TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HANIM ALTIN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/10002)
|
|
Karar Tarihi: 12/12/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Tuğçe TAKCI
|
Başvurucu
|
:
|
Hanım ALTIN
|
Vekili
|
:
|
Av. Baran
NAS
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kaçırıldıktan sonra ateşli silahla yaralanma
neticesinde meydana gelen ölüm olayıyla ilgili etkili bir ceza soruşturması
yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/6/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve bir
örneği temin edilen Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı)
ait soruşturma dosyasındaki mevcutbilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
6. 15/3/1995 tarihinde saat 00.15 civarında Cizre İlçe Jandarma
Komutanlığına (Jandarma Komutanlığı) bir ihbar telefonu gelmiştir.
7. İhbara göre Cizre Belediyesinde işçi olarak çalışan ve
başvurucunun eşi olan C.A.nın
K. Oteli arkasındaki evine, elektrik ve telefon hatlarının kesilmesini müteakip
silahlı iki kişi duvardan atlamak suretiyle girmiş; C.A.yı
evinden alarak götürmüştür. Olaydan on dakika sonra ise silah sesleri
duyulmuştur.
8. İhbar üzerine olay yerine giden jandarma görevlileri saat
03.00'e kadar civarda yaptıkları arama neticesinde herhangi bir ize
rastlamadıklarını, aramaya sabah devam etmek üzere olay yerinden ayrıldıklarını
tutanak altına almışlardır.
9. Ertesi sabah Jandarma Komutanlığına 07.45'te gelen bir başka
ihbar telefonuyla ara sokaktaki boş arazide bir ceset bulunduğu bildirilmiştir.
10. Cesedin bulunduğu yere gelen jandarma görevlileri tarafından
düzenlenen 15/3/1995 tarihli tutanakta; üzerinden çıkan kimlik belgesine göre
cesedin gece kaçırıldığı ihbar edilen C.A.ya
ait olduğu, cesedin yerinden kaldırılmasıyla ceketin üzerinden bir adet 7.62
çapında Kalaşnikof marka silaha ait mermi
çekirdeğinin düştüğü ifade edilmiştir. Tutanağa göre cesedin etrafında 13 adet
aynı marka silaha ait, aynı çapta boş kovan bulunmuştur. Ayrıca civardaki iki
binaya isabet etmiş mermi izlerine ve cesedin bulunduğu yönün karşısındaki
binada da kan izine rastlanmıştır. Olay yerinin basit bir krokisi kolluk
görevlilerince çizilmiştir.
11. Aynı tarihte Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen
Olay Yeri Keşif Tutanağı'nda; cesedin etrafında kan
gölü bulunduğu, etrafındaki binaların duvarlarında mermi izlerine rastlandığı,
cesedin baş kısmından 10 cm ileride bir adet mermi çekirdeği bulunarak cesedin
etrafından toplanan diğer on üç adet boş kovan ile mermi çekirdeğinin de
muhafaza altına alındığı ifade edilmiştir.
12. Cizre Devlet Hastanesinde aynı gün gerçekleştirilen ölü
muayenesi işlemi sonucu düzenlenen rapora göre cesedin değişik yerlerinde
çeşitli ebatlarda ateşli silah mermisi giriş ve çıkış delikleri bulunmakta olup
kesin ölüm sebebi ateşli silah yaralanması nedeniyle multiple
(çoklu) organ ve damar harabiyetidir. Kesin ölüm
nedeninin belirlenmesi nedeniyle otopsi işlemi gerçekleştirilmemiştir.
13. Olay yerinde bulunan iki adet mermi çekirdeğiyle on üç adet
boş kovan Başsavcılık tarafından adli emanete alınmıştır.
14. Soruşturma kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından C.A.nın bir akrabası ile eşi olan
başvurucunun beyanları alınmıştır. Akrabası 16/3/1995 tarihli beyanında; olayın
gelişimini başvurucudan öğrendiğini, olayı duyup hemen Jandarma Komutanlığını
aradığını, yeğeninin kimseyle problemi olmadığını belirtmiştir.
15. Başvurucu; tercümanla alınan 17/3/1995 tarihli beyanında
özetle gece 00.30 civarında elektrikleri ile telefonlarının kesildiğini, evin
kapısının çalındığını, gelen iki kişiden birinin yüzünün kapalı olduğunu, bu
kişilerin eşini silah zoruyla dışarı çıkardığını, silah sesleri duyulduğunu,
eşinin evden alınmasından yaklaşık on dakika sonra eşinin cesedinin eve 200 m
yakında bulunduğunu, kendisinin cesedi sabah gördüğünü, duyduğu silah sesleri
sırasında eşinin öldürüldüğünü düşündüğünü söylemiştir.
16. Cumhuriyet Başsavcılığı 16/3/1995 tarihli müzekkeresiyle
Jandarma Komutanlığına olayla ilgili tahkikat evrakının ivedi olarak
hazırlanarak gönderilmesi talimatı vermiştir. Tahkikat evrakının iletilmemesi
üzerine tekit yazıları yazılmıştır.
17.Jandarma Komutanlığı 11/7/1995 tarihli yazısıyla tahkikat
evrakını Cumhuriyet Başsavcılığına sunmuştur. Cumhuriyet Başsavcılığı 20/7/1995
tarihli müzekkeresiyle Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğüne (Emniyet Müdürlüğü)
olayın faillerinin etkili şekilde araştırılması, olayın PKK terör örgütü
mensuplarınca gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin incelenmesi talimatını
vermiştir.
18. Olayın o tarihte Jandarma Komutanlığı sorumluluğunda
olduğunun ve anılan kurumdan bilgi alınabileceğinin Emniyet Müdürlüğü
tarafından belirtilmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca 2/8/1995 tarihinde
Jandarma Komutanlığına aynı hususları içeren müzekkere iletilmiştir. Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından 12/9/1995 tarihinde tekit müzekkeresi yazılmıştır.
19. Bu aşamadan sonra Cumhuriyet Başsavcılığı ile Jandarma
Komutanlığı ve Emniyet Müdürlüğü arasında 2/11/1995 ile 2/2/2009 tarihleri
arasında olayın faillerinin araştırılmaya devam edilmesi talimatını içeren ve
karşılığında olayın faillerinin araştırılmaya devam edildiği yönünde cevaplar
içeren mutat yazışmalar yapılmıştır.
20. Başvurucu 24/3/2009 tarihli dilekçesinde, eşinin kaçırılması
ve öldürülmesi olayını anlatarak olayın faillerinin bulunmasını talep etmiştir.
Başvurucu, kendisinin de öldürüleceğinden endişe ettiğinden daha önce şikâyetçi
olamadığını belirtmiştir. Dilekçesi sonrasında aynı tarihte tercüman
aracılığıyla ve vekili huzurunda Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
başvurucunun yeniden beyanı alınmıştır. Başvurucu olayı anlatmasından sonra bu
doğrultuda gerekli araştırmanın yapılması talebinde bulunmuştur.
21. Adli emanete alınan boş kovanlar ve mermi çekirdekleri
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 11/5/2009 tarihinde kriminal
inceleme yapılması için Diyarbakır Kriminal Polis
Laboratuvarına iletilmiştir. 17/6/2009 tarihli ekspertiz raporunda; incelenen
mermi çekirdeği ve boş kovanların uzun namlulu, Kalaşnikof
ve benzeri bir silahtan atıldığı, Laboratuvarın Silahı Tespit Edilemeyen Olaylar Arşivi'nde ve Bilgisayarlı
Tarama Sistemi'nde yapılan karşılaştırmalarında herhangi bir
irtibata rastlanmadığı ifade edilmiştir.
22. Cumhuriyet Başsavcılığı 25/4/2012 tarihinde Emniyet
Müdürlüğüne, daimî aramaya aldığı olaya dair soruşturma dosyası hakkında üçer
aylık dönemlerde bilgi verilmesi yönünde müzekkere yazmıştır.
23.Bu aşamadan sonra olayın faillerinin araştırılmaya devam
edildiği yönünde mutat yazışmaların yapıldığı ve Emniyet Müdürlüğünce
Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan faillerin tespit edilemediğine ilişkin son
yazının 29/12/2014 tarihli olduğu anlaşılmıştır.
24. Başvurucu, vekili aracılığıyla sunduğu 13/3/2015 tarihli
dilekçeyle olayın faillerinin tespiti için kolluk güçlerine müzekkere yazılması
ve eşinin öldürülmesinde kullanılan silah ve silah benzeri aletler için gerekli
tahkikatın yapılması taleplerini iletmiştir.
25. Cumhuriyet Başsavcılığı 24/3/2015 tarihinde, adam öldürme
suçu için olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 1/3/1926 tarihli ve
765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda öngörülen yirmi yıllık dava zamanaşımı
süresinin dolduğu gerekçesiyle olay hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar
vermiştir.
26. Bahse konu karara başvurucu vekilince yapılan itiraz, Cizre
Sulh Ceza Hâkimliğinin 27/4/2015 tarihli kararıyla kararda usul ve kanuna
aykırı bir husus bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
27. Ret kararı başvurucuya 4/5/2015 tarihinde tebliğ edilmiş
olup başvurucu bireysel başvuruyu 3/6/2015 tarihinde yapmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
28. Konuyla ilgili ulusal ve uluslararası hukuka ilişkin
bilgiler Anayasa Mahkemesinin Sultani Acar
(B. No:2014/16344, 22/3/2018, §§ 29-61) başvurusu hakkında verdiği kararda yer
almaktadır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 12/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu; eşinin öldürülmesi nedeniyle yaşam hakkının,
olaya dair soruşturmada dava zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle
kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi nedeniyle de adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
31. Başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirme ile bağlı
olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eden Anayasa
Mahkemesi (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16) başvurucunun iddialarının özünün ölüm olayının etkili
bir biçimde soruşturulmadığına ilişkin olduğunu dikkate alarak diğer haklar ile
bağlantı kurularak ileri sürülen iddiaları da yaşam hakkı kapsamında
incelemiştir.
32.Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi
açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen
kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013,§ 41). Başvuru konusu olayda
müteveffa, başvurucunun eşidir. Bu nedenle başvuruda, başvuru ehliyeti
açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
33. Bununla birlikte başvurunun diğer kabul edilebilirlik
kriterleri yönünden de incelenmesi gerekir.
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“İhlale
neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş
idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir.”
35. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir.”
36. Yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gereken bir olayla ilgili
soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapılabilmesi için -mutlak
surette gerekli olmasa da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması
şartıyla ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi,
bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun
olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848,
17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş,
B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).
37. Başvurucuların yetkili makamlara müracaat etmesine rağmen
doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa, başlatılan soruşturmada
ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa başvuruculardan
soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul olmayacaktır. Böyle bir
durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetini çok uzun süre
geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidirler (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira soruşturmanın etkililiğini
sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde anılan ihlal iddiaları
yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir (Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, § 121). Böyle bir durumda başvurucular,
etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları veya varmaları
gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdırlar.
Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman
farkına varmaları gerektiği herbaşvurunun şartlarına
bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B.
No: 2014/15732, 24/1/2018, § 87; Sultani Acar, § 84).
38. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici
gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu, soruşturmanın ilerlemesini
sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını
tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir. Ancak bu hâlde
dahi soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun
farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde
bireysel başvuruda bulunmalıdırlar (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 88;
Sultani Acar, § 85).
39. Soruşturmanın etkisizliğinin fark edildiği veya fark
edilmesi gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuru yapılmayıp
zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verilmesinin beklenmesi hâlinde soruşturmaya konu olayın üzerinden geçen uzun
zaman, gerçeklerin ortaya çıkmasını zorlaştıracak ve neredeyse imkânsız hâle
getirecektir. Böylesi bir durumda Anayasa Mahkemesi, devletin negatif ve
pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığını inceleyemeyecek; yaşam
hakkının usul boyutu yönünden yapacağı değerlendirmede yeniden yargılamaya
karar veremeyecek ve şartları gerçekleştiğinde sadece ihlali tespit edip
tazminata hükmedebilecektir. Oysa ölüm olayının sebep ve koşulları ile
sorumluların tespitine imkân veren etkinlikte bir soruşturma yapılması ve
gerektiği takdirde sorumluların caydırıcı bir ceza ile cezalandırılmaları için
yeniden yargılamaya karar verilebilmesinin benzer yaşam hakkı ihlallerinin
önlenmesinde oynadığı rolün önemi tartışmasızdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 89;
Sultani Acar, § 86).
40. Somut olayda olayla ilgili olarak aynı gün resen soruşturma
başlatılmış olay yeri kolluk görevlilerince ve Cumhuriyet Başsavcılığınca
incelenmiş, olay yerinin krokisi çizilmiş, müteveffanın eşinin beyanına
başvurulmuş, ölü muayene işlemi yapılmıştır. Sonraki süreçte Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından olayın faillerinin belirlenebilmesini ve dolayısıyla
soruşturmanın etkililiğini sağlayabilecek nitelikte bir soruşturma işlemi
yapılmamış; yalnızca faillerin tespitine çalışılması yönünde kolluk güçlerine
müzekkereler yazılması ve faillerin aranmasına devam edildiği yönünde kolluk
görevlilerince düzenli olmayan aralıklarla düzenlenen matbu tutanakların
soruşturma dosyasına konulmasıyla yetinilmiştir.
41. Başvurucu, vekili aracılığıyla 24/3/2009 tarihinde
Cumhuriyet Başsavcılığından olayın faillerinin bulunması yönünde talepte
bulunmuştur (bkz. § 20). Ancak o ana kadar olayın faillerinin tespit edilmesine
imkân veren herhangi bir somut delil elde edilemediği ve bu yönde başvurucu
tarafından da somut bir delil ortaya konulamadığı dikkate alındığında talepte
yer alan hususların soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı nitelikte olmadığı
anlaşılmaktadır. Nitekim soruşturmada, bu dilekçe sonrasında mermi
çekirdekleriyle boş kovanlara dair ekpertiz raporu
temin edilmesi dışında bir ilerleme de sağlanamamıştır. Raporda da incelenen
materyalin herhangi bir irtibatına rastlanamadığı tespitinde bulunulmuştur. O
hâlde 24/3/2009 tarihli talep sonrasında soruşturmada ilerleme sağlanacağına
dair başvurucuda bir beklenti oluştuğundan söz etmek mümkün değildir.
42. C.A.nın
öldürülmesi ile ilgili şikâyetini yetkili makamlara iletmede veya soruşturmanın
etkisizliğiyle ilgili bireysel başvuru yapmada güçlük çektiği yönünde herhangi
bir iddiası bulunmayan başvurucunun, olayla ilgili soruşturmanın
genişletilmesine yönelik yetkili makamlardan talepte bulunduğuna dair herhangi
bir bilgi veya belgeye de rastlanmamıştır. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına
dair umut verici bir gelişme yaşanmadığı gibi soruşturmanın ilerlemesini
sağlayıcı bir tedbir de alınmamıştır.
43. Başvurucu, bireysel başvuru yapmak için kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar verilmesini ve bu karara yaptığı itirazın sonuçlanmasını
beklemiştir. Soruşturmada herhangi bir gelişme yaşanmadığı dolayısıyla etkisiz
olduğu çok uzun bir zamandır açık soruşturmanın sonuçlanmasının başvurucu
tarafından beklenilmesinin gerekmediğini ve bireysel başvuruların kabul
edilmeye başlandığı 23/9/2012 tarihinden sonra başvuru yapma imkânının
bulunduğunu dikkate alan Anayasa Mahkemesi, zaman bakımından yetkisinin
başladığı tarih ile bireysel başvuru tarihi arasındaki sürenin makul kabul
edilemeyecek ölçüde uzun olduğu ve başvurunun süresinde yapılmış bir başvuru
olarak kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşmıştır.
44. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
12/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.