TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YUNUS ŞEN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/10354)
|
|
Karar Tarihi: 9/1/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Yunus ŞEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Sezai
AYDINALP
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tam yargı davasında tazminat miktarı belirlenirken
hukuki bir gerekçeye dayanılmaması, karar düzeltme aşamasında gerekçeden yoksun
hüküm kurulması ve farklı yargı mercii önünde temyiz imkânı tanınmaması
nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/6/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Menderes İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde zorunlu
askerlik görevini yapmakta iken 21/2/2012 tarihinde halı saha maçı esnasında
düşerek kolundan yaralanmıştır.
7. İzmir Asker Hastanesinde tedavisi yapılan başvurucuya
29/2/2012 tarihli rapor ile "ön kol
birden fazla kırıkları, kapalı (sol ön kol çift kırık ameliyatlısı)" teşhisi
konulmuş ve kendisine iki ay hava değişimi izni verilmiştir. Akabinde anılan
Hastane tarafından 7/5/2012 ve 4/7/2012 tarihlerinde tanzim edilen raporlar ile
başvurucuya aynı tanıyla toplam dört ay hava değişimi izni verilmiştir.
8. Takip eden süreçte Gülhane Askerî Tıp Akademisi (GATA)
Haydarpaşa Eğitim Hastanesi tarafından düzenlenen 11/9/2012 tarihli raporla
başvurucuya "sol ön kol çift kırık
ameliyatlısı, ulnada minimal gecikmiş kaynama"
teşhisi konularak başvurucunun kıtasına katılması ve kıta hastanesinde
takibinin yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Anılan Hastane tarafından
12/11/2012 tarihli rapor ile başvurucuya iki ay hava değişimi izni verilmiştir.
9. Son olarak GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi tarafından
düzenlenen 14/1/2013 tarihli raporla "ön
kol kırığı, yer tanımlanmamış, kapalı (sol ön kol çift kırık ameliyatlısı, fena
tedavi edilmiş kırık sekeli)" tanısı konularak başvurucunun askerliğe elverişli olmadığına karar
verilmiştir.
10. Başvurucu söz konusu rahatsızlık nedeniyle uğradığı maddi ve
manevi zararın tazmini için Jandarma Genel Komutanlığına başvurmuştur.
11. Talep zımnen reddedilmiştir.
12.Bunun üzerine başvurucu, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM)
nezdinde tam yargı davası açmıştır.
13. AYİM İkinci Dairesi (Mahkeme) 10/12/2014 tarihli kararıyla
davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine hükmetmiştir.
14. Gerekçede öncelikle başvurucunun halı saha maçına ancak
komutanlarının izni ve nöbet değişikliği ile gidebileceği, bu bağlamda halı
saha maçının askerlerin moral motivasyonunu artırmak amacıyla yapılan askerî
bir hizmet olarak kabul edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bu kabulün ardından
hizmetin ifası sırasında gerçekleşen riskin topluma yayılmasının hakkaniyete
uygun düştüğü belirtilerek başvurucunun uğradığı zararın kusursuz sorumluluk
ilkesi gereği tazmin edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Bilirkişi
incelemesi sonucu hazırlanan raporlarda başvurucunun %4 meslekten kazanma
gücünü kaybettiği ve 25.250 TL maddi zarara uğradığı hususlarının tespit
edildiği ve raporların hükme esas alınabilir nitelikte olduğu vurgulanan
gerekçede tanık ifadeleri uyarınca askerlik görevi öncesinde de başvurucunun
kolunu birden fazla kez kırdığının anlaşıldığı, bu bağlamda başvurucuda
bünyesel zayıflık olduğu ve maddi tazminat miktarında %50 oranında tenkis
yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Kararda başvurucunun duyduğu acı ve
ıstırabı karşılayabilmek amacıyla makul bir manevi tazminat verilmesi gerektiği
belirtilerek başvurucuya 12.625 TL maddi, 2.500 TL manevi tazminat ödenmesine
hükmedilmiştir.
15. Karar oyçokluğu ile alınmıştır. Azınlıkta kalan üyelerin karşıoy gerekçesinde özetle zararın oluşmasında askerî
hizmetin tesirinin bulunmaması nedeniyle davanın reddi gerektiği ifade
edilmiştir.
16. Ret hükmüne yönelik karar düzeltme istemi Mahkemenin
6/5/2015 tarihli hükmüyle reddedilmiştir.
17. Başvurucu nihai kararı 6/6/2015 tarihinde tebellüğ etmesinin
ardından 23/6/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 9/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
1. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; kendisinde bünyesel zafiyet bulunduğuna ilişkin
tespitin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, hâkimlerin tıbbi bir görüş olmadan
bu şekilde bir tespit yapamayacaklarını, tazminat miktarında tenkis yapılmasını
içeren hükmün gerekçeden yoksun olduğunu belirterek gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
20.Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine
ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de
güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği
vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
(AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde
düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de
kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah
Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
21. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
22. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı amaçlamaktadır. Mahkemeler, kararlarını hangi temele
dayandırdıklarını yeterince açık olarak belirtme yükümlülüğü altındadırlar. Bu
yükümlülük tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının
kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca
demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini
toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014,
§§ 31, 34).
23. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı olarak yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan
anlaşılmalıdır.
24. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucunu etkilemesi, başka
bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 35).
25. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu
kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve
yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul
veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden
olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri,
§ 39).
26. Diğer taraftan bilirkişi; uyuşmazlığın çözümünü etkileyen ve
hâkimin hukuki bilgisiyle aydınlatılamayan bilimsel ve teknik meseleleri
açıklığa kavuşturmak, bu tür meselelerde mahkemeyi bilgilendirmek amacıyla
görüşüne başvurulan uzman kişi olup bilirkişi görüşünün mahkemeyi bağlamayacağı
muhakkaktır. Bilirkişi raporu, hâkimin uyuşmazlığı çözerken dikkate alacağı takdirî bir delilden ibarettir. Hâkim; bilirkişi görüşünü
içeren raporun yeterliliğini, raporda açıklanan görüş ve kanaatin itibar edilebilirliğini,
dayandığı olguları gözönünde bulundurarak hükme esas
alınıp alınmayacağını serbestçe değerlendirir ve takdir eder. Bu bağlamda
hâkim, bilimsel ve teknik bakımdan yetersiz ve çelişkili bulduğu bilirkişi
raporlarını hükme esas almak zorunda değildir. Bu durum karar verme ve hüküm
kurma yetkisinin hâkime ait olmasının doğal bir sonucudur. Aksi takdirde şekil
olarak hükmü kuran hâkim olsa da gerçekte hüküm bilirkişi tarafından verilmiş
olur ki bu durum yargı yetkisinin devri anlamına gelir (Saadet Esin, B. No: 2014/18103,
26/10/2017, § 46).
27. Mahkemenin gerekçesini oluştururken dayandığı olgu ve
delillerin takdiri Anayasa Mahkemesinin yetki alanı dışındadır. Yargılama
sürecine bir bütün olarak bakıldığında mahkemenin başvurucunun askerî hizmet
nedeniyle rahatsızlandığını kabul ederek kusursuz sorumluluk ilkesi gereği
tazminata hükmettiği görülmektedir. Mahkeme tanık ifadeleri ve duruşmadaki
beyanlar uyarınca başvurucunun askerlik öncesi de spor esnasında kolunu birden
fazla olmak üzere kırdığını tespit etmiş ve bu durumu maddi tazminat miktarında
takdiri bir tenkis nedeni olarak kabul etmiştir.
28. Bu durumda yapılan yargılama sonunda hükme ulaşılması için
yeterli gerekçe bulunduğu, başvurucunun esasa etkili iddialarının karşılandığı,
karar düzeltme aşamasında değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun
bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal
olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İki Dereceli
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu, AYİM nezdinde iki dereceli yargılama
yapılmamasının hak arama özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
31. Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme’nin ve
Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin kapsamına da girmesi gerekir. Bir
başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18).
32. Sözleşme’ye ek 7 No.lu Protokol’ün
2. maddesinde cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı tanınmış olup
başvuru konusu edilen sürecin ceza yargılamasına ilişkin olmadığı açıktır.
33. Başvurucunun başvuru dilekçesinde ifade ettiği AYİM nezdinde
iki dereceli yargılanma hakkı, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerden olmadığı gibi Sözleşme’nin ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu
protokollerden herhangi birinin kapsamına da girmemektedir (Mahir Akarsu, B. No: 2012/1096, 20/2/2014,
§§ 42-45).
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İki dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
9/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.