TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ZEYNEDDİN EROL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/9903)
|
|
Karar Tarihi: 8/9/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Zeyneddin
EROL
|
Vekili
|
:
|
Av. İsmail DOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, "resmî
belgede sahtecilik" suçunu işlediği iddiasıyla hakkında açılan
kamu davasında yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 23/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön inceleme neticesinde başvuruda, Komisyona
sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 24/11/2014 tarihinde;
başvurunun, makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiası yönünden kabul
edilebilir olduğuna ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/2/2015 tarihinde, başvurunun
esas incelemesinin yapılmasına karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığına (Bakanlık), başvuru konusu olay ve
olgular bildirilmiş, başvurunun bir örneği görüş için gönderilmiştir.
Bakanlığın 10/3/2015 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına
ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru
hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle
şöyledir:
7. Kızıltepe 1. Noterliği tarafından, başvurucuya ait
motorlu araç trafik ve tescil belgelerinin sahte olduğu gerekçesiyle Kızıltepe
Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş, Başsavcılıkça yürütülen
soruşturma kapsamında 15/1/2004 tarihinde başvurucunun ifadesi alınmıştır.
8. Başvurucu ve diğer şüpheli hakkında, Kızıltepe Cumhuriyet
Başsavcılığının 25/9/2012 tarihli ve E.2012/1920 sayılı iddianamesi ile "resmî belgede sahtecilik"
suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmış; dava, Kızıltepe 3. Asliye
Ceza Mahkemesinin E.2012/194 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
9. Başvurucu 23/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
10. Kızıltepe 3. Asliye Ceza Mahkemesi, 9/1/2015 tarihli ve
E.2012/194, K.2015/14 sayılı kararı ile başvurucunun beraatine
karar vermiştir.
11. Temyiz edilmeyen karar, 20/3/2015 tarihinde Mahkemece
kesinleştirilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
12. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
204. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu'nun 223. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendi
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 8/9/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 23/6/2014 tarihli ve 2014/9903 numaralı bireysel başvurusu
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu, Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 15/1/2004 tarihinde ifadesinin alındığını, "resmi belgede
sahtecilik" suçunu işlediği iddiasıyla 25/9/2012 tarihinde
hakkında açılan kamu davasında yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Esas Yönünden
15. Başvurucu, Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 15/1/2004 tarihinde ifadesinin alınmasıyla başlayan
yargılama sürecinin makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
16. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında,
ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak
suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil
yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36.
maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul
sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 38-39).
17. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve
diğerleri, §§ 41-45).
18. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 31).
Başvuru konusu olayda başvurucu hakkında, "resmî
belgede sahtecilik" suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma
başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suç 5237 sayılı Kanun’un 204.
maddesinin (1) numaralı fıkrasında hapis cezasını gerektirir şekilde
tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı
yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda
kuşku bulunmamaktadır (B.E., §
32).
19. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anı ya da
kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih, Kızıltepe
Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun ifadesinin alındığı 15/1/2004
tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının
nihai olarak karara bağlandığı tarih olup somut başvuru açısından bu tarih,
Kızıltepe 3. Asliye Ceza Mahkemesince başvurucunun beraatine
karar verildiği 9/1/2015 tarihidir (B.E.,
§ 35).
20. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
Kızıltepe 1. Noterliği tarafından, başvurucuya ait motorlu araç trafik ve
tescil belgelerinin sahte olduğu gerekçesiyle Kızıltepe Cumhuriyet
Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, Başsavcılıkça yürütülen soruşturma
kapsamında 15/1/2004 tarihinde başvurucunun ifadesinin alındığı tespit
edilmiştir. Başvurucu ve diğer şüpheli hakkında, Kızıltepe Cumhuriyet
Başsavcılığının 25/9/2012 tarihli iddianamesi ile "resmi belgede sahtecilik"
suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı, Mahkemece yapılan
yargılamada başvurucu ve diğer sanığın savunması ile tanık beyanlarının
alındığı, 9/1/2015 tarihli karar ile başvurucunun beraatine
karar verildiği belirlenmiştir. Temyiz edilmeyen kararın, 20/3/2015 tarihinde
Mahkemece kesinleştirildiği anlaşılmıştır.
21. 5271 sayılı Kanun'un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B.E.,§§
23-41; Ersin Ceyhan, B. No:
2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
22. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve
davranışlarıyla ve usule ilişkin haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla
yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya
bütün olarak bakıldığında somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini
gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu on bir yıllık yargılama
sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
23. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
2. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
24. Başvurucu, yargılama makul
sürede sonuçlandırılamadığı için 20.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak
şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
26. Başvurucunun, 25/9/2012
tarihinde düzenlenen iddianame sonrasında sanık sıfatıyla yargılanmaya
başladığı, 9/1/2015 tarihinde de beraatine karar
verildiği, Mahkemece yapılan yargılama süresi ve verilen karar dikkate
alındığında başvurucuya yönelik suç isnadının başvurucuyu manevi olarak çok
fazla etkilediğinin söylenemeyeceği kabul edilerek toplam on bir yıllık
yargılama süresi nazara alındığında yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında,
başvurucuya takdiren net 5.000,00 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
27. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından
başvurucunun maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
28. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılamadığı yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
8/9/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.