TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ACARLAR OTOMOTİV NAKLİYAT TAAH. TİC. LTD.
ŞTİ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/10008)
|
|
Karar Tarihi: 4/4/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan y.
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
M. Emin ŞAHİNER
|
Başvurucu
|
:
|
Acarlar Otomotiv Nakliyat Taah. Tic. Ltd. Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. Raif KANDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru servis aracı plakası için ruhsat bedeli talep
edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/6/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu şirket, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu şirket, servis taşımacılığı yapmakta olup (P)
sayılı ticari plakalı kırk beş adet servis aracına sahip bulunmaktadır.
10. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi
(UKOME), 11/7/2007 tarihli kararı ile Kocaeli ilindeki servis araçlarına tahdit
getirilerek servis araçları ruhsata bağlanmıştır. Buna göre servis taşımacılığı
yapacak olan esnaf dört kategoriye ayrılmış ve bu kategorilere göre 2.000 TL,
2.500 TL veya 8.000 TL tutarındaki değişen miktarlarda ruhsat bedeli ödenmesi
şartı getirilmiştir. Bu şekilde ruhsat ve devir ücretlerinin belirlenme yetkisi
Kocaeli Büyükşehir Belediye Meclisine (Belediye Meclisi) bırakılmıştır.
11. Belediye Meclisinin 10/10/2007 tarihli ve 931 sayılı
kararının ilgili kısmında;
"d) 11/7/2007 tarihi itibariyle (P)
plakası ve son 3 yılda güzergah izin belgesi almış olanlar 2.000 TL,
e) 11/7/2007 tarihi itibariyle (P) plakası
olup da güzergah izin belgesi almamış olanlar 2.500 TL,
f) (P) plakası almış olsalar dahi, 2007 yılı
haziran ayında vergi kaydı yaptırıp haziran ayına ait servis taşımacılığı ile
ilgili fatura kesmemiş olanlar 8.000 TL" ücret alınacağı karara
bağlanmıştır.
12. UKOME tarafından mezkur karara istinaden başvurucu şirkete
gönderilen 15/2/2010 tarihli yazı ile şirketin uhdesinde bulunan kırk beş adet
servis aracının (P) plakası ruhsat bedellerinin ödenmesi talep edilmiştir.
13. Başvurucu şirket borcunun bulunmadığı ve durumun yeniden
incelenerek düzeltilmesi istemiyle Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığına
(Büyükşehir Belediyesi) başvurmuştur.
14. Başvurucu şirket yeniden inceleme talebinin reddi üzerine
ruhsat bedellerinin ödenmesi istemli UKOME işleminin ve bu işlemin dayanağı
olan UKOME kararı ile Belediye Meclisinin 10/10/2007 tarihli kararının iptal
istemiyle 1/6/2010 tarihinde Kocaeli 2. İdare Mahkemesinde iptal davası
açmıştır. Başvurucu şirket dava dilekçesinde Büyükşehir Belediyesinin her türlü
servis ve toplu taşıma araçlarının sayısını belirleme yetkisinin olmasına
rağmen maddi olarak ruhsat almayı güçleştirecek bedel tahsil etme yetkisinin
ilgili mevzuata uygun olmadığını, tesis edilen karar ve işlemlerin usul ve
yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
15. Mahkeme, 24/4/2012 tarihli kararıyla davanın reddine karar
vermiştir. Mahkeme kararının gerekçesine göre;
i. Büyükşehir
Belediyesinin hudutları içerisinde ihtiyaç ve şartlara göre trafik güvenliğinin
ve düzeninin sağlanması için alt yapı hizmetleri, ticari araçların
güzergâhları, çalışma şekil ve şartları başta olmak üzere kamu yararı ve trafik
hizmetlerinin gerekleri doğrultusunda tedbirler almak UKOME'nin
görev ve yetkileri arasındadır.
ii. Kocaeli
il hudutları aynı zamanda davalı Büyükşehir Belediyesi hudutları olduğundan bu
ilde yaşayan vatandaşların huzuru, kentsel anlamda olabildiğince düzenli ve
çağdaş koşullar altında yaşanabilir bir yerleşim merkezi oluşturabilmek
amacıyla çeşitli tasarrufta bulunabilecekleri tartışmasızdır.
iii. Bu itibarla yerleşim yerlerinin çevre ve diğer yerleşim
birimleriyle seyrüsefer noktası olan durakların ve buna bağlı güzergâhların en
iyi koşullarda çalıştırılması ve burada faaliyet gösteren ya da faaliyet
göstermek isteyenlerin tam rekabet koşulları altında belde halkına hizmet
götürebilmesinin sağlanması, personel ve öğrenci servis taşımacılığı yapan
araçlar ile ilde trafik güvenliği, ulaşım hizmetlerinin niteliğinin
artırılması, bu hizmetleri yerine getirenlerin hak ve menfaatleri arasında kamu
yararı doğrultusunda dengenin sağlanarak gerekli tedbir ve düzenlemelerin
yapılması gerekmektedir.
iv. Umum servis araçlarına getirilen plaka tahdidi ve ruhsat
uygulaması ile esasında başvurucu şirket gibi bu alanda taşımacılık yapan
ticaret erbabının hakları korunmuştur.
v. Bu itibarla umum servis araçlarının denetim altına
alınabilmesi, taşıma hizmetlerinin daha düzenli ve güvenli bir duruma
getirilmesi, fiilen çalışan şoför esnafının korunması amacıyla tahdit kapsamına
alınacak esnafın gruplandırılarak alınacak ruhsat bedelinin belirlenmesine
ilişkin UKOME kararında, bu karara dayalı olarak servis araçlarından 2007
yılında alınacak ruhsat bedelinin tespitine yönelik 10/10/2007 tarihli Belediye
Meclisi kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
16. Başvurucu şirket tarafından temyiz edilen karar, Danıştay
Sekizinci Dairesinin yapmış olduğu temyiz incelemesi sonucunda 14/4/2014
tarihli kararlar ile onanmıştır. Onama ilamlarında kararların usul ve kanuna uygun
olduğu belirtilmiştir.
17. Başvurucu şirketin karar düzeltme talebi ise aynı Dairenin
23/10/2014 tarihli kararıyla oybirliğiyle reddedilmiştir.
18. Nihai karar başvurucu şirkete 13/5/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
19. Başvurucu şirket 9/6/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
20. 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri
Kanunu'nun 97. maddesi şöyledir:
"Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma
payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her
türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret
almaya yetkilidir. Belediyeye tekel olarak verilmiş işler kendi özel
hükümlerine tabidir."
21. 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 15.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Belediyenin yetkileri ve imtiyazları
şunlardır:
...
p) Kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde
işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet
ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile
karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park
yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların
belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek
..."
22. 5393 sayılı Kanun'un 18. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"Belediye meclisinin görev ve yetkileri
şunlardır:
...
f) Kanunlarda vergi, resim, harç ve katılma
payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı hizmetler için uygulanacak
ücret tarifesini belirlemek.
..."
23. 5393 sayılı Kanun'un 59. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
" Belediyenin gelirleri şunlardır:
...
e) Belediye meclisi tarafından belirlenecek
tarifelere göre tahsil edilecek hizmet karşılığı ücretler.
...."
24. 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Kanunu'nun 7. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Büyükşehir belediyesinin görev, yetki ve
sorumlulukları şunlardır:
...
" Büyükşehir ulaşım ana plânını yapmak
veya yaptırmak ve uygulamak; ulaşım ve toplu taşıma hizmetlerini plânlamak ve
koordinasyonu sağlamak; kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her
türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve
tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu,
yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit
etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere
verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek.
..."
25. 5216 sayılı Kanun'un 9. maddesi şöyledir:
"Büyükşehir içindeki kara, deniz, su, göl
ve demiryolu üzerindeki her türlü taşımacılık hizmetlerinin koordinasyon içinde
yürütülmesi amacıyla büyükşehir belediye başkanı ya da görevlendirdiği kişinin
başkanlığında, yönetmelikle belirlenecek kamu kurum ve kuruluşları ile, Türkiye
Şoförler ve Otomobilciler Federasyonunun görevlendireceği ilgili odanın
temsilcisinin katılacağı Ulaşım Koordinasyon Merkezi kurulur. İlçe belediye
başkanları kendi belediyesini ilgilendiren konuların görüşülmesinde
koordinasyon merkezlerine üye olarak katılırlar. Ulaşım Koordinasyon Merkezi
toplantılarına ayrıca gündemdeki konularla ilgili üye olarak belirlenmeyen
ulaşım sektörü ile ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından
ihtisas meslek odalarının temsilcileri de davet edilerek görüşleri alınır.
Bu Kanun ile büyükşehir belediyesine verilen
trafik hizmetlerini plânlama, koordinasyon ve güzergâh belirlemesi ile taksi,
dolmuş ve servis araçlarının durak ve araç park yerleri ile sayısının tespitine
ilişkin yetkiler ile büyükşehir sınırları dahilinde il trafik komisyonunun
yetkileri ulaşım koordinasyon merkezi tarafından kullanılır.
Ulaşım koordinasyon merkezi kararları,
büyükşehir belediye başkanının onayı ile yürürlüğe girer.
Ulaşım koordinasyon merkezi tarafından toplu
taşıma ile ilgili alınan kararlar, belediyeler ve bütün kamu kurum ve
kuruluşlarıyla ilgililer için bağlayıcıdır.
Koordinasyon merkezinin çalışma esas ve
usulleri ile bu kurullara katılacak kamu kurum ve kuruluş temsilcileri,
İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Büyükşehir belediyelerine bu Kanun ile verilen
görev ve yetkilerin uygulanmasında, 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununun bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz. "
26. 15/6/2006 tarihli ve 26199 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Büyükşehir Belediyeleri Koordinasyon Merkezleri Yönetmeliği'nin
(Yönetmelik) 28. maddesinin 2. fıkrası şöyledir:
"(2) Taksi, dolmuş, minibüs ve umum
servis araçları ile toplum taşım araçlarının tahsis süreleri, ticari plaka
sayıları ile bu plakaların verilmesine ilişkin usul, esas ve devir ücretleri UKOME'ce tespit edilir."
B. Uluslararası Hukuk
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu
Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak
kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun
genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin
kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da
başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."
28. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre mülkiyet
hakkını güvence altına alan Sözleşme'nin anılan maddesinin ilk ve en önemli
koşulu, kamu makamları tarafından mülkiyet hakkına yapılan herhangi bir
müdahalenin hukuka dayalı olması gerekliliğidir (Iatridis/Yunanistan [BD], B. No: 31107/96, 25/3/1999, § 58). Bu
maddenin birinci paragrafının ikinci cümlesi devletlere yalnızca hukukun öngördüğü koşullar dâhilinde
mülkiyetten yoksun bırakma yetkisi vermiş; ikinci paragraf ise devletlere ancak
hukuk kuralları uygulanarak mülkiyeti kamu yararına kontrol etme yetkisi
tanımıştır (Iatridis/Yunanistan, § 58). AİHM, hukuka dayalı
olma ilkesini yalnızca bu maddede yer alan hükümlerden çıkarmamaktadır.
Kararlarda sıklıkla demokratik bir toplumun temel ilkelerinden biri olan
hukukun üstünlüğü ilkesinin Sözleşme’nin bütün maddeleri için geçerli olduğu
ifade edilmektedir.
29. AİHM’e göre hukukilik ilkesi,
müdahalenin ilk olarak iç hukukta bir temelinin olması gerektiği anlamına
gelmektedir (Shchokin/Ukrayna, B. No: 23759/03-37943/06,
14/10/2010, § 51). Mahkeme, Sözleşme’de geçen hukuk ya da hukuka aykırı terimlerinin sadece iç hukuka atıfta
bulunmakla kalmayıp aynı zamanda hukukun üstünlüğü ile ilgili olduğunu
belirtmektedir. Buna göre uygulanan iç hukuktaki düzenlemelerin hukukun
üstünlüğü ilkesiyle de uyumlu olması gerektiği ifade edilmektedir (James ve diğerleri/Birleşik Krallık [GK],
B. No: 8793/79, 21/2/1986, § 67). Hukuka dayalı olma ilkesi, ayrıca iç hukukta
uygulanan kanun hükümlerinin yeterli derecede erişilebilir, belirli ve
öngörülebilir olmasını da içermektedir (Beyeler/İtalya
[BD], B. No: 33202/96, 5/1/2000, § 109; Hentrich/Fransa, B. No: 13616/88, 22/9/1994, § 42; Spaček, s.r.o./Çek Cumhuriyeti,
B. No: 26449/95, 9/11/1999, §§ 56-61).
30. Ancak AİHM, kanunilik ilkesinin sağlanması bakımından
müdahalenin iç hukukta yasal bir temelinin varlığının tek başına yeterli
olmadığını, kanunun belli bir kaliteye de sahip olması gerektiğini vurgulamış;
bu bağlamda kanunun hukuk devleti ilkesine uygun olmanın yanında keyfîliğe karşı güvenceler içermesi gerektiğine de işaret
etmiştir(Vistiņš and Perepjolkins/Letonya
[BD], B. No: 71243/01, 25/10/2012, § 96). AİHM'e
göre mülkiyetten yoksun bırakma yetkisi tanıyan bir kanun kuralının kanunilik
kriterini taşıdığından söz edilebilmesi için yeterli düzeyde erişilebilir,
kesin ve öngörülebilir olması gerekir. Öngörülebilirliğin derecesinin
tespitinde söz konusu kanunun içeriği, düzenlediği alanın mahiyeti ve temas
ettiği kişilerin sayısı ve statüsü büyük önem taşımaktadır. Öngörülebilirlik,
özellikle kamu otoritelerinin keyfî müdahalelerine karşı koruma önlemleri
getirilmiş olmasını gerektirmektedir. Öte yandan kanunun öngörülebilirlik
ilkesinin önemiyle orantılı asgari usule ilişkin güvenceler içermesi gerekir (Vistins ve Perepjolkins/Letonya,
§ 97).
31. AİHM içtihatlarında vergi yoluyla
mülkiyet hakkına yapılan müdahaleler, Sözleşme'ye ek
1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin ikinci paragrafında öngörülen mülkiyetin
kullanımının kontrolüne ilişkin üçüncü kural kapsamında değerlendirilmektedir.
Mahkemeye göre bu paragrafta yer alan kural, taraf devletlere vergi koyma ve
vergilerin ödenmesini sağlamak için gerekli gördüğü kanunları çıkarma konusunda
açık bir yetki tanımaktadır (Gasus Dosier-und Fördertechnik GmbH/Hollanda, B. No: 15375/89, 23/2/1995, §
59).
32. AİHM, Sözleşme'ye ek 1 No.lu
Protokol'ün 1. maddesinin kamu otoritelerince mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin kanuna dayanmasını zorunlu kıldığını ifade etmiştir. Bu kapsamda
ayrıca anılan maddenin 1. fıkrasının üçüncü cümlesinde mülkten yoksun bırakma
yetkisi sadece hukuk tarafından öngörülen
koşullara uygun olmak şartıyla mümkün kılınmıştır. AİHM ayrıca
demokratik toplumun temel ilkelerinden olan hukuk devletinin Sözleşme'de mündemiç bir kavram olduğunu vurgulamış (Vistiņš and Perepjolkins/Letonya,
§ 95) ve yine bir diğer temel ilke olan hukukun üstünlüğü ilkesinin
Sözleşme'nin tüm maddelerini içermekte olup bunlara hâkim olduğu gerçeğine
işaret etmiştir (Spacek s.r.o./Çek Cumhuriyeti,
§ 41).
33. Ulusal hukuka dayanmayan bir müdahalenin hiçbir koşulda
meşru bir temele oturmayacağı aşikâr olmakla birlikte burada Sözleşme’de düzenlendiği şekliyle ve Sözleşme bağlamında
söz konusu olan hukuk terimi,
ulusal hukuk düzlemindeki kanun
teriminden daha geniş bir alanı işaret etmektedir. Bu itibarla ilgili maddede
geçen law
ifadesinin nitelendirdiği gerçekliğin salt teknik mevzuat hükümleri olmayıp
bunu aşkın şekilde yazılı hukuk yanında örf ve adet hukukunu ve istikrar
kazanmış yargısal içtihatları da kapsadığı hususunu gözardı
etmememiz gerekmektedir (The Sunday Times/Birleşik Krallık (No:1), B.
No: 13166/87, 26/4/1979, § 47; Malone/Birleşik
Krallık [GK], B. No: 8691/79, 2/8/1984, § 80).
34. Bu durumda Sözleşme'deki düzenleme
şekliyle hukuk terimi yalnızca
salt parlamentonun belirli usul hükümleri doğrultusunda tesis ettikleri
kararlarını ifade eden şekli anlamda kanunları
ifade etmeyip bunun yanısıra genel ve soyut hükümler
koyan maddi anlamda yapılan düzenlemeleri
de ifade etmektedir (Spacek s.r.o./Çek Cumhuriyeti, §
57). Diğer bir deyişle AİHM kanunilik ilkesinin sağlanması bakımından
müdahalenin iç hukukta yasal bir temelinin varlığının tek başına yeterli
olmadığını, kanunun belli bir kaliteye de sahip olması gerektiğini vurgulamış;
bu bağlamda kanunun hukuk devleti ilkesine uygun olmanın yanında keyfîliğe karşı güvenceler içermesi gerektiğine de işaret
etmiştir(Vistins ve Perepjolkins/Letonya,
§ 96).
35. Vergisel müdahalenin hukuka dayalı olması ile ilgili olarak
AİHM içtihatlarında öne çıkan hususlar; vergisel düzenlemenin aleniyeti,
açıklığı, müdahalenin keyfî nitelikte olup olmaması ve başvurucunun hukuki
statüsünün ne olduğudur (anılan hususların çıkarımına elverişli kararlar için
bkz. CBC-Union s.r.o./Çek Cumhuriyeti (k.k.), B. No: 68741/01, 20/9/2005; Kruslin/Fransa, B. No: 11801/85, 24/4/1990; Wolfhard Koop-Autmaten 7
GmbH&Co.KG/Almanya (k.k.), B. No: 38070/97, 30/03/1999; Hentrich/Fransa; Spacek s.r.o./Çek Cumhuriyeti; The Sunday Times/Birleşik Krallık).
36. Öncelikle AİHM'e göre vergisel
müdahalenin öngörülebilir ve dayandığı vergisel düzenlemenin ulaşılabilir
olması, bu düzenlemenin aleni olmasına bağlıdır. Bu itibarla vergisel
düzenleme, müdahaleyi gerçekleştiren Sözleşmeci devletin resmî gazetesinde
yayınlanmışsa aleniyet unsurunun gerçekleştiği kabul edilmektedir (CBC-Union s.r.o./Çek Cumhuriyeti).
37. Öngörülebilirliğin derecesinin tespitinde söz konusu kanunun
içeriği, düzenlediği alanın mahiyeti ve temas ettiği kişilerin sayısı ve
statüsü büyük önem taşımaktadır. Öngörülebilirlik, özellikle kamu
otoritelerinin keyfî müdahalelerine karşı koruma önlemleri getirilmiş olmasını
gerektirmektedir. Hukuk kuralının uygulanması hâlinde doğabilecek sonuçların
önceden tahmin edilebilmesi anlamına gelmekte olan öngörülebilirlik (Hentrich/Fransa, § 42) verginin kanuniliği ilkesi gereği vergi
yoluyla yapılacak müdahalelerin temel dayanağı olan kanunların da ilgili
kişinin davranışlarını belirlemesi amacıyla kolayca ulaşabileceği, gerektiğinde
profesyonel yardım almak suretiyle de olsa anlayabileceği açık, net ve
yeterince belirgin nitelikte olması gerekmektedir.
38. Spacek
davasında öngörülebilirlik koşulu
bakımından Mahkemenin diğer bir yaklaşımı da başvurucunun hukuki statüsünü,
yani tüzel kişilik sıfatını ön
plana çıkarmasıdır. Mahkeme, gerçek kişi vergi ödevlilerinden farklı olarak
tüzel kişi ödevlilerin vergi ve muhasebe alanlarında, uzman kişilere
danışabileceklerini hatta danışmalarının gerekli olduğunu belirleyerek tüzel
kişi vergi ödevlilerine kendilerine uygulanacak vergi mevzuatını öngörebilme
bakımından ek bir sorumluluk yüklemiştir. Bu sorumluluk profesyonel faaliyetle
uğraşan vergi ödevlilerini de kapsamakta olup basiretli bir iş adamı gibi
davranmak sorumluluğunun bir görünümü olarak da değerlendirilebilir (Spacek s.r.o./Çek Cumhuriyeti, §
59).
39. AİHM; pek çok yasada muğlak ifadelerin bulunmasının olağan
olduğunu, söz konusu ifadelerin yorumlanmasının ancak uygulamada mümkün
olacağını belirtmiştir. AİHM'e göre yasal
çerçevelerde mutlak bir kesinlik bulmak olanaksızdır (benzeri değerlendirmeler
için bkz. CBC-Union
s.r.o./Çek Cumhuriyeti kararı). Bu
değerlendirme özellikle vergilendirme alanında önem taşımaktadır.
40. Vergisel müdahalelerin keyfî nitelikte olamaması gerektiği
şartına ilişkin bir örnek kararında AİHM müdahalenin
hukukiliği hususunda; başvurucu müdahalenin keyfî olduğunu, zira devletin dava
konusu taşınmaz bakımından ön alım yetkisini kullanmasına yönelik kararının
gerekçelendirilmediğini ve vergi yükümlüsünün gerekçeleri bilebilecek ve itiraz
edebilecek durumda olmadığını iddia etmiştir (Hentrich/Fransa, § 40). Mahkeme, Komisyondan farklı olarak
müdahalenin hukukiliğini tartışmayı gerekli görmüştür. Mahkeme, ön alım
yetkisinin kişiye özgü ve keyfî uygulanması (zira bu yetkinin ne zaman kullanılacağı
belli değildir ve nadiren uygulanmaktadır) nedeniyle yeterli öngörülebilirlik
ve belirlilik niteliklerinden yoksun olduğuna karar vermiştir. Ulusal
Mahkemelerin devlet organlarının ön alım yetkisine ilişkin kararı usule ilişkin
ya da maddi hiçbir gerekçe sunmaksızın vermesini makul gören şekilde
yorumladığını kaydeden Mahkeme, müdahalenin keyfîliğine
karşı yeterli güvencenin mevcut olmadığı kanaatine ulaşmıştır (Hentrich/Fransa,§§ 42-46).
41. Sonuç olarak AİHM, hukukilik ölçütünü denetlerken hukukun
şeklinden ziyade niteliği ile daha çok ilgilenmekte ve hukukun ulaşılabilir ve
açık olması şartının varlığını aramaktadır. AİHM'in
saptadığı kriterlere göre hukuk, bireye davranışını yönlendirme olanağı verecek
ölçüde öngörülebilir olmalı; idari makamlara veya yargıca keyfiyet ve aşırı
takdir yetkisi tanıyacak belirsizlikte olmamalıdır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
42. Mahkemenin 4/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
43. Başvurucu şirket, UKOME'nin
gönderdiği ilgili yazı ile kırk beş adet servis aracı için (P) plakası ruhsat
bedelinin haksız olarak talep edilmesinden yakınmaktadır. Başvurucu şirket, UKOME'nin kararının uygulanmasına yol açan işlemin dayanağının
Belediye Meclisinin ilgili kararı olduğunu hatırlatarak Belediye Meclisince bu
şekilde yasal bir dayanaktan yoksun olarak ruhsat bedeli tahsili yoluna
gidilmesinin hukuka aykırı olduğunu iddia etmektedir. Başvurucu şirkete göre
anılan meclis kararı yasal dayanaktan yoksun olup keyfî bir mahiyet arzetmektedir. Başvurucu şirket, mevzuatta belediyelerin
görevleri arasında bu tür bir tarife belirleme yetkisinin bulunmadığı ve bu
kabil ruhsat ve sair ücretlerin tahsilatının da öngörülmediğini ifade etmektedir.
Başvuru şirket ayrıca, ruhsat bedellerini belirleme kriterlerine UKOME'nin ve Belediye Meclisinin ilgili kararlarında
yeterince yer verilmediğini belirtmektedir.
44. Başvurucu şirket ayrıca Mahkeme kararlarında yeterli bir
gerekçe olmadığını ileri sürmektedir. Başvurucu şirkete göre mevcut uygulama
ile belediyelerin küçük esnaf üzerinden haksız ve yüksek miktarda usulsüz
olarak kazanç sağlanmasına neden olunmuştur. Başvuru bu gerekçelerle
Anayasa'nın 2., 6., 8., 11.,48., 73. ve 141. maddelerinde düzenlenen ilke ve
hakların ihlal edildiğini ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu şirket
ayrıca Bölge İdare Mahkemesi kararında yeterli bir gerekçe olmadığından da
yakınmaktadır.
45. Bakanlık görüşünde, umum servis araçlarına plaka tahdidi getirilmesinin
kamu yararının bir gereği olduğu değerlendirilmiştir. Bakanlık ayrıca başvurucu
şirketten ruhsat bedeli alınmasının dayanağı olan UKOME ve Belediye Meclisi
kararı ile umum servis araçlarının kontrol altına alınmasının ve taşıma
hizmetlerinin daha düzenli ve güvenli bir duruma getirilmesinin amaçlandığını
belirtmiştir. Bakanlık son olarak somut olayda başvurunun mülkiyet hakkına
yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken müdahalenin meşru
amacı çerçevesinde zorlayıcı toplumsal ihtiyaç ve yarar ile ruhsat bedellerinin
tahdit kapsamında değerlendirilen dört kategoriye göre belirlendiği
hususlarının da gözönüne alınması gerektiğini
vurgulamıştır.
B. Değerlendirme
46. Anayasa'nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
47. Anayasa'nın "Vergi
ödevi" kenar başlıklı 73. maddesinin birinci ve ikinci
fıkraları şöyledir:
"Herkes, kamu giderlerini karşılamak
üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı,
maliye politikasının sosyal amacıdır."
48. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu şirket, mülkiyet hakkının ihlali
iddiası yanında aynı gerekçelerle Anayasa'nın 2., 6., 8., 11., 48., 73., 141.
maddelerinde düzenlenen ilke ve hakların da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Başvurucu şirketin şikâyetinin özünün kendisinden tahsil edilen ruhsat bedeline
yönelik olduğu dikkate alındığında başvurucu şirketin ihlal iddialarının
mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
49. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Mülkün Varlığı
50. Başvuruya konu ruhsat bedelinin başvurucu şirketin mal
varlığından tahsil edildiği dikkate alındığında somut olayda Anayasa'nın 35.
maddesi anlamında mülkün varlığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
b. Müdahalenin Varlığı ve
Türü
51. Somut olayda Büyükşehir Belediyesince başvurucu şirkete ait
kırk beş adet servis aracı için güzergâh izin belgesi bedeli talep edilmiştir.
Başvurucu şirketten bu şekilde bir bedel tahsil edilmesinin mülkiyet hakkına
müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur.
52. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında; vergi ve benzeri
yükümlülükler ile sosyal güvenlik prim ve katkılarını belirlemeye, değiştirmeye
ve ödenmesini güvence altına almaya yönelik müdahalelerin -taşıdığı amaçlar
dikkate alındığında- devletin mülkiyetin kamu yararına kullanımını kontrol veya
düzenlemesi yetkisi kapsamında incelenmesi gerektiği kabul edilmiştir (Ahmet Uğur Balkaner
[GK], B. No: 2014/15237, 25/7/2017, § 49; Arif
Sarıgül, B. No: 2013/8324, 23/2/2016, § 50; Narsan Plastik San. ve Tic. Ltd. Şti., B.
No: 2013/6842, 20/4/2016, § 71).
53. Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmadığından müdahale mülkiyet hakkının kamu yararına kullanımının kontrolü
veya düzenlenmesine ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmiştir.
c. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
54. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
55. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak
olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla
sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri
düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde
bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin
Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı
amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir(Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No:
2014/1546, 2/2/2017, § 62).
i. Kanunilik
56. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi
gereken ölçüt, kanuna dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit
edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç
hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların
bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş
Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).
57. 2464 sayılı Kanun'da belediyelerin vergi, resim, harç ve
harcamalara katılma paylarının yanı sıra diğer bir gelir kaynağı da yaptıkları
birtakım işler ve hizmetler karşılığında aldıkları ücretlerden oluşmaktadır.
2464 sayılı Kanun'un 97. maddesinde belediyelerin; bu Kanun'da harç veya
katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa
edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere
göre ücret almaya yetkili oldukları belirtilmiş olup belediyeye tekel olarak
verilmiş işlerin kendi özel hükümlerine tabi olacağı hükme bağlanmıştır
(Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 20/5/2014 tarihli ve E.2011/5556, K.2014/2753
sayılı kararı). Kural uyarınca belediyeler tarafından yapılacak bir hizmetin
ücret konusu yapılabilmesi için o hizmetin harç veya katılım payına konu
edilmemiş olması ve hizmetten yararlanacak kişilerin bizzat belediyeden bu
hizmetin yapılmasını talep etmiş olmaları gerekmektedir. Bir başka anlatımla
harç veya katılma payı konusu yapılmamış olan ve ilgililerin isteği üzerine
sunulacak olan hizmetler için belediyelerce sadece ücret istenebilecektir (AYM, E.2009/42, K.2011/26,
26/1/2001).
58. 2464 sayılı Kanun'un 97. maddesi ile belediye meclislerine
verilen ücret adı altında vergi,
resim, harç veya benzeri mali yüküm tarifesi belirleme yetkisi değil
ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri hizmetlerin karşılığı olarak
ücret tarifesi belirleme yetkisidir. Belediyelere tekel olarak verilmemiş,
kişilerin isteği üzerine sunulan hizmetler için bir tarifeye dayalı olarak
istenilen ücretin vergi, resim,
harç ve benzeri mali yüküm olarak nitelendirilmesi mümkün değildir (AYM,
26/1/2001 tarihli ve E.2009/42, K.2011/26 sayılı kararı).
59. Ücret tarifesini düzenleme yetkisi de 5393 sayılı Kanun'un
18. maddesinin (f) bendine göre belediye meclislerine ait bulunmaktadır. Ayrıca
aynı Kanun'un 59. maddesinin (e) fıkrasında ise belediye meclisi tarafından
belirlenecek tarifelere göre tahsil edilecek hizmet karşılığı alınacak
ücretler, belediyenin gelirleri arasında sayılmaktadır.
60. 2464 sayılı Kanun'da harç ve harcamalara katılma payı
dışında ilgililerin isteği üzerine ücret karşılığı olarak belediyeler
tarafından yapılacak işler tek tek sayılmamıştır. Bu konuda yetkili karar
organı belediye meclisidir. Bu itibarla anılan mevzuat hükmüyle ücret karşılığı
belediyelerce yapılacak işlerin belirlenmesi noktasında belediye meclislerine
geniş takdir yetkisi tanınmıştır. Bu kapsamda 2464 sayılı Kanun'da
belediyelerce alınacak ücretler konusunda herhangi bir muafiyet ve istisna
hükmü de bulunmamaktadır. Bununla birlikte belediye meclisleri bu konuda karar
alırken Anayasa ve kanunların çizdiği sınırlar içinde kalmak zorundadırlar.
61. Somut olayda Belediye Meclisi 2464 sayılı Kanun'un 97.
maddesi ile Yönetmelik'in 28. maddesinin 2. fıkrasına istinaden 10/10/2007
tarihli ve 931 sayılı kararı ile (P) plakası olan umum servis sahiplerinden
ücret alınacağını belirtmiştir. Büyükşehir Belediyesi, başvurucu şirket gibi
servis araçlarına bu şekilde ruhsat verme hizmetini yerine getirmek suretiyle
umum servis araçlarını denetim altına almakta, taşıma hizmetlerinin servis
sahiplerinin çalıştırdığı sürücülerin de çalışma koşullarını kolaylaştıracak
şekilde daha düzenli ve güvenli bir duruma gelmesini sağlamakta ve fiilen
çalışan tüm servis sahiplerinin ekonomik açıdan korunması amacıyla servis
hizmetlerine bir tahdit getirmektedir.
62. Ayrıca, ruhsat verme hizmet bedeli 2464 sayılı Kanun'da harç
veya katılım payına konu edilmemiş ve hizmetten yararlanacak başvurucu şirket
bizzat Büyükşehir Belediyesinden bu hizmetin yapılmasını talep etmiştir. Diğer
bir deyişle Belediye Meclisince ücret tarifesine konu edilen ruhsat verme
hizmeti, başvurucu şirketin tamamen kendi isteğine ve tercihine bağlı olarak
yararlandığı hizmettir. Bu durumda verilen ruhsat hizmet bedeli karşılığı
alınan ruhsat bedelinin kanuni dayanağının bulunduğu görülmektedir. Belediye
Meclisi de 2464 sayılı Kanun'un tanıdığı takdir hakkını kullanmak suretiyle
ruhsat verme hizmetinin bir bedel karşılığı gerçekleşmesi hususunda inisiyatif
kullanmıştır.
63. Esasında başvuru konusu yapılan UKOME kararı ve Belediye
Meclisi kararının dayanağı 5216 sayılı Kanun'un 7. ve 9. maddeleri,
Yönetmelik'in 18. ve 28. maddeleri ile 2464 sayılı Kanun'un 97. maddesidir.
64. Başvurucu şirket tarafından her ne kadar 2464 sayılı
Kanun'un 96. maddesi kapsamında belediyelerin gelirinin tahdidi olarak
sayıldığı, bu gelirler arasında araç plakalandırma
ruhsat ve devir ücretlerinin yer almadığı, bu nedenle uyuşmazlığa konu
işlemlerin kanuni dayanağı bulunmadığı ileri sürülmüşse de aynı Kanun'un 97.
maddesinde belediyelerin 2464 sayılı Kanun'da harç veya katılma payı konusu
yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet
için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkili
olduğu düzenlenmiştir. Dolayısıyla servis taşımacılığı hizmetine gönüllü olarak
katılarak bu işten gelir elde edecek ilgililerin bu işe katılmak için kira
bedeli, ruhsat bedeli, hat bedeli ve benzeri adlar altındaki kanunlarla harç ve
katılma payı konusu yapılmayan parasal yükümlülükleri tesis etmek konusunda
belediyelerin yetkisi bulunmaktadır.
65. Sonuç olarak mezkur mevzuat hükümleri açık ve net ifadeler
içermekte olup anlaşılabilir ve ulaşılabilir olduğunda da tereddüt
bulunmamaktadır. Bu itibarla derece mahkemelerinin kararlarının dayandığı
gerekçeler ile yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri dikkate alındığında
başvurucu şirketin mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ölçütünü
taşıdığı değerlendirilmiştir.
ii. Meşru Amaç
66. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı
ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir. Kamu yararı kavramı,
mülkiyet hakkının kamu yararının gerektirdiği durumlarda sınırlandırılması
imkânı vermekle bir sınırlandırma amacı olmasının yanı sıra mülkiyet hakkının
kamu yararı amacı dışında sınırlanamayacağını öngörerek ve bu anlamda bir
sınırlama sınırı oluşturarak mülkiyet hakkını etkin bir şekilde korumaktadır (Nusrat Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016, §
53).
67. 2464 sayılı Kanun'un 97. maddesi ile belediyelerin vergi,
resim, harç ve harcamalara katılma paylarının yanı sıra birtakım işler ve
hizmetler karşılığında bu hizmetleri talep eden ve yararlanan kişilerden de ücret talep edebilmeleri mümkün
kılınmıştır. Söz konusu ücretlerin
ödenmesi için gerekli tedbirlerin alınması ve bu kapsamda gerekli ve uygun
araçların seçilmesinde kanun koyucunun geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır.
Bu itibarla ücretlerin tahsilini güvence altına almak ve sağlamak amacıyla
öngörülen düzenleme ve uygulamaların yasal anlamda meşru bir niteliğe haiz
oldukları söylenebilecektir.
68. Aynı şekilde belediyelerin kendilerine verilen kanuni yetki
ve sorumluluk çerçevesinde belediye sınırları içinde yaşayan vatandaşların
huzuru, kentsel anlamda olabildiğince düzenli ve çağdaş koşullar altında
yaşanabilir bir yerleşim merkezi oluşturabilmek amacıyla çeşitli tasarrufta
bulunmaları yetki ve görevleri kapsamındadır. Bu bağlamda yerleşim yerlerinin
çevre ve diğer yerleşim birimleriyle seyrüsefer noktası olan durakların ve buna
bağlı güzergâhların en iyi koşullarda çalıştırılması ve burada faaliyet
gösteren ya da faaliyet göstermek isteyenlerin tam rekabet koşulları altında
belde halkına hizmet götürebilmesinin sağlanması, personel ve öğrenci servis
taşımacılığı yapan araçlar ile belediye sınırları içinde trafik güvenliği,
ulaşım hizmetlerinin niteliğinin artırılması, bu hizmetleri yerine getirenlerin
hak ve menfaatleri arasında kamu yararı doğrultusunda dengenin sağlanarak
gerekli tedbir ve düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bu kapsamda
belediyelerin trafik hizmetleri konusunda düzenlemeler getirmeleri ve bu
düzenlemelerin servis araçları ile ilgili standartlar içermesi ve servis
hizmetinin belirli bir kalite ve güvencenin temin amacıyla ruhsata bağlanması
uygulanmasının kamu yararına dayalı meşru bir amacının olduğu sonucuna
varılmıştır.
iii. Ölçülülük
(a) Genel
İlkeler
69. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına
yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenilen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek
için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı
değerlendirilmelidir.
70. Ölçülülük ilkesi, elverişlilik,
gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden
oluşmaktadır. Elverişlilik
öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olmasını, gereklilik ulaşılmak
istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif
bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53,
27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
71. Ölçülülük ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının
sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları
arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun
şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş
olacaktır. Müdahalenin ölçülülüğünü değerlendirirken Anayasa Mahkemesi, bir
taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini ve diğer taraftan müdahalenin
niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını da gözönünde tutarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate
alacaktır(Arif Güven, B. No:
2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60).
(b) İlkelerin
Olaya Uygulanması
72. Umum servis araçlarının denetim altına alınabilmesi, taşıma
hizmetlerinin daha düzenli ve güvenli bir duruma getirilmesi, fiilen çalışan
şoför esnafının korunması amacıyla tahdit kapsamına alınan servis sahibi
esnafların gruplandırılarak kendilerinden hizmet bedeli olarak ruhsat
ücretinin, belirtilen tahdit kapsamına alma ve gruplandırma işleminin düzen ve koruma
sağlama işlevini yerine getirebilmesi için somut olaydaki uygulanma biçimiyle elverişli ve gerekli olduğu açıktır. Nitekim buna benzer gelir sağlayıcı
uygulamalar ile hem belediyelere vergi, resim, harç ve vergi benzeri
uygulamalar dışında da gelir kalemi edinebilmesi imkânı sağlanmakta hem
belediyelerin kamusal nitelik arzetmeyip kişilere
özel hizmetlerinin maliyeti tüm belde halkına yükletilmemiş olmamakta hem de
ruhsat işlemine konu uygulamaların bir düzene ve sistematik yapıya
kavuşturulmaları suretiyle denetlenebilir bir alanın oluşması temin
edilmektedir.
73. Orantılılık yönünden ise öncelikle başvurucu şirkete ruhsat
ücreti tahsil edilmesine ilişkin mezkur kararlara karşı iddia ve savunmalarını
etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınıp tanınmadığı
değerlendirilmelidir. Belediyece kendisinden talep edilen ruhsat bedelinin
iptalini teminen kendisini avukat ile temsil ettiren
başvurucu şirket, önce idare mahkemesinde dava açmış, davanın reddine ilişkin
karara karşı da temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Bu itibarla başvurucu
şirketin yargılama safhasında tüm iddia ve savunmalarını etkin bir biçimde
ortaya koyabilme imkânına sahip olduğu anlaşılmaktadır.
74. Somut olayda ruhsat bedeli talebinin 2464 sayılı Kanun'un
97. maddesi ile Yönetmelik'in 28. maddesinin 2. fıkrasına dayandırıldığı
dikkate alındığında, kamu makamlarının kararlarının keyfî veya öngörülemez
nitelikte de olmadığı anlaşılmaktadır.
75. Diğer taraftan ruhsat hizmetinin başvurucu şirket gibi
servis sahiplerinin ekonomik konumlarına olan katkısı da dikkate alındığında
talep edilen ruhsat bedelinin orantısız olduğundan söz etmek mümkün
görülmemektedir. Nitekim Büyüksehir Belediyesince
gerçekleştirilen mevcut uygulama ile öğrenci ve personel taşıyan servis
araçlarına daha önce getirilen (P) plaka verilmesi uygulaması 11/7/2007 tarihi
itibarıyla dondurularak bu tür plakaya sahip servis araçları bir bakıma
imtiyazlı hâle gelmiştir. Buna göre söz konusu uygulamayla (P) plakası alanlara,
güzergâh izni alanlara, vergi dairesi ya da odalarınca servis taşımacılığı
yaptığı yolunda kaydı bulunanlara ve il trafik komisyonu kararı uyarınca ilçe,
belde ve köylerden yolcu taşımacılığı yapmasına izin verilenlere güzergâh izin
belgesi verilecektir. Bu şekilde 5216 sayılı Kanun'un verdiği yetkiye dayalı
olarak öğrenci ve personel taşımacılığı yapanlara verilen (P) plakasının
verilmesi koşulları sayılmak suretiyle bu alanda taşımacılık yapanların hakları
korunmuştur.
76. Başvurucu şirket gibi servis sahipleri ve onların
çalıştırdıkları sürücüler, mevcut uygulamayla fiilî olarak korunmaya tabi
tutulacak şekilde tahdit kapsamına alınarak gruplandırılmış ve buna göre
kendilerinden ruhsat bedeli talep edilmiştir. Diğer bir deyişle umum servis araçlarına
getirilen plaka tahdidi ve ruhsat uygulaması ile başvurucu şirket gibi servis
sahipleri için salt mali yük getirilmemekte fakat aynı zamanda bu kişilerin
servis araçlarının ekonomik getiri kapasitesi de artırılmış olmaktadır.
Dolayısıyla tahdit kapsamına alınmak suretiyle ruhsat sahibi olmanın ekonomik
getirisi de dikkate alındığında, talep edilen ruhsat bedelinin somut olay
bağlamında başvurucu şirketin ekonomik durumunda salt olumsuz bir durum yarattmadığını ve bu sebeple aşırı bir külfet yüklemediğini
söylemek mümkündür.
77. Ayrıca, söz konusu kararlar ile bu alanda faaliyet
gösterenlerin korunması amacıyla tahdit kapsamına alınan esnaf daha öncesinde
güzergâh izni alıp almadığına, vergi dairesi ya da tabi oldukları odalarında
servis taşımacılığı yaptığı yolunda kayıt bulunup bulunmadığına göre
gruplandırılarak buna göre alınacak ruhsat bedelleri belirlenmiştir. Bu
itibarla somut olayda başvurucu şirketin mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin
ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken müdahalenin meşru amacı çerçevesinde
zorlayıcı toplumsal ihtiyaç ve yarar ile ruhsat bedellerinin tahdit kapsamında
değerlendirilen dört kategoriye göre belirlendiği hususlarının da dikkate
alınması gerekmektedir.
78. Bu durumda başvurucu şirketin mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin, içerdiği kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında ve özellikle
başvurucu şirketin yapılan düzenleme ile kazandığı imtiyaz hakkı ve ekonomik
getiri dikkate alındığında, başvurucu şirkete şahsi olarak aşırı bir külfet
yüklemediği değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucu şirketin mülkiyet hakkı
ile kamu yararı arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı ve
müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
79. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
4/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.