logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ömer Demir ve Ramazan Demir [2.B.], B. No: 2015/10001, 6/2/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖMER DEMİR VE RAMAZAN DEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/10001)

 

Karar Tarihi: 6/2/2019

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M.Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Murat İlter DEVECİ

Başvurucular

:

1. Ömer DEMİR

 

 

2. Ramazan DEMİR

Vekili

:

Av. Veysel VESEK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ateşli silahla öldürme olayı hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 1/6/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirilmesine gerek görülmediğini bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucular Ömer Demir ile Ramazan Demir, 1/10/1994 tarihinde saat 14.30 sıralarında cesedi bulunan H.D.nin sırasıyla kardeşi ve babasıdır.

9. 1/10/1994 tarihinde saat 14.30 sıralarında İdil Jandarma Komutanlığına (Jandarma Komutanlığı) Kuvah köyü yakınında bir ceset bulunduğu bildirilmiştir. Komutanlığın durumu haber vermesi üzerine İdil Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) ölüm olayı hakkında derhâl soruşturma başlatmıştır.

10. Ceset üzerindeki ölü muayenesi işlemi, aynı gün olay yerinde Cumhuriyet savcısı huzurunda bir hekimce yapılmıştır. Ölü muayenesi işlemine ilişkin tutanakta, cesedin İdil-Cizre kara yolunun onuncu kilometresinde gidiş istikametine göre yoldan 300 metre içerideki taşlık bir arazide yer alan bir çukurda olduğu ve kafanın çeşitli bölgelerinde mermi giriş ve çıkış delikleri bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca tutanakta; cesedin üç dört günlük olduğu, ölüm nedeninin kafaya isabet eden mermiler olduğu, ölüm nedeninin tespit edilmesi sebebiyle klasik otopsi işlemine gerek görülmediği hususlarına yer verilmiştir.

11. Olay yerini inceleyen Komutanlık görevlileri, olay yerini ve cesedi tarif eden bir tutanak düzenleyip olay yerinin basit bir krokisini çizmiştir.

12. Jandarma Komutanlığı görevlileri, cesedi bulan F.Ç.nin ifadesini 2/10/1994 tarihinde almışlardır. F.Ç. ifadesinde, Hendek köyüne bağlı bir mezradan satın aldığı koç ve keçileri İdil'e götürürken cesedi gördüğünü söylemiştir.

13. Cumhuriyet Başsavcılığı 5/10/1994 tarihinde başvurucu Ramazan Demir ile ölenin iş ortağı C.Y.nin ifadesini almıştır.

i. Başvurucu Ramazan Demir ifadesinde, şehir dışında bulunduğu bir esnada kendisini telefonla arayan gelini K.D.nin H.D.nin öldürüldüğünü söylediğini, bulunan cesedin oğlu H.D.ye ait olduğunu oğlu ile birlikte çalışan C.Y.den öğrendiğini, oğlunun kimler tarafından öldürüldüğünü bilmediğini beyan etmiştir.

ii. C.Y. ifadesinde, H.D. ile birlikte dükkân işlettiklerini, olay günü H.D.nin borçlarını ödemek maksadıyla bir araçla Silopi'ye doğru yola çıktığını, duyduğuna göre içinde bulunduğu araçtan indirilen H.D.nin bilmediği kişilerce başka bir araca bindirildiğini ve H.D.nin cesedini teşhis ettikten sonra durumu H.D.nin eşine anlattığını söylemiştir.

14. Cumhuriyet Başsavcılığı kasten öldürme suçunun 1/10/2014 tarihinde zamanaşımına uğrayacağını belirterek 27/12/1994 tarihinde daimî arama kararı vermiş ve bu kararı Jandarma Komutanlığına göndermiştir.

15. Belirtilen tarihten sonra Cumhuriyet Başsavcılığı ile Jandarma Komutanlığı arasında soruşturmada verilen daimî arama kararı gereğince belli sürelere bağlı olarak yazışmalar yapılmıştır. Bu yazışmalarda Jandarma Komutanlığının, meçhul fail ya da faillerin aranması çalışmalarına devam edildiğini, çevre köy halkından olayı gören ve bilen olmadığını bildirdiği görülmüştür.

16. Başvurucu Ramazan Demir 23/2/2009 tarihinde vekili aracılığıyla soruşturma dosyasının fotokopisini talep etmiştir.

17. Vekili aracılığıyla Cumhuriyet Başsavcılığına 3/3/2009 tarihinde bir dilekçe veren başvurucu Ramazan Demir, olay günü H.D.nin iş ortağı A.Y. ile birlikte yola çıktığını, yol boyunca beyaz renkli bir aracın A.Y.nin kullandığı aracı arkadan ve yandan taciz ettiğini, bu beyaz renkli aracın Silopi ilçesinde Başverimli köyü nüfusuna kayıtlı H. isimli kişinin iş yerinin önünde A.Y.nin kullandığı aracın önünü kestiğini, beyaz renkli araçtan inen iki kişinin H.D.yi beyaz renkli araca zorla bindirip kaçırdıklarını ve bu hususları oğlu Ömer Demir'e daha önce beyanı alınan C.Y.nin kardeşi A.Y.nin anlattığını iddia etmiştir. Ayrıca Ramazan Demir, soruşturmanın adeta zamanaşımına terk edildiğini belirterek kendi ifadesi ileA.Y., C.Y., H.D.nin eşi K.D. ve Ömer Demir'in ifadelerinin alınmasını talep etmiştir.

18. Cumhuriyet Başsavcılığınca 3/3/2009 tarihinde tanık sıfatıyla ifadesi alınan başvurucu Ömer Demir, A.Y.den duyduklarını aktarmıştır.

19. Cumhuriyet Başsavcılığı 4/3/2009 tarihinde başvurucu Ramazan Demir'in müşteki sıfatıyla ifadesini almıştır. Başvurucu Ramazan Demir ifadesinde, A.Y.den duyduklarını aktardıktan sonra oğlu H.D.nin cenazesinden sonra taziyeye gelen, kim olduğunu hatırlamadığı bir kişinin H.D.nin askeriyede çalışan A.Ç. ile A.U. tarafından kaçırıldığını söylediğini beyan etmiştir.

20. Cumhuriyet Başsavcılığınca 1/9/2009 tarihinde tanık sıfatıyla ifadesine başvurulan Ah.Y., dayısının oğlu H.D.yi kimin kaçırıp öldürdüğünü bilmediğini beyan etmiş ve Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele (JİTEM) görevlilerince H.D.nin öldürüldüğüne dair dedikodu olduğundan söz etmiştir.

21. Cumhuriyet Başsavcılığı, A.Y. ile C.Y.nin ifadelerinin alınması için başvurucular vekilince bildirilen adresi esas alarak 28/3/2009 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığından istinabe talep etmiştir. Ancak adı geçenlerin bildirilen adres çevresinde tanınmaması nedeniyle istinabe talebi yerine getirilememiştir.

22. Cumhuriyet Başsavcılığı 1/9/2009 tarihinde A.Y.nin tanık sıfatıyla ifadesini almıştır. A.Y.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...[O]lay tarihinde ben [H.D.] ile birlikte Silopi ilçesine gidiyorduk, [H.D.] kardeşim [C.Y.] ile ortak olarak çalışmaktaydılar, bende o samimiyetle [H.D.] ile birlikteydim. Biz [H.D.] ile birlikte kaldırımda yürürken yanımıza beyaz renkliR... T... marka araç yanaştı ve şoför ile birlikte içinde iki kişi vardı, şoför aracın içinde kaldı, diğer araçtan bize doğru seslendi, önce beni çağırdığın[ı] tahmin et[t]im ve gitmek istediğim sırada inip bana tekme attı ve [H.D.]yi yakasından tutanarak aracın içine bindirdi. Aracın içine bindikten sonra üçü Cizre ilçeszine doğru hareket ettiler, bende telaşlandım ve [H.D.] dayısı A...ive kardeşim [C.Y.]yi telefon ile arayarak haber verdim... aradan 3 gün kadar geçti ki [H.D.]yi ölü olarak buldular, benimn olay hakkındaki tüm bildiklerim bundan ibarettir, [H.D.]yi aracın içine bindiren şahısları tanımıyorum, kim olduklarını bilmiyorum, o gün [H.D.]nin üzerinde de hangi elbiseler olduğunu şu an hatırlamıyorum..."

23. Başvurucular, vekilleri aracılığıyla Cumhuriyet Başsavcılığına verdikleri 22/11/2012 tarihli dilekçelerinde, 1994-1995 yıllarında Sulak Jandarma Karakol Komutanlığında görevli, A.Ç isimli bir kişinin olduğunu öğrendiklerini, çeşitli basın yayın organlarına beyanları yansıyan A.A. isimli kişinin A.U. isimli bir kişiden söz ettiğini, A.A.nın Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (Ceza Mahkemesi) E.2009/477 sayılı dosyasında ayrıntılı beyanlarının bulunduğunu ve ölenin eşi K.D.nin ifadesinin alınmadığını belirterek K.D.nin dinlenmesini, A.Ç. isimli kişinin 1994 yılında İdil'de görev yapıp yapmadığının araştırılmasını, bu kişinin şüpheli olarak beyanının alınmasını, A.U.nun ifadesinin alınmasını ve bu şahısla ilgili Ceza Mahkemesinin E.2009/477 sayılı dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin getirtilmesini talep etmişlerdir.

24. Cumhuriyet Başsavcılığı 28/11/2012 tarihinde Ceza Mahkemesine bir müzekkere yazarak A.A.nın beyanı alınmış ise bu beyanları içerir tutanakların gönderilmesini talep etmiştir. Bu müzekkereye verilen 11/3/2013 tarihli cevaptan dosya kapsamında A.A.nın ifadesinin alınmadığı öğrenilmiştir.

25. Cumhuriyet Başsavcılığının isteği üzerine Komutanlıkça yapılan araştırmadan A.Ç.nin Ağrı Jandarma Komutanlığı'nda görevli iken 2001 yılında ilişiğinin kesildiği ve adı geçenin ikamet adresi öğrenilmiştir.

26. Cumhuriyet Başsavcılığı 25/12/2012 tarihinde A.Ç.nin tanık sıfatıylaifadesinin alınması için Afşin Cumhuriyet Başsavcılığından istinabe talep etmiştir. Ancak istinabe talebi, A.Ç.nin başka bir ilde ikamet ettiğinin bildirilmesi nedeniyle yerine getirilememiştir.

27. Cumhuriyet Başsavcılığı, A.Ç.nin beyanlarının tespiti için 5/2/2013 tarihinde ilgili Cumhuriyet Başsavcılığından istinabe talep etmiştir. Kolluk görevlilerince 22/2/2013 tarihinde ifadesi alınan A.Ö. (A.Ç.), 1991-1994 yılları arasında Sulak Jandarma Karakol Komutanlığında, 1994-1996 yılları arasında ise İdil Merkez Karakol Komutanlığında görev yaptığını, çalıştığı süre içinde adli olaylarda görevli olduğunu, H.D.yi ve A.U.yu tanımadığını ve H.D.nin kaçırılıp öldürülmesi hakkında bilgi sahibi olmadığını beyan etmiştir.

28. Cumhuriyet Başsavcılığı, kasten öldürme suçu için suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nda öngörülen dava zamanaşımı süresinin 1/10/2014 tarihinde dolduğu gerekçesiyle 23/1/2015 tarihinde, tespit edilemeyen şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.

29. Başvurucu Ramazan Demir'in soruşturmaya konu suçun zamanaşımı süresine tabi olmadığını ve eksik araştırma sonucu karar verildiğini iddia ederek vekili aracılığıyla kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptığı itiraz, Midyat Sulh Ceza Hâkimliğince (Hâkimlik) 26/3/2015 tarihinde reddedilmiştir.

30. Nihai olan Hâkimliğin kararı 4/5/2015 tarihinde tebliğ edilmiş ve 1/6/2015 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

31. İlgili hukuk için bkz. Sultani Acar, B. No: 2014/16344, 22/3/2018, §§ 29-61.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

32. Mahkemenin 6/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

33. Başvurucular; yakınlarının ölü olarak bulunmasından önce soruşturma makamlarına başvurmalarına rağmen soruşturma başlatılmadığını, yakınlarının cesedinin bulunmasından sonra ise etkili bir soruşturma yürütülmediğini iddia etmişlerdir. Bu kapsamda başvurucular;

i. İlk tanık ifadesinin olaydan on altı yıl sonra alındığını,

ii. Cumhuriyet savcısının olay yerine gitmediğini ve görgü tanıklarını tespit etmediğini,

iii. Ölenin eşinin ifadesine başvurulmadığını, kendi ifadelerinin ise başvuruları üzerine 2009 yılında alındığını,

iv. Klasik otopsi işlemi yapılmadığını,

v. İdil-Cizre kara yolu üzerinde bulunan kontrol noktalarının tespit edilerek bu noktalardan bilgi alınmadığını,

vi. Başvurucu Ramazan Demir alınan ifadesinde olayın faili olarak JİTEM mensuplarını göstermesine rağmen bu konuda araştırma yapılmadığını,

vii. On dokuz yıllık soruşturma süresinin çok uzun olduğunu belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini

ileri sürmüşlerdir.

34. Ayrıca başvurucular; olayın faillerinin tespit edilememesinden, soruşturma sürecine etkili katılamamaktan ve soruşturmanın etkisiz yürütülmesi nedeniyle uygun bir tazminat elde etmek amacıyla başka iç hukuk yollarına erişmekten de mahrum kalmaktan yakınarak etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

B. Değerlendirme

35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının özünün yakınlarının ölümü hakkında yürütülen soruşturmanın etkisizliğine ilişkin olduğu ve başvurunun kendine özgü koşulları -bu koşullar etkili soruşturma yükümlülüğü kapsamında yapılacak incelemede açıklanacaktır- dikkate alındığında başvurucuların iddiaları yalnızca yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.

36. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

" Herkes, yaşama... hakkına sahiptir."

37. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."

38. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, bu hakka yönelik bir başvuru ancak ölen kişinin olay nedeniyle mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvurucular, müteveffanın babası ve kardeşidir. Bu nedenle başvuruda, başvuru ehliyeti yönünden bir eksiklik bulunmamaktadır.

39. Bununla birlikte başvurunun başvuru yollarının tüketilmesi ve bu kuralla iç içe girmiş bulunan başvuru süresi kuralı bakımından da ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.

40. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“...Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

42. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

43. Yaşam hakkı kapsamındaki bir olayla ilgili soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapabilmek için -mutlak surette gerekli olmasa da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş, B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).

44. Başvurucuların yetkili makamlara müracaat etmelerine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa, başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidir (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir (Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, § 121). Böyle bir durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdır. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği herbaşvurunun şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018, § 87; Sultani Acar,§ 84).

45. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu ve soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir. Ancak bu hâlde dahi soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 88; Sultani Acar, § 85).

46. Soruşturmanın etkisizliğinin fark edildiği veya fark edilmesi gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuru yapılmayıp zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinin beklenmesi hâlinde soruşturmaya konu olayın üzerinden geçen uzun zaman gerçeklerin ortaya çıkmasını zorlaştıracak ve neredeyse imkânsız hâle getirecektir. Böylesi bir durumda Anayasa Mahkemesi, devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığını inceleyemeyecek; yaşam hakkının usul boyutu yönünden yapacağı değerlendirmede yeniden yargılamaya karar veremeyecek ve şartları gerçekleştiğinde sadece ihlali tespit edip tazminata hükmedebilecektir. Oysa ölüm olayının sebep ve koşulları ile sorumluların tespitine imkân veren etkinlikte bir soruşturma yapılması ve gerektiği takdirde sorumluların caydırıcı bir ceza ile cezalandırılmaları için yeniden yargılamaya karar verilebilmesinin benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde oynadığı rolün önemi tartışmasızdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 89; Sultani Acar, § 86).

47. Somut olayda, ölü muayene işlemini yapıp başvuru Ramazan Demir ile H.D.nin iş ortağı C.Y.nin ifadelerini alan ve cesedi bulan F.Ç.nin ifadesini Komutanlık görevlilerine aldıran Cumhuriyet Başsavcılığı 27/12/1994 tarihinde daimî arama kararı vermiş ve 2009 yılına kadar soruşturmasının ilerlemesini sağlayıcı herhangi bir işlem yapmamıştır.

48. 2009 yılına kadar soruşturmaya ilişkin herhangi bir talebi bulunmayan başvurucu Ramazan Demir, vekili aracılığıyla verdiği 3/3/2009 tarihli dilekçesinde soruşturmanın etkisizliğinden yakınıp A.Y., C.Y., H.D.nin eşi K.D. ve Ömer Demir'in ifadelerinin alınmasını talep etmiştir.Başvurucu Ramazan Demir 4/3/2009 tarihli ifadesinde ise H.D.nin askeriyede çalışan A.Ç. ile A.U. tarafından kaçırıldığına dair duyumunu dile getirmiştir.

49. Başvurucu Ramazan Demir'in iddia ve talepleri uyarınca başvurucuların,ölenin dayısının oğlu Ah.Y. ile ölenin iş ortağı A.Y.nin ifadelerini alan Cumhuriyet Başsavcılığı A.Ç. ve A.U. ile ilgili herhangi bir araştırma yapmamış; ölenin eşi K.D.nin beyanına da başvurmamıştır.

50. Başvurucular; vekilleri aracılığıyla Cumhuriyet Başsavcılığına verdikleri 22/11/2012 tarihli dilekçelerinde, soruşturmadaki bazı eksikliklere dikkat çekip A.Ç. ve A.U. ile ilgili birtakım bilgiler vererek bazı taleplerde bulunmuşlardır (bkz. § 23).

51. Başvurucuların talepleri uyarınca Cumhuriyet Başsavcılığı, A.A.nın beyanı alınmış ise bu beyanları içerir tutanakları Ceza Mahkemesinden göndermesini istemiş ve istinabe yoluyla A.Ö.nün (A.Ç.) ifadesini aldırmıştır. Ceza Mahkemesinin A.A.nın dosya kapsamında ifadesinin alınmadığına ilişkin 11/3/2013 tarihli cevap yazısından sonra soruşturma kapsamında soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı herhangi bir işlem tesis edilmemiş, K.D. ve A.U.nun ifadelerinin alınmasına dair başvurucularıntalepleri de yerine getirilmemiştir.

52. 11/3/2013 tarihinden sonra, gerek 2009 yılında gerekse 2012 yılında verdikleri dilekçelerle soruşturmanın etkisiz yürütüldüğünü açıkça dile getiren başvurucuların kendilerine göre etkisiz bir biçimde yürütülen soruşturmanın artık etkili yürütüleceğine, soruşturmada ilerleme sağlanacağına veya soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirlerin alınacağına dair haklı bir beklenti içine girmelerini gerektirecek herhangi bir umut verici gelişme yaşanmadığı gibi bu hususlara ilişkin gerçekçi bir varsayım da bulunmamaktadır. 11/3/2013 tarihinden sonra soruşturmanın etkililiğini sağlayabilecek nitelikte bir soruşturma işlemi yapılmaması ve başvurucuların soruşturmanın etkisizliğinin farkında olmaları nedeniyle bireysel başvuruda bulunmak için soruşturmanın sonuçlanmasını beklemelerinin gerekmediği ve K.D. ile A.U.nun ifadelerinin alınmasına ilişkin olarak taleplerinin yerine getirilmediği de dikkate alındığında, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verildiği tarihten uzun bir zaman önce bireysel başvuru yapmaları gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle 1/6/2015 tarihinde yapılan başvurunun süresinde yapılmış bir başvuru olarak kabul edilemeyeceği açıktır.

53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 6/2/2019 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Ömer Demir ve Ramazan Demir [2.B.], B. No: 2015/10001, 6/2/2019, § …)
   
Başvuru Adı ÖMER DEMİR VE RAMAZAN DEMİR
Başvuru No 2015/10001
Başvuru Tarihi 1/6/2015
Karar Tarihi 6/2/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ateşli silahla öldürme olayı hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Güvenlik güçlerinin ölümcül güç kullanması Süre Aşımı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 765 Türk Ceza Kanunu 102
104
5237 Türk Ceza Kanunu 7
66
67
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 172
173
6087 Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu geçici 4
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi