TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FEHMİYE BASKIN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/9074)
|
|
Karar Tarihi: 10/5/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe
GÜLTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Fehmiye BASKIN
|
Vekili
|
:
|
Av. Ramazan
DEMİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öğrencisi olduğu üniversite tarafından hakkında
yürütülen soruşturma sonucunda yükseköğretim kurumundan çıkarma disiplin cezası
verilen ve bu sebeple okula devam edemeyen başvurucunun uğradığı zararın
giderilmemesinin eğitim hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1983 yılında doğmuştur ve başvuru tarihinde öğrenci
olduğunu beyan etmiştir.
9. Başvurucu, olay tarihinde Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğrenim görmektedir.
10. Sivas İl Emniyet Müdürlüğü tarafından başvurucunun öğrenim
gördüğü Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlüğüne (Rektörlük) 24/4/2006 tarihli ve
480 sayılı bir yazı gönderilmiştir. Söz konusu yazıda 19/3/2006 tarihinde
Sivas'ta düzenlenen nevruz gösterilerinde başvurucunun da aralarında bulunduğu
Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde öğrenim gören bir kısım öğrencinin
PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün gençlik yapılanması olan Yurtsever Özgür Gençlik
Hareketi (YÖGEH) içinde faaliyet gösterdiğinin tespit edildiği ve tutuklandığı
bildirilmiştir.
11. Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK mülga 250. madde ile
görevli)13/6/2006 tarihli ve 8/8/2006 tarihli iddianameleriyle başvurucunun da
aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu’nun 314. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen örgüte üye
olma ve aynı Kanun’un 215. maddesinde belirtilen suç ve suçluyu övme suçlarından
cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
12. Başvurucu; soruşturma evresinde kolluktaki ifadesinde atılı
suçlamaları kabul etmediğini, Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde 2006 yılı
nevruz kutlamasına katıldığını, yasa dışı slogan atmadığını, Mahkemedeki ifadesinde ise Kızılırmak
dergisi, YÖGEH ve BAGEH ile bağlantısının olmadığını, atılı suçlamaları kabul
etmediğini ifade etmiştir.
13. (Kapatılan) Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga
250. madde ile görevli) 24/3/2009 tarihli kararı ile ESP ve YÖGEH'in
yasa dışı örgütler olduğuna dair Yargıtay kararının bulunmadığı, TKPML ve
PKK'nın terör örgütü olduğunun kesin olduğu, sanıkların bir kısmının yasa dışı
örgütler adına hareket edip PKK ve TKPML terör örgütlerinin aldığı kararlar
doğrultusunda eylemlerde bulunup örgütlendikleri, bunlar hakkında eylemleri
tespit edilenlerin cezalandırıldığı belirtilerek başvurucunun silahlı terör
örgütü yöneticiliği suçundan beraatine, suç ve
suçluyu övme suçundan dolayı 5237 sayılı Kanun’un 215. maddesi gereğince 25 gün
hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
karar verilmiştir.
14. Silahlı terör örgütü yöneticiliği suçundan verilen beraat
hükmü temyiz edilmemiş, suç ve suçluyu övme suçundan verilen hükme ise itiraz edilmiştir.
(Kapatılan) Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde ile
görevli) 7/8/2009 tarihli kararıyla itiraz istemi reddedilmiştir.
15. Kolluk tarafından yapılan bildirim üzerine Rektörlüğün
15/5/2006 tarihli onayı ile Üniversite yönetimince isimleri bildirilen
öğrenciler hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Başvurucu hakkında
25/9/2006 tarihli soruşturma raporu düzenlenmiştir. Bu raporda Sivas'taki
nevruz gösterilerinde çekilen kamera ve fotoğraf görüntülerinde başvurucunun örgütün
marşı olarak bilinen “Her Nepeş” adlı marşı
söylediği, ayrıca "Kinem Apocinem"
şeklinde slogan attığı tespit edilmiştir.
16. Soruşturma raporundaki bu tespit üzerine başvurucunun
13/1/1985 tarihli ve 18634 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan mülga Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’nin
(Yönetmelik) 10. maddesinin (e) bendinde “Kanun
dışı kuruluşlar adına faaliyet yapmak veya yardımda bulunmak”
şeklinde tanımlanan eylemi gerçekleştirdiği ve daha önce benzer eylemden dolayı
üç kez disiplin cezası aldığı hususu da değerlendirilerek yükseköğretim
kurumundan çıkarma cezası ile cezalandırılması önerilmiştir.
17. Üniversite Disiplin Kurulunun 1/11/2006 tarihli kararı ile
başvurucu yükseköğretim kurumundan çıkarma cezası ile cezalandırılmıştır.
18. Başvurucu 15/1/2007 tarihinde disiplin kurulu kararının
iptali ve tazminat talebi ile Sivas İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Mahkeme,
yargılama sürecinde görülmekte olan davanın sonucunun başvurucu hakkında
(kapatılan) Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinde (CMK mülga 250. madde ile
görevli) görülen E.2005/129 sayılı dosyanın sonucuna bağlı bulunduğu
gerekçesiyle 26/3/2008 tarihinde, bu davanın sonuçlanıncaya kadar önündeki
davanın bekletilmesine karar vermiştir.
19. Başvurucu hakkında (kapatılan) Erzurum 2. Ağır Ceza
Mahkemesinde (CMK mülga 250. madde ile görevli) görülen davada 24/3/2009
tarihinde karar verilmesi üzerine Sivas İdare Mahkemesi 26/5/2009 tarihli
kararı ile idari işlemin iptaline, tazminat talebinin ise reddine karar
vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"...Olayda; davacı hakkında,
yükseköğretim kurumundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına dayanak fiilleri
ile ilgili olarak terör örgütünün yöneticisi olmak suçlarından dolayı özel
yetkili Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, PKK (KONGRA-GEL) terör örgütünün
Sivas İlinde faaliyet gösteren gençlik yapılanması içerisinde hareket eden
diğer sanıklar ile birlikte 2005/129 esas sayılı dosya kapsamında dava
açıldığı, bu yargılama sonucunda Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/3/2009
tarihli ve E.2005/129, K.2009/113 sayılı kararı ile davacının 5237 sayılı
Kanun'un 215. maddesinde sayılan suçu işlediğinin subuta
erdiğinden mahkumiyetine karar verildiği, bu madde uyarınca verilen ceza
hakkında hükmün açıklanmasının ertelendiği, davacının anılan yargılama
kapsamında Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'nin 10/e
maddesinde yer alan fiilere ilişkin bir suçtan mahkum
olmadığı açıktır.
Yapılan değerlendirmede, davacının yapılan
yargılaması neticesinde 5237 sayılı Kanun'un 215. maddesinde öngörülen suçun
sabit olduğu, ancak bu davacının sübuta eren eylemininYükseköğretim
Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'nin 10/e maddesinde yer alan fiilerden olmaması ve davacının başkaca bir suçtan mahkum
edilmemiş olması karşısında, Yönetmelik'in 10. maddesinin (e) bendi hükmü
uyarınca davacının yükseköğretim kurumundan çıkarılmasına ilişkin olarak tesis
edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlılık bulunmamıştır.
Davacının tazminat istemine yönelik olayın
gelişim süreci dikkate alınarak yapılan değerlendirmede, dava konusu tazminat
isteminin kaynağını teşkil eden dava konusu işlemin, ilgili mevzuat
hükümlerinin yorumundan kaynaklı hatalı takdirin sonucu olduğu, ortada idareye
yüklenebilecek bir hizmet kusuru bulunmadığı, idari işlemin tesis edilmesinde
ve uygulanmasında hizmet kusuru işlenmiş diyebilmek için saptanan hukuki
sakatlığın bir dereceye kadar ağır ve önemli olması gerektiği, her idarenin
değerlendirme hatasına dayalı olarak işleyebileceği türden olağan nitelikteki
hukuki yanlışlık ve aykırılıkların hizmet kusuruna yol açmayacağı, tazmin
istemine dayanak işlemin de bu kapsamda kaldığı sonucuna varıldığından davalı
idare yönünden tazmin sorumluluğunun oluşmadığı sonuç ve kanaatine
ulaşılmıştır."
20. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay Sekizinci Dairesinin
18/9/2012 tarihli kararı ile Mahkemece verilen idari işlemin iptaline ilişkin
karar kısmının bozulmasına, tazminat isteminin reddine ilişkin karar kısmının iseonanmasına karar verilmiştir.
21. Karar düzeltme istemi üzerine aynı Dairenin 22/1/2014
tarihli kararıyla kısmen bozma kararı kaldırılarak Mahkeme kararının idari
işlemin iptaline ilişkin hüküm fıkrası onanmış; tazminat isteminin reddine
ilişkin hüküm fıkrasına yönelik karar düzeltme talebi ise reddedilmiştir.
22. Karar, başvurucuya 8/5/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
23. Başvurucu 6/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
24. 5237 sayılı Kanun’un “Suçu
ve suçluyu övme” kenar başlıklı 215. maddesi şöyledir:
“İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu
suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, (11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı
Kanunun 10 uncu maddesiyle değişik, bu nedenle kamu düzeni açısından açık ve
yakın bir tehlikenin ortaya çıkması hâlinde) iki yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.”
25. 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun
"Öğrencilerin disiplin işleri"
kenar başlıklı 54. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Soruşturma, yetkiler
ve cezalar:
a. Yükseköğretim kurumları içinde veya dışında
... anarşik veya ideolojik olaylara katılan veya bu olayları tahrik ve teşvik
eden öğrencilere; eylem başka bir suçu oluştursa bile ayrıca ... yükseköğretim
kurumundan çıkarma cezaları verilir.
..."
26. Mülga Yönetmelik'in "Yükseköğretim
kurumundan çıkarma cezasını gerektiren disiplin suçları" kenar
başlıklı 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Yükseköğretim
kurumundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:...
e) Kanun dışı kuruluşlara üye olmak, bu
kuruluşlar adına faaliyet yapmak veya yardımda bulunmak..."
B. Uluslararası Hukuk
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu
Protokol’ün 2. maddesinin ilgili kısmı söyledir:
“Hiç kimse eğitim hakkından
yoksun bırakılamaz.”
28. Sözleşme’ye ek 1 No.lu Protokol’ün
2. maddesinde ise hiç kimsenin eğitim hakkından yoksun bırakılamayacağı, bir
başka anlatımla herkesin eğitim hakkına sahip olduğu hüküm altına alınmıştır.
Eğitim hakkını düzenleyen bu ek Protokol iki cümleden oluşmaktadır. Bu
cümlelerden birincisinde eğitim hakkına ilişkin temel kural, ikincisinde ise
tamamlayıcı kural düzenlenmiştir. Birinci cümledeki temel kuralın “eğitim hakkından yoksun bırakılmama”
hakkını içerdiği kuşkusuzdur.
29. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre Sözleşme'nin
eki 1 No.lu Protokol'ün 2. maddesinin ilk cümlesinde öngörüldüğü şekliyle
eğitim hakkı, Sözleşmeci devletlerin yargı yetkisi altında bulunan herkese
"mevcut belirli eğitim kurumlarına giriş hakkı" tanımaktadır.
Mahkemeye göre “hiç kimse...” ifadesi, eğitim hakkının kullanılmasında tüm
vatandaşlara eşit muamele edilmesi ilkesini zımnen içermektedir. AİHM; önemine
rağmen bu hakkın mutlak olmadığını, doğası gereği devlet tarafından düzenleme
yapılmasını gerektirdiğini ve zımnen kabul edilen bazı kısıtlamalara tabi
olabileceğini kaydetmiştir. AİHM, eğitim kurumlarını düzenleyen kuralların
toplumun ihtiyaç ve kaynakları ile eğitimin farklı düzeylerine has özelliklere
göre zaman ve mekânda değişiklik gösterebileceğini, dolayısıyla ulusal
makamların bu konuda belli bir takdir payından yararlandığını belirtmiştir.
Buna karşın getirilen kısıtlamaların söz konusu hakkı -özünü zedeleyecek ve
etkinliğinden yoksun bırakacak düzeyde azaltmamasını temin etmek amacıyla-
AİHM, bu kısıtlamaların ilgili kişiler açısından öngörülebilir olduğuna ve
meşru bir amaç güttüğüne ikna olması gerektiğine işaret etmiştir. AİHM'e göre başvurulan yollar ile güdülen amaç arasında
makul bir orantılılık ilişkisi bulunduğu takdirde bu türden bir kısıtlama, 1
No.lu Protokol'ün 2. maddesi ile uyumlu olacaktır (Leyla Şahin/Türkiye [BD], B. No: 44774/98, 10/11/2005, §§
152-156).
30. AİHM, yukarıda zikredilen Leyla
Şahin kararında eğitim hakkına ilişkin kısıtlamaların Sözleşme'de ve protokollerde benimsenen diğer haklarla da
çatışmaması ve Sözleşme ve protokollerdeki hükümlerin bir bütün olarak
düşünülmesi gerektiğinin altını çizmiştir. Dolayısıyla AİHM'e
göre 1 No.lu ek Protokol'ün 2. maddesinin ilk cümlesi, gerektiğinde
Sözleşme'nin özellikle 8., 9. ve 10. maddelerinin ışığı altında ele
alınmalıdır. Ayrıca AİHM'e göre disiplin cezası
uygulaması, öğrencilerin kişiliklerinin ve zihinsel yetilerinin geliştirilip
biçimlendirilmesi dâhil olmak üzere bir okulun kuruluşunda var olan hedefe
ulaşmaya çalıştığı sürecin ayrılmaz bir parçasını teşkil etmektedir (Özcan Özsoy, §§ 24, 25).
31. AİHM, daha eski kararlarında da eğitim hakkının esas
itibarıyla iç kurallara uymak amacıyla bir eğitim kurumundan uzaklaştırma veya
çıkarma da dâhil olmak üzere disiplin tedbirlerine başvurmayı engellemediğine
işaret etmiştir (Yanaşık/Türkiye (k.k.), B. No: 14524/89, 6/1/1993; Sulak/Türkiye (k.k.),
B. No: 24515/94, 17/1/1996).
32. Ancak AİHM, eğitim hakkına getirilen sınırlamaların “hakkın
özüne zarar verecek ve etkililiğini azaltacak” genişlikte olmaması gerektiğini,
bunun için de sınırlamaların ilgilileri yönünden “öngörülebilir” olmasının ve
“meşru bir amacı” takip etmesinin şart olduğunu vurgulamaktadır. Ancak
Mahkemeye göre devlet, Sözleşme’nin 8. ila 11. maddelerinde olduğunun aksine ek
1 No.lu Protokol’ün 2. maddesi kapsamında bir meşru amaçlar listesi ile bağlı
değildir (Catan ve diğerleri/Moldova ve Rusya [BD], B.
No: 43370/04, 8252/05, 18454/06, 19/10/2012, § 140). Belirtilen koşullara ek
olarak bir sınırlama, ancak kullanılan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında
makul bir “orantılılık” ilişkisi varsa Protokol ile uyumlu olabilir (Leyla Şahin, § 154).
33. Diğer taraftan eğitim hakkına getirilen sınırlamalar,
Sözleşme ve ek protokollerde yer alan haklarla da çatışmamalıdır. Bunun için
Sözleşme ve ek protokol hükümlerinin bir bütün hâlinde dikkate alınması ve ek 1
No.lu Protokol’ün 2. maddesinin özellikle Sözleşme’nin 8., 9. ve 10. maddeleri
ışığında yorumlanması gerekir (Leyla Şahin,
§ 155). Belirtilen çerçevede kalmak kaydıyla taraf devletler sınırlama
konusunda belli bir “takdir aralığı”na sahiptir ve bu
takdir aralığı genellikle toplum ve ilgili kişiler için -önemine ters orantılı şekilde-
eğitimin seviyesine bağlı olarak artmaktadır (Ponomaryovi/Bulgaristan, B. No: 5335/05, 21/6/2011, §
56).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 10/5/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
35. Başvurucu; nevruz kutlamalarına katılması sebebiyle hakkında
açılan soruşturma neticesinde yükseköğretim kurumundan çıkarıldığını, bu
nedenle açtığı iptal davasının kabul edildiğini, ancak tazminata hükmedilmemesi
nedeniyle uğradığı zararın giderilmediğini, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün
kullanılması sonucunda eğitim ve öğrenim hakkının ihlal edildiğini, eğitim
hakkının sınırlandırılabileceğini ancak bu sınırlamanın hakkın özüne
dokunamayacağını ve demokratik toplum düzenine aykırı olamayacağını belirterek
Anayasa'nın 5. ve 13. maddeleri, 14. maddesinin (2) numaralı ve 15. maddesinin
(1) numaralı fıkraları ile 34., 38. ve 42. maddelerinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
36. Anayasa’nın "Eğitim
ve öğrenim hakkı ve ödevi" kenar başlıklı 42. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"Kimse, eğitim ve
öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir
ve düzenlenir...
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat
borcunu ortadan kaldırmaz...”
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin eğitim hakkının
ihlal edildiği iddiası kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir
(Benzer yöndeki karar için bkz. Selçuk
Taşdemir [GK], B. No: 2013/7860, 3/3/2016, § 47).
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan eğitim
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
39. Anayasa’nın “Eğitim ve
öğrenim hakkı ve ödevi” kenar başlıklı 42. maddesinde kimsenin
eğitim ve öğrenim haklarından yoksun bırakılamayacağı, öğretim hakkının
kapsamının kanunla tespit edileceği ve düzenleneceği kurala bağlanmıştır.
40. Anayasa’nın 13. maddesinde ise temel hak ve hürriyetlerin
özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların
Anayasa’nın özüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı hükmüne yer verilmiştir.
41. Anayasa’nın 42. maddesinde “Öğrenim
hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.” ifadesi ile
yasama organına bir takdir alanı yaratılmıştır. Bu takdir alanı, eğitim
kurumlarını düzenleyen kuralların toplumun ihtiyaç ve kaynakları ile eğitimin
farklı düzeylerine özgü nitelikleri açısından zaman ve mekâna göre
değişebilmesinden kaynaklanmaktadır. Yine de takdir alanı içinde yapılacak düzenlemelerdeki
kısıtlamaların kabul edilebilir olup olmadığı değerlendirilirken kısıtlamaların
kişiler açısından öngörülebilir olup olmadığına, meşru amaç izlenip
izlenmediğine ve başvurulan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir
orantılılık ilişkisi bulunup bulunmadığına bakılmalıdır.(Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 69).
42. Eğitim hakkı, esas itibarıyla kurallara uyulmasını sağlamak
amacıyla bir eğitim kurumundan uzaklaştırma veya çıkarma da dâhil olmak üzere disiplin
tedbirlerine başvurmayı engellemez. Şüphesiz disiplin cezaları,
gerek öğrencilerin gelişiminin gerekse de bir okulun amaçlarına ulaşmasını
sağlayacak araçların önemli bir parçasıdır (Özcan
Özsoy [GK], B. No:
2014/5881, 15/2/2017, § 49). Ancak eğitim hakkının özüne dokunan ve etkinliğini
ortadan kaldıran kısıtlamalardan korunmak için bu kısıtlamaların öngörülebilir
olması ve meşru amaç çerçevesinde ölçülü olarak yapılması gereklidir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 69).
Eğitim hakkının kısıtlanmasına dair meşru amaç ve sınırlama arasındaki dengenin
sağlanması, hakkın korunması için elzemdir. Bu dengeyi sağlarken meşru amaç
çerçevesinde elde edilmek istenen beklentiler ile hakkın sınırlandırılmasında
kullanılan araçlar arasındaki orantılılık değerlendirilmelidir. Anılan
orantılılık incelemesinde dikkat edilmesi gereken bir husus da meşru amaç
çerçevesindeki beklentilerin makul ve kabul edilebilir olup olmadığıdır (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 81).
Ayrıca bu tip tedbirler Anayasa'da yer alan diğer haklarla ters düşmemelidir.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
43. Başvurucu, üniversiteye giriş sınavından aldığı sonuca göre
tercih ettiği bölümde eğitim görmek için üniversiteye kabul edilmiştir.
Başvurucunun yükseköğrenim kurumundan çıkarma disiplin cezası sonucunda
yaklaşık yedi yıl boyunca üniversiteye devam edemediği gözetildiğinde eğitim
hakkının sınırlandığı açıktır.
44. Yükseköğretim öğrencilerinin disiplin işlemlerine ilişkin
soruşturma usulleri, yetkiler ve cezalar 2547 sayılı Kanun'un 54. maddesinde
düzenlenmiştir. Başvurucuya verilen yükseköğretim kurumundan çıkarma disiplin
cezası da aynı maddede yer almaktadır.Yönetmelik'in
10. maddesi de söz konusu Kanun hükmüne dayanarak çıkarılmıştır. Sınırlamanın
kanuni dayanağının erişilebilir olduğu açıktır. Somut olayda başvurucu hakkında
tesis edilen yükseköğrenim kurumundan çıkarma disiplin cezasının idare
mahkemesi tarafından iptal edildiği gözönünde
bulundurulduğunda anılan kuralların yeterince öngörülebilir olup olmadığı ya da
meşru amacı konusunda daha ileri bir değerlendirme yapılması gerekli
görülmemiştir.
45. Başvuru, özü itibarıyla eğitim hakkına yönelik müdahalenin
ölçülü olup olmadığı ile ilgilidir. Bir başka deyişle başvurucunun eğitim
hakkının sınırlandırılmasında kullanılan araç ile ulaşılmak istenen amaç
arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığı incelenmelidir.
46. Bu çerçevede başvurucunun Üniversite yerleşkesi dışında
gerçekleştirilen nevruz kutlamasındaki eylemleri nedeniyle tutuklandığı, bu
durumun Rektörlüğe bildirilmesi üzerine başvurucu hakkında disiplin
soruşturması başlatıldığı gözlemlenmektedir. Başvurucunun Üniversite yerleşkesi
dışında gerçekleştirilen nevruz kutlamasında PKK terör örgütü marşını
söylediği, yasa dışı sloganlara katıldığı ve daha önce üç kez disiplin cezası
aldığı gerekçeleriyle ise yükseköğrenim kurumundan çıkarılmasına karar
verildiği anlaşılmaktadır. Bireysel başvurudosyası
kapsamından başvurucunun Üniversite yerleşkesi içinde şiddet içeren eylemlerde
bulunduğu, Üniversitede barışı ve düzeni bozduğu veya buna teşebbüs ettiği
yönünde bir bilgiye rastlanmamıştır.
47. Öte yandan başvurucu, disiplin soruşturmasına dakonu olan eylemleri nedeniyle yargılanmış fakat açılan
ceza davaları beraat kararıyla ve 25 gün hapis cezasına hükmedilmesiyle
sonuçlanmış, verilen hapis cezası hakkında ise hükmün açıklanmasının
ertelenmesine karar verilmiştir.
48. Nitekim İdare Mahkemesi de Ağır Ceza Mahkemesinin bu kararı
üzerine başvurucuya verilen disiplin cezasını başvurucunun eylemlerinin
Yönetmelik'in ilgili maddesinde yer alan kanun dışı kuruluşlara üye olmak, bu
kuruluşlar adına faaliyet yapmak veya yardımda bulunmak fiillerinden olmadığı,
başvurucunun başka bir suçtan mahkûm edilmediği gerekçeleriyle iptal etmiştir.
49. Söz konusu yaptırım derece mahkemeleri tarafından iptal
edilmesine rağmen disiplin cezasının verildiği tarihte Fen Edebiyat Fakültesi
dördüncü sınıf öğrencisi olan başvurucu, yaklaşık yedi yıl süresince Üniversite
imkânlarından ve eğitiminden mahrum kalmıştır. Başvurucunun tazminat talepleri
ise okul yönetimi ve Mahkemelerce, idarenin tazminat sorumluluğuna yol açacak
ölçüde önemli bir hukuki yanlışlık ve ağır bir kusur bulunmadığı gerekçesiyle
reddedilmiştir. Dolayısıyla başvurucu uzun sayılabilecek bir zaman sonra
okuluna dönebilmiş olsa bile maddi ve manevi zararları telafi edilmediğinden
başvurucunun mağduriyeti devam etmiş; iç hukuktaki yargılamanın sonucu da bu
mağduriyeti telafi edememiştir.
50. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 42. maddesinde güvence
altına alınan eğitim ve öğrenim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
52. Başvurucu 50.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
53. Başvurucunun eğitim hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
54. İhlal nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 24.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
55. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
56. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206.10
TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam2.006,10 TL yargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya eğitim hakkının ihlali nedeniyle 24.000 TL
tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE
,
D. 206.10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet
ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Sivas İdare Mahkemesine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/5/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.