TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İDRİS KARAÇİZMELİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/9900)
|
|
Karar Tarihi: 9/1/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Murat
BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
İdris
KARAÇİZMELİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Remziye
ARSLAN KAYA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ve soruşturma
dosyasına erişimin kısıtlanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının; hukuk kurallarına aykırı olarak hakkında yeniden soruşturma açılması
ve yapılan işlemler nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/6/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvurucuya İsnat
Edilen Eylemlere İlişkin Süreç
6. Olay tarihi itibarıyla başvurucu, astsubay rütbesiyle Adana
İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görev yapmaktadır.
7. 19/1/2014 tarihinde saat 07.29’da Adana 156 Jandarma İmdat
İhbar Merkezine gelen bir ihbarda "Ankara’dan
patlayıcı yüklü üç adet tırın geldiği, tırların Ankara’dan saat 02.00 - 02.30 sularında hareket ettikleri ve bir iki saat
içinde Adana’ya varmak üzere oldukları" belirtilmiştir. İhbarda
bulunan kişi tarafından tırların plakaları da bildirilmiştir.
8. Anılan ihbara ilişkin olarak Jandarma görevlilerince İhbar Kayıt Formu düzenlenmiştir. Forma
göre söz konusu ihbar; saat 07.35’te (Jandarma) İstihbarat Şube Müdürüne, saat
07.36’da Pozantı İlçe Jandarma Komutanlığı nöbetçi astsubayına, saat 07.40’ta
İl Jandarma Komutanına, saat 07.55’te İl Jandarma Komutan Yardımcısına, saat
08.00’de (Jandarma) Asayiş Şube Müdür Vekiline telefonla bildirilmiştir.
9. İhbar Kayıt Formu tanzim edilirken ihbarda geçen "patlayıcı" ibaresi, Jandarma
görevlilerince "patlayıcı ve
mühimmat" olarak kayıt altına alınmıştır.
10. Adana İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü
terör kısım amiri olan Ö.K. anılan ihbara ilişkin olarak daha önceden tanıdığı
Adana Cumhuriyet Savcısı (TMK mülga 10. madde ile görevli) A.T. ile telefonla
görüşmüştür. A.T., olayın 1/1/2014 tarihinde Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde
yaşanan Millî İstihbarat Teşkilatına (MİT) ait tırın durdurulması olayı ile
bağlantılı olabileceği değerlendirmesiyle ihbara ilişkin olarak arama talebinde
bulunulması talimatını vermiştir. Bu görüşme sonucunda A.T.nin
talimatıyla hazırlanan 19/1/2014 tarihli arama talep yazısı Ö.K. tarafından
Adana Adliyesine getirilmiştir. Arama talep yazısının içeriği şöyledir:
"İLGİ:
Adana İl J.K.lığı 156 İhbar
hattına 19.01.2014 tarihli yapılan ihbar formu.
1. Adana İl Jandarma Komutanlığı 156 Jandarma
ihbar hattını arayan bir şahsın Ankara ilinden 19 Ocak 2014 günü saat 02:30
sıralarında ayrılan 3 adet tır … çekici … dorse, …
tır, …plakalı tır’larda silah ve mühimmat ile
patlayıcı madde bulunduğu ihbarında bulunmuştur.
2. Bu araçların Hatay üzerinden yurt dışı
bağlantılı El Kaide terör örgütüne, silah ve malzeme götürdükleri bu nedenle
Ceyhan Sirkeli gişelerinde arama ve el koyma yapılmasının uygun olacağı
değerlendirilmektedir.
3. Yukarıdaki plakaları yazılı çekici, dorse ve tır’larda, tespit
edilecek şüpheli şahısların üzerinde ve araçlarında arama yapılması ve ele
geçirilecek suç unsuru deliller için el koyma kararının verilmesini arz
ederim."
11. Olay tarihinde (TMK mülga 10. madde ile görevli Cumhuriyet
savcısı olarak nöbetçi olmayan) A.T.nin arama talep
yazısı üzerine "2014/2 Sor. [Soruşturma] Dosyamız ile irtibatlı olabilir"
şeklinde el yazısıyla not düştüğü ve 19/1/2014 tarihinde 2014/2 Soruşturma
sayılı dosya üzerinden arama kararı verdiği anlaşılmıştır. Arama kararının
ilgili kısmı şöyledir:
"Cumhuriyet
Başsavcılığımız tarafından yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında;
19/01/2014 tarihli ve … sayılı yazınız
ekindeki ihbar tutanağı ve talep evrakı incelendi. İhbara konu eylemin iş bu
2014/2 soruşturma sayılı dosyamız ile irtibatlı olabilecekleri görüldü.
İhbara konu araç içerisinde patlayıcı madde ve
mühimmat bulunduğu, bu silahların yasadışı bir terör örgütüne gönderildiği, bu
eylemin TCK’nun [Türk Ceza Kanunu] 315. maddesindeki suçu oluşturabileceği yönünde
yeterli ve makul şüphe bulunduğu değerlendirilmiş, araçların seyir halinde
olduğu, Hâkim kararı beklenir ise araçların uzaklaşabilecekleri ve bundan
dolayı gecikmesinde sakınca bulunan hal de söz konusu olduğundan CMK’nun 117-119. maddeleri gereğince tarafımızdan izin
verilmesi değerlendirilmiştir.
Bu itibarla;
1-) İhbara konu … plakalı çekici … dorse, … tır, … plakalı araçlar içerisinde, bir defaya
mahsus olmak üzere arama yapılmasına,
2-) Aramanın 19/01/2014 günü gündüz
saatlerince icra edilmesine,
3-) Araçta bulunan kişilerin açık
kimliklerinin tespiti ile üzerlerinde ve eşyaları üzerinde arama yapılmasına,
4-) Aramanın kamera ile kayda alınmasına
…
Karar verilmiştir."
12. A.T. ayrıca olaya ilişkin talimatını Ö.K.ya sözlü olarak bildirmiştir. Bu sözlü talimata
ilişkin olarak düzenlenen ve A.T.nin de onaylamış
olduğu 19/1/2014 tarihli Savcı Görüşme Tutanağına göre A.T.nin
süreç içinde arama kararı talep edilmesi, tırlarda patlayıcı madde ve mühimmat
sevkiyatı yapıldığından patlama ihtimaline karşı sinyal kesici JAMMER cihazı
kullanılması, patlayıcı madde imha ve olay yeri inceleme uzmanları ile bomba
arama köpeğinin de aramaya katılması, olayın vahametinin gözönünde
bulundurulup mümkün olduğunca kuvvetli olunması ve İstihbarat, KOM [Kaçakçılık
ve Organize Suçlarla Mücadele], Asayiş Şube Müdürlüğü personelinin de olaya
müdahil olup görevlendirilmesi, arama sırasında MİT mensubu olduklarını
söyleyip kimlik ibraz etmeyen ve saldırgan tavır sergileyerek görevli personele
mukavemet eden iki kişinin arama bitinceye kadar kontrol altında tutulması,
tırlardan ikisinde şoförlerin yanında bulunan ve MİT mensubu olduklarını
söyleyen kişilerin de arama bitene kadar bekletilmeleri, MİT mensuplarının
kimliklerinin tespit edilmesinin ardından serbest bırakılmaları ancak kimlik
göstermemeye devam etmeleri hâlinde gözaltı işlemlerinin yapılması ve zor
kullanılması, tırların bulunduğu yer itibarıyla tehlike arz etmesi nedeniyle
Seyhan Recai Engin Kışlası’na götürülmesi, kışlaya giderken sivil araçtaki MİT
personelinin tırları durdurup anahtarlarını almaları üzerine konvoyun yoluna
devam etmesinin sağlanması, bunun için anahtarların zor kullanılarak alınması,
anahtarı alınan tırın Seyhan Kışlası’na doğru hareket ettirilmesi, diğer iki
tırın hareket etmesi sağlanamazsa olay yerine çekici getirmek suretiyle
tırlardaki metal kasaların başka tırlara yüklenmesi, sürekli arızalanan ve
hareket ettirilemeyen tır için çekici çağrılması, çekici gelinceye kadar dorselerdeki malzemelerle ilgili tespit yapılması ve numune
alınması talimatını verdiği anlaşılmıştır.
13. Adana İl Jandarma Komutanlığınca tırların Adana'nın Ceyhan
ilçesi Sirkeli otoyol gişelerinde durdurulması kararlaştırılmış ve bu amaçla
görevlendirilen çok sayıda personel söz konusu yere intikal ettirilmiştir.
14. Öte yandan ihbarda belirtilen tırların takibi için görevlendirilen
jandarma personelinin Pozantı ilçesinden itibaren durdurma noktasına kadar
tırları takip ettiği ve üçtır ile bu tırlara eşlik
eden bir otomobilin bulunduğunu üstlerine bildirdiği anlaşılmıştır.
15. Sirkeli otoyol gişelerinde bulunan jandarma personeli, üç
tırın durdurulması ve aranması faaliyetine ilişkin olarak üstlerince gruplara
ayrılmış; üç ayrı grubun her birinin plakası bilinen tırlardan birine, ihtiyat
olarak hazırda tutulan personelin ise otomobile müdahalede bulunması
kararlaştırılmıştır.
16. Olay günü saat 12.00 sıralarında Adana'nın Ceyhan ilçesi
Sirkeli otoyol gişelerinde oluşturulan arama noktasında MİT’e ait yüklerin
bulunduğu üç tır ve bu tırlara eşlik eden bir otomobil durdurulmuştur. Görevli
jandarma personeli, tırlarda ve otomobilde bulunan kişileri araçlardan
indirmişlerdir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başmüfettişliğince
düzenlenen arama görüntülerine ilişkin inceleme tutanaklarında, bu sırada
Jandarma görevlilerinin herhangi bir kimlik sorgulaması yapmaksızın zor kullandığı
ve otomobilde bulunan kişileri çekerek dışarıya çıkarttığı, bu kişilerden
birinin cep telefonunun rızası dışında alındığı, yine bir kişinin yere
yatırıldığı ve çok sayıdaki jandarma personelince yere yatırılan kişinin
vücuduna baskı uygulandığı, araçlardan indirilen bazı kişilere kelepçe
takıldığı ifade edilmiştir.
17. Araçlarda bulunan kişilerin MİT personeli olduklarını ve
araçlardaki yükün de MİT’e ait olduğunu ifade etmeleri ve tırların aranmasına
karşı çıkmaları üzerine Jandarma görevlilerince MİT personelinden birinin
cebindeki kimliği kontrol edilmiş ve söz konusu personelin MİT mensubu olduğu
tespit edilmiştir.
18. Bu durum Adana İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü
terör kısım amiri olarak görev yapan Ö.K. ile Ceyhan İlçe Jandarma Komutanı
tarafından Cumhuriyet Savcısı A.T.ye telefonla bildirilmiş, A.T. ise söz konusu
tırlarda arama yapılmasına yönelik talimatını yinelemiştir. Öte yandan olay
yerinde bulunan kişilerce ifade edildiğine göre A.T.nin
talimatıyla MİT görevlilerinin kelepçeleri çözülmüştür. Sonrasında jandarma
personelince tırların aranması faaliyetine başlanmış ve arama işlemlerine
ilişkin görüntü kaydı yapılmıştır. Bu süreçte MİT görevlilerinin arama işlemine
karşı koymaya devam ettikleri anlaşılmıştır. Devamında arama işlemlerinin
Adana'nın Seyhan ilçesinde bulunan Recai Ergin Kışlası’nda yapılması
kararlaştırılmış; söz konusu tırlar ve otomobil, jandarma araçlarıyla birlikte
kışlaya doğru hareket etmiştir. Tırlar, yol üzerinde Kürkçüler mevkiinde MİT
personelince durdurulmuş ve tırların hareket etmesine karşı çıkılmıştır. MİT
personelinin tırların anahtarlarını vermedikleri anlaşılmaktadır. Tırlardan
birinin anahtarı Ö.K. tarafından bir MİT mensubu ile fiziki mücadeleye
girişilmesi sonucu elde edilmiş ve bu tır seyrine devam etmiş ise de diğer iki
tır burada bekletilmiştir. Seyrine devam eden tırın arıza nedeniyle birkaç kez
durakladığı, sonunda jandarma personelince Öğretmenler Bulvarı’nda tır üzerinde
arama faaliyetinin icra edildiği ve bu faaliyetin görüntülü kayda alındığı,
daha sonra bu tırın tekrar diğer iki tırın bekletilmekte olduğu Kürkçüler
mevkiine geri getirildiği anlaşılmıştır.
19. Diğer yandan iki tırın bulunduğu (bekletildiği) yere gelen
Cumhuriyet Savcısı A.T., burada tırlardan birinin dorsesine
çıkarak incelemelerde bulunmuş ve aramanın yapılması talimatını vermiştir.
Başvurucunun talimatıyla tırlarda arama faaliyeti yeniden başlamış, ayrıca bu
faaliyet sırasında Jandarma görevlilerince görüntülü kayıt yapılmıştır. Yine
Cumhuriyet Savcısı A.T.nin talimatıyla jandarma
personeli tarafından tırlarda bulunan malzemeden numune alındığı ve bu
malzemeler üzerinde inceleme yapıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun arama
sırasında cep telefonuyla kayıt yaptığı da ifade edilmektedir.
20. Arama faaliyetinin devam ettiği sırada Adana İl Emniyet
Müdürü ve Adana İl Jandarma Komutanı olay yerine gelmiştir. Yine olay yerine
çok sayıda polis memurunun intikal ettiği anlaşılmıştır. Devamında Adana Valisi
ve MİT Adana Bölge Başkanı olay yerine gelmiş; burada Cumhuriyet Savcısı A.T.
ile Adana Valisi, Adana İl Emniyet Müdürü, Adana İl Jandarma Komutanı ve MİT
Adana Bölge Başkanı arasında görüşmeler olmuştur. Bu görüşmeler sırasında arama
işlemine devam edilmediği anlaşılmaktadır.
21. Görüşmeler sonucunda MİT personelinin sicil numaraları
tespit edilerek tutanağa bağlanmış, ayrıca MİT Adana Bölge Başkanlığı
tarafından Adana Valiliğine hitaben düzenlenen
"Adana İl Jandarma Komutanlığına bağlı ekipler tarafından, 19.01.2014
tarihinde Adana-Gaziantep Otobanı Ceyhan gişelerinde durdurulan ve haklarında
ihbar olduğundan bahisle arama yapılmak istenen üç (3) Tır, Milli İstihbarat
Teşkilatına ait olup, Teşkilatın yurt içi Bölge üniteleri arasında malzeme
nakli yapmaktadır. 2937 sayılı Kanun gereği, Teşkilatın görev ve
sorumluluğundaki faaliyetler hakkında ancak Sayın Başbakan’ın izni ile işlem
yapılabileceği hususu da dikkate alınarak, bahse konu Tır’lara
ilişkin uygulamanın sonlandırılması ve benzer bir sorun/engelleme ile
karşılaşmadan planlanan intikallerini gerçekleştirmeleri için eskort verilmesi
hususunu arz ederim." içeriğindeki yazı örneğinin Cumhuriyet
Savcısı A.T.ye (Valilik üst yazısıyla birlikte) verilmesi kararlaştırılmıştır.
Bunun üzerine tırlarda arama işlemine devam edilmemiş, söz konusu tırlar MİT
Adana Bölge Başkanlığına teslim edilmiştir.
22. Cumhuriyet Savcısı A.T. tarafından tutulan 19/1/2014 tarihli
ve 2014/2 Soruşturma sayılı tutanak içeriğine göre A.T., Adana İl Jandarma
Komutanının kendisini arayarak aramanın sağlıklı bir şekilde yapılamadığını,
idari üstlerinden ve MİT yetkilisi olduğunu iddia eden kişilerden baskı
gördüğünü, kolluk olarak arada kaldığını ve işlem yapmakta sıkıntı yaşadığını,
olay yerine bizzat kendisinin gelerek konuyu çözmesi gerektiğini bildirmesi
üzerine olay yerine intikal etmiştir. Adana Valisi tarafından hem İçişleri
Bakanının hem de Başbakanın konu hakkında bilgilerinin olduğu, bu malzemelerin
MİT’e ait olduğu, MİT personelinin derhâl salıverilmesi gerektiği yönünde
A.T.ye bilgi verildiği anılan tutanakta belirtilmiştir.
23. MİT Müsteşarlığının 6/2/2014 tarihli yazısı ile söz konusu
olayda görev alan kişilerin ve araçların "2937
sayılı Kanun ile Müsteşarlığa verilen görev ve yetkiler uyarınca ülkenin millî
menfaatleri doğrultusunda yürütülen faaliyetler kapsamında bulunduğu"
Adana Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmiştir.
24. Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 10/2/2014 tarihli ve 2014/2
Soruşturma, K.2014/27 sayılı kararı ile olayda görev yapan MİT personeli
hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin
ilgili kısımları şöyledir:
"…
4483 sayılı Yasa hükümleri acil ve kaybolması muhtemel delilleri toplamaya izin
vermekte iken, sonraki ve özel kanun olan 2937 sayılı yasa md.26 hiçbir
istisnaya yer vermemiştir.
… Kanun koyucunun 2937 sayılı yasanın genel
amacı ve Milli İstihbarat Teşkilatının çalışma esas ve usullerinin gizlilik
taşıması dikkate alındığında hatta söz konusu teşkilatın faaliyetlerinin açığa
çıkarılmasının diğer yasal düzenlemeler yanında 2937 sayılı yasanın 27. maddesi
ile de cezai hükme bağlandığı düşünüldüğünde, yasa koyucunun böyle bir iddiada
hiçbir şekilde acil deliller olsa dahi delil toplamaya izin vermediği
görülecektir.
…
Öte yandan çeşitli kanunlarda çeşitli üst
düzey kamu görevlilerinin görevle ilgili suçlarında soruşturulmaları, izne ve
özel yargılama usulüne bağlanmıştır. Ancak herhangi bir ihbarla ‘gecikmesinde
sakınca bulunan hal’ hususu belirtilerek soruşturma işlemi kapsamındaki usulü işlemlere
(örneğin evinde ya da aracında veya makam odasında arama, elkoyma,
gözaltı vs) girişilmesi durumunda uygulamada ‘izin
müessesesinin’ hiçbir anlamı ve yasal koruması kalmayacağı gibi … lekelenmeme
hakkı da ağır şekilde ihlal edilmiş olacaktır.
Ayrıca söz konusu izin şartı olan özel
soruşturma usullerinde kişinin örneğin aracı, evi, makam odası ya da eşyasının
delil olarak kişiden farklı ve ayrı olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
…
Buradaki ihbarlarla soruşturmayla bağlantıları
tümüyle ortaya çıkarılabilecek bir yapının ülkenin Milli İstihbarat
Teşkilatını, tüm faaliyetlerini, çalışanlarını deşifre etmek suretiyle, Türkiye Cumhuriyetinin yabancı istihbarat servisleri
karşısında çaresiz ve savunmasız bırakılması amaçlandığı değerlendirilmektedir.
…
Milli İstihbarat Teşkilatının faaliyetleri ile
ilgili Yasası ve işin doğası gereği şeffaf olamayacağı sadece yasada belirtilen
şekilde sorumlu olduğu makamlara denetim ve hesap verebileceğinin ve her konuda
kamuoyuna tüm bilgileri açıklayamayacağı bilindiğinden, bu ihbarlarla
Teşkilatın faaliyetlerinin El Kaide terör örgütü ile bağlantılandırılmaya
çalışıldığı, ülkemizin teröre destek veren ülke şeklinde dünyada
nitelendirilmesinin amaçlandığı, böylece dünyada ambargo ile karşılaşılabilecek
bir altyapının oluşturulmaya çalışıldığı, bu ihbarların nihai amaçlarından
birinin de bu olduğu, MİT’in görev faaliyetleri kapsamındaki çalışmalarının söz
konusu ihbarlarla sekteye uğratılmasının amaçlandığı değerlendirilmiştir.
…
MİT’in 2937 sayılı yasanın 4. maddesinde
sayılan görevleri yapmasının TCK md. 24 ve 26
uyarınca hem hakkı hem de görevi olduğu, bu kapsamda söz konusu araçlarla
yapılan faaliyetlerin, dosya içeriğinde yapılan yazışmalar sonucunda MİT’in
görevi kapsamında icra edilen faaliyetlere ilişkin olduğu, bu nedenle olaylarda
bir hukuka aykırılık ve suç bulunmadığı, tüm bu sebeplerle 2937 sayılı kanunun
26. maddesi uyarınca soruşturma izni istenmesini gerektirir herhangi bir husus
da bulunmadığı anlaşılmıştır."
B. İlgili Süreç
25. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 6/6/2016 tarihli ve
E.2016/24769 sayılı iddianamesi ile Fetullahçı Terör
Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) kurucusu ve liderinin de
aralarında olduğu yetmiş üç örgüt yöneticisi hakkında silahlı terör örgütü
kurma ve yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya
görevini yapmasını engellemeye teşebbüs, siyasi ve askerî casusluk yapma,
zimmet, nitelikli dolandırıcılık, resmî belgede sahtecilik, suçtan kaynaklanan
mal varlığı değerlerini aklama, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak
kaydedilmesi, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkasına verme, yayma, ele
geçirme suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Anılan
iddianamede söz konusu MİT’e ait tırların durdurulması ve aranması eylemlerinin
FETÖ/PDY mensubu kişilerce ve bu yapılanmanın amaçları doğrultusunda
gerçekleştirildiği ifade edilmiştir (AYM, E.2016/6 (D. İş.), K.2016/12,
4/8/2016, § 16).
26. 15/7/2016 gecesi, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde örgütlenmiş
olan bir grup tarafından yapılan darbe teşebbüsü sonrasında ise Cumhurbaşkanı
başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/7/2016 tarihinde, ülke genelinde
21/7/2016 Perşembe günü saat 01.00’den itibaren doksan
gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir. Cumhurbaşkanı
başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 22/7/2016 tarihinde kararlaştırılan
23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun
Hükmünde Kararname’nin (KHK) 3. maddesinde yargı mensupları ile bu meslekten
sayılanlardan terör örgütlerine veya MGK’ca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği,
mensubiyeti veya iltisakı ya da bunlarla irtibatı
olduğu değerlendirilenlerin meslekten çıkarılmalarına karar verileceği
düzenlenmiştir. Bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetleri ve jandarma personeline
ilişkin tedbirler konulu 31/7/2016 tarihli ve 29787 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 669 sayılı KHK ile başvurucunun da
aralarında bulunduğu bazı asker kişiler kamu görevinden çıkarılmıştır.
C. Tutuklamaya İlişkin
Süreç
27. Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca olay sonrasında başlatılan
soruşturma sonucunda 15/12/2014 tarihli iddianameyle başvurucu ile birlikte bir
kısım şüphelilerin devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya
askerî casusluk amacıyla temin etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması
gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama suçlarını işlediklerinden
bahisle cezalandırılmaları talebinde bulunulmuştur.
28. İddianamede isnat edilen eylemlerin birlikte
değerlendirilmesi sonucunda başvurucu ile beraber diğer şüphelilerin devletin
gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin
etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk
maksadıyla açıklama suçlarını işledikleri iddiasıyla bazı kamu görevlisi
sanıklarla birlikte planlı ve sistematik bir şekilde yürütülen organizasyonun
parçası olarak ve örgütlü bir şekilde hareket ettikleri ifade edilmektedir.
İddianameye göre şüpheliler; Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Hükûmetini gerek
yurt içinde gerekse uluslararası platformda zor durumda bırakmak ve
itibarsızlaştırmak, El Kaide ve benzeri terör örgütlerine yardım ettiği
görüntüsü vererek uluslararası yargı organları nezdinde hukuki ve cezai
sorumluluk altına sokmak amacıyla devletin güvenliği veya dış siyasal yararları
bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgiler olan ve MİT
tarafından yasal olarak gerçekleştirilen, özünde devlet sırrı niteliğinde olan
faaliyetleri ifşa etmişlerdir.
29. Başvurucunun tutuksuz olarak yargılaması devam ederken Adana
7. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/12/2015 tarihli kararıyla dosyalar arasında
hukuki, fiilî ve şahsi irtibat bulunduğu gerekçesiyle dosyanın Yargıtay 16.
Ceza Dairesinin (ilk derece mahkemesinin) E.2015/1 sayılı dosyasıyla
birleştirilmesine karar verilmiştir.
30. Öte yandan Selam-Tevhid Kudüs ordusu isimli iddia edilen terör
örgütünü konu alan bir soruşturmadaki usulsüzlük iddiaları kapsamında Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenliği veya ulusal
ve uluslararası yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken görüşmelerinin
dinlendiği, kaydedildiği ve bir kısmının iletişim tespit tutanağı hâline
getirilerek terörle ilişkilendirildiği gerekçesiyle başvurucunun da aralarında
olduğu çok sayıda kolluk görevlisi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca
(Başsavcılık) ceza soruşturması başlatılmıştır.
31. Başvurucu, anılan soruşturma kapsamında gözaltına
alınmıştır. Savcılıkta verdiği ifadede üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyen
başvurucu, Başsavcılıkça 9/4/2015 tarihinde diğer şüphelilerle birlikte silahlı
terör örgütüne üye olma ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini cebir ve şiddet
kullanarak ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen
engellemeye teşebbüs etme suçlarından tutuklanmaları istemiyle İstanbul 2. Sulh
Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Savcılığın talep yazısında şüphelilere isnat
edilen eylemlerle ilgili ayrı ayrı değerlendirmeler yapılmak suretiyle eylemler
özetle şöyle ifade edilmiştir:
"... Şüphelilerin eylem ve
fikir birliği içerisinde, koordineli ve sistematik bir biçimde sahte ihbar ve
delil uydurmak suretiyle, Suriye Ülkesi Halep şehri Türkmenlerine yardım
götüren Milli İstihbarat Teşkilatı’na ait tırları durdurdukları, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’ni terörle ilişkilendirmek kasıt ve iradesiyle belli bir
mizansen çerçevesinde aradıkları, devlet sırrı kapsamındaki yardım faaliyetini
deşifre ettikleri, eylemin bütününe bakıldığında ayrıntılarıyla açıklandığı
üzere her bir şüphelinin örgütsel hiyerarşik ilişki içerisinde kendine verilen göreviyerine getirdiği anlaşılmıştır."
32. İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9-10/4/2015 tarihli ve
2015/167 D. İş sayılı kararıyla başvurucu ile bazı şüpheliler, haklarındaki
talebin "atılı suçun vasıf ve mahiyeti,
mevcut delil durumu, şüphelilere isnat edilen suçların yasadaki alt ve üst
sınırları, isnat edilen suçlardan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini cebir şiddet
kullanarak ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen
engellemeye teşebbüs etme suçunun CMK 100/3 maddesinde sayılan suçlardan oluşu
sebebiyle adli kontrol kararları yetersiz kalacağı dikkate alınarak ..."
kabulüne karar verilerek tutuklanmıştır. Başvurucu buradaki savunmasında da
suçlamaları kabul etmemiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... Yapılan inceleme neticesinde,
şüphelilerin bir kısmının mesai arkadaşı olmaları bir kısmının aynı devre
olmaları itibari ile birbirlerini tanıdıkları, şüpheliler H.A,M.F ve G.B.nin kendi beyanlarından da anlaşılacağı üzere,
bölgelerinde Milli İstihbarat Teşkilatının faaliyetlerinin olduğunu bildikleri
halde bu tırları durdurmak ve aramaya çalışmak, bu faaliyeti ifşa etmeyi
amaçlamak sureti ile müsnet Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs
etme, silahlı terör örgütüne üye olma suçlarını işlediklerine yönelik kuvvetli
suç şüphesinin bulunması, Şüpheliler H.G, G.M, H.İ.K, M.Ö ve E.T.nin uzun süre dinleyip takip ettikleri kişilerin Milli
İstihbarat teşkilatı mensubu olduklarını bilmedikleri yönündeki savunmalarının
hayatın olağan akışına ters düştüğü, H. ve G.'nin
birlikte hareket ederek Adana Jandarma istihbaratta Ö.K.yı
ve haber merkezini arayarak yapılması muhtemel operasyonun Adana sınırlarına
taşınmasını sağladıkları, Ö.K.nın Adana Jandarma
Komutanlığında çalışan ve aşağıda ismi geçen diğer şüphelilerle birlikte
hareket ederek tırların durdurulmasına yapılan Milli İstihbarat Teşkilatı
faaliyetinin ifşa edilmesine, MİT mensuplarına karşı zor kullanmasına yönelik
operasyonu yaptıkları, her ne kadar MİT mensuplarının kendilerini
tanıtmadıklarını beyan etseler de MİT yazısının ve MİT mensuplarının beyanlarının
tam aksi yönde olduğu, bu doğrultuda tırlarda bulunan malzemelerin ifşası için
yoğun çaba harcadıkları, bu eylemle Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin zor duruma
düşürülmesinin hedeflendiğinin kendibeyanlarından da
yer yer anlaşıldığı, bu itibarla müsnet silahlı terör
örgütüne üye olma ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetim ortadan kaldırmaya veya
görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçlarını işlediklerine yönelik
kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu dikkate alınarak şüpheliler H.A, M.F, G.B,
H.G, G.M, H.İ.K, M.Ö, E.T, Ö.K., H.Ö., B.K., İ.A., H.K., İ.Ö.A., İdris Karaçizmeli, S.A., M.Ç.nin
üzerlerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma ve Türkiye Cumhuriyeti
Hükumetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme
suçlarının vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, ön görülen cezanın alt ve
üst sınırı, isnat edilen suçlardan Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan
kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçunun CMK 100/3
maddesinde sayılan suçlardan oluşu sebebiyle haklarında verilecek adli kontrol
kararlarının yetersiz kalacağı ..."
33. Başvurucunun tutuklama kararına karşı yaptığı itiraz
İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 17/4/2015 tarihli verdiği kararla kesin
olarak reddedilmiştir.
34. Başvurucu 11/6/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
35. Başsavcılıkça yürütülen soruşturma sonucunda 23/10/2015
tarihli iddianameyle başvurucuyla birlikte toplam yüz yirmi iki şüpheli
hakkında devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk
amacıyla temin etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken
bilgileri casusluk maksadıyla açıklama, silahlı terör örgütüne üye olma ve
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçlarını
işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları talebiyle İstanbul 14. Ağır Ceza
Mahkemesinde dava açılmıştır.
36. İddianamenin başvurucuyla ilgili kısmı özetle şöyledir:
"... diğer şüphelilerle
birlikte devlet sırrı kapsamındaki insani yardım faliyetini
deşifre etmek maksadıyla arama yaptıkları,
HTS kayıtlarının incelenmesi sonucu Adana İl
Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından kendisinin
kullanımına tahsis edilen cep telefonu hattından olay günü saat 10.27 (tırların
durdurulmasından yaklaşık bir buçuk saat önce) itibariyle çeşitli basın
mensuplarını arayarak olay yerine çağırdığı, basın mensuplarına görüntü
aldırtıp servis ettikleri ..."
37. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 9/11/2015 tarihinde iddianamenin kabulüne karar
vermiş ve E.2015/297 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamış, aynı
gün yapılan tensip incelemesi ile "üzerlerine
atılı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, buna göre tutuklu
sanıklar yönünden kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut kanıtlar
bulunması, sanıklara atılı suçların tutuklama nedenlerinin yasal karine olarak
varsayıldığı 5271 sayılı CMK.nun 100/3-a.11 alt
bendinde sayılan katalog suçlardan oluşu, sanıklara atılı suçların kanunda
öngörülen cezalarının alt ve üst sınırlarının kaçma kuşkusunu somutlaştırması,
müşteki sayısı ve eylemlerin sayısal yoğunluğu da dikkate alındığında sanıklara
verilmesi muhtemel ceza veya güvenlik tedbiri ile tutuklama tedbirinin ölçülü
oluşu, tüm bu nedenlerle sanıklar üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli
ve etkili hukuksal denetim sağlanamayacak oluşu" gerekçesiyle
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
38. Devam eden yargılamada başvurucunun da aralarında bulunduğu
sanıklar hakkındaki dava (MİT tırları sanıkları yönünden) Mahkemenin ayrı bir
esasına kaydedilmiş ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince davanın Yargıtay 16.
Ceza Dairesinin (ilk derece mahkemesinin) E.2015/1 sayılı dosyasıyla
birleştirilmesine karar verilmiştir.
39. Başvurucu, Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yapılan 29/12/2016
tarihli duruşmada tahliye edilmiştir.
40. Başvurucu hakkındaki dava, bireysel başvurunun incelendiği
tarih itibarıyla ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 16. Ceza Dairesinde
(E.2015/1) devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
41.
İlgili hukuk için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756,
16/11/2016, §§ 90, 151.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
42. Mahkemenin 9/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
43. Başvurucu; daha önce tutuksuz olarak Adana 7. Ağır Ceza
Mahkemesinde yargılanması devam ederken aynı olay nedeniyle hakkında yeniden
soruşturma başlatılarak kuvvetli suç süphesi ve bir
tutuklama nedeni bulunmadığı hâlde tutuklandığını, tutuklama ve tutuklamaya
itirazın reddi kararlarının tutuklamayı haklı kılacak somut deliller ortaya
konulmadan gerekçesiz olarak verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildigini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
44. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
45. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini
önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda
gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
46. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Genel İlkeler
47. Genel ilkeler için bkz.
Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, §§
203-215.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
48. Başvurucu, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye
olma suçlarından 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı
bulunmaktadır.
49. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup
bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
50. Tutuklama kararında; şüphelilerin bir kısmının başvurucunun
mesai arkadaşı, bir kısmının ise devre arkadaşı olması itibarıyla birbirlerini
tanıdıkları, bir kısım şüpheli beyanlarından da anlaşılacağı üzere bölgelerinde
MİT'in faaliyetleri olduğunu bildikleri hâlde bu tırları durdurmak, aramaya
çalışmak ve bu faaliyeti ifşa etmeyi amaçlamak suretiyle müsnet
suçu işlediklerine yönelik kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir
delillerin bulunduğu kanaatine varılmıştır (bkz. § 32).
51. İddianamede ise başvurucunun örgütle bağlantılı olduğu
belirtilen kişilerle olan telefon görüşme kayıtlarına yer verilerek Selam-Tevhid Kudüs ordusu soruşturması
kapsamında yapılan 17-25 Aralık soruşturmaları sonrasında kamuoyu oluşturmak,
Hükûmeti zor durumda bırakmak amacıyla gerçekleri çarptırmak ve bir kısım gizli
bilgileri açıklamak suretiyle diğer şüphelilerle birlikte atılı suçları
işlediği; ayrıca bu kapsamda katıldığı MİT tırlarının durdurulması ve aranması
işlemleri sırasında olayı basına aksettirerek haber yapılmasını sağladığı iddia
edilmiştir (bkz. §§ 35, 36).
52. MİT tırları olayıyla
ilgili olarak Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca devletin gizli kalması gereken
bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, devletin
güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla
açıklama suçlarından başlatılan soruşturma sonucunda başvurucu ve bir kısım
şüpheliler hakkında soruşturma makamlarınca bu suçlardan Adana'da dava
açılmıştır (bkz. § 27). Sonrasında Selam-Tevhid Kudüs ordusu isimli, iddia edilen terör
örgütünü konu alan bir soruşturmadaki usulsüzlük iddiaları kapsamında Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenliği veya ulusal
ve uluslararası yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken
görüşmelerinin dinlendiği, kaydedildiği ve bir kısmının iletişim tespit
tutanağı hâline getirilerek terörle ilişkilendirildiği gerekçesiyle
başvurucunun da aralarında olduğu çok sayıda kolluk görevlisi hakkındaBaşsavcılıkça yeni bir ceza soruşturması
başlatılmıştır (bkz. § 30). Aynı olaydan kaynaklanmış olmakla birlikte sonradan
ortaya çıkan yeni deliller kapsamında daha önceki soruşturma ve kovuşturmaya
konu edilmeyen eylemler (silahlı terör örgütüne üye olma ve Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetini cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırmaya veya görevlerini
yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçları) yönünden yeniden soruşturma başlatılmış
olması ve ulaşılan yeni deliller neticesinde yapılan değerlendirmede
başvurucunun suç işlediğine dair kuvvetli belirti bulunduğu sonucuna varılmasının
keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
53. Nitekim FETÖ/PDY ile bağlantılı oldukları belirtilen savcı
ve hâkimler tarafından 2013 yılının sonunda bazı siyasiler ve bunların
yakınları ile kamuoyunun tanıdığı bazı işadamları hakkında yolsuzluk yaptıkları iddiasıyla soruşturma
başlatılması (17-25 Aralık soruşturmaları) ve 2014 yılının başında MİT'e ait
malzemelerin bulunduğu tırlarla silah taşındığı iddiasıyla bu tırların
durdurulup aranması -başvuruya konu edilen olay- FETÖ/PDY'nin
faaliyetlerinin Hükûmeti devirmeye yönelik olduğu yönündeki soruşturmaların
temel dayanağını oluşturmuştur. 17-25 Aralık ve MİT tırları soruşturmalarında
görev alan bazı yargı mensupları ile emniyet görevlileri hakkında uygulanan
tutuklama tedbirleri de Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru konusu edilmiş;
Anayasa Mahkemesi, başvuruları açıkça dayanaktan yoksun görerek kabul edilemez
bulmuştur (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK],
B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 74-87; Mustafa
Başer ve Metin Özçelik, B.
No: 2015/7908, 20/1/2016, §§ 134-161; Süleyman
Bağrıyanık ve diğerleri, §§ 198-244;
FETÖ/PDY kapsamında tutuklanan polislerin tahliyesine yönelik kararlar veren
hâkimlerin silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan mahkûmiyetlerine ilişkin
karar için bkz. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, E.2015/3, K.2017/3, 24/4/2017).
54. Başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin
bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru
bir amacının olup olmadığının da değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede
tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar da dâhil olmak üzere somut
olayın tüm özelliklerinin dikkate alınması gerekir.
55. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen -silahlı terör
örgütüne üye olma ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini cebir ve şiddet kullanarak
ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye
teşebbüs etme- suçlar Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda
öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir
(aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin
Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).
Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni
varsayılabilen suçlar arasındadır.
56. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia
olunan suçların vasıf ve mahiyetine, suçlara ilişkin kanunda öngörülen
cezaların ağırlığına, mevcut delil durumuna ve isnat edilen suçların katalog
suçlar arasında olmasına dayanıldığı görülmektedir.
57. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel
koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile İstanbul 2.
Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle kaçma ve delilleri etkileme
şüphesine yönelik tutuklama nedenlerinin olgusal temellerden yoksun olduğu
söylenemez.
58. Son olarak başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü
olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın
13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım
(2), § 151). Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu
makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin
-özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir
şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde
yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve
diğerleri, § 214; Devran
Duran, § 64). Özellikle darbe
teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği
ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında
bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık
olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri
[GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 350).
59. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğince isnat edilen suçlar için
öngörülen cezaların miktarı, işin niteliği ve önemi de nazara alınarak
başvurucu hakkında tutuklama tedbirine karar verilmesinin ölçülü olmadığı
söylenemez.
60. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Soruşturma Dosyasına
Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiası
61. Başvurucu, dosyada gizlilik kararı bulunduğu için isnat
edilen suçlamalarla ilgili yeterli bilgi ve belgeye sahip olamadığını ve bu
nedenle savunmasını tam anlamıyla yapamadığını belirterek kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
62. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
63. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun bu bölümdeki
iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Genel İlkeler
64. Genel ilkeler için bkz.
Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, §§ 250-257.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
65. Başsavcılıkça hazırlanan 23/10/2015 tarihli iddianameden
anlaşıldığı üzere başvurucu hakkında yürütülen soruşturma dosyasına ilişkin
olarak dosyayı incelemesinin veya belgelerden örnek almasının soruşturmanın
amacını tehlikeye düşürebileceği gerekçesiyle müdafiinin
soruşturma dosyasını inceleme yetkisinin kısıtlanmasına karar verilmiştir.
Bununla birlikte İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince iddianamenin kabul
edildiği 9/11/2015 tarihi itibarıyla kısıtlılık, 5271 sayılı Kanun'un 153.
maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca kendiliğinden sona ermiş bulunmaktadır
(bkz. § 37).
66. Başvurucunun da aralarında bulunduğu şüphelilere yöneltilen
suçlamalara ilişkin olgular temelde eylem ve fikir birliği içinde, koordineli
ve sistematik bir biçimde sahte ihbar ve delil uydurmak suretiyle, Suriye'ye
yardım götüren MİT'e ait tırları durdurmaları, Türkiye Cumhuriyeti devletini
terörle ilişkilendirmek kasıt ve iradesiyle belli bir mizansen çerçevesinde
tırlarda arama yapmak istemeleri, devlet sırrı kapsamındaki yardım faaliyetini
deşifre etmeleri, eylemlerin bütününe bakıldığında başvurucunun diğer
şüphelilerle birlikte örgütsel hiyerarşik ilişki içinde kendilerine verilen
görevi yerine getirmesi iddiasıdır. Başvurucunun Savcılık tarafından alınan
ifadesi incelendiğinde kendisine isnat edilen suçlamalara ilişkin olarak
açıklamalarda bulunulduğu ve bu suçlamalara konu eylemlerle ilgili sorular
yöneltildiği, başvurucunun da isnat edilen eylem ve suçlamalara karşı savunma yaptığı,
suçlamaları kabul etmediği görülmektedir.
67. Diğer taraftan İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan
sorgu sırasında başvurucuya yüklenen suçların anlatıldığı ve bu sırada
başvurucunun müdafiinin de hazır bulunduğu
anlaşılmıştır. Başvurucu, suçlamalardan ve suçlamaların dayanaklarına ilişkin
bilgi ve belgelerden haberdar olduktan sonra hâkim önünde müdafiiyle
birlikte savunmasını sözlü olarak dile getirmiş; bu savunmasında da önceki
anlatımları doğrultusunda suçlamaları kabul etmemiştir.
68. Ayrıca başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (3)
numaralı fıkrasına aykırı olarak kuralda belirtilen ifadelerini içeren
tutanaklar ile bilirkişi raporları ve hazır bulunmaya yetkili olduğu diğer adli
işlemlere ilişkin tutanaklara erişiminin kısıtlandığı yönünde bir şikâyeti de
bulunmamaktadır. Ayrıca tutukluluğa itiraz dilekçesinde müdafii
tarafından usul ve esasa ilişkin olarak ayrıntılı bir şekilde savunma
yapıldığından, başvurucu ile müdafiinin isnat edilen
suçlamalara ve tutukluluğa temel teşkil eden bilgilere erişimlerinin olduğu
anlaşılmaktadır.
69. Bu itibarla suçlamalara dayanak olan temel unsurların ve
tutmanın hukukiliğinin değerlendirilmesi için esas olan bilgilerin başvurucuya
veya müdafiine bildirilmiş ve başvurucuya bunlara karşı
savunmalarını ileri sürme imkânı verilmiş olması dikkate alındığında yaklaşık
altı ay süren soruşturma aşamasında uygulanmış olan kısıtlılık kararı nedeniyle
başvurucunun tutukluluğa karşı etkili bir şekilde itirazda bulunamadığının
kabulü mümkün görülmemiştir (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Deniz Özfırat,
B. No: 2013/7929, 1/12/2015, § 91).
70. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kısıtlama kararı
nedeniyle tutukluluğa itiraz bağlamında savunma hakkının kısıtlandığı iddiasına
ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının
da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
71. Başvurucu, daha önce yargılanmasına başlanmış olan aynı olay
nedeniyle hakkında yeniden soruşturma başlatıldığını, evrensel hukuk ilkelerine
aykırı olarak yetkisiz soruşturma ve kovuşturma makamlarınca hakkında kararlar
verildiğini ve savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürerek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
72. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
73. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
74. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun
yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, §§ 16, 17).
75. Somut olayda başvurucu, soruşturma süreci devam ederken
bireysel başvuruda bulunmuş; sonrasında hakkında ceza davası açılmıştır.
Anayasa Mahkemesince bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla
başvurucu hakkındaki kovuşturmanın devam ettiği görülmektedir. Başvurucunun
başvuru formunda dile getirdiği adil yargılanma hakkına dair şikâyetlerini
yargılamada ve sonrasında temyiz aşamalarında ileri sürebilme ve bu aşamalarda
inceletme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede derece mahkemelerinin yargılama ve
temyiz süreçleri beklenmeden soruşturma sürecindeki adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetin başvurucu tarafından bireysel başvuruya konu
edildiği görülmüştür.
76. Açıklanan gerekçelerle derece mahkemeleri önünde devam eden
başvuru yolları tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği
iddialarının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
9/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.