TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
BÜLENT BARMAKSIZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/9771)
Karar Tarihi: 21/9/2016
Başkan : Burhan ÜSTÜN
Üyeler : Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör : Murat ŞEN
Başvurucu : Bülent BARMAKSIZ
Vekili : Av. Gülizar TUNCER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; 1 Mayıs gösterilerinin Taksim Meydanı'nda yapılmasına izin verilmemesi üzerine gösterinin gerçekleştirilememesinin, gösteri yapmak isteyen gruba polisin müdahale etmesinin ve bu olaylara ilişkin yapılan şikâyet sonucunda Vali ve Emniyet Müdürü hakkında soruşturma izni verilmemesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını, insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağını ve etkili başvuru hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 27/2/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 11/4/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 9/6/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 21/6/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 1/7/2016 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. İstanbul Valiliği 18/1/2013 tarihli ve 800 sayılı yazılarıyla 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 6. maddesi uyarınca İstanbul'da toplantı ve gösteri yürüyüşü alanları olarak Kartal, Kadıköy, Kadıköy Salı Pazarı ve Kazlıçeşme meydanlarını belirlemiştir.
9. Türkiye İşçi Sendikaları (TÜRK-İŞ) Konfederasyonu 2/4/2013 tarihli ve 2013-5 sayılı dilekçesiyle 1 Mayıs gününü Taksim Meydanı'nda kutlamak istemiştir. Ayrıca birçok sendika ve sivil toplum kuruluşu da kamuoyuna 1 Mayıs'ın Taksim Meydanı'nda kutlanacağını bildirmiştir.
10. İstanbul Valiliği, anılan meydanda İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 2012 yılı sonunda yayalaştırma projesi kapsamında inşaat çalışmasına başlaması, inşaat alanında 30-40 metre derinliğinde çukurlar ve çok geniş bir alanda hafriyat olması, mevcut fiziki şartların gösteriye katılacakların hayatı için tehdit oluşturabileceği, güvenlik önlemlerinin alınmasında yetersiz kalınacağı gerekçesiyle 1 Mayıs'ın Taksim Meydanı'nda kutlanmasına izin vermemiştir.
11. Anılan Valilik kararına rağmen 1 Mayıs 2013 günü göstericiler, Taksim Meydanı'na girmeye çalışmışlardır. Bunun üzerine kolluk, göstericilere müdahale etmiş; göstericiler ve kolluk mensupları arasında yaralananlar olmuştur. Ayrıca bazı göstericiler tarafından özel kişilerin ve kamunun mallarına zarar verilmiştir.
12. Başvurucu 1/5/2013 tarihinde 1 Mayıs'ı Taksim Meydanı'nda kutlamak isteyenler arasında yer almıştır. İstanbul Valiliğinin anılan kararı üzerine diğer göstericilerle birlikte başvurucunun da kolluk tarafından Taksim Meydanı'na girmesine izin verilmediği gibi başvurucu, polis müdahalesi ile karşılaşmıştır.
13. Bunun üzerinebaşvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 1 Mayıs olayları sırasında kolluk kuvvetlerinin gerçekleştirdiği müdahaleler sonrasında mağdur edilmesinden ve Taksim Meydanı'nda kutlamalara izin verilmemesinden dolayı Vali ve İl Emniyet Müdürü hakkında şikâyetçi olmuştur.
14. Anılan şikâyete yönelik olarak İçişleri Bakanlığı 8/11/2013 tarihli ve 29428 sayılı kararıyla işleme koymama kararı vermiştir.
15. Başvurucunun İçişleri Bakanlığının kararına karşı yaptığı itiraz, Danıştay 1. Dairesinin 5/3/2014 tarihli ve E.2013/1861, K.2014/319 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Dosyanın incelenmesinden, Taksim Meydanının İstanbul'da toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılacak alanlar arasında belirlenen ve Valiliğin 18.1.2013 tarihli yazısıyla kamuoyuna duyurulan meydanlardan olmadığı, bu Meydanda 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü Kutlamasına izin verilmediği, kaldı ki söz konusu alanda yayalaştırma projesi kapsamında büyük çaplı inşaat çalışması yapıldığı ve Meydanın fiziki şartlarının toplanma için uygun olmadığı, göstericilerin şiddet kullanmaları üzerine kamu düzeninin gerektirdiği ölçüde müdahalede bulunulduğu, bu nedenlerle şikayetin, 4483 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi kapsamında ön inceleme yapılmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, ... [karar verilmiştir.]"
16. Anılan karar 22/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 6/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Başvurucu, 1 Mayıs olayları sırasında kolluk kuvvetlerinin gerçekleştirdiği müdahaleler sonrasında mağdur edildiği şikâyetine dair başvurucu formu ve eklerinde herhangi bir açıklama getirmediği gibi bilgi veya belge de sunmamıştır.
B. İlgili Hukuk
19. 2911 sayılı Kanun'un 6. maddesinin 2/3/2014 tarihli ve 6529 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmadan önceki hâli şöyledir:
“Toplantı ve gösteri yürüyüşleri, tüm il veya ilçe sınırları içerisinde aşağıdaki hükümlere uyulmak şartıyla her yerde yapılabilir.
Şehir ve kasabalarda ve gerekli görülen diğer yerlerde hangi meydan ve açık yerlerde veya yollarda toplantı veya yürüyüş yapılabileceği ve bu toplantı ve yürüyüş için toplanma ve dağılma yerleri ile izlenecek yol ve yönler vali ve kaymakamlarca kararlaştırılarak alışılmış araçlarla önceden duyrulur. Bu yerler hakkında sonradan yapılacak değişiklikler duyurudan onbeş gün sonra geçerli olur. Toplantı yerlerinin tespitinde gidiş gelişi, güvenliği bozmayacak ve pazarların kurulmasına engel olmayacak biçimde, toplantıların genel olarak yapıldığı, elektrik tesisatı olan yerler tercih edilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 21/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, 1 Mayıs'ın İstanbul'da gerçek anlamıyla anılması ve kutlanmasının ancak Taksim alanının açılması ile mümkün olabileceği düşünüldüğünde bu alanın yasaklanması, kendisi ve diğer göstericilere karşı polisin orantısız güç kullanması ve Vali ile Emniyet Müdürü hakkında bulunduğu şikâyetin kanuna aykırı biçimde işleme konmaması nedenleriyle Anayasa'nın 17., 26., 34., 36. ve 40. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yukarıda belirtilen iddialarının özü, 1 Mayıs gösterilerinin Taksim Meydanı'nda yapılmasına izin verilmemesi ve buna yönelik girişimlerin kolluğun müdahalesiyle engellenmesinin insan haysiyeti ile bağdaşmayacak muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ve Taksim Meydanı'nda yapılmasına izin vermeyen İstanbul Valisi ve İl Emniyet Müdürü hakkında soruşturma yapılmamasının etkili başvuru hakkını ihlal ettiğine ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddiaları Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında tanımlanan insan haysiyeti ile bağdaşmayacak muamele yasağı, Anayasa’nın 34. maddesinde düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ve Anayasa'nın 40. maddesinde tanımlanan etkili başvuru hakkıçerçevesinde incelenmiştir.
1. İnsan Haysiyeti ile Bağdaşmayan Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Başvurucu, 1 Mayıs'ın Taksim Meydanı'nda kutlanmasına izin verilmemesi üzerine kolluğun orantısız müdahalesi ile karşı karşıya kaldığını ileri sürmüştür. Bu olaylardan İstanbul Valisi ve İl Emniyet Müdürü'nün sorumlu olduğunu ve yargılanması gerektiğini belirtmiştir.
24. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
25. Bireyin, bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili resmî bir soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Tahir Canan, § 25). Ancak bu konuda bir soruşturmanın başlayabilmesi için öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28).
26. Söz konusu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu mümkün olmazsa bu madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır. Devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında bazen tek başına soruşturma yapılmamış olması yahut yeterli soruşturma yapılmamış olması da kötü muamele teşkil edebilmektedir. Bu bağlamda soruşturmanın derhâl başlaması, kamu denetimine tabi olarak bağımsız biçimde özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir (Tahir Canan, § 25).
27. Somut olay bu ilkeler kapsamında incelendiğinde başvurucunun, iddialarını bir doktor raporu veya gerçekten kolluğun ölçüsüz müdahalesine maruz kaldığına dair makul bir açıklamayı destekleyen bir kanıt unsuruna ya da delil başlangıcına dayandırmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, 1 Mayıs kutlamalarına Taksim Meydanı'nda katılmak istemesi üzerine kolluğun orantısız müdahalesi ile karşılaştığını ve bu müdahalenin sorumlusunun İstanbul Valisi ve İl Emniyet Müdürü olduğunu iddia etmiştir. Başvurucu bu iddialarına esas teşkil eden maruz kaldığını iddia ettiği orantısız müdahalenin sonuçlarına ilişkin olarak herhangi bir açıklama getirmediği gibi buna ilişkin olarak herhangi bir bilgi veya belge de sunmamıştır. İçişleri Bakanlığının işleme koymama kararına yönelik yaptığı itirazda da 1 Mayıs gösterilerinin Taksim Meydanı'nda yapılmasına izin verilmemesi üzerinde durulmuştur. Kendisinin maruz kaldığını ileri sürdüğü kolluk müdahalesinin nerede, ne zaman, nasıl olduğuna ilişkin anılan dilekçe ve başvuru formunda hiçbir açıklamada bulunmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun insan haysiyetine yakışmayan muameleye maruz kaldığına yönelik soyut iddiası dışında makul şüphe dahi doğurabilecek savunulabilir bir şikâyeti bulunmamaktadır.
28. Öte yandan başvurucunun, kolluğun ölçüsüz müdahalesine maruz kaldığını yönelik ortaya koyabilecek delilleri sunması hâlinde dahi iddialarının incelenebilmesi için müdahaleyi gerçekleştiren kolluk görevlileri hakkında yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyetçi olması gerekir. Buna rağmen itiraz dilekçesinde yazdıklarından anlaşıldığı kadarıyla(bkz. § 13) başvurucu, Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçedeesas olarak İstanbul Valiliğinin aldığı karar üzerine İstanbul Valisi ve İl Emniyet Müdürü'nün Taksim Meydanı'nda 1 Mayıs gösterisinin yapılmamasına yönelik aldığı önlemlerden dolayı cezalandırılmasını talep etmiştir. Bu bağlamda başvurucunun iddiaları eylemi doğrudan gerçekleştiren kişiler dışındaki üst düzey bürokratların cezalandırılmasına yöneliktir. Somut olayda başvurucunun, kolluğun ölçüsüz müdahalesi ile üst düzey kamu görevlilerinin talimatları arasında ceza hukuku kapsamında illiyet bağının gösterebilir savunulabilir bir bilgi veya belge ortaya koyabildiği söylenemez. Üst düzey bürokratların 1 Mayıs gösterilerinin Taksim'de yapılmasının engellenmesine yönelik talimatları da anılan illiyet bağının kurulması için yeterli değildir. Zira üst düzey kamu görevlilerinin müdahale talimatının, kolluk görevlilerinin yetkisini aşacak ve suç oluşturacak nitelikte hareket etmelerine yönelik olduğuna yönelik herhangi bir somut kanıt gösterilmemiştir. Dolayısıyla üst düzey kamu görevlileri hakkında işlemden kaldırma kararı verilmesi etkili soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilmediği olarak yorumlanamaz.
29. Bu açıklamalar ışığında başvurucunun, kolluğun orantısız müdahalesi ile insan haysiyeti ile bağdaşmayan muameleye tabi tutulduğunun ispatını mümkünkılar nitelikte -her türlü makul şüpheden uzak- hiçbir kanıt unsuru bulunmadığı dolayısıyla Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki iddialarının soyut ve kanıtlanmamış şikâyetlerden oluştuğu anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
31. Başvurucu, 1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanı'nda yapılmasına izin verilmemesinin ve kendisine yönelik olarak kolluğun orantısız müdahalesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
32. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin ilkelerini ortaya koyduktan sonra 1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanı'nda yapılmamasına ilişkin kararın kanuni dayanağının ve meşru amacının olduğunu, ayrıca sembolik çelenk koymaya da izin verilerek toplanma hakkına yönelik ölçülü bir müdahalede bulunulduğunu belirtmiştir. Sonuç olarak Bakanlık, başvurucunun iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürmüştür.
33. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı, Anayasa Mahkemesinin ve AİHM'in içtihatlarına atıf yaparak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenme hakkının kullanılmasının izin ve bildirim sistemine bağlanamayacağını, bu tedbirlerin ancak toplanma hakkının etkin kullanılmasına yönelik olarak gerekli tedbirleri almak için uygulanabileceğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte somut olay açısından toplanma hakkına yönelik 1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanında yapılmasına izin verilmemesi toplanma hakkını engellemeye yönelik bir karar olduğu ifade edilmiştir.
34. Başvurucunun, Anayasa'nın 34. maddesi kapsamındaki toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiaları 1 Mayıs gösterilerinin Taksim'de yapılmasına izin verilmemesi ve gösteriler esnasında kolluğun ölçüsüz müdahalesine ilişkindir. Toplantı hakkına yönelik müdahaleler sadece hakkın kullanılmasından önceki bazı önleyici tedbirleri değil, hakkın kullanılması sırasında veya kullanıldıktan sonra yapılan muameleleri de kapsar (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 123). Bu bağlamda başvurucunun iddiaları toplanma hakkı öncesi yer yönünden sınırlama ve hakkın kullanımı sırasındaki kolluk müdahalesi kapsamından iki ayrı başlık altında değerlendirilmiştir:
a. 1 Mayıs Kutlamalarının Taksim Meydanı'nda Yapılmasına İzin Verilmemesine İlişkin İddia
35. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
" Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
37. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).
38. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde, olağan yasa yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).
39. Buna karşılık tüketilmesi gereken başvuru yolları, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte kullanılabilir ve etkili başvuru yollarını ifade etmektedir. Ayrıca başvuru yollarını tüketme kuralına uygunluğun denetlenmesinde somut başvurunun koşullarının dikkate alınması esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu nedenle başvurucunun, kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, §§ 27, 28; benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. İlhan /Türkiye, 22277/93, 27/7/2000, §§ 56-64).
40. Somut olayda başvurucu, iddialarını İstanbul Valiliğinin 1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanı'nda yapılmasına izin verilmeyeceğine dair kararına dayandırmıştır. 1 Mayıs'ta Taksim Meydanı'nda toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma niyetinde olduğunu belirten başvurucunun 2911 sayılı Kanun hükümlerine göre ilgili mülki idare amirliğine bildirimde bulunması, mülki idare amirliğince toplantı ve gösteri yürüyüşüne izin verilmemesi veya toplantı ve gösteri yürüyüşünün engellenmesine yönelik işlem tesis edilmesi durumunda ise öncelikle idari yargı yerlerinde dava açması gerekirken, başvurucu buna ilişkin olarak kendisinin, sendikaların veya sivil toplum örgütlerinin herhangi bir talepte bulunduğuna yönelik bir bilgi veya belge sunmamıştır. Taksim Meydanı'nda kutlama yapılmasına yönelik olarak TÜRK-İŞ Konfederasyonunun 2/4/2013 tarihli dilekçesi olduğu ise İçişleri Bakanlığının işleme koymama kararından anlaşılmakla birlikte bu talebin akıbeti hakkında başvurucu herhangi bir açıklama getirmemiştir.
41. Öte yandan 2911 sayılı Kanun'un İstanbul Valiliğinin 18/1/2013 tarihli ve 800 sayılı işlemiyle İstanbul ilinde toplantı alanları ve gösteri yürüyüşü güzergâhlarının belirlenerek İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün resmî internet sitesinde duyurulduğu, Taksim Meydanı'nın söz konusu alanlar içerisinde yer alması gerektiğini düşünen başvurucunun anılan işleme karşı da idari makamlara başvurmadığı gibi mahkemelerde dava da açmadığı anlaşılmıştır.
42. Başvuru konusu olayda, şikâyet edilen işleme karşı idari ve yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı, söz konusu başvuru yollarının pratikte etkili olmadığını gösteren bir örneğin bulunmadığı aynı konuda daha önce başvurulmuş bir yargı yerince verilen karar da bulunmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca etkisizliğine yönelik herhangi bir iddiası olmayan başvurucunun başvuru yollarını tüketme zorunluluğu bulunmaktadır (Sedat Vural, B. No: 2014/5559, 25/4/2014).
43. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Kolluğun Orantısız Güç Kullandığına İlişkin İddia
44. Başvurucu, başvuru formunda barışçıl bir gösteriye katılma hakkını kullanmak amacıyla 1 Mayıs 2013 tarihinde Taksim'e gitmek istediğini ancak bu hakkının engellenerek polis tarafından kendisine şiddet uygulandığını iddia etmiştir.
45. Başvurucu anılan iddiasına yönelik başvuru formunda ayrıca herhangi bir bilgi ve belge sunmamıştır. Kolluk müdahalesinin nerede ve ne zaman olduğu, kolluk müdahalesi sonucunda herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurup başvurmadığı ya da buna ilişkin olarak herhangi bir sağlık raporu sunmamıştır. Bununla birlikte başvuru dosyasına ibraz ettiği belgelerden de başvurucunun gösteri yürüyüşü esnasında maruz kaldığını iddia ettiği müdahaleye ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. İstanbul Bölge İdare Mahkemesine hitaben yazdığı itiraz dilekçesinde de temel olarak üst düzey bürokratların kararları ve bunun sonuçlarını dile getirmiştir. Anılan dilekçede de kolluk müdahalesine ilişkin somut herhangi bir kanıt ileri sürülmemiştir.
46. 6216 sayılıKanun’un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvurudakamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
47. Somut olayda başvurucu, yukarıda belirtildiği üzere gösteri esnasında kolluk müdahalesine dair ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma ve hakkın nasıl ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanıtlanamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
48. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Etkili Başvuru Hakkı Yönünden
49. Başvurucu, diğer yandan 1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanı'nda yapılmamasına izin vermeyen İstanbul Valisi ve İl Emniyet Müdürü hakkında yaptığı suç duyurusunun sonuçsuz kalmasının etkili başvuru hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
50. Başvurucunun insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının ve toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarına yönelik yukarıda yapılan değerlendirmeler gözetilerek etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine yönelik iddialara dair ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın;
a. 1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanı'nda yapılmasına izin verilmemesine ilişkin kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
b. Kolluğun orantısız güç kullandığına ilişkin kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın ilgili kısmının ayrıca incelenmesine GEREK OLMADIĞINA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.