TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
RUKİYE GÜVEN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/11229)
Karar Tarihi: 10/10/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Raportör Yrd.
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
Başvurucu
Rukiye GÜVEN
Vekili
Av. Alpsan ÖZTEKİN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, meydana gelen ölümlü trafik kazasında ihmali bulunduğu ileri sürülen kamu görevlisi hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucunun eşi 6/9/2014 tarihinde saat 18.00 sıralarında E-87 kara yolu üzerinde (Burhaniye-İzmir istikameti) meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybetmiştir. Söz konusu kazada başvurucunun eşi dışında iki kişi daha hayatını kaybetmiştir.
7. Saat 18.20 sıralarında olay yerine gelen Cumhuriyet savcısı refakatinde Olay Yeri ve Görgü Tespit Tutanağı düzenlenmiştir. Tutanaktaki tespitler şöyledir:
i. Kaza, İzmir istikametinden Burhaniye istikametine doğru E-87 kara yolunda Burhaniye'ye yaklaşık 20 km kala Pelitköy Kavşağı'nda gerçekleşmiştir.
ii. Trafik, yol çalışması nedeniyle tek şeritli ve çift yönlü olarak İzmir istikametine giden duble yoldan verilmektedir.Zemin kuru ve yağsızdır.
iii. Kaza mahallinden İzmir istikametine doğru 200 m geride azami hızın 50 km olduğunu gösteren trafik levhası bulunmakta, aracın sağ tarafının yaklaşık 2 m uzağında “Ana yolda iki yönlü trafik vardır. Dikkatli çıkınız.” yazılı ve “Dur” yazılı trafik levhaları ile sağa dönüşün yasak olduğunu belirten levhalar bulunmaktadır.
8. Dosya kapsamında ayrıca polis memuru bilirkişisinden rapor alınmıştır. Bilirkişi raporundaki tespitler şöyledir:
i. Yapılan yol çalışması nedeniyle bölünmüş yolun bir istikameti trafiğe kapatılmış ve 5 km boyunca yol iki yönlü olarak kullanılmaktadır.
ii. İki yönlü kullanılan yol boyunca ortalama 500 metrede bir "İki Yönlü Yol" trafik işareti ve "50 km azami hız" levhaları bulunmaktadır. Kaza yerinde yan yoldan ana yola çıkış kısmında ise "Ana yolda iki yönlü trafik vardır. Dikkatli çıkınız." uyarı işareti ile "iki yönlü yol" bilgi işaretlemesi bulunmaktadır. İki yönlü yolda görüşü engelleyen herhangi bir unsur bulunmamakta, yan yoldan çıkan araçların ise öncelikle durarak akan trafiği kontrol etmeleri gerekmektedir.
iii. Bakım nedeniyle yolun iki yönlü trafiğe alınmasıyla ilgili olarak kara yolunun bakım ve onarımından sorumlu kuruluşlar tarafından gerekli işaretlemeler yapılmıştır.
iv. Kavşak içindeki işaretlemelere karşın sürücüler işaret levhalarının yerlerini değiştirerek geçişlerini tamamlayabilmektedir. Yapılan işaretlemelerin yanı sıra fiziki engellemeler koyulması bu yönde fayda sağlayacaktır.
v. Netice olarak ölen M.G. ana yol üzerinde bulunan araçlara ilk geçiş hakkı vermemesi nedeniyle asli kusurludur. R.G. ise azami hız levhaları bulunmasına karşın hızını azaltmaması nedeniyle tali kusurludur.
9. Burhaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında kazada hayatını kaybedenlerin yakınları müşteki sıfatıyla soruşturmada yer almıştır. Başvurucunun da içinde bulunduğu müştekiler, Karayolları Bölge Müdürlüğü görevlilerinin de olayda kusurları bulunduğunu ileri sürmüştür.
10. Burhaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca 13/10/2014 tarihinde, Karayolları Bölge Müdürlüğü görevlileri ile kazaya karışan R.G. açısından dosyanın tefrikine karar verilmiştir.
A. R.G. Yönünden Yürütülen Süreç
11. Burhaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan dava sonucunda Burhaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/11/2015 tarihli kararıyla, kazaya karışan R.G.nin taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak suçundan hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Anılan dosyanın temyiz incelemesi aşamasında olduğu anlaşılmaktadır.
B. Karayolları Bölge Müdürlüğü Görevlileri Yönünden Yürütülen Süreç
12. Müştekilerin iddiasına konu sorumluların kontrol mühendisi G.I. ile şantiye şefi M.K. olduğu, G.I. hakkında işlem yapılmasının soruşturma iznine tabi olduğu ancak M.K.nın yüklenici personel olması nedeniyle soruşturma iznine tabi olmadığı İzmir Valiliğince tarafından bildirilmiştir.
13. Burhaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca, anılan iki şüpheli hakkında yürütülen soruşturmanın tefrikine karar verilmiştir.
1. Kontrol Mühendisi G.I. Hakkında
14. Karayolları Bölge Müdürlüğü Kontrol Mühendisi G.I. hakkında 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun kapsamında Burhaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma izni talebinde bulunulmuştur.
15. İzmir Valiliği tarafından anılan kişi yönünden İzmir Karayolları 2. Bölge Müdürlüğüne ön inceleme yaptırılmıştır. 2/2/2014 tarihli ön inceleme raporunda; yapım çalışması kapsamında yolun Karayolları Genel Müdürlüğünün yol yapım bakım ve onarımlarında trafik işaretleme standartlarına uygun olarak 4/9/2014 tarihinde saat 16.00'da trafiğe kapatıldığı, trafik tespit tutanağında kazaya etken yol sorununun bulunmadığının tespit edilmiş olduğu, hakkında soruşturma izni istenen kontrol mühendisinin Karayolları 2. Bölge Müdürlüğünce onaylanan Trafik İşaretleme Projesi'ne uygun olarak trafik işaretlerinin konulmasını sağladığı, Trafik İşaretleme Tutanağı düzenlediği, yapılan işaretlemelerin sürekliliğini sağladığı, görevlerini ihmal ettiğine ilişkin bir bulgu bulunmadığı belirtilerek hakkında soruşturma izni verilmesine gerek bulunmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir. 2/2/2015 tarihli ön inceleme raporu İzmir Valiliği İl İdare Kuruluna sunulmuş ve İzmir Valisi tarafından 4/2/2015 tarihinde ilgili kişi hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verilmiştir.
16. Anılan karara karşı başvurucunun da içinde bulunduğu müştekiler tarafından karara itiraz edilmiş, İzmir Bölge İdare Mahkemesince 28/4/2015 tarihinde "ön inceleme raporu ve eki belgelerin, isnat edilen fiilden dolayı Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelik ve yeterlikte olmadığı anlaşıldığından, adı geçen hakkında soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı yapılan itirazların reddine" karar verilmiştir.
17. Anılan itirazın reddi kararı başvurucuya 1/6/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Burhaniye Cumhuriyet Başsavcılığının 28/5/2015 tarihli kararıyla, hakkında ön inceleme yapılan için soruşturma izni verilmediği için soruşturma ve kovuşturma yapılamayacağından hakkında ön inceleme yapılan G.I. hakkında yüklenen suçtan inceleme yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
19. Başvurucu 1/7/2015 tarihinde soruşturma izni verilmemesi ve inceleme yapılmasına yer olmadığı kararlarına karşı bireysel başvuruda bulunmuştur.
2. Şantiye Şefi M.K. Hakkında
20. Şüpheli M.K. hakkında Burhaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca 29/5/2015 tarihinde, bilirkişi raporunda ve kaza tespit tutanağında şantiye sorumlusu olan şüpheliye herhangi bir kusurun atfedilmediği, kontrol mühendisi G.I. hakkında yapılan soruşturmada yapılan incelemede olay yerinde Karayolları 2. Bölge Müdürlüğünce onaylanan Trafik İşaretleme Projesi'ne uygun olarak trafik işaretlerinin konulmasının sağladığının belirtilmiş olduğu, şüphelinin olayda kusurunun bulunduğuna dair hakkında kamu davası açılmasını haklı gösterecek nitelikte delil ve şüphe bulunmadığı gerekçeleriyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
21. Karara karşı yapılan itiraz Burhaniye Sulh Ceza Hâkimliğince 8/7/2015 tarihinde, 23/01/2015 tarihli heyet raporunda trafik kazasında ölen M.G.nin asli kusurlu, R.G.nin ise tali kusurlu olduğu, Karayolları 2. Bölge müdürlüğünde kontrol mühendisi G.I.nın trafik işaretleme projesine uygun olarak trafik işaretlerinin konulmasını sağladığı hizmet eksikliği nedeniyle kusuru bulunmadığının belirtildiği, Karayolları Bölge Müdürlüğü Bölge Trafik Amirliğinde şantiye şefi olan şüpheli M.K.nın meydana gelen trafik kazasında kusurunun bulunmadığı, bu nedenle verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda bir isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
22. 4483 sayılı Kanun'un "Amaç" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunun amacı, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri belirtmek ve izlenecek usulü düzenlemektir."
23. 4483 sayılı Kanun'un "Ön inceleme" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"İzin vermeye yetkili merci, bu Kanun kapsamına giren bir suç işlediğini bizzat veya yukarıdaki maddede yazılı şekilde öğrendiğinde bir ön inceleme başlatır."
24. 4483 sayılı Kanun'un "Ön inceleme yapanların yetkisi ve rapor" kenar başlıklı 6. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Ön inceleme ile görevlendirilen kişi veya kişiler, bakanlık müfettişleri ile kendilerini görevlendiren merciin bütün yetkilerini haiz olup, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre işlem yapabilirler; hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesini de almak suretiyle yetkileri dahilinde bulunan gerekli bilgi ve belgeleri toplayıp, görüşlerini içeren bir rapor düzenleyerek durumu izin vermeye yetkili mercie sunarlar. Ön inceleme birden çok kişi tarafından yapılmışsa, farklı görüşler raporda gerekçeleriyle ayrı ayrı belirtilir.
Yetkili merci bu rapor üzerine soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine karar verir. Bu kararlarda gerekçe gösterilmesi zorunludur."
25. 4483 sayılı Kanun'un "İtiraz" kenar başlıklı 9. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Yetkili merci, soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararını Cumhuriyet başsavcılığına, hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisine ve varsa şikayetçiye bildirir.
Soruşturma izni verilmesine ilişkin karara karşı hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisi; soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı ise Cumhuriyet başsavcılığı veya şikayetçi, izin vermeye yetkili merciler tarafından verilen işleme koymama kararına karşı da şikâyetçi itiraz yoluna gidebilir...
... Verilen kararlar kesindir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 10/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu; yol çalışması sırasında yeterli güvenlik önlemleri alınmamış olması nedeniyle trafik kazasının meydana geldiğini ve eşinin bu kazada yaşamını yitirdiğini ileri sürmektedir. Başvurucu, gerekli önlemlerin alınmadığını, trafiğin yoğun olduğu bir saatte çalışmanın yapıldığını, uyarı levhalarının yeterli olmadığını, sürücülerin göremeyeceği bir şekilde tabela olduğunu ancak bu tabelanın da sonradan konulduğuna dair ciddi şüpheler bulunduğunu, olay günü aynı yerde birçok kaza tehlikesi atlatıldığını belirterek sorumlu kamu görevlisi hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde koruma altına alınmış olan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
B. Değerlendirme
28. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
29. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yakınının ölümüyle sonuçlanan olaya ilişkin soruşturma izni verilmemesi işlemi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
31. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu olayda başvurucu müteveffanın eşidir. Bu nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
1. Genel İlkeler
32. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete negatif yükümlülükler yanında pozitif yükümlülükler de yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 50).
33. Pozitif yükümlülükler kapsamında devletin yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını kamu görevlilerinin, diğer bireylerin ve hatta kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi vardır. Devlet, öncelikle yaşam hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı caydırıcı ve koruyucu yasal düzenlemeler yapmalı; bununla da yetinmeyerek gerekli idari tedbirleri almalıdır. Bu ödev ayrıca bireyin yaşamını her türlü tehlike, tehdit ve şiddetten koruma yükümlülüğünü de içerir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§ 51).
34. Devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında can kaybının gerçekleştiği durumlarda kamu makamlarının Anayasa'nın 17. maddesi gereğince öncelikle yetkileri dâhilinde tüm imkânları kullanarak yaşam hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı etkili yasal ve idari tedbirleri oluşturmaları gerektiği ifade edilmelidir. Bu kapsamda anılan yasal ve idari tedbirler, yaşam hakkına yönelik ihlalleri durdurmayı ve gerektiğinde faillerin cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır. Bu yükümlülük, yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her durum bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).
35. Öte yandan yaşam hakkının gerektirdiği pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi kapsamında alınacak tedbirlerin belirlenmesi, idari ve yargısal makamların takdirinde olan bir husustur. Hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması adına pek çok yöntem benimsenebilir ve mevzuatta düzenlenmiş herhangi bir tedbirin yerine getirilmesinde başarısız olunsa bile pozitif yükümlülükler diğer bir tedbir ile yerine getirilebilir (Bilal Turan ve diğerleri (2),B. No: 2013/2075, 4/12/2013, § 59).
36.Bir kişinin yaşamına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğunun kamu makamlarınca bilindiği ya da bilinmesi gerektiği durumlarda makul ölçüler çerçevesinde kamu makamlarının bu tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde önlem alması gerekir. Ancak özellikle insan davranışlarının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlem veya yürütülecek faaliyet tercihi dikkate alındığında pozitif yükümlülük kamu makamları üzerinde aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanamaz (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§ 53).
37. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin ayrıca usule ilişkin bir yönü de bulunmaktadır. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin yönü, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirmektedir. Yürütülecek bu soruşturmanın temel amacı yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını, kamu görevlilerinin müdahalesiyle veya onların sorumlulukları altında meydana gelen ya da diğer bireylerin filleriyle gerçekleşen ölümler nedeniyle ilgililerin hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
38. Yaşam hakkına ilişkin usule yönelik bu yükümlülük olayın niteliğine bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikte soruşturmalarla yerine getirilebilir. Kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm olaylarında Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitini ve cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda idari soruşturmalar ve tazminat davaları sonucunda idari bir yaptırım veya tazminata hükmedilmesi, ihlali gidermek, dolayısıyla mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).
39. Kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin soruşturma yükümlülüğü açısından farklı bir yaklaşım benimsenebilir. Bu kapsamda yaşam hakkının veya vücut bütünlüğünün ihlaline kasten sebebiyet verilmediği durumlarda pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).
40. Bununla birlikte kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarında kamu makamlarının muhakeme hatası, dikkatsizliği aşan bir kusuru olduğu veya olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda -ilgililer diğer hukuk yollarına başvurmuş olsalar dahi- kişilerin hayatının tehlikeye girmesine neden olanlar hakkında bir ceza soruşturması yürütülmesi gerekir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 60).
41. Diğer taraftan ceza soruşturmasının amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap vermesini sağlamak olmakla birlikte bu yükümlülük kesin olarak bir sonuç elde etmeyi değil uygun araçların kullanılmasını gerektirir. Anayasa'nın 17. maddesi başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi de yüklemez (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).
42. Kamu görevlilerinin görevlerini devlet adına ifa etmeleri ve görevlerinin ifası ile ortaya çıkan birtakım durumlarla bağlantılı olarak sık sık şikâyet edilme ve soruşturma tehdidi altında olma riski ile karşı karşıya olmaları nedeniyle haklarında adli soruşturma yürütülmesinin belirli bir makamın iznine bağlanması, hukuk devletinde makul görülebilir (Hidayet Enmek ve Eyüpsabri Tinaş, B. No: 2013/7907, 21/4/2016, § 106).
43. Nitekim Anayasa’nın 129. maddesinin altıncı fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılmasının -kanunla belirlenen istisnalar dışında- kanunun gösterdiği idari mercinin iznine bağlı olduğu hüküm altına alınmıştır (Hidayet Enmek ve Eyüpsabri Tinaş, § 107).
44. Anayasa'nın bütünlüğü ilkesi çerçevesinde Anayasa kurallarının bir arada ve hukukun genel ilkeleri gözönünde tutularak uygulanması zorunlu olduğundan etkili soruşturma yükümlülüğünü ve kamu görevlilerinin soruşturulmasının izin şartına bağlı olmasını düzenleyen kurallar bütününün birbiriyle uyumlu bir şekilde yorumlanması gereklidir (Hidayet Enmek ve Eyüpsabri Tinaş, § 108).
2. İlkelerin Olaya Uygulanması
45. Başvurucu; yol yapım çalışmasının yanlış zamanda yapıldığını, gerekli önlemlerin alınmadığını, uyarı levhalarının yeterli olmadığını, sürücülerin göremeyeceği şekilde bulunan bir tabelanın da sonradan konulduğuna dair ciddi şüpheler bulunduğunu, olay günü aynı yerde birçok kaza tehlikesi atlatıldığını, buna karşın gerekli önlemlerin alınmadığını, bu nedenle Karayolları Bölge Müdürlüğü personelinin cezai sorumluluğu bulunduğunu ileri sürmektedir.
46. Burhaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada, kazaya karışan sürücülerin kazada asli ve tali kusurları olduğu tespit edilmiştir. Yol yapım çalışmasında gerekli önlemleri almakla sorumlu olduğu belirlenen kişilerden soruşturma iznine tabi olmayan Şantiye Şefi M.K. hakkında da soruşturma yürütülmüş; bilirkişi raporunda ve kaza tespit tutanağında şantiye sorumlusu olan şüpheliye herhangi bir kusurun atfedilmediği, şüphelinin olayda kusurunun bulunduğuna dair hakkında kamu davasını açılmasını haklı gösterecek nitelikte delil ve şüphe bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
47. Başvurucunun bireysel başvuruya konu ettiği husus ise kontrol mühendisi G.I. hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle bu kişi hakkında yürütülen adli sürecin sona ermesidir.
48. Başvurucu, yaşam hakkının kasten ihlal edildiğini ileri sürmemiş olup somut olayda başvurucu yakınının ölümüne kasten sebebiyet verildiği izlenimi edinilmesini gerektirecek bir unsur da saptanmamıştır.
49. Genel ilkeler kısmında açıklandığı üzere kasıtlı olmayan eylemler nedeniyle meydana gelen ölüm ve yaralanmalara ilişkin her olayda etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün yerine getirilmesi için mutlaka etkili bir ceza yargılaması yürütülmesi gerekmemektedir. Ancak eylem kasıtlı olmasa dahi ölüm olayı kamu makamlarının muhakeme hatası, dikkatsizliği aşan bir kusuru sonucu yani olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almaması sonucu meydana gelmiş ise mutlaka etkili bir ceza soruşturması yürütülmesi gerekecektir.
50. Bu durumda somut başvuru açısından öncelikle çözümlenmesi gereken husus yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğün mutlaka etkili bir ceza soruşturması yürütülmesini gerektirip gerektirmediğidir.
51. Başvuruya konu olayda, müştekilerin Karayolları Bölge Müdürlüğü görevlilerinin de kazada sorumluluğu bulunduğuna ilişkin şikâyetleri üzerine Savcılık tarafından ilgili merciden soruşturma izni talebinde bulunulmuştur. Soruşturma izni vermeye yetkili merci tarafından konuya ilişkin ön inceleme yaptırılmıştır. Yol yapım çalışmasına ilişkin gereken önlemlerin alınmış olduğu, kontrol mühendisi G.I.nın görevini ihmal ettiğine dair bir veri bulunmadığı gerekçeleriyle soruşturma izni verilmediği anlaşılmaktadır.
52. Dosyanın incelenmesi neticesinde kazanın meydana gelmesinden yaklaşık 20 dakika sonra düzenlenmiş olan tutanakta yol yapım çalışmasına ilişkin uyarı levhalarının bulunduğu ve bunların sürücüler tarafından görülebilecek şekilde olduğunun tespit edilmiş olduğu, bilirkişi raporunda da alınması gereken önlemlerde bir eksiklik ya da kamu görevlilerinin bir ihmalinin tespit edilmediği anlaşılmıştır. Başvurucunun tabelaların sonradan konulmuş olabileceği yönündeki iddiası ise soyut şekilde ileri sürülmüştür.
53. Dosya bir bütün olarak incelendiğinde meydana gelen kazaya ilişkin açıkça öngörülebilir bir risk bulunduğu ve gerekli tedbirlerin alınmadığı sonucuna ulaşılamamaktadır.
54. Kamu makamlarının muhakeme hatası, dikkatsizliği aşan bir kusuru sonucu yani olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almaması durumları dışında ihmal sonucu meydana gelen ölüm ve yaralanma olaylarında mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması, devletin etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğü yönünden yeterli görülebilmektedir. Bu durumda -somut olayın koşulları çerçevesinde- yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük, başvurucuya idari yargı mercileri önünde açabileceği bir tam yargı davası yolunun sağlanması ile yerine getirilmiş sayılabilir.
55. Bireysel başvuru kapsamında başvurucu, yakınının hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan trafik kazası dolayısıyla açtığı bir tam yargı davasından bahsetmemiştir.
56. Yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğün başvurucuya idari yargı mercileri önünde açabileceği bir tam yargı davası yolunun sağlanması ile yerine getirilmiş sayılabileceği yönündeki tespit karşısında kontrol mühendisi G.I. hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün yerine getirilmediği sonucuna ulaşılamamaktadır.
57. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkı kapsamında devletin etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğüne yönelik bir ihlal olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 10/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.