BİRİNCİ
BÖLÜM
KARAR
Başkan : Burhan
ÜSTÜN
Üyeler : Hicabi
DURSUN
Hasan
Tahsin GÖKCAN
Kadir
ÖZKAYA
Rıdvan
GÜLEÇ
Raportör : Murat
ŞEN
Başvurucu : Bülent
BARMAKSIZ
Vekili : Av.
Gülizar TUNCER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; 1 Mayıs gösterilerinin
Taksim Meydanı'nda yapılmasına izin verilmemesi üzerine gösterinin
gerçekleştirilememesinin, gösteri yapmak isteyen gruba polisin müdahale
etmesinin ve bu olaylara ilişkin yapılan şikâyet sonucunda Vali ve Emniyet
Müdürü hakkında soruşturma izni verilmemesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkını, insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağını ve etkili
başvuru hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/6/2014 tarihinde Anayasa
Mahkemesine İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru
formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun
Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca
27/2/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
11/4/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği
bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü
9/6/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa
Mahkemesine sunulan görüş 21/6/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 1/7/2016 tarihinde ibraz
etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade
edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. İstanbul Valiliği 18/1/2013
tarihli ve 800 sayılı yazılarıyla 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 6. maddesi uyarınca İstanbul'da toplantı ve
gösteri yürüyüşü alanları olarak Kartal, Kadıköy, Kadıköy Salı Pazarı ve
Kazlıçeşme meydanlarını belirlemiştir.
9. Türkiye İşçi Sendikaları
(TÜRK-İŞ) Konfederasyonu 2/4/2013 tarihli ve 2013-5 sayılı dilekçesiyle 1 Mayıs
gününü Taksim Meydanı'nda kutlamak istemiştir. Ayrıca birçok sendika ve sivil
toplum kuruluşu da kamuoyuna 1 Mayıs'ın Taksim Meydanı'nda kutlanacağını
bildirmiştir.
10. İstanbul Valiliği, anılan meydanda
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 2012 yılı sonunda yayalaştırma projesi
kapsamında inşaat çalışmasına başlaması, inşaat alanında 30-40 metre
derinliğinde çukurlar ve çok geniş bir alanda hafriyat olması, mevcut fiziki
şartların gösteriye katılacakların hayatı için tehdit oluşturabileceği,
güvenlik önlemlerinin alınmasında yetersiz kalınacağı gerekçesiyle 1 Mayıs'ın
Taksim Meydanı'nda kutlanmasına izin vermemiştir.
11. Anılan Valilik kararına rağmen 1
Mayıs 2013 günü göstericiler, Taksim Meydanı'na girmeye çalışmışlardır. Bunun
üzerine kolluk, göstericilere müdahale etmiş; göstericiler ve kolluk mensupları
arasında yaralananlar olmuştur. Ayrıca bazı göstericiler tarafından özel
kişilerin ve kamunun mallarına zarar verilmiştir.
12. Başvurucu 1/5/2013 tarihinde 1
Mayıs'ı Taksim Meydanı'nda kutlamak isteyenler arasında yer almıştır. İstanbul
Valiliğinin anılan kararı üzerine diğer göstericilerle birlikte başvurucunun da
kolluk tarafından Taksim Meydanı'na girmesine izin verilmediği gibi başvurucu,
polis müdahalesi ile karşılaşmıştır.
13. Bunun üzerinebaşvurucu, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığına 1 Mayıs olayları sırasında kolluk kuvvetlerinin
gerçekleştirdiği müdahaleler sonrasında mağdur edilmesinden ve Taksim
Meydanı'nda kutlamalara izin verilmemesinden dolayı Vali ve İl Emniyet Müdürü
hakkında şikâyetçi olmuştur.
14. Anılan şikâyete yönelik olarak
İçişleri Bakanlığı 8/11/2013 tarihli ve 29428 sayılı kararıyla işleme koymama
kararı vermiştir.
15. Başvurucunun İçişleri Bakanlığının
kararına karşı yaptığı itiraz, Danıştay 1. Dairesinin 5/3/2014 tarihli ve
E.2013/1861, K.2014/319 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"Dosyanın incelenmesinden,
Taksim Meydanının İstanbul'da toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılacak alanlar
arasında belirlenen ve Valiliğin 18.1.2013 tarihli yazısıyla kamuoyuna
duyurulan meydanlardan olmadığı, bu Meydanda 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü
Kutlamasına izin verilmediği, kaldı ki söz konusu alanda yayalaştırma projesi
kapsamında büyük çaplı inşaat çalışması yapıldığı ve Meydanın fiziki
şartlarının toplanma için uygun olmadığı, göstericilerin şiddet kullanmaları
üzerine kamu düzeninin gerektirdiği ölçüde müdahalede bulunulduğu, bu
nedenlerle şikayetin, 4483 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi kapsamında ön inceleme
yapılmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, ... [karar
verilmiştir.]"
16. Anılan karar 22/5/2014 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 6/6/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Başvurucu, 1 Mayıs olayları
sırasında kolluk kuvvetlerinin gerçekleştirdiği müdahaleler sonrasında mağdur
edildiği şikâyetine dair başvurucu formu ve eklerinde herhangi bir açıklama
getirmediği gibi bilgi veya belge de sunmamıştır.
B. İlgili Hukuk
19. 2911 sayılı Kanun'un 6. maddesinin
2/3/2014 tarihli ve 6529 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmadan önceki hâli
şöyledir:
“Toplantı ve gösteri yürüyüşleri, tüm
il veya ilçe sınırları içerisinde aşağıdaki hükümlere uyulmak şartıyla her
yerde yapılabilir.
Şehir ve kasabalarda ve gerekli
görülen diğer yerlerde hangi meydan ve açık yerlerde veya yollarda toplantı
veya yürüyüş yapılabileceği ve bu toplantı ve yürüyüş için toplanma ve dağılma
yerleri ile izlenecek yol ve yönler vali ve kaymakamlarca kararlaştırılarak
alışılmış araçlarla önceden duyrulur. Bu yerler hakkında sonradan yapılacak
değişiklikler duyurudan onbeş gün sonra geçerli olur. Toplantı yerlerinin
tespitinde gidiş gelişi, güvenliği bozmayacak ve pazarların kurulmasına engel
olmayacak biçimde, toplantıların genel olarak yapıldığı, elektrik tesisatı olan
yerler tercih edilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 21/9/2016 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, 1 Mayıs'ın İstanbul'da
gerçek anlamıyla anılması ve kutlanmasının ancak Taksim alanının açılması ile
mümkün olabileceği düşünüldüğünde bu alanın yasaklanması, kendisi ve diğer göstericilere
karşı polisin orantısız güç kullanması ve Vali ile Emniyet Müdürü hakkında
bulunduğu şikâyetin kanuna aykırı biçimde işleme konmaması nedenleriyle
Anayasa'nın 17., 26., 34., 36. ve 40. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve
olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yukarıda belirtilen iddialarının özü,
1 Mayıs gösterilerinin Taksim Meydanı'nda yapılmasına izin verilmemesi ve buna
yönelik girişimlerin kolluğun müdahalesiyle engellenmesinin insan haysiyeti ile
bağdaşmayacak muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ve
Taksim Meydanı'nda yapılmasına izin vermeyen İstanbul Valisi ve İl Emniyet
Müdürü hakkında soruşturma yapılmamasının etkili başvuru hakkını ihlal ettiğine
ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddiaları Anayasa'nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında tanımlanan insan haysiyeti ile bağdaşmayacak muamele yasağı,
Anayasa’nın 34. maddesinde düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ve
Anayasa'nın 40. maddesinde tanımlanan etkili başvuru hakkıçerçevesinde incelenmiştir.
1. İnsan Haysiyeti ile Bağdaşmayan
Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Başvurucu, 1 Mayıs'ın Taksim
Meydanı'nda kutlanmasına izin verilmemesi üzerine kolluğun orantısız müdahalesi
ile karşı karşıya kaldığını ileri sürmüştür. Bu olaylardan İstanbul Valisi ve
İl Emniyet Müdürü'nün sorumlu olduğunu ve yargılanması gerektiğini
belirtmiştir.
24. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci
ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz;
kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi
tutulamaz."
25. Bireyin, bir devlet görevlisi
tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde
bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması
hâlinde olay hakkında etkili resmî bir soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir
(Tahir Canan, § 25). Ancak bu konuda bir soruşturmanın başlayabilmesi
için öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle
desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her
türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt
yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım
karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir
soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No:
2013/394, 6/3/2014, § 28).
26. Söz
konusu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya
elverişli olmalıdır. Bu mümkün olmazsa bu madde, sahip olduğu öneme rağmen
pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiilî
dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını
istismar etmeleri mümkün olacaktır. Devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında
bazen tek başına soruşturma yapılmamış olması yahut yeterli soruşturma
yapılmamış olması da kötü muamele teşkil edebilmektedir. Bu bağlamda
soruşturmanın derhâl başlaması, kamu denetimine tabi olarak bağımsız biçimde
özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir (Tahir
Canan, § 25).
27. Somut
olay bu ilkeler kapsamında incelendiğinde başvurucunun, iddialarını bir doktor
raporu veya gerçekten kolluğun ölçüsüz müdahalesine maruz kaldığına dair makul
bir açıklamayı destekleyen bir kanıt unsuruna ya da delil başlangıcına
dayandırmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, 1 Mayıs kutlamalarına Taksim
Meydanı'nda katılmak istemesi üzerine kolluğun orantısız müdahalesi ile
karşılaştığını ve bu müdahalenin sorumlusunun İstanbul Valisi ve İl Emniyet
Müdürü olduğunu iddia etmiştir. Başvurucu bu iddialarına esas teşkil eden maruz
kaldığını iddia ettiği orantısız müdahalenin sonuçlarına ilişkin olarak
herhangi bir açıklama getirmediği gibi buna ilişkin olarak herhangi bir bilgi
veya belge de sunmamıştır. İçişleri Bakanlığının işleme koymama kararına
yönelik yaptığı itirazda da 1 Mayıs gösterilerinin Taksim Meydanı'nda
yapılmasına izin verilmemesi üzerinde durulmuştur. Kendisinin maruz kaldığını
ileri sürdüğü kolluk müdahalesinin nerede, ne zaman, nasıl olduğuna ilişkin
anılan dilekçe ve başvuru formunda hiçbir açıklamada bulunmamıştır. Dolayısıyla
başvurucunun insan haysiyetine yakışmayan muameleye maruz kaldığına yönelik
soyut iddiası dışında makul şüphe dahi doğurabilecek savunulabilir bir şikâyeti
bulunmamaktadır.
28. Öte yandan başvurucunun, kolluğun
ölçüsüz müdahalesine maruz kaldığını yönelik ortaya koyabilecek delilleri
sunması hâlinde dahi iddialarının incelenebilmesi için müdahaleyi gerçekleştiren
kolluk görevlileri hakkında yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyetçi olması
gerekir. Buna rağmen itiraz dilekçesinde yazdıklarından anlaşıldığı
kadarıyla(bkz. § 13) başvurucu, Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçedeesas
olarak İstanbul Valiliğinin aldığı karar üzerine İstanbul Valisi ve İl Emniyet
Müdürü'nün Taksim Meydanı'nda 1 Mayıs gösterisinin yapılmamasına yönelik aldığı
önlemlerden dolayı cezalandırılmasını talep etmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
iddiaları eylemi doğrudan gerçekleştiren kişiler dışındaki üst düzey
bürokratların cezalandırılmasına yöneliktir. Somut olayda başvurucunun,
kolluğun ölçüsüz müdahalesi ile üst düzey kamu görevlilerinin talimatları
arasında ceza hukuku kapsamında illiyet bağının gösterebilir savunulabilir bir
bilgi veya belge ortaya koyabildiği söylenemez. Üst düzey bürokratların 1 Mayıs
gösterilerinin Taksim'de yapılmasının engellenmesine yönelik talimatları da
anılan illiyet bağının kurulması için yeterli değildir. Zira üst düzey kamu
görevlilerinin müdahale talimatının, kolluk görevlilerinin yetkisini aşacak ve
suç oluşturacak nitelikte hareket etmelerine yönelik olduğuna yönelik herhangi
bir somut kanıt gösterilmemiştir. Dolayısıyla üst düzey kamu görevlileri
hakkında işlemden kaldırma kararı verilmesi etkili soruşturma yükümlülüğünün
yerine getirilmediği olarak yorumlanamaz.
29. Bu
açıklamalar ışığında başvurucunun, kolluğun orantısız müdahalesi ile insan
haysiyeti ile bağdaşmayan muameleye tabi tutulduğunun ispatını mümkünkılar
nitelikte -her türlü makul şüpheden uzak- hiçbir kanıt unsuru bulunmadığı
dolayısıyla Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki iddialarının
soyut ve kanıtlanmamış şikâyetlerden oluştuğu anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan
nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2.
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
31. Başvurucu, 1 Mayıs kutlamalarının
Taksim Meydanı'nda yapılmasına izin verilmemesinin ve kendisine yönelik olarak
kolluğun orantısız müdahalesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını
ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
32. Bakanlık görüşünde, Anayasa
Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin ilkelerini ortaya koyduktan sonra 1 Mayıs
kutlamalarının Taksim Meydanı'nda yapılmamasına ilişkin kararın kanuni
dayanağının ve meşru amacının olduğunu, ayrıca sembolik çelenk koymaya da izin
verilerek toplanma hakkına yönelik ölçülü bir müdahalede bulunulduğunu
belirtmiştir. Sonuç olarak Bakanlık, başvurucunun iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürmüştür.
33. Başvurucu, Bakanlık görüşüne
karşı, Anayasa Mahkemesinin ve AİHM'in içtihatlarına atıf yaparak toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenlenme hakkının kullanılmasının izin ve bildirim sistemine
bağlanamayacağını, bu tedbirlerin ancak toplanma hakkının etkin kullanılmasına
yönelik olarak gerekli tedbirleri almak için uygulanabileceğini ileri
sürmüştür. Bununla birlikte somut olay açısından toplanma hakkına yönelik 1
Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanında yapılmasına izin verilmemesi toplanma
hakkını engellemeye yönelik bir karar olduğu ifade edilmiştir.
34. Başvurucunun, Anayasa'nın 34.
maddesi kapsamındaki toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiği iddiaları 1 Mayıs gösterilerinin Taksim'de yapılmasına izin
verilmemesi ve gösteriler esnasında kolluğun ölçüsüz müdahalesine ilişkindir.
Toplantı hakkına yönelik müdahaleler sadece hakkın kullanılmasından önceki bazı
önleyici tedbirleri değil, hakkın kullanılması sırasında veya kullanıldıktan
sonra yapılan muameleleri de kapsar (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B.
No: 2013/3924, 6/1/2015, § 123). Bu bağlamda başvurucunun iddiaları toplanma
hakkı öncesi yer yönünden sınırlama ve hakkın kullanımı sırasındaki kolluk
müdahalesi kapsamından iki ayrı başlık altında değerlendirilmiştir:
a. 1 Mayıs Kutlamalarının
Taksim Meydanı'nda Yapılmasına İzin Verilmemesine İlişkin İddia
35. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü
fıkrasının son cümlesi şöyledir:
" Başvuruda bulunabilmek için
olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri
sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal
başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması
gerekir."
37. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü
fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında,
bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru
yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak
ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun
yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep
Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).
38. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal
edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde, olağan yasa yolları
ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak
ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda
başvurulabilir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).
39. Buna karşılık tüketilmesi gereken
başvuru yolları, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı
sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte kullanılabilir ve etkili
başvuru yollarını ifade etmektedir. Ayrıca başvuru yollarını tüketme kuralına
uygunluğun denetlenmesinde somut başvurunun koşullarının dikkate alınması
esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının
varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun
kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu
nedenle başvurucunun, kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında
beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri
dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A., B. No: 2013/2355,
7/11/2013, §§ 27, 28; benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. İlhan /Türkiye,
22277/93, 27/7/2000, §§ 56-64).
40. Somut olayda başvurucu,
iddialarını İstanbul Valiliğinin 1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanı'nda
yapılmasına izin verilmeyeceğine dair kararına dayandırmıştır. 1 Mayıs'ta
Taksim Meydanı'nda toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma niyetinde olduğunu
belirten başvurucunun 2911 sayılı Kanun hükümlerine göre ilgili mülki idare
amirliğine bildirimde bulunması, mülki idare amirliğince toplantı ve gösteri
yürüyüşüne izin verilmemesi veya toplantı ve gösteri yürüyüşünün engellenmesine
yönelik işlem tesis edilmesi durumunda ise öncelikle idari yargı yerlerinde
dava açması gerekirken, başvurucu buna ilişkin olarak kendisinin, sendikaların
veya sivil toplum örgütlerinin herhangi bir talepte bulunduğuna yönelik bir
bilgi veya belge sunmamıştır. Taksim Meydanı'nda kutlama yapılmasına yönelik
olarak TÜRK-İŞ Konfederasyonunun 2/4/2013 tarihli dilekçesi olduğu ise İçişleri
Bakanlığının işleme koymama kararından anlaşılmakla birlikte bu talebin akıbeti
hakkında başvurucu herhangi bir açıklama getirmemiştir.
41. Öte yandan 2911 sayılı Kanun'un
İstanbul Valiliğinin 18/1/2013 tarihli ve 800 sayılı işlemiyle İstanbul ilinde
toplantı alanları ve gösteri yürüyüşü güzergâhlarının belirlenerek İstanbul İl
Emniyet Müdürlüğünün resmî internet sitesinde duyurulduğu, Taksim Meydanı'nın
söz konusu alanlar içerisinde yer alması gerektiğini düşünen başvurucunun
anılan işleme karşı da idari makamlara başvurmadığı gibi mahkemelerde dava da
açmadığı anlaşılmıştır.
42. Başvuru konusu olayda, şikâyet
edilen işleme karşı idari ve yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel
başvuru yapıldığı, söz konusu başvuru yollarının pratikte etkili olmadığını
gösteren bir örneğin bulunmadığı aynı konuda daha önce başvurulmuş bir yargı
yerince verilen karar da bulunmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca etkisizliğine
yönelik herhangi bir iddiası olmayan başvurucunun başvuru yollarını tüketme
zorunluluğu bulunmaktadır (Sedat Vural, B. No: 2014/5559, 25/4/2014).
43. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu
kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
b. Kolluğun Orantısız Güç
Kullandığına İlişkin İddia
44. Başvurucu, başvuru formunda
barışçıl bir gösteriye katılma hakkını kullanmak amacıyla 1 Mayıs 2013
tarihinde Taksim'e gitmek istediğini ancak bu hakkının engellenerek polis
tarafından kendisine şiddet uygulandığını iddia etmiştir.
45. Başvurucu anılan iddiasına yönelik
başvuru formunda ayrıca herhangi bir bilgi ve belge sunmamıştır. Kolluk
müdahalesinin nerede ve ne zaman olduğu, kolluk müdahalesi sonucunda herhangi
bir sağlık kuruluşuna başvurup başvurmadığı ya da buna ilişkin olarak herhangi
bir sağlık raporu sunmamıştır. Bununla birlikte başvuru dosyasına ibraz ettiği
belgelerden de başvurucunun gösteri yürüyüşü esnasında maruz kaldığını iddia
ettiği müdahaleye ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. İstanbul Bölge
İdare Mahkemesine hitaben yazdığı itiraz dilekçesinde de temel olarak üst düzey
bürokratların kararları ve bunun sonuçlarını dile getirmiştir. Anılan dilekçede
de kolluk müdahalesine ilişkin somut herhangi bir kanıt ileri sürülmemiştir.
46. 6216 sayılıKanun’un 47. maddesinin
(3),48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel
başvurudakamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih
sırasına göre özeti yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne
şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
47. Somut olayda başvurucu, yukarıda
belirtildiği üzere gösteri esnasında kolluk müdahalesine dair ihlal iddiasına
ilişkin delillerini sunma ve hakkın nasıl ihlal edildiğine ilişkin
açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanıtlanamadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
48. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu
kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
3. Etkili Başvuru Hakkı Yönünden
49. Başvurucu, diğer yandan 1 Mayıs
kutlamalarının Taksim Meydanı'nda yapılmamasına izin vermeyen İstanbul Valisi
ve İl Emniyet Müdürü hakkında yaptığı suç duyurusunun sonuçsuz kalmasının
etkili başvuru hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
50. Başvurucunun insan haysiyeti ile
bağdaşmayan muamele yasağının ve toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarına yönelik yukarıda yapılan
değerlendirmeler gözetilerek etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine yönelik
iddialara dair ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan
muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın;
a. 1 Mayıs kutlamalarının Taksim
Meydanı'nda yapılmasına izin verilmemesine ilişkin kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
b. Kolluğun orantısız güç
kullandığına ilişkin kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Etkili başvuru hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın ilgili kısmının ayrıca incelenmesine GEREK
OLMADIĞINA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu
üzerinde BIRAKILMASINA 21/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.