|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
DURMAZ OTO. PETROL ÜRÜNLERİ İNŞ. SAN. VE TİC. LTD.
ŞTİ. BAŞVURUSU (3)
|
|
(Başvuru Numarası: 2014/929)
|
Karar Tarihi: 10/6/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Akif YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Durmaz Oto. Petrol Ürünleri İnş. San. ve Tic. Ltd.
Şti.
|
Temsilcisi
|
:
|
Remzi DURMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Devrim BİÇEN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, idarenin cevap
yazısı ve duruşma günü kendisine tebliğ edilmeden hakkındaki idari para
cezasının iptali yönündeki talebinin reddine karar verildiğini belirterek, Anayasa'nın
36. maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş ve yeniden yargılanma talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 16/1/2014 tarihinde
Diyarbakır 4. Sulh Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 22/12/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu şirket adına
kayıtlı 21 KA 543 plakalı araçla 3/5/2013 tarihinde taşıma için belirlenen
istiap haddinin üstünde yük taşındığının tespit edildiğinden bahisle 13/10/1983
tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 65/1-b-e hükmünün ihlal
edildiği gerekçesiyle 7.678,00 TL idari para cezası kesilmiştir.
6. Başvurucu, söz konusu cezaya
karşı Diyarbakır 4. Sulh Ceza Mahkemesine Emniyet Müdürlüğünün ceza kesme
yetkisinin bulunmadığı ve düzenlenen ceza tutanağının usul ve yasaya aykırı
olduğu gerekçesiyle başvuruda bulunmuştur. Başvuru üzerine Mahkeme, 6/8/2013
tarihinde tensip tutanağını düzenleyerek, duruşma gününü 1/11/2013 tarihi
olarak belirlemiştir. Ancak duruşma günü taraflara tebliğ edilmemiştir.
7. Mahkeme, idarenin cevap
yazısı üzerine tarafların katılmadığı ve herhangi bir esaslı işlemin
yapılmadığı (sadece tarafların duruşmaya katılmadığına dair bir tespitte
bulunulduğu ve idarenin cevap yazısının okunduğu) bir duruşma yaparak,
1/11/2013 tarih ve 2013/1122 D. İş sayılı kararı ile idari yaptırım işleminin usul
ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle başvurucunun talebini reddetmiştir.
8. Başvurucu, anılan karara
karşı Diyarbakır 1. Asliye Ceza Mahkemesine itiraz etmiştir.
9. Diyarbakır 1. Asliye Ceza
Mahkemesinin 27/11/2013 tarih ve 2013/382 D. İş sayılı kararıyla başvurucunun
itiraz talebi, düzenlenen tutanağın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle
reddedilmiştir.
10. Ret kararı, başvuruya
18/12/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Bireysel başvuru, 16/1/2013
tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
12. 2918 sayılı Kanun'un 65.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Araçların
yüklenmesinde, yönetmeliklerle belirlenen ölçü ve esaslara aykırı olarak;
…
b) Azami yüklü
ağırlığın veya izin verilen azami yüklü ağırlığın aşılması,
…
e) Tehlikeli ve
zararlı maddelerin gerekli izin ve tedbirler alınmadan taşınması,
…
yasaktır.
Birinci fıkranın (b)
bendine uymayarak;
…
e) %
25'in üzerinde fazla yüklemelerde 3.000 Türk Lirası,
…
İşleten ve gönderenlere ayrı ayrı idarî para cezası
verilir.”
13. 13/03/2005 tarihli ve 5326
sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Başvurunun
incelenmesi” kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili fıkraları
şöyledir:
“(4) Mahkeme, başvuruda bulunan kişilere cevap dilekçesinin
bir örneğini tebliğ eder; talep üzerine veya re'sen
tarafları çağırarak belli bir gün ve saatte dinleyebilir.
Dinleme için belirlenen günle tebligatın yapılacağı gün arasında en az bir
haftalık zaman olmasına dikkat edilir. Dinleme sırasında taraflar veya
avukatları hazır bulunur. Mazeretsiz olarak hazır bulunmama, yokluklarında
karar verilmesine engel değildir. Bu husus, tebligat yazısında açıkça
belirtilir.
…
(6) Dinlemede sırasıyla; hazır bulunan başvuru sahibi ve
avukatı, ilgili kamu kurum ve kuruluşunun temsilcisi, varsa tanıklar dinlenir,
bilirkişi raporu okunur, diğer deliller ortaya konulur.
(7) Mahkeme, ilgilileri dinledikten ve bütün delilleri
ortaya koyduktan sonra aleyhinde idarî yaptırım kararı verilen ve hazır bulunan
tarafa son sözünü sorar. Son söz hakkı, aleyhinde idarî yaptırım kararı verilen
tarafın kanunî temsilcisi veya avukatı tarafından da kullanılabilir. Mahkeme
son kararını hazır bulunan tarafların huzurunda açıklar…”
14. 18/7/1997 tarihLİ ve 23053 Resmi Gazete
sayılı Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin (Yönetmelik) 161. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
“Karayolları Trafik Kanununda yazılı trafik suçlarını
işleyenler hakkında;
a) Emniyet Genel Müdürlüğünün;
1) Trafik zabıtası personeli, …, tarafından suç veya ceza
tutanağı düzenlenir…”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 10/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 16/1/2014 tarihLİ
ve 2014/929 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu vekili, İlk Derece
Mahkemesince, kararına itiraz edilen idarenin cevap yazısının bir örneğinin
kendilerine tebliğ edilmediğini, bu nedenle Diyarbakır İl Jandarma
Komutanlığının dosyaya sunduğu cevap yazısına karşı herhangi bir beyanda
bulunulamadığını, ayrıca Diyarbakır 4. Sulh Ceza Mahkemesince 1/11/2013 tarihi
olarak belirlenen duruşma gününün de kendilerine bildirilmediğini, böylelikle
davalı idarenin cevaplarına karşı savunma yapılamadığını belirterek,
Anayasa'nın 36. maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
17. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve
olguların hukuki nitelendirmesini kendisi takdir eder. Başvurucunun, adil
yargılanma hakkı kapsamında ileri sürdüğü iddiaları, “sözlü yargılama hakkı” ile “silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri” başlıkları altında
değerlendirilecektir.
1. Sözlü Yargılama Hakkının İhlal Edildiği İddiası
18. Başvurucu, Diyarbakır 4.
Sulh Ceza Mahkemesince 1/11/2013 tarihi olarak belirlenen duruşma gününün kendisine
bildirilmemesinden şikayetçi olmuştur.
19. Anayasa'nın 141. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir
kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu
güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.”
20. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma
hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes … cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar
konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına
sahiptir…”
21. Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birisi de
Anayasa'nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması
ilkesidir. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini
kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak
ve yargılamada keyfiliği önlemektir. Bu yönüyle hukuk devletinin en önemli
gerçekleştirme araçlarından birisini oluşturur. Özellikle ceza davalarında
yargılamanın duruşmalı ve aleni yapılması silahların eşitliği ilkesinin ve
savunma hakkının güvencesini oluşturur. Ancak bu her türlü yargılamanın mutlaka
duruşmalı yapılmasının zorunlu olduğu anlamına gelmez. Adil yargılama
ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi
amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma
yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz (Musa Yılmaz Acar, B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 32).
22. Sözleşme’nin 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında “aleni yargılama”
hakkının tanınması, zorunlu olarak “sözlü
yargılama” hakkını da içerir. Bununla birlikte, Sözleşme’nin bu
maddesinde yer alan söz konusu yükümlülük, mutlak değildir (Jussila/Finlandiya
[BD], B. No: 73053/01, 23/11/2006, § 41; Hakansson ve Sturesson/İsveç, B. No:
11855/85, 21/2/1990, § 66).
23. Yargılamada, tarafların
şüpheye yer vermeyecek şekilde bu haklarından vazgeçmesi ve kamu yararının
sözlü yargılama yapılmasını gerekli kıldığı bir durumun bulunmaması hâlinde,
duruşma yapılmayabilir. Vazgeçmenin, açıkça veya zımnen yapılması mümkündür.
Duruşma yapılmasına ilişkin talebin sürdürülmemesi ya da hiç ileri sürülmemesi,
zımnen vazgeçmeye örnek gösterilebilir. Bunun yanında dava dosyası ve
tarafların yazılı görüşleri temelinde yeterince çözülemeyen hukuki ve olgusal
herhangi bir sorunla karşılaşılmaması örneğinde olduğu gibi yargılamanın
istisnai koşulları da duruşma yapılmasını gerektirmeyebilir (Benzer yöndeki
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı için bkz. Eksert Turizm Taşımacılık Tekstil Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti ve diğer 7 başvuru/Türkiye [k.k.], B. No:40988/06, 2/7/2013).
24. AİHM, “önemli bir isnat taşımayanlar” ile “ceza hukukunun çekirdeğini oluşturan”
davalar arasında ayrım yapmış, Sözleşme’nin 6. maddesi kapsamına giren fakat
geleneksel ceza hukuku kategorilerine ait olmayan suçların (örneğin trafik
kurallarının ihlali) yargılamasında duruşma yapılmasının gerekli
olmayabileceğini belirtmiştir (Jussila/Finlandiya
[BD], B. No: 73053/01, 23/11/2006, §§ 36, 43).
25. Bu durum, özellikle
inandırıcılık sorunu taşımayan, karmaşık olmayan veya olaylarla ilgili hiçbir
tartışmanın bulunmadığı oldukça teknik davalar ile mahkemelerin tarafların
sunduğu görüşlere ve diğer belgelere dayanarak, adil ve makul bir biçimde karar
verebilecekleri davalar için geçerli olmaktadır (Anılan Jussila/Finlandiya, § 41, Döry/İsveç, B. No:28394/95, 12/11/2002, § 37, Mehmet Emin Şimşek/Türkiye, B. No:
5488/05, 28/2/2012, § 30).
26. Yargılamaya taraf olan
kişilerin hakkaniyetli yargılama temelinde beyanlarını sözlü vermesinin
gerektiği durumlarda sözlü yargılama yapılmaması yargılamanın bir bütün olarak
adil olmasını engelleyebilir (bkz. Göç/Türkiye,
B.No: 36590/97, 11/7/2002, §
51). Dolayısıyla, sadece dosyaya
dayanılarak tatmin edici bir çözümün sağlanamayacağı olaylarda, sözlü
yargılamanın yapılması gerekir. Sözlü yargılamaya karar vermede, davaya konu
meselelerin çokluğu değil, niteliği önem kazanacaktır.
27. Somut olayda başvurucu, itiraz başvurusu üzerine duruşma
yapılmaksızın karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür. 5326 sayılı Kanun’un “Başvurunun incelenmesi” kenar başlıklı 28. maddesinin (4)
numaralı fıkrasında, mahkemenin, talep üzerine veya resen tarafları çağırarak
belli bir gün ve saatte dinleyebileceği kurala bağlanmıştır. Başvurucu
tarafından, idari para cezasının kaldırılması istemiyle sulh ceza mahkemesine
sunulan başvuru dilekçesinde duruşma talebinde bulunulmamıştır.
28. Bu durumda, incelemenin
evrak üzerinden de yapılabileceği kurala bağlanan (sözlü yargılama yapılması
talebe veya mahkemenin takdirine bağlı kılınan) ve azami ağırlığın üzerinde yük
taşınmasına ilişkin olarak kesilen idari para cezasıyla ilgili yargılamada;
tarafların iddia ve savunmaları yazılı olarak alındıktan sonra bir sonuca
varılmıştır. Çözümlenen olayın kendine özgü niteliği de nazara alındığında,
yargılamanın salt dosya üzerinden yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği söylenemez. Kaldı ki, başvurucu sözlü yargılama yapılması
talebinde bulunmayarak, zımnen bu hakkından feragat etmiştir.
29. Açıklanan nedenlerle, sözlü
yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun bu kısmının,“açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Çelişmeli Yargılama ve
Silahların Eşitliği İlkelerinin İhlal Edildiği İddiası
30. Başvurucu, ilgili idarenin
cevap dilekçesinin kendisine tebliğ edilmediğini, bu nedenle savunma imkânından
mahrum kaldığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
31. Anayasa Mahkemesi,
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok
kararında, ilgili hükmü, Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği
ve çelişmeli yargılama ilkesi gibi ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve
Diğerleri, B. No.2012/13, 2/7/2013, § 38).
32. “Hakkaniyete
uygun yargılanma”nın temel unsuru, yargılamanın “çelişmeli” olması ve taraflar arasında “silahların eşitliği”nin sağlanmasıdır (Benzer
yöndeki AİHM kararı için bkz. Rowe ve Davis/Birleşik Krallık [BD], B. No: 28901/95,
16/2/2000, § 60). Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan çelişmeli
yargılama ilkesi taraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve yorum
yapma hakkının tanınmasını ve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif
olarak katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda, mahkemece tarafların
dinlenilmemesi, taraflara delillere karşı çıkma imkânı verilmemesi, yargılama
faaliyetinin hakkaniyete aykırı hale gelmesine neden olabilecektir (Benzer
yöndeki AİHM kararı için bkz. Ruiz-Mateos/İspanya,
§ 63; Feldbrugge/Hollanda, B. No. 8562/79, 29/05/1986, §
44).
33. Silahların eşitliği
ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk
ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler
hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı
vermektedir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. J.J./Hollanda, B. No: 9/1997/793/994, 27/3/1998, § 43; Vermeulen/Belçika,
B.No: 19075/91, 20/2/1996, §
33).
34. Adil yargılanma hakkının
unsurlarından biri de silahların eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi
davanın taraflarının usuli haklar bakımından aynı
koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir
duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde
dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
35. Genel anlamda hakkaniyete
uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkeleri ışığında taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma
ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda,
delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddiaları da yargılamanın
bütünü ışığında değerlendirilecektir (Yüksel
Hançer, B. No. 2013/2116, 23/1/2014, § 19). Anayasa Mahkemesinin
bireysel başvuru kapsamındaki görevi, somut olayın usul kurallarına uygunluğunu
denetlemek değil, adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin somut olayda
ihlal edilip edilmediğini denetlemektir.
36. 2918 sayılı Kanun'un 65.
maddesine göre, azami yüklü ağırlığın veya izin verilen azami yüklü ağırlığın
aşılması nedeniyle ve işleten ve gönderenlere ayrı ayrı idarî para cezası uygulanır. Başvuru formu ve
ekli belgeler ile dosya kapsamından; 3/5/2013 tarihinde Diyarbakır İli Mapa
Yolunda yapılan uygulamada durdurulan 21 KA 543 plakalı aracın aşırı yüklü
olduğunun görülmesi üzerine aracın yapılan tartımı sonucunda mevzuatta
belirtilen azami yüklü ağırlığın aşıldığı gerekçesiyle 2918
sayılı Kanun’un 65. maddesine istinaden, 355760 seri numaralı ‘idari para cezası karar tutanağı’
düzenlendiği anlaşılmaktadır. Tutanakta; aracın cinsi, rengi ve plakası,
kabahatin işlendiği yer, hangi kabahatin işlendiği, tutanağı düzenleyen
görevlinin ad ve soyadı ile sicil numarası ve ceza tutarı ile ilgili bilgiler
yer almaktadır. Tebliğ evrakından, bu tutanağın başvurucuya tebliğ edildiği ve
başvurucunun bu tutanağın tebliği ile hakkındaki idari para cezasından haberdar
olduğu görülmektedir.
37. Diyarbakır İl Jandarma
Komutanlığı tarafından Mahkemeye gönderilen cevabi yazıda, trafik uygulamasında
durdurulan 21 KA 543 plakalı aracın azami yüklü ağırlığını aştığı gerekçesiyle
2918 sayılı Kanun’un 65. maddesine istinaden, 355760 seri numaralı ‘idari para cezası karar tutanağı’
düzenlendiği belirtilmiş, tartıma dayanak belge (kantar fişi) Mahkemeye
gönderilmiştir.
38. Somut olayda, kararın yazılı
yargılama usulüne göre verildiği, Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı tarafından
gönderilen cevap yazısının ‘idari para
cezası karar tutanağı’ içeriğinde belirtilenlerden başka
başvurucunun bilgisi dâhilinde olmayan ek açıklamalar içermediği, ‘idari para cezası karar tutanağı’nın iptaline yönelik
başvuru dilekçesinde bu açıklamalara gerekli itirazların yapıldığı, bu nedenle
İlk Derece Mahkemesinin başvurucunun haberdar olduğu bilgi ve belgelere göre
karar verdiği, sonuç olarak, başvuruda bir ihlalin olmadığının açık olduğu
anlaşılmıştır.
39. Açıklanan nedenlerle,
çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin
başvurunun bu kısmının, “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle, başvurunun “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 10/6/2015 tarihinde OY
BİRLİĞİYLE karar verildi.