TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Y.G. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/11208)
|
|
Karar Tarihi: 18/7/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
Y.G.
|
Vekili
|
:
|
Av. Şahin
POLAT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Türk Silahlı Kuvvetleri personeli olan başvurucu
hakkında ahlaki durum gerekçe gösterilerek personel güvenlik incelemesi işlemi
tesis edilmesi nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Hava Kuvvetleri Komutanlığı emrinde muvazzaf subay statüsünde
görev yapan başvurucu hakkında eşine ve kendisine yönelik birtakım iddialarla
ilgili ihbarda bulunulması üzerine istihbarata karşı koyma (İKK) kapsamında
idari tahkikat başlatılmıştır.
9. Tahkikat sonucunda başvurucu 4/6/2014 tarihinde -personeli
güvenlik açısından belirli bir dönem takip ve kontrol altında tutmayı amaçlayan
bir tedbir olan- personel güvenlik incelemesi (PERGİN) kapsamına alınmıştır.
Söz konusu işleme gerekçe olarak başvurucunun ve eşinin ahlaki durumu ile
memuriyet nüfuzunun kötüye kullanması gösterilmiştir.
10. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali talebiyle Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinde (AYİM) 5/9/2014 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde
başvurucu; PERGİN kapsamına alınmasına neden olarak gösterilen tüm iddiaların
gerçek dışı olduğunu ve memuriyet nüfuzunu kötüye kullanma suçlamasıyla
hakkında yapılan yargılama sonucunda beraat ettiğini belirtmiştir. Ayrıca,
eşinin sivil memur olarak çalıştığı ve bekâr olduğu dönemde askerî personel ile
cinsel yakınlaşma içinde olduğuna dair iddialar içeren ses kayıtlarının ve
ihbar mektuplarının dedikodudan ibaret olduğunu, somut hiçbir bilgi ve belgeye
dayanmadığını belirtmiştir. Başvurucu, eşinin ahlaki durumuna ve siyasi
eylemlere katıldığına yönelik mesnetsiz iddialar doğrultusunda tesis edilen
işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
11. AYİM Üçüncü Dairesinin 14/5/2015 tarihli kararıyla davanın
reddine hükmedilmiştir. Kararda, 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 39. maddesinde aranan şartları muhafaza
etmediği hususunda ciddi duyum ve emare bulunan personelin ilgili yönergede
düzenlenen PERGİN kapsamına alınabileceği ifade edilerek başvurucu ile eşinin
uygunsuz eylemlerinin bulunduğu, ahlaki durumlarının İKK zafiyeti taşıdığı ve
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) itibarını zedelediği yönünde elde edilen
bilgilerin değerlendirilmesi sonucunda söz konusu işlemle ilgili olarak
kullanılan takdir yetkisinde hukuka aykırı bir durumun olmadığı şeklinde
değerlendirmelere yer verilmiştir.
12.Nihai karar 10/6/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
13.Başvurucu 7/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. Anayasa
Mahkemesinin daha önceki kararlarında, TSK'da görev yapan askerî personel
hakkında ahlaki nedenlerle disiplin işlemleri tesis edilmesine dayanak
oluşturan mevzuata ve benzer durumlara ilişkin uluslararası hukuka yer
verilmiştir (G.G. [GK], B. No:
2014/16701, 13/10/2016, §§ 23-30; Tevfik
Türkmen [GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016, §§ 23-39; Yaşar Türkmen, B. No: 2014/5418, 15/2/2017,
§§ 20-33; Mehmet Çakır, B. No:
2014/5121, 16/2/2017, §§ 19-27).
15.211 sayılı Kanun'un 39. maddesi şöyledir:
"Silahlı Kuvvetlerde askeri eğitim ile
beraber ahlak ve maneviyatın yükseltilmesine ve milli duyguların
kuvvetlendirilmesine bilhassa itina olunur.
Cumhuriyete sadakat, vatanını sevmek, iyi
ahlaklı olmak, üste itaat, hizmetin yapılmasında sebat ve gayret, cesaret ve
atılganlık, icabında hayatını hiçe saymak, bütün silah arkadaşları ile iyi
geçinmek, birbirlerine yardım, intizam severlik, yapılması men edilen şeylerden
kaçınmak, sıhhatini korumak, sır saklamak her askerin esas vazifesidir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 18/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, kendisine ve eşine yönelik iddiaların gerçek dışı
olduğunu ispat etmesine rağmen özel hayatın gizliliği kapsamında kalan
dedikodudan ibaret bu tür iddialara dayanılarak PERGİN kapsamına alındığını
ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca, TSK içindeki hukuk dışı yapılanmanın
kendilerine itaat etmeyen subayları etkisizleştirmeyi amaçladığını ve bu
doğrultuda sahte delil ve ihbarlarla tasfiyeler gerçekleştirdiğini iddia ederek
çalışmalarının üstleri tarafından takdir edildiğini, özel hayatına ilişkin
birtakım haksız isnatların hakkındaki hukuki işleme dayanak alınamayacağını
ifade etmiştir. Başvurucu, bu nedenlerle özel hayatın gizliliği hakkının ve
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek ihlalin tespit
edilmesi, yargılamanın yenilenmesi, 15.000 TL tazminata hükmedilmesi ve
kimliğinin kamuya açık belgelerde gizli tutulması talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
18. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" kenar
başlıklı 20. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ...saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine
dokunulamaz..."
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde; başvurucunun
temel iddiasını, özel hayatı kapsamında kalan birtakım gerçek dışı bilgilere
dayanılarak PERGİN işlemi tesis edilmesi oluşturmaktadır. Bu nedenle başvurunun
özel hayatın gizliliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Özel hayata ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek ahlaki durum sebebiyle başvurucu hakkında
PERGİN kapsamına alınma işlemi tesis edilmesinin özel hayatın gizliliği hakkına
bir müdahale oluşturduğu açıktır.
22. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için Anayasa'nın 13.
maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma,demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama
ölçütlerine uygun olması gerekir.
23. Söz konusu işleme dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri
dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun
olduğu, askerî disiplinin ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin
sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı
anlaşılmaktadır (Ata Türkeri, B.
No: 2013/6057, 16/12/2015, §§ 40-41; G.G.,
§§ 51-53; Yaşar Türkmen, §§
50-58).
24. Tesis edilen işlemlerin hukuka uygunluk denetiminin
yapıldığı mahkeme kararlarında, bireylerin özel hayatlarına ilişkin tutum ve
eylemlerinin mesleki hayatları üzerindeki etkilerinin açıklanması, kamu hizmeti
sunan ilgili kurumların işleyişi üzerindeki etkilerinin ve risklerinin ortaya
konulması ve bu hususlardaki değerlendirmelerin yeterli ve ikna edici
gerekçelerle desteklenmesi, ayrıca tesis edilen işlemlerin bireylerin geçmiş
mesleki sicilleri ve başarı durumları dikkate alınarak ölçülülük yönünden
irdelenmesi gerekir (G.G., § 60).
25. Somut olayda başvurucu hakkında tesis edilen işlemin temelinde
başvurucunun eşinin de ahlaki durumuna ilişkin iddialar içeren bir ihbarın
bulunduğu anlaşılmaktadır. Başvurucunun eşinin ahlaki durumuna ve mahremiyetine
ilişkin hususların ihbar mektuplarıyla idareye bildirildiği dikkate
alındığında, özel hayata ilişkin olduğu açık olan eylem ve davranışların
başvurucu tarafından alenileştirilmediği ve ihtilaf konusu tahkikatın
kapsamının mesleki hayatın sınırlarını aştığı değerlendirilmektedir.
26. Başvurucunun; kendisinin ve eşinin ahlaki durumuna ilişkin
olarak isnat edilen eylemlerin gerçek dışı olduğunu, tasfiye amaçlı üretilen
sahte ihbarlara dayandığını ve bu şekilde ileri sürülen soyut iddiaların
hakkındaki idari işleme esas alınamayacağını yargılama sürecinde vurguladığı
görülmektedir. AYİM tarafından yapılan yargılamada ise başvurucunun bu yöndeki
iddialarının araştırılmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan AYİM kararının
gerekçesinde, başvurucunun eşine ve kendisine isnat edilen -somut bilgi ve
belgelerle desteklenmediği açık olan- özel hayata ilişkin birtakım eylemlerin
başvurucunun mesleki hayatı üzerindeki etkilerine ve TSK’nın işleyişi
üzerindeki etkisi ve risklerine dair yeterli ve ikna edici gerekçelerin
belirtilmediği, mesleki sicili olumlu olan başvurucuya yönelik söz konusu
müdahalenin gerekçelerinin ortaya konulamadığı görülmektedir. Bu nedenlerle
AYİM tarafından verilen kararın özel hayatın gizliliği hakkına müdahaleyi haklı
kılacak şekilde konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içermediği sonucuna
ulaşılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
29. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda
genel ilkeler belirlenmiştir.
30. Mehmet Doğan
kararında özetle; uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre, ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57-58).
31. Mehmet Doğan
kararında Anayasa Mahkemesi, yeniden yargılama yapmakla görevli derece
mahkemelerinin yükümlülüklerine ve ihlalin sonuçlarını gidermek amacıyla derece
mahkemelerince yapılması gerekenlere ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Buna
göre; Anayasa Mahkemesinin, tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden
yargılama yapılmasına hükmettiği hallerde, ilgili usul kanunlarında düzenlenen
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi
sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususunda derece
mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı
verilen hallerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir
derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine
bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği
doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla
yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).
32. Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken
şey, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği veya idari makamlar tarafından
bir temel hak veya özgürlüğe yönelik olarak gerçekleştirilen ihlali
gideremediği tespit edilen önceki kararını kaldırmaktır. Derece mahkemesi,
kararın kaldırılmasından sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit
edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak durumundadır.
Bu çerçevede ihlal, yargılama sırasında gerçekleştirilen usule ilişkin bir
işlemden veya yerine getirilmeyen usuli bir
eksiklikten kaynaklanıyorsa söz konusu usul işleminin, hak ihlalini giderecek
şekilde yeniden (veya daha önce hiç yapılmamışsa ilk defa) yapılması icap
etmektedir. Buna karşılık ihlalin, idari işlem veya eylemin kendisinden ya da
(derece mahkemesince yapılan veya yapılmayan usul işlemlerinden değil de)
derece mahkemesi kararının sonucundan kaynaklandığının Anayasa Mahkemesi
tarafından tespit edildiği hallerde derece mahkemesinin, usule dair herhangi
bir işlem yapmadan doğrudan mümkün olduğunca dosya üzerinden önceki kararının
aksi yönünde karar vererek ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırması gerekir (Mehmet Doğan, § 60).
33. Başvurucu, ihlalin tespitiyle birlikte yargılamanın
yenilenmesine ve lehine 15.000 TL tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
34. Anayasa Mahkemesi, başvurucu tarafından açılan iptal
davasında Askeri Yüksek İdare Mahkemesince ulaşılan ret sonucunun özel hayatın
gizliliği hakkına müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve yeterli
gerekçe içermediği gerekçesiyle ihlal sonucuna ulaşmıştır. Dolayısıyla somut
başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
35. Bu durumda kişinin özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı
Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması
gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve
nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili yargı mercine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
36. Öte yandan başvurucu tarafından tazminat talebinde
bulunulmuş olmakla birlikte, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili yargı
mercine gönderilmesine karar verilmesinin ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeterli bir giderim sağlayacağı
anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
37. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın
gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici
21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ
YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Üçüncü
DairesininE.2014/1286, K.2015/748 sayılı dosyası),
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
18/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.