahatsızlığının yürüttüğü askerlik hizmetinin
koşullarından kaynaklandığını öne sürmekte iken idare, rahatsızlığın görev
koşullarından kaynaklanmadığı görüşünü savunmuş; davaya bakan AYİM ise söz
konusu rahatsızlığın meydana gelmesinde askerî hizmetin bir etkisinin olmadığı
sonucuna ulaşmıştır.
32. Kural olarak Anayasa Mahkemesinin görevi herhangi bir davada
bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar vermek
değildir (Sencer Başat ve diğerleri
[GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 68). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi
tarafların öne sürdüğü ve esasa etkisi olan iddiaların, işin mahiyetinin
gerektirdiği ölçüde incelenip incelenmediğini ve özellikle ispat külfeti
konusunda taraflardan birinin, diğerine nazaran dezavantajlı bir konuma
düşürülüp düşürülmediğini denetleme görevi bulunmaktadır (Ahmet Korkmaz, § 29).
33. Somut olayda idarenin başvurucunun görev koşullarına yönelik
herhangi bir itirazı söz konusu olmamıştır. Mahkemenin de aksine bir
değerlendirmesi bulunmamaktadır. Bu nedenle başvurucunun öne sürdüğü iddianın
temelsiz olduğu söylenemez.
34. Başvurucunun rahatsızlığının görev koşullarından
kaynaklandığı iddiasının temelsiz olmaması, bu hususun ispatlandığı anlamına
gelmemektedir. Bu nedenle bu iddiaya dair daha güçlü ve ikna edici kanıtların
varlığının aranması olağandır. Ne var ki bu durumun başvurucunun kendi
imkanlarıyla ispatlamasının güçlüğünü de gözönünde
bulundurmak gerekir (Ahmet Korkmaz,
§ 31).
35. Kalp rahatsızlığının nedeninin ortaya konulmasının tıbbi bir
inceleme gerektirdiği açıktır. Dolayısıyla başvurucunun yaşadığı sağlık
sorunlarının askerlik görevinin koşulları nedeniyle oluştuğu yönündeki iddiasının
ancak tıbbi bir incelemeyle ispatlanabilmesi mümkündür. Başvuruya konu olan
hastalık doğuştan olsa dahi, başvurucunun iş göremezlik derecesine varan
durumuna askerlik görevi koşullarının neden olup olmadığı hususunun bilirkişi
incelemesi yaptırılması suretiyle AYİM tarafından açıklığa kavuşturulması
gerekir. Ancak somut olayda bu kapsamda bir uzman incelemesine gerek
görülmemiştir.
36. Sonuç olarak tıbbi rapor olmadan başvurucunun iddialarının
ispatlanmasının mümkün olmadığı ve bu doğrultuda AYİM tarafından bir irdeleme
ve araştırma yapılmadan uyuşmazlığın sonuçlandırıldığı dikkate alındığında,
başvurucunun davalı İdareye nazaran zayıf bir konuma düşürüldüğü
değerlendirilmiştir. Bu durum silahların eşitliği ilkesiyle çelişmektedir.
37. Açıklanan gerekçelerle yargılamaya bir bütün olarak
bakıldığında Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının
güvencelerinden olan silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri HakkındaKanun’un 50.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine
ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya
ilgili mahkemeye gönderilir. ... Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak
şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
39. Başvurucu, ihlalin tespitiyle birlikte yargılamanın
yenilenmesine ve yasal faizi ile birlikte lehine 300.000 TL tazminata karar
verilmesini talep etmiştir.
40. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği
ilkesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
41. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği
ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama
yapılmak üzere ilgili mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
42. Yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili mahkemesine
gönderilmesine karar verilmesi nedeniyle başvurucunun tazminat talebinin
reddine karar verilmesi gerekir.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği
ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere-Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici
21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ
YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Üçüncü
DairesininE.2013/316, K.2013/1325 sayılı dosyasıyla ilgilidir.),
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
5/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.