logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Orhan Ersoy (14) [2.B.], B. No: 2015/1067, 26/12/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ORHAN ERSOY BAŞVURUSU (14)

(Başvuru Numarası: 2015/1067)

 

Karar Tarihi: 26/12/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Tuğba TUNA IŞIK

Başvurucu

:

Orhan ERSOY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, harç eksikliğinin ihtara rağmen tamamlanmadığı gerekçesine dayanılarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının; yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 6/1/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda bildirilen görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş bildirmeyeceğini ifade etmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Almanya'da yaşayan bir Türk vatandaşı olan başvurucu, birikimlerini değerlendirmek amacıyla Mersin'de faaliyet gösteren A. Holding Anonim Şirketine (Şirket) 2000 ve 2001 yılları arasında toplam 72.000 Alman Markı ödeme yaparak Şirket hisselerini satın aldığını, talep ettiği takdirde on beş gün içinde ödeneceği vaadiyle Şirkete para yatırdığını ifade etmektedir. Başvurucu, daha sonra yaptığı araştırmalar sonucu Şirketin hisselerini izinsiz olarak halka arz ettiğini öğrendiğini, bunun üzerine Şirkete ödediği tutarın iadesini istediğini, ancak kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığını belirtmektedir.

10. Başvurucu, başka şirketlere de para verdiğini belirtmekte olup diğer şirketlere ödediği paralar için başvurucunun davalar açmış olduğu Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kayıtlarından görülmektedir.

11. Başvurucu, şirketlerin yasal olmayan faaliyetlerinin denetimsiz kalmasından ve devletin zamanında gerekli önlemleri almamasından dolayı maddi ve manevi zarara uğradığı iddiasıyla 18/10/2006 tarihinde Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Mersin Cumhuriyet Başsavcılığına karşı Ankara 8. İdare Mahkemesinin (Mahkeme) E. 2006/2380 sayılı dosyasında 72.000 Alman Markı karşılığı olan 36.813 Euro maddi, 10.000 TL manevi tazminat talebiyle tam yargı davası açmış; dava harcına esas 36.000 TL üzerinden 12,20 TL başvuru harcı ve 486 TL nispi karar harcı ödemiştir.

12. Mahkeme 8/11/2006 tarihinde tazminat konusu miktarın Türk Lirası cinsinden açık ve net olarak belirtilmesinin zorunlu olduğu gerekçesiyle 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi gereğince dava dilekçesinin 3. maddeye uygun şekilde düzenlenerek yeniden dava açılmak üzere dilekçenin reddine karar vermiştir.

13. Başvurucu 12/2/2007 tarihinde davayı E. 2007/65 sayılı dosya ile yenilemiş ve yenilenen dilekçede talep ettiği tazminat miktarını Türk Lirası cinsinden göstermiştir. Buna göre başvurucu 71.786 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminat talep etmiştir.

14. Mahkemenin toplam tazminat miktarı olan 81.786 TL'nin peşin karar harcı olarak binde 54'ünün 1/4'ünden daha önce E. 2006/2380 sayılı dosyada ödenen 486 TL'nin çıkarılmasından sonra kalan tutar olan 618,11 TL'yi 22/2/2007 tarihinde harç tamamlama yazısı ile başvurucudan yatırmasını talep etmesi üzerine başvurucu 30/5/2007 tarihinde 618,20 TL'yi mahkeme veznesine yatırmıştır. Başvurucu, başvuru ve peşin karar harcına ilişkin bu tutarları mahkeme veznesine yatırdığına dair makbuzu Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

15. Mahkeme 1/6/2007 tarihinde hasım düzeltme kararıyla Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının hasım mevkiinden çıkarılarak davanın Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı husumetiyle görülmesine karar vermiştir.

16. Mahkeme 5/3/2008 tarihinde, uyuşmazlığın çözümünde eylemin yapıldığı yer olan Mersin İdare Mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle davanın yetki yönünden reddine ve dava dosyasının yetkili Mersin İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. Mersin 2. İdare Mahkemesi E. 2008/956 sayılı dosyada 24/7/2008 tarihinde davanın çözümünde yetkili mahkemenin Ankara idare mahkemeleri olduğuna ve yetkili mahkemenin belirlenebilmesi için dosyanın Danıştaya gönderilmesine karar vermiştir. Danıştay Onuncu Dairesi 13/10/2018 tarihli kararla dava konusu uyuşmazlığın çözümünde Ankara idare mahkemelerinin yetkili olduğuna ve dava dosyasının Ankara 8. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

17. Mahkeme başkanı tarafından 17/2/2009 tarihli harç ve posta tamamlama yazısı ile başvurucuya 13,10 TL başvuru harcı ile 485,90 TL nispi karar harcının eksik olduğu, 2577 sayılı Kanun'un 6. maddesinin dördüncü fıkrası gereğince tebliğden itibaren otuz gün içinde eksik harcı tamamlanması gerektiği bildirilmiştir. Birinci yazıdan sonra herhangi bir ödeme yapılmaması üzerine Mahkeme başkanı tarafından başvurucuya ikinci harç tamamlatma yazısı gönderilmiştir. Mahkeme 8/1/2010 tarihinde, iki kez yapılan tebligata rağmen eksik harcın ödenmediği gerekçesiyle 2577 sayılı Kanun'un 6. maddesinin dördüncü fıkrasına dayanarak davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir.

18. Başvurucu bu karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Başvurucu, temyiz dilekçesinde 486 TL ve 618,20 TL olmak üzere toplam 1.104,20 TL nispi karar harcını ve 12,20 TL başvuru harcını ödediği hâlde ilk derece mahkemesinin bunu görmezden gelerek, hukuka aykırı olarak davanın açılmamış sayılmasına karar verdiğini ileri sürmüştür.

19. Danıştay Onuncu Dairesi (Daire) 19/2/2013 tarihli kararı ile mahkeme kararının hukuka ve usule uygun olduğu gerekçesiyle temyiz isteminin reddine, kararın onanmasına karar vermiştir. Daire, başvurucunun harcı yatırdığına ilişkin iddiası bakımından bir değerlendirme yapmamıştır.

20. Başvurucunun karar düzeltme istemi aynı Dairenin 28/5/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

21.Nihai karar 9/12/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

22. Başvurucu 6/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

23. 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun "Bölge idare mahkemeleri ile Danıştay işlemleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

"Bölge İdare Mahkemeleri ile Danıştay'da açılacak davalardan (1) sayılı tarife gereğince harç alınır."

24. 492 sayılı Kanun’un "Nispi harclarda ödeme zamanı" kenar başlıklı 28. maddesi şöyledir:

"(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir: a) Karar ve ilam harcı, Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir. "

25. 492 sayılı Kanun'a ekli I sayılı tarifede "Mahkeme harçları" düzenleyen bölümün ilgili kısmı şöyledir.

"Hukuk ve ticaret davalarıyla, idari davalarda ihtilafsız yargı konularında ve icra tetkik mercilerinde

I- Başvurma harcı:

...

2.Asliye mahkemelerinde, idare mahkemelerinde (12,20 YTL)

...

(Mahkemenin yetkisizlik veya görevsizlik kararı vermesi sebebiyle yetkili veya görevli mahkemeye yeniden başvurulması halinde bu harç alınmaz.)

...

III- Karar ve ilam harcı:

1.Nispi harç:

a)Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden (Binde 54)"

26.6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı Kanunu'nun "Dilekçe üzerine uygulanacak işlem" kenar başlıklı 6. maddesinin (4) numaralı fıkrası şöyledir:

"Herhangi bir sebeple harcı veya posta ücreti verilmeden veya eksik harç veya posta ücreti ile dava açılmış olması halinde, otuz gün içinde harcın ve posta ücretinin verilmesi ve tamamlanması hususu daire başkanı veya görevlendireceği tetkik hakimi, mahkeme başkanı veya hakim tarafından ilgiliye tebliğ olunur. Tebligata rağmen gereği yerine getirilmediği takdirde bildirim aynı şekilde bir daha tekrarlanır. Harç veya posta ücreti süresi içinde verilmez veya tamamlanmazsa davanın açılmamış sayılmasına karar verilir ve davacıya tebliğ olunur."

27. 2577 sayılı Kanun'un "İlk inceleme üzerine verilecek karar" kenar başlıklı 15. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

"Dilekçelerin 3 ncü maddeye uygun olmamaları dolayısıyla reddi halinde yeni dilekçeler için ayrıca harç alınmaz."

28. 2577 sayılı Kanun'un "Görevsizlik ve yetkisizlik hallerinde yapılacak işlem" kenar başlıklı 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bu madde hükümleri gereğince verilen kararlar ile görevli ve yetkili kılınan mahkemeye yeniden dava açılması halinde harç alınmaz."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

29. Mahkemenin 26/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

30. Başvurucu, dava için gerekli harçları ödemiş olmasına rağmen harcın yatırılmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin mülkiyet ve adil yargılanma haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

31. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun diğer haklarla bağlantı kurarak ileri sürdüğü iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı

34. Anayasa'nın 36. maddesinin birici fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

35. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

36. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

37. Somut olayda idarenin sorumluluğu esasına dayandırılarak açılan tam yargı davasının harcın yatırılmadığı gerekçesiyle açılmamış sayılmasına karar verilmesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalede bulunulduğu görülmektedir.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

38. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

39. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

 (1) Kanunilik

40. Başvurucunun maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açtığı davada dava harçlarının yatırılmaması sebebiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilirken 2577 sayılı Kanun'un 6. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayanıldığı görülmektedir. Anılan maddede, iki kez yapılan ihtara rağmen peşin karar harcının yatırılmaması hâlinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi öngörülmektedir. Dolayısıyla somut olayda başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

 (2) Meşru Amaç

41. Anayasa'nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan kurallara dayanarak bu hakların sınırlandırılması mümkün olabilir. Dava açma hakkının kapsamına ve kullanım koşullarına ilişkin bir kısım düzenlemelerin hak arama özgürlüğünün doğasından kaynaklanan sınırları ortaya koyan ve hakkın norm alanını belirleyen kurallar olduğu açıktır (AYM, E.2014/112, K.2014/203, 25/12/2014).

42. Gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin fuzuli yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez (Serkan Acar,B. No: 2013/1613,2/10/2013 § 39).

43. Somut olayda başvurucunun açtığı davanın peşin karar ve başvuru harcının yatırılmaması nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Yargı harçlarının ödenmemesi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına hükmedilmesinin öngörülmesindeki amaç, mahkemelerin görevlerini gereği gibi yerine getirmeleri için gereksiz yere dava açılmasını önlemek ve bu suretle mahkemelerin iş yükünü hafifletmek olduğundan harç ödenmesi koşulunun meşru bir amaca dayandığı sonucuna ulaşılmaktadır.

 (3) Ölçülülük

44. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında dikkate alınacak ölçütlerden biri olan ölçülülük, hukuk devleti ilkesinden doğmaktadır. Hukuk devletinde hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması istisnai bir yetki olduğundan bu yetki ancak durumun gerektirdiği ölçüde kullanılması koşuluyla haklı bir temele oturtulabilir. Bireylerin hak ve özgürlüklerinin somut koşulların gerektirdiğinden daha fazla sınırlandırılması, kamu otoritelerine tanınan yetkinin aşılması anlamına geleceğinden hukuk devletiyle bağdaşmaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).

45. Ölçülülük ilkesi öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını ve bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir. Öngörülen tedbirin kişiyi olağan dışı ve aşırı bir yük altına sokması durumunda müdahalenin ölçülü olduğundan söz edilemez (AYM, E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

46. Öte yandan mahkemelerin iç işleyişlerine ilişkin süreçlerdeki aksama ve hatalardan kaynaklanan sorumluluk, yargısal koruma talep eden bireylere yüklenmemelidir. Bu bakımdan yargısal başvurulara dair mevzuatta öngörülen yükümlülüklerini yerine getiren kişilerin kendilerine atfedilemeyen ve tamamen mahkemelerin iç işleyişinden kaynaklanan hata ve aksamalardan sorumlu tutularak mahkemeye erişimlerinin engellenmesi bu hakka yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılabilir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Hasan İşten, B. No: 2015/1950, 22/2/2018, § 46).

47. Somut olayda ilk açılan davada derece mahkemesince, dilekçede talep edilen tazminat tutarının Türk Lirası cinsinden gösterilmediği gerekçesiyle 2577 sayılı Kanun'un 3. maddesi uyarınca dava dilekçesinin reddine karar verilmiş; başvurucu tarafından bu eksiklik giderilerek -talep edilen tazminat miktarı Türk lirası cinsinden ifade edilerek- dava yenilenmiştir.

48. Başvurucunun nispi karar harcının peşin olarak yatırılması gereken kısmını (486 TL ve 618,20 TL), 2006 yılı için belirlenen başvuru harcını (12,20 TL) Ankara 8. İdare Mahkemesindeki E. 2006/2380 ve E. 2007/65 sayılı dosyalar için mahkeme veznesine yatırdığı tartışmasızdır (bkz. §§ 11, 14). Ancak derece mahkemesi yenilenen davada başvurucuya tekrar harç ödeme yükümlülüğü yüklemiş ve başvurucunun bu yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir.

49. 2577 sayılı Kanun'un 3. maddesi uyarınca dava dilekçesinin reddine karar verilen hâllerde kararda vurgulanan eksikliğin giderilmesinden sonra yeniden açılan davanın ilk davanın devamı mahiyetinde olup olmadığını, dolayısıyla ilk davada yatırılandan bağımsız olarak yeniden harç yatırılmasının gerekip gerekmediğini değerlendirmek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Bu husustaki değerlendirmenin derece mahkemelerine ait olduğunun kabulü gerekir. Ancak derece mahkemesinin önceki davada harç ödediği açık olan başvurucunun yeniden harç ödeme yükümlülüğü altında bulunduğu sonucuna ulaşması durumunda bunun -başvurucunun mahkemeye erişim hakkını ciddi biçimde etkilediği de gözetildiğinde- gerekçesini ortaya koyma yükümlülüğü altında olduğu açıktır. 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, dilekçelerin 3. maddeye uygun olmaması nedeniyle reddi hâlinde -yeni dilekçe için ayrıca harç alınmayacağı yolundaki hükmün varlığı da dikkate alındığında- derece mahkemesinin başvurucuyu yeniden harç ödeme yükümlülüğü altına sokmasının nedenini başvurucuyu ikna edecek biçimde gerekçelendirmesinin önemi bir kat daha artmaktadır.

50. Oysa olayda derece mahkemesinin neden başvurucuyu yeniden harç ödemekle yükümlü kıldığı anlaşılamamaktadır. Ayrıca başvurucu, nispi karar harcını daha önce ödediğini temyiz dilekçesinde öne sürdüğü hâlde Dairenin bu konuda bir değerlendirme yapmadığı görülmektedir. Bu durumda ilgili ve yeterli gerekçe gösterilmeden yeniden harç ödeme yükümlülüğü altına sokulan başvurucunun bu yükümlülüğü yerine getirmemesi nedeniyle davanın açılmamış sayılması yaptırımına maruz bırakılmasının mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kıldığı sonucuna ulaşılmaktadır.

51. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

52. Bireysel başvuruya konu olan uyuşmazlıkta idarenin kısmen veya tamamen tazmin sorumluluğu bulunup bulunmadığı ancak davanın esastan incelenmesi sonucu mahkemenin belirleyeceği bir husustur. Anayasa Mahkemesinin yukarıda aktarılan değerlendirmesinin ve vardığı sonuç yalnızca mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin olup davanın esasına ilişkin bir unsur içermemektedir (Yusuf Kuşluk, B. No: 2015/20072, 31/10/2018, § 46)

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

53. Başvurucu, bireysel başvuru konusu yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

54. Anayasa Mahkemesi Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığına başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır.

55. Anılan kararda özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).

56. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

57. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

58. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

59. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.

60. Mehmet Doğan kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).

61. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususlarında derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir, derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).

62. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilerek ihlalin giderilmesi, uğradığı maddi ve manevi zararların tazminine karar verilmesi taleplerinde bulunmuştur.

63. Anayasa Mahkemesi 2577 sayılı Kanun'un 6. maddesinin (4) numaralı fıkrasının uygulanması suretiyle başvurucunun davasının açılmamış sayılmasına karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda, ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

64. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılmasından ve nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 8. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

65. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 8. İdare Mahkemesine gönderilmesine (E.2008/1757, K.2010/7),

E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Orhan Ersoy (14) [2.B.], B. No: 2015/1067, 26/12/2018, § …)
   
Başvuru Adı ORHAN ERSOY (14)
Başvuru No 2015/1067
Başvuru Tarihi 6/1/2015
Karar Tarihi 26/12/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, harç eksikliğinin ihtara rağmen tamamlanmadığı gerekçesine dayanılarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının; yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) İhlal Yeniden yargılama
Makul sürede yargılanma hakkı (idare) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 492 Harçlar Kanunu 5
28
2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 15
43
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi