TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ACARLAR OTOMOTİV NAKLİYAT TAAH. TİC. LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/10008)
Karar Tarihi: 4/4/2019
Başkan y.
:
Recep KÖMÜRCÜ
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör
M. Emin ŞAHİNER
Başvurucu
Acarlar Otomotiv Nakliyat Taah. Tic. Ltd. Şti.
Vekili
Av. Raif KANDEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru servis aracı plakası için ruhsat bedeli talep edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/6/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu şirket, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu şirket, servis taşımacılığı yapmakta olup (P) sayılı ticari plakalı kırk beş adet servis aracına sahip bulunmaktadır.
10. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME), 11/7/2007 tarihli kararı ile Kocaeli ilindeki servis araçlarına tahdit getirilerek servis araçları ruhsata bağlanmıştır. Buna göre servis taşımacılığı yapacak olan esnaf dört kategoriye ayrılmış ve bu kategorilere göre 2.000 TL, 2.500 TL veya 8.000 TL tutarındaki değişen miktarlarda ruhsat bedeli ödenmesi şartı getirilmiştir. Bu şekilde ruhsat ve devir ücretlerinin belirlenme yetkisi Kocaeli Büyükşehir Belediye Meclisine (Belediye Meclisi) bırakılmıştır.
11. Belediye Meclisinin 10/10/2007 tarihli ve 931 sayılı kararının ilgili kısmında;
"d) 11/7/2007 tarihi itibariyle (P) plakası ve son 3 yılda güzergah izin belgesi almış olanlar 2.000 TL,
e) 11/7/2007 tarihi itibariyle (P) plakası olup da güzergah izin belgesi almamış olanlar 2.500 TL,
f) (P) plakası almış olsalar dahi, 2007 yılı haziran ayında vergi kaydı yaptırıp haziran ayına ait servis taşımacılığı ile ilgili fatura kesmemiş olanlar 8.000 TL" ücret alınacağı karara bağlanmıştır.
12. UKOME tarafından mezkur karara istinaden başvurucu şirkete gönderilen 15/2/2010 tarihli yazı ile şirketin uhdesinde bulunan kırk beş adet servis aracının (P) plakası ruhsat bedellerinin ödenmesi talep edilmiştir.
13. Başvurucu şirket borcunun bulunmadığı ve durumun yeniden incelenerek düzeltilmesi istemiyle Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığına (Büyükşehir Belediyesi) başvurmuştur.
14. Başvurucu şirket yeniden inceleme talebinin reddi üzerine ruhsat bedellerinin ödenmesi istemli UKOME işleminin ve bu işlemin dayanağı olan UKOME kararı ile Belediye Meclisinin 10/10/2007 tarihli kararının iptal istemiyle 1/6/2010 tarihinde Kocaeli 2. İdare Mahkemesinde iptal davası açmıştır. Başvurucu şirket dava dilekçesinde Büyükşehir Belediyesinin her türlü servis ve toplu taşıma araçlarının sayısını belirleme yetkisinin olmasına rağmen maddi olarak ruhsat almayı güçleştirecek bedel tahsil etme yetkisinin ilgili mevzuata uygun olmadığını, tesis edilen karar ve işlemlerin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
15. Mahkeme, 24/4/2012 tarihli kararıyla davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme kararının gerekçesine göre;
i. Büyükşehir Belediyesinin hudutları içerisinde ihtiyaç ve şartlara göre trafik güvenliğinin ve düzeninin sağlanması için alt yapı hizmetleri, ticari araçların güzergâhları, çalışma şekil ve şartları başta olmak üzere kamu yararı ve trafik hizmetlerinin gerekleri doğrultusunda tedbirler almak UKOME'nin görev ve yetkileri arasındadır.
ii. Kocaeli il hudutları aynı zamanda davalı Büyükşehir Belediyesi hudutları olduğundan bu ilde yaşayan vatandaşların huzuru, kentsel anlamda olabildiğince düzenli ve çağdaş koşullar altında yaşanabilir bir yerleşim merkezi oluşturabilmek amacıyla çeşitli tasarrufta bulunabilecekleri tartışmasızdır.
iii. Bu itibarla yerleşim yerlerinin çevre ve diğer yerleşim birimleriyle seyrüsefer noktası olan durakların ve buna bağlı güzergâhların en iyi koşullarda çalıştırılması ve burada faaliyet gösteren ya da faaliyet göstermek isteyenlerin tam rekabet koşulları altında belde halkına hizmet götürebilmesinin sağlanması, personel ve öğrenci servis taşımacılığı yapan araçlar ile ilde trafik güvenliği, ulaşım hizmetlerinin niteliğinin artırılması, bu hizmetleri yerine getirenlerin hak ve menfaatleri arasında kamu yararı doğrultusunda dengenin sağlanarak gerekli tedbir ve düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
iv. Umum servis araçlarına getirilen plaka tahdidi ve ruhsat uygulaması ile esasında başvurucu şirket gibi bu alanda taşımacılık yapan ticaret erbabının hakları korunmuştur.
v. Bu itibarla umum servis araçlarının denetim altına alınabilmesi, taşıma hizmetlerinin daha düzenli ve güvenli bir duruma getirilmesi, fiilen çalışan şoför esnafının korunması amacıyla tahdit kapsamına alınacak esnafın gruplandırılarak alınacak ruhsat bedelinin belirlenmesine ilişkin UKOME kararında, bu karara dayalı olarak servis araçlarından 2007 yılında alınacak ruhsat bedelinin tespitine yönelik 10/10/2007 tarihli Belediye Meclisi kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
16. Başvurucu şirket tarafından temyiz edilen karar, Danıştay Sekizinci Dairesinin yapmış olduğu temyiz incelemesi sonucunda 14/4/2014 tarihli kararlar ile onanmıştır. Onama ilamlarında kararların usul ve kanuna uygun olduğu belirtilmiştir.
17. Başvurucu şirketin karar düzeltme talebi ise aynı Dairenin 23/10/2014 tarihli kararıyla oybirliğiyle reddedilmiştir.
18. Nihai karar başvurucu şirkete 13/5/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucu şirket 9/6/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
20. 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun 97. maddesi şöyledir:
"Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir. Belediyeye tekel olarak verilmiş işler kendi özel hükümlerine tabidir."
21. 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 15. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Belediyenin yetkileri ve imtiyazları şunlardır:
...
p) Kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek
..."
22. 5393 sayılı Kanun'un 18. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Belediye meclisinin görev ve yetkileri şunlardır:
f) Kanunlarda vergi, resim, harç ve katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı hizmetler için uygulanacak ücret tarifesini belirlemek.
23. 5393 sayılı Kanun'un 59. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
" Belediyenin gelirleri şunlardır:
e) Belediye meclisi tarafından belirlenecek tarifelere göre tahsil edilecek hizmet karşılığı ücretler.
...."
24. 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun 7. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Büyükşehir belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları şunlardır:
" Büyükşehir ulaşım ana plânını yapmak veya yaptırmak ve uygulamak; ulaşım ve toplu taşıma hizmetlerini plânlamak ve koordinasyonu sağlamak; kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek.
25. 5216 sayılı Kanun'un 9. maddesi şöyledir:
"Büyükşehir içindeki kara, deniz, su, göl ve demiryolu üzerindeki her türlü taşımacılık hizmetlerinin koordinasyon içinde yürütülmesi amacıyla büyükşehir belediye başkanı ya da görevlendirdiği kişinin başkanlığında, yönetmelikle belirlenecek kamu kurum ve kuruluşları ile, Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonunun görevlendireceği ilgili odanın temsilcisinin katılacağı Ulaşım Koordinasyon Merkezi kurulur. İlçe belediye başkanları kendi belediyesini ilgilendiren konuların görüşülmesinde koordinasyon merkezlerine üye olarak katılırlar. Ulaşım Koordinasyon Merkezi toplantılarına ayrıca gündemdeki konularla ilgili üye olarak belirlenmeyen ulaşım sektörü ile ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından ihtisas meslek odalarının temsilcileri de davet edilerek görüşleri alınır.
Bu Kanun ile büyükşehir belediyesine verilen trafik hizmetlerini plânlama, koordinasyon ve güzergâh belirlemesi ile taksi, dolmuş ve servis araçlarının durak ve araç park yerleri ile sayısının tespitine ilişkin yetkiler ile büyükşehir sınırları dahilinde il trafik komisyonunun yetkileri ulaşım koordinasyon merkezi tarafından kullanılır.
Ulaşım koordinasyon merkezi kararları, büyükşehir belediye başkanının onayı ile yürürlüğe girer.
Ulaşım koordinasyon merkezi tarafından toplu taşıma ile ilgili alınan kararlar, belediyeler ve bütün kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgililer için bağlayıcıdır.
Koordinasyon merkezinin çalışma esas ve usulleri ile bu kurullara katılacak kamu kurum ve kuruluş temsilcileri, İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Büyükşehir belediyelerine bu Kanun ile verilen görev ve yetkilerin uygulanmasında, 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz. "
26. 15/6/2006 tarihli ve 26199 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Büyükşehir Belediyeleri Koordinasyon Merkezleri Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 28. maddesinin 2. fıkrası şöyledir:
"(2) Taksi, dolmuş, minibüs ve umum servis araçları ile toplum taşım araçlarının tahsis süreleri, ticari plaka sayıları ile bu plakaların verilmesine ilişkin usul, esas ve devir ücretleri UKOME'ce tespit edilir."
B. Uluslararası Hukuk
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."
28. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre mülkiyet hakkını güvence altına alan Sözleşme'nin anılan maddesinin ilk ve en önemli koşulu, kamu makamları tarafından mülkiyet hakkına yapılan herhangi bir müdahalenin hukuka dayalı olması gerekliliğidir (Iatridis/Yunanistan [BD], B. No: 31107/96, 25/3/1999, § 58). Bu maddenin birinci paragrafının ikinci cümlesi devletlere yalnızca hukukun öngördüğü koşullar dâhilinde mülkiyetten yoksun bırakma yetkisi vermiş; ikinci paragraf ise devletlere ancak hukuk kuralları uygulanarak mülkiyeti kamu yararına kontrol etme yetkisi tanımıştır (Iatridis/Yunanistan, § 58). AİHM, hukuka dayalı olma ilkesini yalnızca bu maddede yer alan hükümlerden çıkarmamaktadır. Kararlarda sıklıkla demokratik bir toplumun temel ilkelerinden biri olan hukukun üstünlüğü ilkesinin Sözleşme’nin bütün maddeleri için geçerli olduğu ifade edilmektedir.
29. AİHM’e göre hukukilik ilkesi, müdahalenin ilk olarak iç hukukta bir temelinin olması gerektiği anlamına gelmektedir (Shchokin/Ukrayna, B. No: 23759/03-37943/06, 14/10/2010, § 51). Mahkeme, Sözleşme’de geçen hukuk ya da hukuka aykırı terimlerinin sadece iç hukuka atıfta bulunmakla kalmayıp aynı zamanda hukukun üstünlüğü ile ilgili olduğunu belirtmektedir. Buna göre uygulanan iç hukuktaki düzenlemelerin hukukun üstünlüğü ilkesiyle de uyumlu olması gerektiği ifade edilmektedir (James ve diğerleri/Birleşik Krallık [GK], B. No: 8793/79, 21/2/1986, § 67). Hukuka dayalı olma ilkesi, ayrıca iç hukukta uygulanan kanun hükümlerinin yeterli derecede erişilebilir, belirli ve öngörülebilir olmasını da içermektedir (Beyeler/İtalya [BD], B. No: 33202/96, 5/1/2000, § 109; Hentrich/Fransa, B. No: 13616/88, 22/9/1994, § 42; Spaček, s.r.o./Çek Cumhuriyeti, B. No: 26449/95, 9/11/1999, §§ 56-61).
30. Ancak AİHM, kanunilik ilkesinin sağlanması bakımından müdahalenin iç hukukta yasal bir temelinin varlığının tek başına yeterli olmadığını, kanunun belli bir kaliteye de sahip olması gerektiğini vurgulamış; bu bağlamda kanunun hukuk devleti ilkesine uygun olmanın yanında keyfîliğe karşı güvenceler içermesi gerektiğine de işaret etmiştir(Vistiņš and Perepjolkins/Letonya [BD], B. No: 71243/01, 25/10/2012, § 96). AİHM'e göre mülkiyetten yoksun bırakma yetkisi tanıyan bir kanun kuralının kanunilik kriterini taşıdığından söz edilebilmesi için yeterli düzeyde erişilebilir, kesin ve öngörülebilir olması gerekir. Öngörülebilirliğin derecesinin tespitinde söz konusu kanunun içeriği, düzenlediği alanın mahiyeti ve temas ettiği kişilerin sayısı ve statüsü büyük önem taşımaktadır. Öngörülebilirlik, özellikle kamu otoritelerinin keyfî müdahalelerine karşı koruma önlemleri getirilmiş olmasını gerektirmektedir. Öte yandan kanunun öngörülebilirlik ilkesinin önemiyle orantılı asgari usule ilişkin güvenceler içermesi gerekir (Vistins ve Perepjolkins/Letonya, § 97).
31. AİHM içtihatlarında vergi yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahaleler, Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin ikinci paragrafında öngörülen mülkiyetin kullanımının kontrolüne ilişkin üçüncü kural kapsamında değerlendirilmektedir. Mahkemeye göre bu paragrafta yer alan kural, taraf devletlere vergi koyma ve vergilerin ödenmesini sağlamak için gerekli gördüğü kanunları çıkarma konusunda açık bir yetki tanımaktadır (Gasus Dosier-und Fördertechnik GmbH/Hollanda, B. No: 15375/89, 23/2/1995, § 59).
32. AİHM, Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin kamu otoritelerince mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuna dayanmasını zorunlu kıldığını ifade etmiştir. Bu kapsamda ayrıca anılan maddenin 1. fıkrasının üçüncü cümlesinde mülkten yoksun bırakma yetkisi sadece hukuk tarafından öngörülen koşullara uygun olmak şartıyla mümkün kılınmıştır. AİHM ayrıca demokratik toplumun temel ilkelerinden olan hukuk devletinin Sözleşme'de mündemiç bir kavram olduğunu vurgulamış (Vistiņš and Perepjolkins/Letonya, § 95) ve yine bir diğer temel ilke olan hukukun üstünlüğü ilkesinin Sözleşme'nin tüm maddelerini içermekte olup bunlara hâkim olduğu gerçeğine işaret etmiştir (Spacek s.r.o./Çek Cumhuriyeti, § 41).
33. Ulusal hukuka dayanmayan bir müdahalenin hiçbir koşulda meşru bir temele oturmayacağı aşikâr olmakla birlikte burada Sözleşme’de düzenlendiği şekliyle ve Sözleşme bağlamında söz konusu olan hukuk terimi, ulusal hukuk düzlemindeki kanun teriminden daha geniş bir alanı işaret etmektedir. Bu itibarla ilgili maddede geçen law ifadesinin nitelendirdiği gerçekliğin salt teknik mevzuat hükümleri olmayıp bunu aşkın şekilde yazılı hukuk yanında örf ve adet hukukunu ve istikrar kazanmış yargısal içtihatları da kapsadığı hususunu gözardı etmememiz gerekmektedir (The Sunday Times/Birleşik Krallık (No:1), B. No: 13166/87, 26/4/1979, § 47; Malone/Birleşik Krallık [GK], B. No: 8691/79, 2/8/1984, § 80).
34. Bu durumda Sözleşme'deki düzenleme şekliyle hukuk terimi yalnızca salt parlamentonun belirli usul hükümleri doğrultusunda tesis ettikleri kararlarını ifade eden şekli anlamda kanunları ifade etmeyip bunun yanısıra genel ve soyut hükümler koyan maddi anlamda yapılan düzenlemeleri de ifade etmektedir (Spacek s.r.o./Çek Cumhuriyeti, § 57). Diğer bir deyişle AİHM kanunilik ilkesinin sağlanması bakımından müdahalenin iç hukukta yasal bir temelinin varlığının tek başına yeterli olmadığını, kanunun belli bir kaliteye de sahip olması gerektiğini vurgulamış; bu bağlamda kanunun hukuk devleti ilkesine uygun olmanın yanında keyfîliğe karşı güvenceler içermesi gerektiğine de işaret etmiştir(Vistins ve Perepjolkins/Letonya, § 96).
35. Vergisel müdahalenin hukuka dayalı olması ile ilgili olarak AİHM içtihatlarında öne çıkan hususlar; vergisel düzenlemenin aleniyeti, açıklığı, müdahalenin keyfî nitelikte olup olmaması ve başvurucunun hukuki statüsünün ne olduğudur (anılan hususların çıkarımına elverişli kararlar için bkz. CBC-Union s.r.o./Çek Cumhuriyeti (k.k.), B. No: 68741/01, 20/9/2005; Kruslin/Fransa, B. No: 11801/85, 24/4/1990; Wolfhard Koop-Autmaten 7 GmbH&Co.KG/Almanya (k.k.), B. No: 38070/97, 30/03/1999; Hentrich/Fransa; Spacek s.r.o./Çek Cumhuriyeti; The Sunday Times/Birleşik Krallık).
36. Öncelikle AİHM'e göre vergisel müdahalenin öngörülebilir ve dayandığı vergisel düzenlemenin ulaşılabilir olması, bu düzenlemenin aleni olmasına bağlıdır. Bu itibarla vergisel düzenleme, müdahaleyi gerçekleştiren Sözleşmeci devletin resmî gazetesinde yayınlanmışsa aleniyet unsurunun gerçekleştiği kabul edilmektedir (CBC-Union s.r.o./Çek Cumhuriyeti).
37. Öngörülebilirliğin derecesinin tespitinde söz konusu kanunun içeriği, düzenlediği alanın mahiyeti ve temas ettiği kişilerin sayısı ve statüsü büyük önem taşımaktadır. Öngörülebilirlik, özellikle kamu otoritelerinin keyfî müdahalelerine karşı koruma önlemleri getirilmiş olmasını gerektirmektedir. Hukuk kuralının uygulanması hâlinde doğabilecek sonuçların önceden tahmin edilebilmesi anlamına gelmekte olan öngörülebilirlik (Hentrich/Fransa, § 42) verginin kanuniliği ilkesi gereği vergi yoluyla yapılacak müdahalelerin temel dayanağı olan kanunların da ilgili kişinin davranışlarını belirlemesi amacıyla kolayca ulaşabileceği, gerektiğinde profesyonel yardım almak suretiyle de olsa anlayabileceği açık, net ve yeterince belirgin nitelikte olması gerekmektedir.
38. Spacek davasında öngörülebilirlik koşulu bakımından Mahkemenin diğer bir yaklaşımı da başvurucunun hukuki statüsünü, yani tüzel kişilik sıfatını ön plana çıkarmasıdır. Mahkeme, gerçek kişi vergi ödevlilerinden farklı olarak tüzel kişi ödevlilerin vergi ve muhasebe alanlarında, uzman kişilere danışabileceklerini hatta danışmalarının gerekli olduğunu belirleyerek tüzel kişi vergi ödevlilerine kendilerine uygulanacak vergi mevzuatını öngörebilme bakımından ek bir sorumluluk yüklemiştir. Bu sorumluluk profesyonel faaliyetle uğraşan vergi ödevlilerini de kapsamakta olup basiretli bir iş adamı gibi davranmak sorumluluğunun bir görünümü olarak da değerlendirilebilir (Spacek s.r.o./Çek Cumhuriyeti, § 59).
39. AİHM; pek çok yasada muğlak ifadelerin bulunmasının olağan olduğunu, söz konusu ifadelerin yorumlanmasının ancak uygulamada mümkün olacağını belirtmiştir. AİHM'e göre yasal çerçevelerde mutlak bir kesinlik bulmak olanaksızdır (benzeri değerlendirmeler için bkz. CBC-Union s.r.o./Çek Cumhuriyeti kararı). Bu değerlendirme özellikle vergilendirme alanında önem taşımaktadır.
40. Vergisel müdahalelerin keyfî nitelikte olamaması gerektiği şartına ilişkin bir örnek kararında AİHM müdahalenin hukukiliği hususunda; başvurucu müdahalenin keyfî olduğunu, zira devletin dava konusu taşınmaz bakımından ön alım yetkisini kullanmasına yönelik kararının gerekçelendirilmediğini ve vergi yükümlüsünün gerekçeleri bilebilecek ve itiraz edebilecek durumda olmadığını iddia etmiştir (Hentrich/Fransa, § 40). Mahkeme, Komisyondan farklı olarak müdahalenin hukukiliğini tartışmayı gerekli görmüştür. Mahkeme, ön alım yetkisinin kişiye özgü ve keyfî uygulanması (zira bu yetkinin ne zaman kullanılacağı belli değildir ve nadiren uygulanmaktadır) nedeniyle yeterli öngörülebilirlik ve belirlilik niteliklerinden yoksun olduğuna karar vermiştir. Ulusal Mahkemelerin devlet organlarının ön alım yetkisine ilişkin kararı usule ilişkin ya da maddi hiçbir gerekçe sunmaksızın vermesini makul gören şekilde yorumladığını kaydeden Mahkeme, müdahalenin keyfîliğine karşı yeterli güvencenin mevcut olmadığı kanaatine ulaşmıştır (Hentrich/Fransa,§§ 42-46).
41. Sonuç olarak AİHM, hukukilik ölçütünü denetlerken hukukun şeklinden ziyade niteliği ile daha çok ilgilenmekte ve hukukun ulaşılabilir ve açık olması şartının varlığını aramaktadır. AİHM'in saptadığı kriterlere göre hukuk, bireye davranışını yönlendirme olanağı verecek ölçüde öngörülebilir olmalı; idari makamlara veya yargıca keyfiyet ve aşırı takdir yetkisi tanıyacak belirsizlikte olmamalıdır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
42. Mahkemenin 4/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
43. Başvurucu şirket, UKOME'nin gönderdiği ilgili yazı ile kırk beş adet servis aracı için (P) plakası ruhsat bedelinin haksız olarak talep edilmesinden yakınmaktadır. Başvurucu şirket, UKOME'nin kararının uygulanmasına yol açan işlemin dayanağının Belediye Meclisinin ilgili kararı olduğunu hatırlatarak Belediye Meclisince bu şekilde yasal bir dayanaktan yoksun olarak ruhsat bedeli tahsili yoluna gidilmesinin hukuka aykırı olduğunu iddia etmektedir. Başvurucu şirkete göre anılan meclis kararı yasal dayanaktan yoksun olup keyfî bir mahiyet arzetmektedir. Başvurucu şirket, mevzuatta belediyelerin görevleri arasında bu tür bir tarife belirleme yetkisinin bulunmadığı ve bu kabil ruhsat ve sair ücretlerin tahsilatının da öngörülmediğini ifade etmektedir. Başvuru şirket ayrıca, ruhsat bedellerini belirleme kriterlerine UKOME'nin ve Belediye Meclisinin ilgili kararlarında yeterince yer verilmediğini belirtmektedir.
44. Başvurucu şirket ayrıca Mahkeme kararlarında yeterli bir gerekçe olmadığını ileri sürmektedir. Başvurucu şirkete göre mevcut uygulama ile belediyelerin küçük esnaf üzerinden haksız ve yüksek miktarda usulsüz olarak kazanç sağlanmasına neden olunmuştur. Başvuru bu gerekçelerle Anayasa'nın 2., 6., 8., 11.,48., 73. ve 141. maddelerinde düzenlenen ilke ve hakların ihlal edildiğini ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu şirket ayrıca Bölge İdare Mahkemesi kararında yeterli bir gerekçe olmadığından da yakınmaktadır.
45. Bakanlık görüşünde, umum servis araçlarına plaka tahdidi getirilmesinin kamu yararının bir gereği olduğu değerlendirilmiştir. Bakanlık ayrıca başvurucu şirketten ruhsat bedeli alınmasının dayanağı olan UKOME ve Belediye Meclisi kararı ile umum servis araçlarının kontrol altına alınmasının ve taşıma hizmetlerinin daha düzenli ve güvenli bir duruma getirilmesinin amaçlandığını belirtmiştir. Bakanlık son olarak somut olayda başvurunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken müdahalenin meşru amacı çerçevesinde zorlayıcı toplumsal ihtiyaç ve yarar ile ruhsat bedellerinin tahdit kapsamında değerlendirilen dört kategoriye göre belirlendiği hususlarının da gözönüne alınması gerektiğini vurgulamıştır.
B. Değerlendirme
46. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
47. Anayasa'nın "Vergi ödevi" kenar başlıklı 73. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
"Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır."
48. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu şirket, mülkiyet hakkının ihlali iddiası yanında aynı gerekçelerle Anayasa'nın 2., 6., 8., 11., 48., 73., 141. maddelerinde düzenlenen ilke ve hakların da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu şirketin şikâyetinin özünün kendisinden tahsil edilen ruhsat bedeline yönelik olduğu dikkate alındığında başvurucu şirketin ihlal iddialarının mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
49. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Mülkün Varlığı
50. Başvuruya konu ruhsat bedelinin başvurucu şirketin mal varlığından tahsil edildiği dikkate alındığında somut olayda Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülkün varlığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
b. Müdahalenin Varlığı ve Türü
51. Somut olayda Büyükşehir Belediyesince başvurucu şirkete ait kırk beş adet servis aracı için güzergâh izin belgesi bedeli talep edilmiştir. Başvurucu şirketten bu şekilde bir bedel tahsil edilmesinin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur.
52. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında; vergi ve benzeri yükümlülükler ile sosyal güvenlik prim ve katkılarını belirlemeye, değiştirmeye ve ödenmesini güvence altına almaya yönelik müdahalelerin -taşıdığı amaçlar dikkate alındığında- devletin mülkiyetin kamu yararına kullanımını kontrol veya düzenlemesi yetkisi kapsamında incelenmesi gerektiği kabul edilmiştir (Ahmet Uğur Balkaner [GK], B. No: 2014/15237, 25/7/2017, § 49; Arif Sarıgül, B. No: 2013/8324, 23/2/2016, § 50; Narsan Plastik San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2013/6842, 20/4/2016, § 71).
53. Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığından müdahale mülkiyet hakkının kamu yararına kullanımının kontrolü veya düzenlenmesine ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmiştir.
c. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
54. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
55. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir(Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).
i. Kanunilik
56. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi gereken ölçüt, kanuna dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).
57. 2464 sayılı Kanun'da belediyelerin vergi, resim, harç ve harcamalara katılma paylarının yanı sıra diğer bir gelir kaynağı da yaptıkları birtakım işler ve hizmetler karşılığında aldıkları ücretlerden oluşmaktadır. 2464 sayılı Kanun'un 97. maddesinde belediyelerin; bu Kanun'da harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkili oldukları belirtilmiş olup belediyeye tekel olarak verilmiş işlerin kendi özel hükümlerine tabi olacağı hükme bağlanmıştır (Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 20/5/2014 tarihli ve E.2011/5556, K.2014/2753 sayılı kararı). Kural uyarınca belediyeler tarafından yapılacak bir hizmetin ücret konusu yapılabilmesi için o hizmetin harç veya katılım payına konu edilmemiş olması ve hizmetten yararlanacak kişilerin bizzat belediyeden bu hizmetin yapılmasını talep etmiş olmaları gerekmektedir. Bir başka anlatımla harç veya katılma payı konusu yapılmamış olan ve ilgililerin isteği üzerine sunulacak olan hizmetler için belediyelerce sadece ücret istenebilecektir (AYM, E.2009/42, K.2011/26, 26/1/2001).
58. 2464 sayılı Kanun'un 97. maddesi ile belediye meclislerine verilen ücret adı altında vergi, resim, harç veya benzeri mali yüküm tarifesi belirleme yetkisi değil ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri hizmetlerin karşılığı olarak ücret tarifesi belirleme yetkisidir. Belediyelere tekel olarak verilmemiş, kişilerin isteği üzerine sunulan hizmetler için bir tarifeye dayalı olarak istenilen ücretin vergi, resim, harç ve benzeri mali yüküm olarak nitelendirilmesi mümkün değildir (AYM, 26/1/2001 tarihli ve E.2009/42, K.2011/26 sayılı kararı).
59. Ücret tarifesini düzenleme yetkisi de 5393 sayılı Kanun'un 18. maddesinin (f) bendine göre belediye meclislerine ait bulunmaktadır. Ayrıca aynı Kanun'un 59. maddesinin (e) fıkrasında ise belediye meclisi tarafından belirlenecek tarifelere göre tahsil edilecek hizmet karşılığı alınacak ücretler, belediyenin gelirleri arasında sayılmaktadır.
60. 2464 sayılı Kanun'da harç ve harcamalara katılma payı dışında ilgililerin isteği üzerine ücret karşılığı olarak belediyeler tarafından yapılacak işler tek tek sayılmamıştır. Bu konuda yetkili karar organı belediye meclisidir. Bu itibarla anılan mevzuat hükmüyle ücret karşılığı belediyelerce yapılacak işlerin belirlenmesi noktasında belediye meclislerine geniş takdir yetkisi tanınmıştır. Bu kapsamda 2464 sayılı Kanun'da belediyelerce alınacak ücretler konusunda herhangi bir muafiyet ve istisna hükmü de bulunmamaktadır. Bununla birlikte belediye meclisleri bu konuda karar alırken Anayasa ve kanunların çizdiği sınırlar içinde kalmak zorundadırlar.
61. Somut olayda Belediye Meclisi 2464 sayılı Kanun'un 97. maddesi ile Yönetmelik'in 28. maddesinin 2. fıkrasına istinaden 10/10/2007 tarihli ve 931 sayılı kararı ile (P) plakası olan umum servis sahiplerinden ücret alınacağını belirtmiştir. Büyükşehir Belediyesi, başvurucu şirket gibi servis araçlarına bu şekilde ruhsat verme hizmetini yerine getirmek suretiyle umum servis araçlarını denetim altına almakta, taşıma hizmetlerinin servis sahiplerinin çalıştırdığı sürücülerin de çalışma koşullarını kolaylaştıracak şekilde daha düzenli ve güvenli bir duruma gelmesini sağlamakta ve fiilen çalışan tüm servis sahiplerinin ekonomik açıdan korunması amacıyla servis hizmetlerine bir tahdit getirmektedir.
62. Ayrıca, ruhsat verme hizmet bedeli 2464 sayılı Kanun'da harç veya katılım payına konu edilmemiş ve hizmetten yararlanacak başvurucu şirket bizzat Büyükşehir Belediyesinden bu hizmetin yapılmasını talep etmiştir. Diğer bir deyişle Belediye Meclisince ücret tarifesine konu edilen ruhsat verme hizmeti, başvurucu şirketin tamamen kendi isteğine ve tercihine bağlı olarak yararlandığı hizmettir. Bu durumda verilen ruhsat hizmet bedeli karşılığı alınan ruhsat bedelinin kanuni dayanağının bulunduğu görülmektedir. Belediye Meclisi de 2464 sayılı Kanun'un tanıdığı takdir hakkını kullanmak suretiyle ruhsat verme hizmetinin bir bedel karşılığı gerçekleşmesi hususunda inisiyatif kullanmıştır.
63. Esasında başvuru konusu yapılan UKOME kararı ve Belediye Meclisi kararının dayanağı 5216 sayılı Kanun'un 7. ve 9. maddeleri, Yönetmelik'in 18. ve 28. maddeleri ile 2464 sayılı Kanun'un 97. maddesidir.
64. Başvurucu şirket tarafından her ne kadar 2464 sayılı Kanun'un 96. maddesi kapsamında belediyelerin gelirinin tahdidi olarak sayıldığı, bu gelirler arasında araç plakalandırma ruhsat ve devir ücretlerinin yer almadığı, bu nedenle uyuşmazlığa konu işlemlerin kanuni dayanağı bulunmadığı ileri sürülmüşse de aynı Kanun'un 97. maddesinde belediyelerin 2464 sayılı Kanun'da harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkili olduğu düzenlenmiştir. Dolayısıyla servis taşımacılığı hizmetine gönüllü olarak katılarak bu işten gelir elde edecek ilgililerin bu işe katılmak için kira bedeli, ruhsat bedeli, hat bedeli ve benzeri adlar altındaki kanunlarla harç ve katılma payı konusu yapılmayan parasal yükümlülükleri tesis etmek konusunda belediyelerin yetkisi bulunmaktadır.
65. Sonuç olarak mezkur mevzuat hükümleri açık ve net ifadeler içermekte olup anlaşılabilir ve ulaşılabilir olduğunda da tereddüt bulunmamaktadır. Bu itibarla derece mahkemelerinin kararlarının dayandığı gerekçeler ile yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri dikkate alındığında başvurucu şirketin mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığı değerlendirilmiştir.
ii. Meşru Amaç
66. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir. Kamu yararı kavramı, mülkiyet hakkının kamu yararının gerektirdiği durumlarda sınırlandırılması imkânı vermekle bir sınırlandırma amacı olmasının yanı sıra mülkiyet hakkının kamu yararı amacı dışında sınırlanamayacağını öngörerek ve bu anlamda bir sınırlama sınırı oluşturarak mülkiyet hakkını etkin bir şekilde korumaktadır (Nusrat Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016, § 53).
67. 2464 sayılı Kanun'un 97. maddesi ile belediyelerin vergi, resim, harç ve harcamalara katılma paylarının yanı sıra birtakım işler ve hizmetler karşılığında bu hizmetleri talep eden ve yararlanan kişilerden de ücret talep edebilmeleri mümkün kılınmıştır. Söz konusu ücretlerin ödenmesi için gerekli tedbirlerin alınması ve bu kapsamda gerekli ve uygun araçların seçilmesinde kanun koyucunun geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Bu itibarla ücretlerin tahsilini güvence altına almak ve sağlamak amacıyla öngörülen düzenleme ve uygulamaların yasal anlamda meşru bir niteliğe haiz oldukları söylenebilecektir.
68. Aynı şekilde belediyelerin kendilerine verilen kanuni yetki ve sorumluluk çerçevesinde belediye sınırları içinde yaşayan vatandaşların huzuru, kentsel anlamda olabildiğince düzenli ve çağdaş koşullar altında yaşanabilir bir yerleşim merkezi oluşturabilmek amacıyla çeşitli tasarrufta bulunmaları yetki ve görevleri kapsamındadır. Bu bağlamda yerleşim yerlerinin çevre ve diğer yerleşim birimleriyle seyrüsefer noktası olan durakların ve buna bağlı güzergâhların en iyi koşullarda çalıştırılması ve burada faaliyet gösteren ya da faaliyet göstermek isteyenlerin tam rekabet koşulları altında belde halkına hizmet götürebilmesinin sağlanması, personel ve öğrenci servis taşımacılığı yapan araçlar ile belediye sınırları içinde trafik güvenliği, ulaşım hizmetlerinin niteliğinin artırılması, bu hizmetleri yerine getirenlerin hak ve menfaatleri arasında kamu yararı doğrultusunda dengenin sağlanarak gerekli tedbir ve düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bu kapsamda belediyelerin trafik hizmetleri konusunda düzenlemeler getirmeleri ve bu düzenlemelerin servis araçları ile ilgili standartlar içermesi ve servis hizmetinin belirli bir kalite ve güvencenin temin amacıyla ruhsata bağlanması uygulanmasının kamu yararına dayalı meşru bir amacının olduğu sonucuna varılmıştır.
iii. Ölçülülük
(a) Genel İlkeler
69. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenilen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.
70. Ölçülülük ilkesi, elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
71. Ölçülülük ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacaktır. Müdahalenin ölçülülüğünü değerlendirirken Anayasa Mahkemesi, bir taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini ve diğer taraftan müdahalenin niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını da gözönünde tutarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate alacaktır(Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60).
(b) İlkelerin Olaya Uygulanması
72. Umum servis araçlarının denetim altına alınabilmesi, taşıma hizmetlerinin daha düzenli ve güvenli bir duruma getirilmesi, fiilen çalışan şoför esnafının korunması amacıyla tahdit kapsamına alınan servis sahibi esnafların gruplandırılarak kendilerinden hizmet bedeli olarak ruhsat ücretinin, belirtilen tahdit kapsamına alma ve gruplandırma işleminin düzen ve koruma sağlama işlevini yerine getirebilmesi için somut olaydaki uygulanma biçimiyle elverişli ve gerekli olduğu açıktır. Nitekim buna benzer gelir sağlayıcı uygulamalar ile hem belediyelere vergi, resim, harç ve vergi benzeri uygulamalar dışında da gelir kalemi edinebilmesi imkânı sağlanmakta hem belediyelerin kamusal nitelik arzetmeyip kişilere özel hizmetlerinin maliyeti tüm belde halkına yükletilmemiş olmamakta hem de ruhsat işlemine konu uygulamaların bir düzene ve sistematik yapıya kavuşturulmaları suretiyle denetlenebilir bir alanın oluşması temin edilmektedir.
73. Orantılılık yönünden ise öncelikle başvurucu şirkete ruhsat ücreti tahsil edilmesine ilişkin mezkur kararlara karşı iddia ve savunmalarını etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınıp tanınmadığı değerlendirilmelidir. Belediyece kendisinden talep edilen ruhsat bedelinin iptalini teminen kendisini avukat ile temsil ettiren başvurucu şirket, önce idare mahkemesinde dava açmış, davanın reddine ilişkin karara karşı da temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Bu itibarla başvurucu şirketin yargılama safhasında tüm iddia ve savunmalarını etkin bir biçimde ortaya koyabilme imkânına sahip olduğu anlaşılmaktadır.
74. Somut olayda ruhsat bedeli talebinin 2464 sayılı Kanun'un 97. maddesi ile Yönetmelik'in 28. maddesinin 2. fıkrasına dayandırıldığı dikkate alındığında, kamu makamlarının kararlarının keyfî veya öngörülemez nitelikte de olmadığı anlaşılmaktadır.
75. Diğer taraftan ruhsat hizmetinin başvurucu şirket gibi servis sahiplerinin ekonomik konumlarına olan katkısı da dikkate alındığında talep edilen ruhsat bedelinin orantısız olduğundan söz etmek mümkün görülmemektedir. Nitekim Büyüksehir Belediyesince gerçekleştirilen mevcut uygulama ile öğrenci ve personel taşıyan servis araçlarına daha önce getirilen (P) plaka verilmesi uygulaması 11/7/2007 tarihi itibarıyla dondurularak bu tür plakaya sahip servis araçları bir bakıma imtiyazlı hâle gelmiştir. Buna göre söz konusu uygulamayla (P) plakası alanlara, güzergâh izni alanlara, vergi dairesi ya da odalarınca servis taşımacılığı yaptığı yolunda kaydı bulunanlara ve il trafik komisyonu kararı uyarınca ilçe, belde ve köylerden yolcu taşımacılığı yapmasına izin verilenlere güzergâh izin belgesi verilecektir. Bu şekilde 5216 sayılı Kanun'un verdiği yetkiye dayalı olarak öğrenci ve personel taşımacılığı yapanlara verilen (P) plakasının verilmesi koşulları sayılmak suretiyle bu alanda taşımacılık yapanların hakları korunmuştur.
76. Başvurucu şirket gibi servis sahipleri ve onların çalıştırdıkları sürücüler, mevcut uygulamayla fiilî olarak korunmaya tabi tutulacak şekilde tahdit kapsamına alınarak gruplandırılmış ve buna göre kendilerinden ruhsat bedeli talep edilmiştir. Diğer bir deyişle umum servis araçlarına getirilen plaka tahdidi ve ruhsat uygulaması ile başvurucu şirket gibi servis sahipleri için salt mali yük getirilmemekte fakat aynı zamanda bu kişilerin servis araçlarının ekonomik getiri kapasitesi de artırılmış olmaktadır. Dolayısıyla tahdit kapsamına alınmak suretiyle ruhsat sahibi olmanın ekonomik getirisi de dikkate alındığında, talep edilen ruhsat bedelinin somut olay bağlamında başvurucu şirketin ekonomik durumunda salt olumsuz bir durum yarattmadığını ve bu sebeple aşırı bir külfet yüklemediğini söylemek mümkündür.
77. Ayrıca, söz konusu kararlar ile bu alanda faaliyet gösterenlerin korunması amacıyla tahdit kapsamına alınan esnaf daha öncesinde güzergâh izni alıp almadığına, vergi dairesi ya da tabi oldukları odalarında servis taşımacılığı yaptığı yolunda kayıt bulunup bulunmadığına göre gruplandırılarak buna göre alınacak ruhsat bedelleri belirlenmiştir. Bu itibarla somut olayda başvurucu şirketin mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken müdahalenin meşru amacı çerçevesinde zorlayıcı toplumsal ihtiyaç ve yarar ile ruhsat bedellerinin tahdit kapsamında değerlendirilen dört kategoriye göre belirlendiği hususlarının da dikkate alınması gerekmektedir.
78. Bu durumda başvurucu şirketin mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin, içerdiği kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında ve özellikle başvurucu şirketin yapılan düzenleme ile kazandığı imtiyaz hakkı ve ekonomik getiri dikkate alındığında, başvurucu şirkete şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucu şirketin mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
79. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 4/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.