TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ZAFER KILIÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/9756)
|
|
Karar Tarihi: 13/9/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Zafer KILIÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Abdulmenaf KIRAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamu görevinden çıkarma işleminin yargı kararı ile
iptali üzerine açılan tam yargı davasının makul sürede tamamlanmaması nedeniyle
adil yargılanma hakkının; özlük haklarından mahrum kalınması nedeniyle de
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından görüş bildirilmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) XVII. Bölge
Müdürlüğü bünyesinde mühendis olarak görev yaptığı sırada ihale işlemlerinde
yapılan usulsüzlükler nedeniyle kamu görevinden çıkarma cezası ile
cezalandırılmıştır. Söz konusu işlemin Van İdare Mahkemesinin (Mahkeme)
21/5/2003 tarihli kararıyla iptal edilmesi üzerine başvurucu, işlem nedeniyle
uğradığını ileri sürdüğü zararların tazmini için 2003 yılında tam yargı davası
açmıştır.
9. Mahkeme 13/3/2008 tarihli kararıyla, başvurucunun tam yargı
davasını temellendirdiği, kamu görevinden çıkarma cezasının iptaline ilişkin
21/5/2003 tarihli iptal kararının Danıştay Onikinci
Dairesi (Daire) tarafından 19/4/2005 tarihli ilamla bozulduğuna ve bu bozma
kararına uyularak 22/2/2008 tarihli kararla kamu görevinden çıkarma cezasının
hukuka uygun bulunması suretiyle davanın reddedildiğine vurgu yaparak hukuka
uygun bulunan kamu görevinden çıkarma işlemi nedeniyle açıkta kalan sürelere
ilişkin özlük haklarının ödenmesi isteminin hukuki dayanağı bulunmadığını
tespit etmiştir. Sonuç olarak Mahkeme hukuki dayanaktan yoksun olduğu
gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
10. Başvurucu 13/3/2008 tarihli kararı temyiz etmiştir. Daire
25/10/2011 tarihli kararıyla, davacının eyleminin 22/6/2006 tarihli ve 5525
sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı
Hakkında Kanun kapsamına girmesi nedeniyle kamu görevinden çıkarma cezasının
iptali istemiyle açılan davanın reddine ilişkin olarak verilen 22/2/2008
tarihli kararın temyiz incelemesinde, karar verilmesine yer olmadığına karar
verildiğine dikkati çekmiştir. Daire, ayrıca 5525 sayılı Kanun uyarınca
disiplin cezalarının affının ilgililere geçmiş süreler için parasal haklar
yönünden herhangi bir talep hakkı vermediğine vurgu yapmıştır. Daire, Mahkeme
kararının gerekçesini doğru bulmamakla beraber sonuç itibarıyla kararın yerinde
olduğu hükmüne vararak disiplin affının geçmişe dönük özlük hakları yönünden
bir talep hakkı vermediği yönündeki gerekçe ile onama kararı vermiştir. Daire,
karar düzeltme talebini 17/4/2014 tarihli ilamıyla reddetmiştir.
11. Başvurucu, nihai kararı 3/6/2014 tarihinde tebellüğ
etmesinin ardından 16/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 13/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucu, açıkta kaldığı sürelere ilişkin olarak özlük
haklarından yoksun kaldığını belirtmek suretiyle mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmektedir.
14. Bir anayasal hak ihlali iddiasının Anayasa Mahkemesinin konu
bakımından yetkisi dâhilinde olabilmesi için başvurucu tarafından dayanılan
hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden olması ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu
protokollerin kapsamında yer alması; ayrıca başvurucunun, ihlal iddiasına temel
alınan hakkın kapsamına giren korunmaya değer bir menfaatinin bulunması gerekir
(Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351,
18/9/2013, § 31).
15. Anayasa’nın 35. maddesi kapsamındaki hakkının ihlal
edildiğini ileri süren başvurucu, böyle bir hakkın varlığını kanıtlamak
zorundadır. Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesi uyarınca
korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki
hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile
Ünlü, B.No:
2013/382, 16/4/2013,§ 26).
16. Başvurucu, kamu görevinden çıkarma işleminin iptal
edilmesine karşın açıkta kaldığı sürelere ilişkin özlük haklarının tarafına
ödenmediğini ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Başvurucunun tam yargı davasına dayanak aldığı 21/5/2003 tarihli çıkarma
cezasının iptaline dair karar, Danıştay Onikinci
Dairesinin 19/4/2005 tarihli kararıyla bozulmuş ve bozma kararına uyularak
22/2/2008 tarihli ret hükmü ile kamu görevinden çıkarma cezası hukuka uygun
bulunmuştur. Ret kararı da, her ne kadar eylem af
kapsamında ise de disiplin affının geçmişe dönük özlük hakları yönünden bir
talep hakkı vermediği yönündeki gerekçe ile Danıştay Onikinci
Dairesi tarafından 25/10/2011 tarihli ilamla onanmıştır.
17. Diğer taraftan başvurucu, eyleminin 5525 sayılı Kanun
kapsamına girdiğinin yargı kararı ile saptanmasına karşın daha göreve
başlatılmadığını ve özlük haklarına ilişkin ihlalin devam ettiğini iddia
etmiştir. Ancak Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan
incelemede görüldüğü üzere başvurucunun, anılan iddialarla göreve iade edilmesi
yönündeki isteminin reddine dair işlemin iptali için açtığı dava Ankara 13.
İdare Mahkemesinin 24/3/2009 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Ret kararı,
Danıştay Onikinci Dairesinin 28/9/2012 tarihli kararı
ile onanmış ve karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 18/12/2013 tarihli kararı
ile reddedilerek kesinleşmiştir.
18. Bu hâle göre yargı makamları önünde, kamu görevinden
çıkarılmasının ve göreve başlatılmamasının hukuka aykırı olduğunu, açıkta
kaldığı sürelere dair özlük haklarını hukuken hak ettiğini ispat edemeyen ve
belirli bir kanun hükmüne ya da istikrarlı bir içtihada dayanmayan başvurucunun
Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamına giren
bir ekonomik değeri veya en azından böyle bir değeri elde etme yönünde meşru
beklentisi bulunmadığı anlaşılmaktadır.
19. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesi
kapsamına giren korunmaya değer bir menfaati bulunmadığı anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının konu bakımından
yetkisizlik nedeni ile kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
22. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
23. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
24. Anılan ilkeler, Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar ve somut başvuruya konu yargılama sürecinin niteliği dikkate
alındığında 11 yıl yargılama süresinin makul olmadığısonucuna
varmak gerekir.
25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
27. Başvurucu, 75.000 TL maddi ve 150.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
28. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
29. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığındabaşvurucuya net 14.400 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
30. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının
ihlali ile maddi zarar arasında illiyet bağı kuracak herhangi bir belge
sunmamış olduğundan maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
31. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 14.400 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan 2.006,10
TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına
başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması
hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için
yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Van İdare Mahkemesine (E.2005/3148, K.2008/419)
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
13/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.