TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
EYYÜP ELGÖRMÜŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/7910)
Karar Tarihi: 6/2/2019
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör
Murat İlter DEVECİ
Başvurucular
1. Eyyüp ELGÖRMÜŞ
2. Hakkan ELGÖRMÜŞ
3. Kazim ELGÖRMÜŞ
4. Rabia ELGÖRMÜŞ
5. Yalçın ELGÖRMÜŞ
Vekili
Av. Vasıf SÖYLEMEZ
Av. Güven YAPRAK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, zorunlu askerlik hizmeti sırasında meydana gelen ateşli silah yaralanması sonucu ölüm olayı hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/5/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru dilekçesi ile başvuruya konu soruşturma dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular Kazım Elgörmüş ve Rabia Elgörmüş'ün oğlu, diğer başvurucuların ise kardeşi olan C.E., yaptığı askerlik hizmeti kapsamında temel askerlik eğitimini tamamlamasını müteakip 17/7/2013 tarihinde usta birliğine katılmıştır.
9. Kayıt-Kabul Muayenesi İlk Değerlendirme Anket Formunu dolduran C.E., psikolojik/ruhsal/psikiyatrik bir rahatsızlık geçirmediğini ve psikolojik durumuyla ilgili belirtmek istediği önemli bir husus olmadığını bildirmiştir. Psikososyal Risk Faktörü Tarama Anketini de dolduran C.E., kendisi veya başkaları için tehlike oluşturup oluşturmadığının tespitine ilişkin tüm soruları "Hayır" şeklinde cevaplamıştır.
10. Askerî iki yetkili 17/7/2013 tarihinde C.E. ile bir görüşme yapmıştır. Bu görüşmeye dair tutanakta, C.E.nin herhangi bir maddi ve manevi sıkıntısı olmadığını beyan ettiği belirtilmiştir.
11. Yetkililer, Mevzi Nöbet Talimatını, askerlerin silah kullanma yetkilerine ilişkin bilgileri içeren belgeyi ve askerlik hizmeti esnasında emniyeti sağlamaya ve kaza önlemeye ilişkin talimatları birliğe katılmasını müteakip C.E.ye tebliğ etmişlerdir.
12. C.E., 22/7/2013 tarihinde saat 07.20 sıralarında askerî birliğin 7 No.lu nöbet mevziinin yakınlarında ateşli silahla vurulmuştur. Yetkilerce çağrılan cankurtaran ile Şırnak Asker Hastanesine (Hastane) götürülen C.E., Hastanede vefat etmiştir.
A. Ceza Soruşturması Süreci
13. Vakit geçirilmeden olaydan haberdar edilen Diyarbakır Hava Kuvvetleri Komutanlığı Komutan Yardımcılığı ve Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezleri Komutanlığı Askerî Savcılığı (Askerî Savcılık) derhâl soruşturma başlatmıştır.
14. Askerî savcının talimatı doğrultusunda Şırnak İl Jandarma Komutanlığı Olay Yeri İnceleme Tim Komutanlığında (OYİT) görevli askerlerce gerçekleştirilen olay yeri incelemesi sonucunda hazırlanan 22/7/2013 tarihli raporda; nöbet mevziinin yanında kan birikintisi ve bu birikintinin içinde dip tablasında iğne izi bulunan bir kovan bulunduğu ve olay yerinde bulunan şarjörü takılı vaziyetteki 513422 seri numaralı piyade tüfeğinin emniyet mandalının T konumunda (emniyeti açık) olduğu belirtilmiştir. Ayrıca raporda, tüfek ile kovan arasındaki mesafenin 103 cm olduğu ve tüfeğin dipçiği ile nöbet mevziinin dış duvar ile birleştiği yerin arasında 490 cm mesafe bulunduğu belirtilmiştir.
15. OYİT görevlileri, olay yerinin fotoğraflarını çekip inceleme işlemini kamera kaydına almış, olay yerinin basit bir krokisini çizmiş ve C.E. ile olay esnasında mevzide nöbet tutan erler N.T. ve T.Ç.nin el ve yüz svapları ile parmak izlerini almışlardır.
16. C.E.nin Hastanede vefat etmesi sonrasında ölü muayene işlemi, olay günü saat 10.20-11.30 saatleri arasında Şırnak nöbetçi Cumhuriyet savcısı huzurunda bir hekimce yapılmıştır. Ölü muayene işlemine ilişkin tutanakta; cesedin üzerindeki askerî kıyafetin cebinden bir SIM kart çıktığı, cesedin çene altında 4x2 cm büyüklüğünde, kenarları düzgün olmayan, ateşli silah mermisi giriş yarası bulunduğu, bu yaranın kenarlarında barut ve yanık izi olduğu, ateşli silah mermisi çıkış yarasının olduğu yerde yaklaşık 7 cm açıklık bulunduğu, ön frontal (alınsal) kafatası kemiğinin tamamen parçalanmış olduğu, frontal bölgenin sağ tarafında 7x2 cm büyüklüğünde ekimoz (morartı, göğerti) görüldüğü, mandibula (alt çene kemiği) kemiğinin ortadan kırık olduğu, sağ alt ikinci azı dişinde kırılma olduğu ve üst damağın ortadan ikiye ayrıldığı belirtilmiştir. Cumhuriyet savcısı, ölü muayenesi işleminin sonunda kesin ölüm nedeninin tespiti için klasik otopsi işlemi yapılmasına karar vermiştir. Ölü muayenesi işlemi nedeniyle yürütülen soruşturmaya ilişkin evrak 24/7/2014 tarihli görevsizlik kararıyla Askerî Savcılığa göndermiştir.
17. C.E.nin cesedi üzerindeki otopsi işlemi ise olay günü saat 14.30-15.00 arasında askerî savcı huzurunda iki adli tıp uzmanınca yapılmıştır. Otopsi işlemine ilişkin tutanakta -başka hususlar yanında- çene altı orta önde 5x4 cm çapında, etrafında is bulaşığı bulunan ateşli silah mermisi giriş deliği bulunduğu, frontal orta arkada yıldız şeklinde 6x5 cm'lik içinde beyin ve kemik dokusu görülen ateşli silah mermisi çıkış yarası olduğu, mandibula ortada burun kemiğinden frontal ve her iki parietal kemikte parçalı kırıklara bağlı krepitasyon (çıtırdama, gıcırdama) ve şekil bozukluğu bulunduğu belirtilmiştir. Otopsi işleminde hazır bulunan adli tıp uzmanları, cesetteki ateşli silah mermisi giriş yarasının müstakilen öldürücü olduğu, yaranın bitişik atış sonucu meydana geldiği ve ölüm nedenininateşli silah mermisi yaralanmasına bağlı beyin harabiyeti ve kanaması olduğu sonucuna varmıştır. Ayrıca otopsi işlemi esnasında alınan kan ve idrar örnekleri üzerinde inceleme yapan Adli Tıp Kurumu Diyarbakır Grup Başkanlığı, alkol ve uyuşturucu maddeye rastlamamıştır.
18. Askerî Savcılık 30/7/2013 ile 13/8/2013 tarihleri arasında, C.E. ile aynı bataryada görevli erler T.Ç., N.T., O.K., E.Y., M.A. ve E.E. ile Uzm. Çvş. K.G.nin tanık sıfatıyla ifadelerini almıştır.
i. T.Ç. ifadesinde, olay günü 06.00-08.00 saatleri arasında N.T. ile birlikte mevzide nöbetçi olduğunu, nöbet yerine vardıktan sonra hücum yeleklerini çıkarıp çelik yelek giydiklerini, çıkardıkları hücum yeleklerini de mevzideki çuvalların üzerine bıraktıklarını, C.E.yihücum yeleklerindeki bir şarjörü çıkarmaya çalışırkengörmeleri üzerine N.T.nin C.E.ye ne yaptığını sorduğunu, C.E.nin şarjörün kaç mermi aldığını sorması üzerine soruyu cevaplayıp C.E.yi mevziden uzaklaştırdıklarını, saat 07.15-07.30 sıralarında N.T.nin gözetleme yapmak amacıyla elindeki tüfeği mevzideki kum çuvallarına dayayıp dürbünle gözetleme sahasını gözlemeye başladığını, kendisinin de çıplak gözle gözetleme yaptığını, bu esnada duyduğu bir askı kayışı sesi üzerine yönünü kapıya çevirince C.E.yi tüfekle mevziden çıkarken gördüğünü, "Getir lan o silahı!" diye bağırınca koşmaya başlayan C.E.nin kurma kolunu çektiğini ve çömelip çenesinin altına dayadığı tüfeği ateşlediğini beyan etmiştir.
ii. T.Ç. ile aynı yönde beyanda bulunan N.T. ek olarak E.Y. isimli askerin C.E. vasıtasıyla E.E. isimli askere bir mobil telefon gönderdiğini ancak C.E.nin yolda telefonu kaybettiğini, bu sebeple C.E.nin telefonun parasının bir kısmını E.E.ye ödediğini, 40 TL eksik kaldığını, E.E.nin C.E.ye ödeme konusunda baskı yaptığına tanık olmadığını ve C.E.nin herhangi bir sıkıntısı olduğuna dair bilgisi bulunmadığını söylemiştir.
iii. M.A. ifadesinde, olay günü mevzinin 10-15 metre uzağında yer alan çadırın önünde sigara içtiğini, T.Ç.nin "Dur. Silahı bırak. Getir." diye bağırdığını duyduğunu, daha sonra N.T. ile T.Ç.yi koşarken gördüğünü, derken bir kurma kolu çekip bırakma sesi duyduğunu, bunun üzerine sesin geldiği yöne koştuğunu ve C.E.yiçenesinin altına dayadığı tüfeği ateşlerken gördüğünü, olay mahalline gelen K.G.nin kendilerini olay yerinden uzaklaştırdığını, daha öncesinde C.E.nin herhangi bir sıkıntısından söz etmediğini beyan etmiştir.
iv. K.G. ifadesinde, olay günü saat 07.20 sıralarında "Dur! Yapma!" gibi sesler duyduğunu, sesin geldiği tarafa yönelirken bir patlama sesi geldiğini, olay mahalline vardığında yerde yatan bir asker ile yanında duran tüfeği gördüğünü, askerleri güvenli bir yere gitmeleri konusunda uyardığını ve askerlerden cankurtaran çağırmalarını istediğini, telsizle ulaştığı Harekât Merkezinin cankurtaranı olay yerine yönlendirdiğini, cankurtaran gelinceye kadar bir astsubay ile birlikte yaraya tampon yaptıklarını, C.E.nin telefonu kaybettiğini bu olaydan sonra duyduğunu, yine duyduğuna göre C.E.nin banka kartının E.E.de olduğunu, E.E.nin bu banka kartını S.D.ye verip onu kantine gönderdiğini ve S.D.nin banka kartını ödeme cihazından geçirip 160 TL nakit aldığını söylemiştir.
v. E.Y. ifadesinde, kendisi için kargo ile getirttiği mobil telefonu E.E.ye sattığını, telefonu E.E.ye teslim etmek üzere C.E.ye verdiğini, birkaç saat sonra telefonda görüştüğü E.E.nin C.E.nin telefonu kaybettiğinden söz ederek telefon için ödediği parayı kimden alacağını sorduğunu ve yaptıkları telefon görüşmesinde C.E.ninödemeyi kendisinin yapacağını söylediğini beyan etmiştir.
vi.E.E. ifadesinde, yakın zamanda terhis olacağı için kız arkadaşına hediye etmek üzere E.Y.den 300 TL'ye bir mobil telefon satın aldığını, E.Y.nin telefonu kendisiyle aynı birliğe gelecek olan C.E.ye teslim ettiğini, C.E.nin telefonu kaybettiğinden söz ederek kendisine 260 TL ödeyip 40 TL'yi de daha sonra ödeyeceğini söylediğini, para konusunda C.E. ile tartışmadıklarını söylemiştir.
vii. O.K., E.E.nin birliğe yeni gelen C.E.ye kendisine teslim edilecek telefonu sorduğunu, C.E.nin telefonu kaybettiğini söyleyip telefonun parasını ödeyeceğini söylediğini, birliğe yeni gelen askerlerin çantasında yapılan aramada telefon çıkmadığını, E.E.nin C.E.ye ödeme konusunda baskı yaptığına veya kötü söz söylediğine tanık olmadığını beyan etmiştir.
19. Askerî Savcılık 13/8/2013 tarihinde C.E. ile aynı bataryada askerlik hizmetini yapanS.D.nin tanık sıfatıyla ifadesini almıştır.S.D. ifadesinde, C.E.nin ölümünden iki gün önce E.E.nin kendisine bir kart uzatarak hesaptan para çekmesini istediğini, kantin görevlisi yardımıyla çektiği 160 TL'yi E.E.ye teslim ettiğini, kartın üzerinde yazılı isme bakmadığını,C.E.nin ailesinin gelmesinden sonra bir komutanından C.E.nin hesabından para çekildiğini duyunca kartın C.E.ye ait olduğunu anladığını ve C.E.ye kötü davranan ve baskı yapan birisini görmediğini söylemiştir.
20. S.D.nin ifadesinde adı geçen kantin görevlisi İ.Ö. ise Askerî Savcılıkça alınan 25/8/2013 tarihli ifadesinde, ismini bilmediği bir askerin kantine gelip kartı ödeme cihazından geçirmek suretiyle hesaptan azalan miktar kadar nakit verip vermeyeceğini sorduğunu, nakit olmaması nedeniyle işlemi yapamadığını, bir başka zaman S. isimli bir askerin gelip aynı istekte bulunduğunu, kantinde nakit olması nedeniyle kartı ödeme cihazından geçirip istediği tutarı S.ye verdiğini ancak kartta yazılı isme dikkat etmediğinibeyan etmiştir.
21. Olay yerinde bulunan 513422 seri numaralı tüfeği, bu tüfeğe ait şarjörü, C.E.,N.T. ve T.Ç.nin parmak izlerini, adı geçenlerin sağ el, sol el ve yüz bölgesinden alınan svapları ve C.E.ye ait kamuflaj desenli gömleği inceleyen Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı (Kriminal Daire) 16/8/2013 ve 27/8/2013 tarihli uzmanlık raporlarında, tüfek ve şarjöründe mukayeseye elverişli parmak izi bulunmadığını, C.E.nin sağ el ve sol el svapları ile C.E.nin gömleği üzerinde atış artıkları tespit edildiğini, N.T. ve T.Ç.den alınan svaplar üzerinde atış artıkları tespit edilemediğini ve gömlek üzerinde herhangi bir delinmeye rastlanmadığını belirtmiştir.
22. Askerî Savcılık 29/8/2013 tarihinde başvurucu Kazim Elgörmüş'ün tanık sıfatıyla ifadesini almıştır. Başvurucu ifadesinde oğlunun herhangi bir sıkıntısı olmadığını, oğlu Hakkan Elgörmüş ile telefonda görüşen C.E.nin birinin telefonunu kaybettiğini ve bu nedenle telefonun parasını ödemesi gerektiğini söyleyip 200 TL para istediğini, Hakkan Elgörmüş'ün 200 TL gönderdiğini ancak C.E.nin 100 TL daha istediğini, ertesi gün C.E.nin vefat haberinin geldiğini, C.E.nin intihar ettiğine inanmadığını söylemiştir.
23. Askerî Savcılığın 3/9/2013 tarihinde istinabe suretiyle ve kolluk görevlileri aracılığıyla ifadelerini aldığı başvurucular, E.E.ye teslim edilmek üzere C.E.ye verilen telefonun çalınması ile sonrasında yaşananların ayrıntılı olarak araştırılmasını istemişler; C.E.nin intihar ettiğine inanmadıklarını beyan etmişlerdir. Başvurucu Hakkan Elgörmüş ilave olarak C.E.nin paraya ihtiyacı olduğunu söylemesi üzerine 200 TL para gönderdiğini, daha sonra telefonda görüştüğü C.E.nin bir arkadaşının telefonunu kaybettiğinden ve bu kişiye ödemeyapacağından söz ederek neden az para gönderdiğini kendisine sorduğunu söylemiştir.
24. Olayda kullanılan 513422 seri numaralı tüfek ile şarjörünü inceleyen Kriminal Daire 18/9/2013 tarihli raporunda; tüfeğin atışa elverişli olduğunu, emniyeti açık ve kapalı konumlarda yapılan testlere göre düşme, çarpma, sarsıntı ve darbe gibi durumlarda tetiğe basmaksızın kendiliğinden çap ve tipine uygun fişeği patlatmadığını ve olay yerinde bulunan kovanın 513422 seri numaralı tüfekten atıldığını belirtmiştir.
25. Başvurucuların talepleri çerçevesinde soruşturmayı genişleten Askerî Savcılık C.E.nin kendisine veya bir arkadaşına dair telefonun çalındığına ve başkasından baskı gördüğüne dair bir şikâyetinin bulunup bulunmadığı konusunda ilgili Tabur Komutanlığına müzekkere yazmış; C.E.nin kendisine emanet edilen telefonu götürdüğü esnada C.E. ile aynı konvoyda yer alan Ç.S.nin ifadesini almış ve konvoyda başka kimlerin bulunduğunu Tabur Komutanlığından sormuştur. Askerî Savcılık ayrıca askerî birliğin 21/7/2013 tarihli yoklama listesinde isimleri bulunanlardan A.S., S.Ö., Os.K., S.B., M.Ş., H.T., İ.A., A.A., İ.C., Ü.K., M.P., Me.Ş., A.Ç., M.U., Me.P., S.E. ve Me.A.nın istinabe yoluyla ifadelerini aldırmış; ölü muayenesi sırasında bulunan SIM kartın içeriğini (kayıtlı resim ve videolar ile rehber, mesaj ve çağrı kayıtları)Diyarbakır 2'nci Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askerî Mahkemesinin 27/11/2013 tarihli kararı uyarınca bilirkişiye tespit ettirmiş; bir bankadan C.E.ye ait hesap bilgilerini istemiş veC.E. adına kayıtlı hatları bir telekomünikasyon şirketinden, C.E.ye ait telefon hattının 1/6/2013-22/7/2013 tarihleri arasındaki iletişiminin tespitine dair bilgileri ise Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundangetirtmiştir.
i. Tabur Komutanlığı, C.E. ve Ç.S. ile aynı konvoyda yer alan kişilere ait bilgilere ulaşılamadığını bildirmiş ve C.E.nin şikâyetinin bulunup bulunmadığı hususunda ifadeleri alınan 3'üncü Batarya Komutanı Y.T., 1'inci Batarya Adestim Subayı Y.C.G., 1'inci Bataryada görevli Bkm. Astsb. Çvş. K.Ö. ile Topçu Uzm. Çvş. K.G.nin beyanlarını içerir tutanakları Askerî Savcılığa göndermiştir.Söz konusu tutanaklara göre C.E., daha önce telefonun çalınması veya bununla ilgili olarak baskı gördüğü hususunda herhangi bir şikâyette bulunmamıştır.
ii. Ç.S. ifadesinde Akçay'dan Maden Üs Bölgesi'ne gitmeden önce bir askerindışarıdan bakılınca içinde telefon bulunduğu anlaşılan bir zarfı C.E.ye verdiğini, C.E.nin zarfı çantasına koyduğunu, yola çıkmadan önce çantaların bulunduğu yerden uzaklaşıp yürüdüklerini, telefonun bu esnada çalınmış olabileceğini, C.E.nin yolculuk esnasında telefondan bahsetmediğini, askerlerin çantalarını kucaklarında taşımalarından dolayı telefonun yolculuk esnasında çalınmış olmasının imkânsız olduğunu ve konvoydaki diğer askerlerin isimlerini bilmediğini söylemiştir.
iii. İstinabe yoluyla ifadesine başvurulan kişiler, C.E.ye bir başkasınca baskı yapıldığı veya C.E.nin bir başkasınca tehdit edildiği yönünde bir bilgiye sahip olmadıklarını beyan etmişlerdir. Öte yandan Ü.K., olay günü nöbetçi askerin bağırması üzerine çadırdan dışarı çıkınca C.E.yi tüfeği çenesinin altıda götürüp tetiğe basarken gördüğünü söylemiş; Os.K. ile Me.A. ise Mevzide 04.00-06.00saatleri arasında nöbet tutarlarken C.E.nin yanlarına geldiğini ve Mevziye girmenin yasakolması nedeniyle C.E.den gitmesini istediklerini ifade etmiştir.
26. Askerî Savcılık, C.E.nin ateşli silahla kendisini vurmak suretiyle intihar ettiği ve intihar olayının gerçekleşmesinde herhangi bir kişinin kusurlu bir davranışının bulunmadığı gerekçesiyle 29/1/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
27. Askerî Savcılığın kararı, başvurucu Kazim Elgörmüş vekiline 11/2/2015 tarihinde; başvurucular Rabia Elgörmüş, Yalçın Elgörmüş, Eyyüp Elgörmüş ve Hakkan Elgörmüş'e ise 10/3/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
28. Başvurucu Kazim Elgörmüş, C.E.nin psikolojik bir rahatsızlığının bulunmaması nedeniyle, intihar etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve telefonun çalınması nedeniyle C.E.nin tehdit ve baskıya maruz kalması hadisesinin yeterince açıklığa kavuşturulmadığını iddia ederek vekilleri aracılığıyla kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz etmiştir.
29. Başvurucu Kazim Elgörmüş'ün itirazı, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer alan gerekçelerle Kara Kuvvetleri Komutanlığı 7'nci Kolordu Komutanlığı Askerî Mahkemesince (Askerî Mahkeme) 26/3/2015 tarihinde reddedilmiştir.
30. Askerî Mahkeme kararı 8/4/2015 tarihinde başvurucu Kazim Elgörmüş vekiline tebliğ edilmiş ve başvurucular 8/5/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İdari Tahkikat Süreci
31. İdari tahkikat kapsamında askerî yetkililer Ütğm. Y.T.nin, Teğ.Y.C.G.nin, C.E.ye tıbbi yardımda bulunanlar J.Sağ. Üçvş. S.Y., J.Uzm. Çvş. T.T. ve J.Uzm. Çvş. H.G. ile olay hakkında bilgi sahibi olduğu değerlendirilen J.Uzm. V. Kad. Çvş. Y.M. veUzm. Çvş. K.G. ile erler İ.E.A, E.E., N.T., T.Ç., Me.A., A.S., S.Ö., M.A., Os.K., H.İ.U. ve S.B.nin beyanlarını almışlardır.İfade tutanaklarına göre;
i. Y.T. 07.30 sıralarında misafirhanenin kapısını çalan bir askerin C.E.nin mevzide yerde yattığını söylediğini ve bunun üzerine olay yerine gittiğini beyan etmiştir. Y.C.G. ise 07.30 sıralarında misafirhanenin kapısını çalan bir askerin topçu askerlerden birinin kendisini vurduğunu söylediğini açıklamıştır.
ii. S.Y. olay günü nöbetçi olduğunu, 07.25 sıralarında topçu bataryasının bulunduğu yerden bir silah sesi duyduğunu, hemen sonrasında telsizle yardım çağrısı yapıldığını, olay yerine vardığında yerde yatan askerin nabzını kontrol ettiğini, nabzın çok zayıf olduğunu, ilk müdahaleyi yaptığını ve gelen cankurtaran ile hastaneye doğru yola çıktıklarını söylemiştir.
iii. Y.M. 07.20 sıralarında mevzinin bulunduğu bölgeden bir el silah sesi geldiğini, K.G.nin "Asker kendini vurdu" diye bağırdığını, yerde yatan askerin yanındaki piyade tüfeğinin emniyet mandalının açık konumda olduğunu ve yerde yatan askerin olay mahalline gelen cankurtaran ile hastaneye gönderildiğini beyan etmiştir.
iv. K.G. mevziye 10-15 metre mesafede bulunan çadırda çalışmakta iken birinin yüksek sesle "Dur" diye bağırdığını, hemen sonrasında silah sesi duyduğunu, olay yerine vardığında C.E.nin çene altından kendini vurmuş olduğunu gördüğünü ve cankurtaran ile hastaneye gönderildiğini ifade etmiştir.
v. H.G. ve T.T., olay günü Nikon kule mevziinde nöbet tuttuklarını, Atış Komutanlığının bulunduğu yerden bir silah sesi geldiğini, sesin geldiği yere doğru gittiklerinde yerde yatan bir asker gördüklerini, T.T.nin askere tampon yaptığını, askerin nabzı atsa da şuurunun yerinde olmadığını ve olay yerine gelen sağlık astsubayı refakatinde cankurtaranla hastaneye gönderildiğini beyan etmişlerdir.
vi. N.T. olay günü 06.00-08.00 saatleri arasında T.Ç. ile birlikte mevzide nöbetçi olduğunu, nöbet yerine geldikten sonra hücum yeleğini çıkarıp çelik yelik giydiğini, hücum yeleğindeki bir adet dolu şarjörü de çelik yeleğe yerleştirdiğini, C.E.yi çıkardığı hücum yeleğindeki bir şarjörü çıkarmaya çalışırken görmesi üzerine C.E.ye ne yaptığını sorduğunu, C.E.nin şarjörün kaç mermi aldığını sorması üzerine soruyu cevaplayıp onu mevziden uzaklaştırdığını, nöbet esnasında dürbünle gözetleme yaparken tüfeğini yanına dayadığını, 07.20 sıralarında T.Ç.nin "Dur! Silahı bırak" diye bağırması üzerine kendisine ait tüfeği alan C.E.yi koşarken gördüğünü, C.E.nin peşinden koştuklarını ve koşar vaziyetteyken kurma kolunu çeken C.E.nin aniden yere çöküp çene altına dayadığı tüfeği ateşlediğini söylemiştir. N.T.nin bu beyanı T.Ç. tarafından doğrulanmıştır.
vii. M.A. 7 No.lu nöbet mevziine 10-15 metre mesafedeki çadırın önünde sigara içmekteyken T.Ç.nin "Dur! Silahı bırak" diye bağırdığını duyduğunu, hemen akabinde C.E.yi elinde silahla koşarken gördüğünü ve C.E.nin yere çöküp aniden çene altına dayadığı tüfeği aniden ateşlediğini ifade etmiştir.
viii. S.Ö. olaydan bir gün önce ankesörlü telefondan görüşme yaparken yanına gelen C.E.nin telefona acil ihtiyacı olduğunu söylediğini, bunun üzerine telefonu C.E.ye verdiğini, telefona neden acil ihtiyacı olduğunu sorunca C.E.nin ağabeyinin 200 TL yerine 160 TL göndermesinin nedenini öğrenmek olduğunu söylediğini beyan etmiştir.
ix. Os.K.olaydan bir iki gün önce C.E.nin mevziye geldiğini ancak yasak olması nedeniyle C.E.yi mevziye almadığını ifade etmiştir.
x. Me.A. ise mevzide 04.00-06.00 saatleri arasında nöbetçi olduğunu, 05.30-05.45 sıralarında mevziye gelen C.E.nin Topçu Onbaşı İ.E.A. tarafından geri çevrildiğini söylemiştir. Bu ifade İ.E.A tarafından doğrulanmıştır.
xi. E.E. olay öncesinde aralarında C.E.nin de bulunduğu arkadaşlarıyla televizyon izlerlerken C.E.nin yanlarından ayrıldığını, kısa bir süre sonra tek el silah sesi geldiğini, dışarıya çıktıklarını C.E.yi kanlar içerisinde yerde yatarken gördüklerini söylemiştir.
xii. Diğer kişiler olay hakkında bilgi sahibi olmadıklarını beyan etmişlerdir.
32. Tahkikat Heyeti yürüttüğü tahkikat sonunda, intihar olayının birlik dışındaki nedenlerden kaynaklandığı ve nöbet esnasında yasak olmasına rağmen tüfeğini elinden bıraktığı gerekçesiyle N.T. hakkında yasal işlem başlatılmasının uygun olacağı kanaatine varmıştır.
33. N.T. hakkında ne gibi bir işlem yapıldığı tespit edilememiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
34. İlgili ulusal hukuk için bkz. Coşkun Çiftler, B. No: 2014/18624, 22/2/2018, §§ 55-57.
B. Uluslararası Hukuk
35. Yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutuyla ilgili uluslararası hukuk Yasin Ağca başvurusu (B. No: 2014/13163, 11/5/2017, §§ 91-96) hakkında verilen kararda yer almaktadır.
36. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Çadıroğlu/Türkiye başvurusunda (B. No:15762/10, 3/9/2013, §§ 30, 36), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 2. maddesi uyarınca yaşam hakkının güvence altına alınması yükümlülüğünün, devletin 1. madde uyarınca “Sözleşme’de düzenlenen hak ve özgürlükleri kendi egemenlik alanı içinde bulunan herkes için güvence altına alma” görevi ile birlikte düşünüldüğünde, bir kimsenin şüpheli koşullar altında hayatını kaybetmesi durumunda, etkili bir resmî soruşturma yapılmasını zımnen gerektirdiğine ve ölenin ailesinin veya başkalarının yetkili soruşturma merciine resmî olarak şikayette bulunup bulunmadığı hususunda da bu konuda belirleyici olmadığına işaret ederek ceza yargılamasına katılmayan kişiler yönünden iç hukuk yollarının tüketilmediğine ilişkin Hükûmet itirazını reddetmiştir.
37. AİHM Sultan Dölek ve diğerleri/Türkiye başvurusunda (B. No:34902/10, 28/4/2015, §§ 43-45) ise ulusal makamların şüpheli ölümlere ilişkin resen soruşturma başlatma yükümlülüklerine değinerek başvuruculardan yalnızca birinin kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararlara itiraz etmesini mevcut iç hukuk yollarının tüketilmesi için yeterli bulmuştur.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
38. Mahkemenin 6/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
39. Başvurucular; yakınlarının askerlik hizmetini ifa etmekte iken ateşli silah yarası sonucu vefat ettiğini, ölüm olayı üzerine başlatılan ceza soruşturması sonucunda ölüm olayının intihar neticesinde gerçekleştiği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini oysa ölüm olayının şüpheli olduğunu ve yakınlarının emanet aldığı bir telefonu kaybetmesi nedeniyle telefon sahibinin sürekli tehdit ve baskılarına maruz kaldığını öne sürmüşlerdir. Ayrıca başvurucular, soruşturmanın bağımsız olmayan Askerî Savcılık ve Askerî Mahkeme tarafından makul olmayan bir süratle yürütüldüğünü, yakınlarına emanet edilen telefonun kaybolması olayının yeterince aydınlatılmadığını belirterek yaşam hakkının koruma yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu ile etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ve ayrıca adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
B. Değerlendirme
40. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların yaşam hakkının koruma yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutunun ihlal edildiğine dair iddialarının genel olarak dile getirilip detaylandırılmadığını ve başvurucuların taleplerinin etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğinin tespitine yönelik olduğunu dikkate alan Anayasa Mahkemesi, başvurucuların şikâyetlerinin özünün yakınlarının şüpheli ölümü hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliğine ilişkin olması nedeniyle başvurununAnayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmesi gerektiği kanaatindedir.
41. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, yaşama ... hakkına sahiptir.”
42. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
43. Başvurucuların hepsi başvuruya soruşturmada verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair itiraz etmemişler ise de başvurucu Kazim Elgörmüş anılan karara itiraz etmiştir. Bu nedenle başvuruda başvuru yollarının tüketilmesi yönünden herhangi bir eksiklik bulunmamaktadır (benzer değerlendirme için bkz. Hadra Akgül ve diğerleri, B. No: 2014/867, 24/3/2016, §§ 39-42).
44. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50).
45. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin korumaya ilişkin maddi yönü yanında usule ilişkin yönü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
46. Diğer taraftan ceza soruşturmasının temel amacına ilişkin yükümlülük, kesin olarak bir sonuç elde etmeyigerektirmez. Anayasa'nın 17. maddesi, başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi yüklemez (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).
47. Yaşam hakkına ilişkin ceza soruşturmasının etkili olabilmesi için öncelikle soruşturma makamları resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmelidir. Soruşturmada ölüm olayının nedeni veya sorumlu kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57).
48. Ceza soruşturmasının etkililiğini sağlayacak hususlardan biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olmasıdır. Ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).
49. İlave olarak ceza soruşturmasının etkililiği için soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi gerekir (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30). Bu husus, hukuk devletine bağlılığın sağlanması, hukuka aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi yönünden bir gerekliliktir.
50. Somut olayda ölüm olayının zorunlu askerlik vazifesi sırasında gerçekleşmesi ve başvurucuların ölümün başka askerlerce de meydana getirilmiş olabileceğini ima etmeleri nedeniyle kamu görevlilerinin karıştığı iddia edilen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili olabilmesi için soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olması gerektiğine ve soruşturma makamlarının sadece hiyerarşik ve kurumsal bağımsızlığının yeterli olmayıp aynı zamanda soruşturmanın da fiilen bağımsız olarak yürütülmesi gerektiğine ilişkin ilke (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319,16/7/2014, § 96) somut başvuruya da uygulanabilir niteliktedir.
51. Olaya ilişkin soruşturmada, şüpheli ölüm olayından haberdar olan soruşturma makamlarının derhâl harekete geçmesi ve başvurucuların meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması konularında başvurucular tarafından herhangi bir iddia ileri sürülmediği gibi bu konularda bir eksikliğin de bulunmadığı görülmektedir.
52. Başvurucular, herhangi bir somut neden belirtmeksizin Askerî Savcılık ile Askerî Mahkemenin bağımsız olmadığını iddia etmişlerdir.Ne var ki Anayasa Mahkemesi kararlarında sıklıkla belirtildiği üzere (Muharrem Baş, B. No: 2014/5391, 29/6/2016, §§ 97-107; Abubekir Yeşilkaya ve diğerleri, B. No: 2014/3973, 8/12/2016, §§ 109-118; Sinan Işık, B. No: 2013/2482, 13/4/2016, §§ 65-80) yasal ve kurumsal olarak birtakım soru işaretlerinin mevcut olması tek başına, askerî savcılığın bağımsız ve tarafsız bir soruşturma yapmayacağı şeklinde yorumlanamaz. Başvurucuların bu hususta iddialarını destekleyecek olgu veya delilleri sunması gerekir. Başvuru konusu olayda, gerek soruşturmayı yürüten Askerî Savcılığın gerekse itirazı inceleyen Askerî Mahkeme üyelerinin soruşturmanın seyrine etki edecek ön yargılı ve taraflı bir tutumunun olduğunu ortaya koyan bir bulgu saptanmamıştır. Dolayısıyla somut olayda soruşturmanın bağımsızlığı ve tarafsızlığı yönünden herhangi bir sorun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
53. Başvurucular, soruşturmanın makul bir süratle yürütülmemesinden yakınmış olsalar da soruşturma kapsamında yapılan işlemler ve beyanına başvurulan kişilerin pek çoğunun istinabe suretiyle dinlendiği dikkate alındığında yaklaşık 1 yıl 8 aylık soruşturma süresinin makul olmadığı söylenemez.
54. Son olarak başvurucular, yakınlarına emanet edilen telefonun kaybolması olayının yeterince aydınlatılmadığını ve ölümün şüpheli olduğunu öne sürmüşlerdir.
55. Askerî Savcılık yürüttüğü soruşturma kapsamında ölü muayenesi ve otopsi işlemleri yoluyla ölüm nedenini tespit etmiştir. Olayın intihar olup olmadığının tespiti için olayda kullanılan tüfek ve şarjör üzerinde parmak izi incelemesi yaptırıp olay yerinde bulunan kovanın olay yerindeki tüfekten atılıp atılmadığı, emniyeti açık ve kapalı konumlarda yapılan testlere göre tüfeğin düşme, çarpma, sarsıntı ve darbe gibi durumlarda tetiğe basmaksızın kendiliğinden çap ve tipine uygun fişeği patlatıp patlatmadığı konularında bilirkişi raporları alınmıştır. Mevzide olay esnasında ölenle nöbet tutan askerlerin el ve yüz svapları incelenmiştir. Ayrıca C.E.nin kendisine veya bir arkadaşına ait telefonun çalındığına ve başkasından baskı gördüğüne dair bir şikâyetinin bulunup bulunmadığı ve telefonun kaybolması esnasında C.E.nin yanında kimlerin bulunduğu hususlarında yazışmalar yapılarak olayın nasıl meydana geldiği, C.E.ye emanet edilen telefonun nasıl kaybolduğu ve C.E.nin ölmeden önce baskı veya tehdide maruz kalıp kalmadığı konularında pek çok kişinin ifadelerine başvurulmuştur. Ancak soruşturmada, olayın intihar dışındaki bir nedenden kaynaklandığı şüphesini uyandıran herhangi bir delil elde edilememiştir.
56. Anayasa Mahkemesinin doğrudan ilgili soruşturma ve yargılama makamlarının yerine geçecek şekilde delillerin değerlendirmesini kendisinin yapmasının veya yürütülmesi gerekli olan soruşturma işlemlerini belirlemesinin söz konusu olamayacağı belirtilmelidir. Başka bir ifadeyle Anayasa Mahkemesinin görevi, bu makamların maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir (Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2016, § 185). Bu konuda asıl sorumlu ve yetkili olanlar, ilk elden olayları inceleyen yetkili adli ve idari mercilerdir. Bunun aksine bir durum, ancak olaya ilişkin kesin ikna edici nitelikte bulguların varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Cemil Danışman, § 58). Soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler, C.E.nin yaşamına üçüncü kişi/kişilerin eylemi ile son verildiğini göstermemektedir. Bu durumda soruşturma makamlarının C.E.nin intihar ettiği yönündeki tespitinden ayrılmayı gerektirecek ikna edici bir nedenin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
57. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 6/2/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.