logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Fernas İnşaat A.Ş. [2.B.], B. No: 2015/10572, 12/9/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FERNAS İNŞAAT A.Ş. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/10572)

 

Karar Tarihi: 12/9/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Gülbin AYNUR

Başvurucu

:

Fernas İnşaat A.Ş.

Vekili

:

Av. Mehmet Hakan TOY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, idari yargıda görülen uyuşmazlıkta müdahilin karar düzeltme talebinin asıl taraf olmaksızın kanun yollarına başvuramayacağı gerekçesiyle incelenmeksizin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 25/6/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, inşaat işi ile iştigal eden bir anonim şirkettir.

8. Ankara İstanbul TEM otoyolunun altından doğal gaz boru hattının geçirilmesi amacıyla Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi (BOTAŞ) ve Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) arasında sözleşme imzalanmıştır. BOTAŞ, sözleşme konusu doğal gaz boru hattı inşaatı işini ihale yolu ile başvurucu Şirkete yaptırmıştır.

9. 4/6/2002 tarihinde adı geçen otoyolun Adapazarı Alancuma mevkiinde ve altından doğal gaz borusunun geçirildiği kısmında üç şeritte ani çökme meydana gelmiştir. Bu esnada aynı yerde aracıyla seyir hâlinde olan M.Ü. otoyoldaki çökme sonucu oluşan kazada yaralanmıştır.

10. M.Ü. olay nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle 1/8/2002 tarihinde KGM ve BOTAŞ’a müracaat etmiştir. KGM meydana gelen zarardan BOTAŞ’ın sorumlu olduğunu, BOTAŞ ise sorumluluğun yüklenici firma olan başvurucu Şirkete ait olduğunu belirterek M.Ü.nün tazminat talebini reddetmiştir.

11. M.Ü. (davacı) olay nedeniyle uğradığı zararın hizmet kusuru ilkesi uyarınca tazmini istemiyle BOTAŞ ve KGM’ye karşı 7/10/2002 tarihinde idari yargıda tam yargı davası açmıştır. Sakarya 1. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) görülen davada davalılardan BOTAŞ, davanın doğal gaz boru hattı inşaatı işinin yüklenicisi olan başvurucu Şirkete ihbar edilmesi talebinde bulunmuştur. Mahkeme söz konusu istemi 31/12/2003 tarihli ara kararıyla kabul ederek dava dilekçesini de tebliğ etmek suretiyle davayı başvurucu Şirkete ihbar etmiştir.

12. Başvurucu Şirket davaya davalı yanında müdahil olmak istediğini 24/2/2004 tarihli dilekçeyle Mahkemeye bildirmiştir. Başvurucu Şirket söz konusu dilekçesinde; çökme olayı ile boru hattı çalışmaları arasında herhangi bir illiyet bağının olmadığını, tüm işlemlerin uluslararası standartlara ve teknik şartnameye uygun olarak gerçekleştirildiğini, dolayısıyla kendisine atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığını, oluşan zarardan sorumlu tutulamayacağını belirterek davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.

13. Mahkeme 6/5/2004 tarihli ara kararıyla başvurucu Şirketin davalılar yanında davaya müdahale istemini kabul etmiştir.

14. Mahkeme 29/11/2006 tarihinde verdiği kararla davacının tazminat talebini kısmen kabul etmiştir. Kararın gerekçesinde otoyolların inşasını, bakım ve onarımını gerçekleştirmenin emniyetle kullanımını sağlayacak önlemleri alarak gerekli kontrol ve denetimlerini yapmanın davalı idarelerden KGM’nin görevleri arasında olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte otoyolun altından doğal gaz boru hattını geçirmek için müdahil Şirket ile sözleşme yapan davalı BOTAŞ’ın da yüklenici firmanın yapmış olduğu eylem ve işlemleri gözetim, kontrol ve denetim görevinin olduğu hatırlatılmıştır. Bu itibarla anılan görevlerin tam ve zamanında yerine getirilmemesinden ötürü davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğu ifade edilmiş, hüküm altına alınan tazminat miktarının davalı idarelerce müştereken ve müteselsilen davacıya ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.

15. Karar davanın taraflarına ve müdahile tebliğ edilmiştir. Davalılardan KGM 20/3/2007 tarihinde kararı temyiz etmiştir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden dava dosyasında yapılan incelemede diğer davalı BOTAŞ veya müdahil başvurucu Şirket tarafından kararın temyiz edildiğine ya da temyiz aşamasında dava dosyasına beyan dilekçesi sunulduğuna dair herhangi bir belge tespit edilememiştir. Başvurucu Şirketin de bireysel başvuru formunda bu hususa ilişkin herhangi bir açıklaması bulunmamaktadır.

16. Temyiz incelemesi devam ederken davacının lehine hükmedilen tazminatın tahsili için başlattığı icra takibi sonucunda BOTAŞ tazminatın 24.486,88 TL’lik kısmını ödemiştir. BOTAŞ davacıya ödediği bu miktarı aralarındaki sözleşmenin sorumluluğa ilişkin hükümleri gereğince hak edişinden kesmek suretiyle başvurucu Şirketten tahsil etmiş, bu hususu 13/7/2009 tarihli yazı ile başvurucu Şirkete bildirmiştir.

17. Karar Danıştay Onbeşinci Dairesinin (Daire) 30/4/2014 tarihli kararıyla onanmıştır.

18. Başvurucu Şirket onama kararının 7/8/2014 tarihinde kendisine tebliğ edilmesi üzerine 12/8/2014 tarihinde karar düzeltme yoluna müracaat etmiştir. Davalılar KGM ve BOTAŞ ise karar düzeltme yoluna gitmemiştir.

19. Daire 26/2/2015 tarihli kararıyla başvurucu Şirketin karar düzeltme istemini incelenmeksizin reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; davanın taraflarından olmayan, dava sonucunda hakkında hüküm kurulmayan ve ancak yanında davaya katıldığı tarafa yardımcı olabilen müdahilin taraf konumundaki idarenin kanun yollarına başvurmaması durumunda tek başına kanun yollarına başvurmasına hukuken olanak bulunmadığı belirtilmiştir. Buna göre karar düzeltme istemine konu Daire kararının davalı tarafından düzeltilmesi istenilmediğinden davalı yanında müdahil olan başvurucu Şirketin de tek başına karar düzeltme isteminde bulunamayacağı ifade edilmiştir.

20. Nihai karar 29/5/2015 tarihinde başvurucu Şirkete tebliğ edilmiştir.

21. Başvurucu Şirket 25/6/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

22. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. Maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; … üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, … hallerinde …Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygunlanır. Ancak, davanın ihbarı Danıştay, mahkeme veya hakim tarafından re’sen yapılır.”

23. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Fer’î müdahilin durumu” kenar başlıklı 68. Maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir.”

B. Uluslararası Hukuk

1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

24. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar … konusunda karar verecek olan,… bir mahkeme tarafından … görülmesini isteme hakkına sahiptir…”

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

25. İlgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı için bkz. Akdeniz İnşaat ve Eğitim Hizmetleri A.Ş. [GK], B. No: 2015/2909, 19/7/2018, §§ 37- 43.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 12/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

27. Başvurucu Şirket bireysel başvuruya dayanak davada verilen karardan kendi hak ve menfaatlerinin doğrudan etkilendiğini, bu sebeple davaya müdahil olarak kabul edildiğini, nitekim dava sonucunda hüküm altına alınan tazminatın davalı idarece kendisine rücu edildiğini hatırlatmaktadır. İlk derece mahkemesinin eksik incelemeye ve hatalı değerlendirmeye istinaden karar verdiğini ve söz konusu kararın temyizde onandığını, bu safhalardaki hukuka aykırılıkların ortadan kaldırılması için karar düzeltme yoluna gitmek istediğini belirten başvurucu Şirket, müdahilin tek başına kanun yollarına başvuru hakkı bulunmadığı gerekçesiyle talebinin reddedilmesi nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürmektedir.

B. Değerlendirme

28.Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. Maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu şirketin şikâyetlerinin özü müdahilin tek başına kanun yollarına başvurma hakkı bulunmadığı gerekçesiyle karar düzeltme talebinin incelenmemiş olmasıdır. Belirtilen iddia mahiyeti itibarıyla mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

30. Anayasa’nın 36. Maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. Maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa’nın 36. Maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme’yi yorumlayan AİHM, Sözleşme’nin 6. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. Ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).

31. Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

32. Anayasa’nın 36. Maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

33. Adil yargılanma hakkı bir mahkeme kararına karşı üst yargı yollarına başvurabilmeyi güvence altına almamakla birlikte gerek suç isnadına bağlı yargılamalarda gerekse medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamalarda istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise bu kanun yolları yönünden de adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin sağlanması gerekir (Hasan İşten, B. No: 2015/1950, 22/2/2018, § 37). Bu bağlamda mahkemeye erişim hakkı, ilk derece mahkemesine dava açma hakkının yanı sıra kişilere itiraz; istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise anılan yollara başvurma hakkını da içerir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).

34. Bireylere menfaatlerini etkileyen işlemlere karşı dava açabilmelerinin yanı sıra üçüncü şahıslarca açılmış ve doğrudan taraf olmadıkları ancak sonucu itibarıyla menfaatlerini etkileyen bir davada iddia ve savunmalarını dile getirebilmeleri amacıyla davaya katılma olanağının sağlanması da mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirilmesi gereken güvencelerden biridir. Bu itibarla bir davanın sonucundan menfaati etkilenecek olan kişilerin bu yargılama hakkında bilgi sahibi olabilmelerine, uyuşmazlığın çözümü için gerekli ve sonuca etkili olduğunu düşündükleri hususlarda açıklamada bulunabilmelerine, iddialarını ispata yönelik delil sunabilmelerine imkân sağlanması gerekir. Bu husus aynı zamanda yargı mercilerinin tüm verileri dikkate alıp değerlendirme yaptıktan sonra gerekçeli karar vermesini sağlayacağından silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi ile de ilgilidir. Nitekim 6100 sayılı Kanun’un 27. Maddesinde, mahkemeye erişim hakkının güvenceleriyle örtüşür nitelikte bir düzenleme getirilerek davanın taraflarının yanı sıra müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililerinin de kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkeme; davanın taraflarına, müdahillere, yargılamanın diğer ilgililerine savunma hakkını kullanma imkânı vermeden davanın esasıyla ilgili değerlendirme yapamayacaktır (Yusuf Bilin, B. No: 2014/14498, 26/12/2017, § 44; benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Mehmet Ali Bedir ve Tevfik Günay, B. No:2013/4073, 21/1/2016, § 35).

35. Hukuk sisteminde bireye doğrudan taraf olmadığı ancak hak ve menfaatlerini etkileyen bir davada iddia ve savunmalarını öne sürebilmesine imkân sağlayacak nitelikte bir mekanizmanın bulunması ve bu mekanizmanın etkin bir şekilde işlemesi adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olarak kabul edilmelidir. Nitekim Türk hukuk sisteminde de bu amaçla ferî müdahillik sistemi getirilmiş, üçüncü kişinin davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla tahkikat sona erinceye kadar ferî müdahil olarak davada yer alabileceği kurala bağlanmıştır. İdarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluk denetiminin yapıldığı idari yargıda görülmekte olan davalar yönünden de uyuşmazlık konusu üzerinde hak iddia eden ya da davanın taraflarından birinin davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan üçüncü kişilerin davaya sadece şeklen değil etkili bir şekilde katılımının sağlanması, adil yargılanma hakkının güvencelerinin sağlanabilmesi için önemli bir müessesedir (Yusuf Bilin, § 59).

36.Bununla birlikte adil yargılanma hakkının davanın doğrudan tarafı olmayan ferî müdahile asıl tarafa sağlanan tüm imkân ve hakların mutlak ve koşulsuz olarak tanınmasını zorunlu kılacak nitelikte bir güvenceyi bünyesinde barındırdığı söylenemez. Bu bağlamda adil yargılanma hakkının ferî müdahilin yanında davaya katıldığı tarafın iradesiyle uyuşmayan usul işlemlerini yapabilmesini garanti altına almadığı ifade edilmelidir. Dolayısıyla asilin yargılamayı devam ettirmeme yönündeki iradesine rağmen ferî müdahilin davayı sürdürebilmesine imkân tanınması biçiminde adil yargılanma hakkından doğan anayasal bir zorunluluğun bulunmadığı vurgulanmalıdır (Akdeniz İnşaat ve Eğitim Hizmetleri A.Ş. [GK], B.No: 2015/2909, 19/7/2018, § 53).

37. Bireysel başvuruya konu olayda, başvurucu Şirketin yüklenici sıfatıyla altından doğal gaz boru hattı geçirilmesi işini üstlendiği otoyolun çökmesi nedeniyle oluşan zararın uyuşmazlık konusu edildiği bir idari dava söz konusudur. KGM ve BOTAŞ’a karşı açılan bu davada çökmenin meydana geldiği sırada otoyoldan aracıyla geçmekte olan bir şahıs, aracının çökme sonucu oluşan çukura düşmesi nedeniyle yaralanmasından doğan maddi ve manevi zararının tazminini istemiştir. Yapılan yargılama sonucunda çökmenin boru hattı geçirilmesi işiyle bağlantılı olarak gerçekleştiğinin kabul edildiği ve zararın meydana gelmesinde kontrol, gözetim ve denetim görevini gereği gibi yerine getirmeyen davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğu sonucuna varılarak davacı lehine tazminata hükmedildiği anlaşılmaktadır. Belirtilen hükmün davalı idarelerle arasındaki rücu ilişkisi yönünden başvurucu Şirket üzerinde de doğrudan etki ve sonuçlar göstereceği hususunda şüphe bulunmamaktadır. Nitekim başvurucu Şirketin sonucundan doğrudan etkileneceği açık olan söz konusu davanın ilk derece yargılaması aşamasında davaya davalı idareler yanında katılma talebinde bulunduğu ve bu talebinin Mahkemece kabul edildiği görülmektedir. Dolayısıyla başvurucu Şirketin davaya katılımının sağlanmasıyla ilgili güvencelerden yararlandığı hususunda bir tereddüt bulunmayıp esasen somut başvuruda bu yönde bir iddia da ileri sürülmemiştir.

38. Dava sonucunda başvurucu Şirketin davaya yanında katıldığı davalı tarafın aleyhine hüküm kurulmuş ve anılan idareler tazminle yükümlü kılınmıştır. Davalılardan KGM kararı temyiz etmiş ancak Danıştay kararı onamıştır. Davalılar karar düzeltme yoluna başvurmamış, başvurucu Şirket karar düzeltme yoluna gitmiştir. Ancak başvurucunun bu talebi, asıl taraf olmaksızın müdahilin tek başına karar düzeltme yoluna başvuramayacağı gerekçesiyle incelenmeksizin reddedilmiştir.

39. Başvurucu Şirket, karar düzeltme isteminin asıl tarafın söz konusu kanun yoluna müracaat etmemesi nedeniyle incelenmeksizin reddedilmiş olmasından şikâyet etmekte ise de yukarıda ifade edildiği gibi adil yargılanma hakkı müdahilin yanında davaya katıldığı tarafın yargılamayı sürdürmeme yolundaki iradesine rağmen yargılamaya devam edebilmesini güvence altına almamaktadır (bkz. § 36). Dolayısıyla müdahile, asıl tarafın iradesinden bağımsız olarak üst kanun yollarına başvurabilme hakkı tanınması biçiminde bir anayasal zorunluluk bulunmamaktadır. Bu açıdan somut olayda, ilk derece mahkemesinde görülen davanın asıl tarafının (idarenin) aleyhine kurulan hükme karşı karar düzeltme yoluna gitmeyerek yargılamaya devam edilmesi yolunda bir iradesinin bulunmadığı gözetildiğinde ferî müdahil olan başvurucu Şirketin tek başına yaptığı karar düzeltme isteminin incelenmeksizin reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına ilişkin anayasal güvencelere müdahale teşkil eden bir yönü bulunmamaktadır (Benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Akdeniz İnşaat ve Eğitim Hizmetleri A.Ş., § 63).

40. Öte yandan somut başvuruda ileri sürülen söz konusu şikâyetle ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin yukarıda yer verilen değerlendirmesinin ve bu değerlendirmeden hareketle vardığı sonucun sadece bireysel başvuru yolunun niteliği gereği, ihlal iddialarına konu edilen adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin kapsam ve içeriğine ilişkin ve bu hususla sınırlı olduğuna dikkat çekmek gerekir. Bir başka ifadeyle somut başvuruda adil yargılanma hakkı güvenceleri ve ilkeleri bağlamında ulaşılan bu sonucun derece mahkemelerinin bir yargılama sürecinde ferî müdahil tarafından hangi usul işlemlerinin hangi koşullarda gerçekleştirilebileceğiyle ilgili hukuk kurallarına ilişkin müdahil lehine olabilecek yorum ve takdir yetkileri üzerinde daraltıcı bir etkisinin bulunmadığı belirtilmelidir (Benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Akdeniz İnşaat ve Eğitim Hizmetleri A.Ş., § 64).

41. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. Maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Celal Mümtaz AKINCI ve Rıdvan GÜLEÇ bu görüşe katılmamışlardır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Celal Mümtaz Akıncı ve Rıdvan Güleç’in karşı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/9/2018 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞI OY GEREKÇESİ

1. Başvurucu Şirket, bireysel başvuruya dayanak davada verilen karardan kendi hak ve menfaatlerinin doğrudan etkilendiğini, bu sebeple davaya müdahil olarak kabul edildiklerini, ilk derece mahkemesinde aleyhlerine karar verildiğini ve söz konusu kararın temyizde onandığını, bu safhalardaki hukuka aykırılıkların ortadan kaldırılması için karar düzeltme yoluna gitmek istediklerini ancak müdahilin tek başına kanun yollarına başvuru hakkı bulunmaması gerekçesiyle taleplerinin reddedilmesinin savunma hakkını kısıtladığını ve Adil Yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

2. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşmeyi yorumlayan AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).

3. Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

4. Adil yargılanma hakkı bir mahkeme kararına karşı üst yargı yollarına başvurabilmeyi güvence altına almamakla birlikte gerek suç isnadına bağlı yargılamalarda gerekse medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamalarda istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise bu kanun yolları yönünden de adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin sağlanması gerekir (Hasan İşten, B. No: 2015/1950, 22/2/2018, § 37). Bu bağlamda mahkemeye erişim hakkı, ilk derece mahkemesine dava açma hakkının yanı sıra kişilere itiraz; istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise anılan yollara başvurma hakkını da içerir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).

5. Bireylere menfaatlerini etkileyen işlemlere karşı dava açabilmelerinin yanı sıra üçüncü şahıslarca açılmış ve doğrudan taraf olmadıkları ancak sonucu itibarıyla menfaatlerini etkileyen bir davada iddia ve savunmalarını dile getirebilmeleri amacıyla davaya katılma olanağının sağlanması da mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirilmesi gereken güvencelerden biridir. Bu itibarla bir davanın sonucundan menfaati etkilenecek olan kişilerin bu yargılama hakkında bilgi sahibi olabilmelerine, uyuşmazlığın çözümü için gerekli ve sonuca etkili olduğunu düşündükleri hususlarda açıklamada bulunabilmelerine, iddialarını ispata yönelik delil sunabilmelerine imkân sağlanması gerekir. Bu husus aynı zamanda yargı mercilerinin tüm verileri dikkate alıp değerlendirme yaptıktan sonra gerekçeli karar vermesini sağlayacağından silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi ile de ilgilidir. Nitekim 6100 sayılı Kanun'un 27. maddesinde, mahkemeye erişim hakkının güvenceleriyle örtüşür nitelikte bir düzenleme getirilerek davanın taraflarının yanı sıra müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililerinin de kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkeme; davanın taraflarına, müdahillere, yargılamanın diğer ilgililerine savunma hakkını kullanma imkânı vermeden davanın esasıyla ilgili değerlendirme yapamayacaktır (Yusuf Bilin, B. No: 2014/14498, 26/12/2017, § 44; benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Mehmet Ali Bedir ve Tevfik Günay, B. No:2013/4073, 21/1/2016, § 35).

6. Hukuk sisteminde bireye doğrudan taraf olmadığı ancak hak ve menfaatlerini etkileyen bir davada iddia ve savunmalarını öne sürebilmesine imkân sağlayacak nitelikte bir mekanizmanın bulunması ve bu mekanizmanın etkin bir şekilde işlemesi adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olarak kabul edilmelidir. Nitekim Türk hukuk sisteminde de bu amaçla ferî müdahillik sistemi getirilmiş, üçüncü kişinin davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla tahkikat sona erinceye kadar ferî müdahil olarak davada yer alabileceği kurala bağlanmıştır. İdarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluk denetiminin yapıldığı idari yargıda görülmekte olan davalar yönünden de uyuşmazlık konusu üzerinde hak iddia eden ya da davanın taraflarından birinin davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan üçüncü kişilerin davaya sadece şeklen değil etkili bir şekilde katılımının sağlanması, adil yargılanma hakkının güvencelerinin sağlanabilmesi için önemli bir müessesedir (Yusuf Bilin,§ 59).

7. Bireysel başvuruya konu olayda, başvurucu Şirketin yüklenici sıfatıyla altından doğal gaz boru hattı geçirilmesi işini üstlendiği otoyolun çökmesi nedeniyle oluşan zararın uyuşmazlık konusu edildiği bir idari dava söz konusudur. KGM ve BOTAŞ'a karşı açılan bu davada çökmenin meydana geldiği sırada otoyoldan aracıyla geçmekte olan bir şahıs, aracının çökme sonucu oluşan çukura düşmesi nedeniyle yaralanmasından doğan maddi ve manevi zararının tazminini istemiştir. Yapılan yargılama sonucunda çökmenin boru hattı geçirilmesi işiyle bağlantılı olarak gerçekleştiğinin kabul edildiği ve zararın meydana gelmesinde kontrol, gözetim ve denetim görevini gereği gibi yerine getirmeyen davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğu sonucuna varılarak davacı lehine tazminata hükmedildiği anlaşılmaktadır. Belirtilen hükmün davalı idarelerle arasındaki rücu ilişkisi yönünden başvurucu Şirket üzerinde de doğrudan etki ve sonuçlar göstereceği hususunda şüphe bulunmamaktadır. Nitekim başvurucu Şirketin sonucundan doğrudan etkileneceği açık olan söz konusu davanın ilk derece yargılaması aşamasında davaya davalı idareler yanında katılma talebinde bulunduğu ve bu talebinin Mahkemece kabul edildiği görülmektedir. Dolayısıyla başvurucu Şirketin davaya katılımının sağlanmasıyla ilgili güvencelerden yararlandığı hususunda bir tereddüt bulunmayıp esasen somut başvuruda bu yönde bir iddia da ileri sürülmemiştir.

8. Dava sonucunda başvurucu Şirketin davaya yanında katıldığı davalı tarafın aleyhine hüküm kurulmuş ve anılan idareler tazminle yükümlü kılınmıştır. Davalılardan KGM kararı temyiz etmiş ancak Danıştay kararı onamıştır. Davalılar karar düzeltme yoluna başvurmamış, başvurucu Şirket karar düzeltme yoluna gitmiştir. Ancak başvurucunun bu talebi, asıl taraf olmaksızın müdahilin tek başına karar düzeltme yoluna başvuramayacağı gerekçesiyle incelenmeksizin reddedilmiştir.

9. Başvurucu Şirket, karar düzeltme isteminin asıl tarafının söz konusu kanun yoluna müracaat etmemesi nedeniyle incelenmeksizin reddedilmiş olmasından şikâyet etmektedir. Yargı tarafından verilen karar davanın asıl tarafı yönünden nasıl bağlayıcı ise feri müdahil yönünden de aynı şekilde bağlayıcıdır. Başvurucu, karar düzeltme aşamasında, kendisi açısından haklı olduğu hususları (iddia ve savunmalarını) ileri süremeden kesinleşmiş bir karardan, kararın icra ve infazı sırasında doğrudan etkilenecektir.Bu yüzden davanın asıl tarafının sahip olduğu haklara feri müdahilin de aynen sahip olması gerekir. Aksi durum mahkemenin; davanın taraflarına, müdahillere, yargılamanın diğer ilgililerine savunma hakkını kullanma imkânı vermeden davanın esasıyla ilgili değerlendirme yapmasına neden olacaktır (Yusuf Bilin, B. No: 2014/14498, 26/12/2017, § 44; benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Mehmet Ali Bedir ve Tevfik Günay, B. No:2013/4073, 21/1/2016, § 35).

10. Davanın mahkeme tarafından görülmesi esnasında adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanılabilmesi için taraflara iddia ve savunmalarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir.Feri müdahile “asıl tarafın talebi olmadan senin karar düzeltme talep hakkın yok” demek kendisini adil yargılanma hakkı kapsamında dinlenilme ve dolayısıyla mahkeme erişim hakkından mahrum eder.Feri müdahile bu hakkı tanımak davanın uzamasına neden olmaktadır denilebilir. Fakat feri müdahilin bu hakkı kullanması kararın icrasını durduracak bir etkiye sahip olmadığından bu görüşe hak vermek mümkün olamamaktadır. Öte yandan feri müdahilin hakkını kullanması sonucu kararda düzeltilmesi gereken bir husus olduğu fark edilir ve düzeltilir ise, feri müdahile tanınacak bu hak kararın düzeltilmesine vesile olacağından sonuçta hakkı olan hak verilmiş ve adaletin tecellisi sağlanmış olacak, hakkın kullanılamaması halinde ise adalete erişememe, güvenmeme ve tatminsizlik duygusu gibi sorunların doğması söz konusu olabilecektir.

11. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun sonucundan doğrudan etkileneceği kararla ilgili karar düzeltme hakkını kullanamamasını, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlali niteliğinde gördüğümüzden çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılamadık.

 

 

Üye

Celal Mümtaz AKINCI

Üye

Rıdvan GÜLEÇ

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Fernas İnşaat A.Ş. [2.B.], B. No: 2015/10572, 12/9/2018, § …)
   
Başvuru Adı FERNAS İNŞAAT A.Ş.
Başvuru No 2015/10572
Başvuru Tarihi 25/6/2015
Karar Tarihi 12/9/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, idari yargıda görülen uyuşmazlıkta müdahilin karar düzeltme talebinin asıl taraf olmaksızın kanun yollarına başvuramayacağı gerekçesiyle incelenmeksizin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 31
6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 68
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi